Arama

Babür Şah

Güncelleme: 19 Eylül 2016 Gösterim: 6.069 Cevap: 1
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
3 Eylül 2007       Mesaj #1
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!

Babür

Ad:  Babür Şah.jpg
Gösterim: 1265
Boyut:  44.4 KB

(Arapçada “Kaplan”), BABUR olarak da yazılır, asıl adı ZAHİREDDÎN MUHAMMED
Sponsorlu Bağlantılar
(d. 15 Şubat 1483, Fergana - ö. 26 Aralık 1530, Agra, Hindistan)
Hindistan’daki Babürlü hanedanının kurucusu ve ilk imparatoru (1526-30).

Moğol fatihi Cengiz Han’ın ve Timur’un soyundandır. Devlet adamlığının yanı sıra seçkin bir asker ve serüvenci, şair ve yetenekli bir günce yazarıydı.

İlk yılları.


Babür, Moğol kökenli Barlas boyundan gelmekteydi. Ama öteki Moğol boylanndan kopuk olan Barlaslar, uzun yıllar Türk bölgelerinde yaşadıklarından dil ve töre bakımından Türkleşmişti. Moğol olarak bilinen Babür de en büyük desteği Türklerden gördü; kurduğu imparatorluğun yapısında Türk kimliği belirgindi. Çağatay boylarına katılan Babür’ün ailesi bu adla tanındı. Baba tarafından Timur’un beşinci, ana tarafından ilk büyük Moğol fatihi Cengiz Han’ın 13. kuşaktan torunuydu. Babası Ömer Şeyh Mirza, Hindukuş Dağlarının kuzeyindeki küçük Fergana Hükümdarlığını yönetmekteydi. Türklerde veraset, belirlenmiş kesin kurallara bağlanmadığından, Timur’un başlattığı Timurlular hanedanının her üyesi, Timur’un egemen olduğu ülkelerin tümünü yönetme hakkının kendisinde olduğunu ileri sürmekteydi. Bu topraklar çok geniş olduğundan, hükümdarların hak iddiaları sonu gelmeyen savaşlara yol açmaktaydı. Aynca bu hükümdarlar, yöneticiliği bir meslek olarak görmekte ve belirli bir bölgenin gerçekte Timur İmparatorluğumun bir parçası olup olmamasına pek bakmaksızın, başkalarını yönetmeyi işlerinin bir gereği saymaktaydılar. Babür’ün babası bu geleneğe uyarak tüm yaşamını Timur’un eski başkenti Semerkand’ı ele geçirmeye çalışmakla geçirmişti. Babür de onun yolundan yürüdü. Bu karışık hanedan kavgası ortamında ayakta kalmak için çevrede saygı ve bağlılık uyandırmak, çoğu kez aile düşmanlıklarından kaynaklanan başıbozuk gruplaşmaların üstesinden gelmek, ticaret ve tarımla uğraşan kesimlerden vergi toplayabilmek gerekiyordu. Zamanla bütün bunların üstesinden gelen Babür, aynı zamanda büyük bir komutan oldu.

Babür, 1494’ten başlayarak 10 yıl boyunca Semerkand’ı almaya çalıştı ve kenti iki kez (1497 ve 1501) kısa süreyle işgal etti. Ama Seyhun Irmağının ardındaki Özbeklerin hükümdarı (Cengiz Han’ın torunu) Muhammed Şeybani Han gibi yakın akrabalarından bile daha güçlü bir hasmı vardı. 1501’de Sar-i Pol’de, onun karşısında kesin bir yenilgiye uğradı ve sonraki üç yıl içinde hem Semerkand, hem de Fergana elinden çıktı. Babür, 1504’te kendine bağlı adamlarıyla Kâbil’i zaptetti; bütün başkaldırı ve hilelere karşın burada tutunmasını bildi. Semerkand üzerine yaptığı son seferde (1511-12) başarısız olunca, bu umutsuz girişimden vazgeçip başka bir bölgede yayılma düşüncesine yöneldi. Bütün dikkatini Sind bölgesi ve Hindistan üzerine çevirdi. Uzun çabalardan sonra 1522’de Sind yolu üzerinde stratejik önemde bir merkez olan Kandehar’ı ele geçirdi.

