Arama

Jane Austin

Güncelleme: 2 Haziran 2011 Gösterim: 14.565 Cevap: 5
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ekim 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Jane Austin

Sponsorlu Bağlantılar
Gurur ve Aşk

İngiliz edebiyatında Jane Austen’e kadar da kadın yazarlar vardı. Mesela Ann Radcliff’in “The Mystery of Udolpho”(1794) adlı romanı bir hayli ses getirmiş, Gotik edebiyata en çok kadın yazarlar vurmuşlardı damgalarını. Ancak bu yazarlar ve ürünleri daha çok popüler roman türü içerisinde değerlendirilir ve edebiyatın o “yüksek” katına sokulmazlar. Jane Austen ise, orta sınıf İngiliz insanının -taşrada- kendisini kuşatan toplumsal ilişkilerin baskısına boyun eğerek sürdürdüğü yaşantısını büyük bir canlılıkla işlediği romanlarıyla farklılaşır hemcinslerinden.
Romanlarındaki karakterler gibi, Jane Austen de taşrada, Hampshire’ın bir köyünde doğdu(1775). Babası bir din adamıydı ancak dini bir eğitim görmedi Austen. Zaten -resmi olarak- dokuz yaşına kadar gitti okula. Entelektüel birikimi özel derslerle olmuş ve Austen Fransızca ve İtalyanca gibi yabancı diller kadar, İngiliz edebiyatını da öğrenmek fırsatını bulmuştu.
Yazar, yaşamı boyunca kalabalık ailesinden hiç kopmadı ve kısa süren bu yaşamın büyük bir bölümünü de Hampshire dolaylarındaki kırsal bölgede geçirdi. 1809 yılından 1817’deki erken gelen ölümüne dek, erkek kardeşinin malikanesinde ikamet ederken, bozulan sağlığının dışında yalnızca romanları ile uğraştı. Kadın olduğu için, o dönemin yazılı olmayan ama zorunlu ahlaki yargıları gereği, takma isimle yayınladığı kitaplarına siyasal ve toplumsal olaylar hiç yansımamış, ne yazık ki romanları fazla bir ilgi de görmemişti.
Edebiyatla ilişkisi erken yaşlarda -on dört yaşındayken- yazdığı küçük tiyatro oyunlarıyla başladı. Daha sonra bu alanda eser vermemekle birlikte, oyun yazmanın Austen’in romanlarındaki canlı tasvirler ve akıcı diyaloglar açısından oldukça faydalı olduğu söylenebilir. Ölümünden yüzyıl sonra yayınlanan defterlerinde yer alan yazıları ve edebiyat eleştirileri yine gençlik yıllarına aittir. İşin doğrusu romanlarını da çok erken yaşlarda tamamlamış ama yayıncıların ilgisizliği bu romanların yayınlanışını geciktirmiştir. İlk romanı “Sense and Sensibility”(Duygu ve Duyarlılık) 1795 tarihinde yazılmasına rağmen ancak 1811’de buluşabilmiştir okuyucularla. İkinci ve en önemli romanı “Pride and Prejudice” (Gurur ve Aşk) da aynı akibete uğrar; 1796’da hazırlanıp 1813’de yayınlanır. Yayın tarihlerine göre son üç romanı “Mansfield Park”(1813), “Emma”(1816) ve “Persuasion”(1817), ilk romanlarında karşılaştığı yayın zorlukları ve okuyucu ilgisizliği nedeniyle daha ciddi ve ağırbaşlı bir üslup taşırlar.
Orta sınıfın üst sınıfla ilişki tarzı; Gurur ve Aşk!
“Aşk ve Gurur” romanı, adından da anlaşılacağı gibi aşk üzerine kurulu olsa da kolay bir aşk değil Elizabeth Bennet ve Fitzwilliam Darcy arasındaki yakınlaşma. Çünkü farklı sınıfsal yapıları ve farklı toplumsal ilişkileri olan bu iki gencin evliliğinin önüne pek çok engel dikilir. Hepsinden önemlisi, Darcy, Elizabeth’in ailesinin basitliğini küçümsemekte, Elizabeth’in gururu ise kendisine tepeden bakan Darcy’nin evlenme teklifini kabul etmeye el vermemektedir. Hikaye, olaylardan çok roman karakterleri arasındaki duygusal gel gitler, iyiler ve kötüler arasındaki çatışmalarla ilerler ve mutlu bir sonla noktalanır. Sadece Elizabeth ve Darcy değil, Bennet ailesinin diğer iki kızı da evlenmiş ve mutlu olmuşlardır. Bir tek Elizabeth’in yakın dostu Charlotte için kaygılanırız. Çünkü evde kalma korkusu ile Charlotte, daha önce Elizabeth tarafından reddedilen hem budala hem de kibrinden yanına varılmayan papaz William Collins ile evlenmek zorunda kalmıştır.

