Arama

Sanat Terimleri Sözlüğü - L

Güncelleme: 16 Nisan 2009 Gösterim: 3.750 Cevap: 0
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
16 Nisan 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Sanat Terimleri Sözlüğü
Felsefe Ekibi sitesinden alınmıştır.

Sponsorlu Bağlantılar

- L -

Lâbirent

(Fr. labyrinthe; Alm, Labyrinth) Aslı Yunancadır. Minos kralı tarafından Minotauros denilen bir boğanın bir çatı altına sokulması ve içinden çıkamaması için Girit'te Knosos sarayında mimar Dadalos’a yaptırılmış efsanevi yapıya verilen isimdir. Eski Mısır'da da yapılan “Medinet el Fajum” adlı sarayda bir labirent olduğu bilinmektedir. Bunların dışında labirent geometrik karışık yollu süslere denir, içinden çıkılamayan karışık yollu binalara bu yüzden labirent denmiştir.

Lâcivert

(Fr. outremer; Alm. Lapislazuli) Koyu mavi, ekseriya açık sarı, lekeli ve damarlı, yarı asil bir taş olan lazur taşından elde edilir. Eskiden küçük, kıymetli kâseler ve kuyumcu taşları yapımı için kullanılırdı. Bunların yanında intarsiya ve incrustation denilen kakma işlerinde de kullanılırdı. Aynı taş, Resim sanatında da outremer denilen lacivert renkte bir boyanın çıkarılması için, dövülerek toz haline getirilir. Buna doğal outramorin denilir.

Lahit

(Fr. sarcophoge; Alm. Sarkophag) Sarkophog deyimi Yunanca “et yiyici” anlamından gelmektedir. Taş, kil, ağaç, ya da bronz ile kurşundan örneklerini gördüğümüz lahit içine ölülerin konulduğu bir mezar sandukadır. Lahiti aşağı yukarı bütün ülkeler ve halklar eski çağlardan bu yana kullanmışlardır. Mısır'da Eski imparatorluk çağında lahit bir ev biçiminde yapılırdı. Ancak sonraları lahit biçiminin insan vücudunun dış hatlarını almıştır.
Mezopotamya ve diğer eski uygarlıkların lahitleri bir dikdörtgen biçimindedir. Daha taş çağlarında basit lahitler yapılmıştır. İlk kez Helenistik Çağ'da etrafının rölyeflerle süslü olanlarına rastlanır, İskender’in Lahiti gibi. Etrüsklerde de lahitler rölyeflerle süslenmiştir. Etrüsklerden de Romalıların aynı biçimdeki süslemeli lahiti almışlardır. Romalılarınki ekseriyetle mermerdendir. Roma İmparatorları kendilerininkini porfir denilen yeşilimtırak bir mermer taşından yaptırmışlardır. İlk Hıristiyanlar da lahit biçimlerini Romalılardan almışlardır.
Rönesans’ta da bu süslemeli lahit gelenek olmuştur. Barok Sanatı'nda da aynı lahit örnek alınarak işlenmiştir. Türklerde ise toprak içine taş ve tuğla ile örülerek yapılır. Üstleri de tonoz ya da kapak taşları ile örtülür.

Lağım

Kentlerde evlerin pislik ve sularını akıtmağa yarayan büyük yer altı kanallarına denir. Lağım inşaatında Asurluların ilk örnekleri verdikleri görüşür. Yunanlıların bu alanda yaptıkları örneklere rastlanmaz. Etrüsklerde ise bugüne kalan lağımlara rastlanmıştır. Romalılar zamanında lağım inşaatı şehircilik planlarına göre yapılmıştır. İstanbul’da da Bizanslılardan kalma lağımlar görülmektedir. Lağımın diğer anlamı da bir kaleyi ele geçirmek için kazılan yer altı yollarıdır.

Lâk — renkleri — boyaları

“Rhus vernicifera” denilen bir ağaçtan çıkarılan bir renk ile madeni maddelerin boyanmasıyla elde edilen şeffaf bir boyadır. Bu ağacın usaresi ile parlak saydam bir cila elde edilir. İlk zamanlarda bu lâkin yalnız siyah ve kırmızı renkleri vardı. Sonraları altın ve gümüş rengine benzeyen tozların ilavesi ile yeni bir rengi elde edilmiştir. Eğer 30-60 tabaka sürülürse “kesilebilir tabakalar” elde edilir. Lâkı Çinliler bulmuşlardır. Bu ülkede lâkın M.Ö. 1000 yıllarına kadar izlenilebilen bir tarihi vardır. Lâkı Çinlilerden Japonlar almışlardır. Ancak Kore, Hint, İran ve Ortaasyada da bilinmekte olduğu anlaşılmıştır. Lâk işleri Avrupa’ya 17. yy.da getirilmiştir.

