Arama

Allah'ın Sıfatları

Güncelleme: 6 Haziran 2013 Gösterim: 3.176 Cevap: 1
Bachata - avatarı
Bachata
Ziyaretçi
6 Haziran 2013       Mesaj #1
Bachata - avatarı
Ziyaretçi
Zati Sıfatlar Nedir?
MsXLabs & Dini Kavramlar Sözlüğü
Sponsorlu Bağlantılar

Zâtî sıfatlar; Allah'ın zatını niteleyen sıfatlardır. Bunlar; "vücut", "kıdem", "bekâ", "vahdâniyet", "muhâlefetün lilhavâdis" ve "kıyâm binefsihî" olmak üzere altı tanedir.

Vücut; Allah'ın zâtî sıfatlarından biridir, Allah'ın vâr olması demektir. Allah vardır, varlığı kendiliğindendir, yani Allah yaratılmış değildir. Her şeyi O yaratmıştır, O olmasaydı hiçbir şey olmazdı. Allah'ın dışındaki hiçbir varlık kendiliğinden meydana gelmemiştir, hepsi Allah'ın yaratmasıyla var olmuştur, hayatlarını Allah'ın lütfu ve keremiyle devam ettirmektedirler. Mesela insanların ve hayvanların gıda maddelerine, suya, temiz havaya ve güneş enerjisine ihtiyaçları vardır. Allah ise böyle değildir. O, varlığını devam ettirebilmesi için hiçbir şeye muhtaç değildir. Diğer varlıkların muhtaç oldukları şeyleri de yaratan O'dur. Yüce Allah vardır, varlığında asla şüphe yoktur. Aklını, mantığını ve muhâkeme gücünü kullanan, gökleri, yıldızları, yeri, bitkileri, hayvanları, ormanları, meyveleri ve daha nice varlıkları düşünen insan, bütün bunları yaratan, onları yöneten bir varlığın olduğunu anlar. Şu anlamdaki âyetler insanları Allah'ın varlığı konusunda düşünmeye davet etmektedir: "Deveye bakmıyorlar mı nasıl yaratılmıştır? Göğe bakmıyorlar mı nasıl yükseltilmiştir?? Dağlara bakmıyorlar mı nasıl dikilmişlerdir? Yeryüzüne bakmıyorlar mı nasıl yayılmıştır?" (Ğaşiye, 17-20) Kâinatta vâr olan her şey O'nun varlığına delalet etmektedir. (bk. Rûm, 30/20-24) Kıdem; Allah'ın varlığını niteleyen, O'nu tanıtan zâtî sıfatlardan biridir.

Kıdem, Allah'ın varlığının evveli ve başlangıcının bulunmaması, Allah'ın ezelî ve kadîm olması demektir. Bu sıfat, Allah'ın yaratılmamış olduğunu, O'nun yok olduğu hiçbir zamanın bulunmadığını ifade eder. Çünkü zamanı ve mekanı yaratan da Allah'tır. Allah'ın dışındaki bütün varlıkların sözgelimi güneşin, ayın, dünyanın, yıldızların, gezegenlerin, insanların, hayvanların, bitkilerin bir evveli, bir başlangıcı, yaratıldıkları ve var olmaya başladıkları bir zamanları vardır. Çünkü bu varlıklar önceleri yok iken sonradan Allah'ın yaratmasıyla var olmuşlardır. Halbuki Allah böyle değildir. O'nun varlığının evveli ve başlangıcı yoktur. Çünkü O, varlığı zorunlu varlıktır. Geriye doğru ne kadar gidilirse gidilsin O'nun bulunmadığı bir zaman düşünülemez. Allah'ın varlığının bir başlangıcının bulunması, O'nun yaratılmış olması anlamına gelir ki bu Allah için muhaldir, çünkü yaratılmış olan ilah olamaz. Allah yaratılmış değildir, ezelîdir, kadimdir. İşte Allah'ın kıdem sıfatı bu anlamdadır.

Bekâ, Allah'ın zâtî sıfatlarından biridir. Allah bâkîdir, ebedîdir, sonsuzdur, ölümsüzdür ve varlığının sonu yok demektir. Sonlu olmak, ölümlü olmak, bir gün yok olmak, yaratılmış varlıkların özelliğidir. Kâinatta gördüğümüz ve görmediğimiz, küçük ve büyük bütün varlıklar sonludur, ölümlüdür, bir gün yok olacaklardır. Allah ise böyle değildir. O, yaratılmadığı için fâni, sonlu ve ölümlü değildir. O, varlığı zorunlu varlıktır, sonsuz hayat sahibidir. "Her canlı ölecek" O, ebedî olarak kalacaktır. Rahman sûresinin "Yeryüzünde (ve âlemde) bulunan her canlı fanidir, yok olacaktır, ancak azamet ve ikram sahibi Rabb'inin zâtı bâki kalacaktır" anlamındaki 26-27. âyetleri ile İhlas sûresi Allah'ın bu sıfatlarını ifade etmektedir.

