Arama

Güzel Yurdumun Tatil Bölgeleri - Türkiye Gezi Rehberi - Sayfa 7

Güncelleme: 12 Aralık 2008 Gösterim: 218.704 Cevap: 65
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
2 Ekim 2008       Mesaj #61
karayel - avatarı
Ziyaretçi
Karadeniz'in en güzel 10 kasabası

Sponsorlu Bağlantılar
Yazın Ege ve Akdeniz sahilleri tıklım tıklım doluyor ama hem ılıman iklimi hem eşsiz doğasıyla Karadeniz sahillerini tercih edenler de hiç az değil. Yemyeşil yaylalar da, denize girilen plajlar da en güzel zamanını yaşıyor. Yolu Karadeniz kıyılarına düşenler için Karadenizli sanatçılar, işadamları, turizmciler, siyasetçiler, akademisyenler, yayıncılar ve gezginlerden oluşturduğumuz jüri, Karadeniz’in görülmesi gereken en güzel 10 kasabasını seçti.


Ağva
İstanbul'un Karadeniz kıyısındaki ikinci durağı olan Ağva her mevsimde popüler.

Şile
Şile, İstanbul’a bağlı bir ilçe. Öteden beri İstanbullular için bir hafta sonu adresi. Deli denizi, şelaleleri, mağaraları ve dünyanın ikinci büyük deniz feneriyle ünlü. Fener, Kırım Savaşı sırasında, Karadeniz’den İstanbul’a girecek gemilerin yollarını bulabilmeleri için yapılmış. Şile’ye İstanbul’dan günübirlik gidilebileceği gibi, konaklama için de sayısız alternatif var. İlçenin görülmeye değer doğal güzelliklerinin başında Onbir Göller Vadisi geliyor. Sofular Mağarası, Meşrutiyet Mağarası, Karabeyli İnleri, Değirmençayırı Şelalesi, Şile Kalesi, Heciz Kalesi, Sarıkavak Kalesi ve Ağlayan Kaya mutlaka görülmesi gereken yerler.

Çamlıhemşin
Rize’ye bağlı Çamlıhemşin deyince akla gelen ilk şey, Ayder Yaylası. Yaylaya Çamlıhemşin içinden geçerek ulaşıyorsunuz. Ayder Yaylası’na çıkarken dünyanın korumada öncelikli 200 ekolojik bölgesinden biri olan Fırtına Vadisi’nden geçiliyor. Çamlıhemşin’e 19 kilometre uzaklıkta ve 1358 metre rakımlı Ayder’de 2 bin yatak kapasitesine sahip 25 otel ve pansiyon var. Suları 260 metre derinlikten çıkan, sıcaklığı 50 dereceye ulaşan Ayder kaplıcalarını da unutmayalım. Burada trekking yapmak için çok uygun alanlar bulunuyor. Ayder’de her temmuzda boğa güreşleri yapılıyor.

Borçka
Artvin’in Borçka ilçesi, doğa açısından çok zengin. 27 km. uzaktaki Karagöl, 19. yüzyıl başında bugünkü Aralık Yaylası’nın yakınlarındaki bir tepenin, heyelan sonucu derenin önünü kapatmasıyla oluştu. Yaşlı ağaçlarla çevrili bölgede vaşak, boz ayı, çengel boynuzlu dağ keçisi, dağ tavuğu ve yırtıcı kuşlar yaşıyor. Gölde sandalla gezmek her zaman bir zevk. Karagöl’de Orman Misafirhanesi var ayrıca çadır da kurulabilir. Camili Havzası (Macahel), Borçka’ya 50 kilometre mesafede, Dünya Bankası ve Küresel Çevre Fonu tarafından tehdit altındaki 25 bölgeden biri. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından da izleniyor. Burada projeler yürüten (örneğin Macahel balı) TEMA Vakfı’nın bir misafirhanesi var.

Amasra
Bartın’ın 17 km. kuzeyindeki Amasra, kuzeye doğru uzanan bir yarımada. Doğusundaki koya Büyük Liman, batısındakine Küçük Liman deniyor. Burası yazın haftasonları popüler bir nefes alma yeri. Kumsallar, balıkçı lokantaları, Çekiciler Çarşısı daima tıklım tıklım. Bir çok pansiyon ve otel var ama ev pansiyonculuğu da çok yaygın. Romalılar döneminden kalan Amasra Kalesi, Cenova Şatosu, Roma dönemine ait Kuşkayası Yol Anıtı görmeye değer. Sahilden denize girebileceğiniz gibi günlük tekne turlarıyla yarımadanın keyfini çıkarmanız da mümkün.

Akçakoca
Düzce’ye bağlı Akçakoca, Karadeniz’in batı ucunda. Yeşil bitki örtüsü, 35 km. uzunluğundaki kumsal, hem ilçe merkezindeki hem köylerdeki temiz plajlar, akarsular, tarihi evler, kale ve mağaralar sayesinde tanınmış bir turizm adresi. Turizm mevsimi kısa sürdüğü ve turistik altyapıya izin vermediği için gelenler çadır ve karavanlarda konaklıyor. Ayrıca belki Türkiye’deki en iyi ev pansiyonculuğu burada yapılıyor. Kapasitesi 1500 civarında. Ceneviz Kalesi, Sarıyayla Şelalesi, Melenağzı Köyü ve plajı, Çayağzı ve Akkaya plajları gidilmesi gereken yerlerden.

Çaykara
Trabzon’a 99, Çaykara’ya 19 kilometre uzakta, deniz seviyesinden 1090 metre yüksekte bulunan Uzungöl, Türkiye’nin en güzel yerlerinden biri. Vadinin iki yanındaki yamaçlardan düşen kayaların Haldızen Deresi’nin önünü kapatmasıyla oluşmuş. Burada trekking, kuş gözlemi, botanik amaçlı turlar düzenleniyor. Dağlarda ayı, kurt, yaban keçisi, tilki, kafkas dağ horozu yaşıyor. Çam ve ladin ormanları muhteşem. Ahşap otel ve bungalovlar 1900 yatak kapasiteli. Uzungöl’den güneye doğru Haldızen Yaylası ve Soğanlı dağlarına devam edince 3 bin metre yüksekte karşınıza buzul gölleri çıkıyor: Balık, Aygır, Kara, Sarı, Pirömer, Buzlu, Koyun, Dipsiz, Hatalan, Sırri ve Kazıklı gölleri buzul sularıyla besleniyor.

Maçka
Trabzon’un Maçka ilçesi, Altındere köyündeki Sumela Manastırı’yla meşhur. Altındere vadisine hakim Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerine kurulu bu manastıra Meryem Ana Manastırı da deniyor. Denizden bin 239, Altındere Vadisi’nden 300 metre yükseklikte. Rivayete göre, Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında (375-395) Atina’dan gelen Barnabas ve Sophronios isimli iki rahip tarafından kurulmuş. Manastırın 18. yüzyılda bir çok bölümü yenilenmiş, bazı duvarlar fresklerle süslenmiş. 19. yüzyılda büyük binalar ilave edilmiş. 6 katlı manastır 72 odadan oluşuyor. Ne yazık ki freskler yer yer sökülerek alınmış. Sumela Manastırı’na 2 kilometrelik dik bir patikadan sonra 600 metrelik inişli çıkışlı bir dağ yolundan ulaşılıyor.

