Arama

Fenikeliler

Güncelleme: 11 Haziran 2012 Gösterim: 17.780 Cevap: 6
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Aralık 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Antik Çağın Tüccarları Fenikeliler

Sponsorlu Bağlantılar
Ad:  fenike01.jpg
Gösterim: 2669
Boyut:  60.8 KB
Dünya birçok yeniliği onlarla tanıdı. İlk camı onlar yaptı; modern alfabenin kökenlerini ortaya atan yine onlardı. Denizde yıldızlara bakarak yönlerini tayin eder, uzak diyarlara yelken açarlardı.
Onlar Fenikelilerdi.
Fenikelilerin kendilerine verdikleri adın ne olduğu tam olarak bilinmesede "Kenaani" (Akad dilinde Kinahna), yani "Kenanlılar" adını kullandıkları düşünülüyor. "Kenaani" sözcüğü İbranice'de tüccar anlamına geliyor. Bu da Fenikelileri iyi betimleyen bir sözcük.

Ad:  fenike02.jpg
Gösterim: 2078
Boyut:  35.7 KB

Samilerin yaşadıkları alan Kilikya'dan Kızıldeniz'e, Akdeniz'den Suriye bozkırlarına kadar uzanıyordu. İnsanlarla uygarlıkların birbiri içinde eridiği bir pota olarak nitelendirilebilecek bu topraklara MÖ 3. binyılın sonlarında yerleşmiş olan Samiler, Kenan'ın ilk halkı sayılabilir. Kenanlılar, sınırları Asi ve Ürdün ırmaklarıyla Akdeniz tarafından çizilen bir bölgede, denize yakın yaşıyorlardı. Amurrular olarak adlandırılan halksa Kuzey Suriye'de yaşıyordu. Göçebe Sami ırkından gelen Arami-ler, MÖ 1200'den başlayarak bölgeye yavaş yavaş sızdı. Bunu Ege'den saldıran denizci halkların yoğun ve şiddetli akınları izledi. Bir sonraki yüzyılda geriye kalan Kenanlılar kıyı şeridine yerleşti: Bunlar Fenikelilerdi.
Fenikelilerin başlıca kentleri Gebal (Yunanca Byblos: bugün el-Cübeyl), Sidon (bugün Sayda). Tsor ya da Tire (Yunanca: Tyros: bugün Sur) ve Beerot'du (Yunanca Berytos. bugün Beyrut). Güneyde Filistfler (Deniz Halklarının bir kolu) yerleştikleri bölgeye kendi adlarını verdiler: Filistin, yani Filistî Ülkesi. Aramilerse doğuda Lübnan Dağı'na kadar olan bölgede küçük krallıklar kurdular. İbraniler, İsrailoğulları, Yahudiler gibi halklar. Filistin denen bu ülkede Milattan Önce ilk bin yılda yaşayan halklardı.

Ad:  fenike03.jpg
Gösterim: 3872
Boyut:  12.0 KB

Kenan ülkesi dönemin büyük güçleri arasında stratejik bir öneme sahipti. Burada kurulan kentlerden Ugarit. özel konumu sayesinde kozmopolit ve zengin bir kent bir ticaret kavşağı haline gelmişti. Ugarit'in yeniden keşfedilmesi 20. yüzyılda gerçekleşti. Arkeologlar 1929'da Suriye'nin kuzey kıyısında bulunan Ras Şamra'da o zamana değin bilinmeyen bir kenti gün ışığına çıkarıyorlardı. Antikçağdaki adı Ugarit olan bu kent. neredevse 6000 kilometrekare'ye ulaşan ve içinde 100'e yakın kasabayla köy bulunan bir araziye hakim durumdaydı. Burada MÖ 8. binyılda bir köy kurulmuştu. Bu köyün yerini MÖ 3. binyıla doğru bir kent almıştı. En güzel konutların, Tanrı Baal ile Tann Dagan'a adanan büyük tapınakların ve yaklaşık bir hektarlık alan kaplayan krallık sarayının inşa edildiği MÖ 15. yüzyıl, kentin en parlak dönemi oldu. Kenan diline yakın bir lehçeyle konuşan Samilerin yaşadığı Ugarit kenti Mısırlı. Hitit Hurri. Mezopotamyalı tüccar, memur ve askerlerin yollarının kesiştiği bir ticaret alanıydı. Bu site bağımsızlığına sahip değildi. Bütün Kenan siteleri gibi zamanın dev imparatorlukları arasında sıkışmış, hepsine bağlılık bildirmişti. Ugarit. MÖ 1299'da Kadeş'te II. Ramses'le karşı karşıya gelen Hitit kralı Muvattali'ye asker sağlamış, fakat aynı dönemde kendi surları içinde yaşayan Mısırlıları rahatsız etmekten de kaçınmıştı. Ticaretteki usta manevralarıyla bu alanda ne denli becerikli olduğunu gösteriyordu Ugaritliler. Akdeniz'in tüm ürünleri, ihraç edilen Lübnan kerestesi, denizcilerin dönüşte getirdiği maden cevherleri, köleler bu kentten geçiyordu. Kendine özgü bir alfabe geliştiren bu kentte, Doğu'da konuşulan bütün dillerde yazılır, bilim adamları Sümer metinlerini kopya eder, yazıcılar Kenan ülkesinin mitolojik ve edebi metinlerini Ugarit diline aktarırdı.

