Müdahale, Öfke ve Merhamet

Birisi hayatınıza kastettiğinde doğal olarak kendinizi savunursunuz. Özgürlüğünüze müdahale edilmesi, hayatınıza kastedilmekle eşdeğerdir. Bu bağlamda her türlü savunma hakkınız meşru sayılabilir. Ancak ne yazık ki aranızda kan, gönül ve iş bağı olan insanlara karşı savunma seçenekleriniz kısıtlıdır. Öfkenizi ve tepkinizi kontrol altında tutmanız gerekir. Baskı altında hissederken bunu yapmak pek kolay değildir. Zaten bazıları için insanlarla geçinebilmek dünyanın en zor bilmecesidir.

Kan ve gönül bağı insanları çoğu zaman size, sizin iyiliğiniz için müdahale ettiklerini söyleyeceklerdir. Bu söylem genellikle “Bana karışma!” çıkışını takip eder. Sizi sevmeyen ve önemsemeyen insanların dışında yer alan bu grup, her nedense sizin kendi başınıza aldığınız “tartışmalı” kararlar konusunda sizden daha sağlıklı düşünebildiklerini iddia etmekten kaçınmazlar. Öfkenin temel kaynağı da budur. Tanınabilirliğini tamamen kendi inisiyatifine bırakmış bir insan için bundan daha sinir bozucu bir durum düşünülemez!

Peki nasıl davranmak gerekir?

Müdahaleciyi karşınıza alıp onu bir güzel haşlamalısınız. Öfkenizi doğru kelimelerle suratına çarpmalısınız. Konuşmanız bittiğinde onu, size karşı en kayıtsız insan olmayı isteyecek, bir daha size “Neden?” içerikli hiçbir soru yöneltemeyecek hale getirmelisiniz.

İnsani adalet bunu gerektirir.

Ya sevgi? Onun gereknisimleri arasında bu tavır yer alabilir mi? Bunu düşünmeyi sevgiyle daha içli dışlı olan insanlara bırakıyorum. Bununla birlikte, kimi zamanlar yapmak, söylemekten çok daha zordur. Hem sizi sevdiğini bildiğiniz insanları kasıp kavurduktan sonra en kötü son yine sizinki olmayacak mıdır? Ayrıca sadece sizi sevdikleri için değil, hayatınızda bulunuyor olmalarının kanıtı olan, onlara karşı beslediğiniz bağımsız sevginiz söz konusudur.

İşte bu yüzden, “sevgiye merhamet” de sabırlı ve anlayışlı olmayı gerektirir.

Cevap Yaz