Arama

Müzik ve diğer sanat dalları arasında nasıl bir ilişki vardır?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 29 Aralık 2015 Gösterim: 87.670 Cevap: 25
enes yılmazoglu - avatarı
enes yılmazoglu
Ziyaretçi
25 Şubat 2009       Mesaj #1
enes yılmazoglu - avatarı
Ziyaretçi
muzık ıle dıger sanat dalları arasında nasıl bır ılıskı vardır?
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
Müzik ve diğer sanat dalları arasında nasıl bir ilişki vardır?

Sponsorlu Bağlantılar
Sanat sosyolojisi adı verilen dal, sanatçının yaşadığı toplumla sanat kurumu arasındaki bağlantıları inceler. Çünkü, her insan gibi sanatçı da, diğer insanlarla ilişki halindedir, ortak bir yaşantı içindedir. Onun içinden çıktığı toplum, onun hedef aldığı kitleler ve sanat eseri arasındaki sayısız ilişkileri, sosyolojinin bir dalı olan sanat sosyolojisi inceler.
Sanat ve yaratma olayını, birkaç faktörün etkisi ve sonucu olarak düşünebiliriz. Bunlardan birkaçı : sanatçı kişiliği, kullanılan malzeme, teknik ve sanatçının içinde yaşadığı toplumsal ortamdır. İnsanın yarattıkları incelenirken, onun evrensel bir yaratık olması yanında, millî ve toplumsal bir varlık olduğu da göz önüne alındığından, bireyin anlaşılabilmesi için, onun bağlı olduğu toplumsal yapı’nın da anlaşılması gerekmiştir.

Sanat, doğrudan doğruya insanlara seslendiğine göre, sorunun çözümünü bir bakıma insan toplumunda aramak gerçekten yerinde olur. En basit tanımlamaya göre ; sosyoloji, toplumları ve toplum içindeki olayları inceler. Sanat ise, bütün toplumlarda yaygın bir olgudur. Sosyoloji, toplumlarda böylesine yaygın bir olaya ilgisiz kalamazdı. İşte bu düşünceler ışığında, sanatın insan toplumuyla olan ilgisini yorumlayabilme kaygısı, bazı sosyologları ve sanat tarihçilerini yeni bir bilim kurmaya yöneltmiş, böylece sanat sosyolojisi doğmuştur.

Halkın, ya da toplumun büyük çoğunluğunun, sanatı belirlemede payı olduğu düşüncesi, geç devirlerde kabul edilmiştir. Antik çağda, halkı, sanattaki değişme ve gelişmelerin temel etkeni olarak kabul etme eğilimi görülmez.
Sanat sosyolojisi, yüzyılımızın başında sanat tarihinin bir branşı olarak değil; sosyolojinin bir branşı olarak ortaya çıkar. C.Lalo’nun “sosyolojik estetik” dediği şey, sosyal sınıfların sanata olan ilgisini kritik eden bir görüştür. Yazar, kendinden önce benzer düşünceleri ortaya atan Guyau’nun izleyicisi gibidir.

Sanat faaliyeti, kalıcı ve evrensel değerleri bile amaçlasa, her zaman belirli bir topluma sunulur, arz edilir. Bir artistik faaliyete toplumun verdiği değer; eserin kabulü, onun anlaşılması, korunması ve elden ele geçişi bir toplum içinde olmaktadır. Ancak, bütün bunların dışında sanatçının özel bir işlevi de vardır. İşte bu noktadan sonra sosyoloji, teorilerini sanata açıklamakta yetersiz kaldığını görüyoruz. Çünkü, sanatla toplum yapısından başka bağlantılar da vardır.