Jane Austen’in pembeli beyazlı dizilerin ya da Yeşilçam melodramlarının atası sayılabilecek bu romanı, bir toplumsal gerçekliğe vurgu yapması ve hatta böyle bir toplumsal meseleye kendi dönemine göre fazlasıyla cüretkar yaklaşmasıyla, başlattığı geleneği taklit eden popüler anlatı türlerinden çok farklıdır. Austen’in amacı zengin oğlanla fakir kız arasındaki aşka indirgenemez. Farklı “içtimai mevkiler” ama mutlu bir son o yılların İngiltere’si için tahayyül bile edilemezken yazmıştı hikayesini Austen. Siyasi bir tavrı yoktu ama insani açıdan bu tarz farklılıkların saçmalığını, toplumsal değer yargılarının ardındaki iki yüzlülüğü anlatmaya çalışıyordu.
“Gurur ve Aşk”ı da kapsayan ilk dönem romanlarında mizahi bir üslubu vardır Jane Austen’in. İngiliz romanının başlangıç yıllarında oldukça ilgi gören bu tarz anlatım, Sheakspeare’den başlayarak toplumu hicvetmek için iyi bir silahtı. Zaten “Gurur ve Aşk”ın çatışma bölümleri, Elizabeth ve Darcy’nin karşılıklı konuşmaları, yazarın çok sevdiği Sheakspeare oyunlarına göndermelerle doludur.
Dar bir çevrede geçen ve Avrupa’yı sarsan siyasi sorunlardan, savaşlardan, ekonomik sıkıntılardan uzak duran Austen romanlarının başarısı, bu dar çevrede yaşayan insanların kıstırılmış dünyalarını ve boyun eğmiş ruh hallerini çok iyi yansıtmasından gelir. Büyük kentin büyük insanlarının yanında, taşranın basit hayatının yavanlığı ve önemsizliği kabullenilmiştir yazar tarafından. Romanlarındaki karakterler de hikaye içerisinde bu gerçeğe teslim olurlar. Böylece “Gurur ve Aşk”ın mutlu sonu buruk bir mizaha dönüşür.
Dar bir çevrede geçmesine rağmen, Jane Austen romanlarına yönelik oldukça “geniş” değerlendirmeler de yapılıyor. Edward Said’in “Kültür ve Emperyalizm” incelemesinde yazarla ilgili görüşler, bir edebi ürünün, o ürüne yönelik okuma biçimleriyle nasıl başkalaşabileceğini sergilemesi açısından dikkate değer; “ Fazla küçük bir mekanda net göremez, net düşünemez, gerektiği türde düzenleme yapamaz ve dikkat gösteremezsiniz. Austen’ın ayrıntılarındaki incelik, toplumsal ilişki kıtlığının, yalnız yaşanan dar kafalılığın, ufalmış bilincin, daha büyük ve daha iyi yönetilen mekanlarda giderilen tehlikelerini büyük bir şaşmazlıkla veriyor” diyen Said, Jane Austen’ın romanlarının dar bir çevrede geçmesinin, emperyal iktidarın meşruiyetini onaylayan bir bakıştan kaynaklandığını söylüyor. “ Austen, ülke içindeki otoriteyle uluslararası otoriteyi en net biçimde burada eşzamanlı kılmakta ve kiliseye kabul edilme, hukuk ve mülkiyet gibi yüksek konularla bağlantılı değerlerin, somut toprak sahipliği ve toprak üstündeki egemenlik temeline sıkı biçimde oturtulması gerektiğini açıklığa kavuşturmaktadır”.

