Arama

Mideden kötü koku gelmesinin nedeni ne olabilir?

Güncelleme: 24 Eylül 2016 Gösterim: 275.148 Cevap: 7
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
2 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Mideden kötü koku gelmesinin nedeni ne olabilir?
Son düzenleyen Safi; 24 Eylül 2016 21:28
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
3 Aralık 2008       Mesaj #2
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi

Mideden kötü koku gelmesinin sebepleri


Son dönemde yaygınlaşıp adı duyulan mide hastalıklarından reflünün teşhisi nasıl konuluyor, sonra nasıl bir tedavi uygulanıyor?
Sponsorlu Bağlantılar
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Gastroenteroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kadir Bal, reflü hakkındaki açıklamaları:
Reflün uzun süre tedavi edilmezse gırtlakta oluşan tahribat kansere yol açar mı?
Reflüye bağlı olarak kişinin gırtlak kanseri olması konusunda kesin bir bulgu yok. Reflü ile kanser oluşumu daha çok yemek borusunun alt kısmında görülür. ‘Her reflüsü olan kanser olur’ diye bir kural yok. Ama reflüsü olan insanlarda kanser daha fazladır. Bunu çok yanlış algılamamak lazım. Reflüler sırasında midenin derisi yemek borusunun alt kısmına doğru ilerler ve bu bölgede zaman içinde farklılaşmalar olabilir. Bu farklılaşma da kişiyi bazen kansere götürebilir.

Reflü şikâyeti olan kişi hastanelerin hangi servisine, hangi uzman doktora başvurmalı?
Hasta genellikle şikâyetleri doğrultusunda bir doktora başvurur. Reflüsü olmasına rağmen astıma benzer belirtiler yaşadığı için akciğer uzmanına veya ses kısıklığı, boğazda gıcık hissi, batma ve yanma gibi şikâyetleri olan bir kişi kulak-burun-boğaz uzmanına gidiyor. Bu uzmanlar kendi alanlarıyla ilgili bir bulgu belirleyemeyince hastayı bir gastroenteroloğa, yani sindirim sistemi uzmanına yönlendiriyorlar. Aslında reflü hastalığıyla ilgili şikâyeti olan bir hastanın doğrudan bir gastroentroloğa gitmesi gerekiyor.

Reflünün teşhisi nasıl konuluyor?
Öncelikle doktorun hastayı dinlemesi gerekiyor. Hastanın öyküsü alındıktan sonra muayene aşamasına geçiliyor. Fizik muayene bulgusu olarak halk arasında iman tahtası denen kemiğin arkasında bir bası hissi, ağrı olabiliyor. Kişinin midesinde reflüye eşlik eden ülserle ilgili bulgular da bulunabilir. Bunun dışında çok fazla belirleyici bir muayene bulgusu yoktur. En kıymetli tanı araçlarından biri endoskopidir. Endoskopik incelemeyle kesin sonuçlar elde edilebilir. Yemek borusu ile midenin baryumlu grafisi çekilebilir.

Yemek borusunun alt kapısının bulunduğu yerde bazen mide fıtığı olabilir. Fıtığın olması durumunda reflünün oluşması daha sık görülür. Grafide fıtık veya geriye kaçış var mı bu saptanır.
Bunların yanı sıra hastaya gerek endoskopik olarak gerek grafi olarak net bir bulgu ortaya konulamadıysa sintigrafi yapılabilir. Sintigrafide midedeki gıdaların ve sıvıların yemek borusuna kaçtığı görülebilir. PH ölçümü de çok değerli bir bulgudur. Hastanın walkman cihazı gibi taşıyabildiği bir cihazdır. Burnundan girilerek yemek borusunun alt kısmına bir sensör yerleştirilir. Hastanın günlük kaydı yapılır. Uyurken, yemek yerken, çalışırken ve her konumda midesindeki yukarıya gelmeler, sıklığı ve süreleri belirlenir.

Reflünün olduğu her an belli olur. Bu da tanıda çok önemlidir. Ayrıca yemek borusunun alt kapısının basıncı ölçülebilir. Basınç düşükse reflü daha kolay ortaya çıkar. Bu işlem yemek borusuna kateter yerleştirilerek yapılır. Basınç düşükse reflü kolaylıkla ortaya çıkabilir. Bunlar genellikle her hastada yapılmaz ve bazı hastalarda ve belirli merkezlerde yapılıyor. Fakülte hastanelerinde gastroenteroloji servislerinde yapılabiliyor.
Son düzenleyen Safi; 24 Eylül 2016 20:44
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
3 Aralık 2008       Mesaj #3
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi

AĞIZ KOKUSU (Halitosis)


Halitosis (kötü ağız kokusu), konuştuğunuzda veya nefes alıp verdiğinizde karşınızdaki insanların farkına vardığı istenmeyen, rahatsız edici kötü koku anlamına gelir. Kötü ağız kokusu, çoğu zaman mahcubiyete, sosyo-psikolojik problemlere sebep olur; hatta evliliğin sonlanmasına bile neen olablir. Toplumdaki halitosis sıklığı net olarak bilinmese de bu durumun insanlar arasında yaygın bir problem olduğu düşünülmektedir.

Kötü ağız kokusundaki temel problemlerden biri de bu kokunun farkına varmayan tek insanın ağzı kokan kişinin kendisi olmasıdır. Genellikle kişinin ağzının koktuğunu öğrenmesini sağlayan bir arkadaşının veya tanıdığının koku hakkında yaptığı yorumdur ama insanlar nezaket gereği bu tür konular hakkında konuşmamayı tercih ederler. Bu yüzden bu durumun aile fertleri veya güvenilir bir arkadaş tarafından dile getirilmesi daha olasıdır. Eğer herhangi bir şekilde ağız kokusundan şüpheleniliyorsa bu durum için öncelikle bir diş hekimine danışılabilir . Diş hekimleri kişinin ağız kokusunun doğal olup olmadığı konusunda genellikle yeterli bilgiye sahiptirler veya en azından ağız kokusundan diş veya dişeti hastalıklarının sorumlu olup olmadığı konusuna bir açıklama getirebilir ve teşhis ve tedavide yardımcı olabilir. Kişinin kendi ağız kokusunun kötü olup olmadığını anlaması için basit bir test önerilebilir; El bileğinin iç yüzü veya el sırtı yalanır ve tükrüğün kuruması için birkaç saniye beklendikten sonra yalanan kısım koklandığında ağız kokusunun nasıl olduğu anlaşılabilir.

AĞIZ KOKUSUNUN NEDENLERİ


Yapılan araştırmalar halitosisin büyük oranda (%85) ağız içindeki bir patolojiden kaynaklandığını göstermiştir. Bununda büyük bir kısmını diş ve diş eti problemleri oluşturur.

Ağız kaynaklı kötü koku
Kötü ağız kokusu şikayetlerinin çoğunluğunu oluşturan durumlar ağız kaynaklıdır. Buna da ağız içindeki bakterilerin gıda artıklarını sindirmeleri, parçalamaları yol açar. Bakterilerin bu kokuyu yaymasında aşağıdaki faktörler yardımcıdır;

Dişlerin arasında yemek artıklarının birikmesi
: Normal diş fırçalama dişleri tamamiyle temizleyemez. Dişlerin arasında ufak yemek parçacıkları kalır. Özellikle küçük et parçalarının bakteriler tarafından çürümeye maruz bırakılması kötü kokunun oluşmasını katkıda bulunur . Diş fırçalamanın yanından diş ipi kullanmak bu sorunun çözümünü sağlar.

Plak, diş taşı, diş eti hastalıkları:
Plaklar ve diş taşları da kötü ağız kokusuna neden olabilen durumlar arasında sayılır. Özellikle diş eti hastalıkları ağızda kötü kokuya neden olurlar. Bu sorunlar diş hekimleri tarafından kolaylıkla giderilebilirler.

