UYKU a.
1. Organizmada, özellikle sinir sisteminde uyanıklığın ortadan kalktığı ve uyarılara karşı tepkinin en aza indiği periyotlu işlev durumu. (Bk. ansikl. böl. Nörobiyol.)
2. Bu durumda geçirilen süre, uyuma süresi: Bu kadarcık uyku size yeterli mi?
3. Uyuma gereksinimi: Gözleriniz kapanıyor, uykunuz var anlaşılan. Uykusunu dağıtmak için önce bir türkü söylemeyi denedi.
4. Doğada ya da herhangi bir yerde görülen dinginlik, hareketsizlik durumu: Kışın buralarda doğa uykudadır Şu anda koca kent uykuda.
5. Aymazlık, gerçeği görememe, çevresinde olup bitenden habersiz olma durumu; gaflet: Tüm emeklerin boşa gidiyor, sen hâlâ uykudasın.
6. Bilgisizlik, cehalet: Büyük bir çoğunluk bilim ve kültürden yoksun uykuda yaşıyor.
7. Uyku basmak, uyku bastırmak, aşırı ölçüde uyuma isteği duymak: Bir de uyku bastı, gözlerimi açamıyorum. || Uyku çekmek, uzunca bir süre uyumak, güzelce uyumak: Güzel bir uyku çekmiş, dinlenmişti. || Uyku durak yok, durup dinlenmeden, dinlenme olanağı bulmadan: Uyku durak yok, bütün gece çalışıyoruz || Uyku geldi bedene, ne mutlu kalkıp gidene, ziyaret süresinin uzatılmaması için akşamları gelen ziyaretçilere şaka yollu söylenir. || Uyku gözünden akmak, çok uykusu geldiği gözlerinin kapanır gibi olmasından anlaşılmak. || Uyku tulumu, uyurken içerisine girilen tulum biçimindeki yatak; uykuyu çok seven, çok uyuyan kimse için kullanılır; uykucu. || Uyku tutmamak, uyuyama-
mak: Yattılar ama ikisini de uyku tutmuyordu. || Uyku vermek, uyku getirmek, sıkıcı, uyutucu özelliği bulunmak: Bu tür televizyon programları uyku veriyor bana. || Uykuda olmak, sözkonusu bir işse yürütülmemek, olduğu gibi durmak; bir kimseyse, etrafında olup bitenlerin ayrımına varmamak. || Uykusu açılmak, dağılmak, uyuma isteği geçmek. || Uykusu ağır, kolay kolay uyanmayan, çok derin uyuyan: Uykusu çok ağırdır, top atsan yine uyanmaz. || Uykusu başına vurmak, sıçramak, zamanında yatıp uyuyamamaktan sersemleşmek; uykusunu iyi alamadığı için hırçınlaşmak, huysuzlaşmak, tersliği üzerinde olmak. || Uykusu bölünmek, yeterince uyuyamamışken uyanmak ya da uyandırılmak. || Uykusu gelmek, uyuma gereksinimi duymak. || Uykusu hafif, derin uyumayan, ufacık bir ses ya da gürültüden hemen uyanan. || Uykusu kaçmak, uyumak için yatmışken herhangi bir nedenle uyuyamamak; bir durumdan.tedir ginlik duymak, kaygı içinde bulunmak. || Uykusunu almak, artık uyku gereksinimi duymayacak kadar uyumak. || Uykuya dalmak, uykuya geçmek; çevresinde olup bitenlerle ilgilenmez olmak.
—Asalbil. Uyku hastalığı, Afrika tripano- zomyazının yaygın adı.
—Biyol. Embriyon çağında bir organın, bir süre için, önemli bir etkinlikte bulunamaması hali (kışın bitkilerin tomurcukları, küçük çocuklarda daimi dişlerin kökleri, böceklerde imago diskleri vb.) [Bk. ansikl böl. Bot.] || Tohum uykusu, olgunlaşmadan önce dökülen ve ancak olgunlaştık tan bir süre sonra çimlenebilen tohumların durumu.
—ikonogr. Sanatçılar uykuyu, alametleri, ters çevrilmiş meşale ya da haşhaş demeti olan tanrı Hypnos'un çizgileriyle göstermişlerdir.
