Arama

Bayramlarımızın yaşamımız açısından önemi nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 19 Nisan 2014 Gösterim: 39.537 Cevap: 12
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
1 Ocak 2009       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
arkadaşlar, bana bayramlarımızın yaşamımızdaki önemlerini anlatacak olan güzel ve çok uzun olmayan yazılar yollar mısınız?? lütfen acil.. 2. sınıf...
EN İYİ CEVABI Misafir verdi
Bayramlar, Türk milletinin hayatındaki özel ve önemli günlerdendir. Avrupalı olmaya hazırlandığımız bu günlerde, bir Kurban bayramına daha ulaşmış bulunmaktayız. Bayramlar, soysal dayanışma, karşılıklı sevgi ve hoş görü ile saygının tesis edildiği özel günlerdir… Her yıl tekrarlanmakta olan ve ömrü olanların şahit olduğu bu bayramlarda, kendine has çeşitli programlarla kutlama etkinlikleri düzenlenmektedir. Bayram namazı kılmak, kurban kesmek ve kurban etlerini paylaştırmak, akraba, komşu ve hasta ziyaretleri yapmak bunlardan bazılarıdır.

Sponsorlu Bağlantılar
Memleketlere yapılan heyecanlı yoluculuklar ve bayram ziyaretleri ile şenlenen hâneler, toplu mekanlarda bir araya gelerek yapılan bayramlaşmalar ve bayrama özel yapılan tatlı ve kurban etinden yapılan yemek ikramları, Kurban bayramının en belirgin özelliklerindendir. Konuyla ilgili Hz. Peygamber (S.A.V); "Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir"(1) buyurmuştur.

Yıl boyunca hayatın yoğunluğunda yorulan insanlar, ihmal ettikleri eş, dost ve yakınlarına kavuşmakta, onlarla dertleşmekte, birkaç günlüğüne de olsa duygusal ve manevi bir nefes alma imkanı bulmaktadırlar. Bayramlar bu şekilde hayatın yorucu temposuna bir soluk aldırmaktadır. Topluca bir dinlenme ve eğlenmenin yanısıra, hasta ve yaşlı ziyaretleri ile yıl içinde ahirete yollanan insanların eksiklikleri bayramlarda fark edilmekte ve hayatın faniliği bir kez daha hatırlanmaktadır.

Gelişen teknolojiye rağmen insan bedeni ve zihninde meydana gelen ezici yorgunluk ve teknolojiyi doğru kullanamamanın getirmiş olduğu duygu kaybı, ancak; bayramlar gibi özel zamanlarda yumuşayarak coşkuya dönüşmekte böylelikle duygusal ve ruhi derinlik yakalanabilmektedir. Kurban kesmek geçmiş ümmetlerde de vardır. Cenab-ı Hak Hz. Adem (A.S)’ın çocuklarını anlatırken, onların kurbanlarını Allah’a takdim ettiklerini, birinin kabul edildiğini, öbürünün ise kabul edilmediğini ; “Bir de onlara Adem'in iki oğlunun başından geçen olayı hakkıyla oku! Hani ikisi, birer kurban sunmuşlardı da birininki kabul edildi, diğerininki edilmedi. Bu: "Ben seni kesinlikle öldüreceğim!" dedi. Diğeri: "Allah, ancak kendisinden korkanlarınkini kabul buyurur.” (2) şeklinde Kuran-ı Kerimde bildirilmektedir.

Yüce Kitabımızda Hz. İbrahim (A.S)’ın oğlu İsmail (A.S)’ı kurban etmek isterken, Allah tarafından bir kurban gönderildiğini ve onun kesildiğini; “Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik..(3) ayeti kerimesiyle anlatılmaktadır. Hadisi Şerifte de; "Akrâba ziyâreti hâriç, kurban bayramında, kurban kesmekten daha iyi amel yapılamaz." (4) denilerek, kurban kesmek teşvik edilmektedir.

Kurban Bayramında üç tane görev vardır ki bunları yapmak her kimse üzerine dînen vacip hükmündedir. Bunlardan birincisi; Teşrik Tekbirleri getirmektir. Kadın erkek herkes Arefe günü sabah namazında başlayıp, dördüncü bayram günü ikindi namazına kadar, Namazların farzları kılınınca; “Allahu Ekber Allahu Ekber, La İlahe İllallahu Vallahu Ekber , Allahu Ekber Velillahil hamd.” şeklinde teşrik tekbiri getirler. Nitekim Hadisi Şerifte Resulullah (S.A.V) şöyle buyurmuştur: “Bayramınızı tekbir getirmek suretiyle süsleyiniz.” (5) İkincisi; Bu günde Bayram Namazı kılmak da vacip olan görevlerimizdendir. Kainatın Efendisi (S.A.V); “Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır"(6) şeklinde emir buyurmuş ve bundan sonra da Bayram namazlarının kılınmasına başlanmıştır. Kurban Bayramı ise hicretin ikinci yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Bugüne ait üçüncü görevimiz ise; kurban kesmektir. Gücü yeten kadın erkek herkesin kesmesi üzerine vacip olmaktadır.

