Arama

AB - Avrupa Birliği

Güncelleme: 2 Haziran 2011 Gösterim: 22.575 Cevap: 6
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Ekim 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Özet

Sponsorlu Bağlantılar
Avrupa Birliği'nin temelini, II. Dünya Savaşı sonrasında sanayi açısından özellikle önemli iki temel hammadde olan kömür ve çelik sektörünü güçlendirmek ve bunları uluslarüstü bir otorite ile kontrol ederek barışı sürdürmek amacıyla 1951'de kurulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu oluşturmaktadır. Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, 18 Nisan 1951'de Belçika, Almanya, Fransa, Hollanda, Lüksemburg ve İtalya arasında imzalanan Paris Antlaşması ile kurulmuştur. Yine bu ülkelerin imzaladığı 25 Mart 1957 tarihli Roma Antlaşması ile bir başka topluluk daha, Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (Euratom) eklendi ve bu anlaşmayla, aynı tarihte Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) kurulmuş oldu. 1958'de yürürlüğe giren Roma Antlaşması üye ülkeler arasında önce gümrük birliğini, yani malların gümrük vergisi ödenmeksizin üye ülkeler arasında serbestçe alınıp satılmasını öngörmüştür. Bu yapının oluşturulmasının öncüleri Fransız Planlama Teşkilatı Başkanı Jean Monnet ve Dışişleri Bakanı Robert Schuman olmuştur. Jean Monnet ve ekibinin titizlikle hazırlamış olduğu ve Robert Schuman'ın 9 Mayıs 1950'de ilan ettiği metin "Schuman Bildirgesi" adını alacak ve daha sonraları 9 Mayıs, Avrupa Günü olarak kabul edilecekti.
Ancak Roma Antlaşması'nda nihai hedef sadece ekonomik değil ortak tarım, ulaştırma, rekabet gibi diğer birçok alanda ortak politikalar oluşturulması, ekonomik politikaların yakınlaştırılması, ekonomik ve parasal birlik kurulması, ortak bir dış politika ve güvenlik politikası oluşturulmasıdır. Belirtilen bu amaçlara, süreç içerisinde daha sonra imzalanacak olan diğer anlaşmalarla aşamalı olarak ulaşılmaya çalışılmıştır. Şu an itibariyle, Maastricht Antlaşması(1992)(Avrupa Birliği'ni kuran antlaşma sayılmaktadır), Amsterdam Antlaşması (1999) ve Nice Antlaşması (2003) sonrasında Avrupa Birliği, bazı üyeler dışında parasal birliğe girmiş (EUR), Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikasını benimsemiş, Adalet ve İçişlerinde, suça ilişkin konularda Polis ve Hukuk işbirliğine karar vermiştir.

Ad:  800px-European_flag.svg.png
Gösterim: 1109
Boyut:  29.4 KB
  • Avrupa Birliği Nedir?
    • AB Tarihi
    • Avrupa Bayrağı
    • AB Marşı
    • Avrupa Haritası
    • Ortak Para Birimi : Euro
    • 9 Mayıs - Avrupa Günü
  • AB´nin Genişlemesi
    • Tarihçe
    • Aday Ülkeler
    • Kopenhag Kriterleri
    • Müktesebat
    • Ön Katılım Stratejisi
    • Gündem 2000
    • Katılım Ortaklığı Belgesi
    • İlerleme Raporları / Strateji Belgesi
    • Analitik İnceleme
    • Eşleştirme
    • Katılım Müzakereleri
    • Müktesebatın Uygulanması İçin Gereken Ana İdari Yapılar
    • Mali Yardım
  • Avrupa Anayasası
  • AB ve Kurumları
    • Avrupa Parlamentosu
    • Avrupa Komisyonu
    • Avrupa Konseyi
    • Avrupa Adalet Divanı
    • Sayıştay
    • Ekonomik ve Sosyal Komite
    • Bölgeler Komitesi
    • Avrupa Merkez Bankası
    • Avrupa Yatırım Bankası
    • Ombudsman
    • Kuruluşlar, Vakıflar ve Merkezler
  • Dönem Başkanlığı
  • Karar Mekanizması
    • Ortak Karar Usulü
    • İstişare Usulü
    • Uygun Bulma Usulü
  • AB Politikaları
    • Adalet ve İçişleri
    • Balıkçılık
    • Bilgi Toplumu
    • Bilim ve Araştırma
    • Bölgesel Politika
    • Çevre
    • Eğitim
    • Ekonomik ve Parasal Birlik
    • Enerji
    • Gümrük Birliği
    • KOBİ´ler
    • Ortak Dışişleri ve Güvenlik
    • Rekabet
    • Sanayi Politikası
    • Sosyal Politika
    • Tarım
    • Taşımacılık Politikası
    • Ticaret Politikası
    • Tüketici Politikası
    • Vergilendirme
  • Antlaşmalar
Kaynak: deltur.cec.eu.int