Ad:  fenike04.jpg
Gösterim: 3931
Boyut:  30.5 KB

Kenan Uygarlığı MÖ 12. yüzyıldan itibaren Akdeniz kıyılarında yaşamaya başlamıştı. Kuzeyde Ugarit yok olmuş, bu arada Filistîler, Karmel Dağı'mn güneyine yerleşmişti. İkisinin arasında. Fenike'nin kıyı kentleri olan Arados. Biblos, Sur ve Sidon'un birbirini izlediği Suriye koridoru bulunuyordu. Bu siteler uzun zamandır ticaretle uğraşıyorlardı. Girit-Miken uygarlığının deniz gücünün yok olması, Fenikelilerin yayılmalarını kolaylaştırdı. Fenikeliler denizlere açıldı ve 8. yüzyılda Yunan seferlerinin başlamasına kadar rakipsiz kaldılar. Atlas Okyanusu'na kadar ulaşan bu seferler, ticaret amacıyla yapılıyordu. Böylelikle batı keşfedilmiş, uğrak ticaret limanları kurulmuş, ileride bağımsızlaşacak yeni siteler doğmuştu.
Fenikeliler için ticaret ve keşif aynı anlama geliyordu neredeyse. Keşfettikleri her bölge, gittikleri her yer. kurdukları her yerleşim birimi ticareti daha iyi yürütmek içindi aynı zamanda. Adalara, vadilere ad veriyorlardı. Bu adlara bakarak bir ülkede ne gibi zenginlikler olduğunu anlamak mümkündü. Bakır Adası denen Kıbrıs'tan bakır getirilirdi. Malakit Yarımadası'nda (bugünkü Sina Yarımadası) malakit denen yeşil bakır taşı çıkarılırdı. Şimdi Toros Dağları dediğimiz Gümüş Dağları'ndan gümüş elde edilirdi. Yeni dünyaların kapılan açılıyordu insanların önünde. Keşfedilen her bölge, bulunan her maden, beraberinde yenilikleri de getiriyordu. Maden filizleri eritilerek maden baltaya dönüştürülüyor, baltayla gemi yapılıyor, gemilerle denizlere açılarak bilinmeyen ülkelere gidiliyordu. Fenikeliler. Lübnan dağlarının eteklerindeki yüz yıllık ulu sedir ağaçlarını kesiyor, gemi ustaları keskin baltalarla ağaç gövdelerini yontuyorlardı. Ağaç gövdesinden kesilen uzunca bir kiriş, gerilen ipe göre tesviye edildikten sonra kirişe, belkemiğine kaburga geçirir gibi tahtalar yerleştirilirdi. En üste de kaburgaları bağlamak için bir güverte döşenirdi. Geminin arka kısmı balık kuyruğu, burun kısmı da kuş başı şeklinde yapılırdı. Fenikelileri bilinmeyen dünyalara götürecek garip "hayvan" işte buydu. Gemiye verdikleri bu şekille ustalar, "sudayken balık gibi yüzsün ve batmasın, dalgaların üzerinde de kuş gibi uçsun" demek ister gibiydiler. Geminin en arkasına bir de özene bezene insana benzer bir figür yerleştirilirdi. Bu, küçük Çekiç Tanrısı Puam'dı. Uzun deniz yolculuklarında onu götürmemek olmazdı: çünkü Malakit Yarımadası'nın karanlık maden ocaklarından filiz çıkarmaya yardım eden. gemi yapmayı öğreten, gemi ustalarına işlerinde yardım eden oydu. Puam'ın yardımı olmadan işler yürümezdi. Geminin arkasına oturtulan bu tanrı, kendi yarattığı gemiyi her gittiği yerde korurdu. Dünyanın bilinmeyen bölgelerine giden denizcilerin bu korumaya gerçekten gereksinimleri vardı.
Fenikeliler bilinmeyen denizlerde yol aldıkça yeni yerler keşfediyorlardı. Okyanusun kapılarına kadar giderek gördükleri Cebelitarık kayalarına Melkart'ın Sütunları adını vermişlerdi. Melkart bir Fenike tanrısıydı. Fenikeliler Tire kentinin surlarını onun ördüğünü sanırlardı. Kimse daha ötelere gitmeye cesaret etmesin diye, denizden okyanusa çıkılan yerdeki bu sütunları o dikmişti. "Durun!" der gibiydi Melkart denizcilere. "Daha ileri gitmeyin! Yurdunuzdan zaten çok uzaktasınız, hiç olmazsa burada, dünyanın sonunda durun."

