Arama

Türklerde Örf, Adet, Gelenek ve Görenekler - Sayfa 2

Güncelleme: 18 Aralık 2014 Gösterim: 269.459 Cevap: 11
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
17 Mayıs 2006       Mesaj #11
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
EVLENME:
Evlilik tarihin ilk devirlerinden beri varolan ve insan hayatinda büyük önem tasiyan bir kurumdur. Terim olarak evlilik, bir kadinla bir erkegin, her türlü hayat sartlari içinde sürekli bir birlik vücuda getirmek üzere birlesmesidir. Ailenin toplumsal yapinin temeli olmasi, bu birligi saglayan evlenme olayina evrensel bir karakter kazandirmistir. Dünyanin her yerinde her asamasi bagli bulundugu kültür tipinin öngördügü belirli kurallara ve kaliplara uydurularak gerçeklestirilen evlenme olayi, özellikle tören, adet, gelenek ve görenek bakimindan zengin bir tablo çizmektedir. Evlenmenin gerçeklesmesi için bir takim hazirlik ve asamalarin yapilip izlenmesi gerekir. Evlenme asamalari da dinsel ve büyüsel özlü islemleri içermektedir. Her asamada zengin töre, gelenek, görenek ve adetlerin uygulanmasi zorunlu hale gelmis, adeta bunlar evlenmeyi yönetir ve yönlendirir olmustur. Her toplum bagli bulundugu kültür kalibina uygun belli kural ve kaliplara uyarak evlenme olayini gerçeklestirmektedir. Türkiye’nin her bölgesinde, her ilinde ve hatta her köyünde birbirinden farkli ve çok zengin geleneklerle çevrilmis olan evlenme asamalari ana hatlari ile genellenerek anlatilmaya çalisilacaktir.
Sponsorlu Bağlantılar
Evlenme Biçimleri:Türkiye’de önceleri akraba içinden yapilan evlilikler daha yaygindi. Bugün de bu tür evliliklere rastlanmakla birlikte sehirlesmenin de etkisiyle azaldigi görülmektedir.
Diger bir evlenme biçimi erkek kardesin ölümü durumunda bekar veya dul kayinbiraderin dul yenge ile evlenmesidir. (Levirat) Bu evlenme seklinin tercihinde erkek kardesin ölümünden sonra mallarin disariya gitmemesi yani sira çocuklarin durumudur. Ayni durum kiz kardesin ölümü durumunda baldizin kardesinin yerini almasi seklinde de söz konusudur. (Sororat) Baska bir evlilik biçimi de ‘taygeldi’ evliliktir. Bu evlilikte dul kadinin dul erkekle evlenmesi ile birlikte ogul veya kizlarin da birbirleriyle evlenmeleri söz konusudur.
‘Kiz kaçirma’ yoluyla gerçeklestirilen evlenme biçimleri önemli bir yer tutmaktadir. Kizin zorla kaçirilmasi yaninda, kiz ve erkegin anlasarak kaçmalari da söz konusudur. Bazi bölgelerde ‘oturakalma’ gelenegi denilen bir kaçirma ve evlenme sekli de vardir. Burada kizin, begendigi erkegin evine giderek yerlesmesi söz konusudur.
Eskiden sikça rastlanan bir diger evlenme sekli de ‘besik kertme’dir. Çocuklar henüz besikte iken nisanlarinin yapilmasi durumudur. Eskiden kizla oglanin evlenme çagina geldiklerinde birbirleri ile evlenmek istememeleri aileleri güç durumda birakir, kanli olaylarin yasanmasina da neden olurdu. Günümüzde siklikla görülmeyen bir evlenme biçimidir.
Türkiye’de görülen bir diger evlenme biçimi ‘iç güveysi’ evliligidir. Bu evlilikte erkegin kiz evine yerlesmesi söz konusudur.
Genellikle kiz için gereken bedeli verememe veya kiz tarafinin islerini yapacak erkek çocugu bulunmamasi durumunda gerçeklesmektedir.