MÜZİK, FELSEFE, ESTETİK
Vural Yıldırım-Tarkan Koç
Sanat dalları toplum yapısı içinde birbirinden bağımsız düşünülemez. Buna en güzel örnek sanat kavramının kendisidir. Resim sanatı, müzik sanatı, heykel sanatı dediğimiz gibi, salt sanat diyerek de tümel bir ifade ile bütünü kapsayan tanımlamalara göndermelerde bulunuruz.
Sanat sosyolojisinin sınırlarının tam olarak çizilmemiş ve tanımlanmamış olmasına rağmen, bu alana giren bazı dallar kendini göstermeye başlamıştır. Müzikoloji disiplini yaklaşık olarak yüz yıldır bilimsel yöntemlerle müziği incelemekte ve araştırmaktadır. Bu tür çalışmalar aynı zamanda sanat sosyolojisini meşrulaştırmayı da beraberinde getirmektedir.

Müzikoloji; Din, töre, mitoloji, gelenek vb. toplumsal kurumlarla müzik arasındaki etkileşimi inceler.
[ Bunu Stael’in edebiyat alanındaki çalışmalarına benzetebiliriz. Edebiyat ile toplum arasındaki etkileşimi inceleyen Stael, özelde edebiyat, genelde ise sanat sosyolojisi yapmıştır.
Müzikoloji, müziğe yönelik bilim disiplinlerinin genel adı olmasına rağmen, yöntem açısından Etnomüzikoloji’den ayrılır. Son yıllarda bu iki disiplin Müzik Bilimleri adı ile kullanılmaya başlanmıştır. Ayrıca bu disiplinin alt dalları olarak, müzik sosyolojisi, müzik psikolojisi, müzik terapi vb. söylenebilir.

Müziğin kültür içinde incelenme ve araştırılması yeni değildir. Misyoner hareketleri ile birlikte başlayan “öteki”lere ilginin içinde müzik olgusu da vardır. Fakat müziğin kuramsal bir çerçeve içinde, belirli bir bakış açısından ve nedensellikle ele alınması, yani bilimsel yöntemle incelenmesi on dokuzuncu yüzyılla birlikte olmuştur. Müziğin bu dönemlerde incelenmeye başlanmasının nedenlerinin başında ulusçuluk akımları gelir. Bilindiği gibi ulusçuluk akımları Avrupada, ülkelerin kendi değerlerini bulmak için tarihe yönelmeleri ile başlamıştır.

Böylece bugünün ulusal kimliğini oluşturmak için kültürel arka planına yönelenler, kültürel değerlerden biri olan müziği de ihmal etmemişlerdir. Müziği kendi başına ele almanın, inceleme ve araştırmanın yolu disiplinlerarası çalışmaktan geçer.

Müziği incelemek, herhangi bir şeyi incelemekten farklı düşünülmemelidir. Bilindiği gibi inceleme için “ne, nasıl ve neden” soruları bize yol gösterici özellik taşır. Müzik olgusunu bu sorulara yanıt arayarak ele almak bilimsel müzik incelemesinin başlangıcını oluşturur. Müzik yapmak ve müziği incelemek iki ayrı eylemdir. Müzik yapmak; müziği icra etmek, çalmak, söylemek, bestelemek anlamına gelir. Müziği incelemek; müzik adına kuramsal, yönteme dayalı inceleme yapmaktır.

Müziği incelemek ve/veya araştırmak bizde yeni bir disiplin gibi düşünülse de Avrupa’da 19. yüzyıldan itibaren çalışmalar ile kendini ortaya koymuştur. Antropolojinin kuramsal katkısı; müziğe göreceli bakmayı, etnosantrizmi reddetmeyi, ön koşul olarak kültürü incelemeyi ‘’dayatmış’’ ve böylece müziğin kültür-bağımlı anlamlandırılması kabul görmeye başlamıştır.
Müzik alanında öne çıkan daha çok müziğin icrası ve dinletilmesi olmuştur. Onu anlamlandırmak, nedensellik ilişkilerini irdelemek maalesef yine yapanlara bırakılmıştır. Kaynağında toplanan bilgiler (müzik eserleri) yalnızca eğitim ve seslendirme amaçlı kullanılmıştır. Bu da bizi müziğin üretildiği ortamın içinde (bağlam), anlamlandırılmasına yönelik çalışmaların yapılmasına itmiştir. Müziği araştırmak; toplumu incelemek, kültürü kodlamak, kavramsallaştırmak müzik üzerine söylem kurmak demektir. Müzik üzerine söylem; sanatçı, müzisyen, ve/veya müzik sanatçısı kavramlarını içerirken aynı zamanda da müzikal kimliği irdelemek anlamını taşır.
Tümel bir müzisyen kimliği oluşturmanın zorluğu göz önüne alındığında, konuyu netleştirmenin kolay yolunun tikel olana yönelmek olduğu görülür. Müzikal kimlik oluşumunda önceliği sanatçı kavramının aldığını görürüz. Her müzisyen kendisini bir sanatçı olarak görebilir. Çünkü müzik; “bir ses sanatıdır.” Sanat dalları estetikten ve felsefeden bağımsız düşünülemez. Felsefe ve estetik sanatçının bilişsel alt yapısını destekleyici işgörüye sahiptir. Estetikten yoksun, felsefeden uzak bir besteci düşünülemez.

