Arama

Geleneksel Türk El Sanatları

Güncelleme: 11 Kasım 2016 Gösterim: 16.199 Cevap: 4
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Kasım 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

El santı


El dokumaları, kirkitli’ dokumalar, mekikli’ dokumalar ve çarpana’ dokumaları olmak üzere başlıca üç gruba ayrılır Kilim, cicim, zili ya da sili, sumak adı verilen tekniklerle dokunmuş dokumaların tümünü kapsayan kirkitli dokumalara, düz el dokumaları da denir. Tokat’ın Erbaa ilçesi yakınında bulunan kirman ile Alacahöyük’te bulunan dokuma gereçleri, Anadolu'da İ.Ö. 3000 - 2000 yıllarına değin inebilen köklü bir dokumacılık sanatının olduğunu göstermektedir. Gord'ıon'da bulunmuş olan Phrygialılar’a ait sumak ve cicim tekniğiyle dokunmuş parçalar da bu tür dokumaların İ.Ö. VII. yy.'da yapıldığını göstermektedir. Bütün olarak bulunan en eski türk düz dokuma yaygı parçalan ise XVI. yy.'dan daha geriye gidememektedir. Bunda parçaların zaman içinde iyi korunmaması nedeniyle çürümüş olması en önemli etkendir. Düz el dokumaları günümüze değin dağınık olarak Anadolu’nun hemen her yerinde dokunmuş ve dokunmaktadır. Bu dokumalar teknikleri ve desenleri bakımından çok çeşitlidir Bölge özellikleri gösterdikleri ve geleneksel yöntemlerle yapıldıkları için bu tür dokumaları tarihlendirmekte güçlüklerle karşılaşılmaktadır.
Sponsorlu Bağlantılar

Şerit biçiminde dokumaların yapıldığı çarpana' tezgâhlarının da Anadolu’da eski bir geçmişi vardır. Kolon, kuşak, bağ vb. ensiz parçaların dokunduğu bu tezgâhlar günümüzde de kullanılmaktadır. Özellikle Anadolu'nun çeşitli yörelerinde yaşayan göçerler arasında çarpana dokumacılığı bugün de sürdürülmektedir.

Asıl dokuma olarak kabul edilen mekikli dokumalar, yapıldıkları çevreye göre başlıca üç gruba ayrılırlar: ev dokumaları, çarşı dokumaları ve saray dokumaları. Eskiden dokuma işleri bir kadın uğraşı sayılır, kumaşlar evlerde kadınlar tarafından dokunurdu. Ev dokumaları iç ve dış giyimde kullanılmak üzere pamuk, keten, yün ya da ipekten yapılır, kullanılacağı yere göre değişik ölçülerde olurdu.

Çarşı dokumaları, dokumacılığı meslek edinmiş zenaatçıların yaptığı dokumalardır. Bunlar dokumanın tezgâhtan çıkmasına değin geçmesi gereken işlemleri bilir ve belli esaslara göre dokudukları kumaşları kontrol ettirip mühürlettikten sonra piyasaya çıkarabilirlerdi.
Saray dokumaları saray çevresi için özel olarak el tezgâhlarında dokutturulan ve bir benzeri daha yapılmayan kumaşlardı. Saray atölyelerinde ya da çarşı atölyelerinde dokutturulurdu.
El dokumacılığı bugün de Anadolu'nun birçok yöresinde sürdürülen bir el sanatıdır. (DOKUMACILIK.)

El örgüsü,


tığ, şiş, mekik gibi araçlarla oluşturulan çorap, hırka, kazak, dantel, oya vb. el işlerini kapsar. Önceleri günlük gereksipnleri karşılamak amacıyla yapılan bu işler zamanla sanat ve güzellik kaygısıyla gelişmiş özellikle tığ ve iğne işleri birer sanat yapıtı niteliği kazanmıştır. (DANTEL, OYA.) El örgüsü işlerin en güzel ve özgün örneklerinden birini de Anadolu'da günümüzde de sürdürülen el örgüsü çoraplar oluşturur. (ÇORAP) El örgüsü ürünler günümüzde gelişen sanayi ürünleriyle yarışamamaktaysa da, Anada lu'nun birçok yöresinde özelliklerini koruyarak yaşamakta ve çeşitli kurumlar bunların özgün biçimiyle yaşatılması için çaba harcamaktadırlar.

—Güz. sant. El sanatları mimarlık, resim ve heykel dışında kalan tüm sanatları içerir. Her türlü dokumalar, işlemeler, ahşap işleri, oymacılık, kakmacılık, sedefçilik, çini, seramik, çömlekçilik, cam işleri, deri işleri, kitap sanatları, maden işleri, kuyumculuk, taş işçiliği, tespihçilik, vb. bu kapsamda sayılabilir. Anadolu türk el sanatlarının ilk örnekleri, Selçuklular dönemindendir. Osmanlı döneminde, bu sanatların ünlü ustaları saraya bağlı olarak çalıştıklarından, İstanbul el sanatlarının toplandığı bir merkez durumuna geldi. Ancak Anadolu'da da çeşitli sanatların geliştiği merkezler bulunuyordu (Tokat yazmaları, Uşak halıları, İznik ve Kütahya çiniciliği, Bursa ve Gaziantep ipeklileri gibi). XVI. -XVII. yy.'larda en parlak dönemini yaşayan bu sanatlar, XVIII. yy.’dan sonra yoğunlaşan Batı etkileri ve daha sonraki teknolojik gelişmelerle gerilemeye başladı. Doğal boyaların yerine yapaylan yeğ tutuldu; yazmalarda önce kalıp işi. daha sonra baskı tekniği yaygınlaştı, işlemelerde daha basit motifler kullanılır oldu. XX. yy.'da fabrika üretimine geçilmesi, el sanatlarının bozulması ya da tümüyle ortadan kalkmasıyla sonuçlandı. Günümüzde kimi sanatlar ancak belirli yörelerde sınırlı olanaklarla sürdürülmeye çalışılmaktadır (Bünyan, Ladik halıcılığı, Sivas, Van kilimciliği, Gaziantep, Diyarbakır kuyumculuğu; Avanos, Çanakkale çömlekçiliği; Takat yazmacılığı; Erzincan, Gaziantep, Trabzon, İstanbul bakırcılığı; Trabzon beşikçiliği, vd.).

