Arama

Sağlıklı Uyku ve Uyku Terimleri

Güncelleme: 7 Şubat 2017 Gösterim: 17.407 Cevap: 7
HayLaZ61 - avatarı
HayLaZ61
VIP BuGS_BuNNY
10 Nisan 2007       Mesaj #1
HayLaZ61 - avatarı
VIP BuGS_BuNNY

SAĞLIKLI UYKU VE UYKU HİJYENİ:

Ad:  uyku.jpg
Gösterim: 1151
Boyut:  33.9 KB

Sağlıklı uyku tanımı saat üzerinden yapılamaz. Bazı kişiler için 5-6 saatlik uyku yeterli olurken (genellikle aktif, dışa dönük yapısı olanlardır), bazı kişiler ise normalde 10-12 saat uyku uyurlar (sanatçı kişiliğe sahip, içe dönük, duygusal yapıda olanlar için sıktır). Sağlıklı uyku "etkin" olan uykudur. Etkin uyuyan kişi uyandığında kendini dinlenmiş, zinde, formda ve yeni bir günü yaşamaya hazır hisseder. Uyku alışkanlığı yaşa bağlı değişiklikler de gösterir.
Sponsorlu Bağlantılar
  • Uyku hijyeni kişinin dikkat etmesi "etkin uyku"yu uyuyabilmesi için dikkat etmesi gereken koşullardır. Etkin uyku için;
  • Her gün düzenli saatte kalkın.
  • Sizin için 'normal' olan süreden daha fazla uyumayın.
  • Kahve, çay, kola uykuya dalışı zorlaştırdığından, alkol ise uykuya dalışı kolaylaştırmasına karşın kalitesini bozup sabah yorgunluğuna neden olduğundan kullanmayın.
  • Gündüz uykularından (5-10 dk. bile) sakının.
  • Sabahları fiziksel egzersiz yapın.
  • Yatma öncesi TV seyretmek yerine rahatlatıcı şeyler okuyun ya da müzik dinleyin; aşırı uyarılmalardan kaçının.
  • Yatmadan bir süre önce 15-20 dakikalık banyo yapın.
  • Yatma zamanına yakın yemek yemeyin
  • Ortamın ısısı, gürültü olup olmaması, yatak değişikliği gibi alışkanlıklarınıza özen gösterin.
EEG kullanılarak uykunun 2 ana evresi olduğu belirlenmiştir:
1. Non-REM uyku evresi (kendi içinde 4 aşamalıdır).
2. REM uykusu: Hızlı göz hareketleri ve rüya görmeyle belirlidir.
Yaşlanmayla uyku örüntüsü değişir. Yatak süresi artar, gece uyanmaları sıklaşır, gündüz şekerlemeleri artar, uykudan hoşnutluk azalır.

DİSSOMNİYALAR


Birincil Uykusuzluk (İnsomnia):


Bilinen başka bir nedene bağlı olmadan ortaya çıkan uykusuzluktur. En az 1 ay süreyle uykuya dalma güçlüğü ve yineleyici uyanmalar vardır, uyku dinlendirici değildir.
Tedavisi yeniden uyku yapısını kurma (koşullandırma), meditasyon, gevşeme kasetleri, sakinleştiriciler ve uyku vericileri içerir. Yatağın uyku dışında bir şey için kullanılmaması, yatak veya odanın değiştirilmesi önerilir. Psikoterapi yararlı değildir.

Birincil Hipersomnia (Aşırı Uyuma):


Herhangi başka bir nedenle açıklanamayan en az 1 ay süreyle giden aşırı uyku halidir. Uzun uyku yaşam boyu sürebilir, ailesel olabilir.
Tedavisinde sabah ya da akşam uyarıcılar kullanılır. Antidepresanlar yararlı olabilir.

Narkolepsi:


Gündüz aşırı uykulu olma ve en az üç aydır süren REM uykusu anormallikleri ile belirlidir. Gündüz, 15 dakikadan az, karşı konulamaz uyku atakları olur. Gülme, öfke, heyecan, cinsel ilişki, korku, utanma ile tetiklenen kısa kas zayıflığı veya felci dönemleri geçirir. Bir kısmında uyanırken bilinç yerinde olduğu halde hareket edememe bulunur, bu 1 dakikadan kısa sürer.
Uykuya dalarken rüya benzeri varsanılar eklenebilir. Narkolepside periyodik bacak hareketleri ve uyku apnesi de görülebilir. 15 yaştan önce başlar, süreğen gidişlidir.
Tedavisi düzenli yatış zamanı, gündüz şekerlemesi izni, ani uykuya karşı güvenlik önlemleri, gündüz için uyarıcılar, antidepresan kullanımı biçimindedir.

Uyku-Apne Sendromu:


Apne 10 saniye ve üstündeki solunum durmaları için kullanılan tanımdır. Saatte 5 apne ve gecede 30 apne üstü patolojiktir. 300'e kadar çıkabilir. Tehlikeli durumdur. Uykuda ani ölüm nedeni olabilir.
Tipik hasta gün içinde uyuklayan, yorgun, orta yaş ve üstünde erkek olup, depresyon ve duygudurum değişiklikleri yaşar, gündüz uyku atakları olur. Yüksek sesli, aralıklı horlama olabilir. EEG, EMG, EKG ve tüm gece uykuyu izleyen kayıtlar (polisomnografi) ile tanı konulur.
Tedavisi burundan sürekli pozitif hava basıncıyla solutmaktır. Diğer yaklaşımlar kilo verme, burun cerrahisi, trakeostomi ve uvuloplastidir.

