Arama

Aşık Paşa

Güncelleme: 17 Mayıs 2011 Gösterim: 34.148 Cevap: 3
BLacK_HawK - avatarı
BLacK_HawK
Ziyaretçi
31 Mart 2007       Mesaj #1
BLacK_HawK - avatarı
Ziyaretçi

ÂŞIK PAŞA

Sponsorlu Bağlantılar

Aşık Paşa, Türk dilinin gelişmesi ve yayılmasında büyük hizmetleri bulunan, bu uğurda ölümsüz eserler yazan ilk Türkçeci şairlerimizdendir.1272 yılında Kırşehir'de doğan Âşık Paşa, tanınmış mutasavvıf Baba İlyas'ın torunudur. Baba İlyas, XIII. yüzyılın başlarında, birçok Türk bilgini gibi, Orta Asya'daki Horasan Türk bölgesinden Anadolu'ya göçmüş, Kırşehir ve çevresindeki Türkmen oymaklarının şeyhi olmuş, onlarla birlikte Selçuklu Sultanı II. Keyhüsrev'e karşı yapılan Babaî ayaklanmasına katılmıştır. Oğlu Muhlis Paşa, Osman Gazi'nin güvendiği ve saydığı adamları arasındadır. Kırşehir'de yerleşen Muhlis Paşa'nın üç oğlundan en büyüğü Alâeddin Ali'dir. Bu yüzden Alâeddin Ali, baş ağa, yani en büyük kardeş olarak tanınmıştır. Baş Ağa adı zamanla Beşe, sonra da Paşa olarak söylenmiş, şiirlerinde (Âşık) mahlasım kullandığı için de, asıl adı unutularak (Aşık Paşa) adı, her tarafta ün yapmıştır.

Âşık Paşa, din ve tasavvuf bilgilerini Kırşehir'li Şeyh Süleyman'dan öğrenmişti. Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarında babası ile birlikte Osman Gazi'nin yanında hizmet görmüştü. Sultan Orhan'ın Osmanlı Beyliğinin başına geçtiği yıllarda, Kırşehir'e gelerek baba ocağına yerleşmiştir.Âşık Paşa, Kırşehir'de, Ahilik örgütünün büyük bir saygıyla bağlandığı “Mürşid”i olmuş, çevresinde toplanan Oğuz Boylarına, dostluk ve kardeşlik ilkelerini aşılamış, onlara Türkçe seslenmiş, eserlerini katıksız öz Türkçe ile yazmıştır.Âşık Paşa, çevresinde yalnız Türkçe ile konuşup, eserlerini Türkçe yazmamış, aynı zamanda, o güne dek moda olan Arapça ve Farsça’ya karşı Türk dilinin güçlü bir savunucusu olmuştur.


Bilindiği gibi, Anadolu Selçuklu sultanları, özbeöz Türk oldukları, Türk Oğuz Boylarıyla Anadolu'da ilk Türk Devletini kurdukları halde, İslâmiyetin etkisiyle Arapça'ya, İran kültürünün etkisiyle Farsça'ya resmî dil gözüyle bakmışlar, Türkçe'yi savsaklar duruma gelmişlerdi. Buna karşı ilk tepki, Anadolu Oğuz Boylarından gelmiş, hatta, 1277 yılı Mayıs ayında, Karamanoğlu Mehmet Bey, Selçuklu başkenti Konya'yı basarak, Türk dilinin devlet dili olduğunu duyurmuş ve bu konuda bir ferman çıkarmıştır.Bu fermandan sonra, Türkçe yazan ve söyleyen şairlerin sayısı artmış, Mevlâna'nın oğlu Sultan Veled, Şeyyad Hamza, Yunus Emre gibi şairlerimiz Türkçe'ye hakkını vermişler, vermeye devam etmişlerdir.


Âşık Paşa'da Türkçeci bu şairler arasındadır, hatta bu konuda yüreği çok daha yanık, çok titizdir. Garibnâme adlı eserinde devrin aydınlarından, Türk diline gereken önemi vermemelerinden dolayı sitem dolu ifadelerle bahseder. Âşık Paşa, Türklük bilincine varmış, Türkçe şiirlerinde Türk'ün Tanrı ve yurt sevgisini, barışçı dünya görüşünü, dostluk ve kardeşliği, tasavvufî bir anlatımla dile getirmiştir.


