Arama

Gravite Yöntemi ve Temeli

Güncelleme: 4 Haziran 2008 Gösterim: 4.345 Cevap: 0
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Haziran 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
1. GRAVİTE YÖNTEMİNİN TEMELİ

Sponsorlu Bağlantılar
Gravite yöntemi , temel jeofizik yöntemlerinden biridir. Yeraltnın homojen olmaması ve değişik yoğunlukta kayaçlann bulunması nedeniyle yerkürenin yerçekimi ivmesi "g" de küçük değişmeler meydana meydana gelir. Bu değişmelerin , yeryüzünde , özel aletlerler ölçülmesi ve bu değerlerin kıymetlendirilmesi, gravite yönteminin teşkil etmektedir. Demekki gravite yöntemi kısaca , yeraltındaki değişikyoğunluklardan oluşan yerçekimi ivmesi " g" tün küçük değişmelerini ölçmek ve bu ölçü değerlerini kıymetlendirerek yeraltında aranan cisim veya jeolojik yapı hakkında bilgi edinmektir.
Bir maden yatağıyla yatağın etrafındaki kayacın yoğunlukları arasında fark yoksa , böyle bir maden yatağı gravite yöntemiyle bulunamaz . Ayrıca yeraltının hep yatay tabakalardan ibaret olması halinde de, bu durum gravite yöntemiyle saptanamaz.
Gravite yönteminin Türkiye'deki uygulamasında ilk olarak M.T.A Enstitüsünde başlanmıştır.Çoğunlukla petrol aramalarında uygulanmıştır . Bugün de bütün petrol aramalarında bir ön etüt olarak gravite yöntemi uygulanmaktadır.
Türkiye 'de gravite yönteminin maden aramalarındaki uygulanışı yine M.T.A Enstitüsünde olmuştur. K. Ergin 'in 1947 deki Dudaş antimon aramaları ilk uygulamalardandır.
(M.T.A arşivi ) 1951'de S. Yüngül tarafından Guleman'da krom aramalarında uygulanan gravite yöntemiyle olumlu sonuçlar alınmıştır. 1959 yılından sonra M.T.A Enstitüsünde demir aramalarında da gravite yöntemi uygulanmaya başlanmıştır. (M.T.A arşivi ) gravite yönteminin , maden aramalarında daha çok , yoğunluk farkı büyük olan madenlerle rezervi büyük olan madenlere uygulanması gerekir. Gravite anomalileri yer altı jeolojisindeki yoğunluk farkından ileri geldiğinden , gravite haritasındaki her anomali aranan cevhere ait olmaya bilir. Yer altı jeolojisinin ve yoğunluk farklarının iyi bilinmesi değerlendirmede önemli rol oynar.
Petrol aramalarında , petrolle ilgili yapıyı, fay ve tuz damlandı ortaya çıkarmak , sismik etütlere yardımcı olmak amacıyla gravite yöntemi uygulanmaktadır. Ayrıca , muhtelif tektonik üniteleri tetkik etmek , büyük fay sistemlerini ortaya çıkarmak , genç tabakalar tarafından örtülmüş havzalarda mağmatik kütle sınırını
araştırmak , yerkabuğunun kalınlık ve strüktürlerini incelemek amacıyla gravite yönteminden yararlanılmaktadır.
Bugün gerek karada ve gerekse denizlerde hem ekonomi , hem de bilimsel amaçlar için gravite etütleri yapılmakta olup , gün geçtikçe gravite yönteminin uygulanması önem kazanmakta ve gelişmektedir.


1.1. Gravite Anomalilerinin Kaynağı

Yeryüzünde ölçülen bütün gravite anomalileri kayaçlann yatay yoğunluk değişimlerinden ve düşey yoğunluk sınırlarının yatay olmamasından ileri gelirler. Eğer yeri oluşturan malzemeler yatay homojen yoğunluklu tabakalar olsaydı, yoğunluk düşey olarak değişse dahi hiçbir gravite anomalisi vermeyecekti. Eğer tabakalar farklı yoğunluklu kütlelerin bir araya gelmesiyle oluşmuşlarsa, yeryüzündeki bir noktadaki gravite değeri bu kütlelerin her birinin ayrı-ayrı gravite etkileri toplamından kaynaklanmaktadır.
Genel olarak aşağıdaki jeolojik faktörler gravite anomalisine sebep olmaktadırlar:
Tortul kayaç tabakalarının yapısı ve yoğunluk sınırları. Yatay bozulmalar ve
yatay yönde görülen yoğunluk değişimleri.
Kristalin temelin yüzey topografyası. Kristalin temel, tortul kayaçlarda daha
yoğun olduğundan dolayı bu daha çok etkinliğe sahiptir.
Kristalin temelin iç yapısı. Kristalin temeli oluşturan kayaçlann yoğunluğu
önemli biçimde farklılık göstermektedir ve bu nedenle de temelin iç yapısı
çoğunlukla şiddetli gravite anomalileri oluştururlar. Petrografik ve yoğunluk
etkisi temel derinliği büyük olmadığı hallerde etkili olmaktadır.
Yer kabuğunun derinlik yapısı. Yer kabuğunun heterojen yapısının gravite etkisi
jeosenklinal bölgelerde daha fazla görülmektedir.
Bu faktörlerin her birinin gravite etkinliği incelenen arazinin genel jeolojik şartlarına bağlıdır.