Tirebolu
Giresun’un 45 kilometre doğusundaki Tirebolu, M. Ö. 7. yüzyılda Miletoslular tarafından kurulmuş. İsmi "üç şehir" anlamındaki Tripolis’ten geliyor. Bu adı, yanyana bulunan üç buruna veya Sen-Jan, Bedreme ve Andoz isimli üç kaleye bağlayanlar da var. Sen-Jan kalesi Tirebolu’nun merkezinde denize doğru uzanan yarımadada. Denizdeki bir kaya üzerine kurulan kale, 13. yüzyıldan kalma. Tarihi çeşmeler ve 120-130 yıllık konakların tarihi dokuyu hissettirdiği Tirebolu’da Yeniköy Camii, Çarşı Cami ve belediye hamamı, kıyıya yakın küçük bir adacığın üzerindeki taş ekmek fırını da görülmeye değer. Tirebolu’da koy ve plajlar da çok güzel. İlçenin batı girişindeki plaj kumuyla ünlü. Tirebolu’nun yaylalarında trekking ve Harşit Çayı’nda kano rafting yapılıyor.

Safranbolu
Eski evleriyle ünlü Safranbolu, Kastamonu’ya bağlı. 18. ve 19. yüzyıldan kalma Türk evleri mimarisi, işçiliği, aksesuarlarıyla turistlerin ilgi odağı. Restore edilen konakların bir kısmı otel, bir kısmı da restoran ya da kafe. Konakların kapıları, kapı tokmakları bir müzeye ait parçalarmış hissini uyandırıyor. Arasta Çarşısı belki biraz fazla turistik ama meydandaki kafede oturmak çok keyifli. Safranbolu lokumunu tatmayı ve Cinci Hanı dolaşmayı ihmal etmeyin. Hıdırlık Tepesi’ne çıktığınızda muhteşem bir manzarayla karşılaşacaksınız. Mutfak kültürü de önemli: Safranlı pilavı, cevizli yaprak helvasını tadın. Safranbolu’ya gitmişken Eflani, Yörük Köyü, Ovacık’ı ve bastonlarıyla meşhur Devrek’i de ziyaret edebilirsiniz.

Son düzenleyen _Yağmur_; 28 Nisan 2016 10:30 Sebep: sayfa düzeni
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
12 Aralık 2008       Mesaj #62
karayel - avatarı
Ziyaretçi
Ege'nin En İyi On Kasabası
Ege Denizi gibi dünya denizcilik tarihinin başlangıç noktası olan bir suyun kıyısında bulunan bölgemiz, insanlığın da en eski yerleşim alanlarından biri. Tarihte çok sayıda uygarlığın vatanı oldu, barbarların istilasına uğradı. Kasabalar defalarca yıkılıp yeniden kuruldu.
Sponsorlu Bağlantılar

Her seferinde farklı bir biçim ve zenginlikle ortaya çıktılar. Milas ya da Foça’daki bir caminin veya binanın malzemesine baktığınızda onun alt katmanlarında binlerce yılın izini bulabilirsiniz. Jürimiz, kültür ve tabiat mirası açısından olağanüstü güzelliklere sahip ve kendini korumayı başarabilmiş 10 kasabayı seçti. Artık size de buraları gezmek kalıyor...


TİRE
Tire, İzmir’e 80 kilometre uzaklıkta yer alan bir ilçe. 4 bin yıllık geçmişi olan kasaba, zengin coğrafyasının sağladığı olanaklarla çağlar boyu Hitit, Frigya, Lidya, Pers, Helen, Roma ve Bizans gibi uygarlıklara sahne olmuş. Ancak özellikle Türklerin Tire’yi ele geçirmesinden sonra çok zengin tarihi ve kültürel bir birikim sağlanmış. Tire salı günleri kurulan pazarı ile de ünlü. Bu pazar yakın zamana kadar Türkiye’nin en büyük açık pazarlarından biri olma özelliği taşıyordu. Ayrıca "şiş köfte" adlı köftesi de çok meşhur. Yanı sıra keşkeği en ünlü yemeklerinden. Tire, karışık iç karması, karışık ot kavurması, sarmaşık kavurması gibi çeşitli ot yemeklerinin yapıldığı bir ilçe.


CUNDA
Adadaki yerleşimin geçmişi bundan 3500 yıl öncesine kadar uzanıyor. Meydan Larousse’ta Cunda’nın İtalyanca’da bir denizcilik terimi olarak "yelken açmak" ya da "işaret sancaklarını çekmek için konulmuş yatay çubukların her iki ucu" anlamına geldiğini yazıyor. Geleneksel sivil taş mimarinin en seçkin örneklerinin bulunduğu Cunda’daki yapıların bir kısmı butik otel ve pansiyona dönüştürülmüş. Paparina adlı balığı meşhur.


KARABURUN
İzmir’e 100 kilometre uzaklıkta, Çeşme yakınlarında. Açık denize baktığı için suyun devri daimi sayesinde sürekli temiz bir denize sahip. Tüplü ve tüpsüz dalış için çok elverişli. İlçeye giden yollar virajlı olduğundan ulaşımı zor. Bu zorluk sayesinde Karaburun, aynı yarımadada bulunan Çeşme ve Dalyan gibi rant alanına dönüşmemiş ve yağmalanmamış. Mimari yapısını ve denize doğru kıvrılan dar sokaklarının güzelliğini bu sayede korumuş.


BİRGİ
Ödemiş’e 7 kilometre mesafede, 5 bin nüfuslu bir belde. Aydınoğulları Beyliği’ne başkentlik yapmış. 14. ve 15. yüzyıllarda yöredeki en büyük şehirlerden biri olarak gelişmiş. İmamı Birgivi Türbesi, Çakırağa Konağı, kale ve hamam yıkıntısı gibi eserler var. Beldede yer alan Aydınoğlu Mehmet Bey Camii, Ege bölgesinin en eski camilerinden. Minberi, hutbe kapısı ve pencere kanatları birer şaheser. Çekül Vakfı’nın öncülüğünde yapılan onarımlar sonucu insanlığa yeniden kazandırıldı.


ULA
Yüksel Aksu’nun yönettiği Dondurmam Gaymak filmiyle ünlü olan ilçe, Muğla’ya 15 kilometre mesafede. 5 bin civarında nüfusa sahip. Osmanlı döneminde bölgenin en önemli ayakabı üretim merkezi olarak dikkat çekmiş. Manifaktür sanayinin yarattığı zenginlik sayesinde gelişmiş olan Ula, büyük konakları ile ünlü. Türkiye’de kişi başına en çok bisiklet düşen ilçe olarak da nam salan Ula’nın çevresinde gezilecek çok yer var. Akyaka Köyü, Ula Kanyonu, Yedi Delik Mağarası, Sedir Adası gibi yerleri görmeden dönmeyin.