Vahdâniyet, Allah'ın zâtî sıfatlarından biridir. Allah'ın bir ve tek olması demektir. Allah; zatında, sıfatlarında ve işlerinde tektir, eşi, benzeri ve ortağı yoktur. İhlâs sûresinin "De ki O Allah bir, tektir" anlamındaki âyeti Allah'ın bu sıfatını ifade etmektedir. Her şeyi yaratan, yaşatan ve rızık veren Allah'tır. O, tek yaratıcı, tek mabût ve tek ilahtır. Bütün peygamberler, O'nun vahdâniyetini, tekliğini anlatmışlardır: "(Ey Peygamberim!) Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, `şüphesiz benden başka hiçbir ilah yoktur, öyleyse bana ibadet edin' diye vahyetmişizdir" (Enbiya, 25) ânlamındaki âyet, bu gerçeği ifade etmektedir. İslâm dinin tevhît dîni olması, Allah'ın tek ilah ve tek mabut olması esasına dayanır. O'ndan başka ilah kabul etmek, çok tanrıcılık şirktir, Allah'a ortaklar koşmaktır. Şirk ise en büyük zulüm, en büyük günahtır. Kur'ân baştan sona Allah'ın birliğini anlatan âyetlerle doludur: "Eğer yerde ve göklerde Allah'tan başka ilahlar olsaydı, kesinlikle yerin ve göklerin düzeni bozulurdu" (Hac, 22) ânlamındaki âyet Allah'ın vahdâniyet sıfatını anlatmaktadır. Allah'ın tek olması, îman esaslarından biridir. Mümin olabilmek için sadece Allah'ın varlığını kabul etmek yetmez, Allah'ın varlığı ile birlikte tek ilah, tek mabut ve tek yaratıcı olduğuna ve Kur'ân'da bildirilen bütün nitelerine îman etmek gerekir. Muhâlefetün lilhavâdis, Allah'ın yaratıklardan hiç birine benzememesi demektir. Biz, Allah'ı nasıl düşünürsek düşünelim O, bizim düşündüğümüzden, aklımıza, hayalimize ve hatırımıza gelen şeylerden farklıdır, başkadır, hiçbirine benzemez. Çünkü bizim Allah'ı benzetmek istediğimiz şeylerin hepsi yaratılmış, ölümlü, muhtaç ve âciz varlıklardır. Halbuki Allah, yaratılmış, âciz, muhtaç ve ölümlü bir varlık olmadığı gibi cisim, cevher ve araz da değildir. O samettir, hiçbir şeye muhtaç değildir, her şey O'na muhtaçtır, ezelî ve ebedîdir.

Allah; zatı, sıfatları ve fiilleriyle hiçbir yaratığa benzemez. Mesela insanların gücü, görme, işitme ve bilme gibi yetenekleri vardır. Allah'ın da gücü, görmesi, işitmesi ve bilmesi vardır. Ancak insanların gücü, görmesi, işitmesi ve bilmesi Allah'ın gücü, görmesi, işitmesi ve bilmesine benzemez. Allah'ın her şeye gücü yeter, insanların ise her şeye gücü yetmez. Onlara görme yeteneğini veren de Allah'tır. Allah her şeyi görür, insanlar her şeyi göremez, onlara görme organı veren de Allah'tır. Allah her şeyi işitir, en gizli olan sesleri de işitir. İnsanlar ise her sözü işitemezler, ancak belirli frekanstaki sesleri işitebilirler. Allah her şeyi bilir, O'nun ilminden hariç hiçbir şey yoktur. İnsanlar ise her şeyi bilemezler, bilgileri sınırlıdır. Mesela gaybı, geleceği bilemezler. Allah ise geçmişi de geleceği de bilir. Dolayısıyla ne zatı ne de sıfatları itibariyle Allah hiçbir şeye benzemez. "O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işiten, hakkıyla görendir. Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Dilediğine rızkı bol verir ve dilediğinden kısar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir" (Şûrâ, 42/11-12) anlamındaki âyet, Allah'ın bu sıfatını ifade etmektedir. Kıyam binefsihî, Allah'ın varlığının kendiliğinden olması, başkaları tarafından var edilmemiş, yaratılmamış ve doğmamış olması demektir. Her şeyi yaratan O'dur, O haliktır, yegane yaratıcıdır, ama O, yaratılmış değildir.Yaratılmış varlıklar, varlıklarını sürdürebilmeleri için, Allah'a muhtaçtırlar. Allah ise hiç bir şeye muhtaç değildir. Zaman ve mekandan münezzehtir. Zamanı da mekanı da diğer varlıkları da yaratan O'dur.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
6 Haziran 2013       Mesaj #2
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Allah'ın Sıfatları
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

