Arama

Güzel Yurdumun Tatil Bölgeleri - Türkiye Gezi Rehberi

Güncelleme: 12 Aralık 2008 Gösterim: 218.708 Cevap: 65
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
3 Haziran 2006       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Arkadaşlar tatil dendimi yaz gelir akla ama bunun kış için nedense söylemeyiz. Şimdi bir düşünün güzel yurdumuzun nadide yerleri doğal güzellikleriyle dolu mekanları var ama kacını biliyoruz? yada tatile çıkıcaz ama neresi ?

Sponsorlu Bağlantılar
İşte bu konu başlığında sizlerin tecrübeleriyle ve tavsiyelerinizle yurdumuzun tatil (bilindik/bilinmedik) yörelerini burada toplamaya bilgi alış verişi görsel resimlerde (kişisel) ekleyerek tanımaya başlayalım...

Gerçekci yaklaşımlarınızı bekliyorum. Çünki bu bize rehber olucak.

Saygılarımla,

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
3 Haziran 2006       Mesaj #2
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Mısır'ın akvaryumu Sharm El Sheikh
Kızıldeniz'in doğal akvaryumu Sharm El Sheikh; turist kaynıyor. Mısır'ın mistik ve tarihi güzellikleriyle birlikte denizin de keyfine varmak isteyenler için ideal bir yer. İster dalın ister cam tabanlı teknelerle gezinti yapın.
Sponsorlu Bağlantılar

Mısır'ın piramitlerini görmek için haziran pek de doğru zaman olmasa da, Kızıldeniz sahilindeki Sharm El Sheikh, hem balıklarla yüzmek hem de kafasını dinlemek isteyenler için süper bir seçenek.

SUALTINDA KEŞFE ÇIKABİLİRSİNİZ
Ekvator kuşağında olduğu için tüm yıl boyunca sualtını keşfe imkan sağlayan tatil beldesinde; hava sıcaklığı 21 ile 35 derece arasında değişiyor. Deniz suyu ise yaz aylarında ortalama 23 derece oluyor. Dalış tutkunlarının gözde adresi olan Sharm El Sheikh'de dalmak istemeyenler cam tabanlı teknelerle denizin derinliklerine yolculuk yapabilirler.

24 SAAT BOYUNCA EĞLENCE
Sina Yarımadası'nda yer alan bu sahil beldesinde eğlence hayatı da son derece renkli... Naama Koyu'ndaki 5 yıldızlı otelleriyle konuklarına konfor da sunan Sharm

El Sheikh'te 24 saat eğlenebilirsiniz. Gündüzleri mercan resifleri ve rengarenk balıklarla haşır neşir olurken, geceleri de çölde düzenlenen dansözlü eğlencelerde keyif çatabilirsiniz.
Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Nisan 2016 13:23 Sebep: kırık linkler
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
8 Haziran 2006       Mesaj #3
kambis - avatarı
Ziyaretçi
istanbulda yaşayan ve istanbula tatile gelenler için ;

Odayeri Mesire Yeri
Şehrin gürültüsünden, çalışma hayatının stresinden uzaklaşıp biraz başınızı dinlemek istediğinizde yolunuz mutlaka Odayeri'ne düşecektir. Meşe, gürgen ve kestane ağaçlarının çevrelediği çimenlere uzanıp tabiatın yeni tatlarını keşfetmek hiç de uzak değil. Eğer piknik yapmak istiyorsanız, malzemenizi kendiniz götürebileceğiniz gibi hemen yanı başındaki köyden de temin edebilirsiniz. Maden kazıları sonrası civarda oluşan göllerin çok güzel görünmekle birlikte bazı
tehlikeler taşıdığını unutmamak gerekir. Ulaşım: Hasdal-Kemerburgaz-Göktük'ten sonra girilen İhsaniye Köyü istikametinin 6. kilometresindeki Ağaçlı Yolu üzerindedir
Tel: İstanbul Doğa Koruma ve Milli Parklar Mühendisliği 0212 262 77 10 Dahili= 24 84

bir günlüğünede olsa değer.......

Çilingoz Mesire Yeri
Karadeniz'in kıyısında uzun ve hayli geniş beyaz bir kumsal... Dalgaların yüzyıllardır döve döve ilginç şekillere bezediği kayalıkların arasından denize karışan bir dere... Ve bütün bu güzel tabloyu tamamlayan yeşil bir örtü... işte Çilingoz burasıdır, ister kendinizi sıcak kumsala atın. ister sadece bu yöreye özgü longos' tabir edilen bitki ve ağaç zenginliğini keşfetmek için yürüyüşe çıkın. Balık tutmaya meraklıysanız da şansınız mutlaka size gülecektir. Zira, Çilingoz Deresi ve Karadeniz hayli bereketlidir. Akşam güneşi battığında çadır ve bungolovv önlerindeki sohbetler ise sıcak dostlukların hatırası olarak uzun yıllar sizinle kalacaktır.
Ulaşım: Ulaşım:1) Çatalca-Saray yolu üzerindeki Binkılıç Beldesi'nin hemen çıkışından sağa dönüldükten sonra 17 kilometrelik orman içi yolu kullanabilirsiniz.
2) Terkos'un kuzey kısmını takip eden Ormanlı, Karacaköy ve Ya 11 köy istikametlerinden ulaşılabilir.
Tel: Çatalca Doğa Koruma ve Milli Parklar Mühendisliği 0 212 789 10 05