—El sanatlarının en gelişmiş kollarından biri de Anadolu’da XIX. yy. başlarına değin üstünlüğünü sürdürmüş olan dericiliktir. Dericilikte Türkler’in eski ve önemli bir yeri vardır. Orta Asya'da yaşayan Türkler deri işlemeyi biliyor, dayanıklılığı ve hammaddesinin kolay bulunması nedeniyle hurç, tulum, torba, hayvan koşumu, giysi, çizme vb. gereksinimlerini deriden yapıyorlardı. Kendilerine özgü deri işleme yöntemleri geliştirmişlerdi. Anadolu’da da en eski ve gelişmiş el sanatlarından olan dericilik, Orta Asya'dan batıya göç edenlerin deneyimleriyle daha da ilerledi. OsmanlIlar döneminde başka ülkelerde deri ihraç edildiği kayıtlardan öğrenilmektedir. Bu dönemde deriden çeşitli giyim eşyaları, çadırlar, koşum takımları, sofra örtüleri yapılmış, deri ciltçilikte de kullanılmıştır. Deriyle ciltlenen kitapların üzeri çeşitli tekniklerle bezenmiş, her biri birer sanat yapıtı niteliği kazanmıştır. (CİLTÇİLİK.) XIX. yy. başlarına değin Avrupa ülkelerine üstünlüğünü koruyan dericilik, teknolojik gelişmelere ayak uyduramadığından giderek geriledi. Günümüzde dericilik el sanatı olmaktan çıkmış, dışarıdan deri ithal edilmeye başlanmış, deri giyim eşyası yapımı bir sanayi kolu haline gelmiştir.
Son düzenleyen Safi; 11 Kasım 2016 04:26
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
15 Ocak 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

Geleneksel Türk El Sanatları


El Sanatları insanoğlu var olduğundan beri tabiat şartlarına bağlı olarak ortaya çıkmıştır. İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak, örtünmek ve korunmak amacı ile ilk örneklerini vermiştir. Daha sonra gelişerek çevre şartlarına göre değişimler gösteren el sanatları, ortaya çıktığı toplumun duygularını, sanatsal beğenilerini ve kültürel özelliklerini yansıtır hale gelerek "geleneksel" vasfı kazanmıştır.
Sponsorlu Bağlantılar

Geleneksel Türk El Sanatları, Anadolu'nun binlerce yıllık tarihinden gelen çeşitli uygarlıkların kültür mirasıyla, kendi öz değerlerini birleştirerek zengin bir mozaik oluşturmuştur. Geleneksel Türk El Sanatlarını; halıcılık, kilimcilik, cicim zili, sumak, kumaş dokumacılığı, yazmacılık, çinicilik, seramik-çömlek yapımcılığı, işlemecilik, oya yapımcılığı, deri işçiliği, müzik aletleri yapımcılığı, taş işçiliği, bakırcılık, sepetçilik, semercilik, maden işçiliği, keçe yapımcılığı, örmecilik, ahşap ve ağaç işçiliği, arabacılık vb. sıralanabilir. Geleneksel el sanatlarımızdan dokumaların hammaddeleri yün, tiftik, pamuk, kıl ve ipekten sağlanmaktadır.

Dokuma; eğirme veya başka yollarla iplik haline getirilerek veya elyafı birbirine değişik metotlarla tutturarak bir bütün meydana getirme yoluyla elde edilen her cins kumaş, örgü, döşemelik, halı, kilim, zili, cicim, keçe, kolonlar, vb.'dir. Dokumacılık Anadolu'da çok eskiden beri yapılagelen, çoğu yörede geçim kaynağı olmuş ve olmaya devam eden bir el sanatıdır. El sanatlarımızın zarif örneklerinden olan oyalar; süslemek, süslenmek amacından başka taşıdıkları anlamlarla bir iletişim aracı olarak da kullanılmaktadır. Günümüzde Anadolu'da tığ, iğne, mekik, firkete/filkete gibi araçlarla yapılan oyaların ya bordür ya da bir motif olarak tasarlanmış olanları, kullanılan araç doğrultusunda ve tekniklerine göre değişik adlar almaktadır. Bunlar; iğne, tığ, mekik, firkete/filkete, koza, yün, mum, boncuk ve kumaş artığı olarak sıralanabilir. Kastamonu, Konya, Elazığ, Bursa, Bitlis, Gaziantep, İzmir, Ankara, Bolu, Kahramanmaraş, Aydın, İçel, Tokat, Kütahya gibi şehirlerimizde daha yoğun olarak yapılmakta, ancak eski önemini kaybederek çeyiz sandıklarında varlığını korumaya çalışmaktadır.

Geleneksel kıyafetlerle birlikte kullanılan oyalarımızın yanı sıra takılarda dikkat çekici aksesuarlardandır. Anadolu'da yaşamış tüm uygarlıklar değerli ve yarı değerli taşlarla metalle birlikte veya ayrı işleyerek sanatsal nitelikli eserler üretmişlerdir. Selçuklularla birlikte gelen değişik üslupların en önemlisi Türkmen takılarıdır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise imparatorluğun gelişimine paralel olarak mücevhercilik önem kazanmıştır. Anadolu’da Tunç Çağında bakır, kalay katılarak tuncun elde edilmesinden sonraki dönemlerde bakır, altın, gümüş gibi madenler de dövme ve dökme tekniğiyle işlenmişlerdir. En çok kullanılan maden bakırdır. Maden işçiliğinde dövme, telkari, kazıma (kalemkâr), çekiç işi kakma, küftgani, savatlama, ajır kesme gibi teknikler kullanılmaktadır. Bakırın yanı sıra pirinç, altın, gümüş gibi metallerle yapılan el sanatları günümüzde üstün işçilik ve çeşitli tasarımlarla yaşatılmaya çalışılmaktadır. Günümüzde en çok kullanılan maden işleme olan bakır kalaylanarak mutfak eşyası yapımıyla geniş bir şekilde sürdürülmektedir.

Barınma gereğinden doğan mimari, bölgelerin coğrafi koşullarına göre biçimlenmiş, çeşitlenmiştir. Buna bağlı olarak gelişen Ahşap işçiliği Anadolu'da Selçuklu döneminde gelişip, kendine özgü bir niteliğe ulaşmıştır. Selçuklu ve Beylikler dönemi ağaç eserler daha çok mihrap, cami kapısı, dolap kapakları gibi mimari elemanlar olup üstün işçilik içermişlerdir. Osmanlı döneminde sadeleşerek daha çok sehpa, kavukluk, yazı takımı, çekmece, sandık, kaşık, taht, kayık, rahle, Kur'an muhafazası gibi gündelik kullanım eşyaları ve pencere, dolap kapağı, kiriş, konsol, tavan, mihrap, minber, sanduka gibi mimari eserlerde uygulanmıştır. Ağaç işçiliğinde kullanılan malzeme daha çok ceviz, elma, armut, sedir, abanoz ve gül ağacıdır. Kakma, boyama, kündekâriz, kabartma-oyma, kafes, kaplama, yakma gibi tekniklerle işlenen ahşap eşyalar günümüzde de kullanılmaktadır. Bu teknikler Zonguldak, Bitlis, Gaziantep, Bursa, İstanbul-Beykoz, Ordu gibi illerde halen devam eden hammaddesine göre değer kazanan baston ve asaların kullanımı yüzyıllar boyunca sürmüş, 19. yüzyılda yaygınlaşmıştır. Baston ve asaların sap kısımları; gümüş, altın, kemik, sedef gibi malzemelerden, gövde kısımları ise gül, kiraz, abanoz, kızılcık, bambu, kamış vb. ağaçlardan yapılmaktadır.