A. Ömer Türkeş

Biyografi Konusu: Jane Austin nereli hayatı kimdir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İngiliz roman yazarı. Dolaysız ve sade anlatımı, sosyal olaylara ironik bakış açısı ve güçlü kadın karakterleriyle, 19.yüzyılda modern roman dilini oluşturmuştur. Gerçek kimliğini gizlemek suretiyle yazın çalışmalarını yayınlamış olan Austen'in birçok romanı "dünya klasikleri" arasına girmeyi başarmış; hatta "Pride and Prejudice" (Gurur ve Önyargı - Aşk ve Gurur olarak da bilinir), "Emma" ve "Sense and Sensibility" gibi en önemli romanları, defalarca film senaryosuna uyarlanarak beyaz perdeye aktarılmıştır. Kitaplarındakine benzer bir ironiyle hayatı boyunca hiç evlenmemiş olan ünlü yazar, en güçlü kadın kahramanlarını zor aşkların girdabına sokması, finalde ise, çiftleri evlendirmesiyle dikkati çekmiştir.

Sponsorlu Bağlantılar
Jane Austen, 16 Aralık 1775'te İngiltere'nin Hampshire kentinde, bir manastır evinde dünyaya gelmiştir. Kilise papazı olan George Austen ile Cassandra (née Leigh) Austen çiftinin sekiz çocuğundan yedincisi ve iki kızından biri olan Jane, 25 yaşına kadar hayatını Hampshire'de sürdürdü. Erkek kardeşlerinden James ve Henry, babalarını örnek alarak ruhban sınıfına dahil oldu. Diğer ağabeylerinden Francis ve Charles ise, denizci olmayı seçtiler. Tek kızkardeşi olan Cassandra ile yakın ilişkileri, sonraları, yazarın eserlerinde etkisini gösterecekti.
Küçük yaşlarda aile içi bir eğlence olması amacıyla yazılar kaleme almaya başlayan Jane'in, düzensiz bir eğitim hayatı oldu. Genellikle evde ders alan yazar, 1783 yılında Oxford'da, sonrasında Southampton'da eğitim aldı. 1785 ve 1786 yılları arasında ise, Berkshire'deki kilise evinin bünyesinde bulunan, bayanların katıldığı bir okula devam etti. Özellikle bu dönemlerde ciddi anlamda yazın çalışmalarına girişti. Austen'in bilinen ilk yazıları, 1787 yılına dayanıyordu. Genellikle gündelik olayların ironisini, basit ve günce tadında, hikayesel bir anlatımla kağıda döktü. Yaşadığı döneme göre, diğer bayanlara kıyasla oldukça donanımlı eğitim almasının da etkisiyle Austen, önceleri bir hobiden ibaret olan yazın çalışmalarını, zamanla bir meslek haline getirdi.

