Arama

İstanbul'un kültürel özellikleri nelerdir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 5 Kasım 2014 Gösterim: 51.615 Cevap: 39
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Aralık 2009       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İSTANBULUN KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ NELERDİR???
EN İYİ CEVABI fadedliver verdi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

İSTANBULUN KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ NELERDİR???

İstanbul, artık bir büyük şehir olmaktan çıkmış; bir metropol hatta megapol olmuştur.

Sponsorlu Bağlantılar
Bin yıllardır değişen bir şehir olan İstanbul tarih boyunca süregeldiği gibi durmadan değişecek ve gelişecektir.

Bu İstanbul kenti için tarihi topografyanın getirdiği bir yükümlülük ve hatta zorunluluktur.

Bu kenti kuranlar bunun farkındaydı, burada yaşamaya devam edenler, fethetmeye çalışanlar ama belki de modern çağın getirdiği hengameden olsa gerek artık içerisinde yaşamakta olanların ufuklarının daralmasından mıdır nedir?

Bu kent onlar için geçimin iyi sağlanmasında bol imkanlar sağlayan bir büyük ticaret şehri olarak görülebilir bir hala gelmiştir. Ama bu kentin dışında yaşayanlar tarafından o kadar dar açıdan bakıldığı söylenemez.

Günümüzde artık önemli olan nüfusun nicel çokluğu değil niteliği ve diğer demografik değerlerdir. Bir toplumun kültürel bir çerçeveye uyumunun 10 yıl civarında olduğunu hesaba katarsanız, İstanbul’da hali hazırda yaşayan insanların şehirle ilişkilerini kavramış olabilirsiniz.

Şehirler, sadece bugünleriyle yaşamamalı. Ama popüler kültürlerin; hoyrat kıskacı büyük şehirleri günlük ve ritmik bir yaşayıştan ibaret “metropol” olmaya zorluyor.

Böylece kültürel katmanlardan oluşan, medeniyet fayları üzerine kurulu şehirlerin yüzü betonlaşarak sahte “günlük” olaylara zorlanıyor.

Mevsimlerin, geleneklerin, alışkanlıkların, manevi değerlerin veya benzeri genel, ortak alışkanlıkların sonucunda oluşan ve yaşayan kültürel iklim, hayatın zerafetleri dijital bir hızla hafızalarımızdan siliniyor.

Şehrin kültürel dokusunu görsellikle canlı tutan eski eserler ve nizamı ile onun üzerinde yaşayan insanlarda tevarüs eden ruh oluşturuyor.

Yahya Kemal’in “Süleymaniye”sinin lezzetini bugünün insanları da çocuklarına taşıma arzusunu duyabilmeli ki, şehrin dokusu canlı kalabilsin.

Nazım Hikmet, otobiyografik şiirinde çocukluğunun en önemli hatırası olarak ramazanda Şehzadebaşın’da kalabalıklar içinde karagöze gidişinden söz eder.

Yani toplumsal yaşayıştan, şehirli bir yaşama ritüelinden.

İstanbul Büyük Şehir Belediyesi, üç büyük imparatorluğuna başkentlik yapan ve beş büyük kültürün yaşam alanı bulduğu İstanbul tarihi yaramadanın dışına taşmış üç ili kapsayacak önemli bir büyük bir coğrafya üzerinde hizmet vermektedir.

Bir megapol şehri belediyesi olarak iktisadi ve sosyal hayata kattığı bir anlam yanında tarihi topografyanın vermekte olduğu büyük bir tarihi misyonu da beraberinde taşımaktadır.
Mezopotamya’ya hayat veren nasıl Nil ise İstanbul’a hayat veren Haliç’in en önemli kıyı noktasında kurulmuş kentimizin yeni bin yılda dünya şehirlilik ve Türk kültür ruhuna renk katmaktadır.

Yukarıda belirtildiği gibi bütün bu benzersiz özelliklere sahip başkentler şehri İstanbul sahip olduğu turizm sektöründen hak ettiği ilgiyi görememekte ve belli bir turizm getirisini de sahip bulunamamaktadır.

Çek Cumhuriyeti’nin sadece bir mevsim Prag şehrinden turizm gelirinin 25 milyon dolar olduğunu göz önüne alırsak bu rakkamların İstanbul’la kıyas edildiğinde İstanbul kentinin sahip olduğu potansiyel karşısında çok küçük bir oran olduğunu görmekteyiz.

Fakat İstanbul’un sahip olduğu kültürel ve tarihi ve de mimari mirasının sağlıklı bir şekilde tanıyamamanın getirdiği belirsizlik içerisinde bu rakkamların altında bir seviye göstermektedir.
……………………

Sahip olduğu benzersiz topografyası yüzyıllardır farklı kültürlerin, toplumların ve bireylerin hayat alanı bulduğu bir dünya kenti, yeryüzü cenneti; İstanbul halen üç büyük medeniyetin yükseldiği büyük bir coğrafya üzerine kurulu bir mega kenttir.

İstanbul, hayat tarzı, eğlence anlayışı ve değerleri ile bugün sahip olduğu tarihi mirasıyla gelecek tarihin bir kültür terkibidir.