Müzik felsefesi, müzik alanında düşünmeye katkı sağlar. Müzik felsefesi müziğin ontolojik boyutunda, yaratma sürecine yönelik düşünme edimidir. Böylece düşünce ve beğeni ortaya çıkarak müzik estetiğini oluşturur. Müzik estetiği, güzellik yargısına katkıda bulunarak, beğenilerimizin biçimlenmesini kolaylaştırır. “Estetik işte bu serüvenin, gerçekliği bir sunumda dışlaştırma serüveninin bilim olmaya çalışan bilgisidir.”
Müzik estetiği varolan eserlerin içerik ve yapısına yönelik güzeli arama, oluşturma çabasıdır. Güzellik öznel yargılar bütünü olmasına rağmen, estetikçi elinden geldiğince nesnel davranmak zorundadır. “Estetik gerçekliğin insansal olması ve insana bağımlı olması, bir bakıma bu gerçekliğin insandan kalkarak anlaşabileceğini ifade eder. Böyle olunca da, buradan estetik gerçekliğin sübjektif bir fenomen olduğu sonucuna varılmış olmaz mı? Hiç kuşkusuz varılacaktır”.Güzellik sonuçta; görecelik arz eden “çirkin”in karşıtıdır. “Çeşitlilikte kurulmuş olan yapıt başkalarına çeşitli görünümler altında ulaşacaktır. Bu yüzden estetikte şaşmaz kurallar koymaya kalkmamak gerekir. Estetiği dondurmak hatta sakatlamak olur bu. Estetikte her kavrayışa yöneliş belli bir esnekliği, belli bir yumuşaklığı zorunlu kılar.”

Müzik estetiği, müziğin bireyler ve toplum için güzellik ve beğeni serüvenine yönelik çalışır. Eserlerin yapısına (sistem) ve anlamına (kültüre içkin) göndermelerde bulunarak kompozitörün yaratma sürecine katkı sağlar. Ses kümelerini kendisine alan olarak seçmiştir. Ayrıca icracının niteliğinden, konser salonlarının dekorasyonuna, dinleyici kıyafetlerinden, sahnedeki düzene kadar birçok ayrıntı estetikçi için önemlidir. Yaptığı beğeni odaklı öneriler ile müzikbilimine de katkıda bulunur.


Müzik hakkındaki düşüncelerimiz başlangıçta kültürlenme yolu ile oluşur. Eğitim sürecinde edindiğimiz bilgiler doğrultusunda, giderek formelleşen müzik bilgi ve beğenimiz, toplumsal aidiyetimizin dışa vurumunda önemli bir simgeye dönüşür. “Ulusal müzik” dediğimizde hangi ulusa ait olduğumuzu anlatan, bizi diğer uluslardan ayıran müzikal üretimler anlaşılır. “...müzik ve onun çağırıştırdıkları, bir yerden başkasına farklılıklar göstermekte (bir zamanlar giysilerin, hala da yiyeceklerin farklı olması gibi), ulusal ya da bölgesel kimliğin simgesi görevini üstlenmektedir.”
Bütün toplumu kapsayan müzik beğenisi olacağı gibi bireye ait ya da gruba (“alt kültürler”, mikro toplumlar vb.) özgü müzik ve sanat beğenisi, güzellik anlayışı olabilir. “Güzeli beğeniş, estetik bir yargı ile açıklanmaktadır; ve böylesine bir yargıya ön planda neden olan ‘düşün’, isteğe, hazza ve beğeniye yönelik duyarlılığı yaratmaktadır ve bu önemli gerçek, kendine özgü değişik bir değer yargısının meydana gelmesine olanak sağlamaktadır.”