Babür 1519’da Hindistan’a ilk akınım gerçekleştirdiği sırada Pencab, Delhi hükümdarı Sultan İbrahim Ludi’nin topraklarının bir parçasıydı. Vali Devlet Han, İbrahim’in onun otoritesini azaltma yönündeki girişimlerinden hoşnutsuzluk duymaktaydı. Babür, 1524’e değin Pencab’ı üç kez istila ettiyse de, Pencab ve Delhi’nin karmakarışık siyasal ortamına yeterince egemen olamadığından sağlam bir dayanak oluşturamadı. Ama koşulların, iç çekişmelerle bölünmüş olan Delhi Sultanlığı’nı devirmeye yetecek ölçüde olgunlaştığı da açıktı. Sultanlığa karşı geniş bir saldırıya geçen Babür, bir süre sonra Kâbil kenti Özbek saldırısına uğradığından geri dönmek zorunda kaldı. İbrahim’in amcası Âlem Han’la Devlet Han’ın yardım için yaptıkları ortak bir başvuru üzerine, beşinci ve ilk başarılı akınına girişti.

Hindistan’da ilk zafer.


Kasım 1525’te yola çıkan Babür, 21 Nisan 1526’da Delhi’nin 80 km kuzeyindeki Panipat’ta İbrahim’le karşılaştı. 12 bin kişiden fazla olmadığı sanılan Babür’ün ordusu, süvari taktiklerinde usta ve deneyimli askerlerden oluşuyordu. Ayrıca OsmanlIlardan sağlanmış yeni bir topçu kuvvetiyle desteklenmişti. Buna karşılık 100 bine ulaştığı ve 100 fili olduğu söylenen İbrahim’in ordusu, eskimiş taktiklerle savaşmaktaydı ve iç çekişmelerden dolayı bölünmüş durumdaydı. Babür, ateş altındaki soğukkanlılığı, topçularını başarıyla kullanması ve Türklerin bölünmüş ve dağılmış ordulara karşı uyguladığı etkili çevirme taktikleri ile savaşı kazandı. İbrahim savaş alanında öldürüldü. Babür her zamanki hızıyla üç gün sonra Delhi’yi işgal etti ve 4 Mayıs’ta Agra’ya ulaştı.

O zamanlar bu parlak başarı, Babür’ün Semerkand’a yaptığı öteki akınlardan pek az farklı bir olay gibi görülmüş olmalıdır. Hindistan’ın sıcak iklimine alışık olmayan ve Kâbil’deki üssünden 1.300 km uzakta bulunan Babür’ün küçük ordusu, güçlü düşmanlarla çevriliydi. Ganj Vadisinin aşağı kesiminde, o sırada karışıklık içinde bile olsalar, alt edilmesi güç bir askeri güce sahip savaşçı Afgan kabile reisleri vardı. Güneyde kaynakları geniş Malva ve Gucerat hükümdarlıkları uzanıyordu. Racast- han’da ise Hindistan’ın kuzeyindeki bütün İslam varlığını tehdit eden güçlü bir konfederasyonun başında yer alan Mevar hükümdarı Rana Sanga bulunuyordu. Babür’ün karşı karşıya kaldığı ilk sorun, sıcaktan yakman ve çevrelerindeld düşmanca ortamdan cesareti kırılan adamlarının, Timur’un yaptığı gibi ülkelerine geri dönmek istemeleri oldu. Babür, anılarında canlı bir dille anlattığı gibi, gözdağı, azarlama, vaat ve rica gibi çeşitli yöntemlerle onları caydırmayı başardı. Daha sonra, onun daha önceki Moğol istilacıları gibi çekilmeye niyetli olmadığını anlayarak tahminen 100 bin atlı ve 500 fille jilerleyen Rana Sanga ile savaşmak için hazırlıklara girişti.