Sirkadiyen Ritm Uyku Bozukluğu (Jet Lag) :


İstenilen ve gerçekte uyunan uyku dönemleri arasındaki uyumsuzluğa neden olan durumları içerir.
Jet Lag tipi, doğu-batı yönündeki uçak yolculuğundan sonra 2-7 gün sürer ve düzelir; özgül tedavi gerektirmez. Öğün ve uyku zamanlarını değiştirerek önceden hazırlanma olabilir.
Gecikmeli uyku evresi tipinde alışıldık zamanda uykuya dalamama vardır. Tedavide, uyku saati kademeli olarak daha fazla geciktirilerek istenilen başlama saatine ulaşılır. Uykuyu öne alma başarısız olmaktadır. Gece ışık tedavisi uykuyu geciktirir, gündüz ışık tedavisi uykuyu öne alır.
Değişen vardiya tipi hızlı değişen çalışma düzeni olanlarda görülür. Bedensel sorunlar, ülser eklenebilir. Işık tedavisi yararlı olabilir.

Başka Türlü Adlandırılamayan Dissomnialar:


  • Nokturnal Myoklonusta, hasta bacak hareketlerinin farkında değildir. 55 yaş üstünde görülür, sık uyanmalı, dinlendirmeyen uyku vardır. İlaç tedavisi gerekir.
  • Huzursuz Bacak Sendromunda bacak hareketleri uyumaya engel olur, huzursuzluk hareketle azalır, ilaç tedavisinden yarar görebilir.
  • Kleine-Levin sendromunda genç erkek hasta birkaç hafta süreyle aşırı uyur, sadece aralarda oburca yemeye uyanır, aşırı cinsel etkinlik ve saldırganlık eşlik eder. Tedavisinde uyarıcı ilaçlar kullanılır.

PARASOMNİALAR


Kabus Bozukluğu


Hemen her zaman REM uykusu sırasında kabus görülür ve kabuslar iyi anımsanır. Korkuyla uyandırır. Uzun, korkutucu düşlerdir. Gecenin herhangi bir zamanında görülebilir
Bunda uyku terörüne göre bunaltı, hareket, konuşma, terleme, çarpıntı daha az görülür.
Özgül bir tedavisi yoktur, ilaç kullanımı gerekebilir.

Uyku Terörü (Uykuda Korku Bozukluğu) :


Çocuklarda yaygındır. Yoğun bunaltı eşliğinde ani uyanma görülür, çarpıntı, terleme olabilir. Uyandığında hareketlidir, haykırarak ağlar, uyanınca olayı anımsamaz.
Rüyasız uyku (Non-REM) döneminde görülen bir bozukluktur. Uyuduktan 1-2 saat sonra ortaya çıkar. Tedavi nadiren gerekir. Görülme zamanından önce uyandırmak korkuları uzun süreli kaldırabilir.

Uyurgezerlik Bozukluğu (Somnambulizm)


Çocuklukta yaygın görülür, genellikle yaşla kendiliğinden kaybolur. Genellikle ailede benzer öykü vardır. Tam bilinçli olmadan yatağı bırakma ve yürüme olur, hasta bu dönemi anımsamaz. Derin Non-REM uykusunda ortaya çıkar. Olasılıkla tehlikelidir. İlaçlar tedavide kullanılabilir. Tehlike ve yaralanmaya karşı önlemler alınmalıdır.

Başka Türlü Adlandırılamayan Parasomnialar :


  • Uykuda Diş Sıkma: Hafif uyku ve kısmi uyanıklar sırasında çıkar. Tedavide diş hasarını önlemek için ağızlık kullanılır.
  • REM Uykusu Davranış Bozukluğu: Başlıca yaşlı erkeklerde görülür, ilerleyicidir. REM döneminde karmaşık ve şiddet içeren davranışların ortaya çıkmasıdır. Yaralanma nedeni olabilir. Çoğunlukla nörolojik bir neden vardır. İlaç tedavisi olanaklıdır.
  • Diğerleri: Uykuda konuşma, uykuda kafa sıçramaları, ailesel uyku felci, başka ruhsal hastalıklarla ilgili uyku bozuklukları, uykuyla ilişkili epilepsi nöbetleri, uykuyla ilişkili küme baş ağrıları, kronik paroksismal hemikrania, uykuyla ilişkili anormal yutkunma sendromu, uykuyla ilişkili kardiyovasküler belirtiler, uykuyla ilşkili gastroözofageal reflü, uykuyla ilişkili hemoglobinüri , madde kullanımının yol açtığı uyku bozukluğu.
BAKINIZ Uyku Bozuklukları ve Tedavi Yöntemleri
Son düzenleyen Safi; 7 Şubat 2017 18:26
Pirana Kovalayan Çılgın Hamsi...
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
25 Şubat 2008       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

Niçin Uyuyoruz?