Ad:  fenike06.jpg
Gösterim: 1534
Boyut:  4.9 KB

Denizciler yüzyıllar boyunca bu yasağı çiğnemeye cesaret edemediler. Melkart Sütunları'nın arkasında görünen uçsuz bucaksız okyanus korkunçtu. Fakat bilinmeyen ülkelerin servetleri, tüccarlar için çekiciydi. Küreklerle donatılmış gemilerle sonunda okyanusa açılmaya cesaret etti Fenikeliler. Kalay Adası denen İngiltere'ye. Kehribar Kıyısı denen Baltık ülkelerine kadar gidiyorlardı artık. Denizciler dünyanın sınırlannı sürekli daha ileri taşıyorlardı; yine de kıyı şeridini izliyor, açık denize çıkmaya korkuyorlardı. Açık denizde insan yolunu kolayca kaybedebilirdi. Karayla deniz iki ayrı dünyaydı. Lübnan Dağları'nda yolcular, daha önce açılmış olan izlerden yürür, baltalarla sedir ağaçları arasında açılmış bulunan izleri takip ederlerdi; Arabistan Çölü'nde eski bir konak yerinde bir kül yığını bulunabilirdi; kervan yolunda kapkacak kırıntıları, koyun ve deve kemikleri göze çarpabilirdi; taşlar bile konuşur, yolun bulunmasına yardım ederlerdi. Yer, binlerce işaretle insana yol gösterir, insan da bu işaretlere bakarak dünyayı kolayca dolaşabilirdi. Oysa durum denizde tümüyle farklıydı. Denizde bütün dalgalar birbirine benzerdi. Altta mavi deniz, üstte mavi gök varken insan yolunu kolaylıkla kaybedebilirdi. Denize bakmak faydasızdı: asıl bakılması gereken yer. yukarısıydı. Denizciler artık başlarını gökyüzüne kaldırıp, yollarının işaretlerini yıldızlar arasında aramaya başlamışlardı. Gündüzleri Güneş'i izlemek mümkündü, geceleriyse Küçük Ayı, kuzeye giden yolu gösteriyordu. Küçük Ayı, Fenikelilere göre karada da denizde de yolcuların izleyebileceği güvenilir bir "araba"ydı.
Ticareti yapılan yalnızca kap-kacak, köle ya da kumaş değildi. Ülkeler arasında kültür alışverişi de söz konusuydu. Resimyazı. Mısır'dan Fenike'ye. Fenike'den de Yunanistan'a geçerken değişikliğe uğramış, harflere dönüşmüştü. Harfler ve rakamlar Fenikeliler için çok önemliydi. Her Fenike gemisinde not alan. hesap tutan, okur-yazar bir adam bulunurdu: çünkü dönüşte gemi ve mal sahibine inceden inceye hesap vermek gerekiyordu.
Böylece Fenike gemileriyle Asya'dan Avrupa'ya keskin Filistin şarapları ya da erguvanı Sidon hitanları (bir çeşit gömlek) yanısıra, dünyanın ilk alfabelerinden biri de gidiyordu. Fenike alfabesi tüccarlar aracılığıyla Akdeniz'in her yerine yayılmıştı. Yunan alfabesinin, dolayısıyla da bütün batı alfabelerinin. Fenike alfabesinden türediği sanılıyor. Fenike alfabesinde tamamı sessiz. 22 harf bulunuyor ve yazı sağdan sola doğru yazılıyordu. Fenike dilindeki "galer" (kadırga benzeri bir gemi), "vino" (şarap), "hiton" gibi sözcükler değişerek varlıklarını sürdürmüş olup. dünya dillerindeki yerini bugün bile korumaktadırlar.
Fenikeliler için ticaret her zaman kolay değildi: zaman zaman tehlikelerle karşılaşıldığı olurdu. Denizciler bilmedikleri kıyılara yanaştıklarında buraya keşifçiler gönderilirdi. Denizaşırı ülkelerden gelen bu denizcilerin, ev sahipleri tarafından sık sık mızrak ve okla karşılandıkları olurdu. Ancak böyle durumlardan ders almışlardı. Önce kıyıya yanaşır, mallarını kıyıya bırakır ve bir ateş yakarlardı. Sonra gemilerine döner ve denize açılırlardı. Dumanı gören ev sahipleri, bırakılan armağanları alır, misafirlere bu sefer kendi armağanlarını bırakırlardı. Böylece insanlar birbirlerini görmeksizin "karşılaşırlardı".
Ad:  fenike08.jpg
Gösterim: 1577
Boyut:  11.1 KB
Fenike alfabesi dünyanın ilk alfabelerinden biriydi. Tüccarlar hesap yapmak için yazıya gereksinim duyuyorlardı.