Dilburnu Mesire Yeri
Sadece istanbul'un değil, Türkiye'nin de en nadide köşelerinden biri. Adalara has mimari, Marmara mavisi ve çam ağaçlarının fıstıki yeşili ile bir araya geldiğinde ortaya çıkan tablo gerçekten hayranlık verici. Böyle bir ortamda piknik, plaj, yürüyüş ya da yelken gibi aktivitelerden birini seçmek tamamen size bağlı. Kızılçamlar arasından koyları, biraz vaktiniz varsa güneşin batışını seyretmek çok az bulunabilecek bir keyiftir. Dilburnu, kafeterya, piknik ve doğa yürüyüşleriyle de sizi gün boyu kendinde tutmayı bilecektir...
Ulaşım: Sirkeci, Kabataş, Kadıköy, Bostancı ve Kartal'dan kalkan Adalar-Yalova vapurlarıyla Büyükada'ya ulaşılır. Sonrasında yürüyüş, fayton ya da bisikletle mesire yerine gidebilirsiniz.
Tel: 0 216 226 36 31
Son düzenleyen _Yağmur_; 25 Nisan 2016 13:40 Sebep: kırık link
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
16 Haziran 2006       Mesaj #4
arwen - avatarı
Ziyaretçi
ERDEK TARİHİ
Kapıdağ yarımadası Marmara Denizinin ortasından başlayarak güney kıyısı küçük Asya Kıtası Bandırma sahillerine 1500 m. genişliğinde dar bir toprak parçası berzahla bağlıdır.
Bugün Erdek ilçesinin sınırları içinde kalan bölgede tarih boyunca (kızıkos) - (Artake) ve (Prokonesos) isminde üç site şehir devletinin bulunduğunu ünlü tarihçi heredot'un eserlerinden öğreniyoruz.
Heredot Kapıdağ Yarım Adası (Arkatonesos) taki şehir devletlerinden bahsederken Kızıkos ve Arteka'nın Kapıdağ yarım adası üzerinde Prokonesos'un ise önce Paşaliman'ı adasında daha sonrada Marmara adasında kurulduğunu bildirir.
Kızıkos şehir devleti kısmen Kapıdağ berzahına uzanmış kısmen eskiden (Artonoros) denen yüksek dağların yeşil eteklerine yaşlanmıştır. Arkasında Dindimon'un bugünkü Adem Kaya ve Dede Dağlarının yüksek ve ormanlık tepeleri vardır.
Kızıkos şehri bir kolu ile doğudan (Panaromos) (Bandırma) körfezinin mavi denizini öteki kolu ilede batıdan (Artake) Erdek körfezinin ışıklı sularını kucaklar.
Bu bölgeye yerleşen en eski toplulukların (Dolionlar) olduğunuda antik coğrafyacı Starbon bildiriyor. Dolian'ların Yunanistan'daki Tesalya'dan buralara göç etmiş olduğu bildirilmektedir. Mitelojide Yunanlıların meşhur Argonot'lar destanında adı geçen Doliyan'lar kralı genç Kızıkos kralı Tesalya'lı bir kahramandır.
Daha sonraki tarihlerde Kızıkos ismini alan Kapıdağ berzahi ve yöresi I.O 749 ve 680 yıllarında olmak üzere iki defa Milatos'lular tarafından kolonize edilmiştir. Bugünki Erdek kasabasının yerinde bulunan eski Arteka şehri ile birlikte Kızıkos'un bu ikinci kolonizasyonu Lidya devletinin en yüce devrini açan kral Gipes'in hükümdarlığı zamanına rastlamaktadır.

Değişik tarih kaynaklarından edilinilen bilgilere göre kızıkos ve Arteka Erdek M.O. tarihlerden başlayarak milattan sonra Osmanlılara kadar geçen tarihi dönemlerde on defa el değiştirerek başka ulusların egemenlikleri altına girdikleri yazılmaktadır.Bu bölgede Trakyalılar, Makedonyalılar, Lidyalılar, Persler, Ispartalılar, Peneposuslular, Frigyalılar, Romalılar ve Bizanslıların egemenlikleri altında kaldıkları en son ise 1339 yılına Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa'nın ilk Rumeli seferine çıkışında bu bölgenin fethedilmesi ile Osmanlılara Türklere geçtiğini öğreniyoruz.
İşte bu açıdan bakıldığında Kızıkosda ve Erdek'te her dönemin her değişik eski ulusların egemenliklerinden kalan kültür ve sanat mozağini bir arada bulmak, görmek mümkündür. Bölge bir toplu kültür ve sanat mozağini başka bir bölgelerde görmek mümkün değildir.

Kızıkos ve Erdek özellikle M.O. 333-30 yıllarında Helenistik çağda ve yine Roma dönemlerinde mimari ve sanat heykeltraşlık alanlarında erişilmez bir düzeye ulaştıklarını Kapıdağı'nda çıkarılan rengarenk mermerleri büyük bir ustalıkla nakşeden Kızıkoslu heykeltraşlar o dönemlerin bir çok kral ve imparatorluklarına saraylar, saray süslemeleri, dönemin Tanrıları adına tapınaklar mezar süslemeleri sütun başlıkları kopruler su kemerleri yaptıklarını tarihi belgelerden öğreniyoruz. Dünyanın sekizinci harikaları arasında yer alan Kızıkos'daki Hadriyanoz tapınağıda İmparator Hadriyanos adına Kızıkoslı mimarlarca yapıldığı tarihi kayıtlarda yer almaktadır. Bugün Ege'de Efesos, Soke'de Milatos, Bergama ve Atina'daki çeşitli mabetlerin sütun başlıkları ile süslemeleri Kızıkoslu mimarlarca yapıldığı bilinmektedir.
Kızıkos bilim ve kültür alanında tarihlere ışık tutacak düzeydedir. Dönemin en ünlü filozofları matematikçileri astronomi bilginleri ünlü tarihçi ve edebiyatçıları zamanın en ünlü coğrafyacısı ve deniz bilimcisi kaşif Evdeksiyos
Kızıkos'ta yetişmiştir. Kızıkos'un jimnazyonlarında bir çok kralların prenslerin eğitim gördükleride tarih kaynaklarında yer almaktadır.
Bu yabancı tarih yazarlarının başında Hasluk, Starbon, Hamilton, Joubin, Teksiyer, Pleniyus gibi çeşitli tarih bilimcilerin eserleri yer almaktadır.
Yine Osmanlı dönemindeki yazarlardan da Solakzade Mehmet Efendi tarihi Uzun Çarşılı Karesi Tarihi, Osmanlı Tarihi, Evliya Çelebi ibni derviş seyahetnamesi gibi bir çok belli başlı eserlerde Erdek'in eski tarihi açık bir şekilde yer almaktadır.
İnsanlık aleminin ilk neolitik çağı taş devrinden bağlayarak günümüze kadar uzanan yedi bin yıllık geçmişinden Erdek kesintisiz bütün medeniyetlerin yerleşim merkezlerinden birisidir. Bu kadar eski görkemli tarihi mazisini tarihin derinliklerinde bırakıp gelen Kızıkos ve Erdek Son Bizans Dönemlerinde de Bizans'ın şarap, zeytin, zeytin yağı, balık ve ipek deposudur.
Osmanlı döneminde ise Erdek'in en güzel en açık bir şekilde Evliya Çelebi'nin Seyahatname isimli eserinden öğreniyoruz. 1639 yılında Erdek'e iki kez gelen Evliya Çelebi Erdek'in tahtanı ve fevkanı iki katlı evlerinde, hanları hamamları, dört mihrap camilerinden 25.000 dönüm bağlarından misket üzümünden dokuz çeşit şarabından bahseder. Yine Evliya'nın ilginç bir anısında bugün Erdek limanında bulunan küçük Zeytinli Ada ile ilgilidir. Evliya Çelebi Zeytinli Adası ile ilgili şöyle bahsediyor.
“Bu Erdek'in karşı garbında bir mil bait derya içere taam sofrası kadar bir yerde kaynar bir ılıca suyu vardır ki Adem içine girmeyi tahammul edemeyip deryaya karıştığı yerde gusul ederler. İki türlü hasai kudret bireşince gusul edenler hayati cavidani bulurcasına memnun ve sıhatül vücut olurlar” satırları ile Zeytinli Ada'daki şifalı sulardan bahsediyor.

