Arama

Peyami Safa

Güncelleme: 14 Eylül 2015 Gösterim: 71.222 Cevap: 5
BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
14 Kasım 2006       Mesaj #1
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi
PEYAMİ SAFA

Sponsorlu Bağlantılar
1899’da İstanbul’da doğdu, 15 Haziran 1961’de İstanbul’da yaşamını yitirdi. Psikolojik romanlarıyla tanınan yazar. Şair İsmail Safa’nın oğlu. Babası Sivas'ta sürgünde yaşamını yitirdi. Yoksulluk ve 9 yaşında yakalandığı kemik veremi nedeniyle düzenli bir eğitim almadı. Bir yandan çalışırken bir yandan da kendi kendini yetiştirdi. 13 yaşında hayata atıldı. Posta Telgraf Nezareti'nde memur olarak çalıştı. 1914-1918 arasında öğretmenlik, 1918-1916 arasında gazetecilik yaptı. Hayatını yazıları ile kazandı. Babası gibi şair olan amcaları Ahmed Vefa ve Ali Kâmi'nin yönlendirmesiyle edebiyata başladı. Kardeşi İlhami ile çıkardığı "Yirminci Asır" adlı akşam gazetesinde "Asrın hikâyeleri" başlığıyla yazdığı magazin hikayeleriyle dikkat çekti. Para kaygısıyla yazdığı sıradan yazılarda annesi Server Bedia'nın adından esinlenerek yarattığı "Server Bedii" takma adını kullandı. Bu isimle kaleme aldığı "Cingöz Recai" isimli polisiye dizi romanları büyük ilgi gördü. Kültür Haftası (21 sayı, 15 Ocak-3 Haziran 1936) ve Türk Düşüncesi (63 sayı, 1953-1960) adlarında iki dergi çıkardı. Tasvîr-i Efkâr, Cumhuriyet, Milliyet, Tercüman, Son Havadis gazetelerinde yazdı. Çok sevdiği oğlu Merve’yi askerlik hizmeti yaparken kaybedince derinden sarsıldı. Bu olaydan birkaç ay sonra İstanbul’da beyin kanaması sonucu yaşamını yitirdi. Edirnekapı'da toprağa verildi. Sanat, edebiyat, felsefe, psikoloji, sosyoloji gibi değişik alanlarda yazdığı yazılarla çok yönlü bir yazar oldu. 43 yıl hiç durmadan yazdı. İlk döneminde değişik ilgi alanları içinde sol eğilimli siyasal akımlara ilgi gösterdi. 1930'da basılan ve genç bir hastanın psikolojisini yansıtan otobiyografik romanı "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu"nun ilk baskısını "Nâzım Hikmet"e ithaf etmişti. Ama 2'nci Dünya Savaşı'ndan sonra Nazileri savundu. Ölümünden bir süre önce metapsişik konulara yöneldi. 1949'da yayınlanan son eserlerinden "Matmazel Noraliya'nın Koltuğunda"da tıp öğrenimi yaparken bunalıma girerek felsefeye yönelen ve sonuçta mistik dünya görüşünde karar kılan bir gencin öyküsünü anlattı. Edebiyat ve siyaset tartışmalarının hep içinde bulundu. Nâzım Hikmet, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul, Aziz Nesin’le polemiklere girdi. Ayrıca ders kitapları da yazdı.

ESERLERİ

ROMAN:
Gençliğimiz (1922)
Şimşek (1923)
Sözde Kızlar (1923)
Mahşer (1924)
Bir Akşamdı (1924)
Süngülerin Gölgesinde (1924)
Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü (1925)
Canan (1925)
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930)
Fatih-Harbiye (1931)
Atilla (1931)
Bir Tereddüdün Romanı (1933)
Matmazel Noralya’nın Koltuğu (1949)
Yalnızız (1951)
Biz İnsanlar (1959)

ÖYKÜ:
Hikayeler (Halil Açıkgöz derledi, 1980)

OYUN:
Gün Doğuyor (1932)

