Arama

Duygusal Zeka (EQ)

Güncelleme: 3 Nisan 2009 Gösterim: 6.737 Cevap: 2
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
14 Mart 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Duygusal Zeka (EQ)

Sponsorlu Bağlantılar
Daniel Goleman “Duygusal Zeka” adlı kitabıyla yepyeni bir kavram ortaya attı. Uzun zamandır başarılı olmanın derecesi IQ ile ölçülürdü. Yapılan son araştırmalara göre “duygusal zeka” (EQ) insanların kişisel ve mesleki anlamda başarılı olmalarını IQ’ dan çok daha fazla etkilendiğini gösterdi. Duygusal zeka ile insanların ortak duyguları, iletişim becerileri, insanlık anlayışları, incelik, zerafet, kibarlık, nezaket vs. gibi yetenekleri tanımlanmaktadır.
Duygusal zeka, kendimizle ve başkalarıyla olan ilişkilerimizi doğrudan etkiler. Yani duygusal zeka bir taraftan kendi gelişimimizi ve olgunlaşmamızı diğer taraftan da yeteneklerimiz ile diğer insanlarla aramızda olan ilişkileri tanımlar.
Duygusal zeka için özellikle aşağıdaki yetkinlikler belirleyicidir:

1. Kendini tanımak
Kişinin kendi duygularını, ihtiyaçlarını, hedeflerini tanıması, tercihlerini yapabilmesi ve sahip olduğu şahsi gücünün ve kaynaklarının farkında olması anlamına gelir. Kendini tanımakla insanlar belirli pozisyonlarda nasıl hareket edeceklerini, neye ihtiyaç duyduklarını veya kendilerinde ne gibi değişiklik yapmaları gerektiğini fark ederler.
Kendini yönetmek- Kişinin sahip olduğu duygu ve düşüncelerini kontrol ederek yönlendirmesi. Bu beceri ile duygularımızın esiri olmaktan kurtulup onları yönlendirebiliyoruz. Örneğin: bir olay bizi çok kızdırdığında, kendi kendimizi sakinleştirerek, yanlış bir karar vermekten veya yanlış bir davranışta bulunmaktan kaçınırız.

2. Motivasyon
İnsanın kendini motive edebilmesi, daima başarma isteğine ve heyecanına sahip olması demektir. Bu yetenek özellikle zorlukların çıkmasında veya işlerin istenilenin dışında gelişmesi durumlarında çok faydalı olur. Kendini motive edebilen insan, zorluklar karşısında yılmadan kendinde devam etme gücünü bulur daha metanetli olurlar.

3. Empati
Kişinin başka insanların duygularını, ihtiyaçlarını, kaygılarını anlayabilmesi, kendini onların yerine koyabilmesi demektir. Söz konusu olan onlar gibi düşünebilip, davranabilmek , onları oldukları gibi kabullenebilmek ve hal ve hareketlerine saygı göstermektir.

4. Sosyal Yetkinlik
Sosyal Yetkinlik insanların başkalarıyla ilişki kurabilmesi ve bu ilişkilerin uzun süre geçerliliğini koruyabilmesi becerilerini kapsar. İnsanlar arası iyi ilişkilerin yanı sıra bir takım oluşturabilme, takım ruhunu sağlayabilme ve bu takımı yönetme becerisini gösterme de bu yetkinlik ile olur.

5. İletişim Becerisi
Duygusal zeka için, iyi iletişim kurabilme becerisi, vazgeçilmez unsurlarındandır. Bu iki türlü açıklanabilir. Birincisi insanın kendisini açık ve net olarak ifade edebilme becerisi, diğer taraftan da başkalarını dikkatli dinleme ve ne söylediklerini tam ve doğru olarak anlayabilme becerisidir.

Duygusal zekanın bize getirdikleri nelerdir?
Duygusal zekası yüksek insanlar mesleki anlamda başka insanlar ile iyi iletişim kurabildiklerinden ve yönetme becerisine sahip olduklarından genellikle çok başarılı olurlar.

Günlük hayatta duygusal zeka insanların iş arkadaşları ve aile bireyleri ile iyi anlaşabilmelerini sağladığı için, kendileri ve çevresindekiler ile ilgili sorunları çabuk çözümlenir.
Duygusal zekalı insanlar diğer insanları olduğu gibi kabul edip onları dinleyip anladıkları için sevilirler ve arkadaşlık ilişkileri daha güçlü olur.
Genellikle kendileri ile barışık ve kolay memnun olurlar.