Erdek artık dün olduğu gibi bugün de o geçmiş görkemli mazisine yakışır bir şekilde hızla gelişip büyüyen üstündeki bütün doğal ve tarihi kaynaklarıda ortaya çıkararak dünya insanlık alemine sunmak için gayret içindedir. Bugün Erdek Marmara'nın tek sahil cennetidir.Ekonomik hayatında dün olduğu gibi bugünde zeytincilik, balıkçılık, ve turizm en geniş imkanlarla insanlığa sunulmak üzere geliştirilmektedir. Erdek gelecekte bütün dünya insanlarının ilgi ve severek koşup geleceği ender turistik yerlerinden biri olmaya adaydır.
Son düzenleyen asla_asla_deme; 27 Aralık 2008 00:02 Sebep: Kırık Link
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
21 Haziran 2006       Mesaj #5
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
ANTALYA VE TURİZM
Antalya, günümüz Türkiyesinde, turizm denince ilk akla gelen kentlerden birisi olmuştur. Eşsiz doğal güzellikler, sıcak iklim, temiz denizi, ince kumlu plajları, dağları, ulusal parkları, küçük koyları ve binlerce yıl öncesi uygarlıklarından izler taşıyan antik kentleri ile Antalya Bölgesi yerli ve yabancı turistlerin geniş ölçüde ilgisini çekmektedir.

Antalya yöresinde yapılan kazılar ve araştırmalar sonunda, yazılı tarih öncesinde yaşamış insan topluluklarına ait bilgiler ortaya çıkmıştır. Karain Mağarasında Paleoliti, Mezolitik, Neolitik, Kalkolitik ve Bronz Çağlarından veriler bulunmuştur. 100e yakın antik kent; odeonu, tiyatrosu, gymnasiumu, agorası ve tapınaklarıyla binlerce yıl öncesinden günümüze izler taşır. Gelen yabancıların çoğunluğu bu kentleri ve müzeleri ziyaret eder. Onlar için öncelikle görülmesi gereken yerlerdir buraları. Çoğunluğu için deniz ve güneşten önce gelir. Son yıllarda antik kentlerin yolları, dinlenme alanları, sosyal yapıları tamamlanarak kültür turizmine daha çok önem verilmeye başlanmıştır.

Deniz ve güneş, yorucu bir yıl sonunda dinlenmek isteyen insanlar için iki önemli ögedir. Antalyanın ince kumlu plajları yaz aylarında güneşlenmek için gelen yerli ve yabancı turistlerle doludur. Kampinglerde ve plajlarda renkli çadırlar kurulur. Tatil köylerinde ağırlık geceleri eğlenceye, gündüzleri dinlenmeye, denize girmeye ve deniz sporlarına verilir. Otel, motel ve benzeri turistik tesislerin havuzbaşları, barları, diskotekleri ve gazinoları dolar taşar.

Limanda ve küçük koylarda yelkenliler ve yatlar görülür. Sıcak Akdeniz ve Antalya Dünya insanlarına kucak açmıştır. Çünkü insanlar dinlenmeğe ve eğlenmeye gelmiştir. Antalya Düzlerçamı ormanları Türkiyede av turizminin yapıldığı en önemli alanlardan birisidir. Av ekim ve ocak ayları arasında Türkiye Cumhuriyeti Köyişleri Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Bölge Müdürlüğünün izniyle yapılır. Yüzlerce tür hayvanını yaşadığı bu bölgede yalnız dağ keçisi ve yaban domuzu avı yapılmaktadır. Dünyanın değişik uluslarından gelen avcılar, giriş, boşa atış, yaralama ve vurdukları dağ keçilerinin boynuz uzunluklarına göre ücret öderler. Aynı zamanda Termessos Antik Kentini de içine alan ava alanı orman ve sar/ dağlardan oluşmuştur. Av yerli rehberler eşliğinde düzenlenir.
İklimi ve doğal güzellikleri, Antalyada değişik konulu çeşitli ulusal ve uluslar arası kongre ve sempozyumun düzenlenmesine neden olmaktadır. Çünkü Avrupa ve Türkiyenin birçok kenti kışın karlar altındayken Antalyada yeşillikler içinde güneşli günler yaşanır. Değişik organizasyon kuruluşları ve İl Yönetimi, Kongre Turizmine ağırlık vermiş ve son derece modern simoline sistemli Özel İdare Kongre Salonu yaptırılmıştır. Ayrıca Sorgun yakınlarında deniz kıyısında, tüm sosyal tesisleri de kapsayan bir kongre köyü yapılmaktadır. Öte yandan Antalyada bulunan otellerin salonlarında çeşitli ulusal ve uluslararası toplantılar ve sempozyumlar düzenlenmektedir. Böylece Antalya, yaz ve kış aylarında sanat, kültür ve bilimsel nitelikli toplantıların düzenlendiği bir kongreler kenti olma ağırlığını kazanmıştır.

GEZİLİP GÖRÜLMEYE DEĞER YERLER
Boş zamanları değerlendirme yönünden Antalya oldukça zengin bir kenttir. Kent içinde olduğu gibi kent dışında ve yakın çevrede gezilip görülmeye değer çok sayıda tarihi eser ve doğa güzelliği vardır. Kent dışındaki tarihi kalıntılara Antalya çevresinde görülmeye değer diğer tarihi eserler, doğa güzellikleri, parklar, plajlar ve mağaralar gibi yerleri tanıtmak istiyoruz.

Şehir Surları

Şehir Surları Eski Antalya kenti, birisi deniz ve birisi de karadan olmak üzere at nalı şeklinde iki surla korunmaktaydı. Ayrıca şehir içi yerleşim merkezlerini birbirinden ayıran duvarlar da vardı. Dış surlarda çok sayıda ve elli adım aralıklarla kuleler bulunuyordu. Antalya surlarının geçmişi antik çağlara kadar uzanır. Genellikle Helen devri temelleri üzerine Romalılar tarafından yapılmış olup Selçuklular devrinde genişletilmiş ya da onarılmıştır. Duvarlarda çok sayıda antik özellik taşıyan taş bloklar kullanılmıştır. XIX. Yüzyılın sonlarına kadar neredeyse tamamı korunmuş haldeydi. Günümüzde ise sadece kent içindeki bazı Burçlar, Hadrian Kapısı, Saat Kulesi, Hıdırlık Kulesi ve bazı duvar kalıntıları varlığını korumaktadır.

Kale İçi ve Yat Limanı
Deniz ve kara surları tarafından kuşatılan eski kent merkezine bugün Kale İçi denilmektedir. Kale İçinin sokakları ve yapıları Antalya tarihinin izlerini günümüze kadar getirmektedir. Evlerin özellikleri sadece mimarı yönden değildir. Aynı zamanda eski Antalya insanının yaşam şekli, davranışları, gelenekleri ve sosyal yönleri konusunda da bize çok yararlı bilgiler aktarmaktadır.

