Sedat Peker'in yakalanma komedisine daha önce değinmiştim. Peker serbest bırakıldı, daha sonra tutuklandı. Hatta tutuklanmaya, devlete meydan okurcasına ambulansla geldi. Üstelik de ağzında, "Devlet isterse hapis de yatarım" söylemiyle... Bu söylemi çok komik buluyorum. Mafya babaları yakalandı mı bir devletçi oluyorlar, bir devletçi oluyorlar, sormayın gitsin. Sanırsınız ki bütün hayatlarını devlet memuriyetine adamışlar; o kasaba senin bu köy senin tayinleri çıkmış, dolaşmışlar, devlet hizmetinde dirsek çürütmüşler, şimdi de devlet onlardan, "Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası" için hapse girmelerini istiyor. Onlar da mağdur mağdur hapse giriyorlar. Adam mafya kardeşim. Hâkimle yakın ilişkisi var, avukatla yakın ilişkisi var, askerle yakın ilişkisi var, emniyet güçleriyle yakın ilişkisi var. Bu ilişkiler de öyle yenilir yutulur cinsten değil, bayağı bir çıkar ilişkisi... Susurluk rezaleti Sedat Peker'in 'devlet erkanıyla' pespaye ilişkilerinin yanında solda sıfır kalır. Ama adam çıkıyor ve diyor ki, "Devlet isterse hapis yatarım..." Sanki adam kaçıran o değil, adam tehdit eden o değil, haraç alan o değil, çete oluşturup işadamlarına korku salan o değil. Sıkıya geldi mi savunma basit, "Devlet isterse hapis yatarım"... Ama adam haklı, onu hapis yatıracak devletle o kadar büyük bir al takke ver külah ilişkisi içinde ki, onun hapis yatması devlete karşı bir lütuf. Sedat Peker rezaleti cinlerimin tepeme toplanması için yetiyor. Bir kere daha anlıyorum ki nerede mafya varsa orada mutlaka devlet var! Devlet olmadan mafyanın ayakta kalması mümkün değil. Hapse girmesi ise hiç mümkün değil!