Arama

Matematiğe yön veren Türk bilimadamları kimlerdir? - Sayfa 3

En İyi Cevap Var Güncelleme: 9 Nisan 2013 Gösterim: 103.766 Cevap: 44
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Şubat 2010       Mesaj #21
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
matematik bilim adamı demek matematiğe yön verenmi demek
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Mart 2010       Mesaj #22
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
nerde bu matamatikçilerin hayatı
Sponsorlu Bağlantılar
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
7 Mart 2010       Mesaj #23
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
BURCUAY adlı kullanıcıdan alıntı

Matematikçi Bilim Adamları


1-Anaksagoras


Yunan Felsefecisi. MÖ 462 de yurdu olan Anadolu'dan Atina'ya göçtü. Anaksagoras tam anlamıyla bir akılcıydı. Ona göre yeryüzünü oluşturan süreç neysediğer gök cisimlerini oluşturanda oydu. Bu nedenle yeryüzü ile gökteki diğer cisimler aynı maddeden yapılmıştı. Yıldızlar gezegenler alev alev yanan kayalardan oluşuyordu. Güneşte yaklaşık Polonez(Mora Yarımadası) büyüklüğünde(21.000 km kare) akkor halinde bir kayaydı. Anaksagoras Atina'da 30 yıldan fazla hocalık yaptı. Ancak sonunda akılcılığını anlamayan ya da çekemeyen bağnaz resmi ideolojinin kurbanı oldu. Dinsizlikle suçlanarak tutuklandı ve mahkemeye verildi. Kendisi resmi ideolojiyle
mahkemelik olan bilim olan bilim adamlarından belkide ilkiydi. Arkadaşı ünlü devlet adamı Perikles'in üstün çabaları ve tanıklığı ile beraat etti ama Atina'da kalmadı. Hellespont'a çekildi ve
orada öldü.

2-Janos Bolyai (1802-1860)

Macar matematikçisi. Gauss'un yakın arkadaşı olan bir matematikçinin oğludur. Babası Farkas Öklid'in paralellik aksiyomunu kanıtlaya bilmek için çok uğraşmış ancak başarısız olmuştur. Oğlunuda bir mektupla bu aksiyomla uğraşmaması için uyarmıştı ancak Janos babasına kulak asmamış ve 1823 yılında başarıya ulaşmıştır. Ve bu buluşunu babasının yazdığı bir kitapta 24 sayfalık bir ek olarak yayınlamıştır. Baba Bolyai kitabın bir kopyasını 1832 yılında arkadaşı Carl Friedrich Gauss'a sunar.Gauss'tan gelen yanıt ilginçtir : "Bu yapıtı övme gücünü kendimde
bulamıyorum (...).Onu övmek kendimi övmek gibi olacak. Çünkü yapıttaki her şey oğlunuzun izlediği yoloğlunuzun ulaştığı sonuçlar geçen 30 - 35 yıl boyunca zaman zaman zihnimi kurcalayan düşüncelerle hemen hemen çakışıyor." . Gauss bütün bunları daha önce bulmuştur; ama konu o kadar köktenci bir biçimde geometriyi sarsmaktadır ki bu buluşunu yayınlayacak cesareti
kendinde bulamamıştır. Bu mektubu alan Bolyai her şeyin Gauss tarafından zaten bilindiğini öğrenince tüm hevesini yitirir ve konuyla bir daha uğraşmaz. Bolyai buluşunun kendisinden 3 yıl önce Lobaçevski tarafından da yayınlandığını öğrenseydi daha da büyük düş kırıklığına uğrardı !


3-Diyofantus

Yunan matematikçisi. Yaşamı hakkında fazla bir şey bilinmiyor. Yunan matematiğine cebiri sokan kişi sayılır.Diyofantus matematik problemlerinin çözümünde bugün cebirsel yöntem diye nitelendirebileceğimiz bir yöntem (ve buna bağlı olarak bir simgeler dizisi) geliştirdi. Diyofantus'un
yapıtları ortaçağ süresince Araplarca muhafaza edildi ve daha sonra 16.yüzyılda Latinceye çevrildi Diyofanrus'un en iyi bilinen çalışmaları çözümleri tamsayı olması istenen cebirsel denklemler üzerinedir. Bu gün bile bu tür denklemlere 'Diyofantus Denklemleri' adı verilmektedir.


4-Albrecht Dürer (1471-1528)

Alman Ressamı matematikçisi. Dürer gravür ve tahta baskı tekniğinin gelmiş geçmiş en büyük ustalarından biridir . Dürerin sanatla ilişkisi kendisini bilime itti.1525' te pergel - cetvel kullanarak çizim yöntemleri üzerine bir kitap yazdı. Kitap Perstektif sorunları ile ilgili ressamların kullanımı için hazırlanmıştı.Dürer aynı zamanda insan vücudunun oranları üzerinde de eserler verdi.

