Arama

Kanun-u Esasi (Kanun-u Esasî)

Güncelleme: 31 Temmuz 2012 Gösterim: 11.421 Cevap: 5
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Eylül 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kanun-u Esasi (Kanun-u Esasî)
Osmanlı Devletinde, Sultan İkinci Abdülhamid Hanın emriyle 28 kişilik bir heyet tarafından hazırlanıp, 23 Aralık 1876’da kabul ve ilan edilen anayasa özelliğindeki kanun. Devletin şeklini, çatısını, devlet içindeki teşrî (yasama), icra (yürütme), kaza (yargı) kuvvetlerinin birbiriyle münasebetini, bunların hangi organlar vasıtasıyla kullanıldığını ve ayrıca ferdin devlete karşı olan hak ve görevlerini tayin eden Kanun-u Esasî, 12 kısım ve 121 maddeden ibarettir.
Osmanlı Devleti bir İslâm devleti olduğu için, İslâm hukukuna göre hazırlanmış, anayasa özelliğini taşıyan kanunnâmelerle idare ediliyordu. Kanunnâmelerin dışında, 1808’de Sened-i İttifak, 1839’da Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu adıyla bilinen Tanzimat Fermanı ve 1856’da Islahat Fermanı gibi, anayasa özelliği taşımayan siyasî belgeler çıkarıldı. Bu belgeler siyasî olup, genelde Hıristiyan Avrupa devletlerinin baskısıyla, Osmanlı ülkesindeki gayrimüslim tebaaya daha fazla hak ve imtiyaz verilmesi için düzenlendi.
Tanzimat döneminden itibaren, tahsil için Avrupa’ya gönderilen şahıslar, batı kültürüyle temasa geçtiler. Fransız İhtilali'nin ortaya koyduğu liberal fikirlerin etkisinde kalan gençler, bu fikirleri Osmanlı ülkesinde yaymaya çalıştılar. Osmanlı Devletinin siyasî yapısını değiştirmek için kurulan ve Avrupa devletlerinden destek gören Yeni Osmanlılar Cemiyeti, meşrutiyet idaresinin kurulması için, içeride ve dışarıda faaliyet gösterdi. Batı rejim ve müesseselerine hayran olan Midhat Paşa'nın da dahil olduğu Yeni Osmanlılar Cemiyetine mensup kimseler, başta padişah Sultan Abdülaziz Han olmak üzere, yüksek devlet makamlarında bulunan bazı şahsiyetler aleyhinde tertiplere giriştiler. Yürütülen bu çalışmalar ve tertipler neticesinde Mahmud Nedim Paşa sadrazamlıktan alınıp yerine Mütercim Rüşdü Paşa getirildi. Hüseyin Avni Paşa da Seraskerliğe (Genel Kurmay Başkanlığı) tayin oldu. Kabinede değişiklik yapılarak Hayrullah Efendi Şeyhülislâmlığa getirildi. Midhat Paşa ve arkadaşları, kurdukları türlü hile ve tuzaklarla, 30 Mayıs 1876’da Sultan Abdülaziz Hanı tahttan indirdiler ve Topkapı Sarayı'na hapsettiler. Yerine de Beşinci Murad Hanı geçirdiler. 4 Haziran 1876’da, Sultan Abdülaziz Hanı, Fer’iye Sarayında, bir suikastla şehit ettiler. Sultan Beşinci Murad Han, bu işkenceli ölümü işitince, üzüntüden aklî dengesini kaybetti. Doktorların Sultan Murad’ın tedavisine artık imkân kalmadığını raporla bildirmeleri üzerine, Bâbıâli’de toplanan vükelâ heyeti (Bakanlar Kurulu), Sultan Murad’ın tahttan indirilmesine ve İkinci Abdülhamid Han'ın tahta geçirilmesine karar verdi.
Sponsorlu Bağlantılar
Meşrutiyet idaresini getireceğini vâdeden Sultan İkinci Abdülhamid Han, 31 Ağustos 1876’da tahta çıktı. Meşrutiyet idaresinin esaslarını belirleyecek Kanun-u Esasî’yi hazırlamakla, Midhat Paşayı görevlendirdi. Ön hazırlık olmak üzere, yirmiye yakın proje hazırlandı. Çeşitli Avrupa anayasaları tercüme edildi. Midhat Paşanın 57 madde ve dokuz bölüm olarak hazırladığı “Kanûn-i Cedîd” adlı proje, dengesiz bir meşrutiyet rejimi taslağı olduğu için kabul görmedi. Hazırlanan diğer projeler de incelenip, Kanun-u Esasî’yi hazırlamak üzere, Cemiyet-i Mahsûsa adı verilen 28 kişilik bir özel komisyon teşkil edildi. Bu komisyonun başkanı olarak, bazı eserlerde Server Paşa, bazılarındaysa Midhat Paşa geçmektedir. Ziya Paşa ve Namık Kemal’in de yer aldığı bu komisyon, uzun münakaşalardan sonra, yüz kırk maddelik bir projeyi Padişah’a takdim etti. Sultan Abdülhamid Han, hazırlanan bu taslağın bir defa da Heyet-i Vükelâ (Bakanlar Kurulu) tarafından görüşülmesini istedi. Vükelâ heyeti, Midhat Paşanın konağındaki, uzun süren tartışmalardan sonra hazırladığı son taslağı Padişah’a takdim etti. Sultan Abdülhamid Han da kendisine sunulan taslakta bazı değişiklikler yapıp, tasdik ettikten sonra, ilan edilmek üzere, daha dört günlük sadrazam olan Midhat Paşaya gönderdi. Kanun-u Esasî, 23 Aralık 1876'da, Bâbıâli’de yapılan bir törenle ilan edildi. Bu sırada, batılı devletlerin, Osmanlı ülkesindeki gayrimüslim tebaayla ilgili yeni düzenlemeleri zorla yaptırmak üzere topladıkları Tersane Konferansı, Haliç Tersanesinde devam ediyordu. Kanun-u Esasî’nin ilan edildiğini bildiren top seslerinin duyulması üzerine söz alan Hariciye Nazırı Saffet Paşa; “Bu işittiğimiz top sesleri, Kanun-u Esasî’nin ilanını müjdelemektedir” dedi ve gayrimüslimlerin haklarının, Müslümanlarla eşit hale getirildiğini belirtti. “Artık toplantımız lüzumsuz olur” dediyse de, Avrupa devletlerinin temsilcileri, hiç aldırış etmeyerek toplantıya devam ettiler. Midhat Paşa ve taraftarlarının, Avrupalılara yaranmak için hazırladıkları ve Sultan İkinci Abdülhamid Hana kabul ettirdikleri Kanun-u Esasî’nin ilan edilmesine “Çocuk oyuncağıdır” diyerek karşılık verdiler.
Midhat Paşa, meşrutiyet rejimini ve Kanun-u Esasî’yi, Sultan İkinci Abdülhamid Hana karşı, milletlerarası bir antlaşmayla teminat (garanti) altına aldırmayı planladı. Bunun için Nafia Müsteşarı ve akıl hocası olan Ermeni Odyan Efendiyi, özel olarak vazifelendirip Avrupa’ya gönderdi. İngiliz Hariciye Nazırı Lord Derby, görüşmelerden sonra Odyan Efendiye, bu işin Osmanlı Devletinin iç meselesi olduğunu, Avrupa devletlerinin karışamayacaklarını söyledi. Midhat Paşa, bu hareketiyle, şahsî ihtirasları uğruna Osmanlı Devletinin geleceğiyle ilgili haince emeller beslediğini ortaya koydu.
Kanun-u Esasî’nin kabul ve ilan edilmesinden sonra, 1877 yılının başında, ilk mebus (milletvekili) seçimleri yapıldı. Yapılan seçimler sonunda, 69’u değişik milliyetlere mensup Müslüman, 46’sı gayrimüslim olmak üzere, 115 milletvekilinden meydana gelen Meclis-i Mebusan, 40 kişi yerine 26’sı tayin edilen Âyân Meclisi teşkil edildi. Meclis-i Mebusan ve Âyân Meclisinden meydana gelen Meclis-i Umumî, 20 Mart 1877’de Dolmabahçe Sarayının muâyede (bayramlaşma) salonunda, padişahın konuşmasıyla açıldı. İki dönem çalıştıktan sonra, patlak veren Doksanüç Harbi (1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı) sırasında devletin ve ülkenin durumunu tehlikeye sokacak tartışmalara sahne oldu. Bu sebeple Sultan İkinci Abdülhamid Han, Kanun-u Esasî’nin kendisine verdiği yetkiye dayanarak, Meclis-i Mebusan'ı 14 Şubat 1878’de feshetti. Böylece Birinci Meşrutiyet dönemi bitti. Yürürlükte olan Kanun-u Esasî’nin uygulamasına otuz sene beş ay dokuz gün ara verildi. 23 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyeti ilan eden Abdülhamid Han, Kanun-u Esasî’yi tekrar uygulamaya koydu. Kanun-u Esasî’nin yeniden uygulamaya konulması ve İkinci Meşrutiyetin ilanı üzerine, Osmanlı Devletinin parçalanmasını isteyen iç ve dış mihraklar, tekrar faaliyete geçtiler.
Gayrimüslimler ve azınlıklarla birlikte hareket eden İttihat ve Terakki Fırkası, Meclis-i Mebusan'da çoğunluğu sağladı. Kanun-u Esasî gereğince padişah tarafından seçilen Âyân Meclisi'yle birlikte Meclis-i Mebusan, 4 Aralık 1908’de toplandı. İngilizlerin ve İttihat ve Terakki Komitesinin kışkırtmaları neticesinde meydana gelen 31 Mart Vak’ası'ndan sonra, Sultan İkinci Abdülhamid Han tahttan indirilerek, Selânik’e gönderildi. Yerine de Sultan Beşinci Mehmed Reşad Han getirildi. Sultan İkinci Abdülhamid Hanın tahttan indirilmesinden sonra toplanan Meclis-i Mebusan, Kanun-u Esasî üzerinde değişiklikler yaptı. 3 Mayıs 1909 tarihli oturumda yapılan değişiklikler, İttihat ve Terakki Fırkasının teklifleri doğrultusunda yapıldı. Kanun-u Esasî’nin 3, 6, 7, 10, 12, 27, 28, 29, 30, 35, 36, 38, 43, 44, 53, 55, 76, 77, 80, 113, 118, 119, 120, 121. maddeleri değiştirildi. Bu değişiklik, ana hatlarıyla, Osmanlı Devletinin şeklinde bir değişmeye sebep olmadı. Kanun-u Esasî üzerindeki bir kısım değişiklikler de, 1911-1914 senelerinde oldu. 1915’te yapılan bir değişiklikle, milletvekillerinin maaş ve harcırah meseleleri düzenlendi. 10 Mart 1916’daki değişiklikle de, 35. madde tamamen kaldırılırken, 1916’da yapılan diğer bir değişiklikle, seçme ve seçilme muamelelerinde yeni düzenlemeler getirildi. 21 Mart 1918’de yapılan bir değişiklikle de, seçimle ilgili bazı yeniliklere yer verildi.
1876 yılından 1924 yılına kadar, 48 yıl yürürlükte kalan, padişahın yetkilerini ve meşrutiyeti kabul eden Kanun-u Esasî, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti devrinde de uygulandı. 1921 yılında çıkarılan Teşkilât-ı Esâsiye Kanunu’yla birlikte yürürlükte bulunan Kanun-u Esasî, 1924 Anayasasının kabulüyle, fiilen yürürlükten kalktı.
On iki bölümden ve 121 maddeden meydana gelen Kanun-u Esasî’nin 1. maddeden 7. maddeye kadar olan birinci kısmı, Memâlik-i Osmâniye başlığını taşır. Osmanlı Devletinin ülkesiyle bütünlüğü, başşehrinin İstanbul olduğu, saltanat ve hilâfetin Osmanlı sülâlesinden olan en büyük evlâda ait olduğu ve Osmanlı padişahının yetkileri hükme bağlanmıştır. İkinci kısım, Tebaa-i Devlet-i Osmâniye'nin Hukuk-ı Umûmiyesi başlığını taşımaktadır. 8. maddeden 26. maddeye kadar olan bu kısımda, Osmanlı Devleti tebaasının hak ve hürriyetleri sayılmakta ve hükme bağlanmaktadır. 27. maddeden 38. maddeye kadar olan üçüncü kısım ise; Vükelâ-yı devlet başlığını taşımaktadır. Bu bölümde, sadrazam (başbakan) ve vekillerin (bakanların) hukukî durumları, vekiller heyetinin padişah ve meclis karşısındaki durumları düzenlenmiştir. 39. maddeden 41. maddeye kadar olan dördüncü kısım, memurîn başlığını taşımakta olup bu bölümde memurların sahip olduğu hukukî teminattan, kanunî şartlara uygun olarak tayin edilen memurların hak ve vazifelerinden bahsedilmektedir.
Beşinci kısım ise 42. maddeden 59. maddeye kadar olup Meclis-i Umumî başlığını taşımaktadır. Osmanlı Devletinin parlamentosu olan Meclis-i Umumî'nin Heyet-i Âyân ve Heyet-i Mebusandan meydana geldiğini, bu meclisin ve heyetlerin vazife ve sorumluluklarını, toplanma esas ve zamanlarını hükme bağlamıştır. 60. maddeden 64. maddeye kadar olan altıncı kısımda Âyân Meclisinin statüsü düzenlenmiştir. Yedinci kısım, 65. maddeden 80. maddeye kadar olup Heyet-i Mebusan'ın çalışma esaslarını bildirmektedir. Mehâkim başlığını taşıyan ve 81. maddeden 91. maddeye kadar olan sekizinci kısımda; hâkimlerin ve mahkemelerin kuruluş ve çalışma esaslarıyla ilgili hükümler yer almıştır. Dîvân-ı Âlî (Yüce Divan) başlığını taşıyan dokuzuncu bölüm ise 92. maddeden 95. maddeye kadardır. Bu bölümde; vekilleri, temyiz mahkemesi başkanlarını ve üyelerini, kendi üyelerini yargılayan Dîvân-ı Âlî adı verilen yüksek mahkemenin çalışma esasları açıklanmıştır. 96. maddeden 107. maddeye kadar olan onuncu kısımda maliyeyle ilgili hükümlere yer verilmiştir. On birinci kısımda vilayetlerin idaresi, usûl-i tevsi-i mezûniyet (yetki genişliği) ve vazifelerin ayrılması esasları anlatılmıştır. Bu kısım, 108. maddeden 112. maddeye kadardır. On ikinci ve son kısım ise, 113. maddeden 121. maddeye kadardır. Mevâd-ı şifâ başlığını taşıyan bu kısımda; memleketin herhangi bir yerinde ihtilal ve isyan vuku bulduğu zaman örfî idâre (sıkıyönetim) ilanı, kamu düzenini bozan kimselerin soruşturma neticesinde Osmanlı ülkesi dışına sürgün edilebileceği, bütün Osmanlılara ilköğretimin mecburi olduğu, Kanun-u Esasî’nin hiçbir maddesinin, hiçbir sebep ve bahaneyle yürürlükten kaldırılamayacağı, bazı maddelerin değiştirilebileceği hükümleri yer almıştır.
Çeşitli Avrupa anayasalarından alınarak hazırlanan Kanun-u Esasî’de, devletin dininin İslâmiyet olduğu belirtilmiştir. Padişahın yetkileri sınırlandırılmıştır. Padişah, vekiller üzerinde doğrudan doğruya hakim ve icra kuvvetinin (yürütmenin) hukukî ve fiilî başkanıdır. Vekiller ise, Meclis-i Umumî'ye karşı değil, padişaha karşı sorumludurlar. Teker teker padişah tarafından tayin ve azledilirler. Padişahın aynı zamanda halifelik unvanı da taşıyacağı, kanunların İslâm dininin emir ve yasaklarına aykırı olamayacağı belirtilmiş, şeyhülislâmlık makamı ve şer’iye mahkemelerinin varlığı da yer almıştır.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Galacticos - avatarı
Galacticos
Ziyaretçi
28 Ekim 2007       Mesaj #2
Galacticos - avatarı
Ziyaretçi
1876'da ilan edilen ve sonrakilere de ilham veren ilk anayasanın kaynağı Fransa'ydı. Pek çok madde tercüme yoluyla alınmıştı. Ancak yaşanan tabloda mücadelenin hakikatte meşruti idareye yani anayasaya dayalı meclis idaresine geçmek olup olmadığı siyasi husumetler, entrika ve suikastların gölgesinde kaldı.