Doç.Dr. Tahsin Tane Tuğrul Yanık
Sponsorlu Bağlantılar
Uyku, kişinin kendisinden ve çevreden habersiz kaldığı bir istirahat halidir. Uyku esnasında vücut ısısı, kan basıncı ve solunum hızı azalır. Uyku vücudun tamirinde, büyümesinde ve hastalıklara karşı bağışıklık kazanmasında rol oynayan önemli bir ihtiyaçtır. Beyin elektrik akımlarını kaydeden EEG (Elektro -Ensefalogram) kullanılarak uykunun iki periyoddan oluştuğu bulundu: Hızlı göz hareketleri (rapid eye movement)’nin olduğu REM ve derin uykunun olduğu non-REM priyotları. Rüyalar REM periyodunda görülür ve bu periyotta göz ve diğer kas hareketleri olmakla birlikte kişiyi uyandırmak daha zordur. Derin uyku (non-REM) fiziki, REM uykusu ise ruhi tamirde önemlidir,

Uyku günlük tecrübelerin hafızaya yerleşmesi ve nörotransmitter maddelerin dengelenmesinde rol alır. Uykusuz kişi halüsinasyonlar görür.

Uyku esnasında, arka planı tam olarak anlaşılamamış garip davranışlar sergileriz. Mesela, Kanada’da bir adam uyurgezerken kayınvalidesini katletmiştir. Bir adam rüyasında davetsiz bir misafirden kaçarken, arabasıyla kaza yapmadan ailesinin evine ulaşabilmiştir. Amerikalı bir kadın uyurken yatak odasının duvarına Amerikan haritasını çizmiş ve 50 eyaletin başkentini doğru işaretlemiştir. Yine bir kadın uykuda yediği çikolatalardan 20 kg almıştır.

Amerika’da 30 milyon kişi kronik insomnia,apne ve narkolepsı gibi uyku bozukluklarından muzdariptir. Çoğumuzda ise, sabah yorgun ve gözlerimizde acı ile uyanma vardır. Eğer vücudumuzda uykuyu başlatan moleküller ve bu molekülleri aktive eden olaylar tam bilinse küçük ve büyük uyku bozuklukları tedavi edilebilir.

Araştırmacılar uykunun beden yorgunluğuyla direkt ilgili olmadığını söylemektedirler. Mesela, sabah şafakla birlikte birkaç saat çalışarak bedenini yoran veya koşan bir kişide öğleyin uyku ihtiyacı hissi oluşmaz. Buna bakarak, bilim adamları uykunun daha çok beyinle ilgili olduğunu düşünmüşler ve beynin uykuya kesinlikle ihtiyacı olduğu konusunda birleşmişlerdir.

İnsanda uyku-uyanıklık şeklindeki günlük ritmik değişiklikleri, melatonin hormonu düzenler. Gün ışığı melatonin salgısını azaltır, gece ise salgılanma hızı artar. Melatonin insanın biyolojik saatini düzenler. Mesela; günlük zaman dilimi farklarının oluştuğu kıtalar arası uçak yolculuğunda bozulan biyolojik saatin yeniden ayarlanmasını sağlar. Son yıllarda uykuda salgılanan melatoninin yaşlanmayı engellediğine dair epeyce çalışma yapılmış ve bazı ülkelerde tedavi amacıyla kullanılmaya başlanılmıştır. Bu yüzden, Kur’an-ı Kerim’de buyurulduğu gibi uyku önemli bir nimet ve ikramdır.

Zihinsel faaliyet uykusuzlukta azalır. Ciddi uyku eksikliklerinin farelerde öldürücü olduğu bulunmuştur. Uykusuz bırakılan farelere normalden daha çok yem verilmesine rağmen kilo kaybı engellenememiştir.

Uyku yeme, içme gibi bir ihtiyaçtır. Stanford Üniversitesinden Benington ve Heller uykuda gündüz boşalan beynin glikojen depolarının dolduğunu öne sürdüler. Onlara göre uykuyu başlatan molekül adenozindir. Beyin glukoz kullanır. Glikojen beyin hücrelerinde depolanır. Benington’a göre gündüz glikojen parçalanarak glukoza dönüşür ve enerji için harcanır. Uykunun non-REM periyodunda da, bu boşalan glikojen deposu tekrar doldurulur.

Benington ve Heller’e göre beyin uzun süre uyanık kaldıktan sonra adenozin seviyesinde oluşan değişiklikler, beyni uykuya götüren olayları başlatır. Yani uyku ihtiyacı arttıkça adenozin üretimi de artmaktadır. Üretilen adenozin miktarı non-REM uykuda EEG dalgalarının büyüklüğünü belirler. EEG dalgaları ne kadar büyük ise uykunun derinliği de o oranda artmış demektir.

Adenozin analoğu olan N6-Siklopentiladenozin verilen sıçanlarda derin uyku oluştuğu ve bu sıçanların uyandıktan sonra uzun süre uyanık kaldıkları gözlendi. Kafein ve çayda bulunan teofilin gibi sinir uyarıcı ve uyku açıcı maddelerin adenozin reseptörlerini bloke ederek non-REM uykuyu engelledikleri bulunmuştur. İllinois Üniversitesinden M. Radulavachi adenozin analoglarının uykuyu başlattıklarını, adenozin antagonistlerinin ise uykuya dalmayı zorlaştırdıklarını buldu.