DATÇA
Strabon, "Tanrı yarattığı kulun uzun ömürlü olmasını isterse, Datça Yarımadası’na bırakır" demiş. Çünkü bu bölge oksijen bakımından dünyanın ikinci, Türkiye’nin en zengin bölgesi. Yarımadadaki en eski yerleşim alanının geçmişi MÖ 2000 yıllarına kadar uzanıyor. Marmaris’ten 70 kilometre mesafede olan ilçe ve çevresi, yolun engebeli olması sayesinde pek fazla bozulmadan kalmayı becerebilmiş. Eski Datça adı verilen tarihi bölgede, tipik Datça evlerini görmek mümkün. Ayrıca birbirinden güzel 52 koyu var.


FOÇA
İzmir’in 70 km. kuzeybatısında. İonlar’ın Ege sahillerinde kurdukları 12 İon kenti arasında en önemli merkezlerden biri. Eski adı Fokai, "Fokların Ülkesi" anlamına geliyor. İlçe yakınlarında bulunan Siren Kayalıkları ve çevresi Akdeniz foklarının en önemli yaşam alanlarından. Bu yüzden Foça’nın sembolü fok balığı. Siren Kayalıkları, Şeytan Hamamı, Taş Ev, Beş Kapılar Kalesi, Dış Kale, Fatih Camii, Kayalar Camii, Hafız Süleyman Camii, Foça’nın tarihi zenginlikleri.


ASSOS
Tarihi ve doğal güzellikleri iç içe yaşayan Assos’un, MÖ 10. yüzyılda, Midilli adasından göç eden Metymna halkı tarafından kurulduğu kabul ediliyor. Günümüzde Behramkale veya Behramköy ismi ile tanınan Assos, Çanakkale’ye 100 kilometre mesafede. Edremit Körfesi ile Midilli’nin karşısında, bir volkanın eteğinde, andezit kayalıkları üzerinde kurulmuş. Antik çağların önemli yerleşim merkezlerinden. Aynı zamanda bir liman kenti. Assos, liman ve köy olarak ikiye ayrılıyor.


MİLAS
Muğla’ya bağlı Milas, düzenli kent merkezi, antik kalıntıları, tarihi değeri bulunan eserleri ve evleri, canlı çarşısı, dünyaca ünlü Milas halıları ile turistik açıdan pek çok özelliğe sahip. İlçe sınırları içinde 27 antik sit alanı var. MÖ 5. yüzyılda kurulan kent, Karyalılar’dan sonra Pers egemenliği altına girmiş, 13. yüzyılda ise Menteşe Beyliği’nin başkenti olmuş. Osmanlı da bu kente çok önem vermiş.


URLA
İzmir’e 35 km uzaklıkta. Yaklaşık 8 bin yıldır yerleşim alanı. 50 bin nüfusa sahip. Urla’da yapılan arkeolojik araştırmalarda İskele Mahallesi’ndeki Limantepe Höyüğü’nün MÖ 6000 yıla tarihlenen bir merkez olduğu ortaya çıkarıldı. Buluntuların en önemlilerinden birisi liman. Tarihte bilinen en eski liman olarak kabul ediliyor. Antik Klazomenai kenti liman bölgesinde yer alıyor. Antikçağ’da özellikle zeytinyağı üretimiyle önemli bir ticaret merkezi olmuş.

Son düzenleyen _Yağmur_; 28 Nisan 2016 10:57 Sebep: sayfa düzeni
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
12 Aralık 2008       Mesaj #63
karayel - avatarı
Ziyaretçi
Çadır tatili için en iyi 10 adres
Bu yaz tatil için yeni arayışlar içindeyseniz ve konfordan vazgeçmeyi göze alabilecekseniz, lüks otellerde konaklamak yerine tamamen doğayla baş başa olmaya ne dersiniz? Denizleri, gölleri ve ormanlık alanlarıyla farklı kamp ortamları sunan ülkemizde, böyle bir tatile çıkmak hem çok keyifli, hem de oldukça ekonomik.

Şu anda Ege ve Güney sahilleri kadar Karadeniz'in yaylaları da kamp kurmak için ideal. Çadır sahibi olmanıza bile gerek yok. Pek çok yer sizin için çadır temin edebiliyor. Elbette gitmeden önce, bir sürprizle karşılaşmamak için bilgi edinmekte fayda var. Bu hafta jüri üyelerimize çadır tatili için Türkiye'nin en iyi kamp alanlarını sorduk.

Sundance
Antalya'nın Tekirova Beldesi sınırlarında bulunan Sundance Kamping; çam, kavak ve söğüt ağaçları arasında sakin bir ortam sunuyor. İki kilometreye yakın uzunlukta kumsalı var. Kamp alanı kumsaldan 1 kilometre kadar içeride, yeşillik alanda kurulu. İçeriye motorlu taşıt sokulmuyor. Ortak duş ve tuvaletler var. Çadırlı konaklamanın bedeli 35 YTL. Bu fiyata akşam yemeği de dahil. Burada çadırınızı kurup konaklayabilir, ata binebilir, yürüyüş yapabilirsiniz. Dahası yürüyerek Phaselis Antik Kenti'ne ulaşabilir, tarihi güzellikleri yerinde görebilirsiniz. Tel: 0242 821 41 65

Kelebekler Vadisi
10 dönümlük alana 250 yatak kapasiteli 125 çadır kurulabiliyor. İster uyku tulumuyla çardaklarda, ister çadırda kalabilirsiniz. Konaklama bedeli bungalovda 35, çadırda 30 YTL. Öğrencilere 5 YTL indirim yapılıyor. Çadırını yanında götürmek istemeyenlere burada bir tane temin ediliyor. Doğa koşullarından dolayı şebekeden elektrik alamayan kamp sahipleri, günün belirli saatlerinde jeneratörle kampçılara ücretsiz elektrik temin ediyor. 250 kişilik ortak duş ve tuvalet var. Ölüdeniz Belceğiz'den akşama kadar her saat başı tekne ile gidiş geliş sefer bulabilirsiniz. Restoran-bar ve dalış eğitimi hizmetleri veriliyor. Kelebekler Vadisi, Dünya Mirası Vakfı tarafından, dünya üzerinde korunması acil gereken 100 dağdan biri olarak tespit edilen Babadağ'ın eteklerinde. Kanyon duvarının yüksekliği 350-400 metreye ulaşıyor. Tel: 0555 632 02 37

Ada Kamping
Ada Kamping, Ayvalık'a bağlı Cunda adasında yer alıyor. Kampçılar için mutfak, çamaşırhane, sıcak duş, buzdolabı ve piknik alanı var. Dileyen sıcak duş ve tuvaletli odalarda da kalabilir. Karavan ve çadırlar için hazırlanmış gölgeliklerde dinlenip, düzenlenen tekne, gezi veya dalış turlarına katılabilirsiniz. Çadırda konaklamanın kişi başı maliyeti 7 YTL. Çadır ya da aracın büyüklüğüne göre ekstra alan ücreti alınıyor. Tel: 0266 327 12 11

Kaya Kamping
23 yıldır yerli ve yabancı tursitlere hizmet veren Kaya Kamping, Kapadokya'da 15 bin metrekarelik içi ağaçlarla dolu bir arazide bulunuyor. 100 karavanlık ve 200 çadırlık alana sahip. Marketten restorana, bardan çay ocağına ihtiyacınız olan her şey mevcut. Sıcaktan bunaldığınızda havuzda serinleyebilir, iletişim kurmak istediğinizde sınırsız internet hizmetinden faydalanabilirsiniz. Ortak duş, tuvalet ve mutfak da var. Kişibaşı çadırda konaklamanın fiyatı 7.5 YTL. Çadır için ayrıca 3.25 YTL alınıyor. Tel: 0384 343 31 00

