ANTALYA VE TURİZM
Antalya, günümüz Türkiyesinde, turizm denince ilk akla gelen kentlerden birisi olmuştur. Eşsiz doğal güzellikler, sıcak iklim, temiz denizi, ince kumlu plajları, dağları, ulusal parkları, küçük koyları ve binlerce yıl öncesi uygarlıklarından izler taşıyan antik kentleri ile Antalya Bölgesi yerli ve yabancı turistlerin geniş ölçüde ilgisini çekmektedir.
Antalya yöresinde yapılan kazılar ve araştırmalar sonunda, yazılı tarih öncesinde yaşamış insan topluluklarına ait bilgiler ortaya çıkmıştır. Karain Mağarasında Paleoliti, Mezolitik, Neolitik, Kalkolitik ve Bronz Çağlarından veriler bulunmuştur. 100e yakın antik kent; odeonu, tiyatrosu, gymnasiumu, agorası ve tapınaklarıyla binlerce yıl öncesinden günümüze izler taşır. Gelen yabancıların çoğunluğu bu kentleri ve müzeleri ziyaret eder. Onlar için öncelikle görülmesi gereken yerlerdir buraları. Çoğunluğu için deniz ve güneşten önce gelir. Son yıllarda antik kentlerin yolları, dinlenme alanları, sosyal yapıları tamamlanarak kültür turizmine daha çok önem verilmeye başlanmıştır.
Deniz ve güneş, yorucu bir yıl sonunda dinlenmek isteyen insanlar için iki önemli ögedir. Antalyanın ince kumlu plajları yaz aylarında güneşlenmek için gelen yerli ve yabancı turistlerle doludur. Kampinglerde ve plajlarda renkli çadırlar kurulur. Tatil köylerinde ağırlık geceleri eğlenceye, gündüzleri dinlenmeye, denize girmeye ve deniz sporlarına verilir. Otel, motel ve benzeri turistik tesislerin havuzbaşları, barları, diskotekleri ve gazinoları dolar taşar.
Limanda ve küçük koylarda yelkenliler ve yatlar görülür. Sıcak Akdeniz ve Antalya Dünya insanlarına kucak açmıştır. Çünkü insanlar dinlenmeğe ve eğlenmeye gelmiştir. Antalya Düzlerçamı ormanları Türkiyede av turizminin yapıldığı en önemli alanlardan birisidir. Av ekim ve ocak ayları arasında Türkiye Cumhuriyeti Köyişleri Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Bölge Müdürlüğünün izniyle yapılır. Yüzlerce tür hayvanını yaşadığı bu bölgede yalnız dağ keçisi ve yaban domuzu avı yapılmaktadır. Dünyanın değişik uluslarından gelen avcılar, giriş, boşa atış, yaralama ve vurdukları dağ keçilerinin boynuz uzunluklarına göre ücret öderler. Aynı zamanda Termessos Antik Kentini de içine alan ava alanı orman ve sar/ dağlardan oluşmuştur. Av yerli rehberler eşliğinde düzenlenir.
İklimi ve doğal güzellikleri, Antalyada değişik konulu çeşitli ulusal ve uluslar arası kongre ve sempozyumun düzenlenmesine neden olmaktadır. Çünkü Avrupa ve Türkiyenin birçok kenti kışın karlar altındayken Antalyada yeşillikler içinde güneşli günler yaşanır. Değişik organizasyon kuruluşları ve İl Yönetimi, Kongre Turizmine ağırlık vermiş ve son derece modern simoline sistemli Özel İdare Kongre Salonu yaptırılmıştır. Ayrıca Sorgun yakınlarında deniz kıyısında, tüm sosyal tesisleri de kapsayan bir kongre köyü yapılmaktadır. Öte yandan Antalyada bulunan otellerin salonlarında çeşitli ulusal ve uluslararası toplantılar ve sempozyumlar düzenlenmektedir. Böylece Antalya, yaz ve kış aylarında sanat, kültür ve bilimsel nitelikli toplantıların düzenlendiği bir kongreler kenti olma ağırlığını kazanmıştır.
GEZİLİP GÖRÜLMEYE DEĞER YERLER
Boş zamanları değerlendirme yönünden Antalya oldukça zengin bir kenttir. Kent içinde olduğu gibi kent dışında ve yakın çevrede gezilip görülmeye değer çok sayıda tarihi eser ve doğa güzelliği vardır. Kent dışındaki tarihi kalıntılara Antalya çevresinde görülmeye değer diğer tarihi eserler, doğa güzellikleri, parklar, plajlar ve mağaralar gibi yerleri tanıtmak istiyoruz.