Âşık Paşa'nın en tanınmış eseri, 12.000 beyitlik Türkçe Garibnâme’sidir. Mesnevî biçiminde yazılan bu eser, on bölüm içinde, dinî ve tasavvufî öğütler veren bir ahlâk kitabıdır. Yıllar sonra, Mevlid sahibi Süleyman Çelebi, Garibnâme'yi görecek ve bu eserden esinlenecektir.Âşık Paşa'nın âruz ve hece ölçüsüyle yazılmış şiirleri, gazelleri, ilâhileri de vardır. Âşık Paşa, 3 Kasım 1333 tarihinde, Kırşehir'de hayata gözlerini kapamış, ölümünden sonra, mezarı üzerine, işlemeli, süt beyaz mermerlerle kaplı bir türbe yaptırılmıştır. Bugün, Kırşehir'in yüksek bir yamacında bir sanat abidesi olarak gözleri ve gönülleri doyuran Âşık Paşa Türbesini ziyaret edenler, okudukları Fâtiha ile birlikte, büyük Şaire Türk dili adına şükran duygularını da dile getirmelidirler.


Türk Diline Kimse Bakmaz İdi
Türk diline kimse bakmaz idi,

Türklere hergiz gönül akmaz idi.
Türk dahi bilmez idi bu dilleri,
İnce yolu ol ulu menzilleri.

Bu Garibname eğer Gönül geldi bile,
Kim bu dil ehli dahi mana bile,

Yol içinde birbirini yermiye,
Dile bakıp manayı hor görmeye,
Ta ki mahrum kalmaya Türkler dahi,
Türk dilinden anlayanlat ol haki.

A Bülbülüm Garip Garip
A bülbülüm garip garip
Ötme beni ağlatırsın
Varıp yâdlar arasında
Yatma beni ağlatırsın

Bülbül gibi zardır işim
Akıttım çeşmimin yaşın
Hışımlanıp hilâl kaşın
Çatma beni ağlatırsın

Aşık olan neyler malı
Ağlamaktır anın kârı
Sevdiğim karşımdan bari
Gitme beni ağlatırsın

Der ki Aşık sana kuldur
Ezelden bildiğin haldir
Ya azat eyle ya öldür
Satma beni ağlatırsın

Aşık Paşa

Son düzenleyen Daisy-BT; 17 Mayıs 2011 18:52 Sebep: Sayfa düzeni
Biyografi Konusu: Aşık Paşa nereli hayatı kimdir.
BLacK_HawK - avatarı
BLacK_HawK
Ziyaretçi
31 Mart 2007       Mesaj #2
BLacK_HawK - avatarı
Ziyaretçi

Aşık Paşa:
Sponsorlu Bağlantılar

Aşık Paşa (1272-1333): Aşık Paşa, Aşıkpaşa Türbesinin (ön penceresiyle saçakları arasına oturtulmuş kitabesinden anlaşıldığına göre 1271 tarihinde bu dünyaya gelmiş. Sefer ayının 13. salı gecesi 3 Kasim 1333'te bu dünyadan uçmuştur. Öz adı Ali'dir.. Alaaddin Aşık, Aşık Paşa ve Aşık Baba adlarıyla ünlenmiş ve anılmıştır. Aşık Paşa' nın eşinin adı Hacı Hatun olduğu, Elvan, Selman (Süleyman), Hasan can, Kızılca adında oğulları, Melek Hatun adında kızı bulunduğu elde edilen belgelerden ve mezar taşlarından anlaşılmaktadır.

Babası gibi cezbeli bir şair olan Elvan Çelebi ve kardeşi Selman, Çorum ile Mecitözü arasında eskiden Tananözü denilen Elvan Çelebi köyünde yerleşmişlerdir.. Aşık Paşanın dedesi Baba İlyas Mogol istilasıyla Türkistan'dan Anadolu'ya göç eden Horasan erenlerindendir. Babailer tarikatının kurucusudur. Ahilik, Bektaşilik, Kalenderlik gibi bir çok kollar, bu kaynaktan sızan kollardır. Baba İlyas Danişmentliler zamanında bir müddet Kayseri'de kadılık yapmış.