Bir medeniyetler kenti İstanbul, dinler toprağı olarak da tarihteki yerini ayrı bir değerde de korumuştur. Kutsal dinler kenti Kudüs kadar önemli olan İstanbul bir o kadar da özgürce iç içe geçmiş değerleriyle birlikteliğin yaşandığı armoni şehirdir.

İmparatorluklar kenti olması sebebi ile mimariden; musikiye ortak paydaların hiçbir dünya şehrinde görülemeyeceği bir şekilde kültürel mübadeleyi başarabilmiş tek kenttir. İstanbul’da yaşayan medeniyet dokusunun en önemli yüzlerinden biri, İbrahimi dinlerin ve bu üç büyük kültürün yaşandığı yer olması ve bunlara ait kolların ve mezheplerin bir arada barınabilmesidir.

İstanbul, hiçbir imparatorluk kentinin sahip olamayacağı bir şekilde dini ve kültürel değerlerin bir araya gelebildiği ve de bunların sığınabildiği bir kent olmuştur.

Sığınmacılar kenti İstanbul; Hazar Yahudilerinin (Karaim, Karayların) özgürlük bulduğu Doğu Roma'nın İstanbul'una engizisyon vahşetinden kaçarak sığındığı Osmanlı İstanbul'undaki Sefarad Yahudilerinden, Gregoryen Ermenilerin baskılarına karşın Patriklik verilerek koruma altına alınan Osmanlı Katolik ve Protestan Ermenilerine, Üsküdar'ın en güzel noktasında Aziz Mahmud Hüdai Tekkesi eteklerinde uzanan Bülbül Deresi'ndeki Sabataycı Mezarlığından, Nazi zulmünden kaçarak genç Cumhuriyetin İstanbul'una sığınan Alman Yahudilerine değin uzanan sığınmacıların kentidir. Bulgaristan, Romanya, Makedonya, Bosna, Çeçenistan, Rusya, Arnavutluk ve İran’dan savaşlar ve baskılardan kaçıp sığınanların ilk yeridir iki binli yıllarda İstanbul.

Hoşgörü ve diyalog gibi kelimelerle yüzeysel ifadelerle açıklanamayacak kültürel mübadelelerin ve değerlerin paylaşıldığı yüzyılları aşan bir birlikte yaşamanın başarı ile devam ettiği bir dünya kenti İstanbul, eksik kalan bu yönü ile tanıtılmalıdır.

Yaşayan medeniyet dokusunun en önemli göstergeleri hiç kuşkusuz bir çok dini hayatın kendi özgün varlıklarını yine kendilerine özgü mimari ve kültürel tarzları olan farklı ibadethane ve meskenlerinde tarihten günümüze kadar kesintisiz biçimde sürdürmekte olmalarıyla anlamlandırılır.

İstanbul’da yüzyıllardır Hristiyanların kiliseleri, Musevilerin sinagogları ve Müslümanların camileri aynı gök kubbenin altında ve bu kent ikliminde varlıklarını sürdürmektedir. Söz konusu bu eserlerin insanlığın medeniyet tarihi açısından taşıdığı özellikler sadece farklı dinlerin bir arada yaşamasından ibaret değildir.

Coğrafi konumun kendisine sağlamış olduğu ticari, kültürel özellikler e ayrıcalıklar nedeni ile Bizans ve Osmanlı dönemlerinde Doğu ile Batı dünyasının birbirini tanıdığı, ticari ve kültürel geçişlerin sağlandığı nokta olma özelliğini yüzyıllar boyunca bünyesinde barındıran İstanbul’un mistik dünyası dinler tarihinde de ayrıcalıklı bir yere sahiptir.

İstanbul’un kültürel mirengi noktalarından önemli bir bölümünü oluşturan bu değerler, tarihinde sahip olabileceğinden çok daha büyük bir nüfus ve iskan karmaşası içerisinde yaşayan 2000’li yıllara bir dünya kenti olan İstanbul günümüzün yıkıcı ve de değiştirici vandalizimiyle bilinçsizce tahrip edilmektedir.

Dünya toplumları ve devletler birbirlerini diyalog ve hoşgörü ortamlarına çağırıda bulunur iken bin yıllardır taşıdığı tarihi mirası içerisinde birlikte yaşamayı kusursuzca başarabilmiş bu coğrafyanın insanı olarak kendimizi yeteri kadar ifade edemediğimiz ortadadır.

Gravür, minyatür ve fotoğraflarda görülen, şehrengiz ve surname tipi Osmanlı kaynaklarında ifade edilen bu güzellikleri yeniden eski ihtişamıyla diriltmek mümkün değildir.

Fakat halen mevcut olan teşvik ve özendirmelere gerek duyulmadan var olan birlikte yaşama başarımızı toplumun aynaları olan ibadethanelerde, musikide ve onun mistik dünyasındaki ortak inanış ve de arayış ritüellerindeki yaşanırlığı değin tek dünya kentidir istanbul….

