Arama


arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
15 Nisan 2006       Mesaj #11
arwen - avatarı
Ziyaretçi
NAMAZI KAZAYA BIRAKMAK
Ad:  dua.jpg
Gösterim: 819
Boyut:  33.2 KB

Namaz, Islâm’in ilk sartlarindan biridir. Bu sartta ihmal ve kusur mâzur görülemez. Ancak, ihmal edenler daha fazlasina gitmeyip tevbe, istigfarla hemen namaza baslamali, geçmis namazlarini da kaza etmeliler.
Vaktinde kilinamayan namazlari, kaza etmekle namaz borcundan kurtulunur, üzerinde ibâdet mükellefiyetinin yükü kalmaz. Lâkin, bu kaza namazlari, vaktinde kilinan namaz gibi sevaba vesile olmaz.
Yâni, kaza namazinda sadece borçtan kurtulmak bahis mevzuu iken, vaktinde kilmakta, hem borçtan kurtulma, hem de sevabina nâil olma bahis mevzuudur.
Ayrica namazlari kazaya birakmak da günah-i kebâirdendir.
Yâni büyük günah. Namazin bu ehemmiyetinden olacak ki, okuyucumun yazdigi hadîste:

— Bir vakit namazi terkedene seksen sene azâb olunacaktir, seklinde hüküm yer almistir.
Buradaki seksen sene, çokluktan kinâyedir. Kesin müddet degildir. Zaten hadîslerdeki vakit, tarih gibi belli gün ve müddetler, kinâye ve mecâz olurlar, çizgi seklinde belli vakti, belli tarihi bildirmezler.
Sabah namazini günesten sonraya birakanin da ayni uzunlukta azâba çarpilip çarpilmayacagi sualine gelince:
Hadîste zikri geçen uzun zaman azâbi, namazi kaza eden için olmayip, terk eden içindir.

Tamamiyle terk baska, kaza baska. Bu sebeple, bâzen namazi vaktinde kilamayip da günesten sonraya birakmis olanlar, hemen sünnetiyle birlikte günesten 45 dakika sonra kaza edecekleri için, azaba ugramazlar. Ama, vaktinde kilmis sevabi da alamazlar.
Çünkü kaza etmelerde tehir günahindan kurtulur, ama vaktinde kilma sevabi alamaz.
Nitekim bir mâneviyat büyügünün gece evinde yangin çikmis, konu komsu birlesip sabaha kadar esyasini kurtarmis, yangindan ziyan görmesine mani olmuslar. Ama o zat bütün bunlardan sonra yine durmadan gözyasi döküyormus. Sormuslar:
— Hazret, neden aglayip duruyorsunuz, baksaniza bütün esyaniz günes doguncaya kadar disari çikarildi, tamamen kurtarildi? Siz aglamali degil, sevinmelisiniz.
O zat su cevabi vermis:
— Ben onlar için aglamiyorum. Beni aglatan sey, kirk senedir günesten sonraya birakmadigim namazimi bugün kazaya birakmis olmamdir. Onun için agliyorum.
Esya dedigin ne ki, el kiri, bugün var, yarin yok, yahut bugün yoksa yarin vardir.... Ama namazi kazaya birakmanin günahi!...

NAMAZI TERKETMENİN HÜKMÜ
Namazın akıllı, büluğ çağına girmiş, hayız ve nifastan temizlenmiş her müslümana farz olduğu konusunda görüş birliği vardır. Namaz ve oruç gibi bedenî ibadetlerde vekâlet ve niyabet geçerli değildir. Namazın farz olduğunu inkâr eden dinden çıkar. Çünkü namaz kesin ayet, hadis ve icma delilleriyle sabittir. Tembellik veya umursamazlık sebebiyle namazı terkeden âsî ve fasık olur.
Namazı kılmamak dünya ve âhirette azaba sebep olur. Âhiretteki azapla ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Onlar suçlulara sorarlar: Sizi Sakar cehennemine sürükleyen nedir? Suçlular şöyle cevap verirler: "Biz namaz kılanlardan değildik" (el-Müddessir, 74/40-43).

"Onlardan sonra öyle bir nesil geldi ki, namazı terkettiler, heva ve heveslerine uydular. Onlar bu taşkınlıklarının cezasını yakında göreceklerdir. Fakat tövbe edip, iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır" (Meryem, 19/59, 60).