5-Leonhard Euler (1707 - 1783)

İsviçreli matematikçi .Basel Üniversitesinden 16 yaşından mezun olduktan sonra Rus Çariçesi 1.Katerina'nın St. Petesburg'da kurduğu akademide çalışmaya başladı (1727). Burada güneşi gözleyerek zamanın hassas bir biçimde saptanması üzerine çalışmalar yaptı.Bu çalışmalar sırasında güneşe çok uzun süreler bakması yüzünden sağ gözünü kaybetti.(1735).Euler 1741'de Berline gitti ve 1766 yılına kadar Bilimler Akademisinde kaldı.1766'da tekrar St. Petesburg'a dönen Euler yaşamının sonuna kadar burada kaldı. 1766 da öteki gözünü de kaybetti .Euler matematik tarihinin
en üretken kişilerinden biridir. Matematiğin hemen hemen her dalında araştırma ve yayın yaptı. Yaşamı boyunca 800'den fazla makale yayınladı. Matematik biliminde uçsuz bucaksız katkılarının yanı sıra Euler aynı zamanda bugünde kullandığımız matematiksel simgelerin de babasıdır:bunların arasında p (dairenin çevresinin çapına oranı) e (doğal logarinmanın tabanı) i (birim sanal sayı Ö-1 ) ve f(.) (fonksiyon) sayılabilir .


6-Pierre De Fermat (1601 - 1665)

Fransız matematikçisi. Hukuk okudu ve 1631 'de Orleans Üniversitesi'ni bitirdi. Daha sonra Toulouse kent meclisinde üyelik yaptı..1638 yılında ağır ceza mahkemesine atandı.Fermat amatör bir matematikçiydi. Ancak genede 17.yüzyılın ilk yarısının en önde gelen iki matematikçisinden biridir (öteki matematikçi René Descartes'tir). Fermat "Diyofantus Denklemleri" üzerine çalışarak modern sayılar kuramının temellerini attı. Onun geliştirdiği sayılar kuramı daha da ileriye gitmek
için bir yüzyıl sonra Euler'i beklemek zorunda kalacaktır.Descartes'tan bağımsız olarak analitik geometriyi kurdu. Eğrilerin teğetlerinimaksimumlarını minimumlarını bulmak için yöntemler geliştirdi;böylece diferensiyel hesabının temellerini attı.Blaise Pascal'la yazışarak olasılık kuramını kurdu. Fermat buluşlarını yayınlamayı savsaklayan düzenli not tutmayan kitapların kenarlarına acele notlar alan buluşlarını arkadaşlarına alelade mektuplarla bildiren savruk biriydi. Bu yüzden
analitik geometrinin kurucusu olarak Descartes'i diferensiyel hesabının başlatıcısı olarak da Newton'u biliyoruz bugün. O bir amatördü. Günümüzde de 'amatörlerin prensi' olarak bilini


7-Johann Karl Friendrich Gauss (1777 - 1855)

Alman matematikçisi Gauss gerçek bir dâhiydi.1795'te Braunschweig Dükü Ferdinand'ın desteğiyle ***tingen Üniversitesi'ne girdi.1799'da 'cebirin temel teoremi' olarak bilinen ve 'n inci dereceden bir cebirsel denklemin n tane kökü vardır' şeklinde ifade edebilen teoremi kanıtlayarak doktora derecesini aldı.Gauss matematiğin hemen her dalında ürün verdi.1801' de aritmetiğin temel teoremini kanıtladı : Her doğal sayı asl sayıların çarpımı olarak bir ve yalnız bir şekilde gösterile
bilir.GaussFermat'nın başlattığı sayılar kuramında önemli çalışmalar yaptı. Gauss aynı zamanda Öklid'in aksiyomlarını değiştirerek bir Öklid dışı geometri geliştirdi. Ancak bu buluşunu yayınlamaya cesaret edemedi. Bu nedenle bu konuda yayın yapamn Lobaçevski ve BolyaiÖklid dışı geometrilerin kurucusu olarak bilinirler. Gauss yerin magnetik alanı üzerine de çalışmalar yaptı.
Bu çalışmalar için üniversitede bir gözlemevi kurdu ve yerin magnetik kutuplarının yerlerini saptadı. 1832'de magnetik olayların sa ölçülmesini olanaklı kılan bir birimler sistemi geliştirdi. Bu nedenle mağnetik akı birimine 'gauss' adı verildi. 1833'te telgraf cihazı yaptı. Gauss üniversitede dah
öğrenciyken pergel - cetvel kullanarak bir düzgün on yedigenin nasıl çizileceğini bulmuştu. Ayrıca
daha da ileri giderek pergel - cetvel kullanılarak her çokgenin çizilemeyeceğini yalnızca belirli çokgenlerin çizilebileceğini göstermişti. Bu nedenle bugün doğduğu kent Braunschweig'de Gauus'un 17 köşeli yıldız şeklinde bir kaide üzerinde yükselen bir heykeli bulunmaktadır.