Sponsorlu Bağlantılar
Bilinen o ki Tanzimat döneminin ünlü sadrazamı Ali Paşa vefat ettiğinde Osmanlı başkentinin siyaset meydanında siyasi adlarına henüz parti denilmese de iki grup vardı. Bunlardan ilkinin başını Sadrazam Mahmut Nedim, Sakızlı Esad Paşa ve Şeyhülislam Fehmi Efendi çekiyordu. İktidardaydılar, çarkın iplerini ellerinde tutuyorlardı ama evlet idaresinde tecrübesiz, dolayısıyla başarısızdılar... Tek dayanakları hiçbir emrine itiraz etmedikleri için Sultan Aziz'di.. Diğer cephede Mütercim Rüştü Efendi, Hüseyin Avni paşa, Mithad Paşa ve eski Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi vardı. Bunlar da Sultan Aziz'e düşman, tek gaye olarak onu tahttan indirmeyi seçmiş gruptu. 'Erkânı erba' ya da 'Erkânı hal' yani bugünkü söyleyişle 'Dörtlü çete' deniyordu bunlara. Hüseyin Avni Paşa'nın seraskerlikten alınıp Bursa valiliğine gönderilmesi üzerine Adalet Bakanı ama daha önemlisi paşanın müttefiki olan Mithad Paşa da istifa edip Çırpıcı Çayırı taraflarındaki köşküne çekilmişti. Mithad Paşa'nın maruz kalınan muameleyi 'tasfiye' olarak algılayıp bundan sonra bir tür intikam duygusuyla hareket ettiği söylenebilir. 1876'nın 10 Mayıs günü gerçekleşen ve 'Talebe-i ulum ayaklanması' diye bilinen medrese öğrencileri isyanını onun organize ettiğini gösteren işaretler var.

Onun Şehzade Murad Efendi'yle Maslak Kasrı'nda görüştüğü, şehzadenin bankeri - yani onun tasarruflarını borsada işleten broker- Hıristaki Efendi'den aldığı paraları 'Harçlık yaparsınız' diye talebelere dağıttığı biliniyor. Mahmud Celaleddin Paşa hatıratında: 'İstanbul'da bir heyecan çıkarmanın çaresinde bakılması zımnında şehzade Murad Efendi'nin sarrafı Hıristaki, Midhat Paşa delaletiyle medarise (= medreselilere) hafiyen (=gizlice) akça dağıtıp...' diye anlatıyor bunu... Midhat Paşa'ya hayranlığı ile tanınan Tevfik Nureddin de Sultan Aziz'in Hal'i ve İntiharı adlı kitabında "... Bunlar iktidarda olmadıklarından ellerinde hiçbir kuvvet yoktu. Maksadın husulü ( =gerçekleşmesi) için re'si-kara (= iktidara) geçmeleri lazımdı. Bu sebepten Mithad Paşa bazı ulemayı kendisine celbe sa'yederek (...) Hatta talebe-i ulumun ayaklandırılması rivayatı mevsukaya (= inanılır söylentiye) göre paşanın Çırpıcı Çayırı'ndaki köşkünde düşünüldü..." de.

Mithad Paşa da hatıratında ayaklanan bin kadar tal****** arasında başına sarık sararak güya medrese talebesiymiş gibi karışan kişiler bulunduğunu, bunların silahlı olduklarını anlatır. Bu nümayişlerde Şeyhülislam aleyhine 'Şerrullah' (= kötülük ilahı) diye sloganlar atıldığı v.s de biliniyor. Padişahın bu grubun faaliyetlerinden haberdar olmadığı söylenemez. Nitekim Mahmud Nedip Paşa gibi sadaret görevini Sultan Aziz'in sekreterliği seviyesinde gören bir kişi dahi görev kabul ederken 'Erkânı erba'nın İstanbul dışında görevlere tayinini şart koşmuştur ve bu durum saraydaki taraftarlarınca doğrudan Hüseyin Avni Paşa ve Mithad Paşa'ya iletilmiştir.

İngiltere darbeyi destekliyor

Sultan Aziz aleyhindeki komployu İngitere'nin desteklediğine şüphe yok. Bunun sebebi de meçhul değil. Sadaret makamına Rusya yanlısı Mahmud Nedim Paşa'nın getirilmiş olmasından rahatsız Londra'nın tavrında bir değişiklik yapmayacağına kanaat getirmiş olduğu için Sultan Aziz'i tahtından indirmeye matuf her girişime destek verdiği açıktır. Hüseyin Avni Paşa'nın önce sadrazamlıktan daha sonra ser-askerlikten azlini müteakip kısa bir süre için gittiği İngiltere'de padişahı tahttan indirme kararını anlatarak İngiliz siyasilerinin desteğini aldığı da anlatılır.

'Dörtlü çete' içinde meşrutiyet yanlısı tek kişi Mithat Paşa'dır aslında. Geri kalanlar mutlakiyet yanlısı olup kendilerine arka çıkacak bir padişah arayışı içindedirler.

Ancak padişahın tahttan indirilmesiyle sonuçlanan girişimin kilit kişisi Mithad Paşa'dır. Şehzade Murad Efendi'yle yaptığı gizli toplantılarda kimi zaman baş başa görüşmüş, kimi zaman da Ziya Paşa'yı, Hıristaki Efendi'yi veya şehzadenin İtalyan asıllı özel doktoru Capoleone'u aracı olarak kullanmıştır. Şehzadeyle mutabakat sağlandıktan sonra Dolmabahçe Sarayı'nda muhafız kıtasının elde edilmesiyle darbe için emir beklenecek noktaya gelindiği söylenebilir. Harekete geçilmesi için padişahın saltanat usulünü değiştirerek kendi yerine oğlu Yusuf İzzettin Efendi'yi geçirmeyi planladığı; bunu temin ve olası bir direnişi kırmak için Rusya'dan kırk bin asker getirme kararı verdiği dedikodusu çıkarılmıştır. Bu da yetmemiş; padişahın 'Tenzil-i Faiz' kararıyla uğradığı zararı telafi için Sadrazam Mahmud Nedim Paşa'nın İngiltere nezdinde girişimde bulunarak bu ülkeden satın alınan silahlar için ve Sultan Aziz adına 1 milyon lira rüşvet istediği de dilden dile dolaştırılmaya başlamıştır.

Bazı tereddütlerle iki defa ertelenen darbenin 30 Mayıs 1876 Salı günü ikindi vakti gerçekleştirildiği malum... Sarayın veliahd dairesinde bulunan Şehzade Murad'la Dolmabahçe'nin askerlerce kuşatılmasını müteakip kendiliğinden çıkması gerektiği hususunda anlaşılmış olmasına rağmen şehzadenin Sultan Aziz'e karşı kendisini kabahatsiz gösterme gayretiyle 'Olmaz askerler gelip beni alsınlar' demesi üzerine ihtilalin birkaç saat gecikmeyle gece herkes uyduktan sonra gerçekleştirilebildiği biliniyor. Sultan Aziz'in halline dayanak yapılan Fetva Emini Kara Halil Efendi'nin kaleme aldığı metinde hakkındaki suçlama şudur: "Cinnet, siyasi cehalet, umur-u diniyeyi ihlal ve mülk-ü milleti tahrip"

Mithad Paşa Taif'te yazdığı hatıratında bu ididaları bizzat tekzip eder: "Sultan Abdülaziz akil ve fatin ve hayırhah-ı devlet ve alihimmet bir zat olduğu ve devlet ve memleketin hüsn-ü idaresinin kanun ve nizam ile olmak lazım geldiğini herkesten ziyade bildiği..."

Sultan Aziz'in kendisini tahttan indiren kişilerle ilgili olarak söyledikleriyle bu bahsi kapatayım: "Benim ecdadım bu gibilerin aklıyla hareket etmiş olsaydı Konya Ovası'nda koyun sürüleriyle hayma-nişin olmaktan kurtulamazdık.."

Padişahı tahttan indiren ve ardından intiharı/ öldürülmesiyle sonuçlanan süreci başlatan kadronun elebaşlarından Hüseyin Avni Paşa'nın geçmiş dönemlerde görevlerinden azlinin tek sebebinin siyasi görüş ayrılığı olmadığı, paşanın bazı saray kadınlarıyla ilişkisinin belirlendiği hatta bunlar arasında bir kadınefendinin de bulunduğunu eklemeliyim. Keza ihtilal günü Dolmabahçe'de Sultan Murad yanlılarınca bir yağmanın gerçekleştirildiğini... Gaspedilen para ve mücevherin 1 milyon lirasının Sultan Murad'ın borçlarına karşılık Hıristaki Efendi'ye verildiği, 85 bin altın gibi önemli bir meblağa da yeni valide sultanın el koyduğu bilinir.

5. Murad mutabakata uymadı

İhtilali meşrutiyeti ilan için yaptığına inanan Mithad Paşa'nın tahta çıktıktan sonra padişahta müşahade ettiği tavır 'İşi savsaklamak'tır. Sultan Murad'ın düzeni Sultan Aziz dönemindeki gibi sürdürme eğiliminde olduğu ortaya çıkınca bu defa da dedikodular yayılır.

Yaşanan hadisenin veliahtın sinir sistemi üzerinde olumsuz tesir yaptığı reddedilemez. Ama darbeciler onun doktorunu da elde etmişlerdir ve padişahın olanca itirazlarına rağmen sözde 'sakinleşmesini temin' maksadıyla banyoya sokulur, ardından boynuna, ensesine ve şakaklarına 70 sülük yapıştırılır... Ve halk arasında 'delirdiği' dedikodusu yayılır. Söylenenlere göre Sultan Murad merdivenden çıkarken birden dönüp geri inmekte veya inerken dönüp çıkmakta, huzurda vükelayı öpüp kucaklamak, ata ters binmek, kendini Yıldız Sarayı'nın havuzuna atmak gibi mevkiiyle bağdaşmayan haller göstermektedir. Geleneksel kılıç alayının ertelenmesi, padişahın Cuma selamlığında görünmemesi destekler bu iddiaları.

Sultan Murad'a söylenen gerekçe ise suikast ve ihtilal ihtimalidir...

Padişahın direnmesi sonunda onun da tahttan indirilmesi kararına götürür darbecileri. Bu defa Viyana'dan bir doktor çağrılır. Leidersdorf adındaki doktor sultanı muayene ettikten sonra üç aylık bir istirahatten sonra Sultan Murad'ın sağlık problemi kalmayacağını söyler ama çete bir yandan veliahd Abdülhamid'le pazarlığa, diğer yandan basın aracılıyla yabancı doktorların bile padişahın şifa bulmayacak derecede akıl hastası olduğuna hükmettiklerini yaymaya başlar...

Sonuçta 5. Murad tahttan indirilir ve Mithad Paşa'ya anayasayı ilan sözü veren 2. Abdülhamid tahta çıkarılır...
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
21 Kasım 2008       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Memaliki Devleti Osmaniye

Madde 1 - Osmanlı Devletinin malları ve hazır orduları ve eyalatı mümtazeyi içeren ve toptan olmakla hiçbir zamanda hiçbir sebeble ayrılık kabul etmez.

Madde 2 - Osmanlı Devletinin başkenti İstanbul şehridir ve şehri mezkurun sair bilâdı Osmaniyeden ayrı olarak bir gûne imtiyaz ve muafiyeti yoktur.

Madde 3 - Saltanatı Seniyei Osmaniye Hilâfeti Kübrayı İslâmiyeyi haiz olarak Sülaleî Âli Osmandan usulü kadimesi veçhile büyük evlada aittir.

Madde 4 - Zatı Hazreti Padişahi hasbelhilâfe İslam dininin koruyucusu ve topyekün olarak bilcümle Osmanlı Devleti halkının hükümdar ve padişahıdır.

Madde 5 - Zatı Hazreti Padişahinin nefsi hümayunu mukaddes ve gayri mesuldür.

Madde 6 - Sülalei Âli Osmanın hukuku hürriye ve emval ve emlâki zatiye ve madâmelhayat tahsisatı maliyeleri tekâfülü umumi tahdındadır.