Kale İçinin sokakları dardır. Çoğunlukla limandan yukarılara doğru, dış surlar yönünde uzanırlar. Evler sahiplerinin ekonomik güçleri ve kullanılış amaçlarına göre farklılık gösterebilmektedir. Fakat ortak özellikleri çoktur. Genellikle yığma taştan ve ağaç bağlantılı olarak yapılmışlardır. Hepsinin bir sokak cephesi ve bir de sokak görmeyen bahçesi bulunur. Sokağa bakan yüzde, ilk katta çok az pencere vardır. Üst katta ise Cumba denilen ve hem ev, hem de sokak mimarisine uygun olarak yapılmış çıkmalar vardır. Bu çıkmalar ağaç süslemelerle bezenmiştir. Evlerin merkezini, zemin katta, bahçeye açılan ve taş zeminli Taşlık lar oluşturur. Bu taşlıklarda ağaçtan dinlenme kanepeleri vardır. Buradan zemin kattaki odalara geçilebildiği gibi, üst kata da bir merdivenle ulaşılır. Zemin kat evin daha çok hizmet bölümüdür. Depo, mutfak gibi görevi olan odalar buradadır. Üs kat ise yaşam içindir. Bazen üst katlarda mutfak ve benzeri odaların da olduğu görülmektedir. Üs takın odalara daha aydınlık olup pencereleri büyüktür. Pek çok evde bu odalarda üst üste iki sıra pencere vardır. Eski Antalyada üst pencereler camsızdı. Sadece ağaç kafesler vardı. Alt pencereler ise açılıp kapanabilen türdendi. Cumbaların üst pencerelerinde küçük boyutlarda ve bazıları renkli camlar bulunuyordu. Kale İçindeki yapılardan bazıları aslına uygun olarak restore edilmiştir. Restorasyon çalışmaları devam etmektedir. Kale İçi artık, eğlence yerlerinin pansiyonların, restoranların, hediyelik eşya satan dükkanların ve antika halı satan mağazaların bulunduğu eşsiz güzellikte bir turizm merkezi olmuştur. Antalya Limanı bir zamanlar Türkiyenin güney kıyısında Mersinden sonra gemilerin yanaşabileceği tek limandı. Bugün ise bu limandan sadece Yat Limanı olarak yararlanılmaktadır. Kentin batısında yapılan yeni Endüstri Limanının çalışmaya başlamasından sonra eski limanın adı Yat Limanı olarak değişmiştir.

ANTALYA ÇEVRESİNDEKİ ANTİK KENTLER
Antalya, güneşi, denizi ve doğa güzelliklerinin yanı sıra tarihi zenginlikleriyle de tüm dünya insanının ilgisini çekmiştir. Bölgede binlerce yıl öncesinin görkemli uygarlıklarından kalan, geçmişten günümüze köprü olmuş çok önemli tarihi kentler vardır. Bu kitabın esas amacı okuyucularına Antalyayı tanıtmaktır. Antalya ve çevresindeki antik kentlerin tamamını etraflıca anlatmak kitabın kapsamını aşmaktadır. Fakat Antalyadan söz edip de tarihe yapılacak eşsiz bir gezintiyi okuyucudan esirgemenin doğru olmayacağı görüşündeyiz. Bu bölümümün eksiksiz bir turist rehberi ya da arkeolojik bir metin olarak kabul edilmemesi gerekir. Geçmiş kültürlerin izlerini taşıyan ve her ziyaretinde insanları büyüleyen bu kentlerden başlıcalarını önce Antalyadan batıya sonra da doğuya giderek görelim:

Termessos
Antalya çevresindeki antik kentlerin en ilginçlerindedir. Toros dağları üzerinde 1050 M yükseklikte kurulmuş bir Pisidya kentidir. Termessos Ulusal Parkı içinde bulunması ve koruma altında tutulan çok sayıda bitki ve hayvan türü ile bir arada bulunup eşine az rastlanır bir sentez oluşturması ayrı bir özelliğidir Termessosun. Antalya-Burdur karayolunun 11. Kmsinden Korkuteli yönüne dönüldüğünde 14 Km. Sonra Termessosun işaret levhası görülür. Buradan Termessosun uzaklığı 9 Kmdir. Termessosu gezmek için biraz zaman ve biraz da yürümeyi sevmek gereklidir. Çünkü kent tamamen dağlık ve engebeli bir alanda kuruludur. Termessos insanlarına Solymler denilmektedir. Solymler diğer antik kentlerdekinin aksine denizden gelen kavimler değildirler. Tamamen Anadolu kökenlidirler. Termessosun bilinen tarihi Büyük İskenderin İ.Ö 333 yılında Termessosu kuşatmasıyla başlar. İskender, şahin yuvasına benzettiği bu kenti alamamıştır. Termessos İ.S. V. Yüzyıla kadar varlığını sürdürebilmiştir. Kent Surları, Hadrian Kapısı, Su Sarnıçları, Tiyatrosu, Gymnasiumu, Agorası, Odeionu ve Hereonu kentin önemli yapılarından bazılarıdır. Geniş bir alana yayılmış mezarlığı, Alketas, Agatemeros ve Arslanlı Mezar gibi anıt mezarlar herkesin hayranlığını toplamaktadır. Termessosla yakından ilgilenen, bu kitabın Almanca metnini yazan ve yazarların değerli dostu. Batı Alman Dr. Med.Dr.Phil.Otto Baur,, daha önce gezip gördüğü, Kuzey Afrika, Anadolu, Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi ülkelerden hiçbirinde konumu Termessosdaki kadar muhteşem başka bir antik tiyatro görmediğini ve buradaki mezarlığın bir eşine daha rastlanmadığını belirtmekten kendini alamamıştır.

Ariassos
Antalya-Burdur karayolunun yaklaşık 48. Km.sinde, Dağa gelmeden önce sola dönülerek 1 km.lik bir yolla Ariassosa ulaşılır. Antik bir dağ kenti olan Ariassos çevreye egemen bir vadide kurulmuştur. Giriş kapısı, hamamları, kaya mezarları ve mezar anıtlarıyla görülmeye değer bir kenttir.

Phaselis
Antalya-Kumluca karayolunun 57.Kmsinden güneye dönüldüğünde yaklaşık 1 Km sonra Phaselise ulaşılır. Kent İ.Ö VII. Yüzyılda Rodoslular tarafından kurulmuştur. Uzun yıllar Likyanın doğu kıyısının en önemli liman özelliğini korumuştur. Phaselisin 3 limanı vardır. Kuzey Limanı, Savaş Limanı veya Korunmuş Liman ve Güneş Limanı. Bunlardan en önemlisi güneydekidir. Kentin ortasında 20-24 metre genişliğinde muhteşem bir cadde vardır. Bu caddenin güney ucunda Hadrian Kapısı bulunur. Caddenin iki yanında gezinti yolları ve dükkanlar vardır. Bunların da yakınında Hamamlar, Agora ve Tiyatro gibi kamu yapıları bulunur. Bu yapıların tarihinin İ.Ö. I ve II. Yüzyıla kadar uzandığı ileri sürülmektedir. Kent merkezi ile 70 M yükseklikteki plato üzerine kurulmuş olan yerleşim yeri arasında su kanalları vardır.