8-David Hilbert (1862-1943)

Alman matematikçisi. Geometriyi tutarlı bir aksiyoma tik yapıya kavuşturan kişidir. 19. Yüzyılın başlarına kadar geometri denince akla Öklid'in kurduğu geometriden başkası gelmiyordu .Ancak
19.yüzyılda Bolyai Lobaçevski ve Riemann Öklid'in paralellik aksiyomunu değiştirerek yeni öklid dışı geometriler kurdular. Bu olgu Öklid geometrisinde nelerin aksiyom nelerin varsayım ve nihayet nelerin bu aksiyom ve varsayımlardan haraket edilerek kanıtlanması gereken teoremler olduğuna
ilişkin kuşkular yarattı. Buna ek olarak matematiksel bir yapının kurulmasında temel taşı olarak kullanılacak aksiyomların minimum sayısının ne olduğu bu aksiyomların iç tutarlılığı (yani bunlardan hareket edilerek çıkarılacak sonuçların birbirleriyle çelişip çelişmeyeceği ) gibi sorular doğdu. İşte Hilbert bu soruların çözümünde büyük katkıları olan bir kişidir. 1899 yılında yayınladığı
'Geometrinin Temelleri' adlı kitapta matematikte aksiyomatik yaklaşımın kurucusudur. Hilbert 1885'te Königsberg Üniversitesi'nde doktorasını tamamladı. 1895'te ***tinggen'de matematik
profesörlüğüne atandı ve 1930 yılında emekli oluncaya kadar bu görevde kaldı.

9-Adrien - Marie Legendre (1752-1833)

Fransız matematikçisi. 1775 ile 1780 arasında Paris 'te Êcole Militaire'de 1795'ten sonra da Êcole Normale'de profesörlük yaptı. Legendre önceleri sferoidlerin (elipsleri eksenlerinden biri etrafında döndürerek oluşturulan hacimler) çekimleri üzerinde çalıştı.Bu çalışmasını 1783'te yayınladı. Bu çalışması ile bugün Legendre Fonksiyonları diye bilinen fonksiyonlarıda bilim dünyasına tanıttı.
Legendre 1794 yılında yayınladığı Geometrinin Öğeleri adlı kitabıyla ün yaptı. Bu kitabında Legendre Öklid'in Öğeler adlı kitabını yeniden düzenledi teoremlerin kanıtlarını basitleştirdi ve böylece daha etkin bir ders kitabı oluşturdu. Legendre'in bu yapıtı o tarihten sonra Avrupa 'da ve Amerika'da Öklid'in Öğeleri'nin yerini aldı ve kendisinden sonra bu konuda yazılan tüm geometri
kitaplarına örnek oldu.

10-Ferdinand Lindemann (1852-1939)

Alman matematikçisi. 1882'de Hermite'in geliştirdiği yöntemleri kullanarak PI nin cebirsel sayı olmayıp aşkın bir sayı olduğunu gösterdi. Bu şekilde antik çağ matematikçilerinden beri üzerinde uğraşıla gelen daireyi kare yapma probleminin olanaksızlığını kanıtlamış oldu.Lindemann aynı zamanda Fermat'nin son teoremiyle de uğraştı. Sonunda 1907'de teoremi kanıtladığını sanarak uzun bir makale yazdı. Fakat ne yazık ki kanıt Lindemann'ın nedense göremediği bariz bir hata ile
başladığı için bütün çalışmada makalede boşa gitti. Lindemann 1883'te Königsberg Üniversitesinde öğretim üyeliğine başladı ve daha sonra 1893'te Münih Üniversitesine geçti;buradan da 1929'da emekliye ayrıldı.