Müzik aletleri yapımı eskiden beri devam etmektedir. Bu aletler ağaçlar, bitkiler ve hayvanların; deri, bağırsak, kıl, kemik ve boynuzlarından yararlanılarak yapılmaktadır. Telli, yaylı, nefesli, vurmalı çalgılar olarak gruplandırılmaktadır. Mimariye bağlı olarak gelişen diğer bir sanat kolu da çini sanatıdır. Anadolu'ya Selçuklularla girmiştir. Figürlü sanat eserlerini kullanmaktan çekinmeyen Selçuklu sanatkârlar özellikle hayvan tasvirlerinde çok başarılı olmuşlardır. 14. yüzyılda İznik, 15. yüzyılda Kütahya, 17. yüzyılda Çanakkale'de başlayan seramik sanatı bu yörelerde kendilerine has renk, desen, form özellikleri ile Osmanlı Dönemi seramik ve çini sanatına yeni yorumlar getirmiştir. 14. - 19. yüzyıllar arası Türk çini ve seramik sanatı fevkalade yaratıcı işçiliği ile dünya çapında üne kavuşmuştur.

Anadolu uygarlıklarından elde edilen cam işçiliğinin en seçkin örnekleri günümüzde "cam"ın tarihi gelişimi konusuna ışık tutmaktadır. Çeşitli model ve formlarda vitray, Selçuklular döneminde geliştirilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul'un fethiyle camcılığın merkezi bu kent olmuştur. Çeşm-i bülbül, Beykoz işi bu dönemden günümüze ulaşabilen tekniklerden bazılarıdır.Anadolu'da camın ilk kez gözboncuğu olarak üretimi İzmir-Görece köyündeki ustalar tarafından gerçekleştirilmiştir. Anadolu'nun her tarafında temelinde nazar inancı olan cam boncukları görmek mümkündür. Nazarlık yoluyla canlı veya nesneye yönelen bakışların dikkatinin başka bir nesneye yöneleceğine inanılır. Bu nedenle nazar boncuğundan yapılan nazarlıklar canlının veya nesnenin görünen bir yerine takılır.

Geleneksel mimaride dış cephe ve iç mekân süslemesinde taş işçiliği de önemli bir yer tutmaktadır. Taş işçiliğinin mimari dışında en çok kullanım alanı mezar taşlarıdır. Oyma, kabartma, kazıma (profito) gibi teknikler uygulanmaktadır. Kullanılan süsleme öğeleri, bitkisel, geometrik motifler ile yazı ve figürlerdir. Hayvansal figür azdır. İnsan figürlerine ise Selçuklu Dönemi eserlerinde rastlanmaktadır. Günümüzde fonksiyonunu henüz kaybetmeyen sepetçilik atalardan öğrenildiği gibi halen; saz, söğüt ve fındık dallarından örülerek yapılmaktadır. Eşya, yiyecek vb. taşıma amacından başka ev içi dekorasyonunda da kullanılmaya başlanmıştır.

Hayvancılıkla uğraşan kırsal kesimlerde yaygın olarak kullanılan keçe, çul ve ağaçtan yapılan semer kullanıldığı dönem boyunca geleneksel sanatların bir kolunu oluşturmuştur. Günümüzde başta endüstrileşme olmak üzere değişen yaşam şartları ve değer yargılarına bağlı olarak üretimleri hemen hemen kaybolmaktadır. Genel Müdürlükçe her yıl belirlenen illerde yapılan alan araştırmalarında el sanatları ustaları ile derleme çalışmaları yapılmakta, slayt gerekiyorsa video çekimleri ile tesbit edilmeye çalışılmaktadır. Edinilen bu bilgiler Genel Müdürlük Arşivine kaydedilmekte, bu konuda çalışan bilim adamı, uzman ve öğrencilerin yararına sunulmaktadır.

Kültür bakanlığı Genel Müdürlük koleksiyonunda yer alan malzemelerle yurtiçi ve yurtdışında sergiler açılarak tanıtımları sağlanmaktadır. Yine yurtiçinde Genel Müdürlük desteğiyle açılan "Mahalli El Sanatları Sergileri" ile tanıtım yapılmakta, ustalara pazar imkanı sağlanmaya çalışılmaktadır.Genel Müdürlükçe düzenlenen yarışmalarla da kaybolmaya yüz tutan el sanatlarının özgün şekilleriyle desteklenmesi ve devamı sağlanmaya çalışılmaktadır.

Kültür bakanlığı Genel Müdürlüğünce beş yılda bir düzenlenen "Uluslararası Halk Kültürü Kongresi" Maddi Kültür Seksiyonunda sunulan, ayrıca çeşitli üniversitelerle ortaklaşa düzenlenen bilimsel toplantılarla sunulan bildiriler yayın haline dönüştürülmektedir. Ayrıca el sanatları konusunda yapılan çalışmaların basımı gerçekleştirilerek yayın haline dönüştürülmektedir.

Son düzenleyen Safi; 11 Kasım 2016 04:27
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
TEKSİLAHJ0RDAN - avatarı
TEKSİLAHJ0RDAN
Ziyaretçi
16 Ocak 2009       Mesaj #3
TEKSİLAHJ0RDAN - avatarı
Ziyaretçi

Türk El Sanatları.


El sanatları bir ülkenin kültürel kişiliğinin en canlı ve anlamlı belgeleridir. Anadolu'da yaşamış pek çok uygarlığın kültürü, Türkler'in yerleşmesinden sonra yeni bir sentez içinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bu nedenle Türk el sanatlarının kökleri çok eskilere dayanmakta ve sosyo-kültürel açıdan önem taşımaktadır. Örgün ve yaygın eğitim kurumlarının, resmi ve özel kuruluşların ve ilgili kişilerin desteği ile günümüze kadar ulaşan başlıca Türk el sanatları şunlardır: Dokuma Sanatları (Kumaş, Halı, Kilim, Cicim, Sumak, Keçe); İşleme Sanatları (İğne, Sim); Örgü İşleri (Oya ve Dantel, Boncuk, Tığ, Mekik); Maden Sanatı (Kuyumculuk, Cam Sanatı); Ağaç İşleri Sanatı; Hammaddesi Taş olan El Sanatları (Oltu, Mermer, Lületaşı); Dekoratif Yapma Bebek; Deri Sanatları.

GELENEKSEL EL SANATLARI


Bugün dünyadaki bilimsel ve teknolojik gelişmeye paralel olarak sosyal ve kültürel alanlarda görülen hızlı değişimi, geleneksel sanatlarda da görmek mümkündür. Ülkemiz açısından da söz konusu olan bu değişimi, Kozan’da da görmek mümkündür. Önceleri yörede çok yaygın ve gelişmiş olan el sanatları 20. yy’da eski önemini kaybetmeye başlamıştır. Ev dokumacılığı şeklinde yapılan geleneksel dokumacılık (halı, kilim, çul, çuval) günümüzde unutulmaya yüz tutmuştur.
Dokumacılık alanında görülen gerileme ve ilgisizlik diğer el sanatlarında da görülebilmektedir. Bu el sanatlarının başında bakırcılık, kalaycılık ve oymacılık gelmektedir.

Sivas'ta geleneksel el sanatları oldukça gelişmiştir. Dokumacılık, bakırcılık, gümüş işçiliği, çubukçuluk, çorap örücülüğü, ve çakı-bıçak yapımcılığı en köklü el sanatlarıdır. Bunlardan çorap örücülüğü giderek önemini yitirirken, diğerleri günümüzde de sürdürülmektedir. Sivas'ın çok zengin kompozisyonlu ve renkli dokumaları ile kara kemik saplı bıçakları ünlüdür.