Madde 7 - Vükelânın azil ve nasbı ve rütbe ve menasıp tevcihi ve nişan itası ve eyalâtı mümtazenin şeraiti imtiyazilerine tevfikan icrayı tevcihatı ve meskûkat darbı ve hutbelerde nâmının zikri ve düveli ecnebiye ile muahedat akdi ve harb ve sulh ilânı ve kuvvei berriye ve bahriyenin kumandası ve harekâtı askeriye ve ahkâmı şeriye ve kanuniyenin icrası ve devairi idarenin muamelâtına müteallik nizamnamelerin tanzimi ve mücazatı kanuniyenin tahfifi veya affı ve Meclisi Umuminin akt ve tatili ve ledeliktiza Heyeti Mebusanın azası yeniden intihap olunmak şartile feshî hukuku mukaddesi Padişahi cümlesindendir.

Tebaai Devleti Osmaniyenin Hukuku Umumiyesi

Madde 8 -Devleti Osmaniye tabîyetinde bulunan efradın cümlesine her hangi din ve mezhepten olur ise olsun bilâ istisna Osmanlı tabir olunur ve Osmanlı sıfatı kanunen muayyen olan ahvale göre istihsal ve izae edilir.

Madde 9 - Osmanlıların kâffesi hürriyeti şahsiyelerine malik ve aherin hukuku hürriyetine tecavüz etmemekle mükelleftir.

Madde 10 - Hürriyeti şahsiye her türlü taarruzdan masundur. Hiç kimse kanunun tayin ettiği sebeb ve suretten maada bir bahane ile mücazat olunamaz.

Madde 11 - Devleti Osmaniyenin dini İslâmdır. Bu esası vikaye ile beraber asayişi halkı ve adabı umumiyeyi ihlâl etmemek şartile memaliki Osmaniyede maruf olan bilcümle edyanın serbestii icrası ve cemaatı muhtelifiye verilmiş olan imtiyazatı mezhebiyenin kemakân cereyanı Devletin tahtı himayesindedir.

Madde 12 - Matbuat kanun dairesinde serbesttir.

Madde 13 - Tebaai Osmaniye nizam ve kanun dairesinde ticaret ve sanat ve felahet için her nevi şirketler teşkiline mezundur.

Madde 14 - Tebaai Osmaniyeden bir veya bir kaç kişinin gerek şahıslarına ve gerek umuma müteallik olan kavanin ve nizamata muhalif gördükleri bir maddeden dolayı işin merciine arzuhal verdikleri gibi Meclisi Umumiye dahi müddei sıfatile imzalı arzuhal vermeğe ve memurinin ef’alinden iştikâye selâhiyetleri vardır.

Madde 15 - Emri tedris serbesttir. Muayyen olan kanuna tebaiyet şartile her Osmanlı umumi ve hususi tedrise mezundur.

Madde 16 - Bilcümle mektepler Devletin tahtı nezaretindedir. Tebaai Osmaniye’nin terbiyesi bir sıyakı ittihat ve intizam üzere olmak için iktiza eden esbaba teşebbüs olunacak ve mileli muhtelifenin umuru itikadiyelerine müteallik olan usulü talimiyeye halel getirilmiyecektir.

Madde 17 - Osmanlıların kâffesi huzuru kanunda ve ahvali diniye ve mezhebiyeden maada memleketin hukuk ve vezaifinde mütevasidir.

Madde 18 - Tebaai Osmaniyenin hidematı Devlette istihdam olunmak için devletin lisanı resmisi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır.

Madde 19 - Devlet memuriyetinde umum tebaa ehliyet ve kabiliyetlerine göre münasip olan memuriyetlere kabul olunurlar.

Madde 20 - Tekâlifi mukarrere nizamatı mahsusatına tevfikat kâffei tebaa beyninde herkesin kudreti nisbetinde tarh ve tevzi olunur.

Madde 21 - Herkes usulen mutasarrıf olduğu mal ve mülkten emindir. Menafii umumiye için lüzumu sabit olmadıkça ve kanunu mucibince değer bahası peşin verilmedikçe kimsenin tasarrufunda olan mülk alınamaz.

Madde 22 - Memaliki Osmaniyede herkesin mesken ve menzili taarruzdan masundur. Kanunun tâyin eylediği ahvalden maada bir sebeble Hükûmet tarafından cebren hiç kimsenin mesken ve menziline girilemez.

Madde 23 - Yapılacak usulü muhakeme hükmünce hiç kimse kanunen mensup olduğu mahkemeden başka bir mahkemeye gitmeye icbar olunamaz.

Madde 24 - Müsadere ve angarya ve cerime memnudur. Fakat muharebe esnasında usulen tâyin olunacak tekâlif ve ahval bundan müstesnadır.

Madde 25 - Bir kanuna müstenit olmadıkça vergi ve rüsumat nâmı ile ve nâmı aherle hiç kimseden bir akçe alınamaz.

Madde 26 - İşkence ve sair her nevi eziyet katiyen ve külliyen memnudur.

Vükelâyı Devlet

Madde 27 - Mesnedi Sadaret ve Meşihatı İslâmiye tarafı Padişahiden emniyet buyurulan zatlara ihale buyurulduğu missullû sair vükelânın memuriyetleri dahi ba iradei şahâne icra olunur.

Madde 28 - Meclisi Vükelâ Sadrazamın riyaseti tahtında olarak aktolunup dahili ve harici umuru mühimmenin merciidir. Müzakeratından mühtacı istizan olanların kararları iradei seniye ile icra olunur.

Madde 29 - Vükelâdan herbiri dairesine ait olan umurdan, icrası mezuniyet tahtında, bulunanları usulüne tevfikan icra ve icrası mezuniyeti tahtında olmıyanların Sadrazama arzeder. Sadrıazam dahi o makule mevaddan müzakereye muhtaç olmıyanların muktezasını icra veyahut tarafı Hazreti Padişahiden istizan ederek ve muhtacı müzakere bulunanları Meclisi Vükelânın müzakeresine arzeyliyerek müteallik buyurulacak iradei seniye mucibince iktizasını ifa eyler. Bu mesalihin envağ ve derecatı nizamı mahsus ile tâyin olunacaktır.

Madde 30 - Vükelâyı Devlet memuriyetlerine müteallik ahval ve icraattan mesuldür.

Madde 31 -Mebusan âzasından biri veyahut birkaçı Heyeti Mebusanın dahili dairei vazifesi olan ahvaldan dolayı Vükelâyı Devletten bir zat hakkında mes’uliyeti mucip şikâyet beyan ettiği halde evvelâ Mebusanın nizamı dahilisi mucibince bu misillu mevaddin Heyete havalesi lazım gelip gelmiyeceğini müzakereye memur olan şubede tetkik olunmak üzere şikâyeti müş’ir Heyeti Mebusan Reisine verilecek takrir, Reis tarafından nihayet üç gün zarfında o şubeye gönderilir ve bu şube tarafından tahkikatı lâzime icra ve iştikâ olunan zat tarafından izahatı kâfiye istihsal olunduktan sonra şikâyetin şayanı müzakere olduğuna dair ekseriyetle terkip olunacak kararname Heyeti Mebusanda kıraat olunarak ve ledeliktiza şikâyet olunan zat davetle bizzat veya bilvasıta vereceği izahat istima kılınarak âzayı mevcudedin sülüsan ekseriyeti mutlakasile kabul olunur ise muhakeme talebini müş’ir mazbatası Makamı Sadarete takdim ile ledelarz müteallik olacak iradei seniye üzerine keyfiyet Divanı Âliye havale olunur.

Madde 32 - Vükelâdan itham olunanların usulü muhakemeleri kanunu mahsus ile tâyin edilecektir.

Madde 33 - Memuriyetlerinden hariç ve sırf zatlarına ait her nevi deavide vükelânın sair efradı Osmaniyeden aslâ farkı yoktur. Bu misillu hususatın muhakemesi ait olduğu mehakimi umumiyede icra olunur.

Madde 34 - Divanı Âlinin dairei ithamı tarafından müttehem olduğuna karar verilen Vükelâ tebriyel zimmet edinceye kadar vekâletten sakıt olur.

Madde 35 - Vükelâ ile Heyeti Mebusan arasında ihtilâf olunan maddelerden birinin kabulünde Vükelâ tarafından israr olunup da mebusan canibinden ekseriyeti arâ ile tafsilen esbabı mucibe beyan ile katiyyen ve mükerreren reddedildiği halde Vükelânın tebdili veyahut müceddeden müddeti kanuniyesinde intihap olunmak üzere Heyeti Mebusanı feshi münhasıran yedi iktidarı Hazreti Padişahidedir.

Madde 36 - Meclisi Umumî mün’akit olmadığı zamanlarda Devleti bir muhataradan veya emniyeti umumiyeyi haleden vikaye için bir zarureti mübreme zuhur ettiği ve bu bapta vaz’ına lüzûm görülecek kanunun müzakeresi için Meclisin celp ve cem’ine vakit müsait olmadığı halde Kanunu Esasî ahkâmına mugayir olmamak üzere Heyeti Vükelâ tarafından verilen kararlar, Heyeti Mebusanın içtimaile verilecek karara kadar ba iradei seniye, muvakkaten kanun hüküm ve kuvvetindedir.

Madde 37 - Vükelâdan her biri her ne zaman murad eder ise, Heyetlerin ikisinde dahi bulunmak veyahut maiyetindeki rüesayı memurinden birini tarafından vekâleten bulundurmak ve iradı nutukta âzaya takaddüm etmek hakkını haizdir.

Madde 38 - İstizahı madde için Vükelâdan birinin huzuruna Meclisi Mebusanda ekseriyetle karar verilerek davet olundukta ya bizzat bulunarak veyahut maiyetindeki rüesayı memurinden birini göndererek irad olunacak suallere cevap verecek veyahut lüzum görür ise mes’uliyetini üzerine alarak cevabını tehir etmek selâhiyetini haiz olacaktır.

Memurin

Madde 39 - Bilcümle memurin nizamen tâyin olunacak şerait üzere ehil ve müstahak oldukları memuriyetlere intihap olunacaktır ve bu veçhile intihap olunan memurlar kanunen mucibi azil hareketi tahakkuk etmedikçe veya kendisi istifa eylemedikçe veyahut Devletçe bir sebebi zaruri görülmedikçe azl ve tebdil olunamaz ve hüsnü hareket ve istikamet eshabından olanlar ve Devletçe bir sebebi zaruriye mebni infisal edenler nizamı mahsusunda tâyin olunacağı veçhile terakkiyata ve tekaüt ve mazuliyet maaşlarına nail olacaklardır.

Madde 40 - Her memuriyetin vezayifi nizamı mahsus ile tâyin olunacağından her memur kendi vazifesi dairesinde mes’uldür.

Madde 41 - Memurun âmirine hürmet ve riayeti lâzımeden ise de itaati kanunun tâyin ettiği daireye mahsustur. Hilâfı kanun olan umurda âmire itaat mes’uliyetten kurtulmağa medar olamaz.

Meclis Umumî

Madde 42 - Meclisi Umumî Heyeti Âyan ve Heyeti Mebusan nâmlarile başka başka iki heyeti muhtevidir.

Madde 43 - Meclisi Umumînin iki heyeti beher sene teşrisani iptidasında tecemmu eder ve ba iradei seniye açılır ve mart iptidasında yine ba iradei seniye kapanır ve bu heyetlerden biri diğerinin müctemi bulunmadığı zamanda mün’akid olamaz.

Madde 44 - Zati Hazreti Padişahi, Devletçe görülecek lüzum üzerine Meclisi Umumîyi vaktinde dahi açar ve müddeti muayyenei içtimaını da tenkis veya temdit eder.

Madde 45 - Meclisi Umumînin yevmi küşadında Zatı Hazreti Padişahi veyahut taraflarından bilvekâle Sadrıazam hazır olduğu ve Vükelâyı Devlete iki heyetin âzayı mevcudesi birlikte bulundukları halde resmi küşat icra olunup seneî cariye zarfında Devletin ahvali dahiliye ve münasebatı hariciyesine ve senei atiyede ittihazına lüzum görülecek tedabir ve teşebbüsata dair bir nutku hümayun kıraat olunur.

Madde 46 - Meclisi Umumî âzalığına intihap veya nasbolunan zevat Meclisin yevmi küşadında Sadrazam huzurunda ve o gün hazır bulunmıyan olur ise mensup olduğu heyet müçtemi olduğu halde reisleri huzurunda Zatı Hazreti Padişahiye ve vatanına sadakat ve Kanunu Esasî ahkâmına ve uhdesine tevdi olunan vazifeye riayetle hilâfından mücanebet eyliyeceğine tahlif edilir.

Madde 47 - Meclisi Umumî âzası rey ve mütalea beyanında muhtar olarak bunlardan hiçbiri bir gûna vaad ve vaid ve talimat kaydı altında bulunamaz ve gerek verdiği reylerden ve gerek Meclisin müzakeratı esnasında beyan ettiği mütalealardan dolayı bir veçhile ithal olunamaz; meğer ki Meclisin Nizamnamei Dahilisi hilâfına hareket etmiş ola. Bu takdirde nizamnamei mezkûr hükmünce muamele görür.

Madde 48 - Meclisi Umumî âzasından birinin hiyanet ve Kanunu Esasiyi nakız ve ilgaya tasaddi ve irtikâp töhmetlerinden biri ile müttehem olduğuna mensup olduğu Heyet azayı mevcudesinin sülüsan ekseriyeti mutlakasile karar verilir veyahut kanunen hapis ve nefyi mucib bir ceza ile mahkûm olur ise azalık sıfatı zail olur ve bu ef’alin muhakemesile mücazatı ait olduğu mahkeme tarafından rüyet ve hükmolunur.

Madde 49 - Meclisi Umumî âzasından herbiri reyini bizzat ita eder ve herbirinin müzakerede bulunan bir maddenin red ve kabulüne dair rey vermekten içtinaba hakkı vardır.

Madde 50 - Bir kimse zikrolunan iki heyetin ikisine birden âza olamaz.

Madde 51 - Meclisi Umumî Heyetlerinden ikisinde dahi mürettep olan azânın nıfsından bir ziyade hazır bulunmadıkça müzakereye mubaderet olunamaz ve kâffei müzakerat sülüsan ekseriyetile meşrut olmayan hususatta hazır bulunan azanın ekseriyeti mutlakası ile karargir olur ve tesavii âra vukuunda reisin reyi iki addedilir.

Madde 52 - Bir kimse şahsına müteallik dâvasından dolayı Meclisi Umuminin iki Heyetinden birine arzuhal verdiği halde eğer evvelâ ait olduğu memurini Devlete veyahut o memurların tabi bulundukları mercie müracaat etmediği tebeyyün ederse arzuhali red olunur.