11-Nikolay Ivanoviç Lobaçevski (1793-1856)

Rus matematikçisi. 21 yaşında Kazan Üniversitesinde öğretim üyeliğine 34 yaşında da aynı
üniversitenin rektörlüğüne getirildi. Rektör olarak üniversiteye büyük katkılarda bulundu. Öğretim üyelerini oldukça kötü duruma düşmüş olan akademilik düzeyi iyileştirmek için yeniden örgütledi.
Kütüphaneyi zenginleştirdi laboratuarlar kurdu.1830'da kolera salgınına 1842'de de büyük yangın tehlikesine karşı üniversiteyi korudu. Lobaçevski bütün idari başarılarının yanında matematik dalında da önemli katkılarda bulundu. Bu alandaki en önemli katkısı 2000 yıldır saltanatını koruyan Öklid
geometrisinin dışında da geometriler varolabileceğini göstermesidir. Öklid geometrisi beş aksiyom üzerine kuruludur. Bunlardan ilk dördü 'aksiyom' sözcüğünü hak edecek denli önemli oldukları halde beşincisi biraz zor inanılır niteliktedir. Yani sanki kanıtlanması gerekirmiş gibi gelir. Bu aksiyom kısaca paralellik aksiyomu adı verilen aksiyomdur. Paralellik aksiyomunun bu niteliğinden dolayı 1800'lerin
başına kadar bir çok matematikçi beşinci aksiyomun gerçekte bir aksiyom olmayıp ilk dört aksiyom kullanılarak kanıtlanabilecek bir teorem olduğu sanısına kapılara bu yönde büyük çaba harcadı. Ancak bütün bu çabalar boşa çıktı. Beşinci aksiyom ilk dört aksiyomdan
çıkarılamıyordu. Matematikçiler Öklid'e bir kez daha hayran oldular. Lobaçevski olaya başka türlü yaklaştı: Beşinci aksiyom tutarlı bir geometrinin kurulması için gerekli değildi. Belkide beşinci
aksiyomun değiştirilmesiyle yada yadsınmasıyla Öklid geometrisi olmayan ama oluşturacağı tutarlı bütünlük açısından geometri olan başka geometriler yaratılabilirdi. Lobaçevski paralellik aksiyomunu şöyle değiştirdi: Bir doğruya dışından alınan bir noktadan en az iki paralel çizilebilir. Öklid'in diğer dört aksiyomunu da kullanmıştır. Lobaçevski geometrisinin geçerli olduğu iki boyutlu bir uzay geniş
uçlarından karşı karşıya getirilerek birbirine tutturulmuş diğer uçları da giderek incelen sonsuza dek uzanan bir çift zurnaya benzeyen bir şeklin yüzeyi olarak düşünülebilir. Lobaçevski'nin Bolyai'nin ve Riemann'ın kurdukları Öklid dışı geometrilere uzun süre işe yaramaz birer matematik garibesi olarak
bakıldı. Ta ki Einstein içinde yaşadığımız üç boyutlu uzayın Öklid geometrisine değil Riemann'ın oluşturduğu Öklid dışı geometriye uyduğunu gösterene kadar.

12-Öklid (MÖ 300)

Yunan matematikçisi. Gelmiş geçmiş matematikçiler içinde adı geometriyle en çok özdeşleştirilen kişidir. Öklid geometri dünyasında kapladığı bu seçkin yerini kendisinin büyük bir matematikçi olmasından çok geometrinin başlangıcından kendi zamanına kadar bilineni 'Öğeler' adını verdiği kitaplarında toplamasına borçludur. Öğeler dilden dile çevrilmiş yüzlerce kez kopya edilmiş matbaanın icadından sonra da binlerce kez gözden geçirilmiş ve yeniden basılmıştır. Öklid derlemesinin tutarlı bir bütün olmasını sağlamak için kanıt gerektirmeyen apaçık gerçekler olarak beş aksiyom ortaya koyar ve diğer bütün önermeleri (teoremleri) bu aksiyomlardan çıkarır. Öklid'in beş aksiyomu şunlardır:

1.İki noktadan bir ve yalnız bir doğru geçer.
2.Bir doğru parçası iki yön ede sınırsız bir şekilde uzatılabilir.
3.Merkezi ve üzerinde bir noktası verilen bir çember çizilebilir.
4.Bütün dik açılar eşittir.
5.Bir doğruya dışında alınan bir noktadan bir ve yalnız bir paralel çizilebilir.

Öğeler 13 kitaptan oluşmaktadır. Öklid geometrisi 19. yüzyılın başlarına kadar rakipsiz kaldı.
Hatta 20. yüzyılın ortalarına kadar bile orta öğretimde geometri Öklid'in Öğeler'ine bağlı kalarak okutuldu.

Öklid'in yaşamı konusunda hemen hiçbir şey bilinmiyor. Önceleri bir yunan kenti olan Megara'da doğduğu sanıldıysa da sonradan Megara'lı Öklid'in Öğeler yazarı İskenderiyeli Öklid'den yüzyıl
kadar önce yaşamış bir felsefeci olduğu ortaya çıktı. Öğelerin yazarı Yunanlı olabileceği gibi. zamanının Yunan kolonisi İskenderiye'ye öğrenim görmek sonrada hocalık yapmak için gelmiş bir Mısırlı'da olabilir.