Dokumacılık :
Selçuklular döneminde başlayan dokumacılık sonraki yüzyıllarda gelişmiştir. Bunlardan bir dönem çok ünlü olan şal dokumacılığı günümüzde yapılmamaktadır. Sivas halılarının en önemli özellikleri tümüyle yün, sık dokulu ince havlı olmasıdır. Halının sık dokulu olması için kirkit oldukça sert vurulur. Bu arada esnekliği sağlamak için ilmikler iki tarandıktan sonra özel ayarlı makaslarla kesilerek hav yüksekliği ayarlanır. "Eriş" denilen çözgü ipliği çok bükümlü ve incedir.
Ad:  1.jpg
Gösterim: 1833
Boyut:  29.3 KB
Bu yüzden halılarda düğüm sayısı oldukça yüksektir. Selçuklu halılarındaki geometrik bir düzenle yerleştirilmiş motiflerin oluşturduğu kompozisyonlar, geliştirilmiş biçimleriyle günümüz Sivas halılarında da görülmektedir. "Çeşmi bülbül, çamurlu, kuçlu, lalezar, yılanlı" bunlar arasındadır. Desenlerin kimileri kent adları, kimileri de sayılarla anılır. Sivas halılarının bir başka özelliği de zıt renklerden özenle kaçınılmasıdır. Halılarda en az 12 renk görülür. Başlangıçta çok mat olan bu renkler kullanıldıkça canlılık kazanır. Lacivert, al ve tonları yaygındır.
Ad:  2.jpg
Gösterim: 2832
Boyut:  48.1 KB
Kilim dokumacılığı daha çok köylerde gelişmiştir. Seccade, divan, taban ve duvar tipi kilimler çok yaygındır. Ayrıca 6-7 m kare büyüklüğünde kilimlere rastlanır. Geçmişte Gürün, Şarkışla, Yıldızeli ve Kangal'da dokunan kilimler renk ve desen açısından farklılık göstermekteydi. Bunlarda geometrik motiflerin yanında çeşitli figüratif motiflerde kullanılırdı.
Ad:  3.jpg
Gösterim: 1694
Boyut:  31.8 KB
Teknik kaygılarla kilimlerde çoğunlukla geometrik motifler yeğlenir. Al, yeşil, mavi, kara ve turuncu en yaygın renklerdir.
Ad:  4.jpg
Gösterim: 2769
Boyut:  40.0 KB

Çorap Örücülüğü :
Geçmişte Gürün'de çok gelişmiş olan çorap örücülüğü günümüzde yitmeye yüz tutmuştur. Burada tiftikten ince görünümlü çorap örülürdü. Kullanılan sitilize bitki, hayvan ve insan motifleri dokuyanın iç dünyasını yansıtacak biçimde işlenirdi.

"Yandım alamadım, yarimi eller aldı. Kakül ergen bıyığı, eli mektuplu, elif-be, aşık kirpiği, gönül kilidi, katip çimciği ve civan kaşı" en yaygın motiflerdir.
Ad:  5.jpg
Gösterim: 1990
Boyut:  17.8 KB

Çubukçuluk (Ağızlık Yapımcılığı) :
Çubukçuluk köklü el sanatlarından biridir. Kişisel kullanım yada satış için yapılan çubuklar günümüzde turistik bir değer kazanmıştır. Ağızlık yapımında yörede germişek yada karamuk denilen bir ağaç kullanılır. Germişek çubukları istenilen boyda kesilir, bunlar uzunluklarına göre "Lüleli, topcık başlı, yanma başlı, ufak ağızlık, ufak lüleli ağızlık, arabalı ağızlık (birbirine geçmeli)" gibi çeşitli adlar alır. Tomruk makinesinde kabukları soyulan çubuklar tornaya bağlanır, keski yatay yada dikey tutularak desenin dış çizgileri (konturlu) çizilir. Sonra kalemle (ince uçlu işleme ve kakma gereci) desenler oluşturulur. Bu işleme "nakış keskisi" denir. İşlemleri bitirilen ağızlık kezzaba batırılır. Ateşe tuttuktan sonra zımparalanır. Yeniden tornaya bağlanır ve matkapla ağız bölümü (sigara konulan yeri) açılır. Çakıyla yassılaştırılan bu bölümde kezzaba batırma, kızartma ve cilalama işlemlerinden geçirilir.
Ad:  6.jpg
Gösterim: 1838
Boyut:  60.8 KB
Süslemede uygulanan bir başka teknikte ekin saplarının üzerine ibrişim yada ipek sarılmasıdır. uzunlamasına kesilmiş ekin sapları süslemenin yapılacağı bölümlere yerleştirilir. Alt ve üstlerden renkli ibrişim (yada ipek) sarılarak süslemeler oluşturulur. Bu teknik çoğunlukla yazı yazmada uygulanır. İlde ilk ağızlığı Şeyh Aziz Baba'nın yaptığı söylenir.

Bakırcılık :
Bakırcılık eski yaygınlığını yitirmiştir. İl bakırcılığının en eski örnekleri Sivas müzelerinde sergilenmektedir. Külçe bakır önce küçük parçalar halinde silindirden geçirilerek inceltilir, sonra biçimlendirilir. Biçimlendirmede kazan ve sinilerde dövme, küçük kaplarda çekme tekniği kullanılır. Dövme tekniğinde bakır, ağaç tokmakla dövülür; çekme tekniğindeyse istenilen tahta kalıplara göre tornada çekilir. Süslemeler kakma yada çalma tekniğiyle yapılır. Kakma tekniğinin iki uygulama biçimi vardır. Birinde motifler kap üzerine kazılarak yada oyularak işlenir. Diğerinde ise kabın üzeri bal mumuyla sıvanır, motifler kalemle çizildikten sonra açılan oyuklara asit dökülür. Asidin bakır üzerinde oluşturduğu karalanmalardan yararlanılarak motif işlenir. Çalma tekniğinde motifler demir zımparalarla baskı yapılarak işlenir. Yazılar, bitkisel ve geometrik motifler en yaygın süslemelerdir. Geometrik motiflerde geçmeli daireler, üçgenler, dörtgenler; bitkisel motiflerde yaprak, lale, nar, nar çiçeği ve servi kullanılır.

Ustaların yapıtlarına adlarını, bir din büyüğünün adını yada ayeti yazması gelenektir. Ancak yazıyı motifler arasına yerleştirmek güç olduğundan bu gelenek giderek kaybolmaktadır. Bu tür süslemelere en çok Osmanlı dönemi yapıtlarında rastlanmaktadır.