Böyle bir beceriye sahip misiniz değil misiniz?
Eğer psikolojik testlerden geçmeyi severseniz, kendi kendinizde değerlendirerek duygusal zeka hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Böyle bir testten yola çıkarak kendinizi eleştirin ve seviyenizi belirlemek için örnek olarak aşağıdaki soruları kendinize sorun.
  • Kendimi ne kadar iyi tanıyorum? Bazı hallerde nasıl ve neden bu şekilde hareket ettiğimi biliyor muyum?
  • İradem güçlü mü, yoksa duygularımın esiri mi oluyorum?
  • Kin, nefret, mutluluk, beğeni vb. gibi duygularla nasıl baş edebilirim?
  • İletişim kurma becerim nasıl?
  • Kendimi açık ve net olarak ifade edebiliyor muyum?
  • Başka insanları iyi dinleyebiliyor muyum?
  • Diğer insanlar ile iyi anlaşabiliyor muyum?
  • Başkalarını motive edebiliyor muyum?
  • Başkalarıyla çalışmaktan zevk alıyor muyum?
  • Başkalarına fikir verebilir miyim?
  • Yönetebilme kabiliyetim var mı?
  • Başkaları tarafından seviliyor muyum?
  • Başkaları benimle beraber olmaktan keyif alıyorlar mı?
  • Aranan biri miyim?
  • Benden fikir istiyorlar mı?
Tüm bu sorular örnek için düşünülmüştür. Duygusal zekanın ardında saklı olanı keşfettiğinizde, kendinize soracağınız soruları da bulabilirsiniz ve böylece eksik olan taraflarınızı da öğrenerek kendinizi geliştirebilirsiniz.



Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
HipHopRocK - avatarı
HipHopRocK
Ziyaretçi
3 Nisan 2009       Mesaj #2
HipHopRocK - avatarı
Ziyaretçi
Duygusal Zeka Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar
Duygusal Zeka Kavramının Gelişimi