‘Berder’ veya ‘degis-tokus, degisik’ denilen bir baska evlenme biçiminde kizi ve oglu bulunan bir ailenin, kizi ve oglu bulunan diger aileye kiz
verip kiz almasi söz konusudur. Bu tür evlilikler baslik sorununu ve yükümlülügünü ortadan kaldirmaktadir.
Baska bir evlilik türü de evlenme yasi geçmis olan kizin dul bir erkekle evlenmesidir. Çesitli nedenlerle evlenemeyen bekar bir erkegin dul bir kadinla evliligi de söz konusudur.
Türkiye geleneklerinde süt kardesler arasinda evlenme olmaz. Din açisindan birbirlerinin annelerini emmis olan çocuklar kardes sayilmaktadir.
Bazi yörelerde birden fazla kadinla evlilik biçimi de görülmektedir. Kadinin çocugunun olmamasi veya sakat, hasta olmasi bu tür evlilik nedenidir. Bu durumda nikah genelde ilk este kalmakta dogan çocuklar bu hanimin üzerine kaydedilmektedir.
Evlilik Yasi: Evlenme yasi yörelere göre farklilik göstermekle birlikte günümüzde geleneksel kesimde erkeklerde 17-22 yas arasinda degismekte, kimi yörelerde erkegin askerden dönme sarti aranmakta kimi yörelerde ise askere gitmeden evlenme önemli olmaktadir. Yine geleneksel kesimde kizlar 17-20 yas arasinda evlenmekte kizlarla erkekler arasindaki yas farki 4-5 yas arasinda degismektedir. Evlenmelerde sira gözetimi bazi yörelerde hala etkinligini göstermektedir.
Evlenme girisiminde bulunmada toplum kiza ve erkege ayni hakki tanimamistir. Erkek ve erkek ailesi bu konuda aktif durumdayken, kiz ve kiz ailesi pasif durumdadir. Girisim erkekten ve erkek ailesinden gelir.
Görücülük, Kiz Isteme: Geleneksel kesimde, evlenme isine kiz bakma, kiz arama ile baslanir. Ogullarini evlendirmek isteyen aileler önce akrabalarindan, komsularindan, yakin çevrelerinden baslayarak kiz aramaya çikarlar. Bu konuda komsulari ve akrabalari da yardimci olurlar.
Türkiye’de kültürel degismelerin daha etkin görüldügü büyük kentlerde dogrudan tanisip, anlasarak evlenmeler giderek yayginligini artirirken, gelenekselligin agir bastigi yerlerde görülen evlenme biçimlerinin basinda hala ‘görücülük’ gelmektedir. Görücülügün aslini, evlenecek erkegin aile üyeleriyle, akraba ve komsularindan seçilen birkaç kadinin daha önceden üzerinde durulan veya tanidiklarinca önerilen kizin evini ziyaret edip, hem kizi yakindan incelemeleri, hem de niyetlerini belli etmeleri olusturmaktadir. Buna ‘kiz bakma, görücü çikma, dünür gezme’ adlari verilmektedir. Görücüler kiz hakkinda olumlu yargiya vardiktan sonra kiz evine hem düsünme hem de damat adayi hakkinda bilgi edinmeleri için zaman tanirlar. Her iki tarafin olumlu karara varmalari sonucu görücülerin isitamamlanmis olur. Kiz görme isi kadinlar tarafindan yapildiktan sonra kiz isteme isinde erkekler de devreye girmektedirler.
Kiz istemede oglan evinin yakin akrabalari ile birlikte kiz evi tarafindan geri çevrilmeyecek hatiri sayilir kisilerin de bulunmasina dikkat edilir. Kiz evi naz evi oldugu için kiz istemeye birkaç kez gidilir.
