Arama

Yakın Nedir?

Güncelleme: 19 Mart 2016 Gösterim: 4.040 Cevap: 16
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Şubat 2009       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yakın

Sponsorlu Bağlantılar
sıfat

1 .
Az bir ara ile ayrılmış olan (zaman veya yer), uzak karşıtı.

2 .
Küçük, önemsiz değişikliklerle birbirinden ayrılan:
"İklim ile toprağın bereketi ve insanın faaliyeti arasında yakın bir münasebet vardır."- C. Meriç.
3 . Aralarında sıkı ilgi bulunan:
"Her birinin muhakkak bir yakın arkadaşı vardır."- E. Şafak.
4 . Benzeyen, andıran, yaklaşan:
"Beş dönüme yakın bahçesi bir ormanı andırırdı."- Ö. Seyfettin.
5 . Erişmesi, olması zaman bakımından yaklaşmış olan:
"Elli yaşında adam, ellisine yakın kadın..."- S. F. Abasıyanık.
6 . isim Uzak olmayan yer:
"Yakınımızda otururlar."- .
7 . isim Aralarında sıkı ilişki olan arkadaş, dost veya akraba:
"Türkçe konuştuğu için bana kendi yakınlarımızdan biri hissini veren yaşlı garson yanımıza geldi."- Y. K. Karaosmanoğlu.
Birleşik Sözler
  • yakın akraba
  • yakın anlamlı
  • yakın benzeşme
  • yakın benzeşmezlik
  • Yakın Çağ
  • Yakın Doğu
  • yakın dost
  • yakın göçüşme
  • yakın koruma
  • yakın sesli
  • Yakın Şark
  • yakın takip
  • akla yakın
  • cana yakın
  • fırtınaya yakın rüzgâr

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
20 Haziran 2010       Mesaj #2
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
yakınmak ( I )
TDK
Sponsorlu Bağlantılar

(nsz)

Kına, yakı vb.ni vücudun bir yerine sürmek, koymak:
"Kına yakınmak."- .


"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
20 Haziran 2010       Mesaj #3
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
yakınmak (II)
TDK

(nsz)
Sızlanmak, sızlanarak anlatmak, şikâyet etmek:
"Kaç kez yakındım ona, yüzünü öyle bir yas kapladı ki yakındığıma da yakınacağıma da bin pişman oldum."-
Halikarnas Balıkçısı.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Haziran 2015       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YAKIN sıf. 1. Uzak'a karşıt olarak, önemli bir uzaklıkta olmadığı düşünülen bir şey için kullanılır: Yakın bir yerde buluşalım Yakın bir mesafe. Yakın bir kent
2. Bir şeye,, bir yere yakın, özellikle o noktaya varmak için gerekli olan zaman, eylem ya da öznel bir bakış açısından, uzamda belli bir noktanın uzağında olmayan başka bir nokta için kullanılır: Evleri bize çok yakın, işine yakın bir yerde oturmak.
3. Zaman içinde, çok ileride ya da çok geride olmayan bir şey için kullanılır: Bu olay, yakın bir zamanda oldu Yılbaşı çok yakın. Yakın bir gelecekle yolculuğa çıkacak. Yakın geçmiş. 4. Bir başka şeyle ortak yönleri çok olan, onu andıran, ona benzeyen ya da sıkı bir ilişki içinde olan bir şey için kullanılır: Görüşlerimiz birbirine çok yakın. Yakın ilişkiler.
5. Bir başka kimseyle sıkı ve sıcak ilişkiler içinde bulunan kimse, onun tutumu için kullanılır: O bana her zaman çok yakındı. Yakın dost.
6. Gerçekleşme olasılığı çok olan şey için kullanılır: Başarmamız çok yakın bir olasılık.
7. Yakın akraba, birinci dereceden ilişkisi bulunan akraba.