Bayrama ait diğer görevlerimize gelince; kurban kesemeyenlere kurban eti dağıtmak, yetim ve öksüz kalpleri okşamak, dargınlıkları unutmak, hasta ve yaşlıları ziyaret ederek yalnızlıklarını paylaşmak, düşkün ve yaşlıların ihtiyaçlarını karşılamak, bayramlarını kutlamak ve onların gönül yaralarını sarmak bu günlerde daha da bir önem kazanmaktadır. İçinde yaşadığımız bilim ve teknoloji çağının karşımıza çıkardığı şartlar, insanlarımızın hayatlarındaki yolculuğu da büyük ölçüde değiştirmiş, olaylara bakış açılarında çeşitlilik ve farklılıklar meydana getirmiştir. Bayramların bayram havasında kutlanmak yerine tatil yörelerinde bir izin olarak geçirilmesi buna en çarpıcı örnektir. Bunun sonucu olarak da, geleceğimizin de teminatı olan çocuklarımız ve yeni yetişen nesil, bayramların önemi kavramaktan ve ruhunu yakalamaktan uzaklaşmaktadır.

Bu nedenlerle bayramlar; ister dini, ister iktisadi, ister sosyo-kültürel boyutlarıyla değerlendirilsin, hepimiz için farklı anlamlar taşımasının yanında, netice olarak olumlu sonuçlar ifade etmektedir. İnsan ilişkilerine çeşitli renklilik ve değer katan bayramlarımız; içinde bulunduğumuz sosyal, kültürel ve tarihi yapıya katkı sağlamak açısından büyük bir önem taşımakta ve toplumumuz için bir ibadet olmanın yanısıra aynı zamanda bir moral kaynağı da olmaktadır.

Bayramla ilgili üzerinde durulması gereken en önemli konu, bugünkü koşullarda kutlanan bayramların, eski bayramlardaki kadar sevinç ve coşkuya dönüştürülememesi hususudur. Çünkü; yeryüzü ve özellikle de yakın çevremiz, insanlık adına her türlü ilkellik içinde, insanlık ve insaf dışı muamelelerle sürdürülen savaşların yapıldığı günleri yaşamaktadır. Bu bayramı da vesile bilip biraz daha insafa gelerek, insana hayvan kadar değer vermeyen anlayışların yeryüzünü ne hale getirdiğini görmeliyiz. Çünkü bu vahim durumu, ruhumuzun derinliklerinde hissetmek insani bir zorunluluktur. İslam ve insan olmak bunu zorunlu kılmaktadır. Kurban kesmeyi eleştirmek yerine asıl kınanması gerekenin, bu kanlı katliam tabloları olduğu bilinciyle hareket etmek her vicdan sahibi üzerine bir borçtur.

Bu vesile ile Kurban Bayramının, aramızdaki dargınlık ve kırgınlıkların ortadan kalkmasına, sevgi ve saygı çerçevesinde dayanışmanın ve yardımlaşmanın kuvvetlenmesine vesile olmasını diliyorum.

Bütün bayramları sıhhat, neş'e ve başarı içinde sevdiklerinizle birlikte kutlamanız dileğiyle, her gününüz bayram olsun.

Kurban Bayramınız kutlu olsun…



Kaynak:

1- Ebu Davud, Tirmizi, Nesai

2- Maide Suresi (27)

3- Saffat (107)

4- Taberânî

5- et-Tergîb ve't-Terhîb Trc. 2:332

6- Buhârî, 'Müslim

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Ocak 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Bayramlar, Türk milletinin hayatındaki özel ve önemli günlerdendir. Avrupalı olmaya hazırlandığımız bu günlerde, bir Kurban bayramına daha ulaşmış bulunmaktayız. Bayramlar, soysal dayanışma, karşılıklı sevgi ve hoş görü ile saygının tesis edildiği özel günlerdir… Her yıl tekrarlanmakta olan ve ömrü olanların şahit olduğu bu bayramlarda, kendine has çeşitli programlarla kutlama etkinlikleri düzenlenmektedir. Bayram namazı kılmak, kurban kesmek ve kurban etlerini paylaştırmak, akraba, komşu ve hasta ziyaretleri yapmak bunlardan bazılarıdır.

Sponsorlu Bağlantılar
Memleketlere yapılan heyecanlı yoluculuklar ve bayram ziyaretleri ile şenlenen hâneler, toplu mekanlarda bir araya gelerek yapılan bayramlaşmalar ve bayrama özel yapılan tatlı ve kurban etinden yapılan yemek ikramları, Kurban bayramının en belirgin özelliklerindendir. Konuyla ilgili Hz. Peygamber (S.A.V); "Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir"(1) buyurmuştur.