Her sanat dalında olduğu gibi müzik sanatında da öncelikle duyulara yönelik insani edim vardır. Bu edimin insani yönünün olması, insan (müzisyen) tarafından üretilmesinden kaynaklanır. “Müzik kendi kendine olan bir şey değil, bizim yaptığımız ve anlam verdiğimiz bir şeydir. İnsanlar müzikle düşünür, onunla kendilerinin kim olduğuna karar verip, kendilerini anlatırlar.”

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 0 üye beğendi.
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
25 Şubat 2009       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Müzik ve diğer sanat dalları arasında nasıl bir ilişki vardır?

Sponsorlu Bağlantılar
Sanat sosyolojisi adı verilen dal, sanatçının yaşadığı toplumla sanat kurumu arasındaki bağlantıları inceler. Çünkü, her insan gibi sanatçı da, diğer insanlarla ilişki halindedir, ortak bir yaşantı içindedir. Onun içinden çıktığı toplum, onun hedef aldığı kitleler ve sanat eseri arasındaki sayısız ilişkileri, sosyolojinin bir dalı olan sanat sosyolojisi inceler.
Sanat ve yaratma olayını, birkaç faktörün etkisi ve sonucu olarak düşünebiliriz. Bunlardan birkaçı : sanatçı kişiliği, kullanılan malzeme, teknik ve sanatçının içinde yaşadığı toplumsal ortamdır. İnsanın yarattıkları incelenirken, onun evrensel bir yaratık olması yanında, millî ve toplumsal bir varlık olduğu da göz önüne alındığından, bireyin anlaşılabilmesi için, onun bağlı olduğu toplumsal yapı’nın da anlaşılması gerekmiştir.

Sanat, doğrudan doğruya insanlara seslendiğine göre, sorunun çözümünü bir bakıma insan toplumunda aramak gerçekten yerinde olur. En basit tanımlamaya göre ; sosyoloji, toplumları ve toplum içindeki olayları inceler. Sanat ise, bütün toplumlarda yaygın bir olgudur. Sosyoloji, toplumlarda böylesine yaygın bir olaya ilgisiz kalamazdı. İşte bu düşünceler ışığında, sanatın insan toplumuyla olan ilgisini yorumlayabilme kaygısı, bazı sosyologları ve sanat tarihçilerini yeni bir bilim kurmaya yöneltmiş, böylece sanat sosyolojisi doğmuştur.

Halkın, ya da toplumun büyük çoğunluğunun, sanatı belirlemede payı olduğu düşüncesi, geç devirlerde kabul edilmiştir. Antik çağda, halkı, sanattaki değişme ve gelişmelerin temel etkeni olarak kabul etme eğilimi görülmez.
Sanat sosyolojisi, yüzyılımızın başında sanat tarihinin bir branşı olarak değil; sosyolojinin bir branşı olarak ortaya çıkar. C.Lalo’nun “sosyolojik estetik” dediği şey, sosyal sınıfların sanata olan ilgisini kritik eden bir görüştür. Yazar, kendinden önce benzer düşünceleri ortaya atan Guyau’nun izleyicisi gibidir.

Sanat faaliyeti, kalıcı ve evrensel değerleri bile amaçlasa, her zaman belirli bir topluma sunulur, arz edilir. Bir artistik faaliyete toplumun verdiği değer; eserin kabulü, onun anlaşılması, korunması ve elden ele geçişi bir toplum içinde olmaktadır. Ancak, bütün bunların dışında sanatçının özel bir işlevi de vardır. İşte bu noktadan sonra sosyoloji, teorilerini sanata açıklamakta yetersiz kaldığını görüyoruz. Çünkü, sanatla toplum yapısından başka bağlantılar da vardır.