Bu hevesin farkına varan babası, Jane'in rahat çalışabilmesi için gereken tüm ihtiyaçlarını karşılamakla beraber, bir yayımcı bulmak için kızına yardım etti. Ailenin diğer bireyleri de, kaynak bulma, hikayeleri aile içinde sahneleme gibi konularda yardımını esirgemedi. Tüm bu olumlu koşullar altında, ilk romanını 1789 yılında tamamladı. Ancak baba George Austen'in emekliliğinin ardından, 1801'de, Jane'in piyanosu da dahil olmak üzere tüm mal varlıklarını satışa çıkararak Bath'e yerleşen aile, o döneme göre evlenme yaşını neredeyse geçirmiş olan yirmibeşindeki Jane ile yirmisekizindeki Cassandrayı da yanında götürdü. Kendisine birçok konuda ilham kaynağı olan, kaplıcalarıyla ünlü Bath, Jane için birçok romanının altyapısını kurguladığı yer oldu. 1805'te babasının vefat etmesiyle birlikte annesi ve kızkardeşi Cassandra'yla beraber, Southampton'da yaşayan erkek kardeşi Frank'in yanına taşındı. Ailenin bayanları birkaç yılı burada geçirdikten sonra, 1809'da, diğer ağabey Edward'ın yanına, Chawton'a yerleştiler. Burada ailenin diğer bireylerine nazaran daha iyi koşullarda yaşayan Edward, -günümüzde müzeye çevrilmiş olan- yazlık evini annesi ve kardeşlerine tahsis etti.

Chawton'da, diğer yaşadığı yerlerden daha rahat ve güzel bir yaşam süren Austen'in sosyal yaşamı aktif hale gelmeye başladı; duygusal dünyasını besleyen deneyimleri oldu. Orta zenginlikteki toprak sahibi soylularla sosyal ilişkiler kurdu ve bu insanları zamanla farklı şekillere sokarak romanlarındaki karakterlerinden biri haline dönüştürdü. Başlıca yapıtlarını burada kaleme alan Austen, özellikle "Sense And Sensibility" romanının kahramanları olan, yoksullaşmış bir aileden gelen Marianne ve Elinor'un, finansal durumu iyi, soylu bir eş bularak geleceklerini garantiye alma özlemini hikayelerken, kendisi ve kızkardeşi Cassandra ile ailevi durumlarını özdeşleştirmişti bir anlamda. Jane ve Cassandra da iyi bir evlilik yapmak istiyordu; ailelerinin ciddi ekonomik sorunları vardı ve toplumsal bir baskıyla, civardaki soylu ailelerle tanışarak eş bulma çabasına girmişlerdi. 1811'de yayınlanan bu roman, bazı kaynaklara göre, 1795'ten önce "Elinor and Marianne" adlı bir skeç halinde yazılmıştı ve aslında Jane ile Cassandra'nın birbirlerine gönderdikleri mektuplardan derlenip hikaye haline getirilmişti.

Austen romanlarında öne çıkan en önemli nokta, başrolleri hep bayanlara vermesi ve hikaye bitmeden mutlaka kahramanlarını evlendirmesiydi. 1813'te yayınlanan ünlü "Pride and Prejudice" in baş kahramanı Elizabeth Bennet'ti ve genelde bayanlardan oluşan, kalabalık, soylu sayılamayacak bir aileye mensuptu. Elizabeth'in karşısında ise, Fitzwilliam Darcy adında, güçlü bir toprak soylusu bulunuyordu. Austen, kahramanlarının neredeyse nefretle başlayan ilişkisinin aşka dönüşünü, toplumsal olgulara yönelttiği hicivsel anlatımıyla hikayelemişti. Elizabeth ve onun kızkardeşleriyle, dönem bayanlarının evlilik buhranını bir başkaldırıya dönüştürmüş; Darcy'yle de toplumun önyargısal bakış açısının eleştirisini yapmıştı. Ancak yazar yapıtın sonunda, yine kahramanlarını mutlu sona erdirmişti. Austen'in ilk olarak 1797 yılında "First Impressions" adıyla kaleme aldığı bu "klasik" eser, yazar hayatteyken üç defa basıldı. 1998 yılında, yazarın ailesine yönelik anlatılarından yola çıkan Teddy F.Bader, bu romanın neredeyse bir yan versiyonu olan "Desire and Duty"yi yazdı.