Osmanlı İstanbul’u; kendinden önceki medeniyetlerin mirasına sahiplenmiş onların mevcut eserlerini koruyarak şehre hakim tepelere, kubbe ve minareleri ile kendi kültürünü inşa ederken, kendi yaşama biçimi olan özgürlüğü ülkesinin başkenti yapmıştır.

Dinler ve dindarlar şehri İstanbul; Ortodoks, Katolik, Protestan, Süryani, Keldani, Gregoryan gibi hristiyanlar; Romanyod, Sefarad, Karaim, Eskanazim gibi yahudiler, bütün İslam tarikatları, Cizvitler, Fransiskenler, Dominikenler, Karmelitler İslam İstanbul’un hoşgörüsü sayesinde rahatça yaşayabilmiş, ibadethanelerini ve okullarını inşa etmişler ve halen de mevcudiyetlerini korumaktadırlar.

Kadınlar kenti İstanbul: Dinler toprağı olması yanında İstanbul kendine has bir ayrıcalığı ile bir "kadınlar şehridir" de.

Sanat ve sanatkârın korucusu Roma'nın bu başkenti İstanbul’da bu görevi Bizans’ın soylu kadınları üstlenmiştir.

Ayasofya'nın inşasında maddi katkılarda bulunan imparotice Zeo ile şehrin en önemli manastırlarından Pantakrator manastır kilisesi'ni (Zeyrek Camii) inşaatını başlatan kraliçe Eirene Doğu Roma başkentine hizmeti geçmiş kadınlardan sadece bazıları olarak İstanbul'un tarihinde yer alırken,

Osmanlı döneminde de kadınların gizliden gizliye yarışına sahne olan İstanbul Haseki Sultan, Mihrişah Valide Sultan, Şah Sultan, Bezm-i âlem Vâlide Sultan, Nur Bânu Sultan v.s.nin yaptırdığı cami, çeşme, su yolu, sebil, mektep, hastane ve imaret gibi birçok hayır amaçlı yapı ve külliyeler ile kuşatılmıştır.
Tarihi yarımadayı on üç kısma bölüp de mahalleleri birbirlerinden ayıran o küçük surlar kaldırıp, artık büyük surların da dışına çıkarıp şehri özgürleştiren, Boğaziçi kültürünün oluşumunda ve medeniyetinin gelişmesini sağlayan İstanbul kadınları olmuştur.

Bir mega kenti olarak İstanbul; tarih boyunca coğrafyası, mimari güzelliği ve florası ile ünlü İstanbul kenti, artık içerisinde barındırdığı nüfusu ve sahip olduğu ekonomik gücü ile kendinden söz ettirmektedir.

Eski kent, yeni değerlere açılmaktadır.

Yeni ekonomik değerlerin, yeni dinlerin, yeni dünya görüşlerinin hayat bulduğu ama eski coğrafya üzerinde eski birlikte yaşama içerisinde zenginleşen yeni insan çeşitlemeleriyle. İki binli yılların dünyasında yeni bir merkez olarak gözdeliğini yetirmemiş kendisini yenilemiş yeni yüzyılın eski bir mega kenti olarak yerini alan bir İstanbul panoraması…

kaynak
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
8 Aralık 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

İSTANBULUN KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ NELERDİR???

İstanbul, artık bir büyük şehir olmaktan çıkmış; bir metropol hatta megapol olmuştur.

Sponsorlu Bağlantılar
Bin yıllardır değişen bir şehir olan İstanbul tarih boyunca süregeldiği gibi durmadan değişecek ve gelişecektir.

Bu İstanbul kenti için tarihi topografyanın getirdiği bir yükümlülük ve hatta zorunluluktur.

Bu kenti kuranlar bunun farkındaydı, burada yaşamaya devam edenler, fethetmeye çalışanlar ama belki de modern çağın getirdiği hengameden olsa gerek artık içerisinde yaşamakta olanların ufuklarının daralmasından mıdır nedir?

Bu kent onlar için geçimin iyi sağlanmasında bol imkanlar sağlayan bir büyük ticaret şehri olarak görülebilir bir hala gelmiştir. Ama bu kentin dışında yaşayanlar tarafından o kadar dar açıdan bakıldığı söylenemez.

Günümüzde artık önemli olan nüfusun nicel çokluğu değil niteliği ve diğer demografik değerlerdir. Bir toplumun kültürel bir çerçeveye uyumunun 10 yıl civarında olduğunu hesaba katarsanız, İstanbul’da hali hazırda yaşayan insanların şehirle ilişkilerini kavramış olabilirsiniz.

Şehirler, sadece bugünleriyle yaşamamalı. Ama popüler kültürlerin; hoyrat kıskacı büyük şehirleri günlük ve ritmik bir yaşayıştan ibaret “metropol” olmaya zorluyor.

Böylece kültürel katmanlardan oluşan, medeniyet fayları üzerine kurulu şehirlerin yüzü betonlaşarak sahte “günlük” olaylara zorlanıyor.

Mevsimlerin, geleneklerin, alışkanlıkların, manevi değerlerin veya benzeri genel, ortak alışkanlıkların sonucunda oluşan ve yaşayan kültürel iklim, hayatın zerafetleri dijital bir hızla hafızalarımızdan siliniyor.