Olympos ve Çıralı
Antalyanın batısında Kemer ile Adrasan arasındadır. Antalya-Kumluca yolunda Phaselisi geçtikten sonra Çıralı, ve Olymposa giden yolları gösteren iki işaret görülür. Her iki yolla da Olymposa ulaşılır. Çıralı, Olympos antik kentinin yakınındaki köyün adıdır. Olympos İ.Ö.II. yüzyılda kurulmuş bir liman kentidir. İ.S. XV. Yüzyıla kadar varlığını korumuştur. Ünlü Bellerophontes efsanesi burada geçmiştir. Antik kent eşsiz güzellikteki bir vadinin iki yakasındadır. Vadi ve kentin denize ulaştığı yerde kumsal çok güzel bir plaj oluşturur. Olymposa yaya olarak bir saatte ulaşılabilen Çıralı ilginç bir doğa harikasıdır. Yerli halkın Yanar dedikleri bu dağda doğal gaz sızıntısının oluşturduğu ve binlerce yıldır hiç sönmeden yanan alevler yükselir gökyüzüne. Buraya ilk kez gelenlerin Çıralı Köyünden bir rehberle birlikte Yanara gitmelerini öneririz.
Son düzenleyen _Yağmur_; 25 Nisan 2016 13:46 Sebep: kırık linkler kaldırıldı.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
23 Haziran 2006       Mesaj #6
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Ağva

Yeşili, temiz havası, leziz balıkları ve ulaşımının kolaylığıyla bilinen Ağva, özellikle İstanbulluların günübirlik tercih ettiği ekonomik bir tatil kenti. Ailece tatil yapmaya oldukça elverişli olan beldede huzur bulacağınız gibi; hoş sürprizlerle de karşılaşıyorsunuz.
Batı Karadeniz sahilinde yer alan Ağva, sonbahardan en az etkilenen yörelerden. Ağva'da zamana ve iklimlere meydan okuyan Karadeniz'in, denize dik inen anıtlaşmış kayalarından başka; yemyeşil vadileri, sık bitki dokusu, fındık ve yaprak dökmeyen ağaçları yer alıyor. Köy, yeşilin bol olduğu, sessizliğin sesini dinleyebileceğiniz ve keyifli yemekler yiyebileceğiniz gerçek bir huzur kaçamağı. Hemen yer yerinde, alışkanlık yapabilecek tatlar, güzellikler, sürprizler ve doğal lezzetler var. İstanbul'dan yola çıkanlar, Şile manzarasına hakim yamaçtaki kafelerde demli bir çay molası verebilir veya gemicilerin baş tacı Şile Feneri eteğinde yayılan "Kavala Parkı" ndaki banklarda soluklanabilir.
Haziran'dan Ekim ayı sonuna kadar süren deniz sezonu haricinde Ağva'ya, yıl boyunca istenilen zamanda gidilebilir. Köye ilk girdiğinizde dikkatinizi, balıkçı tekneleri ve ağlarını onarmaya çalışan deniz emekçileri çekecek. Çok geçmeden nostaljik bir balıkçı köyünde olduğunuzu anlayıp ve yemek için gözünüze bir bahçe, deniz veya dere yakınında kurulu lokantalardan birini kestirebilirsiniz. Hepsinden iştah kabartıcı kokular yayılıyor. Balıkların geçiş yollarına ve kayalıklara bırakılan ağlarla, trollerden çıkan taze balıklar; mönüde ilk sırayı alıyor. Ağva'da palamut ve lüfer çeşitlerini bolca bulmak mümkün. Dere kenarında oturup karnınızı doyururken, su yüzeyindeki yansımalar içinden Sazan, Turna ve Kefallerin geçidini görebiliyorsunuz. Yemekten sonra, tepeli gri balıkçıl kuşlarının da arada sırada uğradığı derede sandal keyfi yapmak iyi bir deneyim olabilir

Güzel Yurdumun Tatil Bölgeleri - Türkiye Gezi Rehberi
Güzel Yurdumun Tatil Bölgeleri - Türkiye Gezi Rehberi
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
10 Temmuz 2006       Mesaj #7
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Kısa Didim Tarihi
1991 yılında ilçe olan DiDiM, doğuda Muğla il sınırı ve Akbük Körfezi, batıda ve güneyde Ege Denizi, kuzeyde Bafa Gölü ve Menderes Nehri ile sınırlanmış bir yarımada şeklindedir, yüzölçümü 300 km2 civarındadır. Osmanlı imparatorluğu zamanında varlığını "yeronda - yoran" ismi ile sürdürmüstür. 1955 depreminden sonra önceleri halk arasinda "HiSAR" olarak da adlandırılan YORAN devlet tarafından yaptırılan afet evlerine taşındıktan sonra "YENiHiSAR" adını almıştır. Sonrasında isim benzerliğine meyil vermemek için dünya üzerinde sadece bir yerde blunan ve kök olarak "DIDYMAION"'dan gelen "DIDIM" olarak yenilemiştir. Bölgedeki en eski yerleşim birimi olan Akköy, o zamanlar nahiye statüsüne sahipken Didim, küçük bir yerleşimdi.

Mavi bayraklı Altinkum plajının duyulmasıyla birlikte cennetten çalıntı bu çamlarla kaplı sayfiye yerine başta Ankara ve diğer büyük şehirlerden gelen insanlar burada yazlik sahibi olmanin yollarini aradılar. Sonrasında yazlık sahibi olanlar emekli olup buraya, Altınkum'a, Mavişehir ve çevresindeki siteler başta olmak üzere yazlık evlerine yerleşerek bugünkü dokuyu oluşturdular.©DidimGuide

Büyük tur operatörlerinin turist getirmeye başlaması ve henüz keşfedilmeye başlanan Altınkum'da turizm patlaması da bu dönemin hemen ardından takip eder. Sonralarda körfez krizi ve diğer krizleri takip eden yavaşlama turizmi de vurur.

Günümüz Didim'i her ne kadar Altınkum endeksli bir turizme sahip algılandırılmaya çalışılıyorsa da; yaz aylarında dopdolu kış aylarında terkedilmiş manzarasıyla kısa sezonunun ardından turizmcileri çeşitli alternatif arayışlara sürükleyen bir ekonomik harekete sahiptir. Bölge turizmini direkt etkileyecek olan "yat limanı projesi" halen oluş beklemekte olup; altyapı sorununun çözümüne başlanmıştır.