Fenike Kolonileri

Akdeniz'in Kuzey Afrika kıyılarının büyük bölümü MÖ 1. binyılda doğu Akdeniz'de bulunan Tire ve Sidon gibi Fenike kentlerinin koloniler kurmasıyla yerleşime açıldı. Fenikelilerin amaçları kendilerine yerleşecek topraklar bulmak değildi. Kolonilerin başlangıçtaki amacı İspanya'yla Fenike kentleri arasında ticaret bağını güçlendirecek ara yerleşmeler kurmaktı. Başka bir deyişle koloniler konak yerleri gibi düşünülüyordu. İspanya gümüş ve kalay bakımından oldukça zengindi: bu da Fenikeli tüccarların ilgisini çekiyordu. İspanya'ya Kuzey Afrika sahillerini izleyerek gitmek mümkündü. Bu yolu izlemek istemeyenler içinse ikinci bir yol vardı: Kıbrıs, Girit, Sicilya, Sardinya'dan geçip Balear Adaları'na ulaşan bir yol.
Fenikeliler genelde ticaretle uğraşan bir halktı; ne var ki nüfus bakımından kalabalık sayılmazlardı. Kolonileri elde tutacak ve ticaret ilişkilerini sürdürecek kadar çok insana sahip değillerdi. Bu nedenle ellerinde kolay tutabilecekleri, saldırılara karşı korunaklı adaları, ya da denize çıkıntı yapan burunları yerleşim için seçmişlerdi. Bu koloniler arasında Kartaca en büyük ve en güçlü koloni haline gelecekti.
Kartacalılar, tarihte adlan Romalılarla birlikte anılan bir halk oldu. Kökenleri Fenikeliler olan Kartaca'nın nasıl kurulduğu söylencelerde şöyle anlatılıyor: Fenike Prensesi Elyssa, kendi ülkesini kurmak üzere yanına aldığı, Fenike'nin en yakışıklı 50 küsur erkeğiyle denize açılır. Bugünkü Kıbrıs adasında bir geceyarısı mola vermek için durduklarında, adet olduğu üzere çırılçıplak denize giren Kıbrıslı kadınların arasında bulurlar kendilerini. En güzel kadınlardan yaklaşık ellisini yanlarına alarak bugünkü Kartaca (Kart Hadast - Yeni Kent) kentine varırlar ve ülkelerini bu verimli topraklara kurarlar. Kartaca. Fenikelilerin kurduğu en zengin kolonilerden biri olur. Sicilya'yı. Sardunya Adası'nı bile içine alır. Bu zenginlik ve güç. bir yandan Roma İmparatorluğu'nün iştahını kabartırken bir yandan da "Çizme"nin insanlarını korkutur. Bu yüzden iki ülke arasında, 150 yıl içinde 3 büyük savaş yaşanır (Pön Savaşları). En sonunda kazanan Roma olur, ve koca Kartaca yakılıp yıkılır. Aristokratların seçimle göreve getirdiği Kartaca Kralı'nın ülkesi yok olur..

Ad:  fenike09.jpg
Gösterim: 1727
Boyut:  24.1 KB

Bazı kaynaklarda en eski Fenike kolonisi olarak Gades'in (Bugünkü Cadiz) MÖ 1110'da, Utica'nın MÖ 1101'de, Kartaca'nın MÖ 814'te kurulduğunu söyleyen tarihçiler vardır. Buna karşın bazı tarihçilere göre de. Fenikeliler MÖ 8. yüzyıldan önce batıya yönelmemişlerdi. Yunan kolonilerinin tersine Fenike kolonileri uzun süre Fenike'ye bağlı kaldılar. İçlerinde yalnızca Kartaca, coğrafi art alanının uygun olması nedeniyle bağımsız bir güç haline dönüşmüş ve ileri çıkmıştı. Bazı Yunan yerleşmecilerin Sicilya'ya yerleşmesi ve burada güçlenmeye başlaması. Kartacalıları endişelendiriyordu. Adanın batısında kurulan Motya ve Panormus (Bugünkü Palermo) kentleri Yunan kolonileriydi. Fenikeliler Sicilya'nın bir süre sonra tümüyle ellerinden çıkmasından korktular. Böyle bir durumda Sardunya Adası da kaybedilebilir ve Kartaca kenti Afrika'ya sıkışıp kalırdı. Kartaca, Yunan tehdidinden kurtulmak için Etrüsk kentleriyle anlaşarak onların yardımıyla İspanya'yla Yunanistan'ın bağını kesti. İspanya büyük olanaklar sunuyordu Fenike'nin önünde. Değerli madenler açısından çok zengin olan bu koloniden gelen gümüşlerle Fenikeliler. Asur kralına vergilerini verebilmişlerdi. MÖ 700'lü yıllarda İspanya'dan Fenike kentlerine o kadar çok gümüş akışı olmuştu ki, Ortadoğu'da gümüşün değeri düşmüştü.
Fenike ticareti, büyük ölçüde Tire ve Biblos gibi kentlerdeki aile şirketlerinin, gemi sahiplerinin ve onların diğer ülkelerdeki temsilcileri üzerinden yürütülürdü. Yapılan kazılarda ele geçirilen mezar buluntularından ticaretin boyutları anlaşılabiliyor. Şarap küpleri, altın eşyalar buralarda bulunan eşyalar arasında. Ayrıca Balear adalarından Cadiz'e kadar olan bölgede yer alan deniz üsleri, tuzlanmış balık, boya ve tekstil ürünlerinin ticaretinin yürütüldüğü önemli merkezlerdi. Bu bölgedeki birçok koloni yerleşkesi günümüze dek varlığını sürdürdü. Abdera (Adra), Baria (Villaricos). Carmona (Carmo). Gades (Cadiz), Malaca (Malağa) Kartacalıların kurduğu en önemli koloni kentleriydi. Eivessa (İbiza), tuz, yün, boya ve balık üretimiyle dikkatleri üzerine çekiyordu. Bir başka Kartaca kolonisi olan Carthago Nova (Cartagena). Romalılarla yapılan Pön Savaşları sırasında kurulmuştu. Cenova, Marsilya gibi kentler de başlangıçta Fenikelilerin ticaret amacıyla kurduğu ileri karakollardan başka bir şey değildi. Fenikelilerin varlığı yalnızca kuzey Afrika ve Batı Akdeniz'le sınırlı değildi.
Fenikelilerin, ticaret kolonilerini Küçük Asya'ya da yaydığı biliniyor. Doğu Kilikya bölgesindeki Samal (Zincirli Höyük). Toros Dağlan'ndaki Kara-tepe, Anadolu'daki başlıca Fenike yerleşimleri. Fenikelilerin kuzeye doğru, yayılmayı sürdürdüğü ve Karadeniz kıyılarında da yerleştiği biliniyor. M.Ö. 521 yıllarında Fenikeliler Karadeniz'e geçtikten sonra. Kızılırmak ağzına gelerek Bafra ve çevresine yerleşmişlerdi. Irmağın denize açıldığı yer geniş olduğundan gemiciler buraya rahatlıkla girebilmiş. Fenikeliler ırmağın ağzına ticaret evleri kurmuşlardı. Eskiden bu civarda iki büyük koy varmış; bunlardan birine Kumcağız, diğerine de Kumboğaz denirmiş. Fenikeliler bu koylara "farya", kurdukları ticaret evlerine de "bafra" ismini vermişler. Bafra isminin bu kelimeden gelmiş olduğu sanılıyor.
Bir başka koloni olan Kıbrıs Adası'na MÖ 9. yüzyılda yerleşir Fenikeliler. Adanın zengin bakır yataklarıdır ilgilerini çeken. Malta. Sicilya gibi adalarsa doğal zenginliklerinden çok. İspanya üzerinde bir uğrak noktası olmalarından önem kazanmışlardır.
Ticaretle uğraşan Fenikeliler. Kartaca kolonisi dışında önemli bir askeri güç olmadılar hiç bir zaman. Bölgelerindeki büyük güçlere vergi ödeyerek bağımsızlıklarını sürdürmeye çalıştılar. Hitit, Mısır, Asur gibi büyük krallıkların denetimi altında uzun yıllar geçirdiler. MÖ 538'de Fenike, Pers egemenliğine girdi. Bir kara imparatorluğu olan Persler Fenike gemilerinden askeri amaçlarla yararlandılar. Pers hakimiyetiyse Büyük İskender'in gelişiyle son buldu. MÖ 65 yılından sonra Roma İmparatorluğu Fenike'yi Suriye vilayetinin bir parçası ilan etti. Aradus, Sidon, Sur gibi kentler özerkliklerini bir süre daha sürdürdülerse de Roma işgali Fenikelilerin tarih sayfasından çekilmesi demek oldu.