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Ekim 2006       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Avrupa Birliği; ilk olarak 1957 yılında Belçika, Almanya, Fransa, Hollanda, Lüksemburg ve İtalya tarafından Roma Antlaşması'nın imzalanmasıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu adı altında kurulmuş topluluktur. Bu topluluğun temelini, II. Dünya Savaşı sonrasında sanayi açısından özellikle önem kazanan iki temel hammadde olan kömür ve çelik sektörünü güçlendirmek amacıyla 1951’de kurulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu oluşturmaktadır.
1958’de yürürlüğe giren Roma Antlaşması üye ülkeler arasında önce gümrük birliğini, yani malların gümrük vergisi ödenmeksizin üye ülkeler arasında serbestçe alınıp satılmasını öngörmüştür. Ancak Roma Antlaşması’nda nihai hedefi sadece ekonomik değil ortak tarım, ulaştırma, rekabet gibi diğer birçok alanda ortak politikalar oluşturulması, ekonomik politikaların yakınlaştırılması, ekonomik ve parasal birlik kurulması, ortak bir dış politika ve güvenlik politikası oluşturulmasıdır. Bu yapının oluşturulmasının öncüleri Fransız Planlama Teşkilatı Başkanı Jean Monnet ve Dışişleri Bakanı Robert Schuman olmuştur.
Sponsorlu Bağlantılar
Avrupa Ekonomik Topluluğu ilk kez 1973 yılında Ingiltere, Danimarka ve İrlanda’nınkatılımıyla genişlemiş, bundan sonraki katılımlar ise 1981’de Yunanistan, 1986’da Ispanya ve Portekiz’in üyeliğe katılımı şeklinde olmuş, üye sayısı 12’ye çıkmıştır. 1995 tarihinde ise Avusturya, Finlandiya ve İsveç’in katılımıyla üye sayısı 15’i bulmuştur. Avrupa Birliği’nin son ve en geniş kapsamlı genişlemesi 2004 yılında olmuştur. 10 yeni aday ülkenin üyelik antlaşmalarını imzalamalarıyla AB üyesi ülke sayısı Mayıs 2004’te 25’i buldu. Bulgaristan ve Romanya ise üyelik müzakerelerini sürdürmekte olan ve üyelikleri 2007 yılı için öngörülen ülkelerdir.
Avrupa Birliği’ni oluşturan Roma Antlaşması, uluslarüstü bir karar alma mekanizmasını öngörmektedir. Bunun anlamı, Avrupa Birliği’ni yönetmek üzere oluşturulan kurumların üye uluslardan bağımsız olup birçok konuda üye devletleri de bağlayıcı durumda olmasıdır. 1986’da Tek Avrupa Senedi, 1992’de Avrupa Birliği’nin oluşturulmasına ilişkin Maastricht Antlaşması, 1997 yılında Amsterdam Antlaşması ve 2000 yılında Nice Antlaşmasıyla Avrupa Birliği’ni oluşturan kurumlar üzerinde reformlar yapılmış, üye sayıları ve karar verme mekanizması üzerindeki etkileri yeniden düzenlenmiştir.
Avrupa Birliği’ni oluşturan temel değerler kalıcı barışın sağlanması, birlik, eşitlik, özgürlük, güvenlik ve dayanışmadır. Avrupa Birliği’nin amaçları özgürlük ve demokrasi ilkelerini korumak ve tüm üyeler tarafından insan haklarına saygı ve temel haklar ile birlikte hukukun üstünlüğü kuralının uygulanmasını sağlamaktır.
Avrupa Birliği, dünyada benzeri olmayan kurumsal bir sistemdir.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Ekim 2006       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Başlangıç : Savaş ve Sarış
Avrupa yüzyıllarca, sık sık yaşanan kanlı savaşlara sahne oldu. 1870-1945 yılları arasında Fransa ve Almanya üç kez savaştılar. Birçok insan yaşamını kaybetti. Bazı Avrupa ülkelerinin liderleri, barışın sürdürülebilmesinin tek yolunun, ülkelerinin ekonomik ve siyasi yönlerden birleşmesi olduğuna inandı.
Böylece 1950 yılında, Fransız dışişleri bakanı Robert Schuman tarafından Batı Avrupa ülkelerinin kömür ve demir sanayilerinin bütünleşmesi planlandı. Sonuç olarak 1951 yılında Avrupa Kömür Çelik Topluluğu (AKÇT) Belçika, Batı Almanya, Lüksemburg, Fransa, İtalya ve Hollanda'dan oluşan 6 üye ile kuruldu. Bu ülkelerdeki kömür ve çelik sanayii ile ilgili alınan kararlar, bağımsız ve devletlerüstü bir kuruma (Yüksek Otorite) devredildi. Söz konusu kurumun ilk başkanı Jean Monnet idi.

Üç Topluluktan Avrupa Birliği’ne

Birkaç yıl içinde AKÇT öyle başarılı oldu ki söz konusu altı ülke işbirliklerini daha da ileriye götürmeye ve ekonomilerindeki diğer sektörleri de bütünleştirmeye karar verdi. 1957 yılında Roma Antlaşmalarını imzaladılar. Böylece Avrupa Atom Enerji Topluluğu (AAET) ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) oluşturuldu. Üye devletler kurdukları ‘’ortak pazar’’ ile aralarındaki ticari engelleri kaldırdılar. 1967 yılında, AKÇT, AAET ve AET’nin kurumları birleştirildi. Bundan sonra, Avrupa Parlamentosu'nun yanı sıra, tek bir komisyon ve tek bir bakanlar konseyi vardı.
Başlangıçta, Avrupa Parlamentosu'ndaki üyeler ulusal parlamentolardan seçiliyordu. 1979 yılında, doğrudan ilk seçimler gerçekleştirildi. Bu çerçevede, üye ülkelerin vatandaşlarına kendi isteklerine yönelik bir seçim yapma imkanı tanındı. Bu tarihten itibaren, doğrudan seçimler 5 yılda bir gerçekleştirilmeye başlandı.
Maastricht Antlaşması (1992) üye ülke hükümetleri arasında yeni işbirliği imkanlarının başlangıcı oldu. Buna örnek olarak, savunma ve adalet ve içişleri konuları verilebilir. Varolan Topluluk sistemine hükümetlerarası işbirliği mekanizması da eklenmesi yoluyla, Maastricht Antlaşması Avrupa Birliği'ni (AB) ortaya çıkardı.

Bütünleşme ortak politikalar demektir

Ekonomik ve siyasi bütünleşme, Avrupa Birliği üyelerinin birçok alanda ortak kararlar alması gerektiği anlamına geliyor. Bu çerçevede, tarımdan kültüre, tüketici politikasından rekabete, çevreden enerjiye, ulaşımdan ticarete kadar birçok alanda, ortak politikalar gerçekleştiriyorlar.
İlk başlarda, kömür-çelik alanında ortak ticaret politikası ve ortak bir tarım politikası izlenmesine önem veriliyordu. Diğer amaçlar ve politikalar zamanla ve ihtiyaç duyuldukça ortaya çıktı. Bazı temel politikaların amaçları değişen zaman ve koşullarla beraber değişime uğradı. Örneğin, tarımda izlenen politika daha ucuza daha çok ürün yetiştirmekti. Zamanla, daha sağlıklı, daha kaliteli ve çevreye zarar vermeyen ürünler yetiştirmeye yönelik çiftçilik yöntemlerine destek verilmeye başlandı. Çevreyi korumaya duyulan ihtiyaç artık tüm AB politikalarında göz önünde bulunduruluyor.
AB’nin diğer ülkelerle ilişkileri daha fazla önem taşımaya başladı. AB, diğer ülkelerle temel ticaret ve yardım anlaşmaları üzerine pazarlık yapıyor, aynı zamanda ortak dışişleri ve güvenlik politikası geliştiriyor.

Ortak Pazar: Ticari Engellerin Kaldırılması

Üye devletlerin kendi aralarındaki tüm ticari engelleri kaldırıp, ortak pazarlarını, malların, hizmetlerin, kişilerin ve sermayenin serbestçe dolaşabileceği tek bir pazar haline getirmeleri zaman aldı. 1992 yılının sonunda Ortak Pazar’ın resmi olarak tamamlanmasına rağmen, bazı alanlarda halen yapılması gerekenler bulunuyor. Buna örnek olarak, mali hizmetler alanında tek pazar yaratılması verilebilir.
1990’lı yıllarda AB'nin birçok iç sınırı içinde pasaport ve gümrük kontrollerinin kaldırılmasıyla, Avrupa’da bir yerden bir yere gidilmesi çok daha kolay hale geldi. Bunun sonucunda, AB vatandaşları için daha fazla hareketlilik sağlandı. Örneğin, 1987 yılından itibaren bir milyondan fazla genç Avrupalı AB desteğiyle yurtdışında eğitim aldı.