Her Cumartesi kurulan ve yıldan yıla büyüyen Yenihisar Pazarı(Şimdiki Didim Merkez), halkın çok eskiden ihtiyaçlarını karşılamak üzere her Çarşamba gittiği Söke pazarıyla boy ölçüşecek düzeye gelmek üzeredir. Akköy pazarı perşembe günleri, Akbük pazarı Pazar Günleri, Mavişehir pazarı hafta içi her gün akşam saatlerinde daha yoğun olacak şekilde sabit olarak kurulur yaz ayları boyunca... Balat pazarı da Pazar günleri kurulur. bu saydıklarımızdan Akköy Pazarı henüz çok küçük bir pazar olup; turizmden etkilenmemiş olmasıyla birlikte halen turistlerin şaşkınlıklarını gizleyemedikleri manzaralara sahne olur, kaybolmak neredeyse imkansızdır bu pazarlarda...
Apollon Tapınağı'nın karşısındaki Balık Restoranları, Halıcılar, Onyx(mermer) ve gümüş takı Atölyeleriyle günlük tur gruplarına hizmet veren küçük bir pazar niteliğindedir. Belediyeler birliği çatısında Akbük ve Akyeniköy belediyeleri, Didim belediyesinin önderliğinde biraraya gelmiş ve ortak projelerde çalışmışlardır. Köylere hizmet götürme projeleri merkez tarafından sürdürülegelmektedir.

Bölge halkının tarıma dayalı ekonomisi yerini turizme bıraktıktan sonra imara açılan tarım arazilerinde tatil siteleri, yapı kooperatifleri, oteller, restaurantlar, barlar ve diğer turistik kompleksler boy göstermiştir. Son yıllarda özellikle yabancıların (T.C vatandaşı olmayan) mülk edinme furyasında emlakçılık sektöründe yüksek bir hareket gözlenmiş; emlakçılık neredeyse en gözde meslek haline gelmiş gibidir.

Didim, bulunduğu konum nedeniyle tarihte iz bırakan uygarlıklara tanıklık etmiş ve jeopolitik açıdan önemli bir yerdir. Batı dünyası her ne kadar uygarlıkların Yunan kaynaklı olduğunu söylese de, Anadolu toprakları dışarıdan gelen tüm uygarlıkları kendi kültür potasında eriterek, kendine özgü yeni uygarlıklar yaratmaya devam etmiştir..
İlkçağda, kehanette bulunma ve olayları önceden görme yetisinin, kökeni Hititler'e kadar inen bir Anadolu Tanrısı olan Zeus ve Leto'nun oğlu güneş, ışık, müzik ve kehanet tanrısı Apollon tarafından insanlara verildiğine inanılırdı. Anadolu'nun birçok yerinde, bu tanrıya adanmış tapınaklar bulunur ve buralardaki rahiplerle rahibeler, tanrıya aracılık ederek, kendilerine danışmaya gelenlere, gelecekten haber verirlerdi.

Efsaneye göre; Tanrı Apollon bir gün, Didim yöresinde çobanlık yapan Brankhos'a rastladı. Ondan çok hoşlandı ve ona biliciligin (kehanetin) sırlarını öğretti. Çoban Brankhos, bugün Apollon Tapınağı'nın yerinde bulunan defne ormanı ve su kaynağının yanında, Apollon adına ilk tapınağı kurdu.

Zaman içinde Brankhos soyundan gelenler "Brankhidler" olarak anıldılar ve çok uzun süre Apollon Tapınağı'nın yöneticiliğini yaptılar.

"Didyma", "Brankhidai" (Brankhidler ülkesi) olarak da adlandirilmaktadir.
Krallardan, en fakir köylülere kadar, bütün insanların başvurduğu bir kaynaktı bilicilik o zamanlar...
Lidya Kralı Kroisos da (Karun), Pers ülkesine saldırmadan önce bilicilere başvurmustu. Ancak kendince bir kurnazlıik yaparak; dönemin bütün ünlü kehanet merkezlerine elçiler göndermiş ve rahiplerden, kralın o anda ne yapmakta olduğunu bilmelerini istemişti.

Dogru cevap, yalnızca Delphoi Apollon'undan gelmisti. Kroisos da, Perslerle girişecegi savaş öncesinde Delphoi rahibine danışmayı seçmişti. Ancak biliciler, anlaşılması güç ifadeler kullanır ve açık bir yanıt vermekten daima kaçınırdi. Kroisos da, Pers Krallığı'na yapacağı saldırı sonunda, büyük bir imparatorluğun yıkılacağı yanıtını alınca, hevesle sefere girişti. Ancak sonunda yıkılan, Lidya Krallığı oldu.

Vezinli Kehanetler
Apollon rahiplerinin, kehanetlerini vezinli olarak söylemesi adettendi.
Mesela, Milet'in Perslerin eline geçeceğini, Delphoi rahibi tarafından aşağıdaki sözlerle haber verilmişti:

"O zaman, Miletos, ey belalar işçisi,
O zaman bir çokları için zengin bir şölen, parlak bir ganimet olacaksın,
Kadınların ele geçecek, uzun saçlıların ayaklarını yıkayacaklar
Ve Didyma,
Bizim tapınağımız,
Yabancı efendilerin malı olacak...

Rasyonel Düsünce
Rasyonel düşüncenin ilk filizlerini verdiği Milet topraklarında, antikçağın en saygın dini kurumlarından biri olan kâhinliğin (bilicilik) bu kadar güçlü olması da, gerçekten ilginç bir tezattır. Kutsal Didim'in ilk dönemi, Perslerin Milet'i ele geçirmesi ve tapınağı yakıp yıkmasıyla son bulur. Ancak İskender'in gelişiyle beraber yeniden bir canlanma yaşanır ve İskender'in komutanlarından Seleukos'un emriyle, IÖ 300 dolaylarında bugün kalıntılarını gördüğümüz tapınağın inşaasına başlanır. "Didyma" sözcügü "IKIZ KARDES" anlamına gelir. Tanrı Apollon, Tanrıça Artemis'in ikiz kardeşidir. Artemis adına Efes'te, dünyanın yedinci harikası kabul edilen "Artemis Tapınağı" vardır. Milet-Apollon Tapınağı arasinda uzanan "KUTSAL YOL" sonunda "Artemis Kutsal Alanı" bulunmaktadır.

M.Ö. 7. ve 6. yüzyilda Apollon tapınağınin ünü çok yaygıindı. Mabed, Antik dünyanın en önemli kehanet merkezlerinden biriydi. M.Ö. 6. yy.'da Milet ve Didim arasinda "KUTSAL YOL" yapılmıs, Apollon'un tunç heykeli Mabed'e hediye edilmiştir. Milet sikkelerinde bu heykel yer almaktadir. Apollon tapınağının yapımı M.Ö. 8. yy.'a kadar iner. İyon nizamindaki bu tapınak, 35x85 m. ölçülerinde olup, M.Ö. 494 yılında "LADE DENIZ SAVAŞI"ndan sonra Persler tarafından yağmalanarak, Tanrı Apollon'un "Kanakhos" tarafından tapılan tunç heykeli "Ekbatana"ya (IRAN) götürülmüştür. Tahrip edilen tapınağın yerine, Hellenistik dönemde "Büyük İskender"in katkısıiyla daha büyüğü yapılmaya başlanıldı. Eserin mimarları, "Milet'li Daphnis" ile "Efes'li Paionios"tur. Paionios, Efes'teki Artemis Tapinağıi'nın da mimaridir.