1.2. Rejyonal ve Rezidüel Gravite Anomalileri

Gravite ölçülerinden elde edilen gravite değerlerinin jeolojik yorumunun yapılabilmesi için gravite anomalilerinin ayrılması ve gravite alanı dönüşümleri geniş bir şekilde kullanılmaktadır. Bu konu üzerine yapılmış pek çok çalışma vardır (Andreev,1938; Fisher, 1942; Hughes, 1942; Skeels, 1942;Kogbetliantz, 1944, 1945;Griffm, 1949;Peters, 1949; Agogs, 1951; Oldham ve Sutherland 1955; Grant, 1957; Pick vd, 1973; Blakely, 1995).
Bu işlemin yapılmasını zorunlu kılan, gözlem gravite alanının çok sayıda jeolojik nedenlerin etkisini göstermesidir. Bunlardan en önemli olanları tortul birikimlerin yapısal özellikleri, bileşenlerinin yoğunluğu, kalınlığı, kristalin temelin petrografik heterojenliği, yüzey topografyası, ve kısmen de asidik ve bazik intrüziv cisimlerin olması ve yer kabuğunun derinlik yapısı olmaktadır.
Süperpozisyon prensibine bağlı olarak değişik jeolojik yapıların gravite etkileri toplanarak tek bir gravite alanı doğurmaktadır. Toplam alanın yorumu için bu toplam anomalilerin bileşenlerine ayrılması gerekmektedir.
Genel olarak yeryüzündeki bir noktada ölçülentoplam gravite anomalisi,
rejyonal bileşen veezidüel bileşenlerine ayrılabilir. Bunlardan başka gravitenin uygulanmasında ve topografide ölçüm hatalarına bağlı bir kısım vardır. Bunlar gürültüler şeklinde görülmektedir. Bu gürültüler de ölçülerle üst üste binmiş durumdadır. Bütün bu etkiler hesaba katıldığında gravite alanını

şeklinde yazabiliriz. Yorumun doğru bir şekilde yapılabilmesi için ölçümlerde bulunan gürültülerin süzülerek atılması gerekir (Naidu, 1967). Rejyonal ve rezidüel anomaliler ise yeraltındaki farklı derinliklerde yer alan farklı yoğunluklu cisimlerin etkileridir. Rejyonal bileşen alçak frekanslı derin kütlelerin, rezidüel bileşen ise yüksek frekanslı sığ kütlelerin etkisinden kaynaklanmaktadır. Bunların toplamı gravite alanını vermektedir. Rejyonal anomaliler Bouguer anomali haritasında yavaş bir değişim, rezidüel anomaliler ise daha hızlı bir değişim gösterir.
Bölgesel ve yerel anomalilerin ayrımı nispidir. Yani, rejyonal ve rezidüel anomaliler çalışma alanının büyüklüğüne göre tanımlanmaktadır. Küçük bir alanda rejyonal anomali gibi gözüken anomali, inceleme sahası büyüdükçe lokal anomali gibi davranmaktadır.