Çakı-Bıçak Yapımcılığı :
Geçmişin gözde kılıçları, kılınççılar çarşısında yapılırdı. Kılıcın yerini giderek daha güçlü silahlar alınca, kılıç ustaları çakı-bıçak yapımına yöneldiler. Günümüzde de sürdürülen çakı-bıçak yapımı, eski yaygınlığını yitirmiştir. Kentte bulunan bıçakçı atölyelerinde; genellikle kılıç tipli bıçaklar, bağ bıçakları, büyük ekmek bıçakları, bir iki üç ağızlı yada ustura ağızlı bıçaklar yapılır. Kentin özellikle kara saplı bıçakları ünlüdür. Çakı ve bıçakların "namlu" denilen ağızları çelikten sapları boynuzdan yapılır. Ocakta kızdırılan çelik, örste dövülerek namlu biçimi verilir. İlk düzenlemeden sonra oluğu (tırnak oyuğu) açılır. Yeniden düzenlenir, su verip parlatılır. Böylece namlu sapa takılacak hale gelir. Sap için çoğunlukla öküz, keçi ve koç boynuzu kullanılır. Boynuz istenilen boyutta kesilir, ısıtılarak mengenede düzeltilir, kalıplanır. Sonra içi testereyle oyulur. Bıçak ustalarının "elde resim yapma" dedikleri son düzenlemeden geçirilir. Rendelendikten ve zımparalandıktan sonra namluya takılacak duruma gelir. Namlu sapın uç bölümünde açılan oyuğa yerleştirilir, delinerek çivilenir. Çivi başları birer pul konduktan sonra ezilir, çarkta parlatılır.
Son düzenleyen Safi; 11 Kasım 2016 04:38
HandSome - avatarı
HandSome
Ziyaretçi
2 Aralık 2010       Mesaj #4
HandSome - avatarı
Ziyaretçi
Günümüzde Türkiye'nin hemen her yerinde az çok görülebilen dokumacılık, bazı bölgelerimizde daha belirgin bir durum arz eder. Çağdaş Türk el dokumalarında kulanılan hammaddelerin başlıcası yündür. Sonra sırasıyla kıl, tiftik, az miktarda kenevir ve ipek gelmektedir.Bunlardan yün, kıl, tiftik, keten ve kenevir genellikle elde eğirilerek iplik haline getirilmektedir. Bu nedenle, bu liflerle yapılan dokumaların hemen tamamı yüzde yüz el işidir. Pamuk ve ipeğin iplik haline getirilmesi ise pek az yerde el ile olmaktadır.

Aşağıda günümüz Türk el dokuma merkezlerini ve buralarda dokunan kumaş türleri Verilmektedir.

ADANA : Dağ köylerinde eğirilen pamuk iplikleriyle iç çamaşırlığı ve yünden şalvarlıklar dokunmaktadır.

AFYON : Merkezde, Kale tarafındaki bazı evlerde oldukça basit tezgâhlarda, kilim motiflerine benzer desenlerle bezenmiş ensiz dokumalar yapılmakta ve bunlar ikişer ikişer yanyana dikilerek önücek adıyla, günlük kadın giyiminde önlük olarak kullanılmaktadır. Ayrıca Sincanlı ilçesine bağlı Tınaztepe Köyü'nde tezgâhlarda pamuk ve keten karışımı çarşaf ve yatak örtüsü dokunmakta, bunlara sonradan canlı renklerle işleme yapılmaktadır.

AMASYA : Bazı dağ köylerinde, yün ve kıldan şalvarlık, aba ve şal dokumalar, pamuk eken bazı köylerde pamuklu dokumalar, Merzifon ilçesinin köylerinde pamuklu peştemallar, Gümüşhacıköy'de çeşitli kenevir dokumalar üretilmektedir.

ANKARA : Keskin ve Kalecik ilçelerine bağlı bazı köylerde yün şalvarlık ve pamuklu bez dokunmaktadır. Kızılcahamam'ın Güven Bucağı'na bağlı köylerde iki ve dört ayaklı tezgâhlarda , genellikle siyah koyun yününden pirpit denilen elbiselik kumaş ve kuşaklar, Çubuk ilçesinin köylerinde yünden şalvarlık kumaş ve çuvallar, Polatlı'nın birkaç köyünde yünden elbiselik kumaş, Haymana kazasında yünden kuşak ve şalvarlık dokuyanlar vardır.

ANTALYA : Yün ve pamuktan çeşitli kaba dokumalar yanında, Alanya ilçesinin bazı köylerinde ipekten dokumalar yapılmaktadır.

BALIKESİR : Köylerde I. Dünya Savaşı'ndan önce geniş ölçüde yaygın olan el dokumacılığı çok az da olsa devam etmektedir.

BİLECİK : Bilecik'in bir zamanlar çok ünlü olan çatma kadife ve ipek damaskoları bugün artık bütünüyle bırakılmıştır. Şimdi eskisiyle kıyaslanamayan bir el dokumacılığı, Gölpazarı, Bozhöyük ve Söğüt ilçelerine bağlı köylerde pamuklu ve yünlü dokuma ürünleriyle varlığını sürdürmeye çalışmaktadır.

BURDUR : Siyah yünden menevrek denen şalvarlıklar, pamuktan siyah-beyaz damalı yağnıç isimli önlükler, çamaşırlıklar, çeşitli desenli pamuk bezler dokunmaktadır.

BURSA : Türk dokumacılığının merkezi olan Bursa'da Birinci Dünya Savaşı öncesine kadar çok ileri düzeyde bir el dokumacılığı vardı. Bursa, özellikle ipekçilik ve ipekli dokumacılığın merkezi idi.Bugün bazı dağ köylerinde el dokumacılığı yün ve kıl dokumalarla yaşatılmaktadır.

ÇANAKKALE : Bayramiç ve Biga ya bağlı köylerde yünden elbiselik abalar, pamuktan çamaşırlık bezler; Eceabat köylerinde pamuktan makrama ismi verilen yeldirmeler, şalvarlar tezgâhlarda dokunmaktadır.

ÇANKIRI : Yörede el tezgâhlarında üretilen yün ve pamuk dokumalar günümüzde artık yerel ihtiyacı karşılamaktan öte geçmemektedir.

DENİZLİ : XIV. yüzyılda İbni Batuta'nın ...Orada pamuktan altın işlemeli kumaş imal olunur ki başka örneği yoktur. Kaliteli pamuğun kuvvetli eğirilmiş olması nedeniyle dokumaları uzun ömürlüdür. Bu kumaş beldenin ismiyle anılır.dediği Denizli'de bugün de dokumacılığın ana hammaddesi pamuktur. Fakat dokumacılıkta kullanılan iplikler artık genellikle fabrikalardan sağlanmaktadır. Merkez dışında Buldan, Babadağ, Sarayköy, Tavas, Kızılcabölük ve Kale ilçelerinde oldukça gelişmiş bir dokumacılık vardır. Dokumaların büyük çoğunluğunu yatak çarşafları ve alacalar oluşturmaktadır. Ayrıca birkaç köyde kılçar denilen şalvarlıklar da dokunur. Yine Tavas ilçesinin Kızılhisar bucağında yünden menevrek, kılçar, çakşırlık gibi çeşitli dokumalar ve siyah kuzu yününden şalvarlıklar üretilmektedir. Çal ilçesinin Ortaköy ve Bekirli köylerinde akbez, alacabezve şalvarlıklar dokunmaktadır.

ELAZIĞ : Palu ilçesinde yünden dimi denilen elbiselik kumaşlar ve çeşitli pamuklu dokumalar, Çemişkezek ilçesi köylerinde pamuktan şalvarlık dokumalar yapılmaktadır. Pamuklu dokumadan şalvarlıklar bölge köylüleri tarafından çok kullanılmaktadır.

ERZURUM : Kaba yünden poturluk ve avcı yeleği için yapılan kaba dokumalar dışında elde eğrilmiş yünden ihram isimli bir çeşit el dokuması yapılmaktadır. Esasen çarşaf şeklinde örtünülerek dış giyimde kullanılan ihram, yatak üzerine örtü ve pencerelerde perde olarak ta kullanılmaktadır.