Yıl boyunca hayatın yoğunluğunda yorulan insanlar, ihmal ettikleri eş, dost ve yakınlarına kavuşmakta, onlarla dertleşmekte, birkaç günlüğüne de olsa duygusal ve manevi bir nefes alma imkanı bulmaktadırlar. Bayramlar bu şekilde hayatın yorucu temposuna bir soluk aldırmaktadır. Topluca bir dinlenme ve eğlenmenin yanısıra, hasta ve yaşlı ziyaretleri ile yıl içinde ahirete yollanan insanların eksiklikleri bayramlarda fark edilmekte ve hayatın faniliği bir kez daha hatırlanmaktadır.

Gelişen teknolojiye rağmen insan bedeni ve zihninde meydana gelen ezici yorgunluk ve teknolojiyi doğru kullanamamanın getirmiş olduğu duygu kaybı, ancak; bayramlar gibi özel zamanlarda yumuşayarak coşkuya dönüşmekte böylelikle duygusal ve ruhi derinlik yakalanabilmektedir. Kurban kesmek geçmiş ümmetlerde de vardır. Cenab-ı Hak Hz. Adem (A.S)’ın çocuklarını anlatırken, onların kurbanlarını Allah’a takdim ettiklerini, birinin kabul edildiğini, öbürünün ise kabul edilmediğini ; “Bir de onlara Adem'in iki oğlunun başından geçen olayı hakkıyla oku! Hani ikisi, birer kurban sunmuşlardı da birininki kabul edildi, diğerininki edilmedi. Bu: "Ben seni kesinlikle öldüreceğim!" dedi. Diğeri: "Allah, ancak kendisinden korkanlarınkini kabul buyurur.” (2) şeklinde Kuran-ı Kerimde bildirilmektedir.

Yüce Kitabımızda Hz. İbrahim (A.S)’ın oğlu İsmail (A.S)’ı kurban etmek isterken, Allah tarafından bir kurban gönderildiğini ve onun kesildiğini; “Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik..(3) ayeti kerimesiyle anlatılmaktadır. Hadisi Şerifte de; "Akrâba ziyâreti hâriç, kurban bayramında, kurban kesmekten daha iyi amel yapılamaz." (4) denilerek, kurban kesmek teşvik edilmektedir.

Kurban Bayramında üç tane görev vardır ki bunları yapmak her kimse üzerine dînen vacip hükmündedir. Bunlardan birincisi; Teşrik Tekbirleri getirmektir. Kadın erkek herkes Arefe günü sabah namazında başlayıp, dördüncü bayram günü ikindi namazına kadar, Namazların farzları kılınınca; “Allahu Ekber Allahu Ekber, La İlahe İllallahu Vallahu Ekber , Allahu Ekber Velillahil hamd.” şeklinde teşrik tekbiri getirler. Nitekim Hadisi Şerifte Resulullah (S.A.V) şöyle buyurmuştur: “Bayramınızı tekbir getirmek suretiyle süsleyiniz.” (5) İkincisi; Bu günde Bayram Namazı kılmak da vacip olan görevlerimizdendir. Kainatın Efendisi (S.A.V); “Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır"Msn Demon şeklinde emir buyurmuş ve bundan sonra da Bayram namazlarının kılınmasına başlanmıştır. Kurban Bayramı ise hicretin ikinci yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Bugüne ait üçüncü görevimiz ise; kurban kesmektir. Gücü yeten kadın erkek herkesin kesmesi üzerine vacip olmaktadır.

Bayrama ait diğer görevlerimize gelince; kurban kesemeyenlere kurban eti dağıtmak, yetim ve öksüz kalpleri okşamak, dargınlıkları unutmak, hasta ve yaşlıları ziyaret ederek yalnızlıklarını paylaşmak, düşkün ve yaşlıların ihtiyaçlarını karşılamak, bayramlarını kutlamak ve onların gönül yaralarını sarmak bu günlerde daha da bir önem kazanmaktadır. İçinde yaşadığımız bilim ve teknoloji çağının karşımıza çıkardığı şartlar, insanlarımızın hayatlarındaki yolculuğu da büyük ölçüde değiştirmiş, olaylara bakış açılarında çeşitlilik ve farklılıklar meydana getirmiştir. Bayramların bayram havasında kutlanmak yerine tatil yörelerinde bir izin olarak geçirilmesi buna en çarpıcı örnektir. Bunun sonucu olarak da, geleceğimizin de teminatı olan çocuklarımız ve yeni yetişen nesil, bayramların önemi kavramaktan ve ruhunu yakalamaktan uzaklaşmaktadır.