Şehir Surları
Şehir Surları Eski Antalya kenti, birisi deniz ve birisi de karadan olmak üzere at nalı şeklinde iki surla korunmaktaydı. Ayrıca şehir içi yerleşim merkezlerini birbirinden ayıran duvarlar da vardı. Dış surlarda çok sayıda ve elli adım aralıklarla kuleler bulunuyordu. Antalya surlarının geçmişi antik çağlara kadar uzanır. Genellikle Helen devri temelleri üzerine Romalılar tarafından yapılmış olup Selçuklular devrinde genişletilmiş ya da onarılmıştır. Duvarlarda çok sayıda antik özellik taşıyan taş bloklar kullanılmıştır. XIX. Yüzyılın sonlarına kadar neredeyse tamamı korunmuş haldeydi. Günümüzde ise sadece kent içindeki bazı Burçlar, Hadrian Kapısı, Saat Kulesi, Hıdırlık Kulesi ve bazı duvar kalıntıları varlığını korumaktadır.
Kale İçi ve Yat Limanı
Deniz ve kara surları tarafından kuşatılan eski kent merkezine bugün Kale İçi denilmektedir. Kale İçinin sokakları ve yapıları Antalya tarihinin izlerini günümüze kadar getirmektedir. Evlerin özellikleri sadece mimarı yönden değildir. Aynı zamanda eski Antalya insanının yaşam şekli, davranışları, gelenekleri ve sosyal yönleri konusunda da bize çok yararlı bilgiler aktarmaktadır.
Kale İçinin sokakları dardır. Çoğunlukla limandan yukarılara doğru, dış surlar yönünde uzanırlar. Evler sahiplerinin ekonomik güçleri ve kullanılış amaçlarına göre farklılık gösterebilmektedir. Fakat ortak özellikleri çoktur. Genellikle yığma taştan ve ağaç bağlantılı olarak yapılmışlardır. Hepsinin bir sokak cephesi ve bir de sokak görmeyen bahçesi bulunur. Sokağa bakan yüzde, ilk katta çok az pencere vardır. Üst katta ise Cumba denilen ve hem ev, hem de sokak mimarisine uygun olarak yapılmış çıkmalar vardır. Bu çıkmalar ağaç süslemelerle bezenmiştir. Evlerin merkezini, zemin katta, bahçeye açılan ve taş zeminli Taşlık lar oluşturur. Bu taşlıklarda ağaçtan dinlenme kanepeleri vardır. Buradan zemin kattaki odalara geçilebildiği gibi, üst kata da bir merdivenle ulaşılır. Zemin kat evin daha çok hizmet bölümüdür. Depo, mutfak gibi görevi olan odalar buradadır. Üs kat ise yaşam içindir. Bazen üst katlarda mutfak ve benzeri odaların da olduğu görülmektedir. Üs takın odalara daha aydınlık olup pencereleri büyüktür. Pek çok evde bu odalarda üst üste iki sıra pencere vardır. Eski Antalyada üst pencereler camsızdı. Sadece ağaç kafesler vardı. Alt pencereler ise açılıp kapanabilen türdendi. Cumbaların üst pencerelerinde küçük boyutlarda ve bazıları renkli camlar bulunuyordu. Kale İçindeki yapılardan bazıları aslına uygun olarak restore edilmiştir. Restorasyon çalışmaları devam etmektedir. Kale İçi artık, eğlence yerlerinin pansiyonların, restoranların, hediyelik eşya satan dükkanların ve antika halı satan mağazaların bulunduğu eşsiz güzellikte bir turizm merkezi olmuştur. Antalya Limanı bir zamanlar Türkiyenin güney kıyısında Mersinden sonra gemilerin yanaşabileceği tek limandı. Bugün ise bu limandan sadece Yat Limanı olarak yararlanılmaktadır. Kentin batısında yapılan yeni Endüstri Limanının çalışmaya başlamasından sonra eski limanın adı Yat Limanı olarak değişmiştir.