Dilin kaplanması: Bazı insanlarda nedeni bilinmeyen bir şekilde dilin üzeri bir tabakayla kaplanmaktadır. Bu tabakada bulunan ve özellikle sülfür bileşikleir oluşturan bakterilerin de ağız kokusu yaptığı düşünülür. Bu sorunun giderilmesi için dilin mekanik olarak temizlenmesi gerekir.

Sabahları oluşan kötü koku
Birçok insan sabah uyandığında ağzında kötü bir koku olur . Bu normal olaydır . Ağzın gece boyunca kuruması ve bakteri faaliyetleri sonucu meydana gelir ve kahvaltıdan sonra ağızda artan tükürükle beraber bu koku kaybolur.

Yiyecek, içecek ve ilaçlar

Yiyeceklerin içindeki kimyasal maddeler kana karışır ve sonra akciğerler aracılığıyla vücuttan atılırken kendilerine özgü kokularını yayarlar. Hemen hemen herkes herhangi bir insanın sarımsak, soğan veya alkol tükettiğini ağız kokusundan anlayabilir. Bu tür kokular geçicidirler ve tüketilen yiyecek, içecek veya ilacın kesilmesiyle kaybolurlar . İlacı kesmek veya değiştirmek için bir doktora danışılması gerekir.

Sigara
Sigara içenlerin ağzı kötü kokar. Bunun için yapılması gereken tek şey sigarayı bırakmaktır . Sigara kendi kokusunun yanında diş eti hastalıklarına yol açmak suretiyle de ağızda kötü bir kokuya neden olur.

Açlık, diyet ve oruç
Açlık vücutta keton bileşikleri olarak adlandırılan yağ yıkım ürünlerinin ortaya çıkmasına neden olur ve bu da ağızda aseton kokusuna yol açar .

Mide hastalıkları
Birçok insanın inandığının aksine mide ağız kokusunun nadir kaynaklarındandır. Mide ile yemek borusu arasındaki geçiş normalde kapalıdır ve buradan hava ve sıvı kaçışını önler . Bu yüzden geğirme gibi buranın açıldığı durumlar hariç koku gelmez. Bazı nadir hastalıklar haricinde mide koku yapmaz. Yemek borusunda oluşan divertiküller, darlıklar, midenin boşalmasını güçleştiren mide çıkışı darlıkları, mide kanseri ve bazı gastrit türleri bunlar arasında sayılabilir. Ancak bu hastalıklarda kişinin ağız kokusundan çok daha önemli olabilecek başka şikayetleri de olacaktır.

Hastalıklar
Başka hastalıklara bağlı ağız kokularıdır ve bunlar ağız kokusunun daha nadir görülen sebeplerini oluştururlar. Sinüzit gibi üst solunum yolu hastalıkları, kulak-burun-boğaz hastalıkları ve akciğer hastalıkları bunlar arasında sayılabilir. Bunlardan başka karaciğer koması ve diyabetik ketoasidoz gibi hayati önemi olan durumlarda da teşhiste yardımcı olabilen özel ağız kokuları oluşur.

ÖNERİLER


Ağız kokunuzun olduğuna inanıyorsanız öncelikle bir yakınınızdan bu konunuvarlığı doğrulamak için yardım alınız. İnsanların büyük bir kısmında sabah aç karına ağız kokusu olabileceğini unutmayınız. Ağız kokusuna yol açan nedenlerin büyük bir çoğunluğunu (%90) ağız içinden kaynaklanan sebepler, ancak küçük bir bölümünü (%10) sindirim ve solunum sisteminden kaynaklanan sebepler oluşturur.

Ağız kuruluğu olanların sık aralıklarla su içmesi, ağız kuruluğuna yol açabilecek ilaçların kullanılmaması, sigara, alkol ve kokulu yiyeceklerden kaçınılması, yemeklerden sonra karanfil ve şekersiz sakız çiğnenmesi ağız koksunu azaltabilir.

Ağız hijyenin sağlanması birçok ağız kokusu vakasında genellikle iyi sonuç alınmasını sağlar. Yeterli bir ağız hijyeni için dişlerin yemeklerden sonra günde 3 kez fırçalanması ve gerekirse diş ipi kullanılması gerekir. Bunun yanında dilin arkasının da günde 1 kez diş fırçası kullanarak temizlenmesi de yararlı olabilir. Diş çürüklerini, diş taşı ve plaklarını ve diş eti hastalıklarını bir diş hekimine başvurmak suretiyle tedavi ettirmek de ağız kokusundan kurtulmak için gereklidir. Sigara içenlerin sigarayı bırakmaları gerekir . Ağzı anti bakteriyel gargaralarla yıkamayı da önerenler vardır ama içerdikleri alkol nedeniyle bazen ağız mukozasında ve dilde hasarlanmaya yol açabilirler. Yatmadan önce olmak üzere günde bir kez kullanılmaları önerilebilir. Ağız florasında kokuya neden olmayan bakterilerin üremesini sağlayan probiyotik gargaralar önerilebilir.

Ağız hijyeni ve diş problemi olmadığında bir kulak burun boğaz uzmanına danışılarak üst solunum yolları kontrol ettirilmeli, bir sorun varsa tedavi ettirilmelidir. Buna rağmen sorun devam ediyorsa bir sindirim ve solunum sistemi hastalıkları uzmanlarına başvurmak gerekebilir.

Pratik bir öneri: Yarım çay fincanı limon suyu ile bir kaç kez gargara yaptıktan sonra fazla tatlı olmayan birkaç kaşık yoğurt yemek ve 45 dk. sonra dişlerin fırçalanması şeklinde bir uygulama ağız kokusuna bir müddet çare olabilir.

Prof.Dr.Ahmet Dobrucalı
Son düzenleyen Safi; 24 Eylül 2016 20:47
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
3 Aralık 2008       Mesaj #4
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
sadece bilgilendirmek amaçlı mutlaka doktora başvurunuz

Mideden gelen kötü tat reflü belirtisidir!


Son dönemde yaygınlaşıp adı duyulan mide hastalıklarından reflünün teşhisi nasıl konuluyor, sonra nasıl bir tedavi uygulanıyor, reflü hastaları nasıl yastıklarda yatmalı, nasıl oturmalı? Reflü ile kanserin ilişkisi var mı? Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Gastroenteroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kadir Bal, reflüyü anlatmaya devam ediyor:

Reflün uzun süre tedavi edilmezse gırtlakta oluşan tahribat kansere yol açar mı?
Reflüye bağlı olarak kişinin gırtlak kanseri olması konusunda kesin bir bulgu yok. Reflü ile kanser oluşumu daha çok yemek borusunun alt kısmında görülür. 'Her reflüsü olan kanser olur' diye bir kural yok. Ama reflüsü olan insanlarda kanser daha fazladır. Bunu çok yanlış algılamamak lazım. Reflüler sırasında midenin derisi yemek borusunun alt kısmına doğru ilerler ve bu bölgede zaman içinde farklılaşmalar olabilir. Bu farklılaşma da kişiyi bazen kansere götürebilir.

Reflü şikâyeti olan kişi hastanelerin hangi servisine, hangi uzman doktora başvurmalı?
Hasta genellikle şikâyetleri doğrultusunda bir doktora başvurur. Reflüsü olmasına rağmen astıma benzer belirtiler yaşadığı için akciğer uzmanına veya ses kısıklığı, boğazda gıcık hissi, batma ve yanma gibi şikâyetleri olan bir kişi kulak-burun-boğaz uzmanına gidiyor. Bu uzmanlar kendi alanlarıyla ilgili bir bulgu belirleyemeyince hastayı bir gastroenteroloğa, yani sindirim sistemi uzmanına yönlendiriyorlar. Aslında reflü hastalığıyla ilgili şikâyeti olan bir hastanın doğrudan bir gastroentroloğa gitmesi gerekiyor.