İNCELEME-DENEME:
Türk İnkılâbına Bakışlar (1938)
Büyük Avrupa Anketi (1938)
Felsefî Buhran (1939)
Millet ve İnsan (1943)
Mahutlar (1959)
Mistisizm (1961)
Nasyonalizm (1961)
Sosyalizm (1961)
Doğu-Batı Sentezi (1963)
Sanat- Edebiyat-Tenkid (1970)
Osmanlıca-Türkçe- Uydurmaca (1970)
Sosyalizm-Marksizim- Komünizm (1971)
Din-İnkılâp-İrtica (1971)
Kadın-Aşk-Aile (1973)
Yazarlar-Sanatçılar- Meşhurlar (1976)
Eğitim-Gençlik-Üniversite (1976)
20. Asır- Avrupa ve Biz (1976)

DERS KİTAPLARI:
Cumhuriyet Mekteplerine Millet Alfabesi (1929)
Cumhuriyet Mekteplerine Alfabe (1929)
Cumhuriyet Mekteplerine Kıraat (Dört cilt, 1929)
Yeni Talebe Mektupları (1930)
Büyük Mektup Numuneleri (1932)
Türk Grameri (1941)
Dil Bilgisi (1942)
Fransız Grameri (1942)
Türkçe İzahlı Fransız Grameri (1948)

Biyografi Konusu: Peyami Safa nereli hayatı kimdir.
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
11 Eylül 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Peyami SAFA (1899-1961)
MsXLabs.org & Temel Britannica
Sponsorlu Bağlantılar

Ad:  peyami_safa11.jpg
Gösterim: 1144
Boyut:  18.1 KB

Roman, öykü, fıkra, makale, araştırma türlerindeki ürünle­riyle Cumhuriyet dönemi düşün ve sanat yaşamının etkili yazarlarından biri olan Peyami Safa, şair İsmail Safa'nın oğludur. İstan­bul'da doğdu. Dokuz yaşındayken sol elinin ekleminde başlayan kemik hastalığı nedeniyle düzenli bir öğrenim göremedi. Geçimini sağ­lamak için küçük yaşta çalışmak zorunda kaldı; memurluk ve öğretmenlik yaptı. Öğret­menliği sırasında bir yandan da edebiyatla ilgilendi, sanat dergilerinde öykü ve çeviriler yayımladı.

I. Dünya Savaşı'nın sonunda ağabeyi İlhami Safa ile birlikte çıkardığı Yirminci Asır adlıakşam gazetesinde yazdığı magazin öyküleriy­le adını duyurdu. Bazı yazılarında ve roman­larında "Server Bedii" takma adını kullanan Peyami Safa, gazetelerde yazdığı başyazılar ve köşe yazılarıyla geniş bir okur kitlesince tanındı. Kalem kavgalarıyla ve genellikle doğu-batı karşıtlığını işlediği romanlarıyla yaygın bir ün kazandı. "Kültür Haftası" (1933-37), "Türk Düşüncesi" (1953-60) dergilerini yayımladı.
Peyami Safa'nın romanları başarılı psikolo­ji çözümlemeleri, kurgusunun ustalığı, dilinin kıvraklığı ile dikkat çeker. Roman kişileri genellikle vücudu ve ruhu hasta, karamsar kişilerdir. İlk romanları "Mahşer" (1924) ve "Sözde Kızlar"da (1925) Mütareke dönemi İstanbul'unda batılılaşma özentisi içindeki ai­lelerin yaşayışını, ahlak çöküntüsünü anlatır. "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" (1930) doğru­dan doğruya kendi yaşamından kaynaklanan bir yapıttır. Hastalığı ile ilgili iç ve dış gözlemlerinden hareketle yazdığı bu romanda 15 yaşındaki hasta bir gencin acılarını anlatır. "Fatih - Harbiye"de (1931) doğu-batı karşıtlığını roman kişilerinde somutlayarak ortaya koy­maya çalışır. Son romanları "Matmazel Noraliya'nın Koltuğu" (1949) ve "Yalnızız" (1951), varlığın anlamı, önseziler, kuruntular gibi konuların işlendiği, gizemci yanı ağır basan ürünlerdir.
Peyami Safa başlangıçta Kemalizm teme­linde bir ulusçuluğu savunurken, daha sonra toplumsal düzeni dinci, gelenekçi doğrultuda geriye götürmek isteyen çevrelerin yanında yer aldı. Toplumsal ve siyasal görüşlerini açıkladığı yapıtlarının arasında "Türk İnkılâbına Bakışlar" (1938), "Büyük Avrupa Anketi" (1938), "Din-İnkılap-İrtica" (1961) ve ölümün­den sonra yayımlanan "Doğu-Batı Sentezi" (1963) sayılabilir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
12 Ocak 2010       Mesaj #3
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Peyami Safa