Lâl rengi

(Fr. pourpre) Fırfırı denen renk. Koyu vişne rengi olup hafif mora çolar. Eskiden beri çok değerli addedilmiş, İbraniler den sonra Romalı ve İranlı Hükümdarlar ve yüksek din adamları bu renkte giysiler taşımışlardır. Hıristiyan kardinal ve papaları da aynı renkte elbiseler giymişlerdir. Pourpe denilen 1. Pre- Rönesans’tan itibaren resimlerde çok sevilen bir renk olarak kullanılmıştır. Lâl elde edilmesi güç olduğundan çok kıymetli addedilmiş, ressamların paletlerine azar azar papalar ve krallar tarafından konulmuştur.

Lâle devri
(1711—1730)
III. Sultan Ahmet zamanında İbrahim Paşanın sadrazamlığı sırasında Avrupa’daki Barok üslup etkisinin görüldüğü ve tezyinatta eğlence hayatında lalenin aldığı önemle bu isim bu devre verilmiştir. Lale devri ile Türk klasik sanatı Avrupa’nın Barok etkili sanatı altında sönmüş ve Osmanlı sanatı böylece kendi organik gelişiminden ayrılarak bir daha etkisinden kurtulamayacağı Avrupa sanat üslubu çemberine girmiştir. Hâlbuki 1700 tarihlerinden önce Türk-Osmanlı sanatı kendine özgü bir Sanat üslubu yaratmış ve bu üslup bütün İslam âlemini ve hatta Batı dünyasını etkilemişti.

Lâma

Buda dininde rahiplere verilen bir unvandır. En büyüklerine de Dalay Lama denilir.

Lâma demiri

(Fr. lame) Bir çeşit inşaat demirine denir.

Lâmba açmak

Bir tahtanın diğer bir tahtaya geçme suretiyle birleştirilmesinde, erkek çıkıntının içine gireceği yere dişi yuva açılmasına denir.

Lambri

(Fr. lambris) Mermer, taklit malzeme ve bilhassa tahtadan duvar kaplamasıdır. Lambri ince latalar halinde duvara aplike edilir.

Lanternon

Kubbe feneri.

Laokon

(Laokoon) Truvalı bir papaz olup, Truva şehrinin dışında düşmanlar tarafından yapılan ve içine düşman askerlerinin yerleşiği atın şehre alınmaması için halkı uyarmıştı. Truva kentinin tahrip edilmesine karar veren tanrıların gönderdiği iki yılanı Laokon ve oğulları öldürdüler. Bununla ilgili efsaneyi Rodoslu heykeltıraş olan Hagesandros Polydoros ve Athanadoros MÖ 50 yıllarında bir heykel grubu halinde kompoze ettiler. Bu grup, Helenistik sanat denilen Yunan barok üslubunun en güzel örneği olarak gösterilmektedir. Bu Laokoon heykeli halen Vatikan müzesinde olup muhtemel olarak kopyadır. Heykel 1506 da Roma’da bulunmuştur.

Lâta

(Fr. latte) Eni kalınlığından fazla olan keresteye denir.

Latararium

Roma evlerinde yapılan küçük tapınak.

Lavanta mavisi

(Fr. bleu de lavande) Lavanta çiçeği renginde bir mavi. Resim boyaları arasında bu renkte bir boya yoktur.

Lavi

(Fr. lavis) Tek renk sulu boya ve fırça ile yapılan leke et kili bir resim tekniğidir. Lavi dob çok ağaç uçla yapılmış desenlerde, leke ile kontrast olanaklar ve oylum etkisi sağlamak için kullanılmaktadır. Lekelerin çizilmiş desene ışık-gölge etkisi sağlaması yüzünden lavi tekniğinden bilhassa Barok resmi çok faydalanmıştır. Rembrand’ın desenleri, Japon’ların tek renkli siyah beyaz lavileri bunun en güzel örnekleridir.

Laytmotif

(Fr. leitrnotive; İng. leitmotiv; Alm, Leitmotiv, Grund thema) Motiflerin akışı arasında muayyen aralıklarla tekrarlanan esas motif. Bir kompozisyona tekrar ederek özellik veren tema.

Leke

Resim yüzeyi üzerinde boya ile yapılmış iz leke izlenime dayanan bir fırça tuşu halinde resimde yer alır.

Lekecilik

(Fr. tachisme; Alm. Taschismus) Fr. “tache” sözcüğünden alınmış bir sözcük, sanatçının düşünmeden ve rahat bir şekilde attığı boyaların tuval yüzünde meydana getirdiği lekelerin etkisine dayanan anlayıştır. Taşizm = lekecilik. Leke sözcüğü ilk kez 1950 de Fransız sanat yazarı Michel Seuphor tarafından kullanılmıştır. Seuphor “sürrealist otomatizmden doğan ve ekspressiyonizmin soyuta yönelmiş olan anlayışına” demektedir. Esas temsilcileri Wols, Jackson Pollock, Mathieu ve Tobey’dir. Lekecilik Bugün tekstil endüstrisini mobilya dekorasyonunu etkilemiştir.