Bu nedenlerle bayramlar; ister dini, ister iktisadi, ister sosyo-kültürel boyutlarıyla değerlendirilsin, hepimiz için farklı anlamlar taşımasının yanında, netice olarak olumlu sonuçlar ifade etmektedir. İnsan ilişkilerine çeşitli renklilik ve değer katan bayramlarımız; içinde bulunduğumuz sosyal, kültürel ve tarihi yapıya katkı sağlamak açısından büyük bir önem taşımakta ve toplumumuz için bir ibadet olmanın yanısıra aynı zamanda bir moral kaynağı da olmaktadır.

Bayramla ilgili üzerinde durulması gereken en önemli konu, bugünkü koşullarda kutlanan bayramların, eski bayramlardaki kadar sevinç ve coşkuya dönüştürülememesi hususudur. Çünkü; yeryüzü ve özellikle de yakın çevremiz, insanlık adına her türlü ilkellik içinde, insanlık ve insaf dışı muamelelerle sürdürülen savaşların yapıldığı günleri yaşamaktadır. Bu bayramı da vesile bilip biraz daha insafa gelerek, insana hayvan kadar değer vermeyen anlayışların yeryüzünü ne hale getirdiğini görmeliyiz. Çünkü bu vahim durumu, ruhumuzun derinliklerinde hissetmek insani bir zorunluluktur. İslam ve insan olmak bunu zorunlu kılmaktadır. Kurban kesmeyi eleştirmek yerine asıl kınanması gerekenin, bu kanlı katliam tabloları olduğu bilinciyle hareket etmek her vicdan sahibi üzerine bir borçtur.

Bu vesile ile Kurban Bayramının, aramızdaki dargınlık ve kırgınlıkların ortadan kalkmasına, sevgi ve saygı çerçevesinde dayanışmanın ve yardımlaşmanın kuvvetlenmesine vesile olmasını diliyorum.

Bütün bayramları sıhhat, neş'e ve başarı içinde sevdiklerinizle birlikte kutlamanız dileğiyle, her gününüz bayram olsun.

Kurban Bayramınız kutlu olsun…



Kaynak:

1- Ebu Davud, Tirmizi, Nesai

2- Maide Suresi (27)

3- Saffat (107)

4- Taberânî

5- et-Tergîb ve't-Terhîb Trc. 2:332

6- Buhârî, 'Müslim

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Ocak 2010       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bayramlar, Türk milletinin hayatındaki özel ve önemli günlerdendir. Avrupalı olmaya hazırlandığımız bu günlerde, bir Kurban bayramına daha ulaşmış bulunmaktayız. Bayramlar, soysal dayanışma, karşılıklı sevgi ve hoş görü ile saygının tesis edildiği özel günlerdir… Her yıl tekrarlanmakta olan ve ömrü olanların şahit olduğu bu bayramlarda, kendine has çeşitli programlarla kutlama etkinlikleri düzenlenmektedir. Bayram namazı kılmak, kurban kesmek ve kurban etlerini paylaştırmak, akraba, komşu ve hasta ziyaretleri yapmak bunlardan bazılarıdır.

Memleketlere yapılan heyecanlı yoluculuklar ve bayram ziyaretleri ile şenlenen hâneler, toplu mekanlarda bir araya gelerek yapılan bayramlaşmalar ve bayrama özel yapılan tatlı ve kurban etinden yapılan yemek ikramları, Kurban bayramının en belirgin özelliklerindendir. Konuyla ilgili Hz. Peygamber (S.A.V); "Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir"(1) buyurmuştur.

Yıl boyunca hayatın yoğunluğunda yorulan insanlar, ihmal ettikleri eş, dost ve yakınlarına kavuşmakta, onlarla dertleşmekte, birkaç günlüğüne de olsa duygusal ve manevi bir nefes alma imkanı bulmaktadırlar. Bayramlar bu şekilde hayatın yorucu temposuna bir soluk aldırmaktadır. Topluca bir dinlenme ve eğlenmenin yanısıra, hasta ve yaşlı ziyaretleri ile yıl içinde ahirete yollanan insanların eksiklikleri bayramlarda fark edilmekte ve hayatın faniliği bir kez daha hatırlanmaktadır.

Gelişen teknolojiye rağmen insan bedeni ve zihninde meydana gelen ezici yorgunluk ve teknolojiyi doğru kullanamamanın getirmiş olduğu duygu kaybı, ancak; bayramlar gibi özel zamanlarda yumuşayarak coşkuya dönüşmekte böylelikle duygusal ve ruhi derinlik yakalanabilmektedir. Kurban kesmek geçmiş ümmetlerde de vardır. Cenab-ı Hak Hz. Adem (A.S)’ın çocuklarını anlatırken, onların kurbanlarını Allah’a takdim ettiklerini, birinin kabul edildiğini, öbürünün ise kabul edilmediğini ; “Bir de onlara Adem'in iki oğlunun başından geçen olayı hakkıyla oku! Hani ikisi, birer kurban sunmuşlardı da birininki kabul edildi, diğerininki edilmedi. Bu: "Ben seni kesinlikle öldüreceğim!" dedi. Diğeri: "Allah, ancak kendisinden korkanlarınkini kabul buyurur.” (2) şeklinde Kuran-ı Kerimde bildirilmektedir.