Beyinde adenozin, nöronların ateşlenmesini azaltmakta ve adenozin reseptörleri bloke edildiğinde ise nöronlar çabuk ateşlenmektedirler. Nöronların ateşlenmesinin azalması uykuya, artması ise uyanıklığa sebep olmaktadır. Heller’e göre adenozin kendi reseptörleri ile birleşince, nöronun membranında bulunan potasyum kanalları açılır ve pozitif yüklü potasyum hücrenin dışına çıkar. Sonuçta, adenozin bu nöronun uyarılabilirliğini veya ateşlemesini azaltır.

Eğer uykuda glikojen depoları yenileniyor ve bu yenileme sadece non-REM uykuda gerçekleşiyorsa, niçin REM uykusuna giriyoruz diye bir soru akla gelebilir. REM uykusu non-REM uykusuna tekrar geri dönmemizi sağlar. REM uykusunda pozitif yüklü iyonlar hücre içine girerler. Pozitif yüklü iyonların hücre içinde birikmesi bizim tekrar non-REM uykusu periyoduna geçebilmemizi sağlar. Non-REM uykusu beyin hücrelerinin yeterli enerji depolayabilmesi, bağışıklık sisteminin aktif hale gelmesi, büyüme ve vücudun tamiri (restorasyonu) gibi fonksiyonlar için şarttır.

Uyku ile ilgili yukarıda bahsedilen adenozin hipotezi oldukça yeni ve orijinal bir konudur. Bu hipotezin kesinleşerek teori haline gelebilmesi için daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır.

Sonuç olarak, adenozin teorisi sonuçlanır ve adenozin analoğu olan maddeler uyku problemlerinde tedavide kullanılır ise bu önemli bir tıbbi ilerleme sayılabilir. Özellikle uykuya dalamayan yaşlı insanlar için bu maddelerin tedavide kullanılması önemlidir.
Son düzenleyen Safi; 29 Mayıs 2016 00:01
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Gabriella - avatarı
Gabriella
Ziyaretçi
19 Mart 2008       Mesaj #3
Gabriella - avatarı
Ziyaretçi
Günümüzde bir insan için 6-8 saat uyumanın yeterli olduğu, ancak bazı insanlar için 3 saatlik bir uykunun bile yetebileceği vurgulandı.

Uyku sırasında vücutta tam bir restorasyon işleminin gerçekleştirildiği, yıkıcı hormonların salgısının azaldığı, buna karşılık protein sentezi, hücre mitozu ve büyüme hormonunun salgılanmasının arttığı bildirildi.

Uludağ Üniversitesi (UÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi ve ''Uyku Laboratuvarı'' sorumlusu Prof. Dr. Mehmet Karadağ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, biyolojik saatin bir gereği olarak günlük yaşamın bir parçasını oluşturan uykunun, aslında geriye döndürülebilir bir bilinçsizlik hali olduğunu söyledi.

''UYKU HİJYENİ''


Uykunun tüm canlılar için hayati önem taşıdığını ve varolduğu günden bu yana insanoğlunun hayatının çok önemli bir bölümünü oluşturduğunu ifade eden Karadağ, iyi bir uykunun bireyin yaşamını sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi için vazgeçilmez olduğunu kaydetti.

Karadağ, insanların uyku alışkanlıklarını terbiye etmeleri anlamına gelen ''Uyku hijyeni''nin, sağlıklı bir uyku için ''Olmazsa olmaz'' olduğunu belirterek, bunun için kişilerin uykuları gelmeden yatağa kesinlikle girmemeleri gerektiğini bildirdi. (ben asla yapmam bu kurala uyuyorum)
Yatmadan önce aşırı yemek yenilmemesinin uyku hijyeni açısından önemine işaret eden Karadağ, şunları söyledi:
Çay ve kahve gibi kafeinli içeceklerin de çok fazla miktarda tüketilmemesi gerekiyor. İyi uyumak isteyenler, aşırı derece kafeinli içecekler içmeyecek, ve uykusu geldiği zaman yatağa girecek. Sağlıklı bir uyku için kişilere yataklarında kitap okumalarını tavsiye etmiyoruz. İlk olarak kişi, yatağa sadece yatmak, uyumak için girmeli. İkinci olarak da, sabah uyanır uyanmaz yataktan kalkacak, uyandıktan sonra (yatakta dinleneyim) dememeli. Uyku hijyeni açısından uyanır uyanmaz yataktan kalkılması gerekir. Tıpta (hastalık yok, hasta vardır) denir. Herkesin kendi özel şartlarına göre yönlendirilmesi gerekir. Bunun için uykusuzluk çeken insanlar mutlaka bir doktorla görüşmelidir.''

''UYKU PASİF BİR DİNLENME OLAYI DEĞİLDİR''


Prof. Dr. Karadağ, uykunun aslında pasif bir dinlenme olayı olmadığını ve tüm vücutta birçok aktivitenin sürdürüldüğünü, uyku bozukluklarının da birçok hastalığın gelişmesinde ve şiddetlenmesinde etkili rol oynadığını belirterek, ''Uyku organizmanın dinlenmesini sağlayan bir hareketsizlik hali olmasının yanında, tüm vücudu yaşama yeniden hazırlayan bir yenilenme dönemidir. Uykuda vücutta tam bir restorasyon işlemi gerçekleştirilmektedir'' diye konuştu.