"Vay o namaz kılanların haline ki, onlar kıldıkları namazdan habersizdirler" (el-Mâûn, 107/4-5).
Hz. Peygamber (s.a.s)'de şöyle buyurmuştur:
"Bilerek namazı terkeden kimseden Allah ve Resulunün zimmeti kalkar"

"Kim ikindi namazını terkederse ameli boşa gitmiş olur"

"Kim, önemsemeyerek üç cuma namazını terkederse, Allah Teâlâ onun kalbine mühür vurur"
Hanefilere göre, tembellik yüzünden namazını terkeden kimse, namazı inkâr etmediği sürece dinden çıkmaz, ancak günahkâr, fasık olur. Kendisi bu konuda uyarılarak tevbeye , kötü örnek olmaması için toplumdan tecrid edilir ve te'dib amacıyla dövülür. Ramazan orucunu terkeden kimse de bunun gibidir.
Hanefiler dışındaki mezhep imamlarına göre ise, namazını özürsüz olarak terkeden kimse, mürted'de olduğu gibi İslâm toplumuna karşı gelmiş sayılır ve tövbe etmezse en ağır şekilde cezalandırılır .
Namazını unutarak, uyanamayarak veya tembellik yüzünden zamanında kılamayan bunu kaza eder.
Hadis-i şerifte;
"Kim uyuyarak veya unutmak suretiyle namazını kılmamış olursa, hatırladığında hemen kılsın" buyurulur.
Fakihlerin büyük çoğunluğuna göre; uyumak veya unutmak gibi bir özür sebebiyle namazım vaktinde kılamayanın kaza etmesi gerekince, özürsüz olarak, tembellik yüzünden kılmayana öncelikle kaza gerekir. Namazı vaktinde kılamadığından dolayı da Allah'a ayrıca tevbe ve istiğfar etmesi gereklidir. Cenab-ı Hak, kendisine ortak koşmanın dışında kalan günahları affedebilir. Namazı da içine alabilen bu affın kapsamıyla ilgili çeşitli nasslar vardır.
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:
"Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını affetmez. Bunun dışında dilediği kimseyi affeder" (en-Nisâ, 4/48).
Ubâde b. es-Sâmit'in naklettiği bir hadiste şöyle buyurulur:
"Kullarına farz kıldığı beş vakit namazı, küçümsemeden hakkını vererek, eksiksiz olarak kılan kimseyi, Allah Teâlâ cennetine sokmaya söz vermiştir. Fakat bu namazları yerine getirmeyenler için böyle bir sözü yoktur. Dilerse azap eder, dilerse bağışlar"
Ebû Hureyre (r.a)'ın naklettiği bir hadiste de şöyle buyurulur:
"Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey farz namazdır. Eğer bu namazı tam olarak yerine getirmişse ne güzel. Aksi halde şöyle denilir: Bakın bakalım, bunun nafile namazı var mıdır?"
Eğer nafile namazları varsa, farzların eksiği bu nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer farzlar için de aynı şeyler yapılır"
Bu duruma göre, farz namazların eksisini sünnet ve diğer nafile namazlar tamamlamaktadır. Farz, vacib veya sünnet ayırımı yapılmaksızın ibadetlerin yerine getirilmesi müminin gayesi olmalıdır. Çünkü bu, dünyevî huzur ve mânevî mutluluk kaynağı olması yanında, ahiret için de en büyük hazırlıktır.

NAMAZI TERKİN CEZASI
Namazı inkar eden kafir olur. Çünkü kat'i delille sabittir. Umursamayarak yani tembelliğinden dolayı kasten namazı terk eden fasık olur. (İbni Abidin, Reddü'l Muhtar, c. 2, s.7).
Farz olduğunu inkar etmemekle birlikte beraber tembellikle namazı kılmaya uygulanacak dünyevi cezanın ne olacağı mezhepler arasında mezhepler arasında itilaflıdır.

Hanefîlere Göre; namazı kılmayan fasıktır. Namaz kılıncaya veya ölünceye kadar hapsedilir ve dövülür.
Mâlikîlere Göre; vaktin sonuna kadar beklenir, bu müddet zarfında kılarsa serbest bırakılır, kılmazsa ceza olarak (kafir sayarak) öldürülür.
Şâfiîlere Göre; vaktin sonuna kadar beklenir, sonra tövbeye davet edilir. Tövbe edip namazını kılarsa, serbest bırakılır. Aksi halde ceza olarak öldürülür. Öğleyi ve ikindiyi terkten dolayı güneş batıncaya kadar, akşam ve yatsıyı terkten fecir, sabahı terkten dolayı da güneş doğuncaya kadar ceza tatbik edilmez. Ancak kendisinden namazı vaktinde eda etmesini istemek şarttır.

Hanbelîler Göre; namazı tembellik göstererek terk eden kimseyi devlet başkanı veya naibi namazı kılmaya davet eder. Eğer sonra ki namazın vakti daralıncaya kadar kılmazsa katli vaciptir. Fakat üç gün kendisi tövbeye davet edilmedikçe ceza infaz edilmez.
Mezheplerin her birinin görüşlerini dayandırdıkları akli nakli deliller vardır. Ancak sözü uzatmamak için bu kadarıyla yetindik. (Necati Yeni el, Hüseyin Kayapınar, Sünen-i Ebû Davud Terceme ve Şerhi c. 2, s. 112)

Kaynak: Osman ERSAN, Gözümün Nûru Namaz, Erkam Yayınları.
Son düzenleyen perlina; 8 Aralık 2016 16:58