Ortak Para: Cebinizdeki EURO

Avrupa Birliği 1992 yılında, Avrupa Merkez Bankası tarafından yürütülecek tek Avrupa para birimine geçişi de içine alan, Ekonomik ve Parasal Birlik’i geliştirmek için karar aldı. 1 Ocak 2002 tarihinde Avrupa Birliği'nin 15 üyesinden 12'si ulusal para birimleri yerine ortak para birimi Euro’yu kullanmaya başladı. Bu ülkeler, Belçika, Almanya, Yunanistan, İspanya, Fransa, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Avusturya, Portekiz ve Finlandiya'dır.

Büyüyen Aile

AB, birbirini izleyen katılımlarla günden güne büyüdü. Danimarka, İrlanda, ve İngiltere 1973 yılında, Yunanistan 1981 yılında, İspanya ve Portekiz 1986 yılında ve Avusturya, Finlandiya ve İsveç 1995 yılında AB’ye üye oldular. 2004 yılında on yeni ülke Avrupa Birliği'ne üye oldu. (Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Polonya, Slovakya ve Slovenya) Bir kaç yıla kadar Bulgaristan ve Romanya’nın da üye olması bekleniyor. Türkiye ise aday ülke konumunda bulunuyor. AB’nin 25 ya da daha fazla üye ile etkin olarak işleyebilmesi için, karar verme mekanizmasının daha uygun hale getirilmesi gerekiyor. Bu yüzden Nice Antlaşması, AB kurumlarının boyutlarına ve çalışma sistemlerine yönelik yeni kurallar ortaya koydu. Bu Antlaşma, 1 Şubat 2003'te yürürlüğe girdi.



Kaynak:
deltur.cec.eu.int

virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
16 Eylül 2008       Mesaj #4
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Avrupa Birliği
Avrupa kıtasında, sıkı sıkıya bir araya gelmiş insan ve görüşlerin oluşturduğu farklı gruplar vardır. 14. yüzyıl ile 16. yüzyıl arasında Avru­pa sanatının ve kültürünün canlandığı bir dö­nem olan Rönesans'tan sonra {bak. Röne­sans), ayn uluslar gelişmeye başladı. İnsanlar kendilerini artık Avrupalı olmaktan çok örne­ğin, Fransız, İsveçli, İtalyan, Alman, İngiliz saydılar. Ortak inanç ve geleneklerle birbirle­rine bağlanmış olmalarına karşın, Avrupalılar tarihleri boyunca sık sık anlaşmazlığa düştüler ve bu, ikisi dünya savaşı olan, birçok savaşa yol açtı.
Özellikle II. Dünya Savaşı'ndan bu yana, Avrupa ülkeleri arasında birliği sağlamak için birçok girişimde bulunuldu. Savaştan sonra Doğu Avrupa'nın büyük bölümü SSCB'nin denetimine girdi ve buralarda sosyalist yöne­timler iktidara geldi. Avrupa ülkelerinin ço­ğunu kapsayan, birbirine karşıt iki askeri itti­fak, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NA­TO) ve Varşova Paktı kuruldu. Soğuk Savaş dönemi olarak adlandınlan ve iki askeri itti­fak arasındaki ilişkilerin çok gergin olduğu dönem 1960'larda yumuşadı; Doğu ve Batı Avrupa ülkeleri arasında ticari ve kültürel ilişkiler ile turizm gelişti.
Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun bir par­çasını oluşturduğu Avrupa Topluluklan, Batı Avrupa'nın birleşmesi için atılmış en önemli adımdır. 1951'de, Belçika, Fransa, Almanya Federal Cumhuriyeti, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda kömür, demir, çelik üretimi ve pa­zarlamasında ortak davranma kararı aldılar. 1957'de bu altı ülke Roma Antlaşması'nı im­zalayarak, Avrupa Ekonomik Topluluğu'nu kurdular. İlk amaçlan, tanm ve sanayi alanla­nnda ortak bir politika gerçekleştirmek ve üye­ler arasındaki gümrük vergilerini azaltmaktı. Bir Avrupa hükümetine doğru ilk adım olmak üzere Avrupa Parlamentosu kuruldu.
1973'te İngiltere, Danimarka, irlanda Cumhuriyeti bu topluluğa katıldı, 1979'da

bunları Yunanistan izledi. İspanya ve Porte­kiz'in de katılımıyla topluluğa üye ülkelerin sayısı 12 oldu (bak. Avrupa toplulukları)