Lento

Bir binanın temelleri için toprak içine temel olarak atılan ilk beton kirişler. Bunların üzerine bina beden duvarları yükselir. Duvar aralarına yapılan bu kirişlere ise hatıl denir,

Limonluk

(Fr. orangerie) Arkası bir duvara dayalı, önü ve üstü ile yanları cam ile kaplı odalara denir. Bunların her tarafı cam olanları da vardır. Soğuk olan ülkelerde böyle 1imonluklarda sebze de yetiştirilir.
Linol oyma
(Fr. gravure sur lineoleum) Düz baskılı grafik tekniklerindendir. Oyulan kısımların dışına, yani düz kalan kısımlara mürekkep sürülerek tek tek basılır. 1860 yılında İngiltere’de kat edilmiş bir yer muşambası ulan linolyum böylece grafik-resim teknikleri arasına girmiştir.

Lir-Lura

Eski Yunanlıların kullandıkları bir çeşit müzik aleti.

Litografi
(Fr. ve Alm. Lithographie) Bir taş baskı, tekniğidir. Bavyera ile İsviçre’de çıkarılan ve yağı emen bir çeşit taş üzerine perdah yapıldıktan sonra, yağlı kalen ve mürekkeplerle suluboya ve yağlıboya etkisinde istenilen resim çalışması yapılır. Resim kuruduktan sonra sulu arapzamkı -nitrik asit karışımı bir sıvı bu taş üzerindeki resme sürülür. Böylece taşın resim yapılmamış kısımlarının tekrar yağ almasına karşı hassaslığı giderilir. Taşa mürekkep verildikten sonra üzerine konulan kâğıt ile presten geçirilince, taşın üzerindeki resim kağıt üzerine çıkar. Bu teknik, Bavyeralı Senefelder tarafından 1796-98 yılları arasında bulunmuş ve geliştirilmiştir. 1850 de fırça ile resim, 1itografi taşı üzerinde denenmiş ve renkli 1itografi de ilk olarak 1893 yıllarında Ingres’den başka Delacroix, Daumier ve Gavarni, Goya ve Toulouse-Loutrec litografi alanında dikkate değer eserler yapmışlardır. Bilhassa çağımızda Picasso, Miro, Manessier gibi sanatçılar litografiye büyük önem vermişlerdir. Litografi için lito kalemi ile “tuşe mürekkebi” denilen yağlı fakat su ile eriyebilen bir mürekkep de kullanılır. Litografi için bugün taş yerine çinko plakalar kullanılmakta ve aynı asitleme ve basma tekniği ile aynı sonuçlar alınmaktadır

Livan

Eyvan. Livan Arap ve İran camilerindeki eyvanlar için kullanılmıştır.

Loğ

Löktaşı da denir. Düz damların üzerindeki killi toprağı bastırıp sertleştirmek için kullanılan silindir biçimindeki ağır taş. Yuvak, kaltaban gibi sözler hep aynı anlamda, kullanılmaktadır.

Loğduraç

Loğ’u çeken sap.

Loggia
(Ital.,Fr. Loge; şahnişin ve eyvan) Bir evin ya da binanın önüne getirilmiş fil ayaklar ya da sütunlar üzerinde oturulmuş, üstü kubbeli, önü kemerli revaklı galeriler. Bunlar galeri olarak Ortaçağın Gotik ve Roman kiliselerinde bulunur.

Lonca

Eskiden yapı işçilerini ve bezeme gustolarını içine alan, işçi ve ustalar için kararlar alan, onlara kalfalık ve ustalık salahiyeti veren bir dernek. Buna bizde eskiden esnaf loncası denirdi.

Lottinoplasti

Bir kalıp alma tekniğidir. Kabartma üzerine kolalı ince bir kâğıt yayılır. Bir elbise fırçası ile alttaki kabartmanın yüzeyine kâğıt intibak edinceye kadar ovuşturulur. Kâğıt kuruduktan sonra çıkarılır ve bir kalıp olarak ve döküm için kullanılır. Bu teknik 1835 yılında Lottin de Laval adında bir Fransız tarafından bulunmuştur. Bilhassa arkeologlar tarafından kullanılmaktadır.

Lotus sütunu

Eski Mısırda bil hassa Karnak tapınağında kullanılan ve başlıkları Lotus nebatının yapraklarından esinlenmiş bir sütundur.

Louis üslupları

XII. Louis’den XVI. Louis’ye kadar olan Fransız krallarının mimari, möble ve tezyini sanatlarına denir.

Lüle

Eskiden su borularının ağzına, suyun aktığı yere konulan ölçülü boru. Osmanlılar zamanında bir ya da iki lüle’lik su akıtan borularla evlere su verilirdi.

Lüle taşı
Su ile yumuşayan, işlenmesi kolay bir taş. Ağızlık vb. eşyalar bu taşıyan yapılır. Eskişehir de bol miktarda çıkmaktadır.

Lüleci çamuru ya da kili

Heykel ve çömlek gibi eşyaların yapılması ve pişirilmesinde kullanılan bir kildir, çeşitli renklerde olur.

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

22 Nisan 2009 / ThinkerBeLL Taslak Konular
24 Nisan 2009 / ThinkerBeLL Sanat
22 Nisan 2009 / ThinkerBeLL Sanat
16 Nisan 2009 / ThinkerBeLL Sanat
22 Nisan 2009 / ThinkerBeLL Sanat