Ziyaretçi
Sevgisizlik, acılarımızın, trajedilerimizin temel nedenidir. Kuşkusuz sevgiyi salt iki insanın birbirini sevmesi diye değerlendirirsek yanılgıya düşeriz. Sevginin sosyo-psikolojik, toplumsal ve felsefi bir anlamı var. Sevgiyi bir bütünsellik içinde ele almazsak yanılgıya düşeriz. Bu nedenle sevgi, toplumsal ve siyasal yaşamın her alanında olması gereken, olmazsa-olmazlarımızın ana kaynağıdır.
Sevgi, bir sınıfın veya bir tabakanın tekelinde değildir. Ama toplumların evrimselleşmesiyle şekil ve anlam değişikliği gösterir. Buna ek olarak da sevginin anlamı ve algılanması kişinin kişiliği, duyguları ve olayları irdeleme ve algılama yetisi ile ilintilidir. Kişiliği doyuma ulaşmış birisinin nezdinde sevgi yüce bir değerdir, etik değerler önemlidir. Ama kişilik sorunu yaşayanlar kin ve öfke kusarlar. Saldırgandırlar, asabidirler.
Eğer diğer bir takım olgu ve kavramlarda olduğu gibi sevgiye de bir takım ideolojik kılıflar ve gömlekler biçersek; sevgiye, onun kutsallığına ihanet etmiş oluruz. Bırakın kim, nerede, kimi veya neyi, ne için, hangi amaçla seviyorsa sevsin. Elimizi sevginin yakasından çekelim. Sevgiyi esaretten kurtaralım, bırakın azad olsun sevgi.
Kuşku yok ki, toplumun her kesimi sevgiyi kendi yapısal ve düşünsel anlayışına göre algılar ve değerlendirir. Bu nedenle de sevgiye biçilen suni giysilerin, sevgi denilen yüce olguya dar geldiği için tasvip etmek olası değildir.
Siz hiç sevgi üzerine yoğunlaştınız mı?
Siz hiç sevdiniz mi?
Ya da seviyor musunuz?
Yahut sevmeyi düşünüyor musunuz?
Sevgiyi salt iki kişinin duygusal ilişkisi mi, yoksa genel bir çerçeve içinde tüm toplumsal yaralarımızın çözümünün olmazsa-olmazı olarak mı algılıyorsunuz?
Gelin bugün sizinle sevgi ve sevmek üzerine bir gezintiye çıkalım.
Sevgi ve sevmek üzerine bir beyin jimnastiği yapalım.
Hiç olmazsa bir kez bile olsun, kendi-kendimizi bir süzgeçten geçirelim.
Olumlu ve olumsuz, tüm yanlarımızla kendimizi yargılayalım.
Bir kez bile olsa bir erdemlilik gösterip kendimizi sorgulayalım.
Kimiz, neyiz, neredeyiz, ne yaptık, ne yapıyoruz ve ne yapmayı düşünüyoruz?
Uzatın, soruları. Bir anketin soruları gibi, adeta. Ve lütfen, bir defaya özgü, tarafsız olarak soruları yanıtlayın.
Kinlerinizi, hırslarınızı, kıskançlığınızı, duygusallıklarınızı, karalama ve çamurlarınızı, övgü ve methiyelerinizi bir günlüğüne bile olsa karanlık bir dehlize kilitleyin.
Gözyaşlarından, kan damlalarından medet ummadan, övgülerinizi ve sövgülerinizi bir kenara bırakarak, kendi-kendinize yaptığınız pohpohlamalardan, yaratmaya çalıştığınız suni kişiliklerden, psikolojik ödünlemelerden bir an olsun (eğer yeti ve gücünüz kalmışsa) kurtulmaya çalışın.
Sponsorlu Bağlantılar
Eğer diğer bir takım olgu ve kavramlarda olduğu gibi sevgiye de bir takım ideolojik kılıflar ve gömlekler biçersek; sevgiye, onun kutsallığına ihanet etmiş oluruz. Bırakın kim, nerede, kimi veya neyi, ne için, hangi amaçla seviyorsa sevsin. Elimizi sevginin yakasından çekelim. Sevgiyi esaretten kurtaralım, bırakın azad olsun sevgi.
Kuşku yok ki, toplumun her kesimi sevgiyi kendi yapısal ve düşünsel anlayışına göre algılar ve değerlendirir. Bu nedenle de sevgiye biçilen suni giysilerin, sevgi denilen yüce olguya dar geldiği için tasvip etmek olası değildir.
Siz hiç sevgi üzerine yoğunlaştınız mı?
Siz hiç sevdiniz mi?
Ya da seviyor musunuz?
Yahut sevmeyi düşünüyor musunuz?
Sevgiyi salt iki kişinin duygusal ilişkisi mi, yoksa genel bir çerçeve içinde tüm toplumsal yaralarımızın çözümünün olmazsa-olmazı olarak mı algılıyorsunuz?
Gelin bugün sizinle sevgi ve sevmek üzerine bir gezintiye çıkalım.
Sevgi ve sevmek üzerine bir beyin jimnastiği yapalım.
Hiç olmazsa bir kez bile olsun, kendi-kendimizi bir süzgeçten geçirelim.
Olumlu ve olumsuz, tüm yanlarımızla kendimizi yargılayalım.
Bir kez bile olsa bir erdemlilik gösterip kendimizi sorgulayalım.
Kimiz, neyiz, neredeyiz, ne yaptık, ne yapıyoruz ve ne yapmayı düşünüyoruz?
Uzatın, soruları. Bir anketin soruları gibi, adeta. Ve lütfen, bir defaya özgü, tarafsız olarak soruları yanıtlayın.
Kinlerinizi, hırslarınızı, kıskançlığınızı, duygusallıklarınızı, karalama ve çamurlarınızı, övgü ve methiyelerinizi bir günlüğüne bile olsa karanlık bir dehlize kilitleyin.
Gözyaşlarından, kan damlalarından medet ummadan, övgülerinizi ve sövgülerinizi bir kenara bırakarak, kendi-kendinize yaptığınız pohpohlamalardan, yaratmaya çalıştığınız suni kişiliklerden, psikolojik ödünlemelerden bir an olsun (eğer yeti ve gücünüz kalmışsa) kurtulmaya çalışın.
Son düzenleyen Safi; 3 Ekim 2018 02:58