Selçukluoğulları bu bölgeye hakim olduktan sonra 1227 yılında Amasya'da Hanıkahı şeyhi olmuş, etrafına binlerce mürid birikmiştir. Selçuklular Devletini kökünden sarsan Baba İshak ayaklanmasında parmağı ve etkisi olduğu sezinlenen Baba İlyas, Amasya yakınındaki Çatbükü Çifliğine gönderilerek, beş yıl kadar oturmuş ise de sonraları affa uğrayarak tekrar görevi başına getirilmesi, nüfuz ve kudretinin bir delilidir. Baba İlyas 1258 yılında ölmüştür. Mezarı Amasya'da kendi adıyla anılan İlyas Köyü'nde bir ağacın altındadır. Halk Sarılık Evliyası olarak inanır. Bu hastalığa tutulanlar bilhassa Hıdırellez'de kabrini ziyaret ederek oradaki su ile yıkanırlar. Mecitözü ilçesinin Kaleycik Köyünde oturan Piroğulları ailesi, Baba İlyas' ın neslinden geldiklerini söylerler. Bunlar alevidirler. Baba ishak' ın halifesi olan Hacı Bektaş'ın kardeşi Menteş' le birlikte Horasan'dan Anadolu'ya geldikleri zaman Baba İlyas'ın durağını ziyaret edişi, Hacımda denilen Suluca Karahöyük'e yerleşmesi dikkate değer bir olaydır.

Baba İlyas’ın Şemseddin Mahmud Muiziddin Ali, Ziyaeddin Musa, Muslihiddin Musa (Muhlis Paşa) adında evlatları olduğu, bunların her birisinin Selçuklular devrinde önemli devlet işlerinde yer aldıkları bilinmektedir.Aşık Paşa’nın Babası Muhlis Paşa’nın doğum ve ölüm tarihleri, hayat ve şahsiyetleri hakkında geniş bir bilgi yoktur.

Birçok tarihi kaynaklar Farscayı resmi devlet dili olarak kullanan, ta Orta Asya dan beri sürüp gelen milli geleneklere aykırı yol tutmaya başlıyan, halkı kötü idareleriyle canından bezdiren Selçuklulara karşı Karamanoğullarının "Bundan böyle divanda, dergahda, mescidde, meydanda Türkçeden başka dil kullanılmaz" emrinde ve Cimri isyanı diye anılan harekette Muhlis Paşanın da büyük rolü olduğunu hatta altı ay kadar Konya tahtında oturduktan sonra Baba İlyas'ın halifelerinden Nurettin Sofu lehine feragat ettiğini yazarlar. Torunlarından Ahmet Aşık'ı, Aşık Paşazade Tarihi adıyla anılan kitabinda Osmanlı Beyliğinin henüz kurulmadığı sıralarda Muhlis Paşa'nın Eskişehir'e geldiğini, Ertuğrul Bey'den saygı ve iltifat gördüklerini, Osman Bey'in yanında bulunduğunu haber verir. Osman Bey'in müşaviri ve kayınatası Edebali, Kırşehir Ahilerinin ulularındandır. Aşık Paşa'nın Orhan Gazi devrinin büyükleri arasında yer aldığını Ahmet Aşıki' nin şu mısralarından öğreniyoruz:


Okutur hutbe Orhan Gazi
Ol Osman bir konurlu nesli gazi
Şeriat gülüne gelenler oldu
Çün doğdi şemsi bahti Orhan Gazi
Gaza için kim akbörk geyüptür
Yüzü sağ, işi sağ Orhan Gazi
Ne geyse yakışır Orhan Gazi
Aşık Paşa zamanında idi Gazi

Genç Osmanlı Beyliğinin kurucularından daha tanınmış bir şahsiyet olduğunu gördüğümüz Aşık Paşa, Süleyman Türkmani gibi devrinin zahir ve batın ilimlerinde olgunluğa ermiş olgun bir kişiden feyiz ve ışık alarak yetişti Latifi'nin dediği gibi :”0 kibar meşayihin zenginlerindendi. Şahane itibar ve değeri, padişahane kudret ve gücü vardı." Sofiyane ve dervişane bir terbiye almakla beraber dünya ve devlet işlerine de karışmıştı. Pekçok talebe yetiştirdi. Devlet işlerinde ehliyet sâhibi olan Âşık Paşa, bir süreMısır'da elçi olarak bulundu.