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
16 Eylül 2008       Mesaj #5
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Avrupa Toplulukları'nın Çalışması
Avrupa Toplulukları çalışmalarını çeşitli or­ganlar eliyle yürütür. Bunlardan Komisyon, politikaları planlar ve bunlan uygulayabilmek için gerekli ayrıntılı önlemleri belirler. 14 üyesi vardır. Her Komisyon üyesi, Topluluk etkinliklerinin belirli bir alanından sorumlu­dur; bir memur kadrosu, işlerin yürütülmesin­de ona yardımcı olur. Ulusal çıkarlarını gözet­meksizin, bağımsız olarak çalışması gereken Komisyon üyeleri, 12 üye ülkenin hükümetle­rince atanır. Komisyon'un genel merkezi Brüksel'dedir.
Bakanlar Konseyi, kuralları koyan organ­dır. Kararlan, Komisyon'un önerilerine daya­nır. Konsey, üye ülke hükümetlerinin bakan-lanndan oluşur. Üye ülkeler tartışılan konuy­la ilgili bakanlannı gönderirler. Genel uygula­ma dışişleri bakanlannın, gerekli durumlarda konuyla ilgili bakanlarla birlikte Konsey'e katılmaları biçimindedir. Bakanlar kendi ül­kelerinin çıkarlarını savunurlar ama aynı za­manda tüm topluluğa yararlı olacak çözümler bulmaya çalışırlar.
Bakanlar Konseyi başkanlığını üye ülkeler sırayla ve altı aylık sürelerle üstlenir. Konsey, Brüksel ya da Lüksemburg'da toplanır.
Avrupa Parlamentosu, Topluluk kararlan üzerinde demokratik denetime sahiptir. Baş­langıçta üye devletlerin parlamentolarının kendi içinden belirleyip gönderdiği delegeler­den oluşan Avrupa Parlamentosu'nun, 1979'da yapılan Avrupa Parlamentosu seçim­lerinden sonra 434'ü seçilmiş; 84'ü de Toplu-luk'a sonradan katılan İspanya ve Portekiz parlamentolanndan gönderilmiş toplam 518 üyesi vardır. Bunlar, bir siyasi parti üye­si olabilecekleri gibi, bağımsız da olabilir­ler. Üyeler geldikleri ülkeye göre değil siyasal görüşlerine göre gruplaşır. Aynı görüşü pay­laşan parlamenterler, kendi halklan ve Top­luluk için yararlı olacağına inandıklan karar­lan aldırmak amacıyla, bir araya gelerek si­yasal gruplar oluştururlar.
Parlamentoda, Fransa, Almanya Federal Cumhuriyeti, İngiltere ve İtalya'nın her biri­nin 81, İspanya'nın 60, Hollanda'nın 25, Belçika, Yunanistan ve Portekiz'in her birinin 24, Danimarka'nın 16, İrlanda'nın 15, Lük-semburg'un 6 üyesi vardır. Avrupa Parlamen­tosu'nun merkezi Strasbourg'dadır; Lüksem-burg ve Brüksel'de de toplanır. İşlerin çoğu, küçük komiteler tarafından yapılır. Meclis her ay bir hafta süreyle toplanır. Üyeler kendi ulusal parlamentolannın da üyesi olabi­lirler. Konsey, Komisyon'un önerilerinin ço­ğunu karara bağlamadan önce Parlamento' nun görüşünü almak zorundadır. Parlamento üyeleri, uygulanan politikalar hakkında Kon­sey'e soru yöneltebilir. Gücü hâlâ sınırlı olmakla birlikte Parlamento, Topluluk bütçe­sinin denetiminde etkin rol oynar.
Adalet Divanı, üye hükümetlerin atadığı 13 bağımsız yargıç, bir başsavcı ve dört savcıdan oluşur; Topluluk kurallannın ve antlaşmalan-nın adil bir biçimde uygulanmasını gözeten bir kuruldur. Kararlan, üye ülkeleri, Toplu­luk kurum ve bireylerini bağlayıcı nitelikte­dir. Yargıçlar davalan, çoğunluk oyuyla kara­ra bağlar. Adalet Divanı Lüksemburg'dadır.
Avrupa Yatırım Bankası, Topluluk içinde görece yoksul bölgelerdeki mali kuruluşlara ve yönetimlere ödünç para vererek yardımcı olur. Topluluk dışındaki ülkelere de kredi açar. Tüm Topluluk üyeleri, merkezi Lük­semburg'da bulunan Yatınm Bankası'na or­taktır.
Avrupa Toplulukları Çalışanları, Komis­yon, Konsey sekreteryalan, Parlamento ve Divan gibi Topluluk kurumlannda çalışan 12.000'den çok görevliyi kapsar. Topluluk organlannda Danca, Flamanca, İngilizce, Fransızca, Almanca, Yunanca, İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca olmak üzere, dokuz resmi dil kullanılır. İrlanda, antlaşmalarda Kelt dilini, tüm öteki konularda İngilizce'yi kullanır.


Avrupa Topluluklan'nın bu güne kadar ulaşabildiği en önemli amaçlarından biri, gümrük birliğidir. Bu, üye ülkeler arasındaki ticari engelleri (ithalat ve ihracat vergileri, gümrük vergileri ve kotalar gibi) kaldırmak anlamına gelir. Günümüzde mallar, üye ülke­ler arasında, hemen hemen ABD eyaletleri arasında olduğu kadar serbestçe dolaşabilir. Üye ülkelerin işçileri sosyal güvenlik hakları­nı yitirmeksizin Topluluk üyesi ülkelerden istedikleri herhangi birinde çalışabilir. Banka­cılık ve sigortacılık gibi hizmetler ile ser­mayenin dolaşımı konusunda da bu yönde adımlar atılmıştır. Topluluk yasaları, besin maddelerinin fiyatlarını değiştirmekten, işini kaybetmiş işçilerin yeniden eğitimine kadar uzanan çeşitli alanlarda insanların yaşamını etkiler.
Avrupa Topluluklan'nın Geleceği
Avrupa Topluluklan'nın öteki ülkelerle bağ­lantısı bugüne kadar dört farklı türde olmuş­tur. Bunlar: Tam üyelik; Avrupa ülkelerinin ortak üyeliği (Türkiye ve Malta ortak üyedir); gelişmekte olan ülkelerin ortak üyeliği; tica­ret anlaşmalarıdır (örneğin, İsveç).
Topluluk büyüdükçe, değişmesi de kaçınıl­mazdır. 1957'de Roma Antlaşması imzalandı­ğında, II. Dünya Savaşı'nın anılan henüz canlıydı. Yeni bir savaşı önlemek için Avrupa devletlerinin bir araya getirilmesi düşüncesi devlet adamlan için ön plandaydı. Ama bu­gün ilerde ulaşılacak bir siyasal birlik düşün­cesinden, "Avrupa Birleşik Devletleri"nden artık daha az söz ediliyor. Günümüzde, Top­luluk sorunlan arasında, üyelerinin bazen birbirinden farklı olan amaçlanm, çatışmaya yol açmadan bağdaştırmak da vardır. Ortak tanm politikası anlaşmazlık nedenlerinden biridir. Çünkü, temelde çoğunluğu Fransız ve İtalyan olan küçük çiftçilere, ürünlerine yük­sek fiyat güvencesi vererek yardımcı olmak amacıyla çizilen bu politika, aynı zamanda daha büyük tanm birimlerini de özendirmiş­tir. Bunun sonucunda AET, bazen belli bir ürün türünü gereğinden çok fazla üretmiş, sonra da bunu dünya pazannda satamamıştır. Gazete ve televizyon muhabirlerinin söz et­tikleri "şarap gölleri" ya da "tereyağı tepe-leri"nin nedeni budur.
AET, çok içedönük olması ve kendi para sorunlarıyla çok fazla uğraşması yüzünden de eleştirilir. Bununla birlikte, denizaşın ülke­lerle ticari ve başka bağlantıları vardır. Özel­likle besin ve hammadde satan, gelişmek­te olan 60'ın üzerinde ülkeyle 1975, 1981 ve 1985 tarihli Lome antlaşmalan çerçevesinde, ticari bağlantı kurmuştur. Topluluk sanayi alanında ABD ve SSCB'den sonra gelir. Aynı zamanda dünyanın en büyük ticaret ve banka­cılık merkezlerinden biridir.
HipHopRocK - avatarı
HipHopRocK
Ziyaretçi
3 Mayıs 2009       Mesaj #6
HipHopRocK - avatarı
Ziyaretçi
Avrupa Birliği'nin Genişlemesi