Kaynak: haberbilgi.com
Gökhan Tok. TÜBİTAK Bilim ve Teknik, Şubat 2001. Sayfa: 90-94

x
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ocak 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Suriye ve bugünkü Lübnan kıyılarına yerleşmiş olan İlkçağ halkıdır. Milattan önce III. binyılda Akdeniz'in doğu kıyısına yerleşen Fenikeliler, buğday ve zeytinyağı üreten mükemmel çiftçilerdi. Kurdukları şehirler (Sur, Sidon, Biblos, Ugarit), zamanla büyük limanlara dönüşmüştü. Yaşadıkları dar kıyı şeridinden denize yönelmişler, gemiler yaparak serüvenlere atılmışlardı.

Sponsorlu Bağlantılar
Gemici ve Tacirler

Fenikeliler astronomi bilgilerinden yararlanarak, üç yüzyıl boyunca Akdeniz'i enine boyuna dolaştılar, Kıbrıs'ta (orada bakır buldular), Girit'te, Sicilya ve Sardinya'da ticari koloniler kurdular. İspanya'ya kadar gittiler, Cebelitarık Boğazı'ndan aşıp Fas'a, hattâ Kamerun'a vardılar. M. Ö. IX. yy.da hızla gelişerek, Roma'ya rakip olacak Kartaca şehrini de Fenikeliler kurdular.

İşlenmiş bronzu, fildişini, seramiği, doğu camını ve özellikle lal renginde bir deniz kabuklusundan elde edilen boyayla boyanmış kumaşları her yörede tanıttılar. Siteleri çok zengin oldu, ama aynı krallar tarafından yönetilen bu siteler, birleşmeyi bilemediler ve M.Ö. VI. yy.da Perslere boyun eğmek zorunda kaldılar.

Fenikelilerin dini Yunan ve Roma inanışlarını, tapınışlarını etkiledi. Fenikeliler, tanrı Baal'e genç çocukları kurban eder, böylelikle denizlerde onun himayesini sağlamağa çalışırlardı. Güzel tapınaklar yapar, heykel yontar ve kuyumculuğu iyi bilirlerdi. Batılılara çok şey öğretmişler, özellikle alfabeyi de onlar icat etmişlerdi.