Devrin bilgin ve şairleri başka dillerle şiirler yazar, kitaplar yazarken Aşık Paşa’nın Çağlar ötesi bir görüşle Türk ve Tacik cümle yoldaşlarını gaflet uykusundan uyarmak için Garipnamesini öz Türkçe ile yazışı ve:

Gerçi kim söylendi bunda Türk dilli
İlle masum oldu mani menzili
Çün bulasın cümle yol menzillerin
Yirme gel pes Türk ve Tacik dillerin
Kamu dilde var idi zabt-u usul
Bunlara düşmüş idi cümle ukul
Türk diline kimesne bakmaz idi
Türklere her giz gönül akmaz idi
Türk dahi bilmez idi ol dilleri
İnce yolu ol ulu menzilleri
Bu kitap anunçin geldi dile
Kim bu ehli dahi mani bile
Türk dilinde yeni manalar bulalar
Türk-Tacik cümle yoldaş olalar
Yol içinde birbirini yirmiye
Dile bakıp maniyi hor görmiye

-diye haykırışı bugün bile derin derin düşündürecek bir olaydır. Bu ruhu yabancı baskılar altında Türkün asil benliğini korumak amacıyla kurulan Babailer kuralının feyizli ve aydınlık bağrından aldığı kuşkusuzdur.

Aşık Paşa Türk Edebiyatı Tarihine "Garipname" adıyla bir Şaheser armağan etmiştir. Bu eser 12.000 beyitlidir. Garipname' yi yalnız tasavvuf bakımından değil Türklerin eski kahramanlık ve Alplik devirlerini terennüm eden sosyal varlıkların tablosunu çizen, Türk dilinin arı, katıksız örneklerini yaşatan bir hazine olmasından ötürü incelemek yerinde olur. 3 Kasim 1333 tarihinde Kırşehir'de hayata gözlerini yuman Aşık Paşa'nın türbesi de Kırşehir'dedir. Bembeyaz mermerden işlenmiş türbenin cephesinde şu kitabe yazılıdır: "Sahibi İlmi Ledün kutbu yegane merdi hak şeyh başa ibni Muhlis İbni Şeyh İlyas" Aşık Paşa Türklüğün piri olmuş, Türkçenin ihmal edilmesine tahammül edememiştir. Türkçenin inceliğini, güzelliğini anlatmak suretiyle dil devremine ışık tutmuştur. Yazdığı "Garipname" adlı eser ahlak. felsefe, psikoloji, tasavvuf fikirleri ile dolu bir eserdir.



Son düzenleyen Daisy-BT; 17 Mayıs 2011 18:52 Sebep: Sayfa düzeni.
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
14 Ekim 2010       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Osmanlilarin ilk devrinde Anadolu'da yetisen mutasavvif, sair ve velîlerinden. Ismi, Ali'dir. 1272 (H.670) tarihinde Kirsehir'de dogdu. Babasinin ilk çocugu oldugundan Bas aga veya Pasa denildigi gibi, Pasa lakabinin Osman Gazi tarafindan verildigi de rivayet edilmektedir. 1333 (H.733) tarihinde. Misir dönüsü, Kirsehir'de vefat etti. Türbesi Kirsehir'de müslümanlarin ziyaretgahi olup, mîmarî bir saheserdir.

Asik Pasa'nin dedesi Baba ilyas, Mogol istilasi üzerine Horasan'dan hicret edip, Anadolu Selçuklularindan Alaaddîn Keykubad'in himayesine girdi. Fazilet ve ilmiyle az zamanda tanindi. Talebe yetistirdi. Vefatinda yerine salih bir zat olan oglu Muhlis Pasa geçti. Muhlis Pasa Karaman'da büyük hizmetlerde bulunduktan sonra Osman Gazi' ye iltica edip, maiyyetine girdi. Daha sonra Kirsehir'e yerleserek talebe yetistirmekle mesgul oldu.

Asik Pasa, babasinin Kirsehir" de bulunan dergahinda salih kimseler içinde yetisti. Iyi bir tahsil gördü. Zamanin büyük alimlerinden Kirsehirli Süleyman Efendi'den okudu. Arabça, Farsça, Ibranice ve Ermenice ögrendi. Alim bir zat oldu. Allahü tealaya olan sevgisinin çoklugu sebebiyle kendisine Asik Pasa denildi. O da dergahta baba ve dedeleri gibi talebe yetistirmekle mesgul oldu. Orhan Gazi zamaninda söhreti artti. Bir süre Misir'a gitti.