MÜZİK, FELSEFE, ESTETİK
Vural Yıldırım-Tarkan Koç
Sanat dalları toplum yapısı içinde birbirinden bağımsız düşünülemez. Buna en güzel örnek sanat kavramının kendisidir. Resim sanatı, müzik sanatı, heykel sanatı dediğimiz gibi, salt sanat diyerek de tümel bir ifade ile bütünü kapsayan tanımlamalara göndermelerde bulunuruz.
Sanat sosyolojisinin sınırlarının tam olarak çizilmemiş ve tanımlanmamış olmasına rağmen, bu alana giren bazı dallar kendini göstermeye başlamıştır. Müzikoloji disiplini yaklaşık olarak yüz yıldır bilimsel yöntemlerle müziği incelemekte ve araştırmaktadır. Bu tür çalışmalar aynı zamanda sanat sosyolojisini meşrulaştırmayı da beraberinde getirmektedir.

Müzikoloji; Din, töre, mitoloji, gelenek vb. toplumsal kurumlarla müzik arasındaki etkileşimi inceler.
[ Bunu Stael’in edebiyat alanındaki çalışmalarına benzetebiliriz. Edebiyat ile toplum arasındaki etkileşimi inceleyen Stael, özelde edebiyat, genelde ise sanat sosyolojisi yapmıştır.
Müzikoloji, müziğe yönelik bilim disiplinlerinin genel adı olmasına rağmen, yöntem açısından Etnomüzikoloji’den ayrılır. Son yıllarda bu iki disiplin Müzik Bilimleri adı ile kullanılmaya başlanmıştır. Ayrıca bu disiplinin alt dalları olarak, müzik sosyolojisi, müzik psikolojisi, müzik terapi vb. söylenebilir.

Müziğin kültür içinde incelenme ve araştırılması yeni değildir. Misyoner hareketleri ile birlikte başlayan “öteki”lere ilginin içinde müzik olgusu da vardır. Fakat müziğin kuramsal bir çerçeve içinde, belirli bir bakış açısından ve nedensellikle ele alınması, yani bilimsel yöntemle incelenmesi on dokuzuncu yüzyılla birlikte olmuştur. Müziğin bu dönemlerde incelenmeye başlanmasının nedenlerinin başında ulusçuluk akımları gelir. Bilindiği gibi ulusçuluk akımları Avrupada, ülkelerin kendi değerlerini bulmak için tarihe yönelmeleri ile başlamıştır.

Böylece bugünün ulusal kimliğini oluşturmak için kültürel arka planına yönelenler, kültürel değerlerden biri olan müziği de ihmal etmemişlerdir. Müziği kendi başına ele almanın, inceleme ve araştırmanın yolu disiplinlerarası çalışmaktan geçer.

Müziği incelemek, herhangi bir şeyi incelemekten farklı düşünülmemelidir. Bilindiği gibi inceleme için “ne, nasıl ve neden” soruları bize yol gösterici özellik taşır. Müzik olgusunu bu sorulara yanıt arayarak ele almak bilimsel müzik incelemesinin başlangıcını oluşturur. Müzik yapmak ve müziği incelemek iki ayrı eylemdir. Müzik yapmak; müziği icra etmek, çalmak, söylemek, bestelemek anlamına gelir. Müziği incelemek; müzik adına kuramsal, yönteme dayalı inceleme yapmaktır.