Vikipedi, özgür ansiklopedi



Peyami Safa
(1899, İstanbul - 15 Haziran 1961) Türk hikâye ve romancısı. Server Bediî takma ismini de kullanan yazar romanlarının yanı sıra, düşünsel yapıtları, polemikleri, köşe yazarlığı ve gazeteciliği ile de tanınır.
Servet-i Fünun dönemi şairlerinden İsmail Safa'nın oğludur. Sivas'a sürgüne gönderilen babasının orada ölmesi üzerine 1901 yılında iki yaşında yetim kalmış, bu yüzden "Yetim-i Safa" adıyla anılmıştır. Babasız büyümenin acılarının yanısıra, sekiz dokuz yaşlarında yakalandığı bir kemik hastalığı dolayısıyla 17 yaşına kadar, bu hastalığın fiziksel ve ruhsal bunalımlarını yaşamıştır. Sonradan bu günlerini ünlü Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı romanında dile getirmiştir. Ayrıca Fatih-Harbiye gibi diğer romanlarında da kendi hastalığının buhranını yansıttığı karakterlere rastlanır.
Hastalık ve savaşın yol açtığı maddî sıkıntılar dolayısıyla öğrenimini sürdürememiş, o sıralar Maarif Nazırı olan Recaizade Ekrem Bey (Recaizade Mahmut Ekrem), bu görevinden ayrılınca onu Galatasaray Lisesi'nde okutma vaadini yerine getirememiş, Peyami Safa da hayatını kazanmak ve annesine bakmak için Vefa İdadisi'ndeki öğrenimini yarıda bırakmıştır. Karton Matbaası'nda bir süre çalışan Peyami Safa, Posta - Telgraf Nezareti'ne girmiş, I. Dünya Savaşı'nın başlamasına kadar orada çalışmıştır (1914). Daha sonra Boğaziçi'ndeki Rehber-i İttihat Mektebi'nde öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Dört yıl çalıştığı bu okulda, hem öğretmiş, hem de kendi çabasıyla Fransızca'sını ilerletmiştr.
1918 yılında ağabeyi İlhami Safa'nın isteğine uyarak öğretmenlikten ayrılmış ve birlikte çıkardıkları "20. Asır" adlı akşam gazetesinde "Asrın Hikâyeleri" başlığı altında yazdığı öykülerle gazetecilik yaşamına başlamıştır. İmzasız olarak yazdığı bu hikâyelerin tutulması üzerine Server Bediî takma adını kullanmaya başlayan Peyami Safa, daha sonra 1921'de Son Telgraf gazetesinde yazmış, oradan da Tasvir-i Efkâr'a geçmiştir. Daha sonra Cumhuriyet gazetesine geçmiş, 1940 yılına kadar bu gazetede fıkra ve makalelerinin yanısıra, roman da tefrika etmiştir.
1960'lı yıllara kadar başta Milliyet olmak üzere birçok gazete ve dergide yazan Peyami Safa 27 Mayıs'tan sonra Son Havadis gazetesinde yazmaya başlamıştır (1961). Aynı yıl Erzurum'da yedek subaylığını yapmakta olan oğlu Begüm'ün ölümü üzerine büyük bir sarsıntı geçiren Peyami Safa, iki üç ay sonra İstanbul'da vefat etmiştir. Ayrıca sevilen bir şair olmasına rağmen doğum tarihi tam olarak bilinmiyor.