ESKİŞEHİR : Mihalıççık ilçesi köylerinde yünden şalvarlık dokumalar yapılmakta ve bunlar sürtme yöntemiyle şayak haline getirilmektedir.

GAZİANTEP : Çözgüsü ipek, atkısı iki pamuk ve bir ipekten, enine yollu kalın bir dokuma olan kutnu suyla ünlü Gaziantep, ayrıca yarı otomatik tezgâhlarda dokunan floş ve pamuktan mamûl muharre adlı yöresel başka bir dokumasıyla da tanınmıştır.

GİRESUN : Şebinkarahisar ilçesi köylerinde yünden elbiselik kumaşlar, pamuktan iç çamaşırlık bezler ve peştemallar dokunmaktadır.

GÜMÜŞHANE : Kendi gereksinmeleri için yün ve pamuk dokumalar yapan köyler vardır.

ISPARTA : Dört katlı tezgâhlarda dimi denilen yünden elbiselikler ile dağ köylerinde menevrek denilen, sık dokumalar üretilmektedir. Ayrıca Senirkent ile Büyükkabaca, İleyüb, Yassıviran, Garip köylerinde pamuklu dokumacılık yapılmaktadır.

İÇEL : Anamur ve Mut ilçesi köylerinde pamuk dokumacılığı vardır. Japon alacalarını takliden alacabezler, akbezler ile yünden elbiselik dokumalar, Çortak ve Bozyazı köylerinde, kendi yetiştirdikleri kozadan çektikleri ipekle yine kendi gereksinmeleri için dokumalar yapılmaktadır.

İSTANBUL : Şile ilçesi köylerinde Şile bezi olarak tanınan keten ve pamuk dokumacılığı yaygındır. Çatalca ilçesi köylerinde yünden şayak, pamuklu bezler ile Silivri ilçesi köylerinde elbiselik şayak, sofra, yatak ve minder örtüleri dokunmaktadır.

İZMİR : Özellikle Bergama'nın dağ köylerinde el dokumacılığı yaygındır. Kozak'ın Yukarıbey, Karaveliler, Kıranlı, Çamavlu, Tekne, Yukarıcuma,Terzihaliller, Hacıhamzalar, Aşağıcuma köylerinde dimi denilen sağlam kumaşlar ile gömleklik bezler dokunmaktadır. Dört ayaklı tezgâhlarda dokunan dimiler çok sağlam kumaşlar olup çalıkoparan ismiyle anılmaktadır.

KASTAMONU : Devrekani çevresindeki bazı köylerde, mendil denilen, kırmızı ve mavi renklerde pamuk ipliği ile dokunan ekose kumaşların iki parçası yanyana getirilip dikilerek kadınlar tarafından günlük giyimde önlük olarak kulanılaktadır. Küre ilçesi köylerinde Kastamonu Bezi adı altında yapılan çeşitli panuklu dokumalar, Bafra, Bartın, Boyabat, Ayancık, Çankırı yörelerine gönderilmektedir. Ayrıca Küre ilçesine bağlı Ağlı bucağında genellikle çözgüsü keten, atkısı elde bükülmüş kalın pamuk ipliği olan düz dokumalar tüccarlar aracılığıyla İstanbul'a kadar gitmekte ve ayakkabı astarı olarak kullanılmaktadır. Tosya ilçesinde yaklaşık 1500 aile dokumacılıkla uğraşmakta olup otomatik tezgâhlarda telâ, evlerdeki el tezgâhlarında kese, kuşak, tiftikten elbiselik kumaş dokunmaktadır.

KIRKLARELİ : Bazı köylerde yünden şayak ile pamuktan çeşitli dokumalar yapılamaktaysa da el dokumacılığı bu yöremizde artık yok olmak üzeredir.

KIRŞEHİR : Köylerde halk, kendi gereksinmeleri için yün ve pamuk dokumalar üretmektedir.

KOCAELİ : Özellikle Kandıra ilçesi çevresinde çeşitli kalitede keten bezler dokunmaktadır.

KONYA : Karaman köylerinde yün ve tiftik dokumalar, Sille ve Lâdik köylerinde yünden şalvarlık dokumalar yapılmaktadır. Dereköy, Hocacihan, Ulumuhsine, Değirmenköy ve Sızma'da eskisi kadar olmasa bile bürümcük dokumalar, Kirlikiret köyünde ise kenevir dokumalar üretilmektedir.

MALATYA : Fabrika ürünü ve elde eğrilmiş pamuktan car, hamam peştemalı, peşkir ile beyaz bezler, köylerde yünden şalvarlık, kilim, çuval, heybe gibi dokumalar yapılmaktadır. Eskiden çok ünlü olan Arapkir dokumaları, sahiplerinin gereksinmeleri için çalışan birkaç tezgâh dışında artık üretilmemektedir. Akçadağ'da dokumacılık kadınlar tarafından yapılmaktadır. Yeşilyurt ilçesinde halâ aktif tezgâhlar vardır.

MARDİN : Midyat ilçesi ve köylerinde bölge gereksinmesini karşılayacak derecede dokumacılık vardır. Ayrıca bölgedeki keçilerden elde edilen doğal renkli tiftikler ile Siirt battaniyeleri ve abalar dokunmaktadır.

SAMSUN : Köprü, Boyabat, Çarşamba ve Bafra ilçelerine bağlı köylerde keten dokumacılığı yapılmaktadır. Kalınca dokunmuş keten bezler köylüler tarafından dış elbiselik ve örtü bezleri olarak kullanılmakta olup çok dayanıklıdır. Ayrıca, dağ köylerinde yün dokumalar, Havza ilçesi köylerinde pamuktan gömleklik, yünden kazaki denilen şalvarlık dokumalar yapılır.

SİİRT : Merkezde ve civar köylerde beyaz ve renkli tiftikten battaniyeler ve uzun tüylü abalar dokunmaktadır.Siirt battaniyesi bugün ihraç edilen değerli bir dokumadır.

SİNOP : Düzen denilen tezgâhlarda pamuk, yün ve kıl dokumalar yapılmaktadır.Karasu bucağı köylerinde, ketenden, desenli yatak çarşafları, peşkirler üretilmektedir. Erfelek çevresinde keten veya keten-pamuk karışımı dokumalar halkın kendi ihtiyacını karşılamaya yöneliktir. İnesökü köyünde hemen her evde bulunan basit ağaç tezgâhlarda kadınlar, kendi ihtiyaçları için keten ve keten-pamuk karışımı önlük, çarşaf, peşkir ve çeşitli örtüler dokumakta ve dokuma sırasında kilim motiflerine benzer motifler işlemektedirler. Hacıselli köyünde, uçkur denilen, iki ucuna dokuma sırasında canlı renklerle kilim motifleri işlenmiş dokumalara rastlanmaktadır.

SİVAS : Eskiden şalları ile ünlü olan Gürün'ün bugün yalnızca adı kalmıştır. Kendi gereksinmeleri için pamuklu dokumalar yapan birkaç tezgâh dışında az da olsa yer yaygısı dokuyan bazı köyler vardır.