Hıçkırık da bir reflü belirtisi mi?
Reflü hastalarında hıçkırık da olabilir. Sadece hıçkırık şikâyetiyle bize gelen hastalar olmaktadır. Bu hastalar uzun süre hıçkırık nöbetine tutulur ve başka reflü hastalığı belirtisi de göstermez. Bu hastaların reflüsü tedavi edildiği zaman hıçkırık da geçiyor. Herkesi zaman zaman hıçkırık tutabilir ama reflüsü olan hastalarda daha sık ve uzun süreli görülür. Tabii ki her hıçkırık tutan kişinin reflüsü vardır denemez. Bunun yanında hıçkırığın farklı nedenleri de bulunmaktadır.

Reflünün teşhisi nasıl konuluyor?
Öncelikle doktorun hastayı dinlemesi gerekiyor. Hastanın öyküsü alındıktan sonra muayene aşamasına geçiliyor. Fizik muayene bulgusu olarak halk arasında iman tahtası denen kemiğin arkasında bir bası hissi, ağrı olabiliyor. Kişinin midesinde reflüye eşlik eden ülserle ilgili bulgular da bulunabilir. Bunun dışında çok fazla belirleyici bir muayene bulgusu yoktur. En kıymetli tanı araçlarından biri endoskopidir. Endoskopik incelemeyle kesin sonuçlar elde edilebilir. Yemek borusu ile midenin baryumlu grafisi çekilebilir.
Yemek borusunun alt kapısının bulunduğu yerde bazen mide fıtığı olabilir. Fıtığın olması durumunda reflünün oluşması daha sık görülür. Grafide fıtık veya geriye kaçış var mı bu saptanır.
Bunların yanı sıra hastaya gerek endoskopik olarak gerek grafi olarak net bir bulgu ortaya konulamadıysa sintigrafi yapılabilir. Sintigrafide midedeki gıdaların ve sıvıların yemek borusuna kaçtığı görülebilir. PH ölçümü de çok değerli bir bulgudur. Hastanın walkman cihazı gibi taşıyabildiği bir cihazdır. Burnundan girilerek yemek borusunun alt kısmına bir sensör yerleştirilir. Hastanın günlük kaydı yapılır. Uyurken, yemek yerken, çalışırken ve her konumda midesindeki yukarıya gelmeler, sıklığı ve süreleri belirlenir.
Reflünün olduğu her an belli olur. Bu da tanıda çok önemlidir. Ayrıca yemek borusunun alt kapısının basıncı ölçülebilir. Basınç düşükse reflü daha kolay ortaya çıkar. Bu işlem yemek borusuna kateter yerleştirilerek yapılır. Basınç düşükse reflü kolaylıkla ortaya çıkabilir. Bunlar genellikle her hastada yapılmaz ve bazı hastalarda ve belirli merkezlerde yapılıyor. Fakülte hastanelerinde gastroenteroloji servislerinde yapılabiliyor.

Teşhisi için ne kadar zamana ihtiyaç var?
Bazen sadece hastanın öyküsünü dinlerken bile teşhis koymanız mümkün oluyor. Bu tür hastalarda az da olsa kanser riski olduğundan tanıyı koymak yeterli olmuyor. Kanser riskini ortadan kaldırmak için bu tetkikleri yapmak gerekiyor. Her hastada tüm bu tetkikleri yapmak gerekmez. Hastanın durumuna göre ve elimizde bulunan yöntemlere göre teşhiste sonuca ulaşılabilir. Her hastanede teşhis için gerekli aletler bulunmayabilir. Bu nedenle doktor elindeki imkânlara göre değerlendirme yapar ve yol çizer.

Teşhisten sonra tedavi nasıl yapılıyor?
Tedavide hastanın uyması gereken bazı kurallar var. Öncelikle hasta şişmansa zayıflaması istenir. Yatmadan iki-üç saat önce bir şey yememesi gerekir. Düzenli beslenmesi ve midesini çok doldurmaması gerekiyor. Yediklerinin çeşitleri de çok önemlidir. Ayrıca hastanın açılı olarak, eğik olarak yatması gerekiyor. Başını iki-üç yastıkla yükseltmek yeterli değildir. Hastanın belden itibaren 10-15 derece eğik olması gerekir. Bazıları basit olarak yatağın baş ucu ayağına destek koyarak kaldırmaktadır. Bazıları sadece belden itibaren yatağın arkasını doldurur.
Bu tür yatışlar genelde eşlerde problem oluyor. Eğer eşlerden birinde reflü sorunu varsa ve yatağını yükseltiyorsa diğeri de ona uymak zorunda kalıyor ki bu çok da kolay bir durum değil. Bunun için özel yataklar da var. Uzaktan kumandalı bu yataklar hastanelerdekine benziyor ve vücuda istendiği ölçüde bir açı veriyor.
Yolculuklarda sık mola vermek ve rahat oturmak gerekiyor. Koltuğu daha arkaya doğru yatırması gerekiyor. Dik oturmak ve öne doğru eğilmek midenin içindekilerin yukarıya doğru gelmesine neden oluyor. Kendi aracıyla yolculuk eden hastaların sık sık mola vermesini istiyoruz. Bu molalar 30-60 dakika aralıklarda olamalıdır.
Çok uzun süren uçak yolculuklarında hastanın koltuğunu arkaya doğru yatırması ve sık sık gezinmesi gerekiyor. Doktor öncelikli olarak hastalığına göre kişiyi disipline ediyor.
Kişinin yapmış olduğu sporlar ve işi de çok önemli. Eğer önüne eğilip iş yapıyorsa veya ev hanımı ise o zaman bunları yapmamasını öneriyoruz. Aynı şey spor yaparken veya ayakkabı bağlarken öne eğilenler için de geçerli. Kişinin sporla güçlenen karın kasları da reflüyü tetikliyor. Karın kasları güçlendiği zaman karın içine bası yapıyor ve reflüyü artırıyor. Ayrıca hastanın yediklerine içtiklerine dikkat etmesi gerekiyor.

Risk 40'ından sonra artıyor
Reflü hastaları nasıl bir diyet uygulamalı?
Sigaradaki nikotin yemek borusunun alt kapısının basıncını düşürüyor, dolayısıyla da mideden yemek borusuna geri kaçışı kolaylaştırıyor. Çay, kahve gibi içecekler de içinde bulunan maddeler nedeniyle bu bölgede gevşeklik yaratıyor.
Ayrıca asitli içecekler, kola, soda ve gazozları da reflü sorunu olanlara tavsiye etmiyoruz. Baharatları da yasaklıyoruz. Çiğ soğan, sarmısak gibi içinde keskin kokusulu yiyeceklerden de uzak durmalarını istiyoruz. Portakal, mandalina gibi asitli meyveler de mideye zarar veriyor.
Ayrıca alkol ile yağlı yemekler ve kuruyemişlerden de uzak kalmak gerekiyor. Örneğin ceviz, fındık ve fıstıkta büyük oranda yağ var. Kızartmalar mideye çok zararlı. Çikolata da yasak. Çikolatadaki bir madde yemek borusu ile mide arasındaki kapının gevşemesine neden oluyor. Bazı ilaçlar da bu kapının gevşemesinde rol oynuyor.
İçinde östrojen, progesteron olan hormonlu ilaçlar da kapıya zarar veriyor. Ayrıca hastanın depresyon ve tansiyon için ilaçlar kullanması da risk teşkil ediyor. Bu ilaçlar mide ile yemek borusu arasındaki kapının çalışmasını bozduğu için mümkünse ilaçların bırakılmasını, azaltılmasını veya değiştirilmesini istiyoruz. Tansiyon düşürücü ve koroner arter hastalıklarında kullanılan, özellikle de dilaltı diye bilinen bazı ilaçlar da reflüyü olumsuz etkiliyor. Bu ilaçlarla birlikte reflüyü önleyici ilaçlar da kullanılması gerekiyor.