Önder Kamping
15 dönümlük arazi üzerinde 600'e yakın karavan ve çadır kapasitesine sahip. Oldukça ferah ve dinlendirici bir mekan. Yat Limanı'nın hemen karşısında yer alan kamp alanında havuz, duş, tuvalet, sıcak su ve bulaşık yıkama alanları yer alıyor. Ancak alışveriş için biraz ilerideki markete gitmeniz gerekiyor. Kişi başı çadırda konaklama ücreti 4 YTL. Çadır için ayrıca 2 YTL ödemeniz yeterli. Tel: 0256 618 15 90

Kaş Kamping
Antalya'nın Kaş İlçesi'ndeki Kaş Kamping, ilçe merkezine yakınlığıyla dikkat çekiyor. 26 yıldır hizmet veren mekanın işletmeciliğini Nejat Beşkardeş, müdürlüğünü de Sedat Ateş yapıyor. Deniz kenarından 7 dönüm arazi içerisinde kurulu. Çadır, karavan, bungalov olmak üzere toplam 60 konaklama kapasitesi var. Çadırıyla tatil için gelenler; duş, tuvalet, yiyecek, içecek gibi plaj hizmetlerinin hepsinden yararlanabiliyor. Kişi başı fiyatı 10 YTL. Gençler ve yabancı turistler, buranın müdavimleri. Tel: 0242 836 10 20

Gökova Orman Kampı
Muğla'nın Akyaka Beldesi sınırları içerisinde. 30 dönüm üzerine kurulu. 300 çadır ve 70 karavan kapasitesi var. 2 km'lik sahil şeridi bulunan Gökova Orman Kampı'nın denize uzaklığı 150 metre. Kamp alanı 8 koy içeriyor. Tüm koylarda denize giriş için hazırlanmış iskeleler var. Kampçılara verilen hizmetler arasında elektrik, çamaşırhane, bulaşıkhane, mutfak, güneş ısıtmalı açık-kapalı duş, sıcak ve soğuk su, market, kafe ve restoran bulunuyor. Su sporlarının yanı sıra çeşitli spor aktiviteleri de rahatlıkla yapılabiliyor. Çadır başına günlük 8.75, karavan başına 10 YTL ücret alınıyor. Tel: 0252 243 43 98

İnbükü Orman Kampı
1500 dönümlük milli park alanında bulunan İnbükü Orman Kampı'nın sadece 26 dönümü çadır ve karavan kullanımına ayrılmış. Yaklaşık 130 çadır aynı anda kurulabiliyor. Tuvalet, duş, çamaşırhane, bulaşıkhane, otomatik çamaşır makinesi ve 4 km.'lik sahilinde iskelesi bulunuyor. Sahili hem kum, hem kayalık, hem de sarp kayalık olduğundan balık avlamak için ideal. Kamp alanında sadece 4 kişilik çadır veriliyor ve karşılığında 8 YTL alınıyor. Karavanlar içinse 9 YTL ödemek yeterli. İsteyenlere günde 2.85 YTL karşılığında elektrik sağlanıyor. Bu sene plaja voleybol ağı, kano ve deniz bisikletleri yerleştirilmiş. Tel: 0252 436 91 19

Yedigöller Milli Parkı
Gölleri ve eşsiz doğası ile üç mevsim kampçıların ilgisini çekiyor. İlkbahar, yaz ve sonbaharda 100 çadırlık kamp alanından faydalanan tatilciler, günübirlik doğa yürüyüşü, sportif olta balıkçılığı ve amatör fotoğrafçılık ile vakit geçirebilir. Kamp alanı 2 gölün arasında, ağaçların gölgesinde. Çadırı kendiniz getiriyorsunuz. Milli parkın su ve tuvaleti kullanılıyor. Elektrik yok. Geceleri ateş yakıp etrafında eğlenmek serbest. Çadırlardan günlük 7 YTL alınıyor.

Cancık Otel Bahçesi
Rize Çamlıhemşin'in Çat Köyü'nde hem otel, hem pansiyon, hem de kamp alanı olarak hizmet veriyor. Yaklaşık 50 çadırlık kapasitesi var. Kendi çadırınızla giderseniz hiçbir konaklama ücreti talep edilmiyor. Sadece buradaki restoranı ve marketi kullanmanız isteniyor. Eğer çadırınız yoksa, size bir tane temin ediyorlar. Fiyatı 15 YTL. Nisan ayında açılan pansiyon kasım ayının ortalarına kadar hizmet veriyor. Kampçılar için özel bir mutfağı yok ama otel mutfağını kullanma imkanı sağlıyor. Dere kenarındaki mekanda ister yürüyüş parkurunda vakit geçirebilir, isterseniz yaylalara çıkarak serin bir yaz günü yaşayabilirsiniz. Tel: 0464 654 41 20

Son düzenleyen _Yağmur_; 28 Nisan 2016 11:03 Sebep: sayfa düzeni
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
12 Aralık 2008       Mesaj #64
karayel - avatarı
Ziyaretçi
Baharın En Güzel On Rotası
İlkbahar geldi, doğa canlanmaya başladı. Türkiye ise çiçekleri, yeşilliği, gölleri ve üç tarafindaki deniziyle doğanın farklı tarzdaki birçok güzelliğini içinde barındırıyor.
Bu güzellikleri bir an önce yaşamak, bu değişime şahit olmak, doğa içinde yürüyerek, otomobille ya da tekneyle vakit geçirmek isteyenler için gezgin, fotoğrafçi ve turizmcilerden oluşan jürimize, baharin en güzel 10 rotasini sorduk. Haydi şapkalarinizi, yürüyüş ayakkabilarinizi ve güneş gözlüklerinizi hazirlayin, bahar yolculuğumuz başliyor.

GELİDONYA, ANTALYAAntalya Finike kıyısında yer alan ve üzerindeki fenerle daha bir güzel görünen Gelidonya Burnu, bir doğa harikası olduğu kadar, en hırçın dalgaların da mekanı. Derinliklerinde 13. yüzyıl sonlarına ait Gelidonya batığını barındırıyor. Ancak, bugün Taşlık Burnu olarak adlandırılan mevki, baharın tüm güzelliklerini görmeye başlamak için de iyi bir çıkış noktası. Eşsiz deniz manzarası, yemyeşil bir doğa, yürüyüş için çok güzel bir atmosfer sunuyor. Jüri üyelerimizden Kadir Kır, Kumluca’ya gelmeden varacağınız Karaöz Beldesi’nden orman yoluna girmenizi öneriyor. Böylece baharın farklı çiçeklerini görecek, hem de yolun sonunda Gelidonya Feneri ve adaların manzarasına hayran kalacaksınız.