—Ask. Yakın destek, muharebe sırasında destek sağlamakla görevli birliğin, desteklenen kuvvetlere çok yakın bulunan düşman hedeflerine karşı giriştiği yardım harekâtı. || Yakın destek ateşi, destek sağlayan birliklerin, desteklenen birlik için tehdit yaratan yakın düşman kuvvetlerini susturucu, tahrip edici amaç taşıyan ateşi. || Yakın destek görevi, dost birliklere giriştikleri harekât sırasında yakın destek sağlamak, onların savaştıkları düşman birliklerine kayıp verdirmek amacıyla destek birliklerince yerine getirilen harekât. || Yakın emniyet, bir taktik harekât sırasında, asıl birliği düşmanın taarruz ve baskınlarına karşı korumak amacıyla alınan önlem. || Yakın hava desteği, düşmanla muharebe temasına girmiş bulunan kara kuvvetlerinin silah menzili dışında kalan düşman hedeflerine karşı ya da düşmana yöneltilen kara ateşlerini güçlendirmek amacıyla karacıların isteğiyle yapılan hava taarruzu. || Yakın keşif, üzerinde harekât yapılmasına karar verilen bölgede düşman ve arazi hakkında yapılan bilgi toplama işi. (Yakın keşfin muharebe süresince aralıksız sürdürülmesi gerekir.) || Yakın savunma ateşi, taarruza geçerek ilerleyen düşmana karşı, taarruzun bütünlüğünü bozmak amacıyla açılan, önceden planlanmış ateş || Yakın muharebe, düşmanla hafif ateşli silah, süngü vb. kullanılarak girişilen çarpışma. || Yakından izle me, düşman kuvvetlerinin düzenini, hareketlerini rapor etmek amacıyla yapılan keşif ve gözetleme etkinliği.

—Dilbil. Süre açısından yakınlığı belirten bir fiil biçimi için kullanılır (örn. fransızca- da kullanılan yakın geçmiş zaman, yakın gelecek zaman).

—Fels. Yakın cins Aristoteles'te, göz önüne alınan türlere oranla kaplamı en dar olan cins.

—Fiz. Yakın kızılaltı, dalga boyu 0,7tım ile 2,5 tim arasında değişen kızılaltı ışıma. || Yakın morötesi, dalga boyu 0,4 um ile 0,3 (im arasında değişen morötesi ışıma.)

♦ be.
1. Uzamda uzak olmadığı düşünülen bir yeri belirtir: Masaya yakın oturdu.
2. ilgi, sıkı ilişki belirtir: Onu kendime yakın bulmuyorum. Ben de bu konuda, ona yakın düşünüyorum.

♦ ilg.
1. Bir şeye (saat, zaman, nicelik) yakın, hemen hemen ona ulaşmak üzere olunduğunu gösterir: Eve öğleye yakın geldi. Bir milyon liraya yakın bir para harcadı. Beş kiloya yakın elma almış.
2. Bir şeye yakın, onu andıran, ona benzeyen: Kırmızıya yakın bir pembe. Buna yakın bir söz söyledi.

♦ a.
1. Bir şeye, bir yere bir kimseye yakın yer: Yakında oturuyoruz. Yakına gel- sene, konuşmalara sen de katıl. Yakınımıza taşındılar.
2. Yakın akraba, samimi arkadaş: Benim yakınımdır ona güvenebilirsin.
3. Yakında, kısa bir süre sonra, çok geçmeden: Yakında yine görüşece ğiz; son günlerde: Yakında görüştük, işleri iyiymiş. || Yakından, yakın olarak: Yakından bakınca eskiliği daha iyi görülüyor. || Yakından bilmek, tanımak, bir kimseyi ya da bir şeyi belirleyici özellikleriyle tanımak: Yakından tanımadığım için bir şey söyleyemem.

♦ yakınlar çoğl. a.
1. Çevre, civar: İstanbul yakınlarında küçük bir köy evi.
2. Bir kimsenin ailesi ve eşi dostu; çevre: Yakınlarına çıkar sağlamak.
3. Yakınlarda, çevrede, yakın yerlerde: Yakınlarda otel var mı?; (bu sıfatıyla) son zamanlarda: Bu yakınlarda onu hiç görmedim.
Kaynak: Büyük Larousse
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Haziran 2015       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YAKINLAŞMA a.
1. Yakınlaşmak eylemi.
2. iyi ilişki, yakınlık: iki grup arasında bir yakınlaşma sağlanamadı.

—Dilbil. iki dilde aynı anda ortaya çıkan dilsel olgu. || iki dilin aşamalı olarak kaynaşma süreci (örn. Kanada'da konuşulan İngilizce, britanya İngilizcesinden uzaklaşarak amerikan İngilizcesine yaklaşma eğilimindedir).