Edebî Hayatı

Yazı hayatına 20. Asır'daki hikâyeleriyle başlayan Peyami Safa, tam 43 yıl, hemen hemen hiç ara vermeden Türkiye'de yayımlanan birçok gazete ve dergide çeşitli zamanlarda fıkra, makale, deneme ve romanlarını yayımlamış, son derece verimli bir yazar olmuştur. Kendi kendini yetiştirmiş bir kişi olan Peyami Safa, çağın düşünce akımlarıyla ilgilenmiş, siyasal sorunlar karşısında tavır almış, bu yüzden Türk basınında derin izler bırakan polemiklere girişmiştir. Bunlar arasında en ünlüleri Nâzım Hikmet, Nurullah Ataç, Sabiha ve Zekeriya Sertel ve Aziz Nesin'le yaptığı kalem kavgalarıdır.
İlk romanlarında sola yakın görüşler taşıyan Peyami Safa, bir hastanın psikolojisini anlattığı otobiyografik romanı Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu (1931) Nazım Hikmet’e ithaf etmişti. Bu roman hariç, 1922-1939 yılları arasında yazdığı Mahşer (1924), Şimşek (1928), Fatih-Harbiye (1931) ve Biz İnsanlar (1939) adlı romanlarında Doğu-Batı sorunsalını karakterlerde somutlaştırarak işledi. Safa, bu romanlarında, ruh hallerini çözümlemede, kurguda, dilinin kıvraklığında, anlatım tekniklerindeki denemelerde başarılı bulunurken romanlarında düşünceyi öne çıkarması dolayısıyla eleştiriler aldı. II. Dünya Savaşı sırasında Nasyonal Sosyalistlere yakınlaşmasıyla dikkat çeken Safa’nın gerçekçi roman çizgisi Matmazel Noraliya’nın Koltuğu (1949) ile mistisizme yöneldi.
İlk uzun hikâyesi Gençliğimiz'i 1922 yılında neşreden Peyami Safa, para kazanmak amacıyla yazdığı kitaplarında, ilk defa ağabeyi İlhami Safa'nın takma ad olarak kullandığı, annesi Server Bedia Hanım'ın adından uyarladığı Server Bediî müstear adını kullanmış, bu takma adla yüzlerce eser vermiştir. Bunlar arasında en sevilenler Cingöz Recai macera romanları ile Cumbadan Rumbaya adlı romanı olmuştur.
Peyami Safa, Türk kültür yaşamında yayımlandığı yıllarda hayli etkili olmuş Hafta, Kültür Haftası (1936, 21 sayı) ve Türk Düşüncesi (1953-1960, 63 sayı) dergilerini çıkarmıştır.
Asıl ününü romancı olarak yapan Peyami Safa, bazı uzun öyküleri ile de dikkati çekmiş, yazar Batılı kaynakların bir "Zalim" olarak tanıttıkları hun hükümdarı Atilla'yı aklamak amacıyla aynı adda bir de tarihsel roman yazmıştır.

