kesilmek
(nsz)
1 . Kesme işi yapılmak.
2 . Bitkin duruma gelmek, gücü, takati kalmamak, çok yorulmak:
"Sonunda elleri, ayakları yorgunluktan kesilerek uzanıyorlardı yattıkları hasırlara."- N. Cumalı.
3 . Gibi olmak, benzemek, dönmek:
"Senelerden beri hizmetçinin, sütninenin türlü çeşidi ile uğraşa uğraşa insan sarrafı kesilmiş."- R. N. Güntekin.
4 . Süt, ayran vb. bozulmak, ekşimek.
5 . Dinmek:
"Rüzgâr kesilmiş, toprak üstüne yalın ayak basılmayacak kadar ısınmıştı."- N. Cumalı.
6 . Sona ermek:
"Tam umudumuz kesilecek gibi olup da epey üzüldükten sonra kapı tokmağı tak ederdi."- H. R. Gürpınar.
7 . Akmamak:
"Su kesilmek."- .
8 . Akım gelmez olmak:
"Dışarıdan biri mi geldi de onları söndürdü yoksa şehir cereyanı mı kesilmiş?"- R. N. Güntekin.
9 . Kendinden önceki kelimeyi "olmak" anlamıyla pekiştiren bir fiil:
"Acele yürümeden nefesi tıkanmış ve heyecandan yüzü kıpkırmızı kesilmiş bir hâlde ihtiyarın yanına girdi."- Y. K. Karaosmanoğlu.
10 . Son veya aralık verilmek:
"Dersler kesildi."- .
11 . Kendini herhangi bir şey gibi göstermek:
"Üçüncü gün sabahı, o bir kuzu oldu, ben bir iradeli aslan kesildim."- A. Gündüz.
12 . Tutulmak, kapatılmak.
13 . Makaslanmak.
14 . Durmak:
"Muazzez cevap vermedi ve münakaşa kesildi."- P. Safa.
15 . (-den) Yoksun kalmak:
"Çocuk yiyip içmeden kesildi."- R. N. Güntekin.
16 . Sünnet olmak:
"Galip Baba, çeker gider, diye çocuk kesilinceye dek böyle yapmayı uygun görmüştü."- M. İzgü.
17 . argo Çok beğenmek, çok hoşlanmak.