Fenike Dini

Doğa güçlerine, Bereket Tanrıçası Aştart'a, Dağlar Tanrısı Hodad'a, Gök Tanrısı Baal'e, vahşi bir yerde veya açıkhava tapmağında tanınırlardı Dikili bir taş, bir kazık veya bir ağaçla temsil edilen ilâhlara bazen bir çocuk kurban ederlerdi.

fenike1 fenike2

(Solda) Bereket ve Analık Tanrıçası Aştart'ı tasvir eden, oyma fildişi bir kabartma. Louvre Müzesi, Paris.

(Sağda) Fenikelilerde kuyumculuk sanatı: «Biblon Hazinesi»nden yer yer altın varakla kaplanmış, bronz heykelcikler (M.Ö. XVII. yy.). Beyrut Müzesi.

fenike3

Biblos sitesinin yıkıntıları. Önemli bir dini merkez olan Biblos, aynı zamanda Lübnan'ın kerestesini ve Kafkasya'nın bakırını ihraç eden büyük bir ticaret kentiydi.



Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ocak 2007       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
FENIKELILER
Dünya birçok yeniligi onlarla tanidi. Ilk cami onlar yapti; modern alfabenin kökenlerini ortaya atan yine onlardi. Denizde yildizlara bakarak yönlerini tayin eder, uzak diyarlara yelken açarlardi. Onlar Fenikelilerdi (Gökhan Tok. TÜBITAK Bilim ve Teknik, Subat 2001. Sayfa: 90-94) Fenikelilerin kendilerine verdikleri adin ne oldugu tam olarak bilinmesede "Kenaani" (Akad dilinde Kinahna), yani "Kenanlilar" adini kullandiklari düsünülüyor. "Kenaani" sözcügü Ibranicede tüccar anlamina geliyor. Bu da Fenikelileri iyi betimleyen bir sözcük. Samilerin yasadiklari alan Kilikyadan Kizildenize, Akdenizden Suriye bozkirlarina kadar uzaniyordu. Insanlarla uygarliklarin birbiri içinde eridigi bir pota olarak nitelendirilebilecek bu topraklara MÖ 3. binyilin sonlarinda yerlesmis olan Samiler, Kenanin ilk halki sayilabilir. Kenanlilar, sinirlari Asi ve Ürdün irmaklariyla Akdeniz tarafindan çizilen bir bölgede, denize yakin yasiyorlardi. Amurrular olarak adlandirilan halksa Kuzey Suriyede yasiyordu. Göçebe Sami irkindan gelen Arami-ler, MÖ 1200den baslayarak bölgeye yavas yavas sizdi. Bunu Egeden saldiran denizci halklarin yogun ve siddetli akinlari izledi. Bir sonraki yüzyilda geriye kalan Kenanlilar kiyi seridine yerlesti: Bunlar Fenikelilerdi. Fenikelilerin baslica kentleri Gebal (Yunanca Byblos: bugün el-Cübeyl), Sidon (bugün Sayda). Tsor ya da Tire (Yunanca: Tyros: bugün Sur) ve Beerotdu (Yunanca Berytos. bugün Beyrut). Güneyde Filistfler (Deniz Halklarinin bir kolu) yerlestikleri bölgeye kendi adlarini verdiler: Filistin, yani Filistî Ülkesi. Aramilerse doguda Lübnan Dagina kadar olan bölgede küçük kralliklar kurdular. Ibraniler, Israilogullari, Yahudiler gibi halklar. Filistin denen bu ülkede Milattan Önce ilk bin yilda yasayan halklardi. Kenan ülkesi dönemin büyük güçleri arasinda stratejik bir öneme sahipti. Burada kurulan kentlerden Ugarit. özel konumu sayesinde kozmopolit ve zengin bir kent bir ticaret kavsagi haline gelmisti.

FENİKE MEDENİYETİ
Lübnan dağları ile Akdeniz sahili arasındaki bölgede yaşamışlar gemicilik ve ticarette gelişmiş bir medeniyettir.
* Doğu Akdeniz ve batı Afrika sahillerinde ticaret kolonileri kurdular. Doğu ve Batı medeniyetlerinin kaynaşmasında TAŞIYICI bir rol oynadılar.
* Mezopotamya Çivi yazısından ve Mısır Hiyeroglifinden etkilenerek HARF YAZISI'nı (alfabe) buldular.

NOT: Fenikeliler'in 22 harften oluşan yazıları, Yunanlılara, onlardan da Romalılara geçerek
bugünkü LATİN alfabesini oluşturmuştur.

* CAM'ı icat etmişler, Fildişi işlemeciliğinde ileri gitmişlerdir.
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
17 Ekim 2008       Mesaj #4
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
FENİKE, bugün Ortadoğu'da Suriye ve Lüb­nan'ın bir parçası olan topraklarda kurulmuş eski bir ülkeydi. Fenikeliler Sami kabileleri arasında denizcilikle uğraşan tek topluluktu. Akdeniz'i aşıp, "Fferakles Sütunları" denen bugünkü Cebelitarık Boğazı'nı geçerek Atlas Okyanusu'nun kuzeyine çıktıkları ve Afrika' nin çevresini ilk kez onların dolaştığı söylenir. Ticarette çok başarılı oldukları için, deniz yoluyla Mısır ve Mezopotamya'nın eski uy­garlıkları ile Akdeniz'in güçlü genç devletleri arasında bağlantı sağladılar.
Fenikeliler denizcilikten başka, bugün ta­nınmayacak duruma gelmiş ama Lübnan kıyı­larında hâlâ ayakta duran Sur ve Sayda kentlerini de kurdular. Bu iki kentten daha yenisi olan Sur, eskiden bir ada üzerine kuruluydu ve karaya geçitlerle ya da denizin doldurulmasıyla yapılmış yollarla bağlanıyor­du. Afrika'nın kuzey kıyısındaki Kartaca ken­tini de Fenikeliler'in soyundan gelenler kur­muştu.