Madde 53 - Müceddeden kanun tanzimi veya kavanini mevcudeden birinin tadili teklifi Vükelâya ait olduğu gibi Heyeti Ayan ve Heyeti Mebusanın dahi kendi vazifei muayyeneleri dairesinde bulunan mevad için kanun tanzimini veyahut kavanini mevcudeden birinin tadilini istidaya salâhiyetleri olmakla evvelce Makamı Sadaret vasıtası ile tarafı Şahaneden istizan olunarak iradei seniye müteallik buyrulur ise ait olduğu dairelerden verilecek izahat ve tafsilat üzerine layihalarının tanzimi Şûrayı Devlete havale olunur.

Madde 54 - Şûrayı Devlette bilmüzakere tanzim olunacak kavanin layıhaları Heyeti Mebusanda badehu Heyeti yanda tetkik ve kabul olunduktan sonra icrayı ahkâmına iradei seniyei Hazreti Padişahi müteallik buyrulur ise düstürel amel olur ve işbu heyetlerin birinden katiyen reddolunan kanun layihası o senenin müddeti içtimaiyesinde tekrar mevkii müzakereye konulamaz.

Madde 55 - Bir kanun layıhası evvelâ Heyeti Mebusanda badehu Heyeti Ayanda bend bend okunup ve her bendine rey verilüp ekseriyeti ara ile karar verilmedikçe ve bedel karar heyeti mecmuası için dahi betekrar ekseriyetle karar hasıl olmadıkça kabul olunmuş olmaz.

Madde 56 - Bu Heyetler Vükelâdan veya onların göndereceği vekillerden veya kendi azalarından olmayan veyahut resmen davet olunmuş memurinden bulunmayan hiç kimseyi gerek asaleten ve gerek bir cemaat tarafından vekâleten bir madde ifadesi için gelmiş olduğu halde asla kabul edemez ve ifadelerini istima eyliyemez.

Madde 57 - Heyetlerin müzakeratı lisanı Türkî üzere cereyan eder ve müzakere olunacak layıhaların suretleri tab ile yevmi müzakereden evvel azaya tevzi olunur.

Madde 58 - Heyetlerde verilecek reyler ya tâyini esamî veyahut işaratı mahsusa veyahut reyi hafi ile olur. Reyi hafi usulünün icrası âzayı mevcudenin ekseriyeti ârâsı ile karar verilmeğe mütevakkıftır.

Madde 59 - Her Heyetin inzibatı dahilisini münhasıran kendi reisi icra eder.

Heyeti Âyân

Madde 60 - Heyeti Âyanın reisi ve âzası nihayet miktarı Heyeti Mebusan âzasının sülüsü miktarını tecavüz etmemek üzere doğrudan doğruya tarafı Hazreti Padişahiden nasbolunur.

Madde 61 - Heyeti Âyana âza tâyin olunabilmek için asar ve efali umumun vüsuk ve itimadına şayan ve umuru Devlette hidematı memduhesi mesbuk ve mütearif zevattan olmak ve kırk yaşından aşağı bulunmamak lâzımdır.

Madde 62 - Heyeti Âyan âzalığı kaydı hayat iledir. Bu memuriyetlere vükelâlık ve valilik ve ordu müşirliği ve kazaskerlik ve elçilik ve patriklik ve hahambaşılık memuriyetinde bulunmuş olan mazulinden ve berri ve bahri ferikândan ve sıfatı lâzimeyi cami sair zevattan münasipleri tâyin olunur. Kendü talepleri Devletçe sair memuriyete tâyin olunanlar azalık memuriyetinden sakıt olur.

Madde 63 - Heyeti Âyanın azalık maaşı şehrî onbin kuruştur. Başka bir nam ile Hazineden muvazzaf olan azanın maaş ve tâyini eğer onbin kuruştan dûn ise ol miktara iblâğ olunur ve eğer onbin kuruş veya ziyade ise ibka olunur.

Madde 64 - Heyeti Âyan Heyeti Mebusandan verilen kavanin ve muvazene lâyihalarını tetkik ile eğer bunlarda esası umuru diniyeye ve Zatı Padişahinin hukuku seniyesine ve hürriyete ve Kanunu Esasi ahkâmına ve Devletin tamamiyeti mülkiyesinde ve memleketin emniyeti dahiliyesine ve vatanın eshabı müdafaa ve muhafazasına ve adabı umumiyeye halel verir bir şey görür ise mütalâasını ilâvesile ya kat’iyen red veyahut tâdil ve tashih olunmak üzere Heyeti Mebusana iade eder ve kabul ettiği lâyihaları tastik ile Makamı Sadarete arzeyler ve Heyete takdim olunan arzuhalları bittetkik lüzum görür ise ilâvei mütalâa ile beraber Makamı Sadarete takdim eder.

Heyeti Mebusan

Madde 65 - Heyeti Mebusanın miktarı âzası tebaai Osmaniyeden her ellibin nüfus zükûrda bir nefer olmak itibariyle tertip olunur.

Madde 66 - Emri intihap reyi hafi kaidesi üzerine müessestir. Sureti icrası kanunu mahsus ile tâyin olunacaktır.

Madde 67 - Heyeti Mebusan âzalığı ile Hükümeti memuriyeti bir zat uhdesinde içtima edemez. Fakat Vükelâdan intihap olunanların âzalığı mücazdır. Vesair memurinden biri mebusluğa intihap olunur ise kabul edip etmemek yedi ihtiyarındandır. Fakat kabul ettiği halde memuriyetinden infisal eder.

Madde 68 - Heyeti Mebusan için azalığa intihabı caiz olmayanlar şunlardır: Evvelâ tebai Devleti Âliyeden olmıyan saniyen nizamı mahsusu mucibince muvakkaten hizmeti ecnebiye imtiyazını haiz olan salisen Türkçe bilmiyen rabian otuz yaşını ikmal etmiyen hamisen hini intihabta bir kimsenin hizmetkârlığında bulunan sadisen iflâs ile mahkûm olup da iadei itibar etmemiş olan sabian sui ahval ile müştehir olan saminen mahcuriyetine hüküm lâhik olup ta fekki hacir edilmeyen tasian hukuku medeniyeden sakıt olmuş aşiren tabiiyeti ecnebiye iddiasında bulunan kimselerdir. Bunlar mebus olamaz. Dört seneden sonra icra olunacak iltihaplarda mebus olmak için Türkçe okumak ve mümkün mertebe yazmak dahi şart olacaktır.

Madde 69 - Mebusan intihabı umumisi dört senede bir kerre icra olunur ve her mebusun müddeti memuriyeti dört seneden ibaret olup fakat tekrar intihap olunmak caizdir.

Madde 70 - Mebusların intihabı umumisine Heyetin mebdei içtimaı olan teşrini saniyeden lâakal dört mah mukaddem başlanılır.

Madde 71 - Heyeti Mebusan âzasının herbiri kendini intihap eden dairenin ayrıca vekili olmayıp umum Osmanlıların vekili hükmündedir.

Madde 72 - Müntehipler intihap edecekleri mebusları mensup oldukları dairei vilâyet ahalisinden intihap etmeğe mecburdur.

Madde 73 - Bu iradei seniye Heyeti Mebusan feshile dağıtıldığı halde nihayet altı ayda müçtemi olmak üzere umum mebusanının müceddeden intihabına başlanılacaktır.

Madde 74 - Heyeti Mebusan âzasından biri vefat eder veya eshabı hacriyei meşruadan birine duçar olur veya bir uzun müddette meclise devam etmez veyahut istifa eder veya mahkûmiyet veya kabulü memuriyet cihetile âzalıktan sakıt olursa yerine nihayet gelecek içtimaa yetiştirmek üzere usulü veçhile diğeri tâyin olunur.

Madde 75 - Münhal olan mebusluk makamlarına intihap olunacak âzanın memuriyeti gelecek intihabı umumî zamanına kadardır.

Madde 76 - Mebuslardan herbirine beher sene içtimai için Hazineden yirmibin kuruş verilecek ve şehrî beşbin kuruş maaş itibarile memurini mülkiye nizamına tevfikan azimet ve avdet harcırahı ita kılınacaktır.

Madde 77 - Heyeti Mebusan Riyasetine Heyet tarafından ekseriyetle üç ve ikinci ve üçüncü riyasetlere üçer nefes ki cem’an dokuz zat intihap olunarak huzuru şahaneye arzile bunlardan birisi riyasete ve ikisi reis vekâletlerine ba idaei seniye tercih ve memuriyetleri icra kılınır.

Madde 78 - Heyeti Mebusanın müzakeratı alenidir. Fakat bir maddei mühimmeden dolayı müzakeratı hafi tutulmak Vükelâ canibinden veyahut Heyet Mebusanın âzasından onbeş zat tarafından teklif olundukta Heyetin içtima ettiği mahal âzanın maadasından tahliye edilerek teklifin red veya kabulü için ekseriyeti azâya müracaat edilir.

Madde 79 - Heyeti Mebusanın müddeti içtimaiyesinde âzadan hiç biri Heyet tarafından ithama sebebi kâfi bulunduğuna ekseriyetle karar verilmedikçe veyahut bir cünha veya cinayet icra ederken veya icrayı müteakip tutulmadıkça tevkif ve muhakeme olunamaz.

Madde 80 - Heyeti Mebusan kendüye havale olunacak kavanin lâyihalarını müzakere ile bunlardan umuru maliyeye ve Kanunu Esasiye taalûk eder maddeleri red veya kabul veyahut tâdil eder ve mesarifi umumiye muvazene kanununda gösterildiği veçhile Heyeti Mebusanda tafsilâtile tetkik olunduktan sonra miktarına Vükelâ ile birlikte karar verilür ve buna karşılık olacak varidatın keyfiyeti ve kemmiyeti ve sureti tevzi ve tedariki kezalik Vükelâ ile birlikte tâyin edilir.

Mehakim

Madde 81 - Kanunu mahsusuna tevfikan tarafı Devletten nasbolunan ve yedlerine beratı şerif verilen hakimler layenazildir. Fakat istifaları kabul olunur. Hakimlerin terekkiyatı ve meslekleri ve tebdili memuriyetleri ve tekaüdleri ve bir cürüm ile mahkûmiyet üzerine azil olunmaları dahi kanunu mahsusu hükmüne tabidir ve hakimlerin ve mehakim memurlarının matlup olan evsafını işbu kanun irae eder.

Madde 82 - Mahkemelerde her nevi muhakeme alenen cereyan eder ve ilâmatın neşrine mezuniyet verir. Ancak kanunda musarrah esbaba mebni mahkeme muhakemeyi hafi tutulabilir.

Madde 83 - Herkes huzuru mahkemede hukukunu muhafaza için lüzum gördüğü vesaiti meşruayı istimal edebilir.

Madde 84 - Bir mahkeme vazifesi dahilinde olan dâvanın her ne vesile ile olursa olsun rüiyetinden imtina edemez ve bir kerre rüyetine veyahut rüiyeti için iktiza eden tahkikatı evvileyeye başlandıktan sonra tatil veya tâviki dahi caiz olamaz; meğer ki müddei dâvadan keffiyed etmiş ola. Şu kadar ki cezaya müteallik deavide Hükümete ait olan, hukuk nizamı vechile yine icra olunur.

Madde 85 - Her dâva ait olduğu mahkemede rüyet olunur. Eşhas ile hükümet beynindeki dâvalar dahil mehakimi umumiyeye aittir.

Madde 86 - Mahkemeler her türlü müdehelâttan azâdedir.

Madde 87 - Deavii şer’iye mehakimi şer’iyede ve deavii nizamiye mehakimi nizamiyede rüyet olunur.

Madde 88 - Mahkemelerin sunuf ve vezaif ve selâhiyetinin derecat ve taksimatı ve hükkâmın tavzifi kavanine müstenittir.

Madde 89 - Her ne nam ile olur ise olsun bazı mevaddı mahsusayı rüiyet ve hükmetmek için mehakimi muayene haricinde fevkalâde bir mahkeme veyahut hüküm vermek selâhiyetini haiz komisyon teşkili kat’a caiz değildir. Fakat kanunen muayyen olduğu veçhile tâyini mevla ve tahkim caizdir.

Madde 90 - Hiçbir hakim hakimlik sıfatiyle Devletin maaşlı bir başka memuriyetini uhdesinde cemedemez.

Madde 91 - Umuru cezaiyede hukuku âmmeyi vikayeye memur müddeî umumiler bulunacak ve bunların vezaif ve derecatı kanun ile tâyin kılınacaktır.

Divânı Âli

Madde 92 - Divanı Âli otuz âzadan mürekkeptir. Bunların onu Heyeti Âyan ve onu Şûrayı Devlet ve onu Mahkemeyi Temyiz ve İstinaf rüesa ve âzasından kur’a ile tefrik ve tâyin olunarak Heyeti Âyan dairesinde lüzum göründükçe ba iradei seniye akdolunur. Vazifesi Vükelâ ile Mahkemei Teyiz rüesa ve âzasının ve zat ve hukuk şahane aleyhinde harekete ve Devleti bir hali muhataraya ilkaya tasaddi eyliyenlerin muhakemesidir.

Madde 93 - Divanı Âli ikiye münkasem olup biri Dairei İthamiye ve biri Divanı Hükümdür. Daireyi İthamiye dokuz âzadan ibaret olup bunun üçü Heyeti Âyan ve üçü Divanı Temyiz ve İstinaf ve üçü Şûrayı Devlet âzasından Divanı Âliye alınacak âza içinden kur’a ile intihap olunur.

Madde 94 - Bu daire şikâyet olunan zevatın müttehem olup olmadığına sülüsan ekseriyetile karar verir ve Dairei İthamiyede bulunanlar Divanı Hükümde bulunamaz.

Madde 95 - Divanı Hüküm, yedisi Heyeti Âyan ve yedisi Divanı Temyiz ve İstinaf ve yedisi Şûrayı Devlet rüesa ve âzasından olmak üzere Divanı Âli âzasının yirmibir neferinden mürekkep olarak Dairei İthamiye tarafından muhakemesi lâzım olduğuna karar verilmiş dâvalar hakkında âzayı murettebenin sülüsan ekseriyetile kat’iyen ve kavanini mevzuasına tatbikan hükmeder ve hükümleri kabili istinaf ve temyiz değildir.