Yüce Kitabımızda Hz. İbrahim (A.S)’ın oğlu İsmail (A.S)’ı kurban etmek isterken, Allah tarafından bir kurban gönderildiğini ve onun kesildiğini; “Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik..(3) ayeti kerimesiyle anlatılmaktadır. Hadisi Şerifte de; "Akrâba ziyâreti hâriç, kurban bayramında, kurban kesmekten daha iyi amel yapılamaz." (4) denilerek, kurban kesmek teşvik edilmektedir.

Kurban Bayramında üç tane görev vardır ki bunları yapmak her kimse üzerine dînen vacip hükmündedir. Bunlardan birincisi; Teşrik Tekbirleri getirmektir. Kadın erkek herkes Arefe günü sabah namazında başlayıp, dördüncü bayram günü ikindi namazına kadar, Namazların farzları kılınınca; “Allahu Ekber Allahu Ekber, La İlahe İllallahu Vallahu Ekber , Allahu Ekber Velillahil hamd.” şeklinde teşrik tekbiri getirler. Nitekim Hadisi Şerifte Resulullah (S.A.V) şöyle buyurmuştur: “Bayramınızı tekbir getirmek suretiyle süsleyiniz.” (5) İkincisi; Bu günde Bayram Namazı kılmak da vacip olan görevlerimizdendir. Kainatın Efendisi (S.A.V); “Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır" şeklinde emir buyurmuş ve bundan sonra da Bayram namazlarının kılınmasına başlanmıştır. Kurban Bayramı ise hicretin ikinci yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Bugüne ait üçüncü görevimiz ise; kurban kesmektir. Gücü yeten kadın erkek herkesin kesmesi üzerine vacip olmaktadır.

Bayrama ait diğer görevlerimize gelince; kurban kesemeyenlere kurban eti dağıtmak, yetim ve öksüz kalpleri okşamak, dargınlıkları unutmak, hasta ve yaşlıları ziyaret ederek yalnızlıklarını paylaşmak, düşkün ve yaşlıların ihtiyaçlarını karşılamak, bayramlarını kutlamak ve onların gönül yaralarını sarmak bu günlerde daha da bir önem kazanmaktadır. İçinde yaşadığımız bilim ve teknoloji çağının karşımıza çıkardığı şartlar, insanlarımızın hayatlarındaki yolculuğu da büyük ölçüde değiştirmiş, olaylara bakış açılarında çeşitlilik ve farklılıklar meydana getirmiştir. Bayramların bayram havasında kutlanmak yerine tatil yörelerinde bir izin olarak geçirilmesi buna en çarpıcı örnektir. Bunun sonucu olarak da, geleceğimizin de teminatı olan çocuklarımız ve yeni yetişen nesil, bayramların önemi kavramaktan ve ruhunu yakalamaktan uzaklaşmaktadır.

Bu nedenlerle bayramlar; ister dini, ister iktisadi, ister sosyo-kültürel boyutlarıyla değerlendirilsin, hepimiz için farklı anlamlar taşımasının yanında, netice olarak olumlu sonuçlar ifade etmektedir. İnsan ilişkilerine çeşitli renklilik ve değer katan bayramlarımız; içinde bulunduğumuz sosyal, kültürel ve tarihi yapıya katkı sağlamak açısından büyük bir önem taşımakta ve toplumumuz için bir ibadet olmanın yanısıra aynı zamanda bir moral kaynağı da olmaktadır.

Bayramla ilgili üzerinde durulması gereken en önemli konu, bugünkü koşullarda kutlanan bayramların, eski bayramlardaki kadar sevinç ve coşkuya dönüştürülememesi hususudur. Çünkü; yeryüzü ve özellikle de yakın çevremiz, insanlık adına her türlü ilkellik içinde, insanlık ve insaf dışı muamelelerle sürdürülen savaşların yapıldığı günleri yaşamaktadır. Bu bayramı da vesile bilip biraz daha insafa gelerek, insana hayvan kadar değer vermeyen anlayışların yeryüzünü ne hale getirdiğini görmeliyiz. Çünkü bu vahim durumu, ruhumuzun derinliklerinde hissetmek insani bir zorunluluktur. İslam ve insan olmak bunu zorunlu kılmaktadır. Kurban kesmeyi eleştirmek yerine asıl kınanması gerekenin, bu kanlı katliam tabloları olduğu bilinciyle hareket etmek her vicdan sahibi üzerine bir borçtur.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Mart 2010       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BAYRAMLARIMIZIN HAYATIMIZDAKİ YERİ VE ÖNEMİ
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Nisan 2010       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