12-PİSAGOR

Yunan filozofu. Doğum yeri olan Sisam Adasından MÖ 529'da Güney İtalya'ya Crotona'ya göç etti. Crotona bu yörenin zengin liman kentlerinden biriydi. Pisagor buruda biraz kişisel çekiciliği kendinde varolduğunu iddia ettiği kehanet gücü biraz da etrafında yarattığı gizemci havasıyla zengin ve soylu delikanlılardan üçyüz kadarını bir çatı altında topladı ve okul kurdu. Pisagor öğrencilerini iki bölüme ayırıyordu : Dinleyiciler ve matematikçiler. Okula dinleyicilik ile başlanıyor başarılı olunursa matematikçiliğe geçiliyordu.

Pisagor öğretisi evrende herşeyin bir sayı ile (özellikle tam sayı) özleştiğini öne sürer. 5 rengin 6 soğuğun 7 sağlığın 8 aşkın nedenidir. Düzgün geometrik şekiller de pisagorculukta önemlidir. Pisagor yeryüzünün düzgün altıyüzlüden (heksahedron) ateşin piramitten havanın düzgün sekizyüzlüden (oktahedron) suyun yirmiyüzlüden (ikosahedron) yaratıldığına inanır.
Pisagor müzik ile de uğraştı. Telin kısalmasıyla çıkardığı sesin inceldiğini keşfetti. İki telden birinin uzunluğu diğerinin iki katıysa kısa telin çıkardığı ses uzun telin çıkardığı sesin bir oktav üstünde olduğunu gördü.
Pisagor sabah yıldızı ile akşam yıldızının aynı yıldız olduğunu ilk anlayan Yunanlıdır. Kendisinden sonra bu yıldız uzun süre Afrodit olarak anıldı. Bu gün bunun Venüs gezegeni olduğunu biliyoruz.
Pisagor Dünya'nın Güneş etrafında döndüğünü ileri sürdüğü zaman oldukça sert tepkiyle karşılaşmıştır. Bilimler hakkındaki görüşlerinin ne kadarının ona ait olduğu bilinmemektedir.
Pisagor öğretisini sunduğu felsefe okulunun kurucusudur. Bu okul aynı zamanda dini bir topluluk ve o zamanın politikasına oldukça egemendir. Pisagor'un matematik fizik felsefe astronomi ve müzikte getirmek istediği yenilikleri buluşları hazmedemeyen bir takım siyasetçi ve gruplar halkı Pisagor'a karşı ayaklandırarak okulunu ateşe vermişler Pisagor ve öğrencileri bu alevler arasında ölmüşlerdir.


13-George Friedrich Riemann

14- Zeno

Türk Matematikçileri
Hüseyin Tevfik Paşa (1832-1901)
Salih Zeki (1864-1921)
Mehmet Nadir (1856-1927)
Kerim Erim (1894-1952)
Nazım Terzioğlu (1912-1976)
Orhan Alisbah (1910-1989)
Hüseyin Demir (1916-1995)
Cahit Arf (1910-1997)
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

nerde bu matamatikçilerin hayatı

ögvvv - avatarı
ögvvv
Ziyaretçi
13 Nisan 2010       Mesaj #24
ögvvv - avatarı
Ziyaretçi
lütfen iki dakak içinde cahif arfın

hayatını istiyorum..
ok.........
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
13 Nisan 2010       Mesaj #25
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
ögvvv adlı kullanıcıdan alıntı

lütfen iki dakak içinde cahif arfın

hayatını istiyorum..
ok.........

Cahit ARF (1910 - 1997)
1910 yılında Selanik'te doğdu. Yüksek öğrenimini Fransa'da Ecole Normale Superieure'de tamamladı (1932). Bir süre Galatasaray Lisesi'nde matematik öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde doçent adayı olarak çalıştı. Doktorasını yapmak için Almanya'ya gitti.

1938 yılında Göttingen Üniversitesi'nde doktorasını bitirdi. Yurda döndüğünde İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde profesör ve ordinaryus profersörlüğe yükseldi. Burada 1962 yılına kadar çalıştı. Daha sonra Robert Koleji'nde Matematik dersleri vermeye başladı. 1964 yılında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) bilim kolu başkanı oldu.

Daha sonra gittiği Amerika Birleşik Devletleri'nde araştırma ve incelemelerde bulundu; Kaliforniya Üniversitesi'nde konuk öğretim üyesi olrak görev yaptı. 1967 yılında yurda dönüşünde Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde öğretim üyeliğine getirildi. 1980 yılında emekli oldu. Emekliye ayrıldıktan sonra TÜBİTAK'a bağlı Gebze Araştırma Merkezi'nde görev aldı. 1985 ve 1989 yılları arasında Türk Matematik Derneği başkanlığını yaptı.