Her Müslümanın, Allah'ın bütün kemâl sıfatlarına sahip, noksan sıfatların hepsinden de uzak olduğuna inanması farzdır.

Tenzihi ve Selbi Sıfatlar
  • Vücûd
  • Kıdem
  • Beka
  • Muhalefetün lil-havâdis
  • Kıyam Bi-nefsihî
  • Vahdaniyet
Zati ve Subuti Sıfatlar
  • Hayât
  • İlim
  • İrâde
  • Kudret
  • Tekvin
  • Sem' ve Basar
  • Kelâm
Tenzihi ve Selbi Sıfatlar
  • Vücûd
Bu sıfat, Allah Teâlâ'nın vâr olduğunu ifâde eder. Allah Teâlâ'nın varlığı başka bir varlığa bağlı olmayıp, zâtının îcabıdır. Yani vücûdu, zâtıyla kaimdir ve zâtının vâcib bir sıfatıdır. Bu sebeble Hak Teâlâ'ya Vâcibü'l-Vücûd denilmiştir. Bâzı Kelâm âlimleri, Vücûd sıfatına, sıfat-ı nefsiyye adını vermişlerdir. Vücûd'un zıddı olan adem (yok olma) Allah Teâlâ hakkında muhaldir. Allah'ın yok olduğunu iddiâ etmek, kâinatı ve içindeki varlıkları inkâr etmeyi gerektirir. Çünkü her şey'i yaratan ve vâr eden O'dur.
  • Kıdem
Kıdem, Allah Teâlâ'nın varlığının başlangıcı olmaması demektir. Allah Teâlâ kadîmdir, ezelîdir. Yani önce yok iken sonradan vâr olmuş değildir. Geçmişe doğru ne kadar gidilirse gidilsin, Cenâb-ı Hakk'ın vâr olmadığı bir an, bir zaman, tasavvur edilemez. Aslında zaman ve mekânı yaratan da O'dur. Allah Teâlâ zaman ve mekân kayıtlarından münezzeh, ezelî ve kadîm bir Zât-ı Zülcelâldir. Kıdem'in zıddı olan hudûs (sonradan olma, belli bir zamanda yaratılma) Allah Teâlâ hakkında muhaldir.
  • Beka
Beka, Allah Teâlâ'nın varlığının sonu olmaması, daima var bulunması demektir. Allah Teâlâ'nın varlığının başlangıcı olmadığı gibi, sonu ve nihayeti de yoktur. O hem kadîm ve ezelî, hem de bâki ve ebedîdir. Zâten kıdemi sâbit olan bir varlığın, bekası da vâcib olur. Beka'nın zıddı fena, yani, bir sonu olmaktır. Bu ise, Allah Teâlâ hakkında muhaldir.
  • Muhafeletün lil-Havâdis
Allah'ın, sonradan vücud bulan varlıklara benzememesi demektir. Allah Teâlâ ne zâtında, ne de sıfatlarında kendi yarattığı varlıklara benzemez. Biz Allah'ı nasıl düşünürsek düşünelim, O, hâtır ve hayâlimize gelenlerin hepsinden başkadır. Çünkü hâtıra gelenlerin hepsi hâdis, yani, sonradan yaratılmış, yok iken vâr edilmiş şeylerdir. Allah Teâlâ ise, vücûdu vâcib, kadîm ve bâkî, her şeyden müstağnî, her türlü noksandan uzak, bütün kemâl sıfatlara sahip olan İlâhî ve mukaddes bir zâtdır. Şübhe yok ki, böyle yüce bir Zât, önce yok iken sonra vâr olan, bil'âhare tekrar zeval bulan varlıklara benzemez. Nitekim Cenâb-ı Hak kendi zâtını Kur'ân-ı Kerîm'de: arapça var. "Onun "Hak Teâlâ'nın) benzeri yoktur. O, her şey'i işitici ve görücüdür" (Şûra 11) sözleriyle tavsif etmiştir. Peygamber Efendimiz de (asm) bu mânayı te'yiden: "Her ne ki senin aklına geliyor, işte Allah Teâlâ onun gayrısıdır" buyurmuştur.
  • Kıyam Bi-nefsihî
Allah Teâlâ'nın, başka bir varlığa ve hiçbir mekâna muhtaç olmadan zâtı ile kaim olması demektir. Mevcudatın hepsi, sonradan vücuda gelmiştir. Bu sebeble de bir Yaradana ve bir mekâna muhtaçdırlar. Buna mukabil her şeyin yaratıcısı olan Allah Teâlâ'nın vücûdu, zâtının gereğidir ve varlığı hiçbir şey'e muhtaç değildir. Şayet Allah da vâr olabilmek için başka bir varlığa muhtaç olsa idi, O da mahlûk olur ve her şey'in Hâlikı ve başlangıcı olmazdı. Halbuki O, her şey'in Hâlikı ve yaratıcısıdır. O'ndan başka her şey mahlûktur. Hâlık ise, mahlûkuna asla muhtaç olmaz.
  • Vahdaniyet
Vahdaniyet, Allah'ın bir olması demektir. Vahdaniyet, Allah Teâlâ'nın kemal sıfatlarının en önemlisidir. Çünkü bu sıfat, Allah Teâlâ'nın zâtında, sıfatlarında, fiillerinde bir olduğunu; saltanat ve icraatında ortaksız bulunduğunu ifade etmektedir.