Tıbbi çalışmalarda derin uykuda, vücutta protein sentezinin, hücre mitozunun ve büyüme hormonu salgılanmasının arttığı, buna karşılık adrenalin ve yıkıcı hormonların salgılanımının azaldığının kanıtlandığına işaret eden Karadağ, ''Özellikle hipofiz bezinden üretilen büyüme hormonunun çocukluk ve gençlik dönemindeki büyüme ve gelişmenin temel belirleyicisi olmasının yanında, erişkinlerde de kas miktarını artırması, yağ oranlarını azaltması, deriyi gerginleştirmesi ve gençleştirmesi gibi etkileri vardır'' dedi.

Karadağ, günümüzde bir insan için 6-8 saat uyumanın yeterli olduğunu, ancak bazı insanlar için 3 saatlik bir uykunun bile yetebildiğini vurguladı. Düzenli uyuyan insanlarda öğrenmenin daha net, hafızanın ise daha güçlü olduğuna işaret eden Karadağ, düzensiz uykunun yol açtığı sorunların başında hafıza kaybının geldiğini kaydetti.
Son düzenleyen Safi; 29 Mayıs 2016 00:02
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
12 Mayıs 2008       Mesaj #4
nünü - avatarı
Ziyaretçi

UYUYARAK BELLEĞİ GÜÇLENDİRMEK


Özellikle de yaz aylarında, öğle yemeklerinden sonra yüze vuran gün ışığı altında hafifçe uyuklamanın keyfine doyum olmaz. Sıradaki haberimiz, gün içindeki bu küçük uyku kaçamaklarından vazgeçemeyenlerin yüzlerini gülümsetecek nitelikte. Haifa Üniversitesi Beyin ve Davranış Araştırma Merkezi'nden Prof. Avi Karni ve Dr. Maria Korman, 90 dakikalık "şekerleme"lerin uzun süreli belleği güçlendirdiğini ortaya koymuş. Araştırmacılar, yaptıkları sözlü bir açıklamada uyku sırasında bellek oluşumuna katkıda bulunan işleyişlerin nasıl çalıştıklarını şimdilik tam olarak bilemediklerini, ancak bu işleyişlerin açıklığa kavuşmasıyla birlikte gelecek yıllarda belleğin benzer yollarla yapay olarak güçlendirilebileceğini açıklamışlar.

İçeriği uzun yıllarca hafızada saklı kalan bilgiler uzun süreli belleğimizde depolanıyor. Belleğimizin bu bölümü iki kısma ayrılıyor: Dün neler yapmış olduğumuzu, birkaç saat önce okumuş olduğumuz bir kitaptan aklımızda nelerin kalmış olduğunu vs... depolayan "ne" belleği ve hâlihazırda bildiğimiz bir yabancı dilin nasıl okunduğunu, nasıl araba kullanıldığını, basketbol oynandığını vs... depolayan "nasıl" belleği.

Söz konusu araştırma sırasında katılımcılar iki gruba ayrılmışlar. Tüm katılımcılara, parmaklarını kullanarak gerçekleştirebilecekleri bir tür hareketler dizisi öğretilmiş. Bu diziyi tamamlarlarken araştırmacılar, katılımcıların "nasıl" belleğini değerlendirmişler. Değerlendirme sırasında her bir katılımcının diziyi ne kadar sürede ve ne derece doğru şekilde tamamladığı göze alınmış. Deney grubu dizi öğretildikten sonra bir buçuk saat uyurken, kontrol grubu bu "şekerleme"den mahrum bırakılmış.
Akşama doğru, katılımcılardan parmak hareketleri içeren bu diziyi tekrarlamaları istendiğinde, gün içinde kısa süreli de olsa uykuya dalan grubun akşam performansının öğleden sonraki performansına göre çok daha başarılı olduğu gözlemlenmiş. Uykuya dalmayan grubun performansındaysa değişim olmamış.

Araştırmacılar, bu araştırmayla 90 dakikalık uykunun bile "nasıl" belleğini unutmaya karşı koruduğunu ortaya koymuşlar. Gece uykusunda geçen 6-8 saatlik zaman dilimine göre çok daha kısa olan 90 dakika dahi belleği güçlendirmede etkili olabilmiş. Çalışmanın başındaki Prof. Karni'nin geleceğe yönelik hedefleriyse oldukça ilgi çekici. Profesör, kısa süreli uykunun bellek gelişimine hangi işleyişlerle katkıda bulunduğu çözülebilirse, yetişkinlerin hafızalarının benzer yöntemlerin taklidiyle yapay olarak güçlendirilebileceğini öne sürmüş. Ancak bu işleyişlerin anlaşılabilmesi ve yapay olarak taklidi için bilimin zamana ihtiyacı bulunuyor. Bu süreç içindeyse, olur da herhangi bir konuyu öğrendikten sonra belleğinizde kalmasını isterseniz 90 dakikalık kısa bir uykuya dalmanızı öneririz.