Çevredeki kalelerin çoğu hâlâ düşman kuvvetlerin elinde bulunduğu için tam anlamıyla bir kuşatma altında olan Babür, Tanrı’dan yardım görmek amacıyla bir daha içki içmeyeceğine yemin etti ve şarap kaplarını kırdırıp, elindeki şarabın tümünü bir kuyuya döktürdü. Bu davranışından ve heyecan verici konuşmalarından etkilenen askerleri, 16 Mart 1527’de Agra’ nın 60 km batısındaki Khanua’da mevzilen- diler. Geleneksel savaş düzenini kullanan Babür, merkezde topçu ateşi ve süvari saldırısı için boşluklar bırakarak yük arabalarından bir barikat yaptırdı ve kanatlara, çark ederek açılan süvari birlikleri yerleştirdi. Topçu ateşi fillerin panik içinde kaçışmasına yol açarken kanatlardan yapılan süvari saldırıları Racputları şaşkınlığa uğrattı. Racputlar 10 saatlik bir savaşın sonunda, bir daha tek bir komutanın yönetiminde toplanamayacak biçimde darmadağın oldular.

Bundan sonra Babür, Rana Sanga ile uğraşırken Lakhimpur’u (Lucknow) ele geçiren ve kendisine meydan okuyan doğudaki Afganlara yönelmek zorunda kaldı. Bü sırada öteki Afganlar da Bihar’ı işgal eden Sultan İbrahim’in kardeşi Mahmud Ludi’ye katılmış bulunuyorlardı. Ayrıca, başta Çhanderi yöneticisi olmak üzere bazı Rac- put kabile reisleri hâlâ direnmekteydi. Ocak 1528’de Çhanderi Kalesi’ni ele geçiren Babür, daha sonra doğuya yöneldi. Ganj Irmağını geçerek, Lucknow’u almış olan Afganları Bengal’e sürdü. Ardından Mahmud Ludi’nin üzerine yürüdü; 6 Mayıs 1529’da Ghaghara’nm Ganj ile birleştiği yerde yapılan savaşta onun ordusunu dağıtarak üçüncü büyük zaferini elde etti. Bu savaşta da topçu kuvveti belirleyici bir rol oynamış, teknelerden de yararlanılmıştı.

Babürlü (Hint-Türk) İmparatorluğu.


Kandehar’dan Bengal sınırlarına kadar güvenlik altında olan Babür’ün egemenliğindeki topraklar, güneyde Racput Çölü ve Ranthamb- hor, Gvalior, Çhanderi kaleleri ile sona eriyordu. Ama bu büyük topraklarda yerleşik bir yönetim biçimi yoktu; yalnızca birbir- leriyle sürekli kavga halinde birçok kabile reisi vardı. Bir imparatorluk kazanılmıştı, ama bu imparatorluğun barışa kavuşturulması ve örgütlenmesi gerekiyordu. Bu nedenle, Babür’ün oğlu Hümayun’a bıraktığı miras, kararsız bir yapı göstermekteydi.

1530’da Hümayun’un, yaşamından umut kesilecek ölçüde hastalanması üzerine, oğlunun yerine kendi canını alması için Babür’ün Tanrı’ya yakardığı ve adağını yerine getirmek için yatağının etrafında yedi kez döndüğü söylenir. Bu olaydan sonra Hümayun iyileşti. Ama sağlığı bozulan Babür de o yıl içinde öldü.

Değerlendirme.


İmparatorluğu pekiştirenin torunu Ekber olmasına karşın, Babür Hint-Türk İmparatorluğu’nun kurucusu kabul edilir. Ayrıca Babür, kendisinden sonraki iki kuşağın esin kaynağını oluşturan, parlak bir önderlik mirası da bırakmıştır.