IHLARA VADISI
Hasan Daği volkanindan püsküren lavlarin soğumasiyla oluşan çatlaklar ve çökmelerle meydana gelen Ihlara Vadisi, 14 kilometre uzunluğunda ve yüksekliği yer yer 110 metreye ulaşan bir kanyon. Kayalara oyulmuş mezar ve kiliseleri seyrede seyrede dolaşirken Kapadokya’ya has büyüyü hissedeceksiniz. Önce Selime’ye, oradan da Kapadokya’ya ulaşabileceğiniz vadi, her ne kadar bu mevsim biraz serin olsa da, barindirdiği farkli bitki çeşitleri ve tarihi mekanlariyla görülmeye değer. Kapadokya’dan balona binmek de ayri bir deneyim. Ihlara Vadisi’ne Nevşehir’den Aksaray’a giderken, Aksaray’a 11 km. kala sola, Güzelyurt yoluna dönerek ulaşmaniz mümkün.

LIKYA YOLU, ANTALYAFethiye’den başlayip önce Kaş, daha sonra da Antalya’ya kadar uzanan ve antik Likya kentlerini birbirine bağlayan patikalar zincirinden oluşan Likya Yolu, 1999 yilinda Ingiliz araştirmaci Kate Clow tarafindan hizmete açildi. Fethiye’den başlayip Kayaköy, Ölü Deniz, Tlos, Saklikent, Pinara, Leton, Kalkan, Kaş, Kekova, Demre, Finike, Olimpos ve Faselis’teki bahar güzelliklerini görüp Antalya’da sonlandirabileceğiniz rotanin en büyük özelliği denizin mavisi ve ormanin yeşilinin iç içe olmasi. Özellikle pembe tonlardaki orman güllerine dikkat. Rota, arzuya göre otomobille 4-5 günde ya da tekneyle bir haftada gezilebiliyor.

BIRECIK-HALFETI, ŞANLIURFAUrfa’ya bağli bir ilçe Halfeti. Birecik Baraji’nin sulari altinda artik ama hálá çok etkileyici. Firat Vadisi’nde ilerlerken, görkemli Rumkale’yi geçince, Savaşan Köyü’nün suyun içinden yükselen minaresini gördüğünüzde, bunun ne anlama geldiğini anlayabilirsiniz. Urfa Birecik’ten başlanan bu rotada size Firat Nehri eşlik edecek. Jüri üyelerimizden Özgür Koç yol boyunca özellikle yali çapkinlarina dikkat edilmesi gerektiğini söylüyor. Bu mevsimde Istanbul’a göre daha sicak olan bölgede Firat Nehri kenarindaki çay bahçelerinde mola vererek de doğanin keyfini çikarmak mümkün. Birecik’ten dolmuşla ulaşabileceğiniz Halfeti’den Rumkale’ye tekneyle ulaşabilir, aciktiğinizda teknede balik keyfi yapabilirsiniz.

AĞVA, İSTANBUL
Bir yaninda Yeşilçay, diğer yaninda Göksu dereleri, yeşilin birçok tonunu içinde barindiran ormanlari ve Karadeniz’e bakan üç kilometrelik kumsaliyla dikkat çeken Ağva, her ne kadar Istanbul’la iç içe olsa da doğalliğindan hálá bir şey kaybetmedi. Ağva’da bisiklet kiralayabilir, farkli bitki türlerini, Karadeniz’e akan çaylari seyrederek koylara ulaşabilirsiniz. Jüri üyemiz Mehmet Kismet’in "dantel" diye adlandirdiği koylarda değişik kivrimli birçok kaya çeşidi var. Ayrica tekne turlariyla Kilim Koyu ve Gelin Kayasi mutlaka gezilmesi gereken yerler.

HIDIR BEY-VAKIFLI KÖYLERI
Antakya’dan Samandaği yönünde yola çikan araçla Batayas Köyü ayrimindan sağa dönün. Narenciye bahçeleri arasindan geçerek Hidirbey Köyü’ne ulaşin. Köy meydanindaki 650 yillik çinar ağacinin altinda çay molasi verin. Adi Hidirbey Çinari. Gövdesi öyle büyük ki, bir dönem içi kahvehane ve berber dükkani olarak kullanilmiş. Daha sonra, jüri üyemiz Haşim Ağca’nin önerisini dikkate alarak bir kilavuzla yola çikin. Rotada Musa Daği’nin eteklerine siğinmiş, Türkiye’nin tek Ermeni köyü olan Vakifli da var. Vakifli’nin bir özelliği de organik narenciye ürünleriyle Türkiye’ye 1 milyon Euro ihracat geliri kazandirmasi. Her mevsim gezilebilen bölgede yediverenler gibi, hálá portakal veren ağaçlar görebilirsiniz.

NARMAN, ERZURUMYıldırım Güngör’ün "gökyüzüne uzanan sihirli merdivenler dünyasi" olarak nitelediği Narman, nami diğer Kizil Kanyon, Erzurum-Artvin yolu üzerinde yer aliyor. Türkiye’nin bir başka Kapadokya’si. Peribacalarina benzer oluşumlari var. Insan boyunu kat kat aşiyor ve gün batarken kanyona adinin hakkini veren bir renk katiyorlar. Narman-Pasinler karayolunun 12. kilometresinde kendini göstermeye başlayan kirmizi peribacalarinin en iyi gözlendiği yer ise Yoldere Köyü. Buradaki vadi içinde yapilacak iki saatlik yürüyüş, doğa severlere farkli bir görsel şölen sunuyor.

İSTANBUL BOĞAZI, İSTANBUL
Karadeniz ve Marmara Denizi’ni birbirine bağlarken Avrupa ve Anadolu yakalarini birbirinden ayiran Istanbul Boğazi, özellikle bahar mevsiminde açan erguvan ve mor salkimlariyla daha güzel. 30 kilometrelik doğa harikasi hem sahilde yürüyerek, hem tekneyle gezerek, hem de otomobille yedi tepesi dolaşilarak gezilebilir. Ve yapacak öyle çok şey var ki; Rumelihisari’nda kahvalti, Kanlica’da yoğurt, Beylerbeyi’nde çay, Ortaköy’de akşam içkisi ve dilediğiniz herhangi bir durakta balık-rakı...

MURTIÇI - GEMBOS - BEHŞEHIR, ANTALYA
Manavgat Akseki yolundan ulaşilan Murtiçi Kanyonu’ndan başlayan rota 1800 metreye kadar ulaşiyor. Jüri üyemiz Faruk Akbaş, "Lokal endemik çiçeklerin bulunduğu yolda birbirinden ilginç orkideler yalnizca bu yolun yolculari içindir" diyor. Gembos yaylasinin kardelenleri ve düğün çiçekleri ise baharin geldiğini gösteriyor. Yolun sonunda varilan Konya ili sinirindaki Behşehir Gölü ve Leylekler Vadisi ise su kuşlari ve nesli tükenmekte olan kara leyleklerini görmek için ideal.