ŞIRNAK : Şırnak halkının evlerde tezgâhlarda dokuduğu ve kendi giysilerini diktiği şal-şapik kumaşı, bugün dünyanın en kaliteli kumaşlarından biri olmaya aday. Çünkü şal-şapik, tamamen doğal tiftikten üretilen yünle dokunmakta ve sadece kökboya ile renklendirilmektedir.Bu kumaşın değişik renk ve desenleri yörede farklı anlamlara gelmektedir. Düğünlerde bu kumaşla yapılan kıyafeti giymenin mahrumiyet sayıldığı bölgede, şal-şapiğin bugün başlıca sekiz motifi bulunmaktadır. Tiftik, Şırnaklı kadınlar tarafından eğrilirken, ipliğin kumaş halini alması yaklaşık bir ay sürmektedir. Dokuma tezgâhında oluşan doğal izler ise kumaşa ayrı bir özellik kazandırmaktadır.

TOKAT : Reşadiye ilçesinde şal, merkezde kadın ve erkek iç çamaşırlıkları dokunurken Zile ilçesi köylerinde yün, kıl, kenevir dokumalar üretilmektedir. Niksar ilçesi köylerinde de dokumacılık görülmektedir.

TRABZON : Geçmişte ipek dokumaları ile ünlü olan Trabzon'da bugün yalnızca pamuklu dokumalar ve pek az olarak ta keten dokuma yapılmaktadır. Ayrıca dağlarda şal dokuyan bazı köyler vardır.

VAN : Tiftikten, Eruh ve Şırnak şallarına benzer şal-şapikler ile yünden bazı dokumalar yapılmaktadır. Gevaş ilçesinin Reşadiye ve Nüküs bucaklarında yünden, desenli güzel kumaşlar dokunur.

ZONGULDAK : Devrek ilçesi köylerinde yaygın bir keten dokumacılığı vardır. Yünden yapılan ve kılçan denilen dokumalar da elbiselik olarak kullanılmaktadır.
Son düzenleyen Safi; 3 Ocak 2018 00:57
LaDyGaGa - avatarı
LaDyGaGa
Ziyaretçi
25 Aralık 2011       Mesaj #5
LaDyGaGa - avatarı
Ziyaretçi

Keçecilik


Eskiden insan gücü ile hamamda pişirilerek yapılan keçe, bugün makinalarda pişirilerek yapılmaktadır. Yapılan keçeye, yapan ve yaptıran kişilerin adları yazılmakta, keçelerin üzerine mavi, kırmızı, yeşil renklerden oluşan motif ve şekiller işlenmektedir. Demiryolu, göbek, yıldız, tavan, ay yıldız Afyon keçelerinin üzerine işlenen motiflerden bazılarıdır. Keçe çeşitlerinin bazıları şunlardır: Kepenek, nakışlı keçe, bebe keçesi, belleme, fes, mevlevi zikkesi, yelek, at keçesi, seccade. Geçim kaynağı keçecilik olan keçelerini eski usül ile yapan keçeci esnafı bu mesleğini “Keçeciler Çarşısı’nda sürdürmektedir.

Koşumculuk


Afyon’un kökü çok eskilere dayanan el sanatlarından biridir. Atların arabaya koşulması için gerekli olan amut, paldım, dizgin, şeker, ok kayışı, sırım gibi deri ürünlerinin yapımı ile uğraşan bir el sanatı dalıdır. Afyon’daki koşumcular, kasaplardan aldıkları manda(camız) derilerini şapladıktan sonra, kayış haline getirmekte ve daha sonra koşum eşyalarını yapmaktadır. Koşumların üzerine dökümden yapılmış saçak ve püsküller süs için konulmaktadır. Koşumculuğa olan ilgi bugün yok denecek kadar azdır.


At Arabacılığı


Koşumculuğa paralel olarak gelişmiş el sanatıdır. Şehirdeki çeşitli atölyelerden son derece sağlam ve özenle boyanarak, manzara resimleriyle süslü arabaları yapılmaktadır. Çevre illerde satışı yapılan at arabaları, yaylı tatar arabası, fayton olmak üzere çeşitli biçimlerde üretilmektedir. Yaylı arabalar genellikle tek atlı olarak yapılmakta ve tekerleklerine lastik kaplanmaktadır. Arabanın önünde ve arkasında sarsıntıyı önlemek amacıyla yaylar bulunmaktadır. Yaylı arabanın üzerine yapan kişinin adının yazılması gelenektir. Tatar arabası çift atlı olarak yapılır. Kasa dingil üzerine oturur ve tekerlekleri demirle kaplıdır. Bu yüzden çok sarsıcıdırlar. Faytonlar ise geçmiş zamanların lüks taşıt araçları olduğundan, alabildiğine süslü, ince, zarif ve hafiftirler. Çift atlıdır. Üzerine körüklü bir kaplama ile dilendiğinde açılabilecek bir şekilde yapılır. Boyadan başka pirinç çakma düğmelerle de süsleme zenginleştirilir.


Demircilik ve Bakırcılık


Eskiden çok önemli olmalarına rağmen bugün özelliklerini yitirmiş olan el sanatıdır. Endüstrileşme bu iki el sanatını büyük ölçüde etkilemiştir. Afyon’daki demirciler başlıca gecenez kapı zinciri, toka, fırdöndü, kaşağı, kullap, frank ve törpüsü, gem, hıltar, düğme gibi pek çok eşya yaparlar. Bakırcılarında üzerinde en çok çalıştığı eşyalar güğüm, kazan, tabak, tencere gibi çeşitlidir.

Yemencilik


Afyon yemenilerinin en büyük özelliği, kısa ve uzun yüzlü olarak dikilmesi, dikilip içinin dışına çevrilmesi ve kıyısından çevrilmesidir. (Dikilmesidir) İyi yapılmış yemen normal koşullarda yaz kış iki yıl giyilebilmektedir.

Kilimcilik


Emirdağ köylerinde kilim ve zilinin yanı sıra çuval, gelin harharı, seccade, terki heybesi, yastık, cicim gibi eşyalar dokunmaktadır. Bu dokumalarda kullanılan motiflere verilen benzetme adlar ve belirli anlatıma dayalı kompozisyonlar adeta kilimlerin dilidir. Gelin parmağı, kız farı, kız yanağı, turna katrı, seher kuşlu, kirli yanışlı, koç boynuzu, aman kız, eli belinde, yıldız, zülüf, yaryare küstü, çapraz Emirdağ kilimlerinde kullanılan bazı motiflerin adlarıdır. Dokunan kilim ve benzeri eşyaların yünleri yine Türkmen kadınlarınca eğrilir ve kök boya ile boyanır. Basit tezgahlarda dokunan Türkmen Kilimleri benzersiz el sanatı ürünleri arasındadır. Son yıllarda kök boya ile üretime başlayan Afyon-Bayat-Dinar-Sincanlı-Hocalar İlçeleri Sosyal Yardımlaşma Kurumları ve Afyon Kocatepe Üniversitesi Emirdağ Meslek Yüksek Okulu Halı-Kilim Bölümü talebi karşılamada zorluk çekmektedir. Bilhassa Bayat ilçesinde dokunan kilimlerin ünü yurt dışına uzanmıştır.