Umuru Maliye

Madde 96 - Tekâlifi Devletin hiçbiri bir kanun ile tâyin olunmadıkça vaz’ ve tevzi istihsal olunamaz.

Madde 97 - Devletin büdçesi varidat ve mesarifatı takribiyesini mübeyyin kanundur. Tekâlifi Devletin vaz’ ve tevzi ve tahsil emrinde müstenit olacağı kanun budur.

Madde 98 - Büdçe yani Muvazenei Umumiye Kanunu Meclisi Umumide madde be madde tetkik ve kabul olunur. Varidat ve mesarifatı muhammeninin müfredatını cami olmak üzere ana merbut olan cedveller nızamen tâyin olunan numunesine tevfikan aksam ve fusul ve mevaddı müteaddideye münkasem olarak bunların müzakeresi dahi fasıl icra edilir.

Madde 99 - Muvazenei Umumiye Kanunu mütealilk olduğu senenin dühulünde mevkii icraya konulabilmek için lâyihası Hey’eti Mebusana Meclisi Umuminin küşadı akabinde ita olunur.

Madde 100 - Bir kanunu mahsus ile muayyen olmadıkça emvâli Devletten muvazene haricinde sarfiyat caiz olamaz.

Madde 101 - Meclisi Umuminin münakit bulunmadığı esnada esbabı mücbireyi fevkalâdeden dolayı muvazene haricinde masraf ihtiyarına lüzumu kavi tahakkuk eder ise mesuliyeti Heyeti Vükelâya ait olmak ve Meclisi Umuminin küşadı akabinde ana dair kanun lâyıhası Meclisi Umumiye verilmek üzere o masrafın tesviyesi için iktiza eden mebaliğin tarafı Hazreti Padişahiye arz ve istizan ile sadır olacak iradei seniye üzerine tedarik ve sarfı caiz olur.

Madde 102 - Muvazene Kanununun hükmü bir seneye mahsustur. O senenin haricinde hükmü cari olamaz ancak bazı ahvali fevkalâdeden dolayı Meclisi Mebusan muvazeneyi kararlaştırmaksızın fesih olunduğu halde hükmü bir seneyi tecavüz etmemek üzere bir kararname ile Vükelâyı Devlet ba iradei seniye senei sabıka muvazenesinin cereyanı ahkâmını Meclisi Mebusanın gelecek içtimaına kadar temdit ederler.

Madde 103 - Muhasebei Kat’iye Kanunu müteallik olduğu senenin varidatında istihsal olunan mebaliğ ile yine o senenin mesarifatına vukubulan sarfiyatın miktarı hakikisini mübeyyin olarak bunun şekil ve taksimatı dahi Muvazenei Umumiye tamamile mutabık olacaktır.

Madde 104 - Muhasebei Kat’iye Kanununun lâyihası müteallik olduğu senenin hitamından itibaren nihayet dört sene sonra Meclisi Umumiye ita olunur.

Madde 105 - Emevali Devletin kabız ve sarfına memur olanların muhasebelerini rüiyet ve devairden tanzim olunan sâi muhasebelerini tetkik ederek hulâsai tetkikat ve neticei mütalâatını her sene bir takriri mahsus ile Heyeti Mebusana arzeylmek üzere bir Divanı Muhasebat teşkil olunacaktır. Bu divan her üç ayda bir kerre ahvali maliyeyi Riyaseti Vükelâ vasıtasile ba takrir tarafı Hazreti Padişahiye dahi arzeder.

Madde 106 - Divanı Muhasebatın azası oniki kişiden mürettep olacak ve herbiri Heyeti Mebusandan ekseriyetle azlinin lüzumu tastik olunmadıkça memuriyetinde kaydı hayat ile kalmak üzere ba iradei seniye nasbolunacaktır.

Madde 107 - Divanı Muhasebet âzasının evsaf ve vezayifinin tafsilatı ve sureti istifade ve tebdil ve terakki ve tekaüdü ve ahkâmının keyfiyeti teşkili bir nizamı mahsus ile tâyin olunacaktır.

Vilâyat

Madde 108 - Vilâyetin usulü idaresi, tevsii mezuniyet ve tefriki vezayif kaidesi üzerine müesses olup derecatı nizamı mahsus ile tâyin kılınacaktır.

Madde 109 - Vilâyet ve leva ve kaza merkezlerinde olan idare meclislerile senede bir defa merkezi vilâyette içtima eden Meclisi Umumî âzasının sureti intihabı bir kanunu mahsus ile tevsi olunacaktır.

Madde 110 - Vilâyet Mecalisi Umumiyesinin vezayifi yapılacak kanunu mahsusunda beyan olunacağı veçhile turuku meabir tanzimi ve itibar sandıklarının teşkili ve sanayi ve ticaret ve felahatın teshili gibi umuru nafiaya müteallik mevad hakkında ve umuma ait maarif ve terbiyenin intişarı yolunda müzakerata şâmil olmakla beraber, tekâlif ve mürettebatı miriyenin sureti tevzi ve istihsalinde ve muamelâtı sairede kavanin ve nizamatı mevzua ahkâmına muhalif gördükleri ahvalin müteallik olduğu makam ve mevkilere tebliğ ile tashih ve ıslahı zımmında arzı iştikâ etmek selâhiyetini dahil muhtevi olacaktır.

Madde 111 - Müsakkafat ve müstagallat ve nukudu mevkufe hasılatının şurutu vakfiyesi ve teamülü kadimi veçhile meşrutun lehine ve hayrat ve müberrata sarfolunmak üzere vasiyet edilen emvalin vasiyetnamelerde muharrer olduğu üzere musalehine sarfına ve emvali eytamın nizamnamei mahsusu veçhile sureti idaresine nezaret etmek üzere her kazada her milletin bir cemaat meclisi bulunacak ve bu meclisler tanzim edilecek nizamatı mahsusası veçhile her milletin müntehap efradından mürekkep olacaktır. Ve mecalisi mezkûre mahalleri hükümetlerini ve Vilâyet Mecalisi Umumiyesini kendilerine merci bilecektir.

Madde 112 - Umuru belediye Dersaadet ve taşralarda bilintihap teşkil olunacak Devairi Belediye Meclislerile idare olunacak ve bu dairelerin sureti teşkili ve vezaifi ve âzasının sureti intihabı kanunu mahsus ile tâyin kılınacaktır.

Mevaddı Şita

Madde 113 - Mülkün bir cihetinde ihtilâl zuhur edeceğini müeyyid asar ve emarat görüldüğü halde Hükûmeti seniyenin o mahalle mahsus olmak üzere muvakkaten (idarei örfiye) ilânına hakkı vardır. (İdarei örfiye) kavanin ve nizamatı mülkiyenin muvakkaten tatilinden ibaret olup (idarei örfiye) tahtından bulunan mahallin sureti idaresi nizamı mahsus ile tâyin olunacaktır. Hükûmetin emniyetini ihlâl ettikleri idarei zabıtanın tahkikatı mevsukası üzerine sabit olanların memâliki mahrusai şahaneden ihraç ve teb’id etmek münhasıran Zatı Hazreti Padişahinin yedi iktidarındadır.

Madde 114 - Osmanlı efradının kâffesince tahsili maarifin birinci mertebesi mecburi olacak ve bunun derecat ve teferrüatı nizamı mahsus ile tâyin kılınacaktır.

Madde 115 - Kanunu Esasinin bir maddesi bile hiçbir sebep ve bahane ile tatil veya icradan iskat edilemez.

Madde 116 - Kanunu Esasinin mevaddı mündericesinden bazılarının icabı hale ve vakte göre tagyir ve tadiline lüzumu salih ve kat’i göründüğü halde zikri ati şerait ile tadili caiz olabilir. Şöyle ki, ya Heyeti Vükelâ veya Heyeti Âyan veya Heyeti Mebusan tarafından işbu tadile dair bir teklif vukubulduğu halde evvelâ Meclisi Mebusanda âzayı mürettebenin sülüsan ekseriyetile kabul olunur ve kabul Meclisi Âyanın kezalik sülüsan ekeriyetile tastik edildikten sonra iradei seniye dahi sudur eder ise tadilâtı meşruha düstürulamel olur ve Kanunu Esasinin tadili teklif olunan bir maddesi berveçhi meşruh müzakeratı lâzimesinin icrasile iradei seniyesinin suduruna kadar hüküm ve kuvvetini gaip etmeksizin meriyülicra tutulur.

Madde 117 - Bir maddei kanuniyenin tefsiri lâzım geldikte umuru adliyeye müteallik ise tâyini manâsı Mahkemei Temyize ve idarei mülkiyeye dair ise Şûrayı Devlete ve işbu Kanunu Esasiden ise Heyeti Âyana aittir.

Madde 118 - Elyevm düsturülamel bulunan nizamat ve teamül ve âdet ileride vazolunacak kavanin ve nizamat ile tadil veya ilga olunmadıkça meriyülicra olacaktır.

Madde 119 - Meclisi Umumiye dair olan fi 10 Şevval sene 93 tarihli Talimatı Muvakkatenin cereyanı ahkâmı yalınız birinci defa içtima edecek Meclisi Umuminin müddeti inikadiyesi hitamına kadar olup ondan sonra hükmü cari değildir.

7 Zilhicce 1293 Tarihli Bazı Mevaddı Muaddelesine Dair Kanun

5 Şaban 1327 – 3 Ağustos 1325 (1909)

Heyeti Âyân Kararnamesi

Kanunu Esasenin lüzumu tadiline Meclisi Mebusanca sülüsan ekseriyetle karar verilip ve mevaddı muaddelesi bend bend yine sülüsan ekseriyetle kabul olunup lâyihayı kanuniye şeklinde Meclisi Âyana tevdi kılınmış ve Meclisi Âyanca dahî Kanunu Esasinin lüzumu tadiline sülüsan ekseriyetle karar verilerek lâyihayı kanuniyesi encümeni mahsusuna havale olunmuş idi. Ancak devrei içtimaiyenin ahiri olmak ve Meclisi Mebusandan tevdi olunan levayıhı kanuniye tekessür etmek sebebiyle Kanunu Esasinin baştan başa tetkikatına vakit müsait olamamış ve meşrutiyeti idare ve hakimiyeti milliyenin teeyyüdü için kanunu mezkûr mevaddının en mühim ve müstacel olanlarının tetkiki ve müphem ve nakıs görünenlerin tavzih ve ikmali ile işbu devrei içtimaiyeye ait kavanin sırasında ilân olunması kavaidi meşrutiyetin cidden ve fiilen teessüs ettiğini enzarı âmmede isbat etmek için elzem görülmüş ve mevaddı sairenin tetkikatı devrei içtimaiyei âtiyeye bırakılmıştır. Her iki heyetde tadilen kabulüne karar verilen üçüncü, altıncı, yedinci, onuncu, on ikinci, yirmi yedince yirmi sekizinci, yirmi dokuzuncu, otuzuncu, otuz beşinci, otuz altıncı, otuz sekizinci, kırk üçüncü, kırk dördüncü, elli üçüncü, elli dördüncü, yetmiş altıncı, yetmiş yedinci, sekseninci, yüz on üçüncü ve yüz on sekizinci maddeleri asılları ile sureti muaddelerini havi layıhayı kanuniye leffen takdim kılınmış ve yüz on dokuzuncu madde tay edilmiş ve yeniden üç madde ilâve olunup Kanunu Esasinin tetkikat ve tadilâtı ikmal olundukta faslı mahsuslarına nakl ve derç olunmak üzere mevaddı selâsei mezkûre şimdilik yüz on dokuzuncu ve yüz yirminci ve yüz yirmi birinci madde olarak kabul olunmuş ve lâyıhayı mezkûrenin bilistizan tasdiki âliye iktiran ettikten sonra ceriei resmiye ile ilân olunarak mevki tatbika vaz edilmek üzere Kuvvei İcraiyeye tebliğ kararlaştırılmıştır.

Mevadı Muaddele

Madde 3 - Saltanatı Seniyei Osmaniye Hilâfeti Kübrâyı İslamiyeti haiz olarak Sülalei Âli Osmandan usulü kadimesi veçhile ekber evlada aittir. Zatı Hazreti Padişahi hini cüluslarında Meclisi Umumide ve Meclis müştemi değilse ilk içtimaında Şer’i Şerif ve Kanunu Esasi ahkâmına riayet ve vatan ve millete sadakat edeceğine yemin eder.

Madde 6 - Sülalei Âli Osmanın hukuku hürriye ve emval ve emlâki zatiye ve kanunu mahsus mucibince madamel hayat tahsisatı maliyeleri tekâfülü umumi tahdındadır.

Madde 7 - Hutbelerde namının zikri ve meskûkat darbı, kanunu mahsusuna tevfikan rütbe ve mehasıp tevcihi, nişan itası Sadrıazam ve Şeyhülislâmın intihap ve tâyin ile Sadrıazamın teşkil ve arz edeceği Vükelânın tasdiki memuriyetleri, icabında Vükelânın alel usul azl ve tebdili, kavanini umumiyenin tasdiki ile ilânı meriyeti, devairi hükûmetin muamelâtına ve kavaninin suveri icraiyesine müteallik nizamnameler tanzimi, her nevi kavanin teklifi, ahkâmı şeriye ve kanuniyenin muhafaza ve icrası, eyalâtı mümtazenin şeraiti imtiyaziyelerine tevkifat icrayı tevcihatı, kuvayyı berriye ve bahriyenin kumandası, harp ilânı, musalâha akdi, mücazatı kanuniyenin tahfif veya affı, Meclisi Umuminin tasvibi ile affı umumî ilânı, Meclisi Umuminin miadında küşat ve tatili, Meclisi Umuminin ahvali fevkalâdede vaktinden evvel içtimaa daveti, otuz beşinci madde mucibince Meclisi Mebusanın üç ay zarfında intihap olunup içtima etmek şartı ve Heyeti Âyanın muvafakatı ile ledeliktiza feshi, alel umum muahedat akdi hukuku mukaddesi Padişahidendir. Ancak sulhe ve ticarete ve terk ve ilhakı araziye ve tebai Osmaniyenin hukuku asliye ve şahsiyesine taallûk eden ve Devletçe masarifi mucip olan muahedatın akdinde Meclisi Umuminin tasdiki şarttır. Meclisi Umuminin münakit olmadığı zamanda Heyeti Vükelânın tebeddülü vukuunda keyfiyeti tebeddüleden mütevellit mesuliyet heyeti lâhiyaka ait olacaktır.