Son yıllarda yapılan araştırmalar, IQ’nun hayattaki başarıya katkısının %10’dan fazla olmadığını göstermektedir. Yüksek IQ, başarının, prestijin veya mutlu bir yaşamın garantisi olmadığı halde, okullarımızda ve kültürümüzde akademik yetkinlik hala ön planda tutulmakta; günlük hayatımızda büyük önem taşıyan sosyal ve duygusal becerilerin geliştirilmesi ihmal edilmektedir.
Duygusal ve sosyal kapasitesi yüksek kişiler - yani, duygularını iyi bilen, onları kontrol edebilen, başkalarının duygularını anlayan ve bunları ustalıkla idare edebilenler - hayatlarının gerek özel gerekse mesleki alanlarında daha avantajlı bir konuma geçerler.
Duygusal ve sosyal becerileri gelişmiş insanlar hayatta daha mutlu ve üretken oluyorlar.
Duygularını kontrol edemeyen kişiler ise, net düşünebilme ve işlerine konsantre olabilme yeteneklerini engelleyen içsel bir mücadeleye giriyorlar.
Son yıllarda, bazı araştırmacılar insan zekasını eski yöntemlerle incelemenin sınırlamalarını keşfettiler.
Howard Gardner 1980’lerin başlarında IQ yaklaşımını sorgulamaya başladı. "Frames of Mind" adlı kitabında yaşamdaki başarı açısından hayati derecede önem taşıyan yalnızca tek bir zeka türü olmadığını, ancak zeka türlerinin daha geniş bir yelpazede ele alınabileceğini öne sürüyordu. (Møller, 1999, s. 217).
Bu alandaki öncü isimlerden bir diğeri de Robert Sternberg’dir. Sternberg, yüksek IQ’nun akademik başarı getirebileceğine fakat hayatın diğer alanlarında hedefe yönelik eylemlere yol açmayacağına inanmaktadır. Kendi standartları veya başkalarının standartları doğrultusunda başarıyı yakalamış insanlar sadece okullarda değer verilen hareketsiz zekaya güvenmekten çok birçok alanda beceri sahibi olmuş, bu becerileri geliştirmiş ve uygulamış kişilerdir. (Møller, 1999, s. 222).
ABD’de 1985 yılında bir doktora öğrencisi (Payne, Wayne Leon) A study of emotion: Developing Emotional Intelligence; Self-integration; Relating to fear, Pain and Desire (Theory, Structure of reality, Problem-solving, contraction / expansion, tuning in/coming out/letting go) başlığı taşıyan bir doktora tezi yazmıştır. Bu çalışma ilk olarak "Emotional Intelligence" kavramının akademik çevrelerde kullanılmasıydı.
1990 yılında Harvard Üniversitesi’nden psikolog Peter Salovey ve New Hampshire Üniversitesi’nden psikolog John Mayer "Emotional Intelligence" ile ilgili iki tane makale yayımladılar. Bu profesörler, insanların duygusal alandaki yetilerini bilimsel olarak ölçmeyi denemişlerdir. Bu hocaların bulguları, bazı insanların diğerlerinden, kendi duygularını tanımlamada, başkalarının duygularını tanımlamada ve duygusal konularda problem çözmede daha iyi olabileceğini ortaya koyuyordu. Geçtiğimiz on yılda bu profesörler, duygusal zekamızı ölçmeye yönelik iki değişik test geliştirdiler. Onların çalışmaları genellikle akademik çevre içinde kaldı.
Başarı için önemli görülen "empati, duyguları ifade etme ve anlama, mizacı kontrol etme, bağımsızlık, uyum sağlayabilme, beğenilme, kişiler arası sorunları çözme, sebat, sevecenlik, nezaket, saygı... " gibi duygusal nitelikleri betimlemek için kullanılan bu kavramın "şöhret" olması, ancak 1995’de psikoloji alanında doktoralı gazeteci-yazar Daniel Goleman’ın "Duygusal Zekâ" (Goleman, Daniel (1995). Emotional Intelligence: Why It Can Matter More Than IQ. New York: Bantam Books.) kitabını yayınlaması ile gerçekleşmiştir.
Meşhur olmadan önce Goleman, New-York Times gazetesine ve Popular Psychology dergisine yazılar yazan bir gazeteciydi. 1994 ve 1995 senelerinde “Duygusal Okur-Yazarlık” üzerine bir kitap yazmayı planlıyordu. Bu kitap için okulları ziyaret ederek, duygusal okur-yazarlığı geliştirmek için hangi programları geliştirdiklerini öğreniyordu. Aynı zamanda da genel olarak duygular üzerine yoğun incelemeler yapıyordu. En çok da Mayer ve Salovey yazılarını okuyordu. Bir noktada Goleman kitabın ismini “Duygusal Zeka” olarak değiştirdi. Bu isimle daha popüler olacağını ve iyi satacağını düşünmüştü.
Böylece 1995’te “Duygusal Zeka” yayınlandı. Bu kitapla "Duygusal Zekâ" Time dergisinin kapağında boy göstermiş, okullardan şirketlere dek yönetim odalarında sohbet konusu yapılmış, ünü Beyaz Saray’a kadar uzanmıştır. ABD Başkanı Clinton, esi Hillary tarafından kendisine armağan edilen bu kitap için "mükemmel bir kitap, çok ilginç, çok sevdim." sözleriyle onun önemini ve değerini vurgulamıştır.
Kitap için iyi planlanmış bir promosyon çabasının gereği, Goleman Amerikan televizyonlarında görünmeye başladı. Aynı zamanda kitabını tanıtmak için büyük bir konferans turuna da başladı. Kendisinin ve yayıncısının çabaları sayesinde kitabı uluslararası bir best-seller oldu. New-York Times gazetesinin çok satanlar listesinde neredeyse bir yıl kaldı ve Goleman’a iyi paralar kazandırdı.
Kitabında; beyin, duygular ve davranışlar üzerine bir sürü ilginç bilgiyi bir araya getirmişti. Goleman kitapta kendi fikirlerine çok az ve yüzeysel yer verdi, ve buna bağlı olarak kendi önyargılarına ve inanışlarına da. Genellikle yaptığı, diğerlerinin işlerini toplamak, onları organize ve dramatize etmekti.
Ünlü olduğu 1995’ten beri Goleman duygusal zekanın aktüel araştırmasını yapmıştır. Kitabı 1995’te yayınladıktan sonra yöneticilerin, kendi fikirlerine büyük paralar ödemeye hazır olduklarını keşfetmiştir. Goleman buralardan çok iyi para kazanınca NYT’daki işinden ayrılmış ve çok uluslu bir konsorsiyum kurmuştur. Aynı zamanda sadece iş pazarına özel bir kitap (Goleman, Daniel (1998). Working With Emotional Intelligence. New York; Bantam Books.) daha yazmıştır. Bu kitapta da duygusal zekanın tanımını kendine göre yapmış ve duygusal zekanın 25 yeti, yetenek ve ustalıktan oluştuğunu açıklamıştı.
Öbür tarafta ise Mayer ve Salovey duygusal zeka hakkında yorum yapmakta temkinli davranıyor ve kavramın “başarı, mutluluk ve ideal vatandaş hakkında etkilerini saptamada ihtiyatlı oluyorlardı ve para kazanmaktan çok bilimsel gerçekler üzerinde duruyorlardı. Bu profesörler ve Caruso (MSC) EI’nin zekanın gerçek bir formu olduğunu ve bilimsel olarak ölçülemeyeceğini düşünüyorlardı.