  • 1957’de Roma Anlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu kuruldu. Kurucu altı Avrupa ülkesi Batı Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, İtalya, Lüksemburg'dan oluşuyordu. Aynı ülkeler 1952 tarihli AKÇT’nin de kurucusuydu.
  • 1969 Lahey Zirvesi'nde topluluğa katılma talebinde bulunan İngiltere, İrlanda, Norveç ve Danimarka’ya ilişkin müzakerelerin başlatılması kararı alındı.
  • 1972 yılında İngiltere, Danimarka ve İrlanda tam üye olarak topluluğa girdi. (Norveç’in katılım anlaşması adı geçen ülkede yapılan halk oylamasıyla reddedildi.) İlk genişleme süreci sona erdi.
  • Yunanistan 1976 yılındaki tam üyelik başvurusunu izleyerek 1981’te topluluğa katıldı. Yine 70’li yıllarda tam üyelik başvurusu yapan Portekiz ve İspanya’nın da 1985’te topluluğa katılmasıyla birlikte üye sayısı 12’ye yükseldi ve ikinci genişleme süreci tamamlandı.
  • Katılan herbir ülkeyle birlikte topluluk, siyâsetini, üye devletler arasında güç ve yetki dağılımlarını gözden geçirmek zorunda kaldı. Bu paralelde örneğin ikinci genişleme süreci, topluluğun anayasal yapısının değiştirilmesi görüşünü gündeme getirdi. İspanya ve Portekiz’in katılımı ile birlikte Avrupa Tek Pazarı üzerinde anlaşıldı. 1992 sonuna dek mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı hedeflendi.
  • Avrupa Topluluğu’na üye 12 devlet tarafından 1992’de imzalanan Maastricht Anlaşması, topluluğa kapsamlı değişiklikler getirdi; Avrupa Topluluğu üzerinde ve onu da kapsayan Avrupa Birliği bu anlaşmayla biçimlendirildi. Anlaşmanın getirdiği yeni boyutla birlikte 1995 yılında İsveç, Finlandiya ve Avusturya da topluluğa katıldı. Üye ülke sayısı 15’e ulaştı ve üçüncü genişleme süreci yaşandı.
  • Soğuk Savaş’ın sona ermesi beraberinde topluluğun stratejilerini yeniden gözden geçirmesini ve yeni strateji arayışlarına girmesini getirdi. Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri de topluluk gündemine girdi.
  • Avrupa Birliği, 1989 yılında Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine destek amaçlı bir mali çerçeve hazırladı. Bu ülkelere pazar ekonomisine geçişleri sürecinde verilecek kredilerin sağlanması için Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nı kurdu.
  • 1989-91 yılları arasında Polonya, Çekoslavakya, Bulgaristan, Romanya ve Macaristan ile ticaret ve işbirliği anlaşmaları yapıldı.
  • Ticaret ve işbirliği anlaşmalarının yetersiz kalması üzerine 1990 yılındaki Dublin Zirvesi’nin ardından Ortaklık Anlaşmaları gündeme geldi. 1991-95 yılları arasında 10 Avrupa ülkesi ile Ortaklık Anlaşması imzalandı. Bu anlaşmalar taraflar arasındaki yasal zemini oluşturdu.
  • Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine adaylık perspektifinin verilmesi ise Kopenhag Zirvesi ile gündeme geldi. 1993 tarihli Kopenhag Zirvesi’nin konuya ilişkin kararı şöyleydi:
  • AB’nin Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini içeren genişlemeye hazırlanma siyâseti kapsamında Avrupa Komisyonu bir rapor yayınladı. “Gündem 2000” başlıklı ve 1997 tarihli bu rapor, aday ülkelerle ilişkiler, bu ilişkilerin nasıl ve ne şekilde geliştirileceği ve genişlemenin etkileri ile ilgili ayrıntıları içeriyordu. Raporun yayınlandığı dönemde görüş bildiren Komisyon, hiçbir aday ülkenin bu ölçütleri tam olarak yerine getiremediğini vurguladı. Polonya, Slovenya, Çek Cumhuriyeti, Estonya ve Macaristan’ı orta vadede bu kriterlere ulaşabilecek beş ülke olarak belirledi. Diğer aday ülkeler konusunda ise katılım müzakerelerinin başlatılmasına ilişkin olarak olumsuz görüş belirtti.
  • 1997 Lüksemburg Zirvesi’nde aday ülkeler müzakerelere hazır olup olmadıkları noktasından hareketle birinci ve ikinci dalga ülkeler olarak sınıflandırıldı. Müzakerelere hazır olan ülkeler ilk dalgayı, diğerleri ise ikinci dalgayı oluşturdu. Komisyon ilk dalga ülkelerle tam üyelik müzakerelerine 1998’de başlanmasını önerdi. Ancak zirvede 10 Orta ve Doğu Avrupa ülkesinin yanı sıra Kıbrıs’ın AB üyeliği de teyit edildi. Ekim 1996’daki iktidar değişikliği nedeniyle üyelik başvurusunu geri çeken Malta ele alınmadı.
  • 1998’de 10 Orta Avrupa ülkesi ve Kıbrıs’ın adaylık süreci başlatıldı. Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Polonya ve Kıbrıs’ın üyelik görüşmeleri başladı. Malta AB adaylığını yeniledi.
  • 1999’da Berlin’de toplanan AB Zirvesi, Orta Avrupa ülkelerine verilen üyelik öncesi yardımların 2000 yılından itibaren iki katına çıkarılmasını kararlaştırdı.
  • Helsinki Zirvesi’nde Bulgaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Romanya ve Slovakya’yla üyelik görüşmelerine geçilmesi kararlaştırıldı ve Türkiye’nin adaylığı onaylandı.
  • 2000’de diğer 6 aday ülkeyle üyelik görüşmeleri başladı. Yaşanan görüş ayrılıklarına rağmen AB kurumlarını, sayısını iki katına çıkan üyelere hazırlamak amacıyla düzenlenen Nice Anlaşması sonuçlandırıldı. Pekçok alanda veto uygulaması çoğunluk oyu esasıyla değiştirildi.
  • Avrupa Komisyonu’nda her üye ülkenin tek bir Komisyon üyesiyle temsil edilmesi ve Avrupa Parlamentosu’nun sandalye sayısının 740’a çıkarılması kararlaştırıldı. Bakanlar Kurulu’ndaki oy dağılması, Türkiye dışında şimdiki ve gelecekteki aday ülkeler dikkate alınarak yeniden belirlendi.
  • 2001 Aralık ayında Laeken’deki zirvede 2004 yılına kadar birliğe üyeliğe hazır olacak 10 ülkenin adı açıklandı. Bunlar: Kıbrıs, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Polonya, Slovakya, Çek Cumhuriyeti ve Slovenya.
  • 1 Ocak 2002’de Avrupa tek para birimi Avro(Euro) tedavüle girdi.
  • 1 Mayıs 2004’te AB 10 yeni ülkeyi üyeliğe kabul etti. AB tarihinin en büyük genişleme hamlesi ardından birliğin üye sayısı 25’e yükseldi.
  • 29 Ekim 2004’te Avrupa Birliği liderleri, birliğin ilk anayasasını imzaladılar.
  • 8 Aralık 2004'te Romanya ile üyelik müzakereleri tamamlandı.
  • 1 Ocak 2007'de Bulgaristan ve Romanya Birliğe katıldı.