Zati ve Subuti Sıfatlar
  • Hayât
Cenâb-ı Hakk'ın hayat sâhibi olması, hayat sıfatiyle muttasıf bulunması demektir. Cenâb-ı Hak hakkında vâcib olan bu sıfat, mahlûkatta görülen ve maddenin ruh ile birleşmesinden doğan geçici ve maddî bir hayat olmayıp ezelî ve ebedîdir. Bütün hayatların kaynağı olan hakikî hayattır. Hayat sıfatı, İlim, İrâde, Kudret gibi kemâl sıfatlariyle yakından ilgilidir. Bu sıfatların sâhibi bir zâtın, hayat sâhibi olması zarurîdir. Çünkü ölü bir varlığın ilim, irade ve kudret gibi kemâlâtın sâhibi olacağı düşünülemez. Bunun içindir ki, hayat sıfatını, Cenâb-ı Hakk'ın ilim, irade ve kudret gibi sıfatlarla vasıflanmasını sağlayan ezelî bir sıfattır, diye târif etmişlerdir. Hayat sıfatının zıddı memât, yani, ölü olmaktır. Bu ise Allah hakkında muhaldir.
  • İlim
Allah Teâlâ'nın her şey'i bilmesi, ilminin her şey'i kuşatması demektir. Bu âlemi en güzel şekilde, en mükemmel bir nizâm üzere yaratan ve onu idare eden Zât-ı Akdes'in, yarattığı varlığı en ince teferruatına kadar bilmesi gerekir. Zira hakikatı, faydası, lüzum ve hikmeti bilinmeyen bir şey, nasıl yaratılabilir? O halde yaratıcının bir şey'i yaratabilmesi için, evvelâ ilim sâhibi olması, sonra o ilmin icablarına göre yaratması şarttır. Bundan başka, îman ve sâlih amel sâhiplerini mükâfatlandırmak, isyan eden ve kötü yolda olanları da cezalandırmak, ancak bu kimselerin yaptıklarını bütün teferruatı ile bilmekle mümkündür. İlmin zıddı cehil, gaflet ve unutkanlıktır. Bütün bunlar Hak Teâlâ hakkında muhaldir.
  • İrâde
Allah'ın bir şey'in şöyle olup da böyle olmamasını dilemesi; her şey'i dilediği gibi tayin ve tesbit etmesi demektir. Allah Teâlâ kâmil bir irâde sahibidir. Bu kâinatı ezelî olan irâdesine uygun olarak yaratımştır. Bu kâinatta olmuş ve olacak her şey Allah'ın dilemesi ve irâde etmesiyle olmuş veya olacaktır. O'nun her dilediği mutlaka olur, dilemediği de asla vücûd bulmaz. Bu hususta Kur'an'da:
"Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmederse (yani onu dilerse) ona ancak 'ol' der, o da oluverir" (Âl-i İmrân, 47) buyrulur.
Hadîs-i şerîfte de: "Allah'ın dilediği oldu, dilemediği de olmadı" denilmiştir. İrâde sıfatından başka meşîet adında müstakil bir sıfat yoktur.
  • Kudret
Kudret, Hak Teâlâ'nın varlıklar üzerinde irâde ve ilmine uygun olarak te'sir ve tasarruf etmesi, her şey'i yapmağa ve yaratmaya gücü yetmesi demektir. Allah Teâlâ'nın sonsuz bir kudret sahibi olduğuna ve her şey'e kadir bulunduğuna, görmekte olduğumuz şu kâinat ve ihtiva ettiği güzellik ve şaşmaz nizam en büyük delildir.
  • Tekvin