—iklimbil. Atmosferde hava akım çizgilerinin (ya da havanın anlık hareket çizgileri) yatay düzlemde yakınsaması.
Kaynak: Büyük Larousse
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Haziran 2015       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YAKINLAŞMAK gçz. f.
1. Daha yakın duruma gelmek ya da yakın olduğu izlenimi vermek.
2. Bir kimseyle, bir toplulukla yakınlaşmak, birbiriyle daha yakın, daha kalıcı, daha dostça ilişkiler kurmak: Bu olaydan sonra iki arkadaş daha da yakınlaştılar. iki ülke giderek yakınlaşıyor.

yakınlaştırmak ettirg. f.
1. Daha yakın duruma ya da yakın izlenimi verir duruma getirmek:
Uzak ülkeleri yakınlaştıran çağdaş taşıtlar.
2. Daha yakın ilişkiler kurmaya, uzlaşmaya itmek: Kötü yazgıları onları yakınlaştırdı, iki ülkeyi yakınlaştıran gelişmeler.
3.
Mesafeleri yakınlaştırmak, bir taşıt aracından söz ederken, hızlı oluşu nedeniyle, bir yerden bir yere gitmeyi, haberleşmeleri kolaylaştırmak.

Kaynak: Büyük Larousse
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Haziran 2015       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YAKINMA a. Bir şeyden, bir kimseden, bir durumdan duyulan hoşnutsuzluğu belirtmek eylemi; bu hoşnutsuzluğu dile getiren sözler; şikâyet: Artık senin yakınmalarını dinlemek istemiyorum.

—Din. İsa'ya yakınma, İsa'nın kutsal yağ sürme taşının ya da annesinin dizleri üzerindeki cesedi karşısında Meryem Ana, azize Meryem ve aziz Yuhanna'nın kendilerini acıya kaptırdıkları Çile sahnesi. (Bk. ansikl. böl. Ikonogr.)

—ANSİKL. ikonogr. Nerezi'deki (Makedonya) XII. yy,'dan kalma bir freskte yer alan bu sahne, daha sonra Giotto (Arena di Pa- dova), A. Lorenzetti (Siena), Rohanlı Usta (B. N., Paris), Fra Angelico (S. Marco, Floransa), Botticelli (Floransa, Münih), Giovanni Bellini (Toledo, Stuttgart), Signorelli (Cortona), Fra Bartolomeo (Floransa) ve Andrea Del Sarto (Floransa) tarafından da ele alındı. Meryem Ana’nın acısı Rosso (Louvre), Veronese (Leningrad), Guido Reni (Bologna), Rubens (Viyana), Poussin (Münih, Dublin) ve Delacroix’nın (St. Denis-du-Saint-Sacrement, Paris) resimlerinde daha dokunaklı bir görünüm kazanır. (-* PİETÂ ve YATIRMA.)

YAKINMA
a. Bedenin bir yerine kına, yakı vb. uygulamak eylemi.
Kaynak: Büyük Larousse
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Haziran 2015       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YAKINMAK gçz. f.
1. Durumundan hoşnut olmamak, sürekli olarak hoşnutsuzluğundan söz etmek; sızlanmak, söylenmek: Onunla birlikte olmak islemiyorum, sürekli yakınıyor. Yakınmayın, daha kötüsü de olabilirdi.
2. Bir şeyden, bir kimseden yakınmak, onlarla ilgili bir hoşnutsuzluğunu dile getirmek; bir kimseye çare, avunç vb. arayarak duyulan acıyı, rahatsızlığı anlatmak; şikâyet etmek, şikâyetçi olmak: Hayal pahalılığından yakınmak. Çocuklarından yakınmak. Başağrılarından yakınmak.
Kaynak: Büyük Larousse
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Şubat 2016       Mesaj #9
Safi - avatarı
SMD MiSiM
yakin
isim, eskimiş (yaki:n, k kalın okunur) Arapça

1 . Sağlam, kesin bilgi.
2 . Bir şeyi iyice, kesinlikle bilme.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Şubat 2016       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM
yakın ingilizcesi
  • near, close, neearby; akin (to), analogous (to/with); intimate; impending, imminent; nearby place, neighbourhood; friend, relation; recent time, near future

Benzer Konular

12 Kasım 2016 / Misafir Cevaplanmış
1 Mayıs 2012 / Misafir Soru-Cevap
12 Ekim 2014 / Misafir eslim Cevaplanmış
28 Eylül 2010 / Misafir Soru-Cevap