Niçin 90 dakika?
5 farklı evrenin sonlanıp tekrar başlaması 90 dakikalık bir zaman dilimini kapsıyor.
Uyku, birbirini takip eden 5 farklı evreden oluşuyor. Bu evrelerin 4'ü REM dışı evrelerken, sonuncusu genellikle rüya gördüğümüz dönemi kapsayan REM sürecinden meydana geliyor. Bu 5 farklı evrenin sonlanıp tekrar başlaması 90 dakikalık bir zaman dilimini kapsıyor. Döngü yarım kaldığında huzursuzluk ve uykusuzluğa neden oluyor. Bu nedenle de, çalar saatle uyandığımız günlerde uzun saatler uyumuş olsak da son uyku döngümüz yarım kaldıysa yorgun hissedebiliyoruz. Kısacası bilim insanları, uyku sürelerimizi 90 dakikanın katları olarak ayarlamamızı öneriyor

Kaynak: ScienceDaily, Ocak 2008.
Son düzenleyen Safi; 29 Mayıs 2016 00:03
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
27 Kasım 2008       Mesaj #5
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi

Yatış şekliniz: kişiliğiniz

Uyku üzerine bir çok araştırma ve analizler yapan uzmanlara göre, 6 ortak uyku pozisyonu belirlemişler ve farklı kişiliklerle ilişkili olduğunu ortaya çıkartmışlar.Yatış pozisyonu uykuya dalma ve sağlıklı uyku üzerinde oldukça etkili..

Fetus / cenin yatışı..

Cenin şeklinde yani anne karnındaymış gibi kıvrılarak yatmak, dışa dönük ancak duygusal, hassas bir kalbe sahip olduğunuzu gösteriyor. Bu tür kişiler birisiyle ilk buluşmalarında utangaç olabilir ancak kısa sürede rahatlarlar. Araştırmalarda 1000 kişiden % 41'i bu şekilde uyuduğu belirlenmiş. Kadınların erkeklerden 2 kat daha fazla bu poziyonda uyuduğu da tespit edilen diğer bir bulgu..

Kollar yanda dik yatış..

Çoğu kişi kollarını her iki tarafa sarkıtıp dik şekilde uyuyamaz. Bu şekilde uyuyunlar rahat, kalabalığa alışkın, yabancılara güvenen, sosyal insanlardır.. Buna rağmen, bazen kolay aldanabilirler..

Yaşlı duruşunda yatış..

Her iki kolunu kıvırarak ellerini yastığın yanına veya omuz hizasına koyan kişiler doğal insanlardır. Şüpheci, kuşkucu, iyiliğe şüpheyle bakan özellikler taşıyabilirler. Düşünceleri zor veya yavaş değişir. Bir karar aldıklarında, bunu değiştirmekten hiç çok hoşlanmazlar.

Asker yatışı..

Kollar vücudun yanlarında rahat bırakılmış yüz yukarı şekilde, sadece baş sağa sola dönecek şekilde yatanlar, sakin, sessiz, vakur, ağzı sıkı kişilerdir. Gereksiz yere konuşanlardan, ortalığı velveleye veren insanlardan hoşlanmazlar. Kendilerini diğer kişilerden yüksek olarak konumlandırırlar.

Yüzü koyun (serbest düşüş) yatış..

Yüzü koyun yani bacaklarınız aralık ve düz, kollar baş hizasında yastığın üzerinde olacak şekilde, başını sağa-sola çevirerek yatanlar, topluluk, sürü halinde yaşamayı sever. Başkalarından çok kendilerini önemserler.. Bunun yanında sinirli, huzursuz ve içli, kolay incinen kişilerdir. Eleştirilmeyi veya uç durumları sevmezler.

Deniz yıldızı yatışı..

Yüz yukarı, kollar başın her iki yanına yastığa konulmuş açık, bacakları sağa ve sola açık biçimde yatanlar iyi arkadaş olurlar. Bu tür kişiler her zaman başkalarını dinlemeye hazırdır ve yardım istediğinizde yardımcı olurlar. Genellikle ilgi odağı olmaktan hoşlanmazlar.

Hangi pozisyon sağlıklı?

Sağlık açısından yüzü koyun yatmak sindirimi durdurur, deniz yıldızı ve asker pozisyonlarında horlama ile sıkça karşılaşılır, kötü uyunmasına neden olur. Midenin baskılanmadığı, kolay nefes alınan düz bir yatış gece boyunca sağlıklıdır. Rahat uyku sağlar, horlamayı azaltır. Uyuyan kişiler nasıl yattığının farkında olmadığı için, bu şekilde yattıklarında bile çok iyi yku uyumaları her zaman mümkün olmayabilir. Bu tür araştırmalarda ayrıca, çoğu insanın uyku pozisyonunu değiştirmekten hoşlanmadığını da ortaya koyuyor. Buna göre insanların sadece % 5'i her gece farklı bir pozisyonda uyuduğunu belirtiyor.