Arf, İnönü Armağanı'nı (1948) ve TÜBİTAK Bilim Ödülü'nü kazandı (1974). Cebir ve Sayılar Teorisi üzerine uluslararası bir sempozyum 1990'da 3 ve 7 Eylül tarihleri arasında Arf'ın onuruna Silivri'de gerçekleştirilmiştir. Halkalar ve Geometri üzerine ilk konferanslarda 1984'te İstanbul'da yapılmıştır. Arf, matematikte geometri kavramı üzerine bir makale sunmuştur. Cahit Arf 1997 yılının Aralık ayında bir kalp rahatsızlığı nedeniyle aramızdan ayrıldı.

arf

Cahit Arf ile ilgili görüşler:

Prof. Dr. Erdal İnönü (ODTÜ Fizik Böl. Em. Öğr. Üyesi)
Bir ülkede bilimsel araştırma ortamının olması için, gerçekten başarılı gençlerin bulunup desteklenmesi ve bunun için de ülkede başarılı araştırmacılardan meydana gelen yetkili bir çevre bulunması şarttır. Böyle bir çevre yoksa, devlet yanlış insanları destekliyor ve sağlıklı bir bilim ortamı da bir türlü kurulamıyor. Bu ikilemin kırılması, doğuştan yetenekli ve iyi niyetli bir kaç öncünün bir şekilde destek bularak araştırmalarıyla sivrilmeleri ve toplumda hak ettikleri yerlere gelmelerine bağlı. İşte Cahit Arf, Cumhuriyet'in ilk yıllarında devletten yardım görmüş temel bilimciler arasında üstün karakter özellikleri ve yeteneği ile böyle bir öncülük yapabilmiş insanlardan biri, belki birincisidir. Kendi araştırmalarına yön veren, yön gösteren hedefin hep olaylarını, süreçlerin ya da ilişkilerin nedenlerini anlamak olduğunu söylerdi ve büyük harflerle "ANLAMAK" diye de vurgulardı. Onun için anlamak, sözkonusu eğer matematikse, birtakım uzun ve karışık hesaplarla bulunmuş sonucun temel yapının özelliklerinden doğrudan doğruya sezebilmek, öteki bilimlerde de gözlenen olayı gene bir matematiksel model yardımıyla bir neden-sonuç ilişkisi haline getirebilmek demekti. Bu görüşle sosyal bilimlerde geçerli olacak matematiksel yapılar arayışını hep özendirdi.

Sanırım, yaşamı boyunca, ailesine bağlılığı dışında izlediği iki önemli amacı vardı. Biri, matematikte kalıcı sonuçlar elde ederek adını ölümsüzleştirmek; öteki de Türkiye'de bilim ve araştırma ortamını geliştirmek. Bu amaçların ikisine de sağken varmak mutluluğuna erişti. Matematik yazınına getirdiği kavramlarla yaptığı buluşlar herzaman Arf adının anılmasını sağlayacak. Türkiye'de bilimin yeniden doğuşunun öncülerinden biri olarak her kuşaktan öğrencileri kendisine saygı sunmaya devam edecekler.

Prof. Dr. Tosun Terzioğlu (TÜBİTAK Eski Başkanı)
Cahit Arf bir matematikçiydi. Belki çok fazla makale de yazmadı. Çünkü, özellikle matematikte çok mükemmelliyetçiydi. Zor beğenirdi. Tam çözümler arardı ve bu nedenlerle her yaptığını makale haline getirmeyi düşünmezdi. Başta cebirsel sayılar teorisi olmak üzere geometride, analizde, elastisite teorisinde eserler verdi. Yirminci yüzyılın dar alanlarda uzmanlaşma gerektirdiğini düşünürsek bu kadar yaygın alanda çaba göstermiş olmasını da yadırgayabiliriz. Amerika, Almanya, Fransa, Rusya, İngiltere gibi bilim geleneği kökleşmiş ve güçlü, aktif matematikçi sayısı yüksek ülkelerden birinin bilim adamı da değildi. Yine de Arf'ın katkılarını zaman eleğinden geçirelim biz. İşte o sınavın sonucu olağanüstü gerçekten. 1941'de yayınlanmış makalesinde 90'lı yıllarda bile hala bir çok atıf var. Adı klasik matematik kitaplarında yer alıyor. Topolojide bir değişmeze Arf invaryantı deniliyor. Literatürde Arf halkaları, Arf kapanışı gibi terimlerle karşılaşıyoruz. Bir de bu yüzyılın büyük Alman matematikçilerinden olan Helmut Hasse'nin ismiyle birlikte anılan "Hasse-Arf" teoremi var. Bazı atıfları bulmamız için gayret göstermemiz gerekecek; çünkü makalenin yazarı "Arf"ı bir matematik sembolü, bir matematik notasyonu olarak kullanmış bu harflerin bir Türk matematikçisinin soyadı olduğunu düşünmeden. O kadar iç içe geçmiş matametikle Cahit Arf ismi.