Tekvin; îcad ve yaratma demektir. Tekvin'i mâdum (yok) olan bir şey'i yokluktan çıkarmak, vücûda getirmek diye îzah etmişlerdir. Tekvin, Ehl-i Sünnet'in iki hak itikadî mezhebinden biri olan Mâtüridîlere göre, ilim, irade ve kudret sıfatından ayrı bir sıfattır. Yine Mâtüridîlere göre, Hak Teâlâ'nın yaratmak, rızık ve nimet vermek, azâb vermek, diriltmek, öldürmek gibi bütün fiilleri, tekvin sıfatına râcidir. Onun eser ve tecellîsi sayılır. Bunlara sıfat-ı fi'liyye (fiilî sıfatlar) da denilir. Kudret ve tekvin, birer kemal sıfatı olup zıdları olan acz, Allah hakkında muhaldir. Eş'arîlere göre ise: Allah'ın tekvin sıfatı diye ayrı, müstakil bir sıfatı yoktur. Tekvin, kudret sıfatının makdûrata (yaratılması takdîr edilmiş şeylere) yaratma ânında taallûkundan ibarettir. Yani tekvin, kudret sıfatı içinde itibarî bir vasıf olmaktadır. Allah Teâlâ'ya Mükevvin isminin verilmesi, O'na, kudret sıfatından ayrı, Tekvin adında bir sıfatın isnâd edilmesini gerektirmez. İcad etmek, yaratmak, bilfiil vücuda getirmek, Hak Teâlâ'nın Kudret sıfatıyla olur. Mâtüridîler Tekvin sıfatını Kudret sıfatından ayrı bir sıfat kabûl ettiklerinden, zâtî ve sübûtî sıfatları 8 olarak sayarlar. Eş'arîlere göre ise bu sıfatlar 7'dir (Sıfât-ı Seb'a).
  • Sem've Basar
Allah'ın her şey'i işitip, her işi görmesi demektir. Sem' ve basar sıfatları da Allah'ın ezelî ve ebedî kemâl sıfatlarındandır. Allah'ın işitip görmesine, uzaklık - yakınlık, gizlilik - açıklık, karanlık - aydınlık gibi mefhumlar bir engel teşkil edemezler. O, içimizdeki fısıltıları, kalbden ve gönülden yaptığımız duaları işitir. Hikmetine uygun şekilde karşılık verir. Hak Teâlâ'nın Semî' ve Basîr, yani, her şey'i en iyi işitici ve en iyi görücü olduğu, Kur'ân-ı Kerîm'de defalarca zikredilmiştir. Sem' ve Basar sıfatları birer kemâl sıfatı olduğundan, zıdları olan a'mâlık (görmemek) ve sağırlık (işitmemek) Zât-ı Bârî hakkında muhal olan noksan vasıflardandır.
  • Kelâm
Allah Teâlâ'nın harfe ve sese muhtaç olmadan konuşması demektir. Allah Teâlâ'nın kelâm, yani, söyleme, konuşma sıfatı vardır. Bu sıfat ezelî ve ebedîdir. Bu sebeble Allah'a Mütekellim denilir. Kur'ân-ı Kerîm'e de Kelâmullah tabir edilir. Allah'ın peygamberlerine bildirdiği vahiyler, onlara verdiği İlâhî kitablar, mahlûkatına gönderdiği ilhamlar, hep O'nun Kelâm sıfatının bir tecellîsidir.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
theMira

Benzer Konular

2 Mayıs 2014 / asi_melek Soru-Cevap
28 Kasım 2012 / erenege Cevaplanmış
21 Kasım 2013 / Misafir Soru-Cevap
26 Kasım 2011 / Misafir Soru-Cevap