İlaçla tedavi nasıl yapılıyor?
Reflünün tedavisinde kullanılabilecek birçok ilaç var. En fazla kullanılan ilaçlar da mide asit salgısını azaltan ilaçlar. 20 yıl önceki ilaçlarla şimdikiler arasında büyük farklar var. Yeni ilaçlar asit salınımını azaltmada daha kuvvetli ve etkin. Hastanın şikâyetlerinin yoğun olarak yaşandığı akut dönemde 1.5-2 ay devam eden yüksek dozda ilaç tedavisi uygulanıyor. Bu dönemden sonra azaltıyoruz. Ayrıca antiasit gibi midedeki asidi nötralize eden ve geri kaçışları kısmen önleyen ilaçlar da kullanılıyor. Eğer hastanın midesiyle ilgili bir boşaltım problemi veya ülseri varsa reflü ile birlikte bu hastalıkların da tedavi edilmesi gerekiyor.
Tedaviye rağmen iyileşmeyen veya hastalığı çok çabuk tekrarlayan kişiler de olabilir. Çünkü biz ilaçlarla ve hastanın uymasını söylediğimiz kurallarla vücutta bir denge kuruyoruz. Ama bu denge zaman zaman kuralların dışına çıkılmasıyla bozulabiliyor. O zaman da reflü tekrarlayabiliyor. Reflü bir kutu ilaçla geçmez.

İlacın bırakıldığı anda reflü tekrarlar mı?
Hastanın ilacı bırakması yine doktorunun gözetimi altında, yavaş yavaş dozu azaltılarak olmalı. Hastanın diyeti, ilaçları ve genel durumuyla ortak bir değerlendirme yapılır. Hastanın "Dayanamadım içki içtim", "Dayanamadım çay içtim", "Stres altındayım" gibi sözleri midesinin yediden sinyal vereceği anlamına gelir. Reflü hastalarının düzenli yaşaması gerek.

Reflü ne kadar sürede tedavi edilir?
Hasta ilaçları kullanmaya başladıktan bir hafta sonra ağrıları, şikâyetleri yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlar. Bu durum aslında hastadan hastaya değişir. Bazı hastalar bir hafta içinde "Tamamen normale döndüm, eskisi gibi midem ağrımıyor" diyebilir. Ama bazı hastalar aylarca süren tedaviden sonra bile tam anlamıyla iyileşemediklerini belirtirler. Tüm bu tedavilerle iyileşmeyenlerde başka tedaviler uygulanır.

Nedir bu diğer tedaviler?
Örneğin hastada reflü ile birlikte mide fıtığı da varsa, ki bu durum genelde ileri yaşlarda görülür, o zaman hastanın fazla zaman kaybetmeden ameliyat olması gerekir. Çünkü yaş ilerledikçe anestezinin riski de yükselir. Ameliyat için hastanın tedaviye rağmen iyileşmemesi durumunun olması gerekir. Ameliyatla tedavi edilmesi gereken hasta sayısı 100'de 10 kadardır. Ameliyatın dışında endoskopik tedaviler de var. Bu tedaviler mide ile yemek borusu arasındaki kapının onarımına yönelik.

Endoskopik tedaviler nasıl yapılıyor?
Endoskopi cihazı ile ağızdan mideye kadar giriliyor. Cihazın ucundaki klips, mide ile yemek borusunun birleşim noktasındaki kapağın olduğu yere takılıyor. Ayrıca yine endoskopi cihazı ile aynı bölgeye yemek borusunun derisinin altına bazı cisimler yerleştiriliyor. Bu cisimlerin o bölgede şişmesiyle mideden yemek borusuna kaçışlar engellenmiş oluyor. Ancak bu yöntemler yaygın değil. Şu anda çalışma aşamasında.

Dar pantolon reflüye neden olur mu?
Reflü hastalarının sıkı kemer takmasını istemiyoruz. Sıkı kemer karın içindeki basıncı artırıyor ve mideden yemek borusuna kaçışa neden oluyor. Biz hastalara kemer yerine pantolon askısı kullanmalarını öneriyoruz.

Reflü ağız kokusu yapar mı?
Evet. Çünkü yemek borusu ile mide arasındaki kapı açıktır ve mide ne varsa her şeyi yukarıya yansıtır. Buna içindeki kötü hava da dahildir. Sindirim sırasında midede kötü kokular oluşması son derece normaldir. Ancak bu koku herkeste yukarıya yansımaz çünkü kapı bariyer görevi görür. Ancak reflü hastalarında bu bariyer gevşediği ve arızalı olduğu için koku olur.

Reflü hastalığında cinsiyetin ve yaşın risk faktörünü artırıcı bir etkisi var mı?
Kadın ve erkek arasında bir fark yok ama yaşın önemi var. Özellikle 40 yaş ve üzerinde reflünün görülme oranı artıyor. Çünkü 40 yaştan sonra birçok kişi kilo alıyor ve mide ile yemek borusu arasındaki kapının çalışması da 40 yaşından sonra bozuluyor.

Son düzenleyen Safi; 24 Eylül 2016 21:29
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Eylül 2009       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ağız kokusunun pek çok nedeni olmakla beraber sık görülen diğer bazı sebepleri burada tekrarlamak istiyorum:

1- öncelikle dişlerinizde ve diş etinizde bir sorun olmadığından emin olun. Dişçi fobisi olduğu için ağzında 5 çürük dişle dolaşıp “Doktor bey bu koku nereden geliyor anlayamadım?” diyen hastalarım olduğu için bir daha tekrar etmeyi uygun görüyorum, önce dişçinize gideceksiniz...

2- Mide ve duodenum’daki ülserler ve gastrit ağız kokusunun bir diğer nedenidir. Eğer ağız kokusu şikayeti ile birlikte mide şikayetleriniz de varsa o zaman bahsettiğim mikrop etken olabilir, dışkı testiniz sonucu gösterecektir.

3- Kronik tonsillit, bronşit, bronşektazi gibi akciğer hastalıkları koku sebebi olabilirler.

4- Sigara içenler, koku alma duyuları zayıfladığından veya her türlü koku zaten sigaranın kötü kokusu tarafından bastırıldığından ağız kokusundan pek şikayet etmezler. Onların yerine eşleri ve arkadaşları şikayet eder. (Maalesef sırf eşinin sigara kokusuna tahammül edebilmek adına sigaraya başlayan pek çok hastam var.)

5- Şeker hastalığı, karaciğer hastalığı ve böbrek hastalığı da ağız kokusu yapabilir. Durun hemen paniklemeyin... Bu hastalıkların ağız kokusundan önce sizin fark edeceğiniz pek çok bulgusu vardır ve genellikle ağız kokusu ilk ve tek şikayet olmaz...

6- Yukarıdaki dört şık sizde yoksa, endoskopi yaptırıp, ışıklı boru ile yemek borunuza ve midenize baktırıp fıtık ve divertikül araştırması yaptırmanız gerekebilir. (Ağız kokusu nedeniyle hortumu yutmayı göze alanların hep bekar olması yoksa bir tesadüf mü?)

7- İtiraf ediyorum bazı hastalarımızda ağız kokusuna neden olabilecek hiçbir sebep bulamıyoruz. Benim, biraz perfeksiyonist, titiz, hassas yapılı, olur olmaz her şeyi dert eden karakterlerde ağız kokusu şikayetinin sık görüldüğü şeklinde bir gözlemim var. Bu kişilerde, gergin yapılarına bağlı olarak ağızda sirküle edilen tükürük salgısının azalmasının kokudan sorumlu olabileceğini düşünüyorum.(Sinirlenince veya heyecanlanınca ağzımızın kuruması gibi).