Yazarın yine önemli yapıtları arasında yer alan "Emma" 1814 yılında kaleme alındı ve 1816'da üç cilt halinde basıldı. Komedi dilinde bir anlatıma sahip olan romanın baş kahramanı, Emma Woodhouse'dı. Yazar bu kitabında, kendine refah seviyesi yüksek bir hayat sağlayabilecek ve aşık olabileceği bir erkekle evlenmek amacı güden Emma'nın, bu yolda yaşadığı süreci ele almıştı.

1816 yılında sağlığıyla ilgili sorun yaşamaya başlayan Jane Austen, ertesi yıl tedavisi için Winchester'a taşındı. Bugün Addison hastalığı olarak bilinen ve tüberkiloza çevirme riskiyle ölüm tehlikesi olan hastalığın, o dönemde nedeni, gelişim süreci ve tedavisi bilinmiyordu. Hastalıkla daha fazla başa çıkamayan 41 yaşındaki Jane Austen, 12 bölümünü yazdığı "Sanditon" adlı kitabını tamamlayamadan, 18 Temmuz 1917'de hayatını kaybetti ve cenazesi Kanada'ya defnedildi (Yazarın hayatını ayrıntılı inceleyerek biyografisini yazmış olan Carol Shields'e göre, ünlü yazarın hastalığı meme kanseriydi).

Evliliklerin, bayanların toplumdaki statülerini belirlediği bir dönemde yaşayan Austen, orta seviyedeki bir taşra ailesine mensuptu. Gündelik hayattan aldığımız zevkin komik bir şekilde sosyal statümüzle alakadar olmasını alaya almıştır. İnce nükteleri, dikkatli anlatımı ve sade diliyle, roman türüne modern bir bakış açısı getirmiştir. Dolayısıyla yaşadığı dönemden günümüze değin popülerliğini yitirmeyen eserlere imzasını atmıştır. Özellikle "Pride and Prejudice", tüm zamanların en sevilen romanları arasında yer almaktadır. Austen ve kızkardeşi Cassandra, hayatları boyunca evlenmemiştir.

Yazarın ölümünden sonra, Ann Radcliffe'in Gotik üslupla yazdığı kitabı "The Mysteries of Udolpho" üzerine 1798'de kaleme aldığı eleştiri notları, kardeşi Henry tarafından derlenerek kitap haline getirilmiş; 1818'de "Persuasion" ve "Northanger Abbey" adıyla basılmıştır. Özellikle, yüksek sınıfların toplum içi davranışlarını sergileyen komedi üslubuyla romanlarını yazan Austen'in üç baş yapıtı, özünden kopmaksızın sinema senaryosuna uyarlanarak birçok kez filme çekilmiştir. Altı defa beyaz perdeye uyarlanmış olan "Pride and Prejudice"un son versiyonu olan ve en başarılısı kabul edilen filmi, 2005 yılında çekilmiştir. Başrollerinde Keira Knightley (Elizabeth Bennet), Donald Sutherland (Elizabeth'in babası), Matthew Macfadyen (Darcy) ve Judi Dench'in oynadığı film, Joe Wright tarafından yönetilmiştir. BBC televizyonunda iki versiyon halinde dizisi yapılmış; 1995'te yayınlanan versiyonu büyük ilgi görmüştür. Ayrıca, 2001 yılında çekilen "Bridget Jones's Diary" (Bridget Jones'un Günlüğü) adlı ünlü sinema filminin senaryosunun dayandığı kitabın yazarı olan Helen Fielding, hikayenin ana hatlarını ve bazı karakterleri kurgularken, Jane Austen'in bu romanından esinlendiğini belirtmiştir.