BAYRAMLARIMIZIN HAYATIMIZDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

bayramlar cok önemlidir
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ekim 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sosyal dersi için lütfen hemen bayramların kültürel ve dini olarak yeri önemi
kaydomam - avatarı
kaydomam
Ziyaretçi
25 Ekim 2011       Mesaj #7
kaydomam - avatarı
Ziyaretçi
dini bayramlarımızın sosyal kültürel önemi ile bilgi acilllllll
mavikurt - avatarı
mavikurt
Ziyaretçi
5 Kasım 2011       Mesaj #8
mavikurt - avatarı
Ziyaretçi
Kurban Bayramını, her yıl hac ibadetini yerine getiren yüz binlerce mü'min kardeşimizle birlikte, vecd ve huzur içinde idrak ederiz. Ve bu mübarek bayramın, bütün İslâm dünyası için fetihlere, hayırlara ve maddi-manevi gelişmelere vesile olmasını niyaz ederiz.

Cenab-ı Hakka kul olmanın ebedi hazzını namazlarımızla, tekbir ve tehlillerimizle ve kurbanlarımızla bütün kâinata ilan eder; tükenmez bir şükran ve minnet duygusu içinde Cenab-ı Hakka sonsuz şükürlerimizi arz eder ve mukaddes dinine bağlılığımızı yenileriz.

Kurban Bayramı Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail'i kurban etmek istemesi ve Hz. İsmail'in buna razı olması, sonunda Allah'a karşı gösterilen büyük sadakatin karşılığı olarak hayvan kurban edilmesinin hâtırasını taşımakta ve mü'minler bu günlerde kurban kesmek suretiyle bu iki peygamberin Allah'a karşı verdikleri başarılı imtihanın sevincini yaşamaktadırlar.

Özellikle hacca gidenlerin ifa ettikleri hac ibadeti sırasında bu hatıraları diğerleriyle de takviye ederek Kurban Bayramının sevincini daha büyük bir heyecanla tadarlar.

Dini bayramlarımızda, Allah'a kulluğun ve yaratılışın bir borcu olan namazların ayrı bir yeri vardır. O günde her gün kıldığımız sabah namazından sonra bayram namazını kılarız. Cemaatle kılınan bu namaza, dini hayattaki yaşantısını büyük ölçüde kaybetmiş kimseler dahi gelmemezlik edemezler. Çünkü bayram namazları toplumun manevi hayatında yer etmiş ve gelenek haline gelmiş güzel birer âdet olmuştur.

Namazda rütbesi, mevkii, serveti ne olursa olsun, herkes kudret ve rahmet sahibi olan Allah'a karşı, Onun huzurunda saf bağlayıp, Ona kul olmanın manasını idrak ile kulluk vazifesini yerine getirir. O kudretin büyüklüğünü tekbirlerle haykırır. Rahmetin ihtişamını, üzerinde tecelli eden sayısız nimetlerde görüp ruhunda coşup taşan şükran hissini Elhamdülillah'larla ilan eder. El açıp Rabbine yalvarır. Bayramın "mehabetti" sabahında, maziden gelip istikbale ve ebede giden zaman çizgisi içinde kendi yerini düşünür ve o şendin böyle saadet dolu kesitlerinde duyduğu hazzı ebedileştirmek için Rabbine verdiği kulluk akdini yeniler.

Diğer taraftan bayram namazları, Yaratıcının dergâhında saf saf dizilen mü'minlerin kardeş olduklarını ilan eden en manalı tablolardır.

Evet, kardeş ne kadar günahkâr, ne kadar hatalı olsa da yine kardeştir. Zaten o kardeşlik ruhudur ki, dünyayı on dört asırdır aydınlatan îslâm ruhunu Kıyamete kadar nesilden nesile devam ettirecek.

Namazdan sonra herkes sevinç içinde birbiriyle bayramlaşır ve arkasında, bayramın ikinci vazifesini yerine getirmek için kurbanlarını kesmek üzere dağılır.

Kurbanlar Allah rızası için kesilir. Namazla başlayan Allah'a yakınlaşma, kurbanla daha ileri merhalelere erişir. Mü'min, kestiği kurbanın kanıyla birlikte günahlarının da akıp gittiğini, iç dünyasında beliren tadına doyulmaz sevinçle hisseder. Allah uğrunda fedakarlık yapmanın en güzel örneğini, kurbanıyla gösterir. Kurban onun Allah'a teslimiyetinin bir işaretidir. Ayrıca kurban onu ve ailesiyle çocuklarını her türlü bela ve musibetlerden, sıkıntılardan kurtarmaya vesile olur.