8- Son olarak ülkemizdeki bir diğer sık görülen ağız kokusu nedeni olarak “açlıktan” bahsetmeden geçemeyeceğim. Hani, “Açlıktan nefesi kokuyor.. “deriz ya! Bu hastalığın sık görülen sebebi, “sizi kurtaracağız” diyip yandaşları ve akrabaları ile halkımızı soyan asalak mikroplar. Onları yok edecek bir ilaç öneremediğim için üzgünüm. Bir kısmını haklarında açılan davalar nedeniyle TV ve basında gördükçe sizin de tüylerinizin benim gibi diken diken olduğundan eminim. Sayın Başbakanın “Mutlaka hesap sorulacağı ve yeni asalaklara asla izin verilmeyeceği” şeklindeki sözünü gerçekleştireceğine inanmaktan başka çaremiz yok......

Unutmayın... Sebebi bulunsun veya bulunmasın, ağız kokusundan daha kötü olan şey insanların bunu dert edip (çoğunlukla da abartıp) hayatı kendilerine zindan etmeleridir. Ağzının koktuğu düşüncesiyle devamlı eliyle ağzını kapatarak konuşma gibi bir alışkanlık oluşturan, bu endişeyle sosyal yaşamlarında kendilerini yalnızlığa sürükleyen hastalarım oldu. İşte bunu sakın yapmayın.. Gençler bilmeli ki; güler yüz ve tatlı dil, fiziksel pek çok kusuru olduğu gibi bunu da kolaylıkla örter.. Babannem gibi her gün üç diş sarımsak yeme huyunuz yoksa yanınızda taşıyacağınız birkaç karanfil tanesi, naneli ciklet veya aromalı sakız pek ala işinizi görür...
Son düzenleyen Safi; 24 Eylül 2016 20:51
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
24 Eylül 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.

Kötü ağız kokusunun sebepleri ve önlemek için yapılması gerekenler

Ad:  koku.jpg
Gösterim: 25360
Boyut:  29.7 KB

Beslenme sonrasında ve sabah uyandığımızda oluşan ağız kokusu, fizyolojik ağız kokusu olarak tanımlanır ve bir hastalık belirtisi değildir. Bunun dışında meydana gelen ağız kokusu diğer hastalıkların belirtisi olarak karşımıza çıkar ve patolojik ağız kokusu olarak tanımlanır. Sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlar, şeker hastalığı (aseton kokusu gibi) ve karaciğer yetmezliği gibi birçok sistemik rahatsızlık, ağız kuruluğu, yetersiz ağız hijyeni, tütün ve alkol ürünleri, dişeti hastalıkları ve diş çürükleri ağız kokusunun başlıca nedenleridir. Ağız kokusu; %90 oranında ağız kaynaklı sebeplerden bunun dışındaysa, %8 üst solunum kaynaklı, %1 oranında sindirim sistemi, %1 oranında metabolik sebeplerden kaynaklanır.

Patolojik sebepli ağız kokusu için diş hekiminin yönlendirmesi ile hastaların uygun tedaviyi olması altta yatan hastalığın da tespitini sağlayacaktır. Bunun dışında fizyolojik kaynaklı olarak meydana gelen geçmeyen ağız kokusunun nedenleri ve ağız kokusunu gidermek için yapılması gerekenler ise şöyle:

Ağız kokusunun sebepleri


  • Diş aralarında, dil üzerinde ve diğer çevre dokularda kalan yiyecek artıklarının ağız içindeki bakteriler aracılığı ile kötü kokulu bileşiklerin oluşmasına sebep olmaktadır.
  • Ayrıca; ağız bakımı eksikliğine bağlı olarak oluşan bu ortamda, diş çürükleri ve dişeti hastalıkları da meydana gelerek tabloyu ağırlaştırmaktadır.
  • Karaciğer yetmezliği ve benzeri karaciğer hastalıkları ağız kokusuna neden olabilir.
  • İyi temizlenmeyen protezler de benzer şekilde ağız kokusunun daha şiddetli hissedilmesine neden olmaktadır.
  • Tükürük ağızda kokuya neden olan gıda artıklarının temizlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Bazı ilaçların sürekli kullanımında, tükürük bezleri ile ilgili hastalıklarda veya sürekli ağız solunumu yapan kişilerde, tükürük azlığına bağlı olarak ağız kokusu gelişebilir.
  • Sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlar sonucunda ağız kokusu meydana gelebilir.
  • Ağzınızda aseton kokusuna benzer bir ağız kokusu varsa bunun muhtemel sebebi şeker hastalığıdır.
  • Yediğimiz bazı yiyecekler de (soğan, sarımsak, et, balık, peynir vb.) nefesimizin kötü kokmasına neden olabilir. Dişlerin ve dilin temizlenmesi ile bu koku ortadan kalkmaz. Kokuya neden olan yiyecek vücuttan bütünüyle atılana dek koku devam edecektir.
  • Böbrek yetmezliği rahatsızlığı balık kokusuna benzer bir ağız kokusuna neden olabilir.
  • Benzer şekilde tütün ürünleri ve alkol de ağız kokusuna neden olurlar.
Bu alışkanlıklardan bütünüyle vazgeçmedikçe ağız kokusu devam edecektir

Tiplerine göre ağız kokusunun nedenleri


Tip 0 : Fizyolojik ağız kokusu:
Sabahları meydana gelen ve uyandıktan ilk bir kaç saat içerisinde kendiliğinden kaybolan bir ağız kokusu varsa bu tipe girer. Tip 0 denmesinin sebebi her insanda az çok ağız kokusunun mevcut olmasındandır. Uyku sırasında tükrük akışı azalır ve kötü kokunun çıkmasından sorumlu ağızdaki bakterilerin etkinliği artar. ağız kokusuna neden olabilecek ne spesifik hastalık ne de patolojik bir bulgu bulunmaz. Tedavi gerektirmez ve gereksizdir, çünkü tedavi edilse bile tekrar ortaya çıkacaktır.

Tip 1: Dil kokusu:
Dil, volatil aromatik gazlar üretilerek ağız kokusuna neden olur, dil sırtında koku kaynağı varsa, dil kokusu tedavisine cevap veriyorsa, çinko ile veya dil temizliği ile bastırılabiliyorsa, bu sınıfa girer. Dilin derin çukurlarına yerleşen bakteriler, salyadan ve besinlerden gelen proteinleri uçucu kükürtlü bileşiklere parçalar. Ağız kokusunun sebebi uçucu kükürtlü bileşiklerdir.

Tip 2: Boğaz-sinüs nedenli ağız kokusu:
farenks, tonsiller, paranazal sinüsler, burun mukozası ve çevre dokularda her hangi bir koku kaynağı bulunuyorsa bu tipe girer. Genellikle bu tip ağız kokusu olan hastalardan teşhis için Paranasal sinüs MR veya BT istenir.

Tip 3: Sindirim kanalı sebepli ağız kokusu:
Özefagustan anüse kadar sindirim kanalının her hangi bir yerinde aromatik gaz kaynağı bulunuyorsa ve ağıza ulaşıyorsa bu tipe girer. Midede H. pylori gastriti bulunduğu durumda hem yemek borusu ve ağıza gaz sızıntısı olur hem de nefeste bu bakteriye bağlı siyanit ve nitrat kokusu bulunur. İnce barsakta aşırı bakteri üremesi, kolon divertiküliti, laktoz intoleransı- pankreas ekzoenzim defektleri ağız kokusu sebebidir.Bu grup ağız kokusu da büyük ölçüde dil sırtından gelir fakat bakteri kaynağı ağzın içinde değildir. Sindirim enzim veya organları besinleri gereği şekilde sindiremediği zaman besinler bakterilerin çürütmesine terk edilmiş demektir.