Şehrin kültürel dokusunu görsellikle canlı tutan eski eserler ve nizamı ile onun üzerinde yaşayan insanlarda tevarüs eden ruh oluşturuyor.

Yahya Kemal’in “Süleymaniye”sinin lezzetini bugünün insanları da çocuklarına taşıma arzusunu duyabilmeli ki, şehrin dokusu canlı kalabilsin.

Nazım Hikmet, otobiyografik şiirinde çocukluğunun en önemli hatırası olarak ramazanda Şehzadebaşın’da kalabalıklar içinde karagöze gidişinden söz eder.

Yani toplumsal yaşayıştan, şehirli bir yaşama ritüelinden.

İstanbul Büyük Şehir Belediyesi, üç büyük imparatorluğuna başkentlik yapan ve beş büyük kültürün yaşam alanı bulduğu İstanbul tarihi yaramadanın dışına taşmış üç ili kapsayacak önemli bir büyük bir coğrafya üzerinde hizmet vermektedir.

Bir megapol şehri belediyesi olarak iktisadi ve sosyal hayata kattığı bir anlam yanında tarihi topografyanın vermekte olduğu büyük bir tarihi misyonu da beraberinde taşımaktadır.
Mezopotamya’ya hayat veren nasıl Nil ise İstanbul’a hayat veren Haliç’in en önemli kıyı noktasında kurulmuş kentimizin yeni bin yılda dünya şehirlilik ve Türk kültür ruhuna renk katmaktadır.

Yukarıda belirtildiği gibi bütün bu benzersiz özelliklere sahip başkentler şehri İstanbul sahip olduğu turizm sektöründen hak ettiği ilgiyi görememekte ve belli bir turizm getirisini de sahip bulunamamaktadır.

Çek Cumhuriyeti’nin sadece bir mevsim Prag şehrinden turizm gelirinin 25 milyon dolar olduğunu göz önüne alırsak bu rakkamların İstanbul’la kıyas edildiğinde İstanbul kentinin sahip olduğu potansiyel karşısında çok küçük bir oran olduğunu görmekteyiz.

Fakat İstanbul’un sahip olduğu kültürel ve tarihi ve de mimari mirasının sağlıklı bir şekilde tanıyamamanın getirdiği belirsizlik içerisinde bu rakkamların altında bir seviye göstermektedir.
……………………

Sahip olduğu benzersiz topografyası yüzyıllardır farklı kültürlerin, toplumların ve bireylerin hayat alanı bulduğu bir dünya kenti, yeryüzü cenneti; İstanbul halen üç büyük medeniyetin yükseldiği büyük bir coğrafya üzerine kurulu bir mega kenttir.

İstanbul, hayat tarzı, eğlence anlayışı ve değerleri ile bugün sahip olduğu tarihi mirasıyla gelecek tarihin bir kültür terkibidir.

Bir medeniyetler kenti İstanbul, dinler toprağı olarak da tarihteki yerini ayrı bir değerde de korumuştur. Kutsal dinler kenti Kudüs kadar önemli olan İstanbul bir o kadar da özgürce iç içe geçmiş değerleriyle birlikteliğin yaşandığı armoni şehirdir.

İmparatorluklar kenti olması sebebi ile mimariden; musikiye ortak paydaların hiçbir dünya şehrinde görülemeyeceği bir şekilde kültürel mübadeleyi başarabilmiş tek kenttir. İstanbul’da yaşayan medeniyet dokusunun en önemli yüzlerinden biri, İbrahimi dinlerin ve bu üç büyük kültürün yaşandığı yer olması ve bunlara ait kolların ve mezheplerin bir arada barınabilmesidir.

İstanbul, hiçbir imparatorluk kentinin sahip olamayacağı bir şekilde dini ve kültürel değerlerin bir araya gelebildiği ve de bunların sığınabildiği bir kent olmuştur.

Sığınmacılar kenti İstanbul; Hazar Yahudilerinin (Karaim, Karayların) özgürlük bulduğu Doğu Roma'nın İstanbul'una engizisyon vahşetinden kaçarak sığındığı Osmanlı İstanbul'undaki Sefarad Yahudilerinden, Gregoryen Ermenilerin baskılarına karşın Patriklik verilerek koruma altına alınan Osmanlı Katolik ve Protestan Ermenilerine, Üsküdar'ın en güzel noktasında Aziz Mahmud Hüdai Tekkesi eteklerinde uzanan Bülbül Deresi'ndeki Sabataycı Mezarlığından, Nazi zulmünden kaçarak genç Cumhuriyetin İstanbul'una sığınan Alman Yahudilerine değin uzanan sığınmacıların kentidir. Bulgaristan, Romanya, Makedonya, Bosna, Çeçenistan, Rusya, Arnavutluk ve İran’dan savaşlar ve baskılardan kaçıp sığınanların ilk yeridir iki binli yıllarda İstanbul.

Hoşgörü ve diyalog gibi kelimelerle yüzeysel ifadelerle açıklanamayacak kültürel mübadelelerin ve değerlerin paylaşıldığı yüzyılları aşan bir birlikte yaşamanın başarı ile devam ettiği bir dünya kenti İstanbul, eksik kalan bu yönü ile tanıtılmalıdır.