Duygusal Zekanın Tanımı


1980’lerin başında, İsrailli Psikolog Dr. Reuven Bar-On, duygusal zeka kavramını geliştirmeye başlamış; "Bir kişinin çevresel baskılarla ve isteklerle başa çıkmak için başarılı olma yetisinde; duygusal kişsel ve sosyal yeteneklerinin bir bütünüdür." şeklinde tanımlamıştır. (Møller, 1999, s. 218).
Peter Salovey ve John Mayer, 1990’da Duygusal Zekayı şöyle açıklamışlardır : "Bir kişinin kendi ya da başkalarının hislerini ve duygularını yansıtabilme, onları ayırt edebilme ve kişinin düşüncesi ve eyleminde bu bilginin kullanılmasıdır." (Møller, 1999, s. 219).
Daniel Goleman, 1995 yılında yayınlanan "Duygusal Zeka" adlı kitabında "Duygusal zekayı kişinin kendi duygularını anlaması, başkalarının duygularına empati beslemesi, ve duygularını yaşamı zenginleştirecek biçimde düzenleyebilmesi yetisi" olarak tanımlıyor. (Goleman, 1996).
Goleman’a göre; beynin düşünen parçası, beynin duygusal parçasından ürüyor. Beynin düşünen ve duygusal parçaları genelde yaptığımız her şeyde birlikte çalışıyor ve gerek iş yaşamında gerekse özel yaşamda başarılı ve mutlu olmak, insanların duygusal zeka becerilerine bağlıdır.

DERLEYEN : ERAY BECEREN (ARALIK 2004)
HipHopRocK - avatarı
HipHopRocK
Ziyaretçi
3 Nisan 2009       Mesaj #3
HipHopRocK - avatarı
Ziyaretçi
Hayatın Her Alanında Duygusal Zeka

Kendimizi zaman zaman mutsuz yada kötü hissettiğimiz anlar vardır. Bu tür durumlarda, mutsuzluğumuzu gidermek için “güçlü olmayı” yani duygularımızı bastırarak inkar etmeyi seçeriz. Başka bir deyişle “düşünen” beynimizi, “hisseden” beynimizin üstünde tutmaya çalışırız. Bu iki beyinin duygularımızda ve hayatımızda oynadığı roller; duygusal zeka araştırmasının en önemli odak noktalarından biridir. Her beyinin değişik bir işlevi vardır ve en iyi sonucu bu iki beyin beraber, uyum içinde çalıştıklarında alırız, birbirleriyle zıtlaşırlarsa değil!...
Duygularımızla çatıştığımızda zaman ve enerji kaybederiz. Duygularımızla savaşmak gerçekle savaşmaktır. Gerçekten kim olduğumuzu bulmak yerine, bizden bekleneni, bize söyleneni bulmaya çalışırız. Fakat mutlu olmamız için yapmamız gereken kendimiz olmaktır sadece. Gelişir ve değişebiliriz fakat bireysel doğamıza aykırı bir yönde gelişmeyi denediğimiz zaman, doğayla ve milyonlarca yıllık evrilme ile kavga ederiz. Bütün bu kaybolmuş ve yanlış yönlendirilmiş enerji çok akıllıca değildir, çünkü zaman ve enerji değerli ve çok kısıtlı kaynaklardır.
Belki de bu yüzden duygusal zeka bu kadar ilgi çekiyor. “Zeka”ya yeni bir anlam kattığı için. Genellikle duygularımızı “Ben böyle bir insanım” ya da “Ben buyum” diye ifade ederiz. Oysa bütün Duygusal Zeka araştırmaları, duygularımızı ele alma şeklimizi değiştirmiştir.
Duygusal zeka birçok konudan oluşan geniş bir spektruma sahiptir. Şu sorulara bir göz atalım.
“Neden üzüleceğimiz şeyler yaparız?”
“Gerçek anlamda mutluluk nedir?”
“Öfke, şiddet gibi duyguların kaynağı nelerdir?”
“İnsanlar bu günlerde neden birbirlerinden kopuk ve birbirlerine ilgisizler?”
“En zengin ülkelerin insanları bile nasıl bu kadar mutsuzlar?”