Müziği incelemek ve/veya araştırmak bizde yeni bir disiplin gibi düşünülse de Avrupa’da 19. yüzyıldan itibaren çalışmalar ile kendini ortaya koymuştur. Antropolojinin kuramsal katkısı; müziğe göreceli bakmayı, etnosantrizmi reddetmeyi, ön koşul olarak kültürü incelemeyi ‘’dayatmış’’ ve böylece müziğin kültür-bağımlı anlamlandırılması kabul görmeye başlamıştır.
Müzik alanında öne çıkan daha çok müziğin icrası ve dinletilmesi olmuştur. Onu anlamlandırmak, nedensellik ilişkilerini irdelemek maalesef yine yapanlara bırakılmıştır. Kaynağında toplanan bilgiler (müzik eserleri) yalnızca eğitim ve seslendirme amaçlı kullanılmıştır. Bu da bizi müziğin üretildiği ortamın içinde (bağlam), anlamlandırılmasına yönelik çalışmaların yapılmasına itmiştir. Müziği araştırmak; toplumu incelemek, kültürü kodlamak, kavramsallaştırmak müzik üzerine söylem kurmak demektir. Müzik üzerine söylem; sanatçı, müzisyen, ve/veya müzik sanatçısı kavramlarını içerirken aynı zamanda da müzikal kimliği irdelemek anlamını taşır.
Tümel bir müzisyen kimliği oluşturmanın zorluğu göz önüne alındığında, konuyu netleştirmenin kolay yolunun tikel olana yönelmek olduğu görülür. Müzikal kimlik oluşumunda önceliği sanatçı kavramının aldığını görürüz. Her müzisyen kendisini bir sanatçı olarak görebilir. Çünkü müzik; “bir ses sanatıdır.” Sanat dalları estetikten ve felsefeden bağımsız düşünülemez. Felsefe ve estetik sanatçının bilişsel alt yapısını destekleyici işgörüye sahiptir. Estetikten yoksun, felsefeden uzak bir besteci düşünülemez.

Müzik felsefesi, müzik alanında düşünmeye katkı sağlar. Müzik felsefesi müziğin ontolojik boyutunda, yaratma sürecine yönelik düşünme edimidir. Böylece düşünce ve beğeni ortaya çıkarak müzik estetiğini oluşturur. Müzik estetiği, güzellik yargısına katkıda bulunarak, beğenilerimizin biçimlenmesini kolaylaştırır. “Estetik işte bu serüvenin, gerçekliği bir sunumda dışlaştırma serüveninin bilim olmaya çalışan bilgisidir.”
Müzik estetiği varolan eserlerin içerik ve yapısına yönelik güzeli arama, oluşturma çabasıdır. Güzellik öznel yargılar bütünü olmasına rağmen, estetikçi elinden geldiğince nesnel davranmak zorundadır. “Estetik gerçekliğin insansal olması ve insana bağımlı olması, bir bakıma bu gerçekliğin insandan kalkarak anlaşabileceğini ifade eder. Böyle olunca da, buradan estetik gerçekliğin sübjektif bir fenomen olduğu sonucuna varılmış olmaz mı? Hiç kuşkusuz varılacaktır”.Güzellik sonuçta; görecelik arz eden “çirkin”in karşıtıdır. “Çeşitlilikte kurulmuş olan yapıt başkalarına çeşitli görünümler altında ulaşacaktır. Bu yüzden estetikte şaşmaz kurallar koymaya kalkmamak gerekir. Estetiği dondurmak hatta sakatlamak olur bu. Estetikte her kavrayışa yöneliş belli bir esnekliği, belli bir yumuşaklığı zorunlu kılar.”

Müzik estetiği, müziğin bireyler ve toplum için güzellik ve beğeni serüvenine yönelik çalışır. Eserlerin yapısına (sistem) ve anlamına (kültüre içkin) göndermelerde bulunarak kompozitörün yaratma sürecine katkı sağlar. Ses kümelerini kendisine alan olarak seçmiştir. Ayrıca icracının niteliğinden, konser salonlarının dekorasyonuna, dinleyici kıyafetlerinden, sahnedeki düzene kadar birçok ayrıntı estetikçi için önemlidir. Yaptığı beğeni odaklı öneriler ile müzikbilimine de katkıda bulunur.