1899’da İstanbul’da doğdu, 15 Haziran 1961’de İstanbul’da yaşamını yitirdi. Psikolojik romanlarıyla tanınan yazar. Şair İsmail Safa’nın oğlu. Babası Sivas'ta sürgünde yaşamını yitirdi. Yoksulluk ve 9 yaşında yakalandığı kemik veremi nedeniyle düzenli bir eğitim almadı. Bir yandan çalışırken bir yandan da kendi kendini yetiştirdi. 13 yaşında hayata atıldı. Posta Telgraf Nezareti'nde memur olarak çalıştı. 1914-1918 arasında öğretmenlik, 1918-1916 arasında gazetecilik yaptı. Hayatını yazıları ile kazandı. Babası gibi şair olan amcaları Ahmed Vefa ve Ali Kâmi'nin yönlendirmesiyle edebiyata başladı. Kardeşi İlhami ile çıkardığı "Yirminci Asır" adlı akşam gazetesinde "Asrın hikâyeleri" başlığıyla yazdığı magazin hikayeleriyle dikkat çekti. Para kaygısıyla yazdığı sıradan yazılarda annesi Server Bedia'nın adından esinlenerek yarattığı "Server Bedii" takma adını kullandı. Bu isimle kaleme aldığı "Cingöz Recai" isimli polisiye dizi romanları büyük ilgi gördü. Kültür Haftası (21 sayı, 15 Ocak-3 Haziran 1936) ve Türk Düşüncesi (63 sayı, 1953-1960) adlarında iki dergi çıkardı. Tasvîr-i Efkâr, Cumhuriyet, Milliyet, Tercüman, Son Havadis gazetelerinde yazdı. Çok sevdiği oğlu Merve’yi askerlik hizmeti yaparken kaybedince derinden sarsıldı. Bu olaydan birkaç ay sonra İstanbul’da beyin kanaması sonucu yaşamını yitirdi. Edirnekapı'da toprağa verildi. Sanat, edebiyat, felsefe, psikoloji, sosyoloji gibi değişik alanlarda yazdığı yazılarla çok yönlü bir yazar oldu. 43 yıl hiç durmadan yazdı. İlk döneminde değişik ilgi alanları içinde sol eğilimli siyasal akımlara ilgi gösterdi. 1930'da basılan ve genç bir hastanın psikolojisini yansıtan otobiyografik romanı "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu"nun ilk baskısını "Nâzım Hikmet"e ithaf etmişti. Ama 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Nazileri savundu. Ölümünden bir süre önce metapsişik konulara yöneldi. 1949'da yayınlanan son eserlerinden "Matmazel Noraliya'nın Koltuğunda"da tıp öğrenimi yaparken bunalıma girerek felsefeye yönelen ve sonuçta mistik dünya görüşünde karar kılan bir gencin öyküsünü anlattı. Edebiyat ve siyaset tartışmalarının hep içinde bulundu. Nâzım Hikmet, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul, Aziz Nesin’le polemiklere girdi. Ayrıca ders kitapları da yazdı.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Şubat 2011       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Peyami Safa (1899, İstanbul - 15 Haziran 1961) Türk hikâye ve romancısı. Server Bediî takma ismini de kullanan yazar romanlarının yanı sıra, düşünsel yapıtları, polemikleri, köşe yazarlığı ve gazeteciliği ile de tanınır.
Servet-i Fünun dönemi şairlerinden İsmail Safa'nın oğludur. Sivas'a sürgüne gönderilen babasının orada ölmesi üzerine 1901 yılında iki yaşında yetim kalmış, bu yüzden "Yetim-i Safa" adıyla anılmıştır. Babasız büyümenin acılarının yanısıra, sekiz dokuz yaşlarında yakalandığı bir kemik hastalığı dolayısıyla 17 yaşına kadar, bu hastalığın fiziksel ve ruhsal bunalımlarını yaşamıştır. Sonradan bu günlerini ünlü Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı romanında dile getirmiştir. Ayrıca Fatih-Harbiye gibi diğer romanlarında da kendi hastalığının buhranını yansıttığı karakterlere rastlanır.
Hastalık ve savaşın yol açtığı maddî sıkıntılar dolayısıyla öğrenimini sürdürememiş, o sıralar Maarif Nazırı olan Recaizade Ekrem Bey (Recaizade Mahmut Ekrem), bu görevinden ayrılınca onu Galatasaray Lisesi'nde okutma vaadini yerine getirememiş, Peyami Safa da hayatını kazanmak ve annesine bakmak için Vefa İdadisi'ndeki öğrenimini yarıda bırakmıştır. Karton Matbaası'nda bir süre çalışan Peyami Safa, Posta - Telgraf Nezareti'ne girmiş, I. Dünya Savaşı'nın başlamasına kadar orada çalışmıştır (1914). Daha sonra Boğaziçi'ndeki Rehber-i İttihat Mektebi'nde öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Dört yıl çalıştığı bu okulda, hem öğretmiş, hem de kendi çabasıyla Fransızca'sını ilerletmiştr.
1918 yılında ağabeyi İlhami Safa'nın isteğine uyarak öğretmenlikten ayrılmış ve birlikte çıkardıkları "20. Asır" adlı akşam gazetesinde "Asrın Hikâyeleri" başlığı altında yazdığı öykülerle gazetecilik yaşamına başlamıştır. İmzasız olarak yazdığı bu hikâyelerin tutulması üzerine Server Bediî takma adını kullanmaya başlayan Peyami Safa, daha sonra 1921'de Son Telgraf gazetesinde yazmış, oradan da Tasvir-i Efkâr'a geçmiştir. Daha sonra Cumhuriyet gazetesine geçmiş, 1940 yılına kadar bu gazetede fıkra ve makalelerinin yanısıra, roman da tefrika etmiştir.
1960'lı yıllara kadar başta Milliyet olmak üzere birçok gazete ve dergide yazan Peyami Safa 27 Mayıs'tan sonra Son Havadis gazetesinde yazmaya başlamıştır (1961). Aynı yıl Erzurum'da yedek subaylığını yapmakta olan oğlu Begüm'ün ölümü üzerine büyük bir sarsıntı geçiren Peyami Safa, iki üç ay sonra İstanbul'da vefat etmiştir. Ayrıca sevilen bir şair olmasına rağmen doğum tarihi tam olarak bilinmiyor.