Babür çekici bir kişiliği, askeri dehası olan bir serüvenci ve talihli bir imparatorluk kurucusuydu. Ayrıca, siyasal başarılarından ayrı olarak ona seçkin bir yer kazandırabilecek ölçüde yetenekli bir şairdi. Her gittiği yerde bahçeler yaptırtan ve düzenlediği şölenlerle bu güzel yerleri şenlendiren bir doğa tutkunuydu. Örneğin, Agra’ya ulaştığında ilk işi Yamuna Irmağı kıyısında Ram Bagh adıyla bilinen bahçeyi, düzenletmek olmuştu. Düzyazı biçimindeki Babürname adlı anıları, otobiyografi alanında bir dünya klasiği haline gelmiştir. Ekber’in yönetimi sırasında 1599’da Türkçeden Farsçaya, 1921-22’de de İngilizceye çevrilen bu anılar, yaşma göre olağanüstü yüce gönüllü, dostluk duygularıyla dolu, doğal güzelliklere karşı duyarlı, kültürlü, esprili ve şen bir hükümdarın kişiliğini sergilemektedir. Yapıt Türkiye Türkçesinde Ve kay i (1943-46; 2 cilt) ve Babürname (1970, 1985; 3 cilt) adıyla yayımlanmıştır.

Çağatayca yazdığı Aruz Risalesi (1972) Türklere özgü nazım türleri konusunda bilgiler verir. Şiir diliyle yazılmış Hanefi fıkhına ilişkin konulan içeren Mübeyyen adlı yapıtı, daha çok öğretici niteliktedir. Şiirdeki ustalığının ürünü olan temel yapıtı Divan'ıdır (1910; yay. haz. D. Ross). Tüm şiirlerinde yalın, doğal, içten bir dil egemendir. Yer yer tasavvuftan da etkilenen Ba- bür’ün bazı şiirlerinde döneminin ünlü Çağatay şairi Ali Şir Nevaî’nin etkisi görülür. Babür, Çağatay edebiyatının Nevaî’den sonraki en büyük sanatçısı olarak bilinir.


Son düzenleyen Safi; 19 Eylül 2016 01:27
Biyografi Konusu: Babür Şah nereli hayatı kimdir.
Gerçekçi ol imkansızı iste...
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
25 Eylül 2007       Mesaj #2
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye

BABUR ya da BABÜR

Ad:  Babür Şah2.jpg
Gösterim: 482
Boyut:  61.9 KB

(Zahirettin Muhammet)
Sponsorlu Bağlantılar
[Andican, Fergana, 1483 - Agra 1530]
Hint-Türk imparatorluğu'nun (Baburlu devleti) kurucusu.

Soyu baba tarafından Timur'a, anne tarafından Cengiz Han’a dayanır. Fergana emiri olan babası Ömer Şeyh Mirza'nın ölümü üzerine, henüz 11 yaşındayken Fergana’da tahta çıktı (1494). Fergana topraklarını ele geçirmek için harekete geçen amcası Semerkand hanı Ahmet Mirza ve dayısı Taşkent hanı Mahmut Han'ın püskürtülmesiyle sonuçlanan savaşlarda ilk askerlik deneyimlerini kazandı. 1496’da atası Timur' un başkenti Semerkand'ı ele geçirdi. Ancak, çeşitli karışıklıklar nedeniyle dört ay sonra burasını boşaltmak zorunda kaldı. 1501 'de Özbek hükümdarı Şeybani Han'a, Ser-ı Pül'de yenildi; tahtını ve ülkesini yitirerek dayısı Taşkent hanına sığındı; bir süre göçebe hayatı yaşadı. Şeybani Ûzbekleri’nin artan gücü karşısında kendisine yeni topraklar aradı: Hindu Kuş dağlarını aşarak Kabil’i savaşsız ele geçirdi ve yeni devletinin başkenti yaptı (1504).