HÜRRİYET
Son düzenleyen Safi; 29 Mayıs 2016 00:12
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
15 Mayıs 2009       Mesaj #6
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Uyku Nedir?
MsXLabs.org & Temel Britannica

Yaşamımızın yaklaşık üçte birini uy­kuda geçirdiğimize göre, uykunun kaçınılmaz bir gereksinim olduğu ortadadır. Buna karşı­lık uykunun niteliği konusunda pek az, amacı konusunda ise hemen hiçbir şey bilinmiyor. Gene de vücudun hiçbir zaman uykudaki kadar dinlenemediği bir gerçektir. Çünkü insan yatarak dinlenmeye çalışsa bile, uyanık olduğu sürece vücut işlevleri olağan hızıyla sürüp gider ve yorucu dış uyaranlara bilincini tümüyle kapatamaz. Oysa uykudayken bazı vücut işlevleri yavaşlar, insan çevresinde olup biteni fark edemez ve dış uyaranlara her zamankinden daha az yanıt verir. Ama, ko­mada olduğu gibi bilincini yitirmiş değildir; şiddetli bir uyaran karşısında her an uyanarak bilinç dünyasına geri dönebilir.
Günlük uyku gereksinimi kişiden kişiye ve yaşa bağlı olarak değişir. Yeni doğmuş bir bebek yalnızca karnı acıktığı zamanlar uyana­rak günün en az 16 saatini uykuda geçirdiği halde, 2-4 yaş arasındaki çocuklar günde ortalama 12 saat uyurlar. Bunun genellikle 1-2 saati öğleden sonra, gerisi gece uyku-sudur. Yaş ilerledikçe insanın uyku gereksini­mi azalır ve bebeklikte kısa aralıklarla bütün güne yayılan uyku saatlerinin yerini erişkin­lerde kesintisiz tek bir gece uykusu alır. Yetişkin bir insan için günde 7-8 saatlik uyku yeterlidir. Hatta çoğu insan bundan 1-2 saat eksik uyumaya kendini alıştırarak hafta­larca yorgunluk duymadan günün temposuna ayak uydurabilir.
Geceleri iyi uyuyabilmenin ilk koşulu, kas­ları gevşeterek ve rahatsız edici düşünceleri uzaklaştırarak günün gerginliğinden olabildi­ğince kurtulmaktadır. Ayrıca yatağın çok rahat, yatılan odanın havalandırılmış ve sessiz olması, fazla ağırlık yapmadan ve terletme­den ısıtacak kalınlıkta bir yorgan ya da battaniye seçilmesi önemlidir. Uykuya yatma­dan hemen önce kahve, çay ya da kolalı içecekler içmekten de kaçınmak gerekir; çün­kü bu içeceklerde bulunan kafein uyarıcı bir maddedir ve vücudun gevşeyerek uykuya geçmesini geciktirir.

Niçin Uyuruz?
Bilimsel olmayan bir açıklamayla, vücudun "gücünü tazelemek" için uykuya gereksinim duyduğu söylenebilir; bu, tıpkı boşalan bir pile yeniden elektrik yüklemek gibi bir şeydir. Nitekim vücudun güçsüz düştüğü hastalık ya da iyileşme dönemlerinde insanlar genellikle daha çok uyurlar. Üstelik yalnız insanın değil öbür memelilerin de uyuması, uykuda geçen sürenin yaşamımızdaki payı ve uykusuzluğun saptanmış yıpratıcı etkileri, uykunun sağlık açısından ne kadar önemli olduğunu gösterir. Ama, uyku laboratuvarlarında sürdürülen yo­ğun araştırmalara rağmen, neden uyuduğu­muz henüz tam olarak açıklanabilmiş değil­dir. Genel olarak, vücutta gündüz tüketilen bazı maddelerin uyku sırasında yeniden yapıl­dığı ve zihnin gün boyunca topladığı yığınla bilgiyi ancak uykudayken seçip elediği düşü­nülüyor.
Uyku sırasında vücutta ne gibi değişiklikler olduğu konusunda daha çok bilgimiz var. Uykudayken vücut sıcaklığı ve nabız sayısı düşer, kaslar gevşer, solunum daha yavaş ve düzenli hale gelir. Bazı hormonların kandaki miktarı azalırken bazılarınınki yükselir. Ama vücut işlevleri tümüyle durmaz; kalp her zamanki gibi vücuda kan pompalar, bağırsak­larda sindirim sürer ve uyuyan kişi ara sıra yatakta dönerek konumunu değiştirir.
Aslında insan gece boyunca hep aynı derin­likte uyumaz. Denekler üzerinde yapılan araştırmalarda uykunun belirli evrelerden ge­çen değişik derinlik düzeyleri olduğu saptan­mıştır. Bunlardan en önemlileri REM uykusu ya da "hafif" uyku ve REM-dışı ya da "derin" uykudur. Hafif uyku evresindeyken kapalı gözkapaklarının altında gözler hızla titreşip hareket ettiği için, bu tip uykuya "hızlı göz hareketleri" anlamındaki İngilizce rapid eye movements sözcüklerinin başharfleriyle kısa­ca REM uykusu denmiştir. Uzmanların kanı­sına göre, insan uyandıktan sonra hatırlaya­bildiği rüyaları genellikle REM uykusundayken görür.
Uykuya daldıktan hemen sonra genellikle bir ya da iki saatlik bir derin uyku evresine girilir. Gözyuvarlarının hiç kıpırdamadığı bu evreyi 5-15 dakikalık bir REM uykusu, daha sonra 1-1,5 saat kadar süren yeni bir derin uyku evresi izler. Bu iki tip uyku sırayla yinelenir; ama uykuda geçen saatler ilerledik­çe REM uykularının süresi uzarken derin uyku evreleri giderek kısalır. Rüya gördüğü­nü hiç hatırlamayanlar bile her gece uyurken yaklaşık dört REM evresinden geçerler.
Beynin elektrik etkinliği kısaca EEG (elek­troansefalografi denen bir araçla kaydedilebi­lir. EEG kayıtlarının incelenmesiyle, REM uykusundaki beyin dalgalarının uyanıkken kaydedilen beyin dalgalarına benzediği görül­müştür. Derin uyku evresinde kaydedilen beyin dalgaları ise daha yavaş ve oldukça farklıdır. Ne yazık ki EEG kayıtlarına baka­rak o an beyinde neler olup bittiği anlaşı­lamaz.