Kurbanların kesilmesinden sonra sıra kurban etlerinin taksimine gelir. Öteden beri yapılan taksimatla, etin üçte biri fakirlere, üçte biri komşulara, kalan kısmı da evde çoluk çocuğa ayrılır.

Böylece mü'minler bir taraftan Allah'a karşı kulluk vazifelerini yerine getirirken, diğer taraftan da insanlara karşı mes'uliyetlerini ifa etmiş olurlar. Böylece insanlar arasında sevgi ve kardeşlik hisleri gelişir. Kin ve düşmanlık gibi fertleri birbirinden soğutucu duygular kendiliğinden eriyip gider.

Bu suretle kurban ibadeti, fakirlerin gıda ihtiyacını temin ederken, zengin fakir kaynaşması gibi sosyal dayanışmayı da sağlar.

Bütün İslâm âleminde aynı anda milyonlarca Müslümanın kurban kesmesi ne kadar muhteşem bir manzaradır.

Demek ki, bunca insan Rabbinin tek bir emriyle harekete geçip, Onun kendilerinden istediklerini yerine getirmeye hazırdır. Bu hayal ve düşüncenin insana kazandırdığı manevi kuvvetin derecesini düşünmek kolay değildir.

İşte bütün mü'minler İlahi rızaya erebilmek için, güçlerinin ve imkanlarının müsaade ettiği nisbette birer kurban satın alarak Allah için keserler.

Diğer taraftan o mü'minler, kurban kesilmesini akıllarına sığdıramayan kimselerin itirazlarına karşı da hikmet dairesinde düşünerek derler ki:

"Dünyada her gün yüz binlerce hayvan insanların günlük et ihtiyacını karşılamak için kesiliyor. O zaman hayvan sayısında korkunç bir azalma olmuyorsa, Kurban Bayramında neden olsun? Kurban Bayramında kesilen kurbanların sayısı, diğer zamanlarda— aynı dönem içinde—kesilenlerin sayısından hiç de fazla değildir. Çünkü bayrama yakın günlerde kasaplar normal kesimlerini çok azaltırlar."

Kurban Bayramında kurban eti dağıtımının yanı sıra, sadaka ve hediyelerin de büyük yeri vardır. Nitekim Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bayram namazı sonralarında cemaati sadaka vermeye teşvik etmişlerdir. Bilhassa kadınlara bu hususta ısrarlı teşviklerde bulunmuşlar ve bayramda en çok sevdikleri zinetlerinden verecekleri sadakaların, günahlarının affına vesile olacağına işaret etmişlerdir. (1)

Bayram günlerinde yiyip içmek ve ikramda bulunmak dinimizin mü'minlere tavsiye ettiği güzel vazifeler arasındadır. Hatta bayram günlerinde oruç tutmak bile haram kılınmıştır.

Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bir hadis-i şeriflerinde Kurban Bayramı hakkında "Teşrik günleri yemek içmek günleridir" (2) buyurmuşlardır.

Bu bakımdan namaz sonralarında getirilen teşrik tekbirleri sebebiyle "teşrik günleri" olarak adlandırılan bayram günlerinde yemek, içmek, neşelenmek, sevincini açıkça göstermek ve etrafındakilere, bilhassa çocuklara maddi-manevi ikramlarda bulunmak sünnettir.

Bayramlar neşe ve sevinç günleri olduğu için, içinde günah bulunmayan meşru oyun ve eğlencelere de izin verilmiştir. (3) Çünkü bunlar coşkunluğun ve ruh sevincinin işaretidir. Bu heyecan ve hazzm açığa vurulmasıdır.

Ancak bu sevinç gösterilerinin ve oyunların gaflet haline gelecek kadar taşkınlaşmaması lazımdır. Bayramlarda Allah'ın zikrine ve şükrüne ağırlık verilmesi bundandır.

Böylece bayram sevinci insanda ve hayatında tecelli eden nimetlere duyulan bir şükre dönüşür ve bu suretle nimetler devam edip ziyadeleşir. Çünkü "şükür nimeti ziyadeleştirir, gafleti kaçırır." (4) Halbuki gaflet dairesinde yaşanan sevinçler, geçicidir. O coşkunluk anı geçtikten sonra geride, o lezzeti kaybetmenin eleminden başka bir şey kalmaz. Bu itibarla, o lezzeti ve nimetleri ikram eden Allah'a şükredilmelidir ki, nimetlerin tükenmeyen kaynağına erişilsin ve böylece mü'min İlahi rahmetin daimi iltifatlarına mazhar olsun.