Cahit Arf'ı ilk tanıyan bir kişi onun sadece matematiğe ilgi duyan bir insan olduğu izlenimi edinebilirdi. Matematik her şeyin üzerinde ve ötesindeydi Cahit Bey için. Ancak onun TÜBİTAK'ın kurulmasında ve gelişmesinde gösterdiği çabayı ve özeni bilenler Cahit Arf'ın öyle içine kapanık, matematikle uğraşan dış dünyayla ilgilenmeyen bir kişi olmadığını bilirler. Mühendisliğin günlük hayattan doğan problemlerine her zaman ilgi gösterirdi. Ama, bu probleme mutlaka matematiksel bir model bulmaya da çabalardı. Hele de bir de pratikten gelen bir problemi matematik olarak çözüme kavuşturursa pek keyiflenirdi. Değerli bilim adamı yine o mitolojik kahmaramanlardan olan rahmetli Mustafa İnan ile böyle bir işbirliği yapmış ve İnan'ın köprülerde gözlemleyip araştırdığı bir sorunun matematiksel kesin çözümünü vermişti. Bu çalışmaları Cahit Arf'a İnönü Ödülü'nü kazandırmıştı.

arf2

Cahit Hoca'nın Görüşleri
Cahit Hoca'nın tüm uğraşısı matematik değildi. O, ülkemizin temel bilim, eğitim, teknoloji alanlarının sorunları kadar toplum yaşamımızı düzenleyen oluşumlar üzerinde düşünür, fikir üretir, söyler ve yazardı. Özgür İnsan dergisinde yayınlanan "Özgürlüğün Temeli" adlı yazısında (Haziran,1976) şunları yazmıştır:

1932'de matematik eğitimimin okul devresini bitirerek yurda döndüğümde o zamanki Milli Eğitim Bakanlığı'nda bulunan yaşlı bir dostumla ne yapacağımı konuşurken, kendisine gençliğin safdil idealizmi ile, bir Anadolu kasabasında matematik öğretmenliği yapmak istediğimi ve orada öğrencilerimle matematik hocalığı yaparak ilgilenmek istediğimi, onlara mesela Marx ve Nietzsche'yi okuyacağımı, elimden geldiği ölçüde münakaşa edeceğimi edeceğimi söyledim. O zamanın heyecanlı bir tarih öğretmeni olan yaşlı dostum, hayretle, matematik, Marx ve Nietzsche arasındaki münasebetsizliği işaret etti. Buna yanıtım şu oldu: "Amacım, öğrencilerime şu veya bu görüşü telkin değil, özgür insanlar yetiştirmek". O zaman kastettiğim özgürlük bugün mutluluğumuz için bir bakıma en çok gerekli olduğu kanısında olduğum "önyargılardan kurtulma" idi. Kanımca Milli Eğitimin temel ilkesi şu veya bu şekilde şartlanmış gelecek kuşakların yetiştirilmesi değil; tam tersine, gelecek kuşakların şartlanmamış, olayları olduğu gibi gören, her olayda, her davranışında "neden" diye sorabilen ve bu soruya doğal, mantıksal yanıtlar verebilen kişiler olarak yetiştirilmiş olmalıdır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Nisan 2010       Mesaj #26
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bir matematikçinin hayatını bulabilir misiniz? Acil lazım lütfennnn
Ama türk olsun...!!!!!!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Nisan 2010       Mesaj #27
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
matamatige yön weren büyük bir bilim adamı olan barzami ve türk bilim adamlarından harezmi yunus emre biruni gibi büyük türk bilim adamları matamatige yön wermiştir
ilaydanur - avatarı
ilaydanur
Ziyaretçi
10 Haziran 2010       Mesaj #28
ilaydanur - avatarı
Ziyaretçi
matematiğe yön verneler sırasıyla ve tarih yazsanız rica etsem
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Kasım 2010       Mesaj #29
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bizede yardım edin
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Aralık 2010       Mesaj #30
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hüseyin Tevfik Paşa
(1832-1901)

