Jules VERNE (1828-1905)
Jules Verne, Fransız İhtilalinden sonra, büyük bir yükselme ve yenileşme çağına giren Fransa’nın Nantes şehrinde, gözlerini açar Dünya’ya. Ailesi varlıklı ve soylu bir kökten gelen Verne, büyük bir liman şehri olan Nantes’de büyümesi nedeniyle hep kaptan olup, maceralara atılmak ister. Hatta 12 yaşında iken gizlice bir gemiye binerek, evden kaçmaya çalıştığı anlatılır. Ancak bu hikayenin gerçekliği şüphelidir. Bu macera isteğini kardeşine de bulaştıran Jules, 1846’da babasının izinden giderek, Hukuk eğitimine başlar. Paris’te eğitim aldığı yıllarda, Victor Hugo, Alexandre Dumas gibi isimlerle tanışır ve kısa şiirler yazmaya başlar.
Daha sonra, müzisyen bir arkadaşı ile birlikte tiyatro oyunları kaleme alır.. Tiyatro’yu daha yakından tanımak için, sekreter olarak Paris Tiyatrosunda çalışmaya başlar. Bu yıllarda bir çok ünlü yazarın eserini okuyarak, yazarlık kariyeri için önemli adımlar atar. Çocukluğundan beri beklediği macera deneyimini, Gemisiyle Dünya’nın çevresini dolaşmış olan, Fransız seyyah Augo ile tekrar ayyuka çıkar, Fransa dışında hayaller kurmaya ve kısa hikayeler yazmaya başlar. O sıralarda, 2 kız çocuğu sahibi dul bir kadınla zorunlu evlilik yapan Jules, dul kadının eski kocasından kalan borsacılık deneyimi sayesinde, Paris Borsasında, Brokerlık yapmaya başlar. İş hayatının yoğun olduğu bu yıllarda bile yazmaya ara vermez ve ilk ünlü kitabını bu sıralarda kaleme alır. İlk kitabını yazmadan önce, on bine yakın kitap ve Fransa’da yayımlanan 20 gazeteyi her gün okuduğu söylenir. Bu kadar çok ve çeşitli yazılar okuyarak hayal Dünyasını ulaşılmaz doruklara eriştirir ve gitmediği halde tüm Afrika ve Karayip sahillerini tanımlayabilir.Yazdığı ilk kitabı, Basımevleri tarafından reddedilen Jules, yazarlık kariyerini bitirmez, üstüne ustalaşmak için tüm zamanını okuyarak geçirmeye başlar.
Kitaplarına daha gerçeklik katmak isteyen Verne, bir arkadaşı ile tüm Dünya’nın çevresini dolaşacağı bir seyahate girişir. İngiltere, İtalya, Yeni Hollanda ile ilgili gezi yazıları yazdığı bir kitapta, Osmanlı İmparatorluğunun, Başkenti İstanbul hakkında da tanımlamalar yapar ve bu okuyucuya, onun İstanbul’a gittiğini düşündürür. Ancak Jules, hiç İstanbul’a gitmemiş, orası hakkında anlatılan tüm kaynakları okuyarak, etkili bir tasvir yapabilmiştir. Tüm ünlü kitaplarını seyahatlerinde kaleme alır ve en sonunda, 1886’da evine döner. Maceralı ve ilginç yaşamı, yine ilginç bir ölümle son bulur; Akıl hastası yeğeni tarafından uyuduğu sırada vurularak ölür.
Son düzenleyen Safi; 10 Nisan 2016 16:34
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