POLONEZKOY - CUMHURIYETKÖY - SAKLIKÖY, İSTANBULRotanın ilk durağı olan Istanbul’a bağlı Polonezköy temiz, ferah ve rahatlatici havasi, doğal güzellikleri ve özellikle kiraziyla taninir. Istanbul’un yanibaşindaki Polonya’da çok güzel mekanlar ve yemekler de bulabilirsiniz. Cumhuriyet Köyü Polonezköy’den yaklaşik 10 km. ileride. Kir lokantalari, piknik alanlariyla insana bahari müjdeliyor. Bu güzergahta ağaçlar içinde çok güzel oteller, "kendin pişir kendin ye" mekanlari, yürüyüş yollari, at binmeyi sevenler için çiftlikler, ormanlar yer aliyor. Yolculuğunuz sirasinda yeşilin her tonunu görebilir ve kestane, ihlamur ağaçlarinin ön planda olduğu Sakliköy’e doğru ilerleyebilirsiniz. Balik tutmayi sevenler için de uygun bir yer.
Son düzenleyen _Yağmur_; 28 Nisan 2016 11:05
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
12 Aralık 2008       Mesaj #65
karayel - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye’nin en güzel 10 meydanı
Meydanlar, kentlere, kasabalara, köylere kişiliğini kazandırır. Randevular meydanlarda verilir, kitleler meydanlarda bir araya gelir, kutlamalar ya da protestolar meydanlarda yapılır. Kentlerin tarihleri biraz da meydanlarında yazılır. Günümüzde yüksek yapıların arasına, dar sokaklara sıkışan insanlar için bir nefes alma alanıdır aynı zamanda.

Eski yerleşim bölgelerinin meydanları çevrelerinde mutlaka birkaç tarihi eseri de barındırır. Bu bir dikilitaş, bir çeşme, bir heykel, bir saat kulesi veya yüzyıllık bir çınar ağacı olabilir. Biz de bu hafta jüri üyelerimize Türkiye’nin en güzel meydanlarını sorduk. Listeye giren adreslerin kimi binlerce yıllık geçmişe sahip, kimiyse bir insan ömründen daha kısa zaman önce tasarlanmış. Üstelik bu hafta listemizde iki ikincimiz var.

En iyi 10
1. Konak Meydanı - İzmir
2. Sultanahmet Meydanı -İstanbul
3. Saburhane Meydanı - Muğla
4. Hükümet Konağı Meydanı - Kastamonu
5. Orhangazi Meydanı- Bursa
6. Prominand Alanı - Amasya
7. Mevlana Meydanı -Konya
8. Balıklıgöl ve Dergah Platformu Meydanı - Urfa
9. Alaçatı Meydanı -İzmir
10. Birgi Meydanı - İzmir

Konak Meydanı
İzmir kent merkezinde, Kemeraltı Çarşısı’nın girişinde yer alması nedeniyle günün her saati yoğun. 1868-1872 yılları arasında yapılan Hükümet Konağı ile 1829’da inşa edilen Sarı Kışla ile çevrili. Adını Hükümet Konağı’ndan alan meydanda İzmir’in simgesi olan ve 1901 yılında yaptırılan İzmir Saat Kulesi var. 50 yıldır pek çok kez biçim değiştirdi. Son düzenlemeyi Büyükşehir Belediyesi eski başkanı rahmetli Ahmet Piriştina yaptırdı. Yaklaşık 7 milyon YTL harcanan meydan projesinde 210 bin metrekare alan yeniden düzenlendi. İzmir’in düşman işgalinden kurtuluş günü olan 9 Eylül’de açıldı.

Sultanahmet Meydanı
İstanbul’un sembollerinden. Kentin kurulduğu yedi tepeden birinde bulunuyor. Bizans döneminde Hipodrom, Osmanlı döneminde At Meydanı, Cumhuriyet döneminde Sultanahmet Meydanı olarak adlandırıldı. Bizans’ın şenliklerine ve kanlı ayaklanmalarına, Osmanlı’nın saray düğünlerine ve cirit oyunlarına, Yeniçeriler’in kazan kaldırmalarına sahne oldu. Ayasofya, Sultanahmet Camii, Topkapı Sarayı, İbrahim Paşa Sarayı, Milion Taşı, Dikilitaş, Yerebatan Sarnıcı, Alman Çeşmesi meydanda bulunan ve meydanı çevreleyen tarihi yapılardan bazıları. Yaz kış, günün her saati turistlerle dolu.

Saburhane Meydanı
500 yıllık geçmişe sahip. Rum Mahallesi olarak bilinen Asar Mevkii’nde yer alıyor. Tarihi kilise kalıntıları, cami, şaraphane, üç kahvehane, iki ekmek fırını, hamam, Apostol Hanı, 300 yıllık çınar ağacı ve tarihi evlerle çevrili. Son olarak 1992’de düzenleme yapıldı ve Mimar Sinan’ın heykeli dikildi. 1500’lü yıllarda Sabri adlı dervişin dergahının bu alanda bulunması nedeniyle Saburhane adı verilmiş. Uzun zaman önce Rumlar tarafından yerleşim alanı olarak seçilmesinin sebebi ise, asılan keçi ciğerinin serin olan bu bölgede uzun süre dayanması. Son yıllarda yerli ve yabancı turistlerin akınına uğruyor.

Hükümet Konağı Meydanı
1942’de dönemin valisi Avni Doğan’ın talimatıyla yapıldı. Meydanda Milli Mücadele yıllarında cepheye cephane taşırken küçük çocuğuyla birlikte şehit olan Şerife Bacı anıtı bulunuyor. Yanı sıra Kurtuluş Savaşı’nda şehit olan Türk askerlerinin de anıtı var. Bir ay önce restore edilerek orijinal haline dönüştürüldü. Şehrin tam merkezinde ve ağaçlarla çevrili olması nedeniyle dinlenme alanı olarak kullanılıyor. Güneyinde mimar Vedat Tek tarafından yapılan tarihi hükümet konağı, güneybatısında restorasyonu devam eden tarihi defterdarlık binası, batısında Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi, kuzeyinde Kastamonu şehir merkezi ve 100 metre ilerisinde Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşı’nı ilk kez okuduğu 600 yıllık Nasrullah Camii bulunuyor.

Orhangazi Meydanı
Bursa tarihi kent merkezinde, Hanlar bölgesinde bulunuyor. Mimari tasarımı 1983 yılında Şaziment-Neşet Arolat tarafından yapıldı. Bursa Belediyesi tarafından 1986’da hizmete açıldı. Tarihi çınarların yer aldığı meydanın çevresinde Ulucami, Kapalıçarşı girişi, Koza Han, Orhan Camii, Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Binası, sanat galerisi ve Orhangazi altgeçit çarşısı bulunuyor. Yeşil alanlar, tarihi çınarlar, açık çay bahçeleri, havuz, çeşme, tuvalet ve oturma banklarının yer aldığı meydan, tarihi Hanlar bölgesinde yer alması nedeniyle turistlerin yoğun bulunduğu bir yer.

Prominand Alanı
Yeşilırmak Yalıboyu karşısında bulunan meydan, 2 bin 250 metrekarelik alanı kapsıyor. Yedi yıl önce Amasya Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Vakfı tarafından geliştirilen projeye göre yeniden düzenlendi, Prominand Alanı adını aldı. Atatürk ’ün Amasya Tamimi’ni imzalamasını tasfir eden gravür, Amasya’da şehzadelik yaptıktan sonra tahta geçen Osmanlı sultanlarının büstleri, Amasya’nın yetiştirdiği ünlü coğrafyacı Strabon ile efsanevi aşıklar Ferhat ile Şirin ’in heykelleri bulunuyor. Çevresinde restoran, kafe ve tarihi yapılar var. Meydan boyunca 7 bin 500 yıllık tarih diliminden, yedi ayrı medeniyete ait eserler görülebilir. Gösteri ve konserler için yapılmış bir amfitiyatro da var. Gün boyu Türk halk ve sanat müziği yayını var. Tarihi yalı boyu evlerini, Amasya Kızlar Sarayı’nı, kral kaya mezarlarını ve Amasya kalesini buradan izleyebilirsiniz.

