Arama

İstanbul'daki Bizans dönemi tarihi eserleri nelerdir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 30 Aralık 2016 Gösterim: 37.294 Cevap: 1
ejmiks - avatarı
ejmiks
Ziyaretçi
12 Nisan 2009       Mesaj #1
ejmiks - avatarı
Ziyaretçi
İstanbul'daki Bizans dönemi tarihi eserleri nelerdir?
EN İYİ CEVABI Baturalp verdi

Su Tesisleri


İstanbul'da Roma devrinden beri su tesisleri yapılmış, bunlar Bizans devrinin başında da yapılmaya devam edilmiştir. Fakat bu tesislerin Bizans devrinde ne zamana kadar kullanıldığı belli değildir. İstanbul'a gelen su, özel tesislerle şehre iner, baş havuzlara gider ve yer altı kanallarıyla şehre yayılırdı. Romalılar tarafından yapılan isale hatları ve şehir içi şebekesinin Bizanslılar tarafından korunamadığı ve devamlılığının sağlanamadığı söylenebilir. 10. yy' dan sonra şehir şebekesi harab olmuş ve 1204 yılındaki Latin istilası sırasında ise hem sur dışındaki hemde sur içindeki su şebekesi hemen hemen tamamen tahrip edilmiştir. 4.yy'dan itibaren şehrin su ihtiyacının karşılanabilmesi ve kuşatmalara direnebilmek için çok sayıda açık ve kapalı sarnıçlar yapıldığı bilinmektedir. Kare veya dikdörtgen planlı, üzeri, taş sütunlar ve tuğla kemerlerle taşınan bir tonozla örtülmüş olan su tesisleridir. Bu yapıların görevi, suyu muhafaza etmektir.
Sponsorlu Bağlantılar

Açık Sarnıçlar


Bunlar şehrin dışından gelen suları toplama havuzlarıdır. Burada biriken su, şehre dağıtılırdı.Tamamen Roma inşa tekniğine göre yapılmış olan bu açık hazneler, son derece sağlam ve büyük havuzlardır.
  • Edirnekapıdaki günümüzde Vefastadı olarak kullanılan ve AETIOS tarafından 421 yılında yapılan 244 metreye 85 metre ölçülerindeki sarnıç.
  • Sultanselim'deki ASPAR tarafından 459 yılında yapılan 152 metreye 152 metre ölçülerindeki sarnıç.
  • Fındıkzade'deki ANASTASIUS tarafından 491-518 yılları arasında yapılan 170 metreye 147 metre ölçülerindeki sarnıç.
  • Bakırköy Osmaniyedeki gümüzde açık hava konser alanı olarak kullanılan ve FİL DAMI olarak adlandırılan 127 metreye 75 metre ölçülerindeki sarnıç.

Kapalı sarnıçlar


Sur içinde bugüne kadar tesbit edilen kapalı sarnıçların sayısı 70' in üzerinde olmakla beraber bu sarnıçların yalnızca iki tanesi oldukça büyük olarak inşa edilmiştir. Binbirdirek sarnıcı olarak anılan sarnıç ve Yerebatadır. Her iki sarnıçta günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. Açık ve kapalı sarnıçlar Osmanlılar tarafından su tesisi olarak kullanılmamıştır.Özellikle açık sarnıçlar Çukurbostan adı ile bostan olarak kullanılmıştır. Osmanlılar Roma ve Bizanslılardan kalan su tesislerinden yalnızca bazı kemerleri su isale hatları kapsamında kullanmışlardır. Şehirde Roma ve Bizans dönemi su tesisleri olarak günümüze yalnızca bazı kemerler ve sarnıçlar ulaşmış olup isale hatları, şehir şebeke sistemi ve çeşmeler ile ilgili hiç bir örnek günümüze ulaşmamıştır.

Yerebatan Sarayı Sarnıcı: İstanbul'daki sarnıçların içinde en büyüğü ve en çok tanınan şüphesiz ki, Sultan ahmet meydanındaki Yerebatan Sarayı Sarnıcıdır. İmparator Justinianos devrinde genişletilen yapı 140 x 70 m. ölçülerindedir. İçinde, her dizide 28 sütun olmak üzere, 12 sütun dizisinden toplam olarak 336 sütun bulunur. Sütunlar ve başlıkları devşirmedir.

Binbirdirek Sarnıcı: Genel olarak, Konstantin devrine ait olarak düşünülür. 64 x 56 m. ebadındaki yapının içinde 224 sütun bulunur. Sütunlar, alışılmışın dışında, ortalarında bilezik bulunan, üst üste oturtulmuş iki ayrı sütundan oluşturulmuştur.

Bozdoğan Kemeri: Genel olarak imparator Valens (364368) zamanında yapıldığı ileri sürülür. Bu kemer, iki yüksek yer arasında inşa edilmiştir. Su, kemerler yardımıyla bugünkü Üniversite Merkez binasının bulunduğu yerdeki merkez havuza getiriliyordu. Kemer , bugünkü haliyle tam değildir, her iki uçtan da parçalar eksilmiştir.