Söz Kesimi: Söz kesimi, kiz isteme asamasindan sonra gelmektedir. Dünürcülük yoluyla anlasan ailelerin, bu anlasmalarini daha genis çagrili huzurunda söze iyice pekistirmelerine söz kesme denmektedir. Söz kesmede oglan evi tarafindan alinan yüzük ile bir çevre kiza takilarak nisan kesilmis olmaktadir. Söz kesimine bazi yörelerde küçük nisan adi da verilmektedir.
Oglan evi tarafindan getirilen agiz tatliligi da söz kesiminden sonra orada bulunanlara dagitilir. Günümüzde bile bazi yörelerde evlenecek olan erkek söz kesimine gelememektedir. Kiz babasinin tutumuna göre kiz evine gelen damat ile kiz davetlilerin ellerini öperler. Böylece söz kesimi tamamlanmis olur.
Bugün, kiza alinacak olan takilar ile baslik veya ana hakki da karara baglanir. Günümüzde birçok yörede oglan babasindan baslik alma adeti kalkmis, yerini ana hakki olarak adlandirilan kiz annesine verilen ve ailelerin fakirlik veya zenginlik durumlarina göre degisen bir uygulamaya birakmistir.
Nisan: Söz kesiminden sonra gelen asama nisandir. Nisan töreni kiz evinde yapilir. Nisan masraflari ise bazi yörelerde oglan evine aittir.
Nisan günü belirlendikten sonra konu komsuya okuntu olarak adlandirilan davet yapilir. Nisan günü oglan evinde toplanan davetliler kiz evine giderler. Geleneksel kesimde kadinlarin ve erkeklerin ayri ayri odalarda toplandiklari nisanda, yemekler yendikten sonra nisan elbisesini giymis olan kiza kayinvalidesi ile oglanin akrabalari taki denilen ziynet esyalarini takarlar. Bazi yörelerde damat kiz evine gelmez. Bu durumda kiza yüzügü oglan evinden gelen bir kadin takar. Oglanin bulundugu nisan töreninde kiza ve oglana takilan yüzükler bir büyük tarafindan kaliplasmis söz ve dileklerle sag ellerinin nisan parmaklarina takilir.
Varlikli ve kültür degismelerine açik kasabalilarin nisan töreni için dügün salonu kiraladiklari ve kadin erkek karisik kutladiklari bilinmektedir. Kentlerde ise bu tören daha özgür bir biçimde kutlanmaktadir.
Nisanlilik süresinde kesin bir kural yoktur. Bu süre her iki tarafin anlasmasina baglidir. Nisanlilarin birbirleri ile görüsmeleri kentlerde olagan karsilanirken, geleneksel kesimde aile üyelerinin izinleri veya yanlarinda bulunmalari ile gerçeklesmektedir. Nisanlidan ayrilma durumunda kizin veya erkegin ayni yöreden baskalari ile evlenmeleri kolay olmamaktadir. Nisandan dönen taraf kiz ise nisanda alinan takilari iade etmek zorunlulugundadir. Erkek tarafi dönerse alinanlar iade edilmez.
Dügün: Dügünler genelde Sali günü baslayip Persembe günü bitmekte veya Cuma günü baslayip Pazar günü bitmektedir. Dügünün masraflari da oglan evi tarafindan karsilanmaktadir. Yörelere göre farklilik göstermekle birlikte ana hatlariyla dügünün bayrak dikme, kina gecesi, gelin alma, duvak olarak siniflandirilabilir.
Dügünden önce tipki nisanda oldugu gibi okuntu dagitilarak herkes dügüne davet edilir. Kiz evi dügün öncesinde çeyiz hazirligi tamamlarken, oglan evi de kiza alinmasi gereken ve önceden belirlenmis olan esyalari tamamlamaya çalisir.
Oglan evine ögle namazindan dönen erkekler ve oglanin arkadaslari tarafindan bir törenle dügün bayragi Dikilir. Bazi yörelerde bayragin tepesine elma, sogan, ayna gibi esyalar takilmaktadir. Böylece dügün baslamis olmaktadir.