Yaşayan medeniyet dokusunun en önemli göstergeleri hiç kuşkusuz bir çok dini hayatın kendi özgün varlıklarını yine kendilerine özgü mimari ve kültürel tarzları olan farklı ibadethane ve meskenlerinde tarihten günümüze kadar kesintisiz biçimde sürdürmekte olmalarıyla anlamlandırılır.

İstanbul’da yüzyıllardır Hristiyanların kiliseleri, Musevilerin sinagogları ve Müslümanların camileri aynı gök kubbenin altında ve bu kent ikliminde varlıklarını sürdürmektedir. Söz konusu bu eserlerin insanlığın medeniyet tarihi açısından taşıdığı özellikler sadece farklı dinlerin bir arada yaşamasından ibaret değildir.

Coğrafi konumun kendisine sağlamış olduğu ticari, kültürel özellikler e ayrıcalıklar nedeni ile Bizans ve Osmanlı dönemlerinde Doğu ile Batı dünyasının birbirini tanıdığı, ticari ve kültürel geçişlerin sağlandığı nokta olma özelliğini yüzyıllar boyunca bünyesinde barındıran İstanbul’un mistik dünyası dinler tarihinde de ayrıcalıklı bir yere sahiptir.

İstanbul’un kültürel mirengi noktalarından önemli bir bölümünü oluşturan bu değerler, tarihinde sahip olabileceğinden çok daha büyük bir nüfus ve iskan karmaşası içerisinde yaşayan 2000’li yıllara bir dünya kenti olan İstanbul günümüzün yıkıcı ve de değiştirici vandalizimiyle bilinçsizce tahrip edilmektedir.

Dünya toplumları ve devletler birbirlerini diyalog ve hoşgörü ortamlarına çağırıda bulunur iken bin yıllardır taşıdığı tarihi mirası içerisinde birlikte yaşamayı kusursuzca başarabilmiş bu coğrafyanın insanı olarak kendimizi yeteri kadar ifade edemediğimiz ortadadır.

Gravür, minyatür ve fotoğraflarda görülen, şehrengiz ve surname tipi Osmanlı kaynaklarında ifade edilen bu güzellikleri yeniden eski ihtişamıyla diriltmek mümkün değildir.

Fakat halen mevcut olan teşvik ve özendirmelere gerek duyulmadan var olan birlikte yaşama başarımızı toplumun aynaları olan ibadethanelerde, musikide ve onun mistik dünyasındaki ortak inanış ve de arayış ritüellerindeki yaşanırlığı değin tek dünya kentidir istanbul….

Osmanlı İstanbul’u; kendinden önceki medeniyetlerin mirasına sahiplenmiş onların mevcut eserlerini koruyarak şehre hakim tepelere, kubbe ve minareleri ile kendi kültürünü inşa ederken, kendi yaşama biçimi olan özgürlüğü ülkesinin başkenti yapmıştır.

Dinler ve dindarlar şehri İstanbul; Ortodoks, Katolik, Protestan, Süryani, Keldani, Gregoryan gibi hristiyanlar; Romanyod, Sefarad, Karaim, Eskanazim gibi yahudiler, bütün İslam tarikatları, Cizvitler, Fransiskenler, Dominikenler, Karmelitler İslam İstanbul’un hoşgörüsü sayesinde rahatça yaşayabilmiş, ibadethanelerini ve okullarını inşa etmişler ve halen de mevcudiyetlerini korumaktadırlar.

Kadınlar kenti İstanbul: Dinler toprağı olması yanında İstanbul kendine has bir ayrıcalığı ile bir "kadınlar şehridir" de.

Sanat ve sanatkârın korucusu Roma'nın bu başkenti İstanbul’da bu görevi Bizans’ın soylu kadınları üstlenmiştir.

Ayasofya'nın inşasında maddi katkılarda bulunan imparotice Zeo ile şehrin en önemli manastırlarından Pantakrator manastır kilisesi'ni (Zeyrek Camii) inşaatını başlatan kraliçe Eirene Doğu Roma başkentine hizmeti geçmiş kadınlardan sadece bazıları olarak İstanbul'un tarihinde yer alırken,

Osmanlı döneminde de kadınların gizliden gizliye yarışına sahne olan İstanbul Haseki Sultan, Mihrişah Valide Sultan, Şah Sultan, Bezm-i âlem Vâlide Sultan, Nur Bânu Sultan v.s.nin yaptırdığı cami, çeşme, su yolu, sebil, mektep, hastane ve imaret gibi birçok hayır amaçlı yapı ve külliyeler ile kuşatılmıştır.
Tarihi yarımadayı on üç kısma bölüp de mahalleleri birbirlerinden ayıran o küçük surlar kaldırıp, artık büyük surların da dışına çıkarıp şehri özgürleştiren, Boğaziçi kültürünün oluşumunda ve medeniyetinin gelişmesini sağlayan İstanbul kadınları olmuştur.