Edebî Hayatı

Yazı hayatına 20. Asır'daki hikâyeleriyle başlayan Peyami Safa, tam 43 yıl, hemen hemen hiç ara vermeden Türkiye'de yayımlanan birçok gazete ve dergide çeşitli zamanlarda fıkra, makale, deneme ve romanlarını yayımlamış, son derece verimli bir yazar olmuştur. Kendi kendini yetiştirmiş bir kişi olan Peyami Safa, çağın düşünce akımlarıyla ilgilenmiş, siyasal sorunlar karşısında tavır almış, bu yüzden Türk basınında derin izler bırakan polemiklere girişmiştir. Bunlar arasında en ünlüleri Nâzım Hikmet, Nurullah Ataç, Sabiha ve Zekeriya Sertel ve Aziz Nesin'le yaptığı kalem kavgalarıdır.
İlk romanlarında sola yakın görüşler taşıyan Peyami Safa, bir hastanın psikolojisini anlattığı otobiyografik romanı Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu (1931) Nazım Hikmet’e ithaf etmişti. Bu roman hariç, 1922-1939 yılları arasında yazdığı Mahşer (1924), Şimşek (1928), Fatih-Harbiye (1931) ve Biz İnsanlar (1939) adlı romanlarında Doğu-Batı sorunsalını karakterlerde somutlaştırarak işledi. Safa, bu romanlarında, ruh hallerini çözümlemede, kurguda, dilinin kıvraklığında, anlatım tekniklerindeki denemelerde başarılı bulunurken romanlarında düşünceyi öne çıkarması dolayısıyla eleştiriler aldı. II. Dünya Savaşı sırasında Nasyonal Sosyalistlere yakınlaşmasıyla dikkat çeken Safa’nın gerçekçi roman çizgisi Matmazel Noraliya’nın Koltuğu (1949) ile mistisizme yöneldi.
İlk uzun hikâyesi Gençliğimiz'i 1922 yılında neşreden Peyami Safa, para kazanmak amacıyla yazdığı kitaplarında, ilk defa ağabeyi İlhami Safa'nın takma ad olarak kullandığı, annesi Server Bedia Hanım'ın adından uyarladığı Server Bediî müstear adını kullanmış, bu takma adla yüzlerce eser vermiştir. Bunlar arasında en sevilenler Cingöz Recai macera romanları ile Cumbadan Rumbaya adlı romanı olmuştur.
Peyami Safa, Türk kültür yaşamında yayımlandığı yıllarda hayli etkili olmuş Hafta, Kültür Haftası (1936, 21 sayı) ve Türk Düşüncesi (1953-1960, 63 sayı) dergilerini çıkarmıştır.
Asıl ününü romancı olarak yapan Peyami Safa, bazı uzun öyküleri ile de dikkati çekmiş, yazar Batılı kaynakların bir "Zalim" olarak tanıttıkları hun hükümdarı Atilla'yı aklamak amacıyla aynı adda bir de tarihsel roman yazmıştır.