Uyku Bozuklukları
Araştırma amacıyla günlerce uykusuz bırakı­lan kişilerde yorgunluk, huzursuzluk, sinirli­lik ve bellek bozuklukları gibi zihinsel etkile­rin yanı sıra baş ağrıları, hastalığa yakalanma ve kazaya uğrama tehlikesinin artması gibi fiziksel etkiler de gözlenmiştir. Bir süre sonra uyumalarına izin verilen bu kişilerde, sanki yitirdikleri düş görme fırsatını yakalamak istercesine REM uykusu evrelerinin uzadığı da saptanmıştır.
Sürekli uykusuzluktan yakınanların çoğu huzursuz, sinirli, bunaltıya ya da ruhsal çö­küntüye kapılmış kişilerdir. Bir kısırdöngü içinde sıkışıp kalmış gibi huzursuz oldukları için uyuyamaz, uyuyamadıkça da daha huzur­suz olurlar. Uykusuzluğu yenmek için çeşitli ilaçlar önerilebilirse de, en iyisi sorunun temeline inerek sıkıntıyı ya da bunaltıyı yara­tan nedenleri gidermeye çalışmaktır.
Uykusuzluk kadar yaygın olmayan bir baş­ka uyuma bozukluğu da narkoleps V dır. Daha çok gençlerde görülen bu durumda hasta genellikle geceleri düzenli uyuyamaz; buna karşılık gündüzleri her an ve her yerde, örneğin yemek yerken, sokakta yürürken ya da konuşurken birdenbire uykuya dalabilir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
izzettrendy - avatarı
izzettrendy
Ziyaretçi
3 Ocak 2010       Mesaj #7
izzettrendy - avatarı
Ziyaretçi

Az uyku depresyonu artırıyor


Gençlerde yetersiz uykunun depresyon riskini ve intihar düşüncesini artırabileceği bildirildi.
ABD'nin Columbia Üniversitesinden bilim adamlarının yaptığı araştırmaya 15 bin 659 lise öğrencisi katıldı.
Çoğunlukla gece yarısında ya da daha sonra uyuyan gençlerde depresyon riskinin, 22.00 ve daha önce yatağa giden çocuklardan yüzde 24 fazla olduğu görüldü.
Geç uyuyan gençlerin intihar düşüncesinin erken uyuyanlara göre yüzde 20 fazla olduğu da ortaya çıktı.

Sleep” dergisinde yayımlanan araştırmanın başındaki Profesör James Gangwisch, uyku süresinin artırılmasının gençleri depresyon ve intihardan koruyabileceğini belirterek, genellikle ergenlik çağındaki gençlerin, ergenlik çağı öncesindekilere göre daha az uykuya ihtiyaç duyduğunun sanıldığını, ancak araştırmaların bunun aksini gösterdiğini vurguladı.

Araştırmada, az uykunun odaklanmayı ve dikkati toplamayı zorlaştırdığı, az uyuyanların yorgun ve sinirli hissettiği belirtilirken Gangwisch, modern hayatta, uykunun fedakarlık edilenlerin başında geldiğini, uyku süresinin azaltılmasının duyguları ve uyanıkken yapılan işleri etkileyebildiğine dikkati çekti.
Gangwisch, az uykunun gençlerin gün içindeki stresle başa çıkma becerisi ile akranlarıyla ilişkinlerini etkileyebildiğini ifade etti.
Amerikan Uyku Akademisi, gençlerin gece 9 saatten biraz fazla uyumasını öneriyor.
Son düzenleyen Safi; 29 Mayıs 2016 00:13
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
6 Ekim 2011       Mesaj #8
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
UYKU

Organizmanın belirli aralıklarla dış uyarılara karşı kapanması, istemli kas hareketlerinin hemen bütünüyle ortadan kalkması şeklinde görülen normal fizyolojik durum.

Yalnızca gelişmiş hayvanlarda görülen uyku, vücudun her türlü fonksiyonu için vazgeçilmez bir gereksinmedir. Uyku durumunda vücudun bütün işlevleri yavaşlar, kan basıncı ve vücut sıcaklığı düşer, bezlerin çalışması en az seviyesine iner. Elektroansefalografi ile yapılan ölçmeler, uykunun ilk iki saatte en derin durumda olduğunu, daha sonra giderek hafiflediğini göstermiştir. Uyku gereksinmesi kişiden kişiye değişir.

Uykunun vücudun dinlenmesi bakımından derecesi yalnız uyku süresine bağlı değildir. Uyku derinliği ile uyku süresinin çarpımı uyku miktarını verir. Dinlenme için esas ölçü budur. Uyku derinliği, uyanmak için gerekli uyarının derecesi ile ölçülür. Uykunun esas amacı, merkezî sinir sisteminin dinlendirilmesidir.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi


"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

17 Mart 2017 / Hi-LaL Tıp Bilimleri
12 Temmuz 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
24 Temmuz 2014 / Pasakli_Prenses Taslak Konular