Arama

Eski Türk Edebiyatı - Tek Mesaj #11

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
10 Nisan 2006       Mesaj #11
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
TÜRK EDEBİYATINA GENEL BAKIŞ Msn Demon

XVII. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı Devleti, hâlâ geniş ve güçlü bir devlet görünümünde olmasına rağmen gerileyiş, hatta çöküş de başlamıştır. Köprülüler’in başarıları, Kara Mustafa Paşa’nın II. Viyana seferinde bozguna uğramasıyla sonuçsuz kalır. Aslında devlet, doğuda ve batıda varabileceği sınırlara ulaşmıştır. iç yapıdaki bozulmalar, Celâlî isyanları, ülkeyi huzursuzluğa sevk etmekte ve iç düzeni, dengeyi bozmaktadır. Fakat idarî ve siyasî hayattaki bu durum, kültür ve edebiyatta hiç görülmez. XVI. yüzyıldaki tabiî gelişme devam eder. Kırım’dan Kahire’ye, Bağdat’tan Balkanlar’a kadar çeşitli ilim ve kültür merkezlerinde Türkçe yazan büyük şairler yetişir. Bu dönemde, Türkçe ve Türk edebiyatı büyük bir yaygınlık ve gelişmişlik gösterir. Bu yüzyılda, kültür ve ilim hayatı da aynı gelişme içerisindedir. Nitekim Kâtip Çelebi gibi büyük bir bilgin bu yüzyılda yaşamıştır.
Bu asırdaki padişahlar, geçen yüzyılda olduğu gibi şairdirler, şairleri korumuşlardır. XVI. yüzyılın iki zirve ismi Fuzûlî ve Bâkî’den sonra bu yüzyılda da büyük ustalar yetişmiştir. Klâsik Türk şiiri, örnek alınan Fars şiirinden asla geride kabul edilemeyecek olgunluğa erişmiştir. Şairlerimiz, iran şairlerinden üstün olduklarını iddia etmişlerdir. Mesnevî konuları yerli hayattan alınır olmuştur. Nev’izâde Atayî mesnevî nevinin bu yüzyıldaki en önemli şahsiyetidir. Kasidede Nef’î, yalnız bu asrın değil, bütün klâsik Türk edebiyatının en büyük şairi kabul edilir.Ayrıca bu alanda Ganizâde Nâdirî, Riyazî, Sabrî, Kafzâde Faizî gibi isimler yetişmiştir. Gazelde Şeyhülislâm Yahya gibi büyük bir üstat vardır. Şeyhülislâm Bahaî, Fehîm, Vecdî ile Nâilî-i Kadîm ve Neşâtî bu yoldaki diğer ustalardır. Yüzyılın ikinci yarısının en büyük şairi Nâbî’dir. Nesir, gazel, kaside ve mesnevîleri ile daha devrinde çok büyük bir şöhrete ulaşmıştır. Rubaî’de Azmizâde Hâletî, Türk edebiyatının en önde gelen isimlerindendir.
Bu yüzyıl Türk şiirinin üslûbu, genel çizgileriyle ince, nâziktir. Şairler, ses ve anlam uygunluğu gözetirler, anlama bir derinlik, hayale bir genişlik katarlar. Söylenmek isteneni, mana yüklü kelimelerle verirler. bu biraz da Sebk-i Hindî’nin özelliğidir. Sebk-i Hindî, iran’da doğmuş, Hindistan’da Türk imparatorluğu sarayında gelişmiş bir akımdır. Bu üslûbu iran’da kullanıp geliştiren şairler genellikle Türk asıllıdır.
Sebk-i Hindî’de anlam derin, geniş ve iç içedir. Bu derinlik, genişlik ve iç içeliği anlatmak için hayal unsurlarına başvurulur. Bunun için de fazla mübalâğa yapılmıştır. Bu yeni anlayış ve yaklaşım, şiire yeni mazmunlar kazandırmıştır. Tasavvuf, bu tarz şiirin en öneli konusu hâline gelmiştir.
Sebk-i Hindî’de, anlama bağlı olarak dil incelmiş; en ince ve derin duyguları anlatacak söyleyiş şekilleri bulunmuştur. Bu noktada şiirde kullanılan kelime kadrosunda bir zenginleşme olmuştur. Az sözle çok ve derin anlam ifade edilmiştir. Bu yolda özellikle Nâilî, Neşâtî ve Fehim gibi şairler eserler vermişlerdir.