Enlargement of the European Union 77

Avrupa Birliği genişleme süreci

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
2 Haziran 2011       Mesaj #7
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Avrupa Birliği

Batı Avrupa ülkelerinin büyük bölümünü bir araya getiren ve bu ülkelerin ekonomik ve siyasal bütünleşmesini amaçlayan uluslararası birlik.

1957'de kurulan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET), 1967'de Avrupa Topluluğu'na (AT; 1980'lere değin Avrupa Toplulukları) dönüşmüş ve 1 Kasım 1993'te yürürlüğe giren Avrupa Birliği Antlaşması'yla (Maastricht Antlaşması) AB doğmuştur. AB'nin üç ana ayağı, Maastricht Antlaşması'yla birliğin ekonomik örgütlenmesi olarak yeniden tanımlanan AT, ortak dış politika ve güvenlik politikası, iç güvenlik ve hukuk alanlarında işbirliğidir. Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, İtalya ve Lüksemburg, topluluğun ilk üyeleriydi. Danimarka, İngiltere ve İrlanda 1973'te, Yunanistan 1981'de, Portekiz ve İspanya 1986'da topluluğa katıldılar. Danimarka'ya tam bağımlı bir devlet konumunda topluluk üyesi olan Grönland özerk bir devlete dönüştükten sonra 1985'te üyelikten çekildi. Eski Doğu Almanya 1991'de yeniden birleşen Almanya'nın parçası olarak toplulukla bütünleşti. Avusturya, Finlandiya ve İsveç 1995'te birlik üyesi oldu. Avrupa ortak pazarı ve birleşik Avrupa kavramları Batı Avrupa ülkeleri arasında II.Dünya Savaşı'ndan sonraki canlanma döneminde tartışılmaya başlandı. Bu ülkeler, katılımcı ülkelerin ekonomilerini bir ortak pazar çatısı altında kalkındırmak, aralarında yeni bir savaş çıkması kaygısını hafifletmek ve zamanla siyasal bir birlik oluşturmak amaçlarıyla 1955'te Sicilya'daki (İtalya) Messina kentinde bir araya geldiler. Mart 1957'de Roma'da imzalanan antlaşma ile AET kuruldu ve 1 Ocak 1958'de işlerlik kazandı. AET içinde ilk gümrük indirimi Ocak 1959'da uygulamaya koyuldu. Bu uygulama, üye devletler arasındaki ticaretin canlanmasını sağlamak bakımından çok başarılı oldu ve Temmuz 1968'de topluluk içi gümrük tarifelerinin tümü kaldırıldı. 1958'den gümrük birliğinin tamamlandığı 1968'e değin AET üyesi ülkeler arasındaki ticaret hacmi dört kat arttı.

Öte yandan, üye ülkelerin üye olmayan ülkelerden ithal ettiği mallara ortak gümrük vergileri uygulamasını öngören bir ortak tarife benimsendi. 1 Temmuz 1967'de AET'nin Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (ECSC) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (Euratom) ile birleşmesiyle Avrupa Toplulukları (AT) kuruldu. 1980'lerde "Avrupa Toplulukları" yerine "Avrupa Topluluğu" adı kullanılmaya başlandı. Liberal ticaret politikalarının başarısı, üye ülkeleri AT bünyesindeki bütünleşmelerini daha da derinleştirmeye yöneltti. 1991'de biri siyasal birlik, öbürü Ekonomik ve Parasal Birlik (EPB; Economic and Monetary Union-EMU) konularında olmak üzere iki "hükümetlerarası konferans" toplandı. Bu süreç, Aralık 1991'de imzalanan ve Kasım 1993'te yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması'yla sonuçlandı. AT'nin temel amaçlarından biri, üye ülkelerin ekonomilerini, ortak bir para birimi ve ortak bir merkez bankası temelinde, sınırlarıın tümüyle kalktığı bir tek pazarda bütünleştirmekti. AT bu doğrultuda üye devletlerin oybirliğiyle önemli adımlar attı. Döviz kurlarını düzenlemek ve üye ülkeler arasında parasal istikrarı sağlamak amacıyla, İngiltere, İspanya ve Portekiz dışındakı ülkelerin katılımıyla 1978'de Avrupa Para Sistemi (APS; European MoneySystem-EMS) oluşturuldu.

AB üyesi devletler, 1987'de Avrupa Tek Senedi'ni kabul ederek Batı Avrupa'da birleşik bir serbest ticaret pazarı oluşturmayı nihaî amaç olarak benimsediklerini ilân ettiler. Maastricht Antlaşması'nın getirdiği ekonomik düzenlemeler, bu süreci daha da ileriye götürdü. Antlaşma, Avrupa Para Birliği (APB; European Monetary Union-EMU) sürecinin aşamalarını belirledi. Bu plân uyarınca, birlik ölçeğinde tek para birimine geçişin hazırlıklarını yürütmek, merkez bankaları arasında işbirliğini ve para politikaları eşgüdümünü güçlendirmek amacıyla Avrupa Para Enstitüsü kuruldu ve 1Ocak 1994'te Almanya'nın Frankfurt am Main kentinde çalışmaya başladı. ABKonseyi, Aralık 1995'te, 1 Ocak 1999'da yürürlüğe giren ortak para biriminin adını "Euro" olarak belirledi. Haziran 1997'de de Maastricht Antlaşması'nın APB'yle ilgili hükümlerini ayrıntılandıran İstikrar ve Güvenlik Paktı'nı kabul etti. Birliğin devlet ve hükümet başkanları 2Mayıs 1998'de Belçika, Almanya, Avusturya, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İrlanda, İspanya, İtalya, Lüksemburg ve Portekiz'in 1Ocak 1999'da euro'ya geçiş için gerekli önkoşulları yerine getirdiklerini açıkladı. Tek para politikasını yürütmekten sorumlu Avrupa Merkez Bankası (AMB), 1Haziran 1998'de kuruldu ve Avrupa Para Enstitüsü'nün yerini aldı. 1Ocak 1999'da Euro'nun kullanıma girmesiyle birlikte, sisteme dahil 11 ülkenin ulusal paraları ile Euro arasındaki kurlar bir daha değişmemek üzere belirlendi ve AMB işlerlik kazandı. Orta ve Doğu Avrupa'da sosyalist rejimlerin yıkılmasından ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bu bölgelerdeki ülkelerin çoğu Batı Avrupa'yla bütünleşme yolunu seçtiler. Bu amaçla AB'yle önce ortak üyelik ilişkileri kurdular ve tam üyeliği amaçladıklarını açıkladılar. Bu gelişme karşısında AB de yeni bir genişleme stratejisi belirledi.

AB Konseyi'nin Haziran 1993'te Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da yaptığı doruk toplantısında, yeni genişleme sürecinde aday ülkelerin tam üyeliğe kabul edilebilmeleri için aranacak koşullar belirlendi.