Vidin’de doğmuş, genç yaşta İstanbul’a gelmiş ve Askerî Okul’da okumuştur. Burada, matematik derslerindeki yeteneğiyle Cambridge Üniversitesi’nden mezun olmuş olan matematik hocası Tahir Paşa’nın dikkatini çekmiş ve Tahir Paşa kendisine özel dersler vermiştir. Tahsilini bitirdikten sonra Harbiye’ye cebir hocası olarak atanmış, Tahir Paşa ölünce onun matematik dersleri de Hüseyin Tevfik Paşa’ya kalmıştır.Harbiye’deki hocalığı devam ederken, Tophâne Tecrübe ve Muayene Komisyonu’na da getirilmiştir. 1868′de Paris’teki Mekteb-î Osmanî’ye müdür muavini olarak gönderilmiş ve aynı zamanda balistik ve tüfek imalatı üzerine incelemelerde bulunmakla görevlendirilmiştir. Bu arada matematik bilgisini geliştirmek için üniversiteye de devam etmiş ve Paris’te kaldığı iki yıl boyunca bazı makaleler yayımlamış ve bilimsel toplantılara katılmıştır.
Hüseyin Tevfik Paşa, 1872′de Amerika’daki bazı silah fabrikalarına ısmarlanan tüfeklerin imalatını ve şartnâmeye uyulup uyulmadığını kontrol etme göreviyle Amerika’ya gönderilmiştir. 1878 yılına kadar Amerika’da kalmış ve bu süre içinde matematikle uğraşmıştır; Lineer Cebir adlı İngilizce kitabını bu sırada yazmış ve Argand’ın kompleks sayılarla ilgili teorisinde ileri sürdüğü çarpımı üç boyutlu uzaya uygulamanın bir yolunu bulmuştur.
Eserinin önsözünde şöyle söylemektedir: “Bu kitapta incelenen lineer cebir, dünyanın Sir William Hamilton’a borçlu olduğu quaterniyonlara çok benzer. Lineer cebir, quaterniyonların bütün potansiyellerine sahiptir ve güçlüğü daha azdır. Quaterniyonlar üniversitelerde öğretilmektedir ve kabul görmüş bir bilgidir. Lineer cebirin de aynı kabülü görüp görmeyeceğini, hattâ quaterniyonların yerini alıp almayacağını şimdiden bilmiyorum”.
Kendi sisteminin üstünlüğünü ise şöyle ifade etmiştir:
“Quaterniyonların çarpımı, isim olarak bile düzlem geometride ele alındığında, bizi üç boyutlu uzayda çalışmaya zorlamaktadır; halbuki lineer cebirde yalnızca iki boyut ele alındığı zaman bir üçüncü boyutu düşünme durumunda değiliz”.
Hüseyin Tevfik Paşa’nın bu eseri tercüme değildir ve konuya özgün katkı yapması açısından çok önemlidir.
Tevfik Paşa’nın başka pek çok görevleri olmuş, Fransa ve Amerika’da kaldığı sıralarda Fransızca ve İngilizce’yi, bu dillerde kitap yazabilecek kadar iyi öğrenmiştir. Gazi Ahmed Muhtar Paşa ve Yusuf Ziya Paşa ile birlikte Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslâmiye’nin ve Dârüşşafaka’nın kurucularındandır. Burada matematik dersleri vermiş, yine bu sıralarda arkadaşlarıyla çıkarttığı Mebâhis-i İlmiyye adlı aylık dergiye makaleler yazmıştır. Bu dergide yayımladığı makaleleri arasında “Mahsûsât ve Gayr-ı Mahsûsât” isimli felsefî bir yazısı, ayrıca türev ve fonksiyonlar üzerine yazıları bulunur.
Hüseyin Tevfik Paşa, daima devlet memuriyetiyle görevli olmasına rağmen, matematik bilimlerle ilgilenmeye zaman ayırabilmiş, zengin bir kütüphane oluşturmuş, çevresindeki Sâlih Zekî gibi yetenekli gençlere, vakit ayırmış, periyodik yayınlarla entellektüel bir ortamın oluşmasına gayret sarf etmiştir.
Hüseyin Tevfik Paşa’nın Eserleri
1- Zeyl-i usul-i Cebir
2- Cebr-i Âlâ
3- Fenn-i Makina
4- Mebahis-i İlmiye Mecuasmda yazdığı makaleler (Hesab-ı Müsenna = Dual Aritmetique)
5- Tahir Paşa’nın Usul-i Cebir adlı eserine yazdığı ek türevler,Taylor ve Mc’Lauren bahisleri içerir.
6- Usul-i llm-i Hesap
7- Astronomi
8- Mahsusat ve Gayrı Mahsusat (Felsefeye ait bir eserdir).
9- Linear Algebra

Benzer Konular

10 Şubat 2014 / volkankız Soru-Cevap
23 Kasım 2015 / Misafir Soru-Cevap
6 Mayıs 2010 / Misafir Cevaplanmış