Bayram günlerinde uyulmasında büyük faydalar bulunan âdâblardan birkaçı:

Bayram sabahında erken kalkmak, gusletmek, misvak veya fırça ile dişleri temizlemek, güzel kokular sürünmek, temiz ve güzel giyinmek, olabildiğince sevinçli olmak, mü'minlere güleryüz göstermek, sadaka ve hediyeler vermek, bayram gecesini ihya etmek, evden namaz için çıkarken hiçbir şey yememek ve iftarı, kesilecek kurbanın etiyle yapmak, sokakta açıktan tekbir almak, eve dönerken camiye giderken kullandığı yoldan başka bir yolu tercih etmek, mü'minlerle bayramlaşmak ve musafaha etmek, aile fertlerini ve bilhassa çocukları hediyelerle sevindirmek, bayramın en güzel âdâbları arasındadır. Bayramın dördüncü günü ikindisine kadar bütün farz namazların sonunda teşrik tekbirleri almak da vacibdir.

(1) - Müslim. Salatü'l-İydeyn:9.
(2) - A.g.e., Sıyam:144.
(3) - A.g.e., Salatü'l-İydeyn: 4.
(4) - İbrahim Suresi, 7; Lem'alar, s. 260.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Aralık 2012       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bayramlar akrabaları birbirine yaklaştıran,dargınlıkları ortadan kaldıran,kardeşlik duygularını kuvvetlendiren önemli günlerdir.
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
31 Aralık 2012       Mesaj #10
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Milli ve dini bayramlar;


Toplumların fertlerinin birbirlerine sevgi ve saygı ile yaklaşma,
yardımlaşma,
birbirlerinin gönlünü alma günleridir.
Bayram;
sevinç ve neşe günü demektir.
İnsanlara yeni bir heyecan ve çalışma zevki kazandırır.
Saygı ve sevgi temelinde insanları birleştiren önemli günlerdir.
Toplumun birlik ve beraberliğini sağlar.
Dargınlar kucaklaşır.
Düşmanlık ve husumet duyguları sevgiye dönüşür.

Eski Bayramlar

Eskiden bayram hazırlıkları günler öncesinden başlardı.
Evlerde bayram temizlikleri yapılır,
halılardan perdelere kadar yıkanır,
mis gibi koksun diye bütün ev havalandırılırdı…
İkram edilecek tatlılar, hazır alınmazdı.
Börekler ile yaprak sarmaları yapılırdı.
Kayısı ve erik hoşafları evde hazırlanırdı.
Geniş aile sofraları kurulurdu…
Kaybedilen yakınlar da unutulmazdı.
Arife günü mezarları ziyaret edilerek dualar okunur, mezarların etrafı temizlenip çiçekleri sulanırdı…
Küskünlüklere son verilir, dargınlar barıştırılırdı.
Pencerelerden çocuk sesleri duyulurdu.
Bütün mahalleli birbiriyle bayramlaşırdı…

Çocuklar bayramı iple çekerdi

Çocuklar bayram sabahı erkenden sevinçle, coşkuyla kalkar bayram için alınan yeni elbiselerini ve ayakkabılarını sevinçle giyerdi.
Belki de bu yüzden, bayramlıklar daha bir kıymetlenirdi.
Erkek çocuklar babalarıyla, dedeleriyle bayram namazına giderdi.
Bayram namazları sonrası tüm aile büyükten küçüğe sırayla bayramlaşır, hediyeler, harçlıklar verilir, ardından özenle hazırlanmış kahvaltı sofrasına oturulurdu. Kahvaltıdan sonra hemen sokağa çıkılırdı.
Kapı kapı bütün komşular, akrabalar, nineler, dedeler ziyaret edilir, elleri öpülür, gönülleri hoş edilirdi.
Büyükler de çocuklara harçlık, şeker, mendil verirdi.
Hatta bol harçlık veren komşu, diğer çocuklara haber verilir, o komşunun bayram boyunca kapısından çocuklar eksik olmazdı.
Çocukların ceplerinin dolduğunu bilen seyyar satıcılar bile sırım gibi giyinir, sokakta horoz şekeri, macun, pamuk helva satardı.

Tatil değil ziyaret

Ne var ki bayramların bu yönü çoktan değişti.
Artık büyükler ziyaret edilmiyor bayramlarda.
Sokaklarda el öpen, harçlık toplayan çocuklarda kalmadı.
Haliyle büyüklerin bayramları daha bir “buruk” geçiyor.
Komşu ziyareti de yapılmaz oldu.
Şimdi tatil yöreleri tercih ediliyor.
Oysa bayramlar denizle buluşma günleri değildir.
Sevinçle kucaklaşma günleridir.
Büyüklerin ziyaret edildiği,
Hısım ve akrabanın buluştuğu,
Küskünlerin barıştığı ve barıştırıldığı günlerdir.
Çok şeyi yitirdik.
Buruk ve hüzünlüyüz.

Benzer Konular

24 Ekim 2010 / Akin00 Soru-Cevap
24 Mart 2013 / Misafir Soru-Cevap
11 Kasım 2009 / Misafir Soru-Cevap
12 Mayıs 2009 / nofearbrave Cevaplanmış