ANTALYA ÇEVRESİNDEKİ ANTİK KENTLER
Antalya, güneşi, denizi ve doğa güzelliklerinin yanı sıra tarihi zenginlikleriyle de tüm dünya insanının ilgisini çekmiştir. Bölgede binlerce yıl öncesinin görkemli uygarlıklarından kalan, geçmişten günümüze köprü olmuş çok önemli tarihi kentler vardır. Bu kitabın esas amacı okuyucularına Antalyayı tanıtmaktır. Antalya ve çevresindeki antik kentlerin tamamını etraflıca anlatmak kitabın kapsamını aşmaktadır. Fakat Antalyadan söz edip de tarihe yapılacak eşsiz bir gezintiyi okuyucudan esirgemenin doğru olmayacağı görüşündeyiz. Bu bölümümün eksiksiz bir turist rehberi ya da arkeolojik bir metin olarak kabul edilmemesi gerekir. Geçmiş kültürlerin izlerini taşıyan ve her ziyaretinde insanları büyüleyen bu kentlerden başlıcalarını önce Antalyadan batıya sonra da doğuya giderek görelim:
Termessos
Antalya çevresindeki antik kentlerin en ilginçlerindedir. Toros dağları üzerinde 1050 M yükseklikte kurulmuş bir Pisidya kentidir. Termessos Ulusal Parkı içinde bulunması ve koruma altında tutulan çok sayıda bitki ve hayvan türü ile bir arada bulunup eşine az rastlanır bir sentez oluşturması ayrı bir özelliğidir Termessosun. Antalya-Burdur karayolunun 11. Kmsinden Korkuteli yönüne dönüldüğünde 14 Km. Sonra Termessosun işaret levhası görülür. Buradan Termessosun uzaklığı 9 Kmdir. Termessosu gezmek için biraz zaman ve biraz da yürümeyi sevmek gereklidir. Çünkü kent tamamen dağlık ve engebeli bir alanda kuruludur. Termessos insanlarına Solymler denilmektedir. Solymler diğer antik kentlerdekinin aksine denizden gelen kavimler değildirler. Tamamen Anadolu kökenlidirler. Termessosun bilinen tarihi Büyük İskenderin İ.Ö 333 yılında Termessosu kuşatmasıyla başlar. İskender, şahin yuvasına benzettiği bu kenti alamamıştır. Termessos İ.S. V. Yüzyıla kadar varlığını sürdürebilmiştir. Kent Surları, Hadrian Kapısı, Su Sarnıçları, Tiyatrosu, Gymnasiumu, Agorası, Odeionu ve Hereonu kentin önemli yapılarından bazılarıdır. Geniş bir alana yayılmış mezarlığı, Alketas, Agatemeros ve Arslanlı Mezar gibi anıt mezarlar herkesin hayranlığını toplamaktadır. Termessosla yakından ilgilenen, bu kitabın Almanca metnini yazan ve yazarların değerli dostu. Batı Alman Dr. Med.Dr.Phil.Otto Baur,, daha önce gezip gördüğü, Kuzey Afrika, Anadolu, Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi ülkelerden hiçbirinde konumu Termessosdaki kadar muhteşem başka bir antik tiyatro görmediğini ve buradaki mezarlığın bir eşine daha rastlanmadığını belirtmekten kendini alamamıştır.
Ariassos
Antalya-Burdur karayolunun yaklaşık 48. Km.sinde, Dağa gelmeden önce sola dönülerek 1 km.lik bir yolla Ariassosa ulaşılır. Antik bir dağ kenti olan Ariassos çevreye egemen bir vadide kurulmuştur. Giriş kapısı, hamamları, kaya mezarları ve mezar anıtlarıyla görülmeye değer bir kenttir.
Phaselis
Antalya-Kumluca karayolunun 57.Kmsinden güneye dönüldüğünde yaklaşık 1 Km sonra Phaselise ulaşılır. Kent İ.Ö VII. Yüzyılda Rodoslular tarafından kurulmuştur. Uzun yıllar Likyanın doğu kıyısının en önemli liman özelliğini korumuştur. Phaselisin 3 limanı vardır. Kuzey Limanı, Savaş Limanı veya Korunmuş Liman ve Güneş Limanı. Bunlardan en önemlisi güneydekidir. Kentin ortasında 20-24 metre genişliğinde muhteşem bir cadde vardır. Bu caddenin güney ucunda Hadrian Kapısı bulunur. Caddenin iki yanında gezinti yolları ve dükkanlar vardır. Bunların da yakınında Hamamlar, Agora ve Tiyatro gibi kamu yapıları bulunur. Bu yapıların tarihinin İ.Ö. I ve II. Yüzyıla kadar uzandığı ileri sürülmektedir. Kent merkezi ile 70 M yükseklikteki plato üzerine kurulmuş olan yerleşim yeri arasında su kanalları vardır.
Olympos ve Çıralı
Antalyanın batısında Kemer ile Adrasan arasındadır. Antalya-Kumluca yolunda Phaselisi geçtikten sonra Çıralı, ve Olymposa giden yolları gösteren iki işaret görülür. Her iki yolla da Olymposa ulaşılır. Çıralı, Olympos antik kentinin yakınındaki köyün adıdır. Olympos İ.Ö.II. yüzyılda kurulmuş bir liman kentidir. İ.S. XV. Yüzyıla kadar varlığını korumuştur. Ünlü Bellerophontes efsanesi burada geçmiştir. Antik kent eşsiz güzellikteki bir vadinin iki yakasındadır. Vadi ve kentin denize ulaştığı yerde kumsal çok güzel bir plaj oluşturur. Olymposa yaya olarak bir saatte ulaşılabilen Çıralı ilginç bir doğa harikasıdır. Yerli halkın Yanar dedikleri bu dağda doğal gaz sızıntısının oluşturduğu ve binlerce yıldır hiç sönmeden yanan alevler yükselir gökyüzüne. Buraya ilk kez gelenlerin Çıralı Köyünden bir rehberle birlikte Yanara gitmelerini öneririz.