Tapınağın yapımına yardım eden Suriye Kralı"Selevkos", Ekbatana'ya götürülen Apollon heykelini geri getirtmiştir. Yeni yapılan ve bugün gördügümüz tapınağın ölçüleri yaklaşık 109x51 m.dir.Savaşlar ve yağmalarla duraklayan tapınak inşaatı, yüzlerce yıl devam eder ve sonuçta hiçbir zaman tamamlanamaz. Tapınak inşaatında çalışanlara yapılacak ödemeler ile ilgili olarak, tapınak duvarları üzerine kazılan işaretleri bugün bile seçmek mümkün.

Arkeolog George Bean'e göre, daha sonra bu isaretlerin temizlenmesi düsünülmüs, fakat tapınağın son rötuşlari hiç bir zaman yapılamamıstır.

Bazı Kaynaklar: "Apollo Tapınağı bitirilebilmiş olsaydı dünyanın yedi harikasından biri olabilirdi" der...
Son düzenleyen _Yağmur_; 25 Nisan 2016 13:55 Sebep: Kırık Link
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #8
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Balıkesir
Balıkesir çevresinde bulunan pekçok höyük, iskan edilmiş mağara ve düz yerleşim yerinde yapılan araştırmalarda ele geçen bulgular, buralarda bilinmeyen çok eski zamanlardan MÖ 8000-3000 yılları arasında yerleşilmiş olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu arada Yortan Mezarlığı''nda yapılan çalışmalar, burada bir mezar kültü olduğunu ortaya çıkarmıştır. Hitit metinlerinde ASSUVA diye anılan Batı Anadolu''nun bu bölgesi Antik çağda MYSIA diye anılmakta idi. MÖ 3000-1200 yılları arasında bu bölgede farklı diller konuşan Pelasg ve Leleg kolonileri kurulmuştur.

4. Truva döneminde (MÖ 1800-1250) Antik çağda İda diye anılan Kaz dağları eteklerinde geçen efsanevi Truva Savaşları bölge halkını da derinden etkilemişti. Homeros''un Odeseus''unda anlatılan Argonotlar Arteka (Erdek) ve Kyzikos''a bu dönemde geldiler.
Son düzenleyen _Yağmur_; 25 Nisan 2016 14:01 Sebep: kırık link
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #9
arwen - avatarı
Ziyaretçi
BODRUM

Bodrum, ya da tarihteki adıyla "HALİCARNASSOS" güneş, deniz, doğa ve efsaneler ile eğlencenin iç içe geçtiği bir kentimiz. Bodrum müzesindeki buluntuların da teyid ettiği üzere, milattan önce üç bin yılına kadar uzanan köklü tarihiyle pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan bu kent, aynı zamanda tarihin babası olarak bilinen Herodot' un ( M.Ö. 484 ) da doğduğu yerdir.
Halikarnas'a ismini veren kişi Karya kralı Mausolus'tur ( M.Ö 377 - 354 ). Ölümünden sonra kızkardeşi ve aynı zamanda karısı olan prenses Artemisia tarafından adına dikilecek olan anıt mezar yıllar sonra tarihçiler tarafından Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri olarak gösterilecektir. ( Bilindiği üzere Yedi Harikadan ikisi Türkiye'dedir: Halikarnas Mozelesi, Bodrum; Artemis Tapınağı, Efes ) ( Mausolus isminden türeyen Mozele sözcüğünü günümüzde de anıt mezar anlamında kullanmaktayız. Ör: Atatürk Mozelesi )
Bodrum'un bir başka önemli dönemi Rodos Şövalyeleri dönemidir. Aziz Petrus adına 1408 yılında inşa ettikleri bugünkü Bodrum Kalesi hala dimdik ayaktadır ve dünyanın en önemli müzelerinden biri olan Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'ne ev sahipliği yapmaktadır.
Yakın döneme gelince, Halikarnas Balıkçısından yani Cevat Şakir Kabaağaçlı'dan söz etmeden geçemeyiz. Mahkeme tarafından o zamanlar bir balıkçı köyü olan Bodrum'da 3 yıl sürgüne mahkum edilen Cevat Şakir Bodrum'da 25 yıl kalacak ve Türkiye Bodrum'u ve Bodrum'un eski ve yeni hikayelerini ondan dinleyecektir. Halikarnas Balıkçısı şimdi Gümbet’in arkasındaki tepede, Saldırşah mevkiinde, o çok sevdiği Bodrum'unda, ebedi istirahatgarında yatmaktadır.
Kısacası Dor 'lar ve Karya'lılar dan Yunanlılara , Moğollardan Osmanlılara kadar pek çok savaş ve istila görmüş Bodrum tarihle dolu bir tatil ve eğlence mekanıdır.
TARİHİ YERLER VE MÜZELER:

Bodrumda ki en önemli tarihi yerlerden bazıları ise ;

1) Bodrum Kalesi ve Sualtı Arkeoloji Müzesi,
2) Amfi Tiyatro,
3) Halikarnas Mozolesi,
4) Antik Tiyatro,
5) Mindos Kapısı,
6) Bodrum Osmanlı Tersanesi,
7) Milas Euromos Zeus Tapınağı,
8) Milas Gümüşkesen Mezar Anıtı,
9) İç Kale,
10) Türk Hamamı,
11) Yalıkavak’ta ki Yel Değirmenleri,
12) Eroslu Ev

PLAJ VE KOYLAR
GÜMBET: Bodrum’a sadece 3 km mesafede olan yarımadanın en ünlü koylarından bir tanesi. Sahildeki otellerin ve restoranların ortak olarak
kullandığı plaj temiz ve ılık bir suya sahip. Dolmuşla beş dakikada ulaşmak mümkün. Gümbet’in arkasındaki tepede, Saldırşah mevkiinde, Halikarnas Balıkçısı ile ünlenen Cevat Şakir Kabaağaçlı yatmaktadır.

SALMAKİS ( BARDAKÇI ): Tanrıların mesajlarını ulaştırma yetkisine sahip olan Hermes ile, aşk tanrıçası Afrodit’in oğlu olan Hermaphroditos, bugün çift cinsiyetin adı olarak, tarihten tıp diline geçmiştir. Kusursuz güzelliği ile ün salmış Hermaphroditos gölde su ile oynaşırken, su perisi Salmakis, ona vurulur. Aşkına cevap alamayan Salmakis, bütün tanrılara yakararak, ikisini bir beden yapmalarını ister, tanrılar bu isteği kabul ederek, Salmakis ve Hermaphroditosu tek vücut haline getirir ve çift cinsiyetin öyküsü de böylece vücut bulur. Bardakçı, adını Bodrum halkının 1970’lere kadar içme suyunu aldıkları pınardan almıştır. Yöre dilinde ‘bardak’ adı verilen bu testilerle su Bodrum’a taşınmıştır.Çevresinde, birçok dinlenme tesisi olan Bardakçı Koyu’nun plajı kumludur.