Kina Gecesi: Evlenecek olan kizin ailesi, akrabalari ve arkadaslari ile kadin kadina geçirecegi bu son gece asil dügün günü olarak da bilinen gelin alma gününden bir gece önceye rastlamaktadir. Kina gecesi denilen bu gün kiz evinde yapilmaktadir. Oglan tarafi ve diger davetliler kiz evinde karsilanarak agirlanir.
Genelde gümüs veya bakir bir tas çerisinde anali-babali, basindan ayrilik geçmemis bir kadin tarafindan oglan evinden gelen kuru kina karilir. Gelin kiz hazirlandiktan sonra basina al pullu duvak örtülerek genç kizlarin söylemis oldugu ilahiler, kina türküleri esliginde ortaya getirilir. Kizin ellerine ve ayaklarina kina yakilir. Oglan evi kizin eline para birakmak zorundadir. Kinanin yakilisi yörelere göre farklilik gösterir. Yakilan kinanin iplik kinasi, sivama, kusgözü gibi ad ve sekilleri vardir.
Kina için toplanan kadinlar dagildiktan sonra kizin yakin arkadaslari gelinin yaninda kalarak sabaha kadar eglenirler. Bazi yörelerimizde oglan evinde de güvey kinasi töreni düzenlenir.
Gelin Alma: Bugüne gelin alma, kiz alma gelin götürme gibi adlar verilmektedir. Gelin almaya herkes davet edilir. Yol yakinsa yürünerek, uzaksa arabalarla gelin almaya gidilir. Gelin almaya bazi yörelerde damat götürülmez. Gelin alayinda dügün bayragi, davul-zurna bulunur. Gelin bazi yörelerde yengeler tarafindan ama günümüzde çogunlukla kuaförlerde hazirlandiktan sonra oglan evinden gelenler tarafindan alinir.
Evdekilerle vedalasan gelinin beline erkek kardesi veya yakin bir akrabasi tarafindan ‘bekaret kusagi’ baglanir. Oglan evi sandik parasi ve kapi parasi ödedikten sonra gelini arabaya bindirir. Davul-zurna esliginde köyün etrafi dolasilip oglan evine gelinir. Kapinin önünde geline indirmelik olarak kaynana tarafindan hediye verilir. Gelinin huyunu etkiledigine inanilan bir dizi uygulamadan sonra gelin oglanin kolunda içeri alinir.
Bir süre sonra damat arkadaslari tarafindan gece getirilmek üzere götürülür. Güvey trasi, banyosu ve giydirme törenlerinden sonra yatsi namazi için camiye götürülen oglan törenle getirilir. Hoca esliginde getirilen damat ile
gelinin dini nikahlari kiyilir. Evliligi teyit eden bu törenin ardindan damat gerdek odasina alinir.
Gerdek: Odada gelinin yaninda bulunan yasli bir kadin her ikisini el ele verir. Güvey namaz kilar, sonra geline yüz görümlügü vererek yüzünü açar. Birlikte kiz evinden gelen yemegi yerler.
Geleneksel toplumlarda bekaret son derece önemlidir. Belli isaret aranir. Bu isaretin olusmamasi kizin geri gönderilmesine neden olmaktadir. Yatagi kaldirmaya gelen yenge güveyin birakmis oldugu parayi alir. Bazi yörelerde gerdek gecesinin sabahinda gelin süslenir ve sadece kadinlarin katildigi bir tören düzenlenir. Buna duvak, gelin ertesi, gelin sabahi gibi isimler verilir. Bu törende gelin oynatilir, çarsafi orada toplananlara gösterilir. Günümüzde bazi yörelerde uygulanmayan bir gelenektir.
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
18 Aralık 2014       Mesaj #12
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Eski Türk düğünlerindeki gelenek ve görenekler nelerdir? Gelin alma, kına gecesi ve düğün eğlenceleri nasıldır, adetler nelerdir, hakkında bilgi.