Madde 10 - Hürriyeti şahsiye her türlü taarruzdan masundur. Hiç kimse şer’ ve kanunun tâyin ettiği sebep ve suretten maada bir bahane ile tevkif ve mücazat olunamaz.

Madde 12 - Matbuat kanun dairesinde serbesttir. Hiç bir veçhile kableltab teftiş ve muayeneye tâbi tutulamaz.

Madde 27 - Mesnedi Sadaret ve Meşihati İslâmiye emniyet buyrulan zevata ihale buyrulduğu misillu teşkili Vükelâya memur olan Sadrazamın tensip ve arzı ile sair Vükelânın memuriyetleri dahi ba iradei şahane icra olunur.

Madde 28 - Meclisi Vükelâ Sadrıazamın riyaseti tahdında olarak aktolunup dahili ve harici umuru mühimmenin merciidir. Müzakeratından muhtacı tasdik olan kararları ledelarz idarei seniye ile icra olunur.

Madde 29 - Vükelâdan her biri dairesine ait olan umurdan mezuniyeti tahtında bulunanları usule tevfikan icra ve icrası mezuniyeti tahtında olmıyanları Sadrıazam inha eder. Sadrıazam dahi o makule mevaddan müzakereye muhtaç olmıyanları doğrudan doğruya ve muhtacı müzakere bulunanları Meclisi Vükelâda badel müzakere muhtacı tasdik olduğu takdirde arz eder ve muhtacı tasdik olmıyanlar hakkındaki Heyeti Vükelâ kararını tebliğ eyler. Bu mesalihin envağ ve derecatı kanunu mahsusla tâyin olunacaktır. Şeyhülislâm muhtacı müzakere olmıyan mevaddı doğrudan doğruya arz eder.

Madde 30 - Vükelâ Hükûmetin siyaseti umumiyesinden müştereken ve daireyi nezaretlerine ait muamelattan dolayı münferiden Meclisi Mebusana karşı mesuldürler. Tarafı Hazireti Padişahiden tasdike muhtaç olan mukarreratın mamulünbiha olması için Sadrıazam ile dairei müteallikası nazırı tarafından kararnamelere vazı imza edilerek kararın mesuliyeti deruhte olunmak ve anların imzası balâsına tarafı Hazireti Padişahiden dahi vazı imza buyrulmak şarttır. Heyeti Vükelâca ittihaz olunan kararlar umum Vükelânın imzalarını havi olacak ve o imzaların balâsına muhtacı tasdik olduğu takdirde kezalik tarafı Hazireti Pahişahiden vazı imza buyrulacaktır.

Madde 35 - Vükelâ ile Heyeti Mebusan arasında ihtilaf vukuunda Vükelâ reyinde ısrar edüp te mebusan canibinden katiyen ve mükerren red edildiği halde Vükelâ ya mebusanın kararını kabule veya istifaya mecburdur. İstifa takdirinde yeni gelen heyeti Vükelâ heyeti sabıkanın fikrinde ısrar eder ve Meclis esbabı mucibe beyanı ile yine red ederse yedinci madde mucibince intihabata başlanılmak üzere zatı Hazireti Padişahi Meclisi feshedebilir; fakat heyeti cedidei mebusan evvelki heyetin reyinde sebat ve ısrar ederse Meclisi Mebusanın rey ve kararının kabulü mecburî olacaktır.

Madde 36 - Meclisi Umumî münakit olmadığı zamanlarda Devleti bir muhataradan veyahut emniyeti umumiyeyi halelden vikâye için bir zarureti mübreme zuhur ettiği ve bu babda vazına lüzum görünecek kanunun müzakeresi için Meclisin celp ve cemine vakit müsait olmadığı halde Kanunu Esasi ahkâmına mugayir olmamak üzere Heyeti Vükelâ tarafından verilen kararlar Heyeti Mebusanın içtimaiyle verilecek karara kadar ba iradei seniye muvakkaten kanun hüküm ve kuvvetinde olup ilk içtimada Heyeti Mebusana tevdî edilmek lâzımdır.

Madde 38 - İstizahı madde için Vükelâdan birinin huzuruna Meclisi Mebusanda ekseriyetle karar verilerek davet olundukta ya bizzat bulunarak yahut maiyetindeki rüesayı memurinden birini göndererek irad olunacak suallere cevap verecek, yahut lüzum görür istemesuliyeti üzerine alarak cevabının tehirini talep etmek hakkını haiz olacaktır. Neticei istizahta Heyeti Mebusanın ekseriyeti arası ile hakkında ademi itimat beyan olunan nazır sakıt olur. Reisi vükelâ hakkında ademi itimat beyan olunduğu halde Heyeti Vükelâ hep birden sukut eder.

Madde 43 - Meclisi Umuminin iki heyeti beher sene teşrinisani iptidasında bilâ davet tecemmu eder ve ba iradei seniye açılır ve mayıs iptidasında yine ba iradei seniye kapanır. Bu heyetlerden biri diğerinin müçtemi bulunmadığı zamanlarda münakit olamaz.

Madde 44 - Zatı Hazreti Padişahi görülecek lüzum üzerine re’sen yahut mebusanın ekseriyeti mutlakası tarafından vuku bulacak talebi tahririye binaen Meclisi Umumiyi vaktinden evvel açar ve Heyeti Umumiyenin kararı ile veya re’sen müddeti muayenei içtimaı temdit edebilir.

Madde 53 - Müceddeden kanun tanzimini veya kavanini mevcudeden birinin tadilini teklife Vükelâ ve Âyan ve Mebusandan her birinin hakkı vardır. İki Meclisten her biri müceddeden veya tadilen kaleme aldığı kanun lâyıhalarını diğer heyete gönderir. Orada dahi kabul olunduktan sonra tasdiki Hazireti Padişahiye arzolunur.

Madde 54 - Tanzim olunacak kavanin lâyıhaları Meclisi Mebusan ve Ayanca tetkik ve kabul olunarak ledelarz tasdik ile icrayı ahkâmına iradei seniyei Hazireti Pedişahi taallûk ederse düsturül amel olur. Arz olunan kanunlar iki mah zarfında ya tasdik olunur yahut tekrar tetkik edilmek üzere bir kerre iade edilir. İade olunan kanunun tekrar müzakeresinde ekseriyeti sülüsan ile kabulü şarttır. Müstaceliyetine karar verilmiş olan kanunlar on gün zarfında ya tasdik veya iade olunur.

Madde 76 - Mebuslardan her birine beher sene içtimaı için Hazineden otuz bin kuruş verilecek ve şehrî beş bin kuruş maaş itibariyle memurini mülkiye nizamına tevfikan azimet ve avdet harcirahı ita kılınacaktır. Müddeti kanuniyeden fazla içtima vuku bulduğu suretde şehrî beşbin kuruş itibarile tahsisatı munzama verilecektir.

Madde 77 - Heyeti Mebusan Riyaseti ile birinci ve ikinci reis vekâletlerine Heyet tarafından her sene içtimaında ekseriyetle birer zat intihab ve intihabı vaki huzuru Padişahiye arz olunur.

Madde 80 - Masarifatı umumiye muvazene kanununda gösterildiği veçhile Heyeti Mebusanda tafsilâtı ile tetkik olunduktan sonra miktarına Vükelâ hazır olduğu halde Mebusanca karar verilir. Buna karşılık olacak varidatın keyfiyet ve kemiyeti ve sureti tevzii ve tedariki Vükelâ huzuru ile tâyin edilir.

Madde 113 - Mülkün bir cihetinde ihtilâl zuhur edeceğini müeyyit asar ve emarat görüldüğü halde Hükûmeti seniyenin o mahalle mahsus olmak üzere muvakkaten idarei örfiye ilânına hakkı vardır. İdarei örfiye, kavanin ve nizamatı mülkiyenin muvakkaten tatilinden ibaret olup idarei örfiye tahtında bulunan mahallin sureti idaresi nizamı mahsus ile tâyin olunacaktır.

Madde 118 - Elyevm düsturülamel bulunan nizamat ve teamül ve adât ileride vazolunacak kavanin ve nizamat ile tâdil veya ilga olunmadıkça meriyül icra olacaktır. Kavanin ve nizamatın tanziminde muamelâtı nasa erfak ve ihtiyacatı zamana evfak ahkâmı fıkhiye ve hukukiye ile adab ve muamelât esas itihaz kılınacaktır.

119’uncu madde tay olunmuştur. (Yeniden üç maddî ilâve olunup Kanunu Esasinin tetkikat ve tadilâtı ikbal olundukta faslı mahsuslarına nakli ve derç olunmak üzere mevaddı selâsei mezkure şimdilik yüz on dokuz ve yüz yirmi ve yüz yirmi bir rakamı ile berveçhi ati tahrir edilmiştir):

Madde 119 - Postahanelerde mevdu evrak ve mekatib müstantik veya mahkeme kararı olmayınca açılamaz.

Madde 120 - Kanunu mahsusuna tebaiyet şartı ile Osmanlılar hakkı içtimaa mâliktir. Devleti Osmaniyenin temamiyeti mülkiyesini ihlâl ve şekli meşrutiyet ve hükûmeti tagyir ve Kanunu Esasî ahkâmı hilâfına hareket ve anasırı Osmaniyeyi siyaseten tefrik etmek maksatlarından birine hadim veya ahlâk ve adabı umumiyeye mugayır cemiyetler teşkili memnu olduğu gibi alelıtlâk hafi cemiyetler teşkili de memnudur.

Madde 121 - Heyeti Âyan müzakeratı alenidir, fakat bir maddei mühimmeden dolayı müzakerat hafi tutulmak Vükelâ canibinden veya Heyeti Âyan azasından beş zat tarafından teklif olundukta heyetin içtima ettiği mahal azanın maadasından tahliye edilerek teklifi red veya kabul için ekseriyeti âraya müracaat olunur.

2. Tertip Düstur, Cilt: 1, s: 638


5 Şaban 1327 Tarihli 7, 35 ve 43’üncü Mevaddı Muaddelesini Muadil Kanun [değiştir]

2 Recep 1332 – 15 Mayıs 1330 (1914)

7’nci Maddenin Fıkrai Muaddelesi

“... Otuzbeşinci madde mucibinde Heyeti Mebusanın ledeliktiza feshi ve müddeti teciliye ve tatiliyenin mecmuu müddeti içtimaiyel seneviyenin nısfını tecavüz etmemek ve o senei içtimaiye zarfında müddetini ikmal eylemek üzere tecil ve tatili hukuku mükaddesei Padişahidendir.”

35’inci Maddei Muaddele

“Vükelâ ile Heyeti Mebusan arasında ihtilâf olunan maddelerden birinin kabulünde Vükelâ tarafından ısrar olunup da Mebusan canibinden ekseriyeti arâ ile ve mükerreren red edildiği halde Vükelânın tebdili veyahut müceddeden ve dört ay zarfında intihap ve içtima olunmak üzere Heyeti Mebusanın feshi hukuku Padişahi cümlesindendir. Fakat Heyeti cedidei Mebusan evvelki heyetin reyinde sebat ve israr ederse Meclisi Mebusanın rey ve kararının kabulü mecburi olacaktır.”

43’üncü Maddei Muaddele

“Meclisi Umuminin iki heyeti beher sene teşrinisanî ibtidasında ve tecil vuku bulmuş ise müddeti teciliyenin inkizasında bilâ davetin içtima eder ve ba iradei seniye küşad edilir. Müddeti içtima altı aydır ve bu müddetin hitamında Meclis yine ba iradei seniye kapanır. Bu Heyetlerden biri diğerinin bulunmadığı zamanlarda münakit olamaz. Meclisi Mebusan fesh edildiği halde dört ay sonra içtima edecek olan heyeti cedidenin içtimaı bir içtimaı fevkalâde hükmünde olup müddeti iki aydır ve kabili temdit olup tecile tabi değildir ve altmış dokuzuncu maddede muharrer olan dört seneden ibaret müddeti memuriyeti teşrinisani ibtidasında başlar.”

Kanunu Esasinin yetmiş üçüncü maddesi mülgadır.

Meclisi Mebusan ve Âyanda kabul olunan işbu lâyıhanın kanuniyetini ve ona göre Kanunu Esasiye ilâvesini irade eyledim.

(Diğer imzalar) Mehmet Reşat

2. Tertip Düstur, Cilt: 6, s: 749



7 Zilhicce 1293 Tarihli 102’nci Maddesi ile 2 Recep 1332 Tarihli 7’nci ve 43’üncü Mevaddı Muaddelesini Muadil Kanun

26 Rebiülevvel 1333 – 29 Kânunusâni 1330 (1914)

Madde 7 - Meclisi Umuminin miadında açılıp kapatılması, gerek vaktinden evvel gerek sureti fevkalâdede içtimaa daveti temdidi müddeti, üç ayı tecavüz ve tekerrür etmemek üzere tecili ve senei içtimaiyesi zarfında müddetini ikmal eylemek üzere Melisin muayyen bir zaman için tadili, otuz beşinci madde mucibince Heyeti Mebusanın ledeliktiza feshi, alel umum muahedat akti hukuku mukaddesi Padişahîdendir...

Madde 43 - Meclisi Umuminin iki heyeti beher sene teşrinisanî iptidasında ve tecil vuku bulmuş ise müddeti teciliyenin inkızasında bilâ dâvetin içtima ve ba iradei seniye küşat edilir. Müddeti içtima dört aydır ve bu müddetin hitamında...

Madde 102 - Muvazene kanununun hükmü bir seneye mahsustur. O senenin haricinde hükmü cari olamaz ve bu hüküm tecil ve tatil ile ihlâl edilemez. Ancak, Meclisi Mebusan muvazeneyi kararlaştırmaksızın fesholunduğu halde...

Meclisi Âyan ve Mebusanca kabul olunan işbu lâyıha veçhile Kanunu Esasinin tadilini irade eyledim.

(Diğer imzalar) Mehmet Reşat

2. Tertip Düstur, Cilt: 7, s: 224



5 Şaban 1327 Tarihli 76’ncı Maddei Muaddelesini Muadil Kanun

4 Cemaziyülevvel 1334 – 25 Şubat 1331 (1916)

Madde 76 - Meclisi Mebusan azasından herbirine her sene içtimaı için elli bin kusur tahsisat ve şehrî dörtbin kuruş üzerinden azimet ve avdet harcirahı verilir. Müddeti içtimaın temdidi ve meclisin fevkalâde içtimaı halinde ayrıca tahsisat verilmez. Fesihten sonra içtima eden meclis âzasına tahsisatın nısfı verilir.