"Kopenhag Kriterleri" olarak anılan bu koşullar üç grupta toplanıyordu:
1)Siyasal kriterler: Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, azınlıklara saygıyı ve azınlıkların korunmasını güvence altına alan istikrarlı kurumların varlığı,
2)Ekonomik kriterler:İşleyen bir piyasa ekonomisi ve AB bünyesindeki rekabet ortamına ve piyasa güçlerine uyum gösterme kapasitesi.
3)Üyelik yükümlülükleri siyasal, ekonomik ve parasal birliğin amaçlarını paylaşmak da içinde olmak üzere tam üyeliğin yükümlülüklerini üstlenme yeteneği.

Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinden Macaristan ve Polonya 1994'te, Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya ve Slovakya 1995'te, Çek Cumhuriyeti ve Slovenya 1996'da AB'ye tam üyelik için resmen başvuruda bulundular. Öte yandan Türkiye 1987'de, Kıbrıs Rum Yönetimi ise 1990'da birliğe tam üyelik başvurusunda bulunmuştu; buna karşılık Malta, 1990'da yaptığı tam üyelik başvurusunu 1996'da dondurdu. AB Konseyi, 12-13 Aralık 1997'de Lüksemburg'da yaptığı toplantıda, başvuru sahibi ülkelerden Türkiye dışındaki 11'inin birliğin genişleme programına dahil olduğunu açıklayarak adaylıklarını resmen onayladı. Aynı toplantıda Konsey, siyasal nitelikli Kopenhag kriterlerine uyumun aday ülkelerle tam üyelik müzakerelerinin başlatılması için önkoşul olduğunu belirtti ve bu çerçevede, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Kıbrıs Rum Yönetimi, Macaristan, Polonya ve Slovenya'yla ayrıntılı üyelik müzakerelerinin Mart 1998'de başlatılmasını kararlaştırdı.

AB Konseyi'nin 10-11 Aralık 1999'da Helsinki'de yaptığı toplantıda ise, Türkiye'nin ve üyelik başvurusunu 1998'de yenilemiş olan Malta'nın adaylık statüsü de onaylandı. Bu toplantıda, aday ülkelerden Bulgaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Romanya ve Slovakya'yla da ayrıntılı üyelik müzakerelerinin Şubat 2000'de başlatılması kararlaştırıldı. Ne var ki aday ülkelerden hiçbirinin 2004 yılından önce tam üyeliğe kabul edilmesi beklenmiyordu. Üye ülkelerin hükümetlerinden birer temsilcinin oluşturduğu Bakanlar Konseyi, AB'nin asıl karar organıdır (üye ülkeleri Bakanlar Konseyi'nde temsil eden bakanlar, Konsey'in gündemine göre değişir). Antlaşmaların, amaçlarına uygun olarak nasıl uygulanacağını ve üye devletlerin kendilerine özgü ekonomik politikalarının bu amaçlar doğrultusunda nasıl eşgüdümleneceğini Bakanlar Konseyi belirler. Üye devletlerin seçtiği 20 üyeden oluşan Avrupa Komisyonu'nun başlıca görevi, çeşitli birlik antlaşmalarının ve Bakanlar Konseyi'nin yürürlüğe koyduğu kuralların uygulanmasını sağlamaktır. Komisyon, Avrupa Parlamentosu'nun ve Bakanlar Konseyi'nin gündemine sunulan mevzuatın hazırlanmasına da katkıda bulunur. Bir yürütme organı olarak Komisyon, hem karar sürecinin başlatılmasından hem de kararların uygulanmasından sorumludur. Komisyonun çalışma merkezi Brüksel'dir. Türkiye-ABİlişkileri: Türkiye, ilk kez 31 Temmuz 1959'da bir ortaklık anlaşması yapmak amacıyla AET'ye başvurdu. Bu isteğe olumlu yanıt veren AET Bakanlar Konseyi, ön çalışma yapmak üzere Komisyon'u görevlendirdi. 27 Eylül 1959'da başlayan görüşmeler dört yıl sürdü. 12 Eylül 1963'te imzalanarak 1Aralık 1964'te yürürlüğe giren Ankara Antlaşması'yla ortaklık yönünde somut bir adım atılmış oldu. Ortaklığın temel amacı, taraflar arasında Gümrük Birliği'nin aşamalı biçimde gerçekleştirilmesi ve buna koşut olarak ekonomi politikalarının gitgide birbirine yaklaştırılmasıydı. Ankara Antlaşması'na göre, bu amaca üç dönemden geçerek ulaşılacaktı: Hazırlık dönemi, geçiş dönemi ve son dönem. Hazırlık dönemi, ilke olarak beş yıl sürecek, ama 11 yılı aşmamak üzere uzatılabilecekti. Türkiye bu dönemde, gelecekteki yükümlülüklerini üstlenebilecek duruma gelmek üzere, topluluğun da yardımıyla ekonomisini güçlendirmeye çalışacaktı. Geçiş döneminde, Gümrük Birliği'nin aşamalı olarak gerçekleştirilmesi ve tarafların ekonomi politikalarının yakınlaştırılması öngörülüyordu. Gümrük Birliği'ni izleyen son dönemde ise, tarafların ekonomi politikaları arasındaki uyum sağlanacaktı.

Ankara Antlaşması'yla oluşturulan kurumsal yapının temelini, ortaklık ilişkilerinin yürütülmesini ve gelişmesini sağlamakla görevli en yetkili organ olan Ortaklık Konseyi oluşturur. Türkiye ile AET üyesi ülkelerin ve AET Komisyonu'nun temsilcilerinden oluşan bu konseyde Türkiye ile AET'nin birer oyu vardır ve kararlar oybirliğiyle alınır. Ankara Antlaşması'nda, TBMM ile Avrupa Parlamentosu arasında işbirliği ve temasların sıklaştırılması da öngörülmüştü. Ortaklık Konseyi'nin 27Temmuz 1965'te aldığı kararla Türkiye-AET Karma Parlamento Komisyonu kuruldu. Ortaklığın demokratik denetim organı olan Karma Parlamento Komisyonu, TBMM ve Avrupa Parlamentosu'nun 18'er üyesinden oluşur ve yılda en az iki kez toplanır. Hazırlık dönemi sürecinde AET, o dönemde Türkiye'nin dört ana ihraç maddesi olan ve toplam ihracatının yüzde 40'ını oluşturan tütün, kuru üzüm, kuru incir ve fındık için gümrük indirimi sağladı. Ayrıca malî protokollerle Türkiye'ye malî yardımda bulundu. Hazırlık döneminin süresi sona ermeden, Türkiye'nin isteği üzerine 1967'de geçiş döneminin gerçekleşme koşullarını, yöntemlerini ve süresini belirlemek amacıyla görüşmeler başladı ve 23 Kasım 1970'te Katma Protokol imzalandı. Bu protokolün 1 Ocak 1973'te yürürlüğe girmesiyle de geçiş dönemi başladı.