Asik Pasa, güzel ahlak sahibi, kibar ve zarif idi. Dünya malina meyletmez, haramlardan siddetle kaçar, süpheli olma korkusuyla mubahlari terkederdi.

Asik Pasa, Garibname veya Marifetname adi ile mesnevî tarzinda on iki bin beyte varan bir eser yazdi. Tasavvuf, ilmine dair olan bu eseri Osmanli edebiyati tarihi bakimindan çok önemlidir. Türk halkina tasavvuf zevkin! (güzel ahlaki, edebi) ögretmek için açik bir Türkçe ile yazilmistir. Vezni, Failatün, failatün, failün dür. Fakrname isimli eseri ise yüz altmis bir beytlik mesnevîdir. iki nüsha olup, biri, Roma Biblioteca Eananatence Turca 2054 numarada, digeri Manisa Muradiye Kütüphanesi'ndedir. Ayrica otuz bir beytlik Vasfi hal, elli dokuz beytlik Hikaye ve Kimya risaleleri ve siirleri vardir.

Arifane siirlerinden bazilari söyledir: Yani; bu dînin emir ve yasaklarini üstaddan ögrenmek lazimdir. O üstad ki adet, usul ve esaslari ögretir. Allahü tealanin emrettigi farzlari ve Resülullah'in sünnetini bildirir. Nefsi ibadet etmeye açikça davet eder. Sunu iyi biliniz ki, islamiyet'i en dogru olarak anlatan, alim olan üstadlardir. Bu sebeble onlara karsi çok edebli olmali, izzet, ikram ve hizmette bulunmalidir. Bir talebe hocasina hizmet ederse süphesiz çok dua alir. Onun duasi bereketiyle Cenab-i Hak da, o talebeyi sever. Bu sözümüzün hakîkat oldugunu kabul etmek gerek.

Asik'in Allahü teala katinda eksigi çok fazladir. Fakat cenab-i Hakk'in, kendi eksikligini bilen kuluna merhameti pek çoktur. Rabbimizin ihsani ve merhameti boldur. Hepimizin ümidi budur. Baska bir ümid kapisi yoktur. Ey yüce Allah'im! Sen, fadl, ihsan sahibisin, her seyden önce mev cüd olan evvelsin; her sey helak olduktan sonra geriye kalacak ahirsin. Hem hakim ve hem de alimsin. Kullarini rahmetinle yarliga, onlari merhametinle koru. Ey Celîl! Her kim bu sözü kabul ederse, rahmetin ona her zaman delîl olsun.

MsXLabs.org & Osmanlı Tarihi
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
17 Mayıs 2011       Mesaj #4
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Aşık Paşa


(1272 Kırşehir - 1332, ?)
Şair.

Selçuklu Devleti'nin son döneminde Konya'da emirlik görevinde bulunan mutasavvıf Baba İlyas'ın torunudur. Asıl adı Ali'dir. Paşa sözcüğü "ilk" anlamında kullanılmaktadır. Çocukluğunda babası Muhlis Paşa tarafından yetiştirilen Âşık Paşa, hem hece, hem aruz ölçülerini uygulayarak divan ve halk şiirine örnek olacak ürünler verdi. Mevlâna'nın etkisiyle yazdığı "Garib-nâme" (1329) adlı mesnevisiyle "Mevlit" yazarı Süleyman Çelebi'yi etkiledi. Hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerde Yunus'un etkisinde kaldı. Çok iyi Farsça ve İbranice bildiği hâlde Türkçeye çok bağlıydı. Tasavvufa inanan şairin Bayramîler tarafından çok okunduğu söylenir.

Agâh Sırrı Levent "Fakr-name, Vasf-ı Hal, Hikâye, Kimya Risalesi" adlarında dört mesnevisini (1953, 1954), "Garib-nâme" dışındaki şiirlerini de A. Gölpınarlı, Türkiyat Mecmuası'nda yayımladılar.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Benzer Konular

28 Ocak 2021 / Misafir Genel Mesajlar
6 Aralık 2006 / Asi-BeL Edebiyat tr
30 Mayıs 2013 / ThinkerBeLL X-Sözlük
25 Kasım 2006 / Mystic@L Müzik tr
5 Ağustos 2012 / Mira Siyaset tr