Sindirim kanalında açığa çıkan gazlar bireyin isteği ve bilgisi dışında ağıza yükselir. Bireyin geğirmesine gerek yoktur. Bu tip ağız kokusunda mide ile yemek borusu arasındaki gastroözofageal kapak gevşemişse daha fazla çirkin kokulu gaz ağıza dolacaktır. Bilhassa ilerleyen yaş ile orantılı olarak bu tip ağız kokularının görülmesi artar. Bilhassa çocuklarda Tip 2 ile birlikte görülür. Toplumda en sık rastlanan ağız kokusu sebebidir. Bu hastalardan teşhis için dışkı sindirim testi, istenebilmektedir.

Tip 4: Nefes kokusu:
Akciğerden gelir. Ağız kokusu değildir. Nefes kokusudur. İki şekilde meydana gelir. Birincisi akciğerde veya alt solunum yolunda bir infeksiyon (pnömoni, plörit, adenit, bronşit vs…) bulunuyor ise buradan açığa çıkan çirkin kokulu gazlar doğrudan nefese karışır. İkinci yolu ise kimyası değişen kan gazlarının nefese karışarak aromatik bileşiklere dönüşmesidir.

Solunumla dışarı atılan 1200’den fazla gaz vardır. Bu gazların bir kısmı çirkin kokuludur. Bunun en canlı örneği şeker veya gut hastalarında, diyaliz hastalarında, narkozdan çıktıktan hemen sonra, gebelikte görülen ağız kokusudur. Bu tip nefes kokusu hastaları ağız kokusu tedavisi ile iyileşmez, ağız içinde ne yapılırsa yapılsın hiç bir iyileşme göstermez. Çünkü ne koku kaynağı, ne de sebebi ağızdadır.

Tip 5: Psikojenik ağız kokusu:

Ağızları kokmadığı halde bu hastalar titizlikleri sebebiyle ağızlarının koktuğunu düşünürler. Tip 0 olduğunu bilmeyen ve bunu bir ağız kokusu zanneden hastalar da bu tipe girerler. Tedavisi psikiyatristler tarafından yapılmalıdır.

Ağız kokusu tedavisi


Tip 0 ve Tip 1 ağız kokusunun tedavisi:
Tip 1 ağız kokusu en kolay tedavi edilendir. Ağız içerisindeki problem bir köprü gövdesi veya perikoronit (gömülü diş- mesela çıkmamış 20’lik diş gibi) veya gingivit (dişeti iltihabı) ise gereken müdahale yapıldığında ağız kokusu yeniden ortaya çıkmamak üzere kayıp olur. Diş temizliğine bile gerek kalmayabilir. Günde 2 defa arkadan öne doğru bir diş fırçası ile dil fırçalanmalıdır. Bu sırada çinko içeren bir diş macunu (Signal integral, Colgate sensetif çok yönlü koruma, Signal Nutriaktif, İpana expert 7 diş eti koruma) kullanılması, dil yüzeyinin böyle bir macunla fırçalanması isabet olur. Her fırçadan sonra çinkolu alkolsüz ve antiinflamatuarsız bir gargara (PharmolZn) kullanabilir. Eğer CHX içeren gargara kullanılacaksa en çok 1 hafta kullanılabilir.

Gün içinde çinkolu sakız (Vivident karbonatlı) çiğneyebilir. Ağız hijyeni yükseltilmelidir. Etkisi yeterince ispatlanmamış bitkisel ürünler (ot, bitki suyu, bitki kökü), hayvansal ürün veya toprak benzeri kimyasallar satılmaktadır. Buruna damlatılan çinkolu ürünler zararlıdır. Dünya pazarlarında satılan böyle bir ürün piyasadan toplattırılmıştır. Çünkü buruna uygulanan çinko koku alma duyusunu bozar. Yutulan kolloidal gümüş solüsyonları sakıncalıdır. Geceleri ağızına açık kaldığı durumlarda tok karnına yüksek yastıkla uyuması ağız kokusuna iyi gelen bir öneridir.

Diğer Tip ağız kokusunun tedavisi:
Her gün aynı besinler yenmemelidir. Sürekli kullanılan ilaçlar doktorunun bilgisi dahilinde bir haftalığına ara verilmeli ve ağız kokusunun ilaçlardan ortaya çıkan Tip 4 ağız kokusu olup olmadığı yoklanmalıdır. Yediğinde ağız kokusu yapan bir besin varsa tespit edilmelidir. Postnasal akıntı, mevcut veya geçirilmiş sinüzit kbb doktoruna bildirilmelidir. Concha bullosa ve concha paradoxica bir ağız kokusu sebebidir. Allerjiye yatkınlık tip 2 ağız kokusunu artırır.

Reflünün en sadık belirtisi mide yanmasıdır. Bu hastalar gastroenteroloji doktoruna başvurmalıdırlar. En zor tedavi olanlar veya asla tedavi olamayanlar Tip 5 ağız kokusu hastalarıdır. Her hangi bir tip ağız kokusu vakası kılığında müracaat eden titiz, duygulu, içe dönük insanlardır. Hekime zor anlar yaşatabilirler. Aslında ağız kokuları yoktur.

Fizyolojik ağız kokusunu önlemenin yolları


  • Gece yatmadan önce ve sabah kalkınca dişler mutlaka en az iki dakika fırçalanmalıdır.
  • Dil yüzeyine yerleşen bakteriler, tükürük ve besinlerden gelen proteinleri ağız kokusunun sebebi olan bileşiklere parçalar. Bu nedenle mümkün olabildiği kadar dışarıya çıkarılan dilin arka kısmından başlayarak öne doğru süpürme hareketi ile dil fırçalanmalıdır. Ayrıca dil kazıyıcılarıyla da dil temizliği sağlanmaktadır. Dilin fırçalanması ağız kokusunu azaltmada diş fırçalamaktan iki kat fazla etkilidir.
  • Ağız gargaraları tek başlarına ağız kokusunu önleyemezler. Özellikle alkol içeren gargaraların ağız kuruluğuna neden olarak ağız kokusunu artırabileceği ileri sürülmektedir.
  • Diş fırçalama ve gargara işleminden sonra “diş ipi – diş arası fırçası” ile fırçalamaya destek olunmalıdır.
  • Çinko içeren macunların, gargaraların ve sakızların kullanılması ağız kokusunu önleyebilir.
  • Beyaz un, beyaz şeker, glukoz /früktoz şurubu ile tatlandırılmış tüm hazır gıdalar ağız içindeki bakteriler için uygun bir ortam oluştururlar. Bakteriler bu tür şekerleri çok kolay kullanarak hızla çoğalırlar. Basit şekerler diş çürüklerine neden olur ve ağız sağlığını büyük bir süratle bozarlar. Bunun için basit şeker tüketiminizi azaltmalısınız.
  • Lokmaları iyi çiğneyin. Bu sayede yiyeceklerle tükürük salgısı iyice karışır ve ağızda yemek parçası kalma olasılığı düşer. İyi çiğnenen besinler daha iyi sindirileceği için mide kaynaklı ağız kokusununda önüne geçilmiş olur.
  • Diş ipi sayesinde fırçanın çıkaramadığı yerlerdeki bakteri ve yemek artıklarını sökebilirsiniz.Özellikle köprü gövdeleri altındaki dar bölgelerde biriken yemek artıkları hızla bakteri çoğalmasına neden olabilir.
  • Özellikle yaşla artan vücut kuruması pek çok yönden dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Çok su içmek onlarca yararının yanında dilinizin kurumasınıda önleyerek ağız kokusu ile mücadelede önemli bir silah olarak kullanılabilir.
  • Sinüzit gibi havayolu rahatsızlıkları ve burun tıkanmasına neden olan diğer durumlar geceleri ağızdan nefes almamıza neden olur.Bu durum ağız ve boğazı kurutarak bakterilerin üremesi için ideal bir ortam oluşturur.Azalan tükrük salgısı durumu daha kötü hale getirir.Bu nedenle kesinlikle burnunuz tıkalı uyumamalısınız.
  • Ağız kokusuna karşı bitkisel çay ve limon kullanmak: Ağız kokusunu önlemek için biberiye çiçeklerini sıcak suda demleyerek içine limon sıkarak hazırlayabilirsiniz. Bunu sabahları aç karnına ve yemeklerden sonra içebilirsiniz.
  • Elma ve havuç yemek: Dişlerin daha sağlıklı olmasının yanında diş arasında plak oluşmasını engelleyerek kokuyu gidermekte yardımcı olur.
  • Maydonoz çiğnemek: Sigara içenlerin sık sık başvurduğu bir yöntem olan maydonoz ağız kokusunu gidermekte de etkilidir.
  • Yoğurt tüketmek: Yoğurt ağız kokusuna sebep olan hidrojen sülfür kokusunu yok etmekte etkilidir.
  • Ağız kokusunu gideren çeşitli baharatlar: Anason, kişniş, kakule, rezene, karanfil, tarçın gibi kokulu baharatlar ağız kokusunu bastırmanın yanında önleyicidir de.
  • Tüm bu aşamaları izleyen ancak yine de ağız kokusundan kurtulamayan kişilerin muhakkak halitosis merkezlerinde muayene olarak ağız kokusu nedenlerinin belirlenmesi gerekir.
kaynak: medikalakademi.com
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
24 Eylül 2016       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Ağız kokusunun nedenleri ve en etkili çözüm yöntemleri