Sponsorlu Bağlantılar
dugun

Eski Türk Düğünleri
Türk düğünleri öteki milletlerin düğünlerinden çok değişiktir. Törenin dini kısmı hariç, geri kalan kısımları Türkiye’nin muhtelif şehir ve kasabalarında tamamen ayrı bir hava taşır. O kadar ki, makbul düğün günleri her şehir ve kasabada ayrı ayrıdır.
Konukseverlikleriyle ün salan Türkler, misafir çağırma işine düğünün kendisi kadar önem verirlerdi. Bazı şehirlerde düğüne çağırma işine düğün okuntusu denirdi. Uzak mahallelerde oturan eşe, dosta düğünü haber verebilmek için okuyucu göndermek adetti. O zamanlar davetiye yazmak adeti yoktu. Okuyucular, mahalle mahalle dolaşarak, düğünü haber verirlerdi. Düğün evi okuyuculara hediye ve bahşiş verirdi. Ayrıca, okuyucular gittikleri yerlerden de hediye ve bahşiş alırlardı. Bazı şehirlerde okuyucuların evlere yüzer dirhemlik kelle şekeri dağıtması da adetti. Kelle şekeri kalktıktan sonra loğusa şekeri dağıtmaya başladılar. Okuyucu adeti kalktıktan sonra davetlilere şeker gönderme adeti de ortadan kalktı.
Birçok yerlerde okuyucular, filân hanımın mahsus selâmı var, pazartesi günü çeyiz bakmaya, salı günü hamama, çarşamba günü kına gecesine, perşembe günü de geline bakmaya buyuracaksınız, derdi.
Bazı köylerde düğünden bir hafta önce okuyucularla çağrılan davetliler damadın evinde yemek yerlerdi. Damat bu yemek sırasında bir hafta sonra düğünün yapılacağını, herkesi düğüne beklediğini söylerdi. Buna «tanışık ekmeği» denirdi.

gelin hamami

Gelin Hamamları
Gelin hamamı tamamen Tüklere has bir adettir. Düğünden önce gelinin hamama gidip yıkanması Önemli bir olay sayıldığı için gelin hamamına bütün tanıdıklar çağrılırdı. Bu arada birçok erkek anaları hamamda oğullarına uygun kız bulurlar, böylece daha başka evlenmelerin temeli atılırdı. Herkesin kendi evinde banyo yapmaya başlamasıyla bu adet de, daha birçok düğün adetleri gibi, yavaş yavaş ortadan kalktı. Sadece köylerde zaman zaman yapılmaktadır.
Herkes hamamda toplandıktan sonra gelini hamamda dolaştırırlar, büyüklerin ellerini öptürürlerdi. Bu arada damadın annesi gelinin başına para serperdi. Gelinin hamam takımlarının mükemmel olmasına bilhassa dikkat edilirdi. Hamamda şerbetten dolmaya kadar her türlü yiyecek yenir, kızlar türküler söylerler, büyükler el çırparak onların eğlencelerine katılırlardı. Hamam sa-fası- sabahtan akşama kadar sürebilirdi. Bazı şehirlerde güvey de erkek arkadaşlarına bir «güvey hamamı» tertipler, arkadaşlarını çağırırdı. Fakat çoğunlukla gelin hamamının gecesi güvey, evinde, arkadaşlarına içkili bir ziyafet çekerek gelinin hamamını kutlardı. Buna «kısır gecesi» denirdi.
İki gelinin birden aynı hamamda bulunması uğursuzluk sayılırdı. Aksi bir tesadüf sonucu bir hamamda iki gelin hamamı birden yapılıyorsa, gelinler, birbirlerinden sonra soyunmaya gayret ederlerdi. Önce soyunan gelinin başına felâket geleceğine inanılırdı. Bu gibi hallerde iki gelin birden hamama girer, ikisi birden soyunurdu.

kina gecesi

Kına Gecesi
Gelin hamamından sonra gece de gelinin parmaklarına kına yakılırdı. Buna «kına gecesi» denilirdi. Bazı şehirlerde kına gecesi, hamamın yapıldığı gece değil de, daha sonraki gecelerde yapılırdı. Meselâ Ankara’da kına gecesi çarşamba geceleri olurdu.
Kına gecesinde gelini ağlatmak şarttı. Parmaklarına kına yakılırken acıklı türküler, maniler söylenir, gelin olacak kız bunları dinliye dinliye kederlenir, kederlendikçe fe-nalaşır, nihayet ağlıya ağlıya baygın düşerdi. Parmaklarının kınası bozulmasın diye gelini yerden kaldırıp sırt üstü yatağına yatırırlardı. Gelinin iki yanına da evlenme çağına gelmiş iki kızın yatması âdetti. Birçok şehir ve kasabalarda kına gecesi gelinin uyuması yasaktı. Bu yüzden sabaha kadar yemekler yenir, türküler söylenir, ağlaşılır, gü-lüşülürdü.
Geline yakılacak kınayı oğlan evi gönderirdi. Kınadan başka helva, sakız, şeker gibi bazı yiyecek maddeleri de gönderirlerdi ki buna kına helvası» denirdi.