Her soru Duygusal Zeka araştırması ile kendimizi ve insan doğasını inceleyerek cevaplandırılabilir.
Duygusal Zeka araştırması sonuçları; daha ihtiyaçlarımız oluşmadan, doğanın duyguları milyonlarca yıl boyunca geliştirdiği gerçeğini desteklemektedir. Çünkü hepimiz insanız ve evrensel ihtiyaçları paylaşıyoruz. Bu ihtiyaçların biri karşılanmadığında bazı olumsuz duyguları hissederiz. Bir takım etkenler, bizi iyi hissettirmezse mutsuz oluruz ya da bizi iyi hissettirirse mutlu oluruz. Buna göre duygusal zekanın basit bir tanımı; nelerin iyi, nelerin kötü hissettirdiğini bilmek diye söylenebilir.
Kötü hissetmekten iyi hissetmeye geçerken ne kadar çok düşünmeye ihtiyacımız olduğunu tasavvur edin. İşte bu bizi diğer canlılardan ayıran en önemli husustur. Biz insanlar davranış kalıplarımızı çevremizden yani büyüklerimizden öğreniyoruz. Halbuki hayvanlar, içgüdüsel yada genetik hafızalarına güvenirler. Örnekse, anne örümcekler hiçbir zaman bebeklerine nasıl ağ yapılacağını öğretmezler.
Duygularımız daha hayvansal, daha içgüdüseldir ve programlanması zordur. Çünkü duygular alt-beyin dediğimiz bölgeden yönetilir ve evrimsel olarak bakıldığında beynin bu kısmı üst-beyin dediğimiz bölgeden daha yaşlıdır. İnsanlar evrilirken beyin alt kısımdan (arka) üst kısma (ön) doğru gelişmiştir.
Beyinlerimizin programlanması zordur. Çünkü onlar parmak izlerimiz kadar kendilerine özgü ve biriciklerdir. Sadece bize özgüdürler. İşte bu yüzden hepimiz genetik olarak farklıyız ve sevdiklerimiz ve sevmediklerimiz birbirinden farklı .
Hepimiz bu açıdan farklı olsak bile; büyüklerimizin, kültürün, toplumun dileklerine bağlı olarak davranışlarda bulunmaya programlanmışızdır. Çocukluğumuzun ilk yıllarında neyi söyleyip neyi söylemememiz, neyi yapıp neyi yapmamamız, neyin kabul edilebilir neyin kabul edilemez olduğu bize hep söylenmiştir. Ayrıca, nasıl hissetmemiz gerektiği bile öğretilmiştir. (şu durumda suçlu, bu durumda mahcup gibi) Ama aslında duygularımız içimizden gelir ve düşüncelerimizle bireysel hayat tecrübelerimizin birer kombinasyonudurlar. Her şeyden önce, duygularımız bizi farklı insanlar haline getirir. Bütün bir toplum; aynı şeylere inanmaya, aynı sloganları tekrarlamaya, aynı törenleri yapmaya, aynı giysileri giymeye zorlanabilir ama hiç kimse iki kişiyi aynı hissetmeye zorlayamaz. Şöyle diyebiliriz ki bizi biz yapan; arabalarımız, elbiselerimiz, mesleğimiz ya da vücudumuz değildir. Bizi biz yapan duygularımızdır.
Duygusal Zeka teorisi hayatımızın her alanında karşımıza çıkar. Çünkü nereye gidersek gidelim, duygularımızı da beraberimizde götürü-rüz. Duygularımız, çocuklarımızı nasıl iyi yetiştirebileceğimizi, onların okulda nasıl başarı sağlayacağını, kariyerimizde nasıl başarılı olacağımızı, diğer kişilerle ilişkilerimizi belirler. Özet olarak duygularımız; bireyler olarak ve daha da önemlisi, toplum olarak nasıl “mutlu” olabileceğimizi belirlerler.


Alıntı: Eray BECEREN

Benzer Konular

9 Ağustos 2018 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri
13 Haziran 2008 / asla_asla_deme X-Sözlük