Her dört kişiden birinde ve özellikle çocuklarda sık görülen ağız kokusu, sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlar, şeker hastalığı, böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği, metabolizma bozuklukları, bademcik iltihabı ve diş eti rahatsızlıkları gibi hastalıkların habercisi olabilir. Ağız boşluğunda yaşayan bakterilerin artıkları olan sülfürlü bileşiklerin neden olduğu ağız kokusu sosyal hayatta bireylerin özgüvenlerini kaybetmelerine neden olup evlilikleri bile etkileyebiliyor.

Ağız kokusunun en önemli nedenleri


Ağız boşluğunda bulunan bakterilerin artıklarının oluşturduğu sülfürlü bileşikler, ağız kokusuna sebep olur. Bakteri tabakaları ve besin artıkları dilin arkasında birikir. Dilin yüzeyinin pürüzlü olması bakteriler için gerekli ortamı oluşturur. Sülfür bileşikleri de çoğunlukla burada birikir.
Şayet, diş yüzeyinin hijyeni sağlanamazsa kısa sürede bakterilerin oluşması kaçınılmazdır. İleri derecede dişeti sorunları olan hastalarda, ağız hijyeni ile temizlenmesi mümkün olmayan durumlar vardır. Derin dişeti cepleri bu alanlardandır ve ağız kokusuna yol açarlar. Ağız boşluğundan kaynaklanan ağız kokularının tedavisi kısa sürede yapılabilir ve sorun tedavi edilebilir.

Ağız kokusunun diğer nedenleri

  • Özellikle sinüs ve akciğerde oluşan enfeksiyonlar
  • Şeker hastalığı (aseton kokusu)
  • Böbrek yetmezliği (balık kokusu gibi)
  • Karaciğer yetmezliği
  • Metabolizma bozuklukları
  • Açlık, diyet, ağız kuruması, oruçlu olmak
  • Kronik bademcik iltihapları,
  • Kronik sinüzit, burun polipleri,
  • Kronik faranjit,
  • Sindirim sisteminde darlık,
  • Mide ülseri, helikobakter plori varlığı,
  • Reflü hastalığı,
  • Sindirim kanalındaki iltihabi hastalıklar,
  • Akciğerin iltihabi hastalıkları (bronşektazi, apseler)

Ağız boşluğu kaynaklı kötü kokuların tedavi yöntemleri


  • Diş sorunlarının ve diğer patolojik durumların tedavinin yapılması gerekir. Tam bir ağız muayenesi yaptırmak gerekir. Bu sorunun tedavisi için koku testleri uygulanabilir. Bu testler sayesinde uçucu sülfür gazları ve ağız kokusu hastalığının ne boyutta olduğu saptanır.
  • İleri dişeti hastalıkları ya da diş çürükleri tedavi edilirse ağız kokusu giderilebilir.
  • Ağız kokusunu gidermek için; ağız enfeksiyonları iyileştirilmeli ve gömük dişler çekilmelidir.
  • Ağız hijyeni ihmal edilmemelidir. Dişler düzenli olarak fırçalanmalı, diş ipi ve gargara kullanılmalıdır. Dil sırtının temizliğine özen gösterilmelidir.
  • Ağız kuruluğuna için bol bol su içilmesi gerekir.
  • Tükürük salgısının hareketlenmesi bakteri oluşumun önüne geçerek ağız kokusuna engel olur. Şekersiz sakız çiğnemek bunun için en kolay alternatifir. Naneli sakızlar ağız kokusunu daha kötü hale getirir. Bu sebeple şekersiz sakızlar tercih edilmelidir.
  • Sulu sebze ve meyveler özellikle de elma tüketmek ağız kokusunu önlemek ve gidermekte oldukça faydalıdır.
  • Maydonoz bazlı kapsüller de ağız kokusunu giderme oldukça etkilidir. Eczanelerden temin edilebilir.
  • Sarımsak, soğan ve baharat gibi besinler de ağız kokusuna neden olduğundan bunlardan kaçınmak gerekir.
  • Dilinizin üzerinde biriken bakterileri temizlemek ağız kokusunu giderir. Dişler fırçalanırken dil de süpürülerek temizlenmeli ya da bir dil raspası kullanılmalıdır.
  • Alkol ve sigara da ağız kokusuna sebep olur. Bu sebeple bunlardan uzak durulmalıdır.
  • Ağızda var olan protez ve köprüleri kontrol ettirmeniz gerekir. Ağız içindeki eskimiş köprü ve diş protezleri zaman içerisinde besin birikmesine sebep olur. Bu da ağız kokusuna yol açar. Bu durumlarda tedavinin yenilenmesi gerekir.
  • Tarçın kullanımı ağız kokusunu önler. İçeceklerinizde ve uygun yiyeceklerinizde tarçın kullanmak oldukça etkili bir silahtır.
  • Basit şeker tüketimi azaltılmalıdır. Beyaz un, beyaz şeker, glukoz/fruktoz şurubu ile tatlandırılmış tüm hazır gıdalar ağız içindeki bakteriler için oldukça elverişli ortamı yaratır. Basit şekerler, diş çürüklerine yol açar. Bu sebeple basit şeker tüketimi en aza indirilmelidir.
  • Lokmaların çok çiğnenmesi gerekir. Bu sayede besinlerle tükürük salgısı çokca karışmış olacak ve ağızda yemek parçası kalmayacaktır.
  • Ağız boşluğu kaynaklı olmayan Ağız Kokusu: Halitosis
  • Oral olmayan sebeplerle görülen ağız kokusudur. Bu ağız kokularının görülme sıklığı %13’tür. Bu oranın; %4’ü kulak-burun-boğaz, %3’ü hem oral hem kulak-burun-boğaz, %1’i ise sindirim sistemine aittir. Bazen barsak gazları ağız kokusuna yol açabilir.
  • Psikosomatik Ağız Kokusu
  • Bu gibi hastalarda ağız kokusu yoktur. Ancak kişiler ağız kokusu korkusuna sahiptir. (Halitofobi). Bu gibi hastaların tedavisi için dişhekimi ve psikiatristin birlikte çalışması gerekir.