gelin alma

Düğün Günleri
Düğün merasimi, evlenme töreninin son safhasını teşkil ederdi. Gelin hamamı ve kına gecesinden sonra «düğün günü» gelirdi. Önce dini nikâh kıyılır, ondan sonra düğün eğlencelerine geçilirdi. Nikâh sırasında gelin ellerini dizlerinin üstüne koyar, parmaklarını açık tutardı. Medeni nikâhın kabulüne kadar şeri nikâh yürürlükteydi Nikâhın uğurlu bir gün sayılan perşembe günü kıyılması âdetti. Nikâhı oğlanın oturduğu mahallenin imamı kıyardı.
Bazı yerlerde nikâhta gelinle güvey bulunmazdı. Anne – babaların uygun görecekleri akraba veya dost ikişer kişi gelinle güveyin vekilleri olurlardı. Nikah ya bir camide, ya da uygun görülen her hangi bir evde kıyılırdı. Oğlan evinde, kız evinde kıyılır diye bir şart yoktu. Nikahın kıyılmasından sonra nikah suresi okunur, dua edilirdi. Daha sonra da nikah şeri mahkemede tescil edilirdi.

Nikah töreninden sonra davetlilere yemek verilirdi. Gene bazı yerlerde düğün gecesi yeni evlilerin baş başa yemek yemeleri adetti. Kadınlarla erkekler ayrı ayrı evlerde toplanarak aralarında eğlenirler, böylece yeni evlilerin saadetleri kutlanırdı.
Düğün eğlencelerinden sonra güvey, arkadaşlarıyla birlikte gelini almaya gelirdi. O devirde araba veya otomobil olmadığı için gelini almaya atla gelinirdi. Gelin, yüzünde duvağı örtülü olduğu halde, oğlan evinin qönderdiği ata biner, şarkılar, vaveylalar arasında kocasının evine giderdi. Gelinin baba evinden ağlıya ağlıya ayrılması şarttı. Güvey gerdeğe girerken mahallenin gençleri yumrukla arkasına vururlar, böylece, gelin odasına sokarlardı. Zifaf gecesi kız tarafından yaşlı bir kadının evde bulunması da adetti.

Düğünün ertesi günü ise düğün evinde gelinin çeyizleri ortaya serilirdi. Köy düğünlerinde bugün gelin evinde çeyiz teşhiri yapılmaktadır. Sırf çeyizler iyi görünsün diye odanın şekli değiştirilir, yükler, dolaplar ilave edilirdi.
Yörüklerde düğün çarşamba gecesi yapılırdı. Davetlilerin kısır birer keçi hediye getirmesi âdetti. Keçi onlarca çok makbul bir hayvan sayıldığından kısır keçinin hediye gelmesi düğün evi için bir şerefti.

Günümüzün Düğünleri
Bugün artık düğünlere eskisi kadar çok zaman verilemiyor. Genç kızlar ve delikanlılar eşlerini kendileri seçtikleri gibi, çoğu zaman uzun uzadıya törene hacet görmeden sade bir şekilde evlenip, bunu kendi aralarında kutluyorlar. Hristiyan ve İslam aleminde de dini nikah hariç, düğünler aşağı yukarı aynı şekilde yapılıyor. Hristiyanlar, Museviler kilise ve sinagoglarda dini nikahın kıyılmasından sonra evlerinde küçük bir ziyafet veriyorlar, sonra yeni evliler balayı seyahatine çıkıyorlar.
Bizde de Batı usulü düğünler, adet oldu. Gelin nikah dairesine gelinlikle gidiyor, nikahtan sonra, mali durumun elverdiğine göre, akraba ve arkadaşlar arasında bir eğlence tertipleniyor. Masraflı düğün eğlenceleri yavaş yavaş tarihe karışmaya başlamış bulunuyor.

Kaynak: nkfu.com


🌘 🚀

Benzer Konular

10 Kasım 2013 / Misafir Sosyoloji
10 Şubat 2016 / Ziyaretçi Soru-Cevap
1 Aralık 2015 / Ziyaretçi Cevaplanmış