Bir mega kenti olarak İstanbul; tarih boyunca coğrafyası, mimari güzelliği ve florası ile ünlü İstanbul kenti, artık içerisinde barındırdığı nüfusu ve sahip olduğu ekonomik gücü ile kendinden söz ettirmektedir.

Eski kent, yeni değerlere açılmaktadır.

Yeni ekonomik değerlerin, yeni dinlerin, yeni dünya görüşlerinin hayat bulduğu ama eski coğrafya üzerinde eski birlikte yaşama içerisinde zenginleşen yeni insan çeşitlemeleriyle. İki binli yılların dünyasında yeni bir merkez olarak gözdeliğini yetirmemiş kendisini yenilemiş yeni yüzyılın eski bir mega kenti olarak yerini alan bir İstanbul panoraması…

kaynak
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Aralık 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ben istanbulun kültürel özelliklerini arıyorum nasıl bulabilirim
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Aralık 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
istanbulun kültürel özelliklerini yazabilir misiniz
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Şubat 2010       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı

istanbul un kulturel ozellikleri

hakkında bilgii verirmisiniz
Yavru_Aslan - avatarı
Yavru_Aslan
VIP VIP Üye
26 Şubat 2010       Mesaj #6
Yavru_Aslan - avatarı
VIP VIP Üye
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

istanbulun kültürel özelliklerini yazabilir misiniz

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

ben istanbulun kültürel özelliklerini arıyorum nasıl bulabilirim

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

hakkında bilgii verirmisiniz



İstanbul, artık bir büyük şehir olmaktan çıkmış; bir metropol hatta megapol olmuştur.

Bin yıllardır değişen bir şehir olan İstanbul tarih boyunca süregeldiği gibi durmadan değişecek ve gelişecektir.

Bu İstanbul kenti için tarihi topografyanın getirdiği bir yükümlülük ve hatta zorunluluktur.

Bu kenti kuranlar bunun farkındaydı, burada yaşamaya devam edenler, fethetmeye çalışanlar ama belki de modern çağın getirdiği hengameden olsa gerek artık içerisinde yaşamakta olanların ufuklarının daralmasından mıdır nedir?

Bu kent onlar için geçimin iyi sağlanmasında bol imkanlar sağlayan bir büyük ticaret şehri olarak görülebilir bir hala gelmiştir. Ama bu kentin dışında yaşayanlar tarafından o kadar dar açıdan bakıldığı söylenemez.

Günümüzde artık önemli olan nüfusun nicel çokluğu değil niteliği ve diğer demografik değerlerdir. Bir toplumun kültürel bir çerçeveye uyumunun 10 yıl civarında olduğunu hesaba katarsanız, İstanbul’da hali hazırda yaşayan insanların şehirle ilişkilerini kavramış olabilirsiniz.

Şehirler, sadece bugünleriyle yaşamamalı. Ama popüler kültürlerin; hoyrat kıskacı büyük şehirleri günlük ve ritmik bir yaşayıştan ibaret “metropol” olmaya zorluyor.

Böylece kültürel katmanlardan oluşan, medeniyet fayları üzerine kurulu şehirlerin yüzü betonlaşarak sahte “günlük” olaylara zorlanıyor.

Mevsimlerin, geleneklerin, alışkanlıkların, manevi değerlerin veya benzeri genel, ortak alışkanlıkların sonucunda oluşan ve yaşayan kültürel iklim, hayatın zerafetleri dijital bir hızla hafızalarımızdan siliniyor.

Şehrin kültürel dokusunu görsellikle canlı tutan eski eserler ve nizamı ile onun üzerinde yaşayan insanlarda tevarüs eden ruh oluşturuyor.

Yahya Kemal’in “Süleymaniye”sinin lezzetini bugünün insanları da çocuklarına taşıma arzusunu duyabilmeli ki, şehrin dokusu canlı kalabilsin.

Nazım Hikmet, otobiyografik şiirinde çocukluğunun en önemli hatırası olarak ramazanda Şehzadebaşın’da kalabalıklar içinde karagöze gidişinden söz eder.

Yani toplumsal yaşayıştan, şehirli bir yaşama ritüelinden.

İstanbul Büyük Şehir Belediyesi, üç büyük imparatorluğuna başkentlik yapan ve beş büyük kültürün yaşam alanı bulduğu İstanbul tarihi yaramadanın dışına taşmış üç ili kapsayacak önemli bir büyük bir coğrafya üzerinde hizmet vermektedir.

Bir megapol şehri belediyesi olarak iktisadi ve sosyal hayata kattığı bir anlam yanında tarihi topografyanın vermekte olduğu büyük bir tarihi misyonu da beraberinde taşımaktadır.
Mezopotamya’ya hayat veren nasıl Nil ise İstanbul’a hayat veren Haliç’in en önemli kıyı noktasında kurulmuş kentimizin yeni bin yılda dünya şehirlilik ve Türk kültür ruhuna renk katmaktadır.

Yukarıda belirtildiği gibi bütün bu benzersiz özelliklere sahip başkentler şehri İstanbul sahip olduğu turizm sektöründen hak ettiği ilgiyi görememekte ve belli bir turizm getirisini de sahip bulunamamaktadır.