Ağız kokusu tedavisi ve ağız kokusundan kurtulmanın yolları


  • Ağızdaki tüm diş çürükleri, kırık dolgu veya kron-köprü tedavi edilmeli, gömük, sorunlu dişler çekilmelidir.
  • Diş ve diş eti hastalıkları ağız kokusunun en önemli nedenlerinden olduğundan ağız muayenesi ve bakımı için diş hekimi düzenli olarak ziyaret edilmelidir.
  • Protez, dolgu, diş köprüleri aralarına kaçan ve orada kalan yiyecekler kötü kokuya sebep olur. Her gece protezleri çıkarmak ve temizlemek, sabah tekrar takmak gerekir.
  • Bakteri plakları ve yiyecek artıklarını temizlemek için dişlerinizi günde en az iki defa fırçalamak ve her gün diş ipi kullanmak esastır.
  • Ağız kokusunun nedenlerinden biri de dildeki tabakalaşmadır. Bakteri tabakaları ve yiyecek atıkları dilin arka tarafında birikir, kısa süre de bakterilerin yaşamasına elverişli bir duruma gelirler. Bu nedenle dilimizi fırçalamayı alışkanlık haline getirmemiz gerekmektedir.
  • Tükürük ağız kokusu ile savaşmanın en iyi yollarından biri olduğundan sakız çiğnemek ağız kokusunu azaltmaktadır. Şekersiz sakız çiğnemek tükürük salgımızı arttırarak ağız temizliğine yardımcı olur.
  • Ağız kuruluğundan dolayı ağız kokusu olur. Ağız kuruluğuna sebebiyet vermemek için mutlaka bol bol su içilmelidir. Su içeriği olan meyve ve sebzeler (domates, pırasa, çilek, karpuz) tüketilmelidir. Maydanoz nefesimizi doğal olarak temizlemede etkilidir. Kahve taneleri, limon kabukları ağız kokusunu gidermektedir.
  • Sigaranın ağız kokusuna neden olduğu aşikardır. Sigara kullanımını azaltmamız gerekmektedir.
kaynak: medikalakademi.com
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
24 Eylül 2016       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM

10 adımda ağız kokusundan kurtulun


1. Dişlerinizi ve dişetlerinizi koruyun!
Diş çürükleri ve dişeti iltihapları ağız kokusunun önemli nedenlerindendir. Ağız içindeki enfeksiyon, bakteri üremesini artırdığı için daima ağız kokusuna neden olur. Bu nedenle mutlaka diş sağlığı ve bakımına önem verilmelidir. Düzenli olarak günde en az iki defa (sabah kahvaltı sonrası ve akşamları yatmadan önce) dişlerin fırçalanması ve ağız garagarası kullanılması büyük önem taşır. Dişeti sağlığı da çok önemlidir. Yılda en az iki defa düzenli diş hekimi kontrolünde olarak dişeti sağlığınızı kontrol ettirmelisiniz. Çünkü dişeti problemleri ancak çok ileri seviyeye geldiğinde kişinin kendisine bazı belirtiler vermektedir. Böyle durumlarda da tedavi süreci hem uzamakta hem de daha komplike hale gelebilmektedir.

2. Ağzınızda bulunan protez ve köprüleri kontrol ettirin!

Ağız içindeki eskimiş köprü ve diş protezleri zamanla gıda birikmesine yol açarak kötü kokulara neden olabilir. Bu nedenle protez ve köprüleri düzenli aralıklarla kontrol ettirmek; yenilenmesi gerekenleri değiştirmek, eksik olan dişlerin yerleri için gerekli tedavileri yaptırmak gerekir.

3. Sakız çiğneyin!
Tükürük akış hızını arttırmak, ağız kokusu ile savaşmanın en güçlü yollarından biridir. Tükürük akış hızını arttırmanın en kolay yolu da uygun sakızların çiğnenmesidir. Şeker hastalığı gibi bazı hastalıklarda, pek çok ilacın yan etkisi olarak ortaya çıkan ağız kuruluğu ağız kokusuna neden olur. Şekersiz sakız çiğnemek tükürük salgınızı artırarak ağız temizliğinize yardımcı olur. Sakızların içerisinde yemek parçacıklarını yerinden söküp mideye gönderecek güçlü enzimler, güçlü bakteri öldürücü antibiyotikler vardır. Ancak nane şekerleri ve tatlı sakızlar yerine Xylitol içeren sakızlar bu konuda yardımcı olabilir. Şekerli sakızlar diş çürüğüne neden olabildiğinden tüketilmemelidir.

4. Daha fazla su için!

Özellikle yaşla artan vücut kuruması pek çok yönden dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Çok su içmek onlarca diğer yararının yanında dilinizin kurumasını da önleyerek ağız kokusu ile mücadelede önemli bir silah olarak kullanılabilir.

5. Asla burnunuz tıkalı uyumayın!
Sinüzit gibi hava yolu rahatsızlıkları ve burun tıkanmasına neden olan diğer durumlar geceleri ağızdan nefes almamıza neden olur. Bu durum ağız ve boğazı kurutarak bakterilerin üremesi için ideal bir ortam oluşturur. Azalan tükürük salgısı durumu daha kötü hale getirir. Bu nedenle kesinlikle burun tıkalı uyumamaya dikkat edilmelidir.

6. Basit şeker tüketimini azaltın!
Beyaz un, beyaz şeker, glukoz/fruktoz şurubu ile tatlandırılmış tüm hazır gıdalar ağız içindeki bakteriler için hazinedir. Bakteriler, bu tür şekerleri kullanarak hızla çoğalırlar. Basit şekerler (atıştırmalık tüm şekerli gıdalarda olduğu gibi) diş çürüklerine neden olur.

7. Lokmaları iyi çiğneyin!
Lokmaların iyi çiğnenmesi, yiyeceklerle tükürük salgısının iyice karışmasını ve ağızda yemek parçası kalma olasılığını düşürür. Daha çok çiğneme hareketi daha çok bakterinin yerinden koparak mideye gitmesine yardımcı olur.

8. Peynir ve Tarçın tüketin!
Öğün sonrası ağız içerisindeki asidik ortamı bazik hale çevirecek peynir vb ürünler tüketin. Bu hem ağız kokusunun önlenmesinde hem de çürük oluşumun önlenmesinde önemli rol oynar. Ayrıca içeceklerinizde ve uygun yiyeceklerinizde tarçın kullanmak da ağız kokusunu gidermede yardımcı olur. Tarçın ağız içi bakterilerle mücadelede önemli bir silahtır. Eğer varsa tarçınlı şekersiz sakızlar da uygun bir öneri olabilir.

9. Diş ipi kullanın!
Diş ipi sayesinde fırçanın çıkaramadığı yerlerdeki bakteri ve yemek artıkları sökülür. Özellikle diş gövdeleri arasındaki dar bölgelerde biriken yemek artıkları hızlı bakteri çoğalmasına neden olabilir.

10. Sigara içmeyin!
Sigara içmek ağız kuruluğuna neden olduğundan ağız kokusuna sebep olur. Ayrıca diğer bir ağız kokusu nedeni olan diş eti hastalıklarına da zemin hazırlar.

Bu önerilere uyulmasına rağmen ağız kokusu devam ediyorsa bir uzmana başvurmak gerekir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

12 Şubat 2010 / Misafir Soru-Cevap
13 Ekim 2010 / Misafir Soru-Cevap
12 Şubat 2010 / Misafir Soru-Cevap