Fenikeliler her sözcük için bir işaret kul­lanmak yerine alfabe kullanan ilk halklardan biridir. Bunun böyle olmasına karşın, Fenike-liler'den az sayıda yazılı belge kalmıştır. Uzun bir süre haklarındaki bütün bilgi başka halkla­rın yazılarından, örneğin Kutsal Kitap'ın Eski Ahit'inden, Yunanlı tarihçi Herodot ve şair Homeros'tan, Kartaca konusunda ise Romalı tarihçilerden öğrenildi. Ayrıca arkeologlar, Fenike üstüne bilgi veren Mısır belgelerini keşfetmenin yanı sıra Ugarit'te ve Lübnan'da Cebel'de kazılar yaparak Fenike evlerini ve mezarlarını ortaya çıkardılar.
Fenikeliler'e ilişkin ilk kesin bilgi, Mısırlılar'ın işgaline uğradıkları" İÖ 1600 tarihlerine rastlar. Bundan sonraki iki yüzyıl boyunca Mısır'ın Fenike üzerindeki egemenliği sür­müştür. İÖ 14. yüzyılın ortalarından İÖ 9. yüzyılda Asur İmparatorluğu'nun yükselişine kadar Fenike bağımsız bir ülke oldu. Önde gelen kent Sur'du ve İÖ 969-936 yıllan arasında hüküm süren Kral Hiram Hz. Süley­man'a, Kudüs Tapınağı'nın yapımı için "iste­diği kadar sedir ve çam ağacı" sağlamış, ticaret seferlerinin yürütülmesi için onunla işbirliğine girmişti.

Bundan sonra Asurlular bir süre Fenike'ye egemen oldular ve Fenike kentlerini vergi ödemeye zorladılar. Sur kenti ise İÖ 574'te Nabukadnezar tarafından ele geçirilinceye kadar dayandı. Daha sonra İÖ 538'de Sur ve Sayda savaşmaksızın Pers egemenliği altına girdi.
Persler'in egemenliğinde bir süre sessiz kalan Fenikeliler, Persler'le birlikte Salamis Savaşı'nda Yunanlılar'a karşı savaştılar. İÖ 333'te Pers Kralı III. Darius Büyük İsken­der'e yenilince, Sur kenti dışında bütün Fenike kentleri teslim oldu. İskender kenti yedi ayda ele geçirdi; onu izleyen krallar, İÖ 64'te Suriye ile birlikte Roma'nın bir eyaleti olun­caya kadar, Fenike'ye egemen oldular. Bu tarihten başlayarak Roma İmparatorluğu içinde eriyen Fenikeliler ayrı bir halk olmak­tan çıktılar.

İsrailoğullan peygamberi Hezekiel Kutsal Kitap'ta, Sur kentindeki Fenikeliler'in güçleri­nin doruğundayken altın, gümüş, demir, ka­lay, fildişi, abanoz, zümrüt, mercan, akik, şarap, baharat, bal, keten, at, katır, kuzu, keçi ve köle ticareti yaptığını anlatır. Fenike
liler'in sattıkları başlıca ürünler sedir, çam kerestesi, ince keten, Sayda nakış işleri, şarap, metal eşya, cam, sırlı seramik, tuz ve kurutulmuş balıktı. Fenikeliler, Sur firfiri adı verilen çok değerli mor bir boya elde edilen deniz salyangozunu bulmak için Ege kıyılarına seferler düzenlerdi.

Sur'dan sonra Sicilya, Sardinya, Korsika, Kıbrıs ve Afrika'nın kuzeyinde, İspanya'da Sevilla yakınlarında yerleşim merkezleri kur­dular; tüm Akdeniz kıyıları boyunca yayıl­dılar.
Fenikeliler'in en büyük tanrısı, tanrıların babası sayılan El idi. El'in karısı olan deniz tanrıçası Aşera tanrıların anasıydı. Fenikeli­ler'in büyük tanrılarından biri olan Molek'e çocuklar kurban edilirdi. Babilliler'in İştar'ı-na benzeyen tanrıça Astarte bu ailenin en önemli üyelerinden biriydi. Sur kenti, yan tanrı yarı insan Melkart'ın koruması altın­daydı.
22 harften oluşan Fenike alfabesi sonradan Yunanlılar'ca da benimsendi ve batı dillerinde kullanılan alfabenin temeli oldu.