1899’da İstanbul’da doğdu, 15 Haziran 1961’de İstanbul’da yaşamını yitirdi. Psikolojik romanlarıyla tanınan yazar. Şair İsmail Safa’nın oğlu. Babası Sivas'ta sürgünde yaşamını yitirdi. Yoksulluk ve 9 yaşında yakalandığı kemik veremi nedeniyle düzenli bir eğitim almadı. Bir yandan çalışırken bir yandan da kendi kendini yetiştirdi. 13 yaşında hayata atıldı. Posta Telgraf Nezareti'nde memur olarak çalıştı. 1914-1918 arasında öğretmenlik, 1918-1916 arasında gazetecilik yaptı. Hayatını yazıları ile kazandı. Babası gibi şair olan amcaları Ahmed Vefa ve Ali Kâmi'nin yönlendirmesiyle edebiyata başladı. Kardeşi İlhami ile çıkardığı "Yirminci Asır" adlı akşam gazetesinde "Asrın hikâyeleri" başlığıyla yazdığı magazin hikayeleriyle dikkat çekti. Para kaygısıyla yazdığı sıradan yazılarda annesi Server Bedia'nın adından esinlenerek yarattığı "Server Bedii" takma adını kullandı. Bu isimle kaleme aldığı "Cingöz Recai" isimli polisiye dizi romanları büyük ilgi gördü. Kültür Haftası (21 sayı, 15 Ocak-3 Haziran 1936) ve Türk Düşüncesi (63 sayı, 1953-1960) adlarında iki dergi çıkardı. Tasvîr-i Efkâr, Cumhuriyet, Milliyet, Tercüman, Son Havadis gazetelerinde yazdı. Çok sevdiği oğlu Merve’yi askerlik hizmeti yaparken kaybedince derinden sarsıldı. Bu olaydan birkaç ay sonra İstanbul’da beyin kanaması sonucu yaşamını yitirdi. Edirnekapı'da toprağa verildi. Sanat, edebiyat, felsefe, psikoloji, sosyoloji gibi değişik alanlarda yazdığı yazılarla çok yönlü bir yazar oldu. 43 yıl hiç durmadan yazdı. İlk döneminde değişik ilgi alanları içinde sol eğilimli siyasal akımlara ilgi gösterdi. 1930'da basılan ve genç bir hastanın psikolojisini yansıtan otobiyografik romanı "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu"nun ilk baskısını "Nâzım Hikmet"e ithaf etmişti. Ama 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Nazileri savundu. Ölümünden bir süre önce metapsişik konulara yöneldi. 1949'da yayınlanan son eserlerinden "Matmazel Noraliya'nın Koltuğunda"da tıp öğrenimi yaparken bunalıma girerek felsefeye yönelen ve sonuçta mistik dünya görüşünde karar kılan bir gencin öyküsünü anlattı. Edebiyat ve siyaset tartışmalarının hep içinde bulundu. Nâzım Hikmet, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul, Aziz Nesin’le polemiklere girdi. Ayrıca ders kitapları da yazdı.
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
27 Temmuz 2012       Mesaj #5
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Peyami Safa (1899 İstanbul-1961 İstanbul)
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Peyami Safa portre

Öykü, roman yazarı. Küçük yaşta babasının sürgünde ölmesi nedeniyle düzenli bir öğrenim yapamadı. Bir süre (1914-1918) öğretmenlikten sonra yayımladığı, Yirminci Asır akşam gazetesiyle basın mesleğine geçti. Çeşitli günlük gazetelerde fıkra yazarlığı yaptı; kendi adı ve Server Bedii takma adıyla her türden öykü ve romanlar yayımladı. Kültür Haftası (1936) ve Türk Düşüncesi (1953-1960) dergilerini çıkardı. Ölümünden önce Son Havadis gazetesinde yazıyordu. Romanlarında insanı bilimin aydınlığından soyutlayarak mistik, hastalıklı bir karanlık oda yaratığı olarak almak istedi. Özellikle "Fatih-Harbiye", "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" gibi edebiyatımızın gelişme çizgisi içinde bir yeri olan romanlarından mistik, akıl düşmanı bir akımın saplantılarını taşıyan bir "Yalnızız"a, bir "Matmazel Noralya'nın Koltuğu"na kadar geldi.