Anıtlar

Alıntıdaki Ek 60664

Bizans döneminde, kentin çeşitli yerlerinde dikilmiş anıtlar da vardır. Bunların en önemlilerinin bulunduğu Hipodrom, şehrin eğlence ve siyaset merkezi, yarışların ve politik mücadelelerin yapıldığı yerdir. Burası, Sultanahmet ile Adliye Sarayı arasındaki düzlükte uzanan U şeklinde bir saha idi. Anıtlar, ortada bulunan ve Spina adı verilen bir eksenin üzerinde sıralanırdı.

Yılanlı sütun: Bu eski bir sütundur, 4. yüzyılda İstanbul'a getirilmiştir. Bu sütun, birleşmiş çeşitli Yunan sitelerinin İranlılara galip gelmesi üzerine, elde edilen ganimetlerin eritilmesi suretiyle meydana gelmiştir. Orijinal durumunda atın üzerinde altın bir kazan vardı ve bu kazanı tutan burmaların her biri bir yılan şeklinde son buluyordu.

Dikilitaş: Aslı bir Mısır eseri olan, 1600 yılında Firavun Tutmosis adına Karnak'da dikilmiştir. Pembe granitten yekpare olarak yapılan Dikilitaş 390 yılında İstanbul'a getirilmiş. Mermer bir kaide üzerinde, 4 bronz ayak tarafından taşman anıtın kaide kısmının 4 yüzü de mermer kabartmalarla kaplıdır. Bu kabartmalarda, I. Theodosius, oğulları, karısı ve yardımcıları ile Hipodrom sahneleri ve atın dikilişini gösteren tasvirler görülür. Anıtın kaidesinde, biri Latince, biri Grekçe olmak üzere 2 kitabe vardır. Latincede Anıtın kendi ağzından konuşur, dikiliş sebebini ve kaç günde dikildiğini anlatır. Grekçe kitabede ifade daha sadedir; Obelisklerin dikilme gayeleri tamamen Roma imparatorlarının bunları, ne kadar zorluk ve fedakarlıklarla getirtip diktirdiklerini göstermek istemelerine dayanmaktadır. Bu şekilde, halk üzerinde imparatorun ihtişam ve kudretinin artması sağlanmıştır.

DEVAMI >>>> Bizans Sanatı


Son düzenleyen Baturalp; 29 Aralık 2016 23:50
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
30 Aralık 2016       Mesaj #2
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.

Su Tesisleri


İstanbul'da Roma devrinden beri su tesisleri yapılmış, bunlar Bizans devrinin başında da yapılmaya devam edilmiştir. Fakat bu tesislerin Bizans devrinde ne zamana kadar kullanıldığı belli değildir. İstanbul'a gelen su, özel tesislerle şehre iner, baş havuzlara gider ve yer altı kanallarıyla şehre yayılırdı. Romalılar tarafından yapılan isale hatları ve şehir içi şebekesinin Bizanslılar tarafından korunamadığı ve devamlılığının sağlanamadığı söylenebilir. 10. yy' dan sonra şehir şebekesi harab olmuş ve 1204 yılındaki Latin istilası sırasında ise hem sur dışındaki hemde sur içindeki su şebekesi hemen hemen tamamen tahrip edilmiştir. 4.yy'dan itibaren şehrin su ihtiyacının karşılanabilmesi ve kuşatmalara direnebilmek için çok sayıda açık ve kapalı sarnıçlar yapıldığı bilinmektedir. Kare veya dikdörtgen planlı, üzeri, taş sütunlar ve tuğla kemerlerle taşınan bir tonozla örtülmüş olan su tesisleridir. Bu yapıların görevi, suyu muhafaza etmektir.
Sponsorlu Bağlantılar

Açık Sarnıçlar


Bunlar şehrin dışından gelen suları toplama havuzlarıdır. Burada biriken su, şehre dağıtılırdı.Tamamen Roma inşa tekniğine göre yapılmış olan bu açık hazneler, son derece sağlam ve büyük havuzlardır.
  • Edirnekapıdaki günümüzde Vefastadı olarak kullanılan ve AETIOS tarafından 421 yılında yapılan 244 metreye 85 metre ölçülerindeki sarnıç.
  • Sultanselim'deki ASPAR tarafından 459 yılında yapılan 152 metreye 152 metre ölçülerindeki sarnıç.
  • Fındıkzade'deki ANASTASIUS tarafından 491-518 yılları arasında yapılan 170 metreye 147 metre ölçülerindeki sarnıç.
  • Bakırköy Osmaniyedeki gümüzde açık hava konser alanı olarak kullanılan ve FİL DAMI olarak adlandırılan 127 metreye 75 metre ölçülerindeki sarnıç.