Müzik hakkındaki düşüncelerimiz başlangıçta kültürlenme yolu ile oluşur. Eğitim sürecinde edindiğimiz bilgiler doğrultusunda, giderek formelleşen müzik bilgi ve beğenimiz, toplumsal aidiyetimizin dışa vurumunda önemli bir simgeye dönüşür. “Ulusal müzik” dediğimizde hangi ulusa ait olduğumuzu anlatan, bizi diğer uluslardan ayıran müzikal üretimler anlaşılır. “...müzik ve onun çağırıştırdıkları, bir yerden başkasına farklılıklar göstermekte (bir zamanlar giysilerin, hala da yiyeceklerin farklı olması gibi), ulusal ya da bölgesel kimliğin simgesi görevini üstlenmektedir.”
Bütün toplumu kapsayan müzik beğenisi olacağı gibi bireye ait ya da gruba (“alt kültürler”, mikro toplumlar vb.) özgü müzik ve sanat beğenisi, güzellik anlayışı olabilir. “Güzeli beğeniş, estetik bir yargı ile açıklanmaktadır; ve böylesine bir yargıya ön planda neden olan ‘düşün’, isteğe, hazza ve beğeniye yönelik duyarlılığı yaratmaktadır ve bu önemli gerçek, kendine özgü değişik bir değer yargısının meydana gelmesine olanak sağlamaktadır.”

Her sanat dalında olduğu gibi müzik sanatında da öncelikle duyulara yönelik insani edim vardır. Bu edimin insani yönünün olması, insan (müzisyen) tarafından üretilmesinden kaynaklanır. “Müzik kendi kendine olan bir şey değil, bizim yaptığımız ve anlam verdiğimiz bir şeydir. İnsanlar müzikle düşünür, onunla kendilerinin kim olduğuna karar verip, kendilerini anlatırlar.”