Başlıca yapıtları:
  • "Sözde Kızlar" (roman, 1923),
  • "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" (roman, 1930, ilk basımı Nâzım Hikmet'e ithaf edilen bu romanın öteki basımlarında bu "ithaf" silindi).
  • "Fatih-Harbiye" (roman, 1931),
  • "Türk İnkılâbı'na Bakışlar" (1938),
  • "Matmazel Noralya'nın Koltuğu" (roman, 1949),
  • "Yalnızız" (roman, 1951),
  • "Biz İnsanlar" (roman, 1959),
  • "Sosyalizm" (1961),
  • "Mistisizm" (1961),
  • "Nasyonalizm" (1961).
Sen sadece aynasin...
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Eylül 2015       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  p-safa.jpg
Gösterim: 903
Boyut:  49.2 KB

SAFA
(Peyami), türk yazar (İstanbul 1899 - ay. y. 1961). Şair İsmail Safa'nın oğludur. Abdülhamit II tarafından Sivas’a sürülen babası öldüğünde 2 yaşındaydı. 9 yaşındayken sağ elinin ekleminde başlayan kemik hastalığı yüzünden düzenli öğrenim göremedi. Bu hastalıkla ve uzun süren tedavisiyle ilgili iç ve dış gözlemleri hasta bir gencin serüveni, onun aşk, kıskançlık duygularıyla ilgili başarılı bir ruhçözüm romanı olan 9’uncu hariciye koğuşu'nu (1930) besledi. Posta telgraf nezareti’nde memurluk (1912-1914), öğretmenlik (1914 -1918) yaptıktan sonra basın hayatına atıldı; ölümüne dek gazetecilik yaptı. Geçim kaygusuyla kaleme aldığı romanlarıyla (Cumbadan rumbaya, 1936) Cingöz Recai adlı sevimli bir hırsızın serüvenlerini konu edinen polisiye romanlarında Server Bedi (annesi Server Bedia’nın adından) takma adını kullandı. Doğu-Batı uygarlıklarının farklılıkları, kültür değişmeleri, siyasal ideolojilerle yakından ilgilenerek yayımladığı Kültür haftası (1936), Türk düşüncesi (1953-1960) gibi dergilerde bu sorunlar üzerinde geniş biçimde durdu. Gazetelerde köşe yazarı olarak geniş okur topluluğuna seslendi. Türk inkılabına bakışlar (1938), Büyük Avrupa anketi (1938) gibi yapıtlarında Atatürk devrimlerini ve batılılaşmayı savunmasına karşın 1950'den sonra devrimlere ve toplumsal gelişmelere karşı çıktı (Mahutlar [1954], Osmanlıca-tûrkçe-uydurmaca [1970], Din- ınkılap-irtica [1971] vd.). Edebiyatla ilgili yazıları ve sert polemikleri (Sanat-edebiyat -tenkit, 1970) ona edebiyat dünyasında yaygın bir ad kazandırdı. Ancak asıl ününü toplumsal sorunlar yanında özellikle psikolojik gözlemlere dayanan romanlarıyla sağladı. Bu yapıtlarda Mütareke döneminde İstanbul'daki yaşamı, ahlaksal düşkünlükleri (Mahşer [1924], Sözde kızlar [1925]), Doğu ve Batı uygarlıkları karşısında seçim yapma zorunluluğuna itilen kahramanları (Fatih-Harbiye, 1931), kıskançlık, kuşku, tereddüt, aydınların bunalımlarını (Şimşek, 1928; Bir tereddüdün romanı, 1933) vd. konu edindi. 9'uncu hariciye koğuşu (1930) psikolojik derinliğiyle onun yapıtları arasında olduğu kadar türk roman geleneği içinde de önemli bir yer tutuyordu. Yazarın mistik yanı ağır basan son romanlannı (Matmazel Noraliya'nın koltuğu [1949], Yalnızız [1951]) ise büyük ölçüde kuruntu, korku duyguları, ruhçağırma, önsezi gibi konularda nesnel açıklaması olmayan veriler besliyordu.

Kaynak: Büyük Larousse

Benzer Konular

25 Eylül 2016 / Mystic@L Sanat tr
30 Temmuz 2012 / Misafir Edebiyat tr
27 Temmuz 2013 / _EKSELANS_ Edebiyat