BİTEZ: Ağaçlı anlamına gelen yerde artık ağaçlara rastlanmıyor.
Sahili Gümbete çok benzeyen yerde daha çok su sporlarıyla ilgilenen
kişiler tarafından ilgi görüyor. Dolmuşla 10 dk. da ulaşmak mümkün.

ORTAKENT - YAHŞİ: En eski yerleşim yerlerinden biri olan yer Bodrum’a 20 km. mesafede. Az ilerdeki Yahşi koyu ise temiz deniz ve kumsalı ile tercih edilecek bir mekan. Ortakent evleri, yöresel mimarinin en güzel örneklerine sahiptir.
Görebileceğiniz en eski yapı, 1602’de savunma amacı ile yapılmış olan Mustafa Paşa Kule Evi’dir.

KARAİNCİR: Bağla’nın batısında yer alan yer temiz denizi ve kumsalıyla ünlü.Ayrıca küçük restoranlarda ev yemekleri de yemek mümkün.Yazın esen poyraza karşı korunaklı olduğu için, teknelerin sığındığı bir koydur.500 metre uzunluğunda kumsalı vardır, yörenin en güzel plajıdır. Çevrede yararlanabileceğiniz küçük motel ve pansiyonlar,bahçelerinden fışkıran renk cümbüşüyle sizi karşılamaya hazırlanır.

AKYARLAR: Yarımadanın en uç noktalarından biri ve Kos adasına en yakın olanı. Hergün Kos’a düzenli feribot seferleri yapılmakta.

TURGUTREİS: Yarımadanın batı yakasında kalan koy adını Osmanlı denizcisi Turgut Reis’ten alıyor. Diğer koylara Kıyasla daha gelişmiş olan kasabada her türlü alışveriş imkanı var.

KADIKALESİ: Tatil köyleri’nin yer aldığı bir sahil ayrıca tarihi evleriyle de ünlü.Adını yakında bulunan, Helenistik devre tarihlendirilmiş bir kale kalıntısından almıştır.

GÜMÜŞLÜK: Antik yazarlar, Gümüşlüğün bağımsız olarak para bastığından söz eder. Yöre halkı, çevrede bulduğu gümüş paralardan dolayı, bir gümüş madeni olabileceğini düşünerek, bölgeye Gümüşlük adını vermiştir. Yarımadanın en meşhur yerlerinden biri.Balık restoranlarıyla ünlü olan huzurlu ve sakin bir koy.

YALIKAVAK: Yarımadanın kuzeydoğu ucunda yer alan ve gittikçe gelişmekte olan sakin ve sessiz bir yer.Bodrum’un kalabalığını sevmeyenlerin en çok tercih ettikleri bir yer.

GÜNDOĞAN: Bodruma seksen kilometre uzakta ve yamaçtan denize bakan bir köy.Denizi oldukça temiz.

GÜLKÖY - TÜRKBÜKÜ: Eskiden iki ayrı köyken bugün birleşmiş durumda olan Gölköy ve Türkbükü sahil boyunca pekçok bar, restoran ve kulüb yer alıyor.Gün batımı ve dolunay manzarasıda görülmesi gerekli güzelliklereden.

TORBA: Bodruma en yakın koylardan biri olan Torba,yirmi yıl önce sadece sazlardan yapılmış salaş bir balıçı lokantası olan,dar bir yola sahip küçük bir koyken, bugün büyük oteller ve devremülklerin yer aldığı popüler bir koy.
Son düzenleyen asla_asla_deme; 27 Aralık 2008 14:38
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #10
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Çeşme Tatil ve Turizm

Çeşme, şifalı sıcak suları, olağanüstü sayılabilecek kalitede kumun, güneşin ve berraklığın kucaklaştığı şirin bir tatil beldesidir.Çeşme İzmir´in 94 km. batısında, kendi adını taşıyan yarımadanın en ucunda kurulmuştur. Gemiciler tarafından küçük liman diye adlandırılmıştır. Zamanla çoğalan ve buz gibi suların aktığı çeşmelerinden dolayı da yöreye Çeşme denilmiştir. 15 km. kuzeyindeki İon kenti Erythrai´ nin limanı olan Çeşme´nin doğusunda, Kalemburnunda İ.Ö.1000 yıllarında küçük bir yerleşim alanı olduğu bilinmektedir. Çeşme-Ildırı köyünde ortaya çıkarılan Erythrai Antik Kenti ile Çeşme kentinde Osmanlı Döneminden kalan Kale, Kervansaray, çok sayıda çeşme ve tarihi kent dokusundaki sivil mimarlık örnekleri yörenin arkeolojik ve tarihi kaynaklarını oluşturan yapıtlardır.

Şehrin ortasındaki tepe bugün kalıntıları görülen Akropolde yapılan kazılarda Athena Pallas tapınağına adak olarak sunulmuş heykelcikler bulunmuştur. Buluntular içinde en önemlisi, Arkaik devirden kalma bir kadın heykeli İzmir Arkeoloji müzesinde sergilenmektedir. Her yıl Temmuz ayında uluslar arası şarkı festivali düzenlenir.

Çeşme Ilıcaları

İzmir - Çeşme yolu üzerinde ve Çeşme´ye 5 km. uzaklıkta deniz kıyısında bulunan Çeşme Ilıcaları plajı ve ılıcası aynı yerde olan dünyanın en ilginç ve zor bulunur ılıcalarından biridir. Suların sıcaklığı 58oC dolayındadır. Romatizmanın kronik her şekli, gut şişmanlık gibi metabolizma bozuklukları ile raşitizm, kadın, deri, hastalıkları, karaciğer ve idrar yollarının ağrılı hastalıklarında yararlı olmaktadır. Kaplıca civarında modern konaklama tesisleri mevcuttur. Ayrıca bu konaklama tesislerinde termal özellikte havuz ve banyolar bulunmaktadır. Çeşme kaplıcalarına ulaşım Üçkuyular´dan kalkan Çeşme otobüsleri ile mümkündür.

Şifne (Reisdere) Kaplıca ve Çamuru

Çeşme Ilıcalarının 5 km kuzey doğusunda Şifne körfezinde küçük bir yarımada üzerinde bulunan etrafında çeşitli konaklama ve yeme- içme tesisleri yer almaktadır. Romatizma, raşitizm, kadın hastalıkları ve idrar yolları, mide, bağırsak, egzama, kan çıbanı gibi deri hastalıklarında yararlıdır.
Son düzenleyen asla_asla_deme; 27 Aralık 2008 14:34 Sebep: Kırık Link

Benzer Konular

17 Temmuz 2012 / ThinkerBeLL Turizm
31 Mayıs 2015 / Jumong Taslak Konular
16 Ağustos 2013 / _EKSELANS_ Turizm
16 Ağustos 2013 / _EKSELANS_ Taslak Konular
16 Ağustos 2013 / _EKSELANS_ Taslak Konular