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen buz perisi; 14 Şubat 2012 18:09
Quo vadis?
SEDEPH - avatarı
SEDEPH
Ziyaretçi
25 Şubat 2009       Mesaj #3
SEDEPH - avatarı
Ziyaretçi
Sanatın Sınıflandırılması
Biçim verilen malzeme değiştikçe, sanatın değişik adlara ayrılması mümkün olabiliyor. Ancak, sanatı sınıflandırırken sadece malzeme yönüyle sınıflandırma yapmak mümkün değildir. Malzemenin yanı sıra, ifade ediş biçimi veya daha kapsamlı bir ifadeyle yaratıcılık, bu sınıflandırmada önemli bir etkendir. Sözgelimi, bir heykeltıraş da ağaca biçim verebilir, bir marangoz da... Fakat heykeltıraşın ağaca biçim verişteki ifade tarzı ile, marangozun biçimlendirmesindeki ifade tarzı aynı değildir. Heykeltıraş biçimlendirmesini alışılmışın dışında, yeni ve özgün bir biçimde yaparken, marangoz ise alışılmış, bilinen veya tekrar edilen bir biçimlendirme yapar. Bu bakımdan sanat genel olarak önce iki gruba ayrılır: a) Pratik sanatlar / endüstriyel sanatlar (zanaat), b) Güzel sanatlar.
Güzel sanatlar deyince aklımıza, insan yaratıcılığı, insanın ilk çağlardan bu yana kendini ifade ettiği, tam yetkinleşemediği dönemlerde, çizgi, boya, kil yoluyla içini döktüğü biçimler, desenler, çeşitli oluşumlar geliyor. Yetkinleştiği dönemlerde ise, örnekler çok çeşitli. Sözgelimi, ünlü Rönesans sanatçıları, yapılar, anıtlar, köprüler, müzeleri dolduran resimler, sonra şiirler ya da Mimar Sinan'ın camileri, çeşmeleri, köprüleri .. Derken günümüzün sanat eserleri, insan aklıyla duygularının estetik beğenisiyle yaratıcı gücünün ortaya koyduğu, bilim ve teknolojinin de en üst seviyelerindeki çağımız sanatçılarının sanat ürünleri : Çağdaş resim, heykel, roman, tiyatro, sinema, çelik ve cam yapılar, incecik kullanım eşyaları, sesin, ışığın, rengin, oyun gücünün birleştiği büyük sahne olayları, türlü tasarımlar.
Acaba güzel sanatları nasıl sınıflandırabiliriz?
Geleneksel ve çağdaş olmak üzere iki biçimde sınıflamak, bize bazı kolaylıklar getirebilir.
Geleneksel sınıflama, güzel sanatları, hitap ettiği duyu organlarına göre sınıflar. Sözgelimi "görsel sanatlar" (plâstik sanatlar), göze ve görmeye dayanan sanatları, resim, heykel, mimari gibi dalları bir grupta topluyor. Fonetik sanatlar, müzik ve türleri ile edebiyatı; ritmik sanatlar ise, hem görme ve hem de hareketle ilgili olan sinema, opera gibi sanatları kapsamaktadır.
Ancak, bu sınıflandırmanın ister istemez dışında kalabilen bazı türler de olabiliyordu. Sözgelimi, karikatür veya seramik gibi. Bu sebeple, daha çağdaş bir sınıflandırmaya gerek duyulmuştur. Bu sınıflama, söz konusu edilen sanat dalının niteliği ve tekniği gözönünde bulundurulmaktadır. Buna göre, şöyle bir sınıflandırma yapılabilir :
Yüzey Sanatları : Tüm iki boyutlu sanat çalışmaları, yani bir eni ve bir boyu olan kâğıt veya tuval üzerine, bir duvar ya da kumaş üzerine uygulanan sanatlardır: Resim ve türleri ( yağlı boya, sulu boya, baskı sanatları, afiş, grafik çizimler ), duvar resmi, minyatür, karikatür, fotoğraf, batik, süsleme vb.
Hacim Sanatları : Üç boyutlu sanat çalışmalarıdır. Sözgelimi heykel, seramik, anıtlar gibi.
Mekân Sanatları : İç ya da dış mekânı içine alan ya da düzenleyen sanat dallarıdır. En başta mimarî olmak üzere (bahçe mimarîsi, peyzaj mimarîsi), çevre düzenlemesi gibi mekâna ilişkin tüm tasarım çalışmaları.
Dil Sanatları : Edebiyat ve yazı türlerini kapsayan sanatlardır: Roman, hikâye, şiir, deneme, tiyatro metni, film senaryosu vb. gibi.
Ses Sanatları : Müzik ve bütün türlerini kapsayan sanatlardır : Halk müzikleri, klâsik müzikler gibi.
Hareket Sanatları : İnsanın, bedeniyle anlatım gücü kazandırdığı sanatlardır: Bale, dans türleri, halk dansları, pandomim vb.
Dramatik Sanatlar : İnsanın, eyleme dönüşmüş ifadelerle kendini veya bir olayı, bir olguyu anlattığı sanatlardır: Tiyatro, opera, müzikal oyun, kukla gibi sahne sanatları, sinema, gölge oyunu gibi türleri buna örnek olarak gösterebiliriz.
Böylece, bütün sanat dallarını içine alan bir sınıflandırma yapmış olduğumuzu söyleyebiliriz.



Kaynak
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Eylül 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
fizikte kanun ve teorilerin diğer bilimlerle ilişkileri
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Aralık 2009       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
resim ve diğer sanat dalları arasındaki ilşkisi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ocak 2010       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sanat ve müziğin ilişkisi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Ocak 2010       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
müzıgın dıger satlarla olan ılişkisııııı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Şubat 2010       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı

bir sanat eseri nasil incelenir


sanat eseri bulunup müzeye getirilmesi arasında yaşanan evreleri bana söler misiniz ?
elif1996 - avatarı
elif1996
Ziyaretçi
20 Eylül 2010       Mesaj #9
elif1996 - avatarı
Ziyaretçi
Müzik ile sanat arasındaki ilişki nedir?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ekim 2010       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kürtürler arası müzik türleri
nasıl oluR?

Benzer Konular

9 Aralık 2013 / Ziyaretçi Soru-Cevap
1 Nisan 2013 / Misafir Soru-Cevap
25 Ekim 2015 / Misafir Cevaplanmış
10 Kasım 2009 / Misafir Cevaplanmış