Mevlana Meydanı
40 bin metrekarelik bir alana yayılan Mevlana Meydanı’nı yılda yaklaşık bir milyon 500 yerli ve yabancı turist ziyaret ediyor. Mevlana Müzesi, 2. Selim’in yaptırdığı Selimiye Camii, Yusufağa Kütüphanesi, Mevlana Çarşısı ve Mevlana Kültür Merkezi gibi önemli tarihi yapılar yer alıyor. Mevlana Bölgesi Kentsel Dönüşüm Projesi çerçevesinde bu yıl daha da hareketlendi. Belediye tarafından Mevlana Müzesi ile Kültür Merkezi arasında kalan bölgenin kamulaştırılmasından sonra buraya Konya çarşısı, Selçuklu eserleri mini maketleri, yürüyüş alanları ve 5 yıldızlı bir otel inşa edilecek.

Balıklıgöl ve Dergah Platformu Meydanı
Balıklıgöl ve Dergah Platformu Meydanı, Şanlıurfa Valiliği tarafından 1999’da düzenlendi. Projenin uygulaması Şanlıurfa Kültür Sanat ve Araştırma Vakfı tarafından yapıldı. Meydanda Şanlıurfa Kalesi, İbrahim peygamberin doğduğuna inanılan mağara, ateşe atıldığı yer, Balıklıgöl, Ayn-ı Zeliha Gölü, Eyyübi, Akkoyunlu ve Osmanlı dönemine ait cami, medrese, çarşı ve hanlar bulunuyor. Proje dahilinde meydana 73 dükkan, otel, üç kafeterya, bir lokanta, bir kütüphane, bir aşevi, 250 kişilik konferans ve sergi salonu, bir amfitiyatro ile duş ve tuvaletler inşa edildi. Yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri.

Alaçatı Meydanı
Kemalpaşa Caddesi ile Mektep Caddesi’nin kesiştiği 400 metrekare büyüklüğündeki meydan, 50 yıllık geçmişe sahip. Kafe, bar, restoranlarıyla bir buluşma noktası olan Alaçatı Meydanı en son 15 yıl önce düzenlendi. Hafta boyunca, özellikle 20.00-24.00 saatleri arasında yoğun oluyor. Meydanda spor, iş, sanat ve sosyete dünyasından birçok ünlü isme görmek çok normal.

Birgi Meydanı
1900’lü yılların başında yıkılan Hacı Osman Medresesi ve bahçesinin yerine yapıldı. Meydanda Osmanlı Kütüphanesi, Çevre Kültür Evi, kahvehane, PTT, un değirmeni, Uğur Mumcu Kütüphanesi, dükkanlar ve çeşme var. Yakınından Birgi Deresi akıyor. Tarihi sivil mimarlık örnekleriyle birlikte yaklaşık 4 bin metrekare alanı kaplayan meydanın çevresinde ise Dervişağa Camii, 1876 yapımı karakol, Koca Çeşme, Gazi Umur Bey Çocuk Bahçesi, Arif Çelebi Konağı, Derviş Ağa Medresesi, Derviş Ağa Hamamı var. 1998-1999 yıllarında Çekül Vakfı önderliğinde iyileştirme çalışması yapıldı. Semt pazarının kurulduğu pazartesi ve turist ziyaretlerinin olduğu haftasonları hareketli.

Cumhuriyet Meydanı
Erzurum yolu üzerindeki kavşakta bulunan meydan; şehir stadı, Kars Devlet Hastanesi, Anadolu Lisesi, Kız Meslek Lisesi ile çevrili. İçinde şaha kalkmış at üzerinde bir Atatürk heykeli bulunuyor. En son 2004 yılında düzenlendi. Bir saat kulesi ve üç süs havuzu eklendi. Genellikle mesai saatleri sonrası kalabalık olan meydan, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Meydanın kaidesinin dört cephesinde, Atatürk’ün 1924’te Kars’ı ziyareti, Atatürk ’ün İsmet Paşa’ya çektiği telgraf, Kazım Karabekir Paşa’nın Kars’ı kurtarışı ve Alparslan’ın Ani ’den Anadolu’ya girişini gösteren kabartmalar bulunuyor. Meydan, 10 bin kişiyi alabilecek büyüklükte.
Son düzenleyen _Yağmur_; 28 Nisan 2016 11:24 Sebep: sayfa düzeni
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
12 Aralık 2008       Mesaj #66
karayel - avatarı
Ziyaretçi
En güzel 10 sonbahar manzarası
Yağmurlu günleri beraberinde getiren, yaprakları sarartan, kışın habercisi sonbahar; insanı hüzünlendirdiği kadar, kendine has güzellikler de sunuyor. Ağaçların yeşilden sarıya, sarıdan turuncuya ve hatta kimi zaman kırmızıya büründüğü, göğün çelik grisi renginin göllerin üzerine düştüğü günler muhteşem manzaralar vaat ediyor.

Özellikle fotoğrafçılar ve ressamlar için bulunmaz zamanlar. Biz de bu hafta jüri üyelerimize, Türkiye’de en güzel sonbahar manzarasını sunan adresleri sorduk. Pek çoğu Milli Park statüsünde bulunan, yaprak döken ağaçlar bakımından zengin ormanlık alanlar listeye ağırlığını koydu.

EN İYİ 10
1. Yedigöller - BOLU
2. Ihlara Vadisi - AKSARAY
3. Kaz Dağları - ÇANAKKALE
4. Sarayburnu - İSTANBUL
5. Nemrut Dağı - ADIYAMAN
6. Gökova - MUĞLA
7. Kaçkarlar - RİZE
8. Borçka Karagöl - ARTVİN
9. Küre Dağları - KASTAMONU
10. Polonezköy - İSTANBUL

YEDİGÖLLER
Yedigöller bölgesi Sazlıgöl, İncegöl, Küçükgöl, Deringöl, Büyükgöl ve Seringöl’den oluşuyor. Sonbahar ve kış mevsiminin en güzel yaşandığı yerlerden biri. Birçok profesyonel fotoğrafçının gözbebeği. Ağaçların turuncu ile kızıl arasında dolaşan rengi, göllerin üzerine düştüğünde manzaranın seyrine doyum olmuyor. Sabahın ilk ve akşamın son ışıkları kaçırılmaması gereken saatler. Yedigöller’e ulaşmak için İstanbul-Ankara yolunun Bolu il sınırları içindeki Yeniçağa Kavşağı’nı döndükten sonra karşınıza çıkan yolu takip etmeniz gerekiyor. Orman içi yolculuğunuza, yön tabelaları ile devam edebilirsiniz. Yedigöller Milli Parkı içinde bir dinlenme tesisi var.