İngiliz televizyonlarında birçok defa dizisi çevrilmiş olan "Emma" ise, 1996 yılında, Gwyneth Paltrow ile Jeremy Northam'ın başrolünü oynadığı bir sinema filmine uyarlanmıştır. Yazarın, "Sense and Sensibility" adlı ünlü romanı da, 1995 yılında çok başarılı bir şekilde Emma Thompson tarafından beyaz perdeye uyarlanmış ve Thompson'a "En İyi Uyarlama Senaryo" dalında Oscar ödülü getirmiştir. Kate Winslet ve Thompson'un başrolünü paylaştığı filmin yönetmeni, Ang Lee'dir. İki defa televizyon dizine ve bir defa da filme uyarlanan "Persuasion"nun yanı sıra, "Mansfield Park" ile "Northanger Abbey" de aynı şekilde sinema ekranlarına taşınmıştır.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
austin
maipoem - avatarı
maipoem
Ziyaretçi
8 Nisan 2007       Mesaj #4
maipoem - avatarı
Ziyaretçi

Yazarın dünya klasikleri arasına girmis olan ' Gurur ve Ön Yargı' kitabını tavsiye ederim. Güzel bir anlatıma ve akıcılıga sahip..
sudeniz - avatarı
sudeniz
Ziyaretçi
19 Eylül 2007       Mesaj #5
sudeniz - avatarı
Ziyaretçi
Jane Austen

Jane Austen portrait victorian engraving



Jane Austen

(16 Aralık 1775 - 18 Haziran 1817) İngiliz bir romancıydı. O'nun kadınların yaşamlarında bahsettiği incelikler ve ustaca dalga geçercesine anlatım tarzı kendi döneminde o kadar fazla olmasa da; tarihte oldukça önemli bir yer katmıştır. Lakin kadın bir yazar olarak; o dönem için üstün bir başarıya ulaşmıştır.

Steventon
, Hampshire'da 1775'de doğan Jane Austen; 1783'de Oxford'da bir akrabası sayesinde okumuş; eğitimine Southampton'da devam etmiş; en sonunda da kadınlar için bir okul olan Reading, Berkshire'da Abbey okulunda okumuştur.

Roman yazmaya
1789'da başlar, 1802'de kendi tanımıyla büyük ve garip biri tarafından evlenme teklifi alsa da kabul etmez. Babasının 1805'de ölmesinden sonra Southmpton'a taşınır. 1809'da Chawton'a zengin kardeşinin yanına taşınır, ve günümüzde bu ev bir müze ve turistler için popüler bir yer haline gelir.

18 Haziran 1817'de
göğüs kanserinden ölen Jane Austin; öldüğünde henüz 41 yaşındadır ve Winchester Katedrali'ne gömülmüştür.

Eserleri arasında;


Gurur ve Önyargı
(Aşk ve Gurur) belki de en tanınmış olanıdır, bunun yanı sıra Emma, Sense and Sensibility, Mansfield Park, Northanger Abbey, ve Persuasion da romantik öğeler içerir. Günümüzdeki Jane Austen'in tüm romanları sinemaya uyarlanmış ve hepsi de oldukça başarılı olmuştur.
Son düzenleyen Daisy-BT; 2 Haziran 2011 15:03 Sebep: Aktif linkler.
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
2 Haziran 2011       Mesaj #6
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Jane Austen

Doğum: 1775, Hampshire
Ölüm: 1817, Winchester
İngiliz kadın romancısı.

1797-1798 yılları arasında yazdığı, ancak 1811 ve 1813'te yayımlanan "Sense and Sensibility" (Sağduyu ve Duyarlık), "Pride and Prejudice" (Aşk ve Gurur, 1813), en önemli yapıtlarıdır. Tüm yapıtları, adı konulmadan basıldı. Bu yüzden öldüğünde adı pek az kimse tarafından biliniyordu. Romanlarında İngiliz orta sınıf insanının günlük yaşayışını, gözleme dayalı olarak ustalıkla anlatır. Öbür başlıca romanları: "Mansfield Park" (Mansfield Parkı, 1814), "Emma" (1816), "Northanger Abbey" (Northanger Manastırı, 1817).

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Benzer Konular

20 Ağustos 2008 / estudiantes Spor ww
25 Kasım 2015 / KisukE UraharA Sinema ww
4 Kasım 2015 / KisukE UraharA Sinema ww
19 Haziran 2013 / Jumong Müzik ww
29 Kasım 2015 / estudiantes Spor ww