Kapalı sarnıçlar


Sur içinde bugüne kadar tesbit edilen kapalı sarnıçların sayısı 70' in üzerinde olmakla beraber bu sarnıçların yalnızca iki tanesi oldukça büyük olarak inşa edilmiştir. Binbirdirek sarnıcı olarak anılan sarnıç ve Yerebatadır. Her iki sarnıçta günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. Açık ve kapalı sarnıçlar Osmanlılar tarafından su tesisi olarak kullanılmamıştır.Özellikle açık sarnıçlar Çukurbostan adı ile bostan olarak kullanılmıştır. Osmanlılar Roma ve Bizanslılardan kalan su tesislerinden yalnızca bazı kemerleri su isale hatları kapsamında kullanmışlardır. Şehirde Roma ve Bizans dönemi su tesisleri olarak günümüze yalnızca bazı kemerler ve sarnıçlar ulaşmış olup isale hatları, şehir şebeke sistemi ve çeşmeler ile ilgili hiç bir örnek günümüze ulaşmamıştır.

Yerebatan Sarayı Sarnıcı: İstanbul'daki sarnıçların içinde en büyüğü ve en çok tanınan şüphesiz ki, Sultan ahmet meydanındaki Yerebatan Sarayı Sarnıcıdır. İmparator Justinianos devrinde genişletilen yapı 140 x 70 m. ölçülerindedir. İçinde, her dizide 28 sütun olmak üzere, 12 sütun dizisinden toplam olarak 336 sütun bulunur. Sütunlar ve başlıkları devşirmedir.

Binbirdirek Sarnıcı: Genel olarak, Konstantin devrine ait olarak düşünülür. 64 x 56 m. ebadındaki yapının içinde 224 sütun bulunur. Sütunlar, alışılmışın dışında, ortalarında bilezik bulunan, üst üste oturtulmuş iki ayrı sütundan oluşturulmuştur.

Bozdoğan Kemeri: Genel olarak imparator Valens (364368) zamanında yapıldığı ileri sürülür. Bu kemer, iki yüksek yer arasında inşa edilmiştir. Su, kemerler yardımıyla bugünkü Üniversite Merkez binasının bulunduğu yerdeki merkez havuza getiriliyordu. Kemer , bugünkü haliyle tam değildir, her iki uçtan da parçalar eksilmiştir.

Anıtlar

Alıntıdaki Ek 60664

Bizans döneminde, kentin çeşitli yerlerinde dikilmiş anıtlar da vardır. Bunların en önemlilerinin bulunduğu Hipodrom, şehrin eğlence ve siyaset merkezi, yarışların ve politik mücadelelerin yapıldığı yerdir. Burası, Sultanahmet ile Adliye Sarayı arasındaki düzlükte uzanan U şeklinde bir saha idi. Anıtlar, ortada bulunan ve Spina adı verilen bir eksenin üzerinde sıralanırdı.

Yılanlı sütun: Bu eski bir sütundur, 4. yüzyılda İstanbul'a getirilmiştir. Bu sütun, birleşmiş çeşitli Yunan sitelerinin İranlılara galip gelmesi üzerine, elde edilen ganimetlerin eritilmesi suretiyle meydana gelmiştir. Orijinal durumunda atın üzerinde altın bir kazan vardı ve bu kazanı tutan burmaların her biri bir yılan şeklinde son buluyordu.

Dikilitaş: Aslı bir Mısır eseri olan, 1600 yılında Firavun Tutmosis adına Karnak'da dikilmiştir. Pembe granitten yekpare olarak yapılan Dikilitaş 390 yılında İstanbul'a getirilmiş. Mermer bir kaide üzerinde, 4 bronz ayak tarafından taşman anıtın kaide kısmının 4 yüzü de mermer kabartmalarla kaplıdır. Bu kabartmalarda, I. Theodosius, oğulları, karısı ve yardımcıları ile Hipodrom sahneleri ve atın dikilişini gösteren tasvirler görülür. Anıtın kaidesinde, biri Latince, biri Grekçe olmak üzere 2 kitabe vardır. Latincede Anıtın kendi ağzından konuşur, dikiliş sebebini ve kaç günde dikildiğini anlatır. Grekçe kitabede ifade daha sadedir; Obelisklerin dikilme gayeleri tamamen Roma imparatorlarının bunları, ne kadar zorluk ve fedakarlıklarla getirtip diktirdiklerini göstermek istemelerine dayanmaktadır. Bu şekilde, halk üzerinde imparatorun ihtişam ve kudretinin artması sağlanmıştır.

DEVAMI >>>> Bizans Sanatı


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

18 Ekim 2012 / Misafir Cevaplanmış
11 Ekim 2013 / Misafir Soru-Cevap
13 Ocak 2015 / yardımmmmmmm Soru-Cevap
4 Kasım 2009 / Ziyaretçi Soru-Cevap
8 Ekim 2012 / cemilefulya Cevaplanmış