Hasır ve Boyra Örücülüğü


İlçemiz Yakasinek kasabası ve Taşköprü’de bazı yaşlı kişilerce hasır ve boyra örücülüğü yapılmaktadır.Hasır, daha çok Akşehir ve Eber göllerinde yetişen Kındıra adı verilen bir çeşit su bitkisinin işlenerek basit tezgahlarda dokunması ile halı ve kilim altlarına serilerek kullanılır. Boyra(kamış hasırı) Akşehir ve Eber göllerinde yetişen kamışın işlenmesinden sonra tezgahında örülerek, ahşap evlerin tavan kısımlarında üzerine atılacak talaş ve toprakların içlerine sızmasını önlemek için kullanıldığı gibi çeşitli yerlerde dekorasyon ve kamufle malzemesi olarak da kullanılmaktadır. Ancak, gelişen teknolojik yenilikler yukarıda anlattığımız hasır ve boyraya karşı olan ilginin azalmasına sebep olmuştur.


Mermercilik


Mermerler klasik billurlardan oluşmuş taşlardır. Bunlar kalkerlerin ve bazende dalomitik sıcaklı ve basınç etkisiyle değişikliğe(metamorfizm) uğraması sonunda meydana gelmişlerdir. Mermerlerin bileşimi kalsiyum karbonat ve pek azda kalsiyum ve magnezyum karbonattır.

Tarihi çok eskilere M.Ö.313 yılına rastlayan mermer ocakları Afyon’a 25 km. uzaklıkta bulunan İscehisar ilçesinde yoğunluk kazanmıştır. Miladi tarihlerde kullanılan bu mermer ocakları hala işletilmektedir. Eskiden ilkel metotlarla parçalanan taşlar, bugün modern araçlarla (elmas tellerle) kesilerek bloklar halinde çıkarılarak zaiyat önlenmiştir.
Antik çağlarda da çıkartılan mermerlerin; karayolu ile Efes antik kentine, oradan da gemiler ile Roma’ya taşındığı; Vatikan ve Roma’da bir çok yapıda kullanıldığı ve bu mermerlerin İscehisar’dan gittiği belgelenmiştir.
Mermercilik son yıllarda farkına varılmaya çalışılan, gelişen ülkemizde kullanım alışkanlığı ve yaygınlığı artan konumdadır.
Türk mermerinin içte ve dışta tanınmasıyla mimaride estetik ve tabi malzeme olarak kıymeti kavranmıştır. Turistik tesislerde çevre tanzimi, şehirlerde peyzaj mimari, anıt ve süslemecilikte kullanımıyla estetik kazandırmaktadır. Mermer yekpare kullanıldığı gibi bakır, alüminyum, metal, ahşap, çini, mozaik ve çelikle kullanımı sonucunda değişik şekilde de kullanıldığı yere otantik görünüş sağlamaktadır. Turizm sanayini etkilemekte ve aynı paralelde gelişmektedir.
Hediyelik eşya ve el sanatlarında ocak, lavabo, mutfak tezgahı, masa ve masa üstü sehpa(yuvarlak, oval, elips, dikdörtgen, kare asimetrik) , süs ve büro malzemesi, satranç takımı, abajur, aplik, avize, saksı, vazo, metalli ve metalsiz sigara küllüğü, şekerlik, fincan, likör takımı, çerçeveler, kurnalar ve daha çok çeşitli eşyalar üstün kabiliyetli ustalar eliyle şaheserler yapılmaktadır.
Afyon mermerinin tane çapları, damarları ve görünüşleri de yer yer değişiktir. Bu farklara göre taşlara beyaz, pamuk beyaz, beyaz sarı, pembe sarı, gri, menekşe, kaplanpostu, güvercin göğsü ve gök mermer gibi adlar verilmiştir. Bunlar arsında en çok işlenen cinsler Afyon kremi, Afyon sarısı, Afyon sumakisi, Afyon dumankiri, Afyon bulgurlusu ve kaplan postu çeşitleridir. Bacasız sanayi olarak adlandırılan mermer işlemeciliği her geçen gün gelişmekte, mermer sanayii dallarına bilinçli bir şekilde yatırım yapılmakta ve artık beyaz altının değeri daha iyi anlaşılmaktadır.

Halıcılık


Seccade, yastık, heybe, torba, Kur’anlık gibi eşyalar dokunmaktadır. Son yıllarda kooperatifçiler ve Sümerbank aracılığı ile Isparta tipi halı dokumacılığı gelişmiştir. Halkın dokuduğu halılarda kilim motifleri hakimdir. Ticari amaçlı halılar ise halıcıların verdikleri desenle işlenmektedir. Dazkırı, Dinar, Sandıklı ve Şuhut ilçelerinde halıcılık bir aile ekonomisi haline gelmiş, gelir kaynağı olmuştur. Dazkırı bölgesinde özel sektöre ait yapağıdan başlayarak, halı dokunması dahil tüm evleri otantik ortam içinde gösteren halı satış reyonları turistlerin büyük ilgisini çekmektedir.


Örgücülük


İnsanların koyun yününü en ilkel biçimde kullandıkları çalışma alanı olan örgücülük de Afyon’da yaygın el sanatlarından biridir. Koyun yününü kirman, tarak, şiş, iğ gibi basit araçlar kullanılarak çorap, eldiven, kazak, içlik gibi eşyalar haline getirilir. Örülecek erkek çorabı olduğu zaman çoğunlukla düz örgü yada kendinden motifli örgü çeşitleri kullanılır. Çoraplar diz yüksekliğinde örülür. Kadın çorapları ise nakışlı olur. Renk renk motifler ve nakışlar zengin ve güzeldir. Çoraplar beş şişle örülür.

Dantel ve Oyalar


Kadınların boş zamanlarını değerlendirmek amacıyla yaptıkları, süslemeye yönelik el sanatı ürünleridir. Danteller beyaz veya krem ip kullanılarak örülür. Motifler halinde tek tek örülüp birleştirilen veya bir bütün olarak örülen danteller, çarşaf, yastık, sandık örtüsü gibi eşyaların kenarlarına geçirildiği gibi, su takımı, oda takımı, sehpa örtüsü, karyola takımı, masa örtüsü olarak da yapılmaktadır. Bamyalar, yelpaze, örümcek, laleler, demiryolu, kaz bacağı, elti eltiye küstü, kaynana yumruğu, dantellerde kullanılan sayısız örneklerden bazılarıdır.

Oyalar; tığ, iğne, mekik, firkete gibi araçlarla örülür. Çok gösterişlidir. Renkli ipliklerle bazıları boncuklar ve pullar kullanılarak yapılan oyalar, tülbent ve yazma kenarlarına geçirilir. Oyalarda kullanılan örneklerden bazılarının adları şöyledir. Sarhoş bacağı, bülüç gözleri, karanfil, bademler, ortancalı, günlük oya, pul oya gibi.
Danteller ve oyalar kızların vazgeçilmez çeyiz eşyalarındandır. Afyon’da kız çocuklarının çeyizleri beşikteyken hazırlanmaya başlanır.
Son düzenleyen Safi; 11 Kasım 2016 04:32

Benzer Konular

17 Aralık 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
18 Mart 2011 / şippokipolik Soru-Cevap
1 Ocak 2009 / Ziyaretçi Soru-Cevap
12 Ağustos 2009 / efsaa Cevaplanmış
1 Kasım 2012 / Misafir Soru-Cevap