2. Tertip Düstur, Cilt: 3, s: 483

26 Rebiülevvel 1333 Tarihli 7'nci Maddei Muaddelesini TADİLİ İLE 2 Recep 1332 Tarihli 35’inci Maddei Muaddelesini Tayyı Hakkında Kanun

4 Cemaziyülevvel 1334 – 25 Şubat 1331 (1916)

Madde 7 - ... dört ay zarfında bilintihap içtima etmek üzere ledeliktiza Heyeti Mebusanın feshî .................. hukuku mukaddesi Padişahidendir.

Madde 35: Tayyedilmiştir.

2. Tertip Düstur, Cilt: 8, s: 484

7 Zilhicce 1293 Tarihli 72’nci Maddei Muadil Kanun

15 Cemaziyülevvel 1334 – 7 Mart 1332 (1916)

Madde 72 - Müntehipler evsafı matlubeyi haiz her Osmanlıyı meb’us intihap edebilirler. Ancak bir kimse aynı zamanda üçten ziyade dairei intihabiyede namzetliğini vaz edemez.


2. Tertip Düstur, Cilt: 8, s: 754

69’uncu Maddei Muadil Kanun

8 Cemaziyülahir 1336 – 21 Mart 1334 (1918)

Madde 69 - Meb’usan intihabı umumisi dört senede bir kere icra olunur. İntihap olunan meb’usların müddeti meb’usiyeti dört seneden ibaret olup fakat tekrar intihap olunmak caizdir. Ancak dördüncü senei içtimaiye ordu’yu hümayunun umumî seferberliğini müstelzim muharebeye musadıf olduğu halde her iki mecliste adedi mürettebin sülüsanıyla müzakeresine ibtidar ve adedi mürettebin ekseriyeti mutlakasıyla kabul edilecek bir kanun ile müddeti mezkûre temdit olunabilir.

2. Tertip Düstur, Cilt: 10, s: 176

Kaynak : Tbmm
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
7 Nisan 2010       Mesaj #4
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Osmanlı Devleti'nde mutlak monarşiden anayasalı monarşiye geçişi belirleyen ve meşrutiyet reşiminin temellerini atan anayasadır.
Osmanlı Devleti'nin Rusya ile savaş hazırlıkları içine girdiği sırada Sultan II. Abdülhamid tahta geçti (31 Ağustos 1876). İç ve dış sorunların giderek ağırlaştığı bir sırada Mehmed Rüştü Paşa'nın sadrazamlıktan çekilmesi üzerine II. Abdülhamid, Mithad Paşa'yı bu makama getirmek zorunda kalmıştı.
Mithad Paşa, Avrupa devletlerine verdiği sözü yerine getirerek anayasal düzene geçilmesini savunuyor, uluslararası konferans ve benzeri müdahalelerin ancak bu yolla önlenebileceğini ileri sürüyordu. Padişah, Mithad Paşa'nın hazırladığı "Kanın-ı Cedid" adlı anayasa taslağı yerine, Fransız Anayasası'nı çevirtip nazırlarına inceleterek ikinci bir taslak hazırlattı. Anayasayı hazırlamakla görevli 28 kişilik Cemiyet-i Mahsusa'nın düzenlediği son taslak Heyet-i Vükela'da (Bakanlar Kurulu) kesin biçimini aldıktan sonra padişahın bir hatt-ı hümayunuyla kabul edildi (23 Aralık 1876).
Temsili bir organdan yada meclisten değil, padişahın tek yanlı iradesinden kaynaklanan Kanun-i Esasi bu bakımdan bir ferman anayasasıdır. Meşruti bir rejim öngörmekle birlikte, teokratik Osmanlı monarşisinin geleneksel ilke ve
kurumlarını anayasa hükmü haline getirmeye öncelik verir. Saltanat hakkı Osmanoğulları soyuna aittir ve umumun kefaleti altındadır. Geleneksel yetkilerinin büyük bölümünü sürdüren padişah hukuken sorumsuzdur. Devletin dini İslam'dır; padişah aynı zamanda halifedir ve şeriat kurallarını uygulatır, yasalar din kurallarına aykırı olamaz, şeyhülislamlık makamı ve şeriye mahkemeleri anayasada öngörülmektedir.
Yasama ve yürütme organ ve yetkilerini birbirinden açıkça ayırmayan Kanun-ı Esasi sistemi yürütmenin, özellikle de padişahın üstünlüğü ilkesine dayalıdır. Sadrazamı, nazırları ve şeyhülislamı padişah seçerek atar; vekiller meclise değil padişaha karşı sorumludur. Yaşama organı sayılan Meclis-i Umumi'nin toplantı döneminin kısaltılmasına, uzatılmasına ya da seçimlerin yenilenmesi kaydıyla feshine karar vermeye padişah yetkilidir. Meclis-i Umumi'nin senato kanadı durumundaki Heyet-i Ayan'ın üyelerini de padişah atar.
Padişahın kişiliği kutsaldır; işlem ve eylemlerinden ötürü hukuki ya da cezai sorumluluk altında değildir; anayasaya bağlılık yemini etmesi bile öngörülmemeiştir. Heyet-i Ayan ve seçimle gelen Heyet-i Mebusan üyeleri anayasaya değil, padişaha sadakat yemini ederek göreve başlarlar. Heyet-i Vükela'nın, kendi gündemini belirlemesi ve aldığı kararları uygulatabilmesi için de padişahın izni ve onayı gerekir. Meclisler de ancak kendi alanlarına giren sınırlı konularda ve padişahın izniyle yasa önerilebilir. Padişahın yasaları veto etme yetkisi de vardır.
Ayrıca Heyet-i Ayan padişahın haklarını korumakla yükümlüdür. Heyet-i Vükela ile Heyet-i Mebusan arasında uyuşmazlık çıkması ve Heyet-i Mebusan'ın görüşünde iki kez direnmesi durumunda da padişah altı ay içinde yeniden toplanması koşuluyla meclisi feshedebilir. Meclislerin toplantıda olmadığı dönemlerde ülke, yasa hükmünde özel kararlarla yönetilebilirdi.
Kanun-ı Esasi sistemi gerçek bir meşrutiyet ya da anayasal düzen sayılmaz. Anayasa düşüncesinin somutlaşması, yasama meclislerinin ve temsili sistemin oluşması, bütün kısıtlamalara karşı (örn: 113. maddeyle padişaha tanınan sürgün yetkisi) bazı hak ve özgürlüklerin bir anayasal metinde yer alması, yargı bağımsızlığını ve güvencelerini sağlamaya yönelik ilkelerin düzenlenmesi vb. noktalar Kanun-ı Esasi'nin Osmanlı devlet düzenine önemli katkıları olmuştur.
Kanun-ı Esasi'nin öngördüğü yasama organı 19 Mart 1877-16 Şubat 1878 arasında bazı aralıklarla toplam beş ay görev yaptı. Ama özellikle eleştirici davranışlarıyla tutucu çevrelerin ve padişahın tepkisini çekti. Bunun üzerine Rusya ile yapılan savaşı bahane eden II: Abdülhaid, Meclis-i Umumi'yi tatil etti ve bir daha toplantıya çağırmadı ve Kanun-ı Esasi 1908'e kadar hukuken yürürlükte kalmakla birlikte uygulamadan düştü.
1908'de II. Meşrutiyet'in ilanı ile yeniden yürürlüğe girdi ve 31 Mart Olayı'ndan sonra yeni değişiklikler yapıldı (22 Ağsutos 1909). Buna göre 21 madde değiştirildi ve üç yeni madde eklenerek gerçekten meşruti ve parlementer bir sistem oluşturuldu. Yapılan değişikliklerle; padişah anayasaya bağlılık yükümlülüğü altına girdi. Hükümet padişaha değil meclise karşı sorumlu olacaktı. Hükümet ve Heyet-i Mebusan bağımsız kişilik kazandı, yasama ve yürütme ilişkileri dengeli duruma getirildi, kuvvetler ayrılığı ilkesi benimsendi, padişahın mutlak veto yetkisi kaldırıldı. Ayrıca dernek kurma, toplantı vb. özgürlükler tanındı, 113. madde kaldırıldı.
II. Meşrutiyet'in çalkantılı siyasal süreçlerinde başka değişikliklere de uğrayan Kanun-ı Esasi, özellikle I. Dünya Savaşı'nın başlamasından sonra fiilen tek parti durumuna gelen İttihat ve Terakki'nin yönetim süresince uygulanmadı. Ama Kurtuluş Savaşı döneminde, hatta 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun çıkarılmasından sonra bile Kanun-ı Esasi'nin yeni anayasaya aykırı düşmeyen hükümlerinin yürürlükte kalacağı düşüncesi benimsendi. 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu 1921 Anayasası'yla birlikte Kanun-ı Esasi'yi de kesin olarak yürürlükten kaldırdı.

MsXLabs.org & OT
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
31 Temmuz 2012       Mesaj #5
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Kânûn-i Esâsî Nedir?

Kânûn-i Esâsî (Osmanlı Türkçesi: قانون اساسى) Fransızca Loi constitutionelle çevirisi olarak kullanılan Osmanlıca terkiptir. "Temel Kanun" ya da Anayasa anlamındadır. Osmanlı Devleti'nin ilk ve son anayasası 23 Aralık 1876'da ilan edilmiş, 1878'de II. Abdülhamit tarafından askıya alınmış, 24 Temmuz 1908 ihtilali sonucunda yeniden yürürlüğe girmiş ve kısmen 20 Nisan 1924 tarihine kadar yürürlükte kalmıştır.

Osmanlı Devleti'nde 23 Aralık 1876’de I. Meşrutiyet ilan edilerek Türk tarihinin ilk anayasal özelliğini taşıyan Kanun-i Esasi kabul edildi. Böylece halk ilk defa padişahın yanında yönetime ortak oldu. Seçme, seçilme ve temsil hakkını kullandı. Kişi hakları anayasanın güvencesi altına alındı.

1876 Kânûn-i Esâsî'si bağımsız bir İslam ülkesinde yürürlüğe giren Batılı anlamda ilk yazılı anayasadır. (1866'da tevcih edilen Mısır fermanı modern bir anayasa niteliğinde olduğu halde, Mısır bu tarihte teorik olarak bir Osmanlı vilayeti olduğu için, Osmanlı padişahı adına yayınlanmıştır.)

Kanun-i Esasi'deki maddelerden bazıları şunlardır

* Osmanlı sınırlarındaki herkes kişisel hürriyete sahiptir. Hiç kimse başkalarının hürriyetine zarar veremez.
* Bir kanuna dayalı olmadığı sürece hiç kimseden vergi ve buna benzer paralar alınamaz.
* İşkence ve her türlü eziyet kesinlikle ve tamamen yasaktır.
* Mahkemeler her türlü müdahaleden uzaktır.
* Osmanlı sınırları içerisindeki herkes özel mülkiyet sınırları içindeki her türlü saldırıdan korunmuştur.
* Kanunda olmayan bir sebepten dolayı kimsenin özel mülküne zorla girilemez.

Meşrutiyet tartışmaları ve anayasanın ilanı


Osmanlı Devleti'nde anayasa ve parlamenter düzen talepleri Fransa'daki 1848 Devrimi'nden itibaren duyulmaya başlandı ve özellikle 1867-1868'de Namık Kemal'in başını çektiği Genç Osmanlılar hareketi tarafından dile getirildi.

Anayasa tartışmaları Âli Paşa'nın 1871'de ölümünden sonra başlayan siyasi ve mali kriz döneminde yoğunlaştı. Bu dönemde Mithat Paşa meşrutiyetçi görüşün başlıca temsilcisi olarak sivrildi. 1876'da Abdülaziz'in tahttan indirilmesiyle Mithat Paşa devlet yönetiminde egemen güç konumuna geldi. Üç ay süren saltanatında anayasayı hazırlatmayı başaramayan V. Murat da tahttan indirilerek, meşrutiyet fikrine daha yakın olduğu sanılan II. Abdülhamit 31 Ağustos 1876'da tahta geçirildi.

10 Eylül'deki cülus merasiminin hemen ardından, anayasa hazırlanması için Mithat Paşa başkanlığında Cemiyet-i Mahsusa adında bir encümen kuruldu. Namık Kemal'in telkinleriyle oluşturulan ilk taslak daha sonra Mithat Paşa'nın özel sekreteri olan hukukçu Krikor Odyan'ın görüşleri doğrultusunda Fransa ve Belçika anayasalarında çevrilen bir metinle değiştirildi. Eğinli İngiliz Said Paşa, Süleyman Bey ve Mabeyn Başkatibi Said Küçük Said Paşa Bey'in teklifiyle "Osmanlı memleketinde bulunan milletlerin her biri kendi dilini konuşmakta serbesttir" mealindeki madde devletin resmi dilinin "Türkçe'dir" şeklinde değiştirilerek 18.ve 57. maddeler olmak üzere iki yerde yerini aldı.[1]Padişaha siyasi gerekçelerle mahkemesiz sürgün yetkisi veren ünlü 113. madde Damat Mahmut Celalettin Paşa'nın manevraları sonucu son dakikada kabul edildi. 19 Aralık'ta Mithat Paşa sadrazam oldu. 23 Aralık'ta yeni anayasa Bab-ı Âli önündeki meydana kurulan kürsüde halka ilan edildi ve 101 pare top atışıyla kutlandı.

1876 ANAYASASI VE ÖZELLİKLERİ (KANUN-İ ESASİ)

1. Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk ve tek anayasasıdır.
2. İki meclisli bir anayasadır. (Meclis-i Ayan ve Meclisi Mebusan)
3. Heyeti Ayan üyelerini Padişah seçer.
4. Meclisi feshetme yetkisi Padişaha aittir.
5. 1908 yılında 2.Meşrutiyet’in ilanıyla yeniden anayasa ilan edilmiştir.
6. 1909’da bu anayasa da değişikliğe uğramıştır.
7. Türkler ilk defa bu anayasa ile seçme ve seçilme hakkını elde ettiler.
8. Yasama ve Yürütme yetkileri Padişah’ın elinde toplandı. Yasama organı Ayan ve Mebusan Meclisidir. Yürütme organı ise Bakanlar kurulundan oluşmaktadır. Yürütmenin başında Padişah bulunur.
9. Bakanlar kurulunu atama ve görevine son verme yetkisi Padişah’a verildi.
10. Sürgün yetkisi padişaha verildi.