MsxLabs & Temel Britannica
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
16 Haziran 2010       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Fenikeliler :
  • Lübnan dağları ile Akdeniz arasına yerleşmişlerdir.
  • Ticarette ilerlemişlerdir
  • Akdenizin her tarafında ilk kez ticaret kolonileri kurmuşlardır. (Kar düşüncesiyle) (Yunanlılar yurt düşüncesiyle)
  • Harf yazısını bulmuşlardır. (İlk alfabe)
  • Fenikeliler ilk kez cam, dokuma, boyacılık örnekleri vermişler­dir.
  • Mimaride çok önemli varlık gösteremediler.

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
13 Temmuz 2011       Mesaj #6
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Fenikeliler

İ.Ö. 28. yüzyıla doğru doğudan gelerek, bugünkü Lübnan ve Suriye'nin kıyı şeridine yerleşmiş, Sami ırkından bir kavim.

Tarihlerinin başlangıcı efsaneye dayanan bu halkın nereden geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Arkeolojik bulgular, Fenikelilerin yerli halkla karışarak, kıyıda ve adalarda birçok liman kenti kurduklarını göstermektedir. Başlıcaları Sur, Sayda, Beritos, Biblos, Ugarit olan bu kentlerden biri zaman zaman öbürleri üzerinde üstünlük sağladıysa da, Fenikeliler arasında hiçbir zaman siyasal bir birlik kurulamadı.

Tarihlerinin ilk döneminde Mısırlıların etkisinde kaldılar, bu etki İ.Ö. 2. bin yıldan sonra siyasal egemenliğe dönüştü. Fenikeliler İ.Ö. 12. yüzyılda Mısır egemenliğinden kurtularak İ.Ö. 7. yüzyıla kadar en parlak dönemlerini yaşadılar. İ.Ö. 9. yüzyılda Tunus'ta Fenike kent devletlerinin en güçlüsü olan Kartaca kuruldu. İ.Ö. 7. yüzyılda Asurluların istilâsına uğradılar. Bu tarihten sonra Fenike uygarlığının çöküş dönemi başladı. Zaman zaman yabancı kavimlerin (Persler, Araplar, Ermeniler, Romalılar) istilâsına ya da talanına uğrayarak, zaman zaman da kendi aralarında savaşarak İ.Ö. 1. yüzyıla kadar varlıklarını sürdürdüler. Bu tarihten sonra Roma'nın Suriye eyaleti sınırları içinde kaldılar ve bundan böyle "Suriyeli" olarak anıldılar.

Fenikeliler denizci bir kavimdi. Akdeniz'de denizcilik açısından sürekli bir etkin güç olmalarına karşın, bu etkinlik siyasal ya da askerî olmaktan çok, ticarî yöndeydi. Fenikeliler tarihleri boyunca ticaretle, özellikle deniz ticaretiyle uğraştılar. Doğudan gelen mallar Fenike liman kentlerine iniyor, buradan gemilere yüklenip çeşitli Avrupa ve Akdeniz limanlarına götürülüyor, oralardan alınan mallar da başka yerlere taşınıyordu. Fenike dini çeşitli komşu kavimlerin dinlerinin etkisinde kalmış, biri Bereket ve Kadınlık Tanrıçası İştar, öbürü Işık ve Gök Tanrısı Haddad adında iki temel tanrısı olan bir dindi. Ayrıca her kentin bir tanrı ya da tanrıçası vardı.

Güzel sanatlarda Mısır, Mezopotamya, Mitanni, Hitit ve Girit sanatlarının etkisinde kalmakla beraber, özgün bir sanat yarattılar. Mimarlık, kabartma sanatı, bronz ve fildişi işçiliğinde önemli yapıtlar verdiler. Şehircilik de gelişmişti. Mezarlarını önce evlerinin altına yaptılar, sonra kayaları oyup toplu mezarlar yaparak, kabartmalar ve çeşitli eşyalarla süslediler. Ölülerini mumyalıyorlardı. Fenikelilerin uygarlığa en büyük katkıları ise kuşkusuz, yarattıkları alfabedir. 22 harften oluşan bu alfabe Fenikelilerin ticarî gelişmelerine yardımcı olduğu gibi, Yunan ve değişerek günümüze kadar gelen ve bugün hemen hemen bütün dünyanın kullandığı Lâtin alfabesinin kökeni oldu. Ayrıca maden para ve camı bulanlar da Fenikeliler'dir.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
11 Haziran 2012       Mesaj #7
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Fenikeliler

Lübnan dağları ile Akdeniz sahili arasındaki bölgede yasamıslar gemicilik ve ticarette gelismis bir
medeniyettir. Doğu Akdeniz ve batı Afrika sahillerinde ticaret kolonileri kurdular. Doğu ve Batı
medeniyetlerinin kaynaşmasında taşıyıcı bir rol oynadılar. Mezopotamya Çivi yazısından ve Mısır Hiyeroglifinden etkilenerek Harf Yazısı'nı (alfabe) buldular.

Not:Fenikeliler'in 22 harften olusan yazıları, Yunanlılara, onlardan da Romalılara geçerek bugünkü LATİN alfabesini olusturmustur. CAM'ı icat etmisler, Fildisi islemeciliğinde ileri gitmişlerdir.

In science we trust.

Benzer Konular

31 Aralık 2013 / Ziyaretçi Cevaplanmış
26 Ocak 2007 / Misafir Din/İlahiyat