Ertesi yıl Sind kıyılarına kadar ilerleyerek bazı Afgan kahilelerini cezalandırdı. Özbekler'in boşalttığı Horasan'a yürüdüyse de, Kabil'de çıkan bir ayaklanma yüzünden geri dönmek zorunda kaldı (1506). Padişahın unvanını alarak Timurlular soyunun en büyüğü olduğunu ilan etti. Şeybani Han’ın, Şah İsmail'e yenilerek öldürülmesi üzerine yeniden Maveraünnehir seferine çıktı (1511). Buhara ve Semerkand'ı ele geçirdiyse de Safeviler'in Gacduvan’da Özbekler'e yenilmesi üzerine, önce Hisar’a sonra Ceyhun'un kuzeyine çekilmek zorunda kaldı. Şah İsmail’in Çaldıran’da Osmanlılar’a yenilmesi üzerine Kâbil’e döndü; burayı fetihlerinin hareket noktası yaptı. Orta Asya' daki girişimlerinin başarısızlığa uğraması üzerine Hindistan'a yöneldi.

1519'da Sind ırmağını geçti; Pencap ile Sehab arasındaki bölgeye egemen oldu. Ertesi yıl Bharat, Siyalkut, Seyyitpur kentlerini, 1522'de Kandahar’ı ele geçirdi; Seyhun, Sind ve Belucistan arasındaki topraklarda egemenliğini kabul ettirdi. Delhi sultanı İbrahim Ludi adına Lahor'u yöneten Devlet Han'ın çağrısı üzerine Pencab’a girdi. Ludi'nin gönderdiği orduyu yenerek Pencab’ı ve Lahor’u aldı (1524). 1526’da İbrahim Ludi’nin büyük ordusunu Panipat’ta ağır bir yenilgiye uğrattı; ardından Delhi ve Agra'yı alarak Hint-Türk imparatorluğu'nu kurdu. Bundan sonra da olağanüstü bir çabayla asi afgan beyleri, Ludiler, Racputlar, Beluciler ile savaştı. Çitor racası Rana Sanga’nın yönetimindeki Racputlar'ı Hanua’da yendi ve Racastan’ı ülkesine kattı. Asi afgan emirlerini çevresinde toplayan Mahmut Ludi’yi yendi (1529). Ganj'ı geçerek Bengal sultanına egemenliğini kabul Babüsselam ettirdi. Aynı yıl Luknov'u zaptettikten son Topkapı sarayı, İstanbuldan Agra’ya döndü. Oğlu Hümayun'u ve liaht atadıktan sonra öldü. (Babur'un, Hümayun tarafından zehirletildiği ileri sürülür.)

Babur büyük bir devlet kurucusu, yetenekli bir komutan ve güçlü bir şairdi. Yalnızca kendi yeteneği ve iradesiyle kurduğu devlet yüzyıllarca yaşadı. Yoğun siyasi ve askeri işleri arasında ava ve eğlenceye ayıracak zamanı bulurdu. Sık sık düzenlediği içki meclislerinde döneminin en ünlü sanatçıları ile söyleşmekten hoşlanırdı. Babur usta bir nesir yazarı, iyi bir şair olarak tanınır. Edebiyat, fıkıh, tasavvuf konularıyla ilgili yapıtlar da kaleme almıştır. Babürname ya da Vakayi adını taşıyan özyaşamöyküsü, çağatay nesrinin en başarılı ürünlerindendir. Divan'ında akıcı diliyle içtenlikli anlatımı dikkati çeker. Edebiyat ve dil konularıyla yakından ilgilenerek türk nazım türleriyle ilgili bilgiler de veren bir Aruz risalesi yazmış, "hatt-ı Baburı" diye anılan bir yazı icat etmiştir. Mübeyyen adlı yapıtı manzum bir fıkıh kitabıdır. Hace Ubeydullah Ahrari’nin tasavvufla ilgili Risale-i validiye'sini de mesnevi biçiminde türkçeye çevirmiştir.

Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 19 Eylül 2016 01:28
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:

Benzer Konular

8 Nisan 2011 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
13 Eylül 2012 / Mira Siyaset ww
7 Haziran 2015 / Safi Siyaset ww
6 Haziran 2015 / Safi Siyaset ww