"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
BenceHicBakmaxD - avatarı
BenceHicBakmaxD
Ziyaretçi
31 Temmuz 2012       Mesaj #6
BenceHicBakmaxD - avatarı
Ziyaretçi
Kânûn-i Esâsî (Osmanlı Türkçesi: قانون اساسى) Fransızca Loi constitutionelle çevirisi olarak kullanılan Osmanlıca terkiptir. "Temel Kanun" ya da Anayasa anlamındadır. Osmanlı Devleti'nin ilk ve son anayasası 23 Aralık 1876'da ilan edilmiş, 1878'de II. Abdülhamit tarafından askıya alınmış, 24 Temmuz 1908 ihtilali sonucunda yeniden yürürlüğe girmiş ve kısmen 20 Nisan 1924 tarihine kadar yürürlükte kalmıştır.
1876 Kânûn-i Esâsî'si bağımsız bir İslam ülkesinde yürürlüğe giren Batılı anlamda ilk yazılı anayasadır. (1866'da tevcih edilen Mısır fermanı modern bir anayasa niteliğinde olduğu halde, Mısır bu tarihte teorik olarak bir Osmanlı vilayeti olduğu için, Osmanlı padişahı adına yayınlanmıştır.)

Meşrutiyet tartışmaları ve anayasanın ilanı
Osmanlı Devleti'nde anayasa ve parlamenter düzen talepleri Fransa'daki 1848 Devrimi'nden itibaren duyulmaya başlandı ve özellikle 1867-1868'de Namık Kemal'in başını çektiği Genç Osmanlılar hareketi tarafından dile getirildi.
Anayasa tartışmaları Âli Paşa'nın 1871'de ölümünden sonra başlayan siyasi ve mali kriz döneminde yoğunlaştı. Bu dönemde Mithat Paşa meşrutiyetçi görüşün başlıca temsilcisi olarak sivrildi. 1876'da Abdülaziz'in tahttan indirilmesiyle Mithat Paşa devlet yönetiminde egemen güç konumuna geldi. Üç ay süren saltanatında anayasayı hazırlatmayı başaramayan V. Murat da tahttan indirilerek, meşrutiyet fikrine daha yakın olduğu sanılan II. Abdülhamit 31 Ağustos 1876'da tahta geçirildi.
10 Eylül'deki cülus merasiminin hemen ardından, anayasa hazırlanması için Mithat Paşa başkanlığında Cemiyet-i Mahsusa adında bir encümen kuruldu. Namık Kemal'in telkinleriyle oluşturulan ilk taslak daha sonra Mithat Paşa'nın özel sekreteri olan hukukçu Krikor Odyan'ın görüşleri doğrultusunda Fransa ve Belçika anayasalarında çevrilen bir metinle değiştirildi. Eğinli İngiliz Said Paşa, Süleyman Bey ve Mabeyn Başkatibi Said Küçük Said Paşa Bey'in teklifiyle "Osmanlı memleketinde bulunan milletlerin her biri kendi dilini konuşmakta serbesttir" mealindeki madde devletin resmi dilinin "Türkçe'dir" şeklinde değiştirilerek 18.ve 57. maddeler olmak üzere iki yerde yerini aldı.[1]Padişaha siyasi gerekçelerle mahkemesiz sürgün yetkisi veren ünlü 113. madde Damat Mahmut Celalettin Paşa'nın manevraları sonucu son dakikada kabul edildi. 19 Aralık'ta Mithat Paşa sadrazam oldu. 23 Aralık'ta yeni anayasa Bab-ı Âli önündeki meydana kurulan kürsüde halka ilan edildi ve 101 pare top atışıyla kutlandı.

Tarihi
119 maddeden oluşan anayasanın ilk beş maddesi, padişahın haklarını sayan ve tanımlayan maddelerdi. Osmanlı hükümdarlığı, halifeliği de koruyarak Osmanlı hanedanının en yaşlı üyesine ait olacaktı. (2., 3. ve 4. maddeler). Padişahın kişiliği dokunulmazdı ve yaptıklarından kimseye karşı sorumlu değildi (5. madde). Vükelanın (bakanların) atanması ve azledilmesi, para bastırılması, hutbelerde adının söylenilmesi, yabancı devletlerle antlaşma imzalanması, savaş ve barış ilanı, şeriat hükümlerinin uygulanmasının gözetilmesi, yasalar gereğince verilmiş cezaların hafifletilmesi ya da affedilmesi, parlamentoyu toplamak ya da dağıtmak ve temsilci seçimi için gerekli hazırlıkları yapmak padişahın kutsal haklarındandı (7. madde).
İkinci bölüm, Osmanlı vatandaşlarının kamusal haklarını içeriyordu. 8. madde Osmanlı Devleti'nin uyruğunda bulunan kişilerin tümüne din ve mezhep ayrımı olmaksızın "Osmanlı" denileceğini, 9. madde Osmanlılar'ın tümünün, başkalarının özgürlüklerine müdahale etmemek koşuluyla, kişisel özgürlüğe sahip olduklarını belirtiyordu. 11. maddeye göre, devletin resmi dini İslam’dı. Ancak kamu düzenine ya da genel ahlaka aykırı olmadığı sürece, Osmanlı ülkesinde maruf olan diğer dinlerin icrası serbestti.
Yasa önünde tüm Osmanlılar'ın eşit olduğu, kişilerin, din hakkında önyargıya sahip olunmaksızın vatana karşı aynı hak ve ödevleri bulunduğu 17. maddede, devlet görevlilerinin devletin resmi dili olan Türkçeyi bilmek zorunluluğu 18. maddede yer alıyordu.
Vergiler mükellefin gücüyle oranlı olarak salınacak (20. madde), özel mülkiyete kamu araçları dışında ve yeterli bir tazminat ödenmeden el konulamayacaktı (21 madde). Yasaların kararlaştırdığı durumlar dışında, yetkililer meskene zorla giremeyeceklerdi (22. madde).
25. maddeye göre de, yasa gereği olmaksızın kimseden vergi, resim ya da başka bir ad altında para alınmayacağı karara bağlanıyordu. 26. madde ise işkence ve eziyetin kesin olarak yasaklandığını belirtiyordu.
Hakimler azlolunamayacak, mahkemelerde yargılama aleni olacaktı. Herkes, mahkeme huzurunda hakkını savunmak için gerekli gördüğü yasal araçları kullanabilecekti. Mahkemelere müdahalede bulunulamayacaktı.
Vekiller ile temyiz reisi ve üyelerini, padişah aleyhinde harekete ve devleti tehlikeye düşürecek girişimlere kalkışanları yargılamakla görevli, 30 üyeden oluşan Divanı Ali (Yüce Divan) kuruldu.
Sadrazam, şeyhülislam ve öteki vekiller padişah tarafından atanacaktı.
Memurlar kanuna aykırı hareket etmedikçe ve devletçe zorunlu bir neden görülmedikçe azlolunamayacak, değiştirilemeyeceklerdi. Her memur görevinden sorumluydu. Kanuna aykırı emirler verilmesi durumunda memur amire itaat ederse sorumluluktan kurtulamayacaktı.
Ülkenin bir tarafında isyan çıkacağını gösteren kanıtlar görülürse, hükümet, o yerde geçici olarak sıkıyönetim ilan etme hakkına sahipti. (113. Madde).
42. madde ile, Meclis-i Mebusan ve Heyet-i Ayan'dan oluşan bir Meclis-i Umumî kuruluyordu. Meclis-i Umumi her yıl 1 Kasım - 1 Mart tarihleri arasında toplanacaktı. Meclis üyeleri meclis tüzüğünü çiğnemedikçe düşüncelerini söylemekte ve oylamaya katılmakta özgürdüler. Bu eylemlerinden dolayı haklarında kovuşturma açılamazdı. Üyeler hıyanet, Kanunuesasi’ye karşı hareket ya da rüşvet ile suçlanırlarsa, hapis ve sürgün gibi bir ceza ile mahkûm olurlarsa üyelikleri düşerdi.
Her iki mecliste de, üyelerin yarıdan bir fazlası bulunmadıkça oturum açılamazdı. Tüm konuşmalar Türkçe yapılır, duruma göre açık ya da gizli oylama yapılabilirdi. Her iki meclisçe kabul edilen yasalar padişaha sunulmadan önce vekiller ve sadrazamca onaylanırdı.
Ayan üyeleri, Mebusan Meclisi üyelerinin üçte birini aşmamak koşuluyla, doğrudan padişah tarafından atanırdı. Ayan Meclisi’ne seçilmek için kamunun güvenini kazanmış olmak, devlet hizmetinde başarı göstermek, tanınmış ve 40 yaşından aşağı olmamak gerekliydi. Üyeler yaşam boyu atanır, ancak kendi istekleriyle başka göreve geçmek için istifa edebilirlerdi. Ayan üyelerine verilen aylık tahsisat 10.000 kuruş idi.
Mebusan Meclisinin üye sayısı, Osmanlı uyruğundaki her 50 bin erkeğe bir üye olmak üzere saptanıyordu. Bunlar özel bir yasa gereğince gizli oyla seçilirlerdi. Seçim 4 yılda bir yapılacaktı. Mebusan Meclisi’ne seçilmek için 30 yaşını tamamlamış olmak ve Türkçe bilmek gerekliydi. Mebusan Meclisi üyelerine yıllık 20.000 kuruş, ayrıca aylık 5.000 kuruş yolluk veriliyordu.

Uygulama ve anayasanın askıya alınması
1877 Şubatında ülke çapında genel seçimlerin yapılmasından sonra oluşturulan Meclis-i Umumi 19 Mart 1877’de açıldı. İlk toplantı Dolmabahçe Sarayı'nın Muayede Salonunda yapıldı. (Daha sonra meclis Ayasofya bitişiğindeki eski Darülfünun binasına taşındı.) Mecliste 69 müslim ve 46 gayrımüslim mebus vardı. Meclis başkanlığına Ahmet Vefik Paşa atandı.
24 Nisan 1877'de çıkan Osmanlı-Rus Savaşı ("93 Harbi" olarak bilinir) bir yıl boyunca meclis müzakerelerini gölgeledi. Osmanlı ordusunun yenilgiye uğraması ve Rus ordusunun İstanbul kapılarına dayanması üzerine 31 Ocak 1878'de Edirne Mütarekesi imzalandı. Bu olaydan 13 gün sonra 13 Şubat 1878'de II. Abdülhamit meclisi süresiz olarak tatil etti.
1878-1908 arasında süren "İstibdat" döneminde anayasanın temel hükümleri uygulanmadı. Buna karşılık Kanûn-ı Esâsî resmen yürürlükte kaldı. Her yıl çıkarılan devlet Salnamelerinde Kanûn-ı Esâsî metni düzenli olarak yayımlandı. Ayan Meclisi bir daha toplanmadı ise de, Ayan üyelerine ölünceye kadar düzenli maaşları ödendi.

1908 devrimi ve anayasanın yeniden ilanı
Selanik'te başgösteren ihtilal üzerine II. Abdülhamit 24 Temmuz 1908'de yayımladığı bir tebliğle 1876 Anayasası'nı yeniden yürürlüğe soktu. Hürriyetin İlanı adıyla anılan bu olayın yıldönümleri, 1930'lu yıllara dek Türkiye'de resmi bayram olarak kutlandı. Büyük bir heyecan ve özgürlük ortamında yapılan genel seçimlerden sonra 17 Aralık 1908'de Meclis-i Mebusan toplandı. Mecliste çoğunluğu oluşturan İttihat ve Terakki Cemiyeti yanlısı mebuslar, 13 Şubat 1909'da Kâmil Paşa hükümetini istifaya zorlayarak, Hüseyin Hilmi Paşa başbakanlığında Osmanlı tarihinin ilk parlamenter tabanlı hükümetinin kurulmasını sağladılar.
Kanûn-ı Esâsî Tadil Komisyonu'nun hazırladığı anayasa değişiklikleri 8 Ağustos 1909'da saat 10:30 da kabul edildi. Yapılan değişikliklerle padişahın tahta geçişinde "vatan ve millete sadakat" yemini etmesi zorunluğu kondu, padişaha yargısız sürgün hakkı veren 113. madde değiştirilerek "Hiç kimse yasanın belirlediği ettiği sebep ve suretten başka bir bahane ile tutuklanamaz ve cezalandırılamaz" hükmü kondu, basından sansür kaldırıldı, sadrazamın yetkileri artırıldı, meclisin güvensizlik oyu ile hükümeti düşürme yetkisi tanındı, padişah tarafından veto edilen kanunların mecliste üçte iki çoğunlukla yeniden kabulü ilkesi benimsendi, posta evrakının mahkeme kararı olmadan denetlenemeyeceği kabul edildi.
1913'te İttihat ve Terakki diktatörlüğünün kurulmasından sonra Kanûn-ı Esâsî'de 1914 yılında iki, 1916'da üç ve 1918'de bir kez olmak üzere toplam 6 kez değişiklik yapıldı. Değişikliklerin çoğu hükümet kararıyla seçimlerin yenilenmesi ve ertelenmesine ve Meclisin feshi usulüne ilişkin idi.

Yürürlükten kalkması
Ankara'da toplanan Büyük Millet Meclisi'nin 20 Ocak 1921'de kabul ettiği Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, açıkça Kanûn-ı Esâsî'nin ilga edildiğini belirtmemiştir. Bu durumda Kanun-i Esasi'nin Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile çelişen hükümleri 20 Ocak 1921'de yürürlükten kalkmış, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile çelişmeyen maddeleri ise 1924 anayasasının yürürlüğe girme tarihi olan 20 Nisan 1924'e kadar yürürlüğünü devam ettirmiştir.
4 Kasım 1922'de padişahlığın lağvı ve 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilanı, 1876 Kanûn-ı Esâsî'nin maddeleri üzerinde yapılan değişikliklerle gerçekleştirildi. Nihayet 20 Nisan 1924'te yürürlüğe giren yeni Anayasa ile 1876 Anayasası tümüyle kaldırılmış oldu.

Benzer Konular

24 Ağustos 2013 / HipHopRocK Hukuk
10 Aralık 2014 / ThinkerBeLL Sanat
24 Şubat 2014 / 124119971905 Soru-Cevap
15 Nisan 2015 / Jumong Sinema tr
17 Şubat 2016 / Safi X-Sözlük