Çek Cumhuriyeti’nin sadece bir mevsim Prag şehrinden turizm gelirinin 25 milyon dolar olduğunu göz önüne alırsak bu rakkamların İstanbul’la kıyas edildiğinde İstanbul kentinin sahip olduğu potansiyel karşısında çok küçük bir oran olduğunu görmekteyiz.

Fakat İstanbul’un sahip olduğu kültürel ve tarihi ve de mimari mirasının sağlıklı bir şekilde tanıyamamanın getirdiği belirsizlik içerisinde bu rakkamların altında bir seviye göstermektedir.
……………………

Sahip olduğu benzersiz topografyası yüzyıllardır farklı kültürlerin, toplumların ve bireylerin hayat alanı bulduğu bir dünya kenti, yeryüzü cenneti; İstanbul halen üç büyük medeniyetin yükseldiği büyük bir coğrafya üzerine kurulu bir mega kenttir.

İstanbul, hayat tarzı, eğlence anlayışı ve değerleri ile bugün sahip olduğu tarihi mirasıyla gelecek tarihin bir kültür terkibidir.

Bir medeniyetler kenti İstanbul, dinler toprağı olarak da tarihteki yerini ayrı bir değerde de korumuştur. Kutsal dinler kenti Kudüs kadar önemli olan İstanbul bir o kadar da özgürce iç içe geçmiş değerleriyle birlikteliğin yaşandığı armoni şehirdir.

İmparatorluklar kenti olması sebebi ile mimariden; musikiye ortak paydaların hiçbir dünya şehrinde görülemeyeceği bir şekilde kültürel mübadeleyi başarabilmiş tek kenttir. İstanbul’da yaşayan medeniyet dokusunun en önemli yüzlerinden biri, İbrahimi dinlerin ve bu üç büyük kültürün yaşandığı yer olması ve bunlara ait kolların ve mezheplerin bir arada barınabilmesidir.

İstanbul, hiçbir imparatorluk kentinin sahip olamayacağı bir şekilde dini ve kültürel değerlerin bir araya gelebildiği ve de bunların sığınabildiği bir kent olmuştur.

Sığınmacılar kenti İstanbul; Hazar Yahudilerinin (Karaim, Karayların) özgürlük bulduğu Doğu Roma'nın İstanbul'una engizisyon vahşetinden kaçarak sığındığı Osmanlı İstanbul'undaki Sefarad Yahudilerinden, Gregoryen Ermenilerin baskılarına karşın Patriklik verilerek koruma altına alınan Osmanlı Katolik ve Protestan Ermenilerine, Üsküdar'ın en güzel noktasında Aziz Mahmud Hüdai Tekkesi eteklerinde uzanan Bülbül Deresi'ndeki Sabataycı Mezarlığından, Nazi zulmünden kaçarak genç Cumhuriyetin İstanbul'una sığınan Alman Yahudilerine değin uzanan sığınmacıların kentidir. Bulgaristan, Romanya, Makedonya, Bosna, Çeçenistan, Rusya, Arnavutluk ve İran’dan savaşlar ve baskılardan kaçıp sığınanların ilk yeridir iki binli yıllarda İstanbul.

Hoşgörü ve diyalog gibi kelimelerle yüzeysel ifadelerle açıklanamayacak kültürel mübadelelerin ve değerlerin paylaşıldığı yüzyılları aşan bir birlikte yaşamanın başarı ile devam ettiği bir dünya kenti İstanbul, eksik kalan bu yönü ile tanıtılmalıdır.

Yaşayan medeniyet dokusunun en önemli göstergeleri hiç kuşkusuz bir çok dini hayatın kendi özgün varlıklarını yine kendilerine özgü mimari ve kültürel tarzları olan farklı ibadethane ve meskenlerinde tarihten günümüze kadar kesintisiz biçimde sürdürmekte olmalarıyla anlamlandırılır.

İstanbul’da yüzyıllardır Hristiyanların kiliseleri, Musevilerin sinagogları ve Müslümanların camileri aynı gök kubbenin altında ve bu kent ikliminde varlıklarını sürdürmektedir. Söz konusu bu eserlerin insanlığın medeniyet tarihi açısından taşıdığı özellikler sadece farklı dinlerin bir arada yaşamasından ibaret değildir.

Coğrafi konumun kendisine sağlamış olduğu ticari, kültürel özellikler e ayrıcalıklar nedeni ile Bizans ve Osmanlı dönemlerinde Doğu ile Batı dünyasının birbirini tanıdığı, ticari ve kültürel geçişlerin sağlandığı nokta olma özelliğini yüzyıllar boyunca bünyesinde barındıran İstanbul’un mistik dünyası dinler tarihinde de ayrıcalıklı bir yere sahiptir.

İstanbul’un kültürel mirengi noktalarından önemli bir bölümünü oluşturan bu değerler, tarihinde sahip olabileceğinden çok daha büyük bir nüfus ve iskan karmaşası içerisinde yaşayan 2000’li yıllara bir dünya kenti olan İstanbul günümüzün yıkıcı ve de değiştirici vandalizimiyle bilinçsizce tahrip edilmektedir.