—Masonl. Uykuya yatmak, mason locası üyesiyken masonluk çalışmalarından el ayak çekmek. || Uykuya yatırmak, mason locası toplantılarına düzenli katılmayan, yüklenimlerini yerine getirmeyen ya da masonluk ilkelerinin dışına çıktığı için masonlarla birlikte olması istenmeyen bir masonun üyeliğini askıya almak, dondurmak.
—Psik. Uyku kürü, bazı akut psikiyatri durumlarında, psikotrop ilaç verilerek sağlanan az ya da çok derin bir uykuyla yapılan tedavi. (Özellikle aşırı heyecan durumlarında ve ya da travmaya bağlı bir olayla ilgili intihar tehlikesi halinde tavsiye edilir.) (Eşanl.
NARKOTERAPİ]
—ANSİKL Bot. Doğada tomurcuk, özellikle günlerin kısalması yüzünden uykuya girer. Günlerin kısalmasıyla artan absisik asit hem gelişmeyi, hem büyümeyi yavaşlatır. Bazı türler, özellikle leylak, büyüme mekanizmasının iç nedenlerine bağlı olarak da uykuya girebilir; o zaman gerek fizyolojik, gerek biyolojik etkinlikler durur. Bu etkinlikler ya oldukça uzun bir süre dış ortam etmenlerinin müdahalesiyle (ılıman ülkelerde, nispeten düşük sıcaklıklar) ya da gibberellin yahut sitokinin verilmesiyle yeniden harekete geçer. Tohumlarda uyku örteneğe bağlı nedenlerden (sertlik, su ve oksijen geçirimsizliği, tutukluk yapıcı maddelerin varlığı-blastokalinler) ya da embriyona özgü nedenlerden ileri gelebilir. Bu uykular, ya mekanik işlemlerle, ya kimyasal maddelerle, ya günleri uzatacak aydınlatmalarla (pozitif ışılduyarlılık) ya da özellikle nemli soğuk uygulamayla ortadan kaldırılabilir. Meyveyi yerken tohumu yutan ve onu dışkısıyla çıkaran bir hayvanının sindirim sisteminden geçen tohumlarda uyku süresi önemli ölçüde kısalır. Çiçek yetiştiriciliğinde bu olaylara dayanan birçok teknik uygulamalar tomurcuk ve goncaların alışılmamış zamanlarda gelişip açılmasını sağlar (örneğin, kış leyla ğı üretimi).
—Nörobiyol. Uyku, dış uyaranlara karşı, az da olsa tepki gösterme yeteneğinin devam etmesiyle komadan ayrılır. Uykunun süresi doğumda 24 saatte 16 saat iken 70
yaşına doğru 24 saatte 6 saatte kadar iner.
Elektroansefalografi kayıtları iki durum ayırt edilmesini sağlar,(HİPNOGRAM): ağır uyku ve aykırı uyku.
1. Ağır uyku 4 evreye ayrılır: az genlikli ve özellikle 10 dv/sn'lik alfa dalgalı I. evre; iğ dalgalı (genlikleri önce artan sonra azalan 12 ila 14 dv/sn’lik dalgalar) II. evre; büyük genlikli iğ ve ağır dalgalı III. evre; büyük genlikli ağır dalgalı IV. evre;
2. aykırı uykuda (paradoksal uyku) elektroensefalogram eğrileri uyanıklık eğrilerine benzer ve bir uyku sırasında, daha çok gözde olmak üzere, köprü-dizsicisim-artkafa lobu etkinliğiyle ilintili hızlı hareketler gözlenir. Rüya dönemi özellikle bu aykırı uyku evreleriyle denk düşer.
Uykuyu başlatan mekanizmalar etkin mekanizmalardır: hem ağır uykuyu başlatan ve uyanıklıktan tutukluk yapan etkin bir sistem, hem aykırı uykuyu başlatan etkin bir sistem vardır.
Organizmanın uyku sırasında dinlendiği ve güçlerini tazelediği sanılmaktadır ve uykudan uzun süre yoksun kalma ölümle sonuçlanır. Bazılarına göre rüyaların işlevi, yaşanan olayların, uzun vadede belleğe yerleştirilmeleri için yeniden anımsanmasıdır. Aykırı uykudan yoksun bırakılan kişilerce bellek bozukluklarının ortaya çıkması da bu kuramı desteklemektedir.
Kaynak: Büyük Larousse