Türkiye, Gümrük Birliği hedefi doğrultusunda 1973 ve 1976'da gümrük vergilerinde iki indirimi gerçekleştirdi. Öte yandan topluluk, sanayi sektörüne ilişkin olarak vergi indirimi yükümlülüğünü yerine getirdiyse de kendi tekstil sektörünün içinde bulunduğu güçlükleri öne sürerek ve Katma Protokol'ün ilgili maddelerine aykırı olarak Türkiye'den tekstil ürünleri ithalâtına miktar kısıtlamaları koydu. Türkiye'nin Katma Protokol'ün gözden geçirilmesi yönündeki talebinden sonuç alınamaması ve derinleşen ekonomik bunalım nedeniyle Aralık 1978'de Türkiye tek taraflı olarak AT'ye olan yükümlülüklerinin uygulanmasını süresiz olarak ertelediğini açıkladı. 12 Eylül askerî müdahalesinden sonra ise ilişkiler bu kez Türkiye'de demokratik parlamenter rejimin ortadan kalktığı gerekçesiyle AT tarafından donduruldu. Türkiye-AET ilişkileri 1983 sonrasında bir normalleşme sürecine girdiyse de özellikle Yunanistan'ın aleyhte tutumu nedeniyle ortaklık ilişkisi canlandırılamadı. 1981'de parafe edilen malî protokol de Yunanistan'ın vetosu nedeniyle uygulamaya konulamadı. AT'nin Türkiye çıkışlı tekstil ürünlerine, damping ya da sübvansiyon iddiasıyla gitgide artan sayıda soruşturma açması da ilişkilerdeki bir başka sorunu oluşturuyordu. Katma Protokol uyarınca 1986'da başlaması gereken işçilerin serbest dolaşımı konusunda da bir gelişme sağlanamadı. Ortaklık anlaşmasının işlemez hâle geldiğini göz önüne alan Türkiye, 14 Nisan 1987 tarihinde AT'ye tam üyelik başvurusunda bulundu. Bu başvuruyu incelemeye alan AT Komisyonu, 18 Aralık 1989'da görüşünü açıkladı. Komisyon değerlendirmesinde, AT ile Türkiye arasında gelişmişlik düzeyleri açısından ciddî fark olduğu, Türkiye'nin AT'nin ekonomik ve sosyal politikalarından doğan yükümlülükleri yerine getirmekte güçlüklerle karşılaşacağı, demokratik parlamenter düzen açısından Türkiye'nin AT normlarına yaklaşmakla birlikte insan hakları ve azınlıklar açısından bir demokraside bulunması gereken düzeye henüz ulaşmadığını belirtiyordu. Buna bağlı olarak Komisyon, Türkiye'nin AT üyeliğine "ehil" bir ülke olduğunu kaydetmekle birlikte, üyelik müzakerelerinin henüz başlatılamayacağı sonucuna varıyordu. AT-Türkiye Ortaklık Konseyi 8 Kasım 1993'teki toplantısında, topluluk ile Türkiye Gümrük Birliği'nin 1995'te işlerlik kazanması için gerekli çalışmaların başlatılmasını kararlaştırdı. Bunu izleyen dönemde Türkiye aşamalı olarak çeşitli mallarda gümrük indirimi uyguladı. Ortaklık Konseyi, 6 Mart 1995'teki toplantısında da Gümrük Birliği'nin son aşamasının yürürlüğe girmesini sağlamaya yönelik 66 maddelik bir protokolü kabul etti. Bu protokol uyarınca Türkiye ile AT arasında Gümrük Birliği 1 Ocak 1996'da işlerlik kazandı. AB Konseyi'nin Aralık 1997'deki Lüksemburg doruğunda alınan kararlarda Türkiye'nin birliğin genişleme sürecinin dışında tutulması, ikili ilişkilerde ağır bir bunalıma yol açtı. Türkiye, Lüksemburg doruğunun kararlarına tepki göstererek AB'yle siyasal diyalog sürecini durdurduğunu açıkladı ve Mart 1998'de Londra'da aday ülkelerin katılımıyla yapılacak hükümetlerarası konferansa katılması yönünde yapılan davete de uymayacağını bildirdi. Öte yandan, Lüksemburg kararlarının Yunanistan'ın tek taraflı etkisiyle alınmış olması, bazı üye ülkelerde de ciddî bir rahatsızlığa yol açtı.

AB Konseyi, Haziran 1998'deki Cardiff doruğunda, Komisyon'un Türkiye'yle ilişkilerin geliştirilmesine yönelik bir "Avrupa stratejisi" uygulanması yönündeki önerisini benimsedi. Ekim 1998'de Komisyon, bu strateji doğrultusunda Türkiye'ye yılda 50 milyon Euro tutarında yardım yapılması önerisinde bulundu. İzleyen dönemde Yunanistan da içinde olmak üzere AB üyelerinin Türkiye'ye yaklaşımında önemli değişiklikler oldu. AB Komisyonu, AB Konseyi'nin Helsinki doruğundan önce hazırladığı izleme raporunda Türkiye'nin siyasal kriterlere uyum konusunda attığı bazı adımlara ve bu yöndeki kararlılığına dikkat çekerek adaylık statüsünün onaylanmasını önerdi. Helsinki doruğunda AB Konseyi'nin Komisyon önerisi doğrultusunda Türkiye'yi de birliğin genişleme sürecine dahil etmesi, ilişkilerde yeni bir dönemi başlattı. Konsey kararlarında Türkiye'nin tam üyeliğinin diğer aday ülkelerle aynı ölçütler temelinde gerçekleşeceğinin vurgulanması, dolayısıyla Türkiye'nin tam üyeliği için ek bir önkoşul öngörülmemesi, Türkiye'nin AB'den beklentileri bakımından önemli bir aşamayı temsil ediyordu. Helsinki kararları, tüm üyelik müzakarelerinin başlatılmasını Türkiye'nin siyasal nitelikli Kopenhag kriterlerini tam olarak yerine getirmesine değin ertelemekle birlikte, Türkiye'yle siyasal diyaloğun yoğunlaştırılmasını, Türkiye'nin topluluk programlarına, kurumlarına ve diğer aday ülkelerle yapılan tam üyelik müzakerelerine katılabilmesini, Türkiye'nin topluluk mevzuatını benimsemesine yönelik ulusal bir programın oluşturulmasını ve Komisyon'un, Türkiye'ye tam üyelik öncesinde yapılacak malî yardımların eşgüdümünü sağlayacak tek bir program hazırlanmasını öngörüyordu.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi



Benzer Konular

13 Ekim 2006 / Misafir Siyasal Bilimler
28 Mayıs 2008 / Bia Turizm
20 Eylül 2015 / Misafir Soru-Cevap