Dünya toplumları ve devletler birbirlerini diyalog ve hoşgörü ortamlarına çağırıda bulunur iken bin yıllardır taşıdığı tarihi mirası içerisinde birlikte yaşamayı kusursuzca başarabilmiş bu coğrafyanın insanı olarak kendimizi yeteri kadar ifade edemediğimiz ortadadır.

Gravür, minyatür ve fotoğraflarda görülen, şehrengiz ve surname tipi Osmanlı kaynaklarında ifade edilen bu güzellikleri yeniden eski ihtişamıyla diriltmek mümkün değildir.

Fakat halen mevcut olan teşvik ve özendirmelere gerek duyulmadan var olan birlikte yaşama başarımızı toplumun aynaları olan ibadethanelerde, musikide ve onun mistik dünyasındaki ortak inanış ve de arayış ritüellerindeki yaşanırlığı değin tek dünya kentidir istanbul….

Osmanlı İstanbul’u; kendinden önceki medeniyetlerin mirasına sahiplenmiş onların mevcut eserlerini koruyarak şehre hakim tepelere, kubbe ve minareleri ile kendi kültürünü inşa ederken, kendi yaşama biçimi olan özgürlüğü ülkesinin başkenti yapmıştır.

Dinler ve dindarlar şehri İstanbul; Ortodoks, Katolik, Protestan, Süryani, Keldani, Gregoryan gibi hristiyanlar; Romanyod, Sefarad, Karaim, Eskanazim gibi yahudiler, bütün İslam tarikatları, Cizvitler, Fransiskenler, Dominikenler, Karmelitler İslam İstanbul’un hoşgörüsü sayesinde rahatça yaşayabilmiş, ibadethanelerini ve okullarını inşa etmişler ve halen de mevcudiyetlerini korumaktadırlar.

Kadınlar kenti İstanbul: Dinler toprağı olması yanında İstanbul kendine has bir ayrıcalığı ile bir "kadınlar şehridir" de.

Sanat ve sanatkârın korucusu Roma'nın bu başkenti İstanbul’da bu görevi Bizans’ın soylu kadınları üstlenmiştir.

Ayasofya'nın inşasında maddi katkılarda bulunan imparotice Zeo ile şehrin en önemli manastırlarından Pantakrator manastır kilisesi'ni (Zeyrek Camii) inşaatını başlatan kraliçe Eirene Doğu Roma başkentine hizmeti geçmiş kadınlardan sadece bazıları olarak İstanbul'un tarihinde yer alırken,

Osmanlı döneminde de kadınların gizliden gizliye yarışına sahne olan İstanbul Haseki Sultan, Mihrişah Valide Sultan, Şah Sultan, Bezm-i âlem Vâlide Sultan, Nur Bânu Sultan v.s.nin yaptırdığı cami, çeşme, su yolu, sebil, mektep, hastane ve imaret gibi birçok hayır amaçlı yapı ve külliyeler ile kuşatılmıştır.
Tarihi yarımadayı on üç kısma bölüp de mahalleleri birbirlerinden ayıran o küçük surlar kaldırıp, artık büyük surların da dışına çıkarıp şehri özgürleştiren, Boğaziçi kültürünün oluşumunda ve medeniyetinin gelişmesini sağlayan İstanbul kadınları olmuştur.

Bir mega kenti olarak İstanbul; tarih boyunca coğrafyası, mimari güzelliği ve florası ile ünlü İstanbul kenti, artık içerisinde barındırdığı nüfusu ve sahip olduğu ekonomik gücü ile kendinden söz ettirmektedir.

Eski kent, yeni değerlere açılmaktadır.

Yeni ekonomik değerlerin, yeni dinlerin, yeni dünya görüşlerinin hayat bulduğu ama eski coğrafya üzerinde eski birlikte yaşama içerisinde zenginleşen yeni insan çeşitlemeleriyle. İki binli yılların dünyasında yeni bir merkez olarak gözdeliğini yetirmemiş kendisini yenilemiş yeni yüzyılın eski bir mega kenti olarak yerini alan bir İstanbul panoraması….
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Şubat 2010       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yaşadığımız yerin kültürel özellikleri nelerdir bana söylermisin

istanbul/beykoz'un kültürel özellikleri
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Mart 2010       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
istanbulun kültürünü istiyorum tanıtımdeğil lütfen nerden bulucam sıkıldım 2 3saattir
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Mart 2010       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İSTANBULUN KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ HAKKINDA KISA BİLGİ VE BİRKAÇ RESİM BULMAM GEREKİYOR AMA BULAMIYORUM LÜTFEN YARDIM EDERMİSİNİZ!!!!!!!!!!!!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Mart 2010       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İSTANBULUN KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ HAKKINDA KISA BİLGİ VE BİRKAÇ RESİM BULABİLİRMİSİNİZ ACİLLLLLLLLLLLLLLLLLLLLL

Benzer Konular

25 Mayıs 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
5 Nisan 2018 / Misafir Cevaplanmış
9 Aralık 2014 / emo Cevaplanmış
18 Ekim 2009 / Misafir Soru-Cevap
22 Kasım 2011 / Misafir Soru-Cevap