IHLARA VADİSİ
Sadece ağaçlardaki farklı renk tonlarının peşinde değilseniz, 10 km uzunluğa ve 80 metre derinliğe sahip Ihlara Vadisi, içinde yer aldığı kanyonla birlikte size farklı bir manzara sunacak. Hasandağı’ndan çıkan bazalt ve andezit yoğunluklu lavların soğumasıyla oluşan çatlaklar ve çökmelerle meydana gelen bu bölgede dolaşırken, kayalara oyulmuş barınak, mezar ve kiliseleri sonbaharın farklı ışığında göreceksiniz. Vadiyi bir de yukarıdan, bütün halinde seyretmek isterseniz, Kapadokya’dan balona binebilirsiniz. Ihlara Vadisi’ne Nevşehir’den Aksaray’a giderken, Aksaray’a 11 km. kala sola, Güzelyurt yoluna dönerek ulaşmanız mümkün.

KAZ DAĞLARI
Tanrıların Dağı olarak bilinen, Çanakkale ve Balıkesir sınırları içinde yer alan Kaz Dağları’nın en alçak yeri Edremit Körfezi’nin kuzey kıyıları, en yüksek yeri de 1774 metrelik Karataş Tepesi. Yani bölgeye gittiğinizde hem deniz, hem de orman manzarası bulacaksınız. Ege’de kışın yaprak döken ağaçların bol olması, sonbaharı rengarenk sevenler için bir avantaj. Tertemiz akan şelalelerin ardında kalan, sarı ve turuncu yapraklarla donanmış ağaçlarla karşılaşmak hoşunuza gidecek. Küçükkuyu, Akçay, Altınoluk ve Güre gibi denize kıyısı olan bölgelerde konaklamanız mümkün.

SARAYBURNU
Tarihi Yarımada’nın en uç noktası. Hasbahçe ağaçlarının arasından yükselen Topkapı Sarayı’nın bulunduğu Sarayburnu; Haliç, Marmara Denizi ve Boğaziçi’ni gören eşsiz bir konumda. Bizans’ın her devrinde ağaçlıktı, o vakitler geniş zeytinliklerle kaplıydı. Fatih Sultan Mehmet burayı dışarıdan getirttiği ağaçlarla da bezeyerek, içinde köşk ve pavyonlarıyla Gülhane Parkı’nı yarattı. Kasım başlarında yaprak döken ağaçlar renkleniyor. İsterseniz Sarayburnu’ndan, bulutlar nedeniyle çelik grisine bürünen İstanbul Boğazı’nın girişini, isterseniz Galata’dan veya Salacak’tan Sarayburnu’nun kendisini izleyebilirsiniz. Sararan yaprakların arasından Topkapı Sarayı ve Sirkeci’ye yanaşan vapurlar güzel bir manzara oluşturuyor.

NEMRUT DAĞI
2150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı, gündoğumu ve günbatımını en güzel seyredebileceğiniz yerlerin başında geliyor. Gündoğumunu yakalayabilmeniz için 1-2 saat önceden yola çıkmanız gerekiyor. Tepeye ulaştığınızda günün ilk ışıklarıyla sarının farklı tonlarını izleme şansı bulabilirsiniz. Vakit günbatımına yaklaştığında ise ışıklar azalıyor, sarılar turuncuya, turuncular ise kırmızıya dönmeye başlıyor. Adıyaman il sınırları içinde yer alan dağda, doğanın sonbaharda hazırladığı güzelliklerin dışında, dünyanın en yüksek açık hava müzesiyle karşılaşacaksınız. Buradaki taş heykeller de tıpkı yapraklar gibi sararan ahşap görünümlere bürünüyorlar.

GÖKOVA
Muğla ili sınırları içinde yer alan Gökova’yı hep yazın görmeye alıştıysanız, bir de sonbaharda görmenizde fayda var. Jüri üyemiz Kadir Kır, özellikle güney yakasının bu mevsimde muhteşem olduğunu söylüyor. Hem deniz, hem de ağaçlar renk değiştiriyor, ancak listedeki diğer yerlere nazaran sonbahar buraya biraz daha geç geliyor.

KAÇKARLAR
Kaçkarlar’da manzara sarıya dönmeye başladı bile. Doğu Karadeniz silsilesinde bulunan, Türkiye’nin en yüksek dördüncü dağı olan Kaçkarlar, Karadeniz kıyılarından itibaren yükselmeye başlıyor. Görkemli zirveler, şelaleler, berrak göller ve zengin bitki örtüsü ile her tür sonbahar manzarasını burada yakalayabilirsiniz. Sislerin ardında kalan dağlarla karşılaşacaksınız. Kaçkarlar’a, Artvin-Yusufeli ve Rize-Çamlıhemşin’den ulaşabilirsiniz.

BORÇKA KARAGÖL
Karagöl, 19. yüzyıl başlarında, bugünkü Aralık Yaylası’nın yakınlarındaki bir tepenin, heyelan sonucu derenin önünü kapatmasıyla oluştu. Anıt sayılabilecek birçok yaşlı ağaçla çevrili olan bölgede zengin bitki örtüsünün yanısıra hayvan çeşitliliğine de rastlanıyor. Özellikle bu mevsimde gölde yapacağınız sandal keyfi sırasında ağaçların rengarenk görüntüsünü seyredebilirsiniz. Artvin’in Borçka İlçesi sınırları içindeki Karagöl’e, Borçka-Camili yolunun 2. kilometresinden ayrıldıktan 5 km. sonra ulaşılabiliyor. Karagöl Orman Misafirhanesi’nde konaklanabilir.

KÜRE DAĞLARI
Ağaçlarının yoğunluğu, alanın büyüklüğü, zengin biyolojik çeşitliliği ve bünyesinde barındırdığı yaban hayatının zenginliği ile ön plana çıkan Küre Dağları, Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın (WWF) belirlediği, Avrupa’nın acil korunması gereken yüz ormanlık alanından biri. Küre Dağları Milli Parkı ise Küre Dağları’nın batısında, Kastamonu ile Bartın arasında kalan 34 bin hektarlık bir bölgeyi kaplıyor. Karstik yapıya sahip arazi bol yağış alıyor. Her an gökkuşaklarıyla karşılaşabilirsiniz. Ağaç çeşidi bol. Karstik yapının neden olduğu sayısız mağara, derin kanyon ve şelaleler de görülmesi gereken güzellikler arasında.

POLONEZKÖY
İstanbul’a bağlı Polonezköy, hafta sonu kaçamakları için birebir. İlkbahar ve yaz aylarında piknikçilerin gözdesi. Pek çok konaklama tesisi var. Sonbaharda oldukça romantik bir görünüme kavuşuyor. Çoğunlukla kiraz ağaçları var. Etrafı ormanlarla çevrili. Dökülen yapraklarla kaplı, ağaçlarla çevrili beş kilometrelik yürüyüş yolu muhteşem.

HÜRRİYET
Son düzenleyen _Yağmur_; 28 Nisan 2016 11:29

Benzer Konular

17 Temmuz 2012 / ThinkerBeLL Turizm
31 Mayıs 2015 / Jumong Taslak Konular
16 Ağustos 2013 / _EKSELANS_ Turizm
16 Ağustos 2013 / _EKSELANS_ Taslak Konular
16 Ağustos 2013 / _EKSELANS_ Taslak Konular