1.3. Gravite Anomalilerini Ayırma Yöntemleri

Gravite anomalilerinin yorumlanması için Bouguer anomali haritasında, derin etkilerden ileri gelen rejyonal anomalilerin sığ kütlelerin etkisinden oluşan rezidüel anomalilerden ayrılması gerekmektedir. Bu anomalilerin birbirlerinden ayrılması için temelde iki yöntem vardır:
Korelasyon-İstatistik yöntemler
Deterministik yöntemler
1.4 Korelasyon-İstatistik Yöntemler
Korelasyon-İstatistik yöntemler gravite anomalisiyle kesit arasında belirli bir ilişki olmadığı durumlarda kullanılmaktadır. Bu yöntem kullanılarak gravite anomalisinin belirli bir sınırın şeklinin değişmesini ortaya koymak mümkündür. Bu yöntemle örneğin gravite anomalisinin kristalin temel yapısına bağlı olduğu belirlenmiştir. Korelasyon yönteminin bu şekilde kullanımı günümüzde de yapılmaktadır. Detaylı gravite ölçümlerinin yapılmasıyla deterministik yöntemlerin ağırlığı artmış olmasına rağmen korelasyon-istatistik yöntemler hala basarı ile uygulanmaktadır. Korelasyon-İstatistik yöntemler sismik verilerle kullanıldığında çok etkili sonuçlar vermektedir.
Bu yöntem jeofizik alanların rasgele durağan ergodik fonksiyonlar şeklinde gösterilmesi esasına dayanır. İstatistik yöntemler gerekli sinyalin rasgele gürültüden ayrılması problemine özel istatistik işlemler yaparak çözmektedir. İstatistik yaklaşımın kullanılmayışı durağan rasgele fonksiyonların ergodik fonksiyon olması şartındandır. Bunun da gerçekleşmesi mutlaka başlangıç verilerinin çok büyük (hem de profillerin çok uzun) olmasına bağlıdır. Korelasyon-İstatistik yöntemlerin matematik temelinde dispersiyon D(x), oto korelasyon ve karşılıklı korelasyon " fonksiyonlarının tanımına dayanmaktadır (Serkerov, 1986).
Dispersiyon eğrisinin profil boyu sapmalarını belirtmektedir ve


(2)

denklemiyle verilmektedir. Burada N, profillerin nokta sayısını vermektedir. N, çok büyük olmadığından D(Ag) kayan pencere yöntemi ile hesaplanmaktadır. Böyle dispersiyona seçilmiş dispersiyon denilir ve bunun eğrisi lokal anomalileri ayırmada kullanılır. İki farklı fonksiyon (örneğin Ag(jc) anomalisi ve H yüksekliği) arasındaki korelasyon bağıntısI(3) olarak hesaplanır. Ag(x) değerini r kadar kaydırarak Ag(x + t) değerine bağlı olması oto korelasyon fonksiyon ile belirlenir.

-(4) İki farklı fonksiyonun birinin diğerine bağlı olması (örneğin iki komşu profildeki Ag değerlerinin)


(5) denklemiyle ifade edilir, r kayması ^(V/nun maksimum olduğu değerde bulunur.
Genelde korelasyon yöntemler gravite anomalisini doğuran sınırın ortaya konulması problemlerine, istatistik yöntemler ise petrol-gaz aramalarına uygulanmaktadır.
1.5 Deterministik Yöntemler
İstatistik yaklaşımdan farklı olarak gravite alanının bazı özelliklerini dikkate almaktadır. Örneğin sinyalin potansiyel fonksiyon olarak kabul edilmesine karşın, gürültü bazı durumlarda potansiyel fonksiyon, bazı durumlarda rasgele fonksiyon, bazen da bunların karışımı olduğu kabul edilir. Sinyalin gürültüden ayrılmasına imkan sağlayan önemli şart bunların spektrumlarındaki fark olmaktadır. Deterministik yöntemlere gravite alanının dönüşüm yöntemleri, süzgeç operatör yöntemi, interpolasyon, extrapolasyon, yaklaştırma yöntemleri, integral denklemlerin çözüm yöntemleri dahil edilmektedir ve
eğrileri yuvarlatma yöntemi
ortalama değer yöntemi
profil yöntemi
türev yöntemi
analitik uzanım yöntemleri
süzgeçleme yöntemi
polinomal yaklaştırma yöntemi
Andreev Griffin yöntemi
Saxov-Nygaard Yöntemi
Tam Gradyan yöntemi
olarak sıralanabilir.

Rezidüel anomalinin ayrılması için yöntem seçimini etkileyen pek çok etken vardır. Bu etkenlerin başında yapılacak işin miktarı, gravite haritasının karmaşıklığı, istasyonların sıklığı ve dağılımı, verilerin kalitesi gibi etkenler gelir. Çok fazla veri ve karmaşık gravite haritaları bulunduğu zaman analitik yöntemlerin seçilmesi en uygundur. Az veri ve basit bölgesel etkiler olduğu zaman grafik yöntemler tercih edilmelidir.
Gravite anomalileri incelendiğinde bilinen jeolojik yapıların anomalilerinin çıkarılması gerekir. Tortul tabakasında bu kütleler sığ kısımlardaki yoğunluk heterojenliği bölgeleri olmaktadır. Bu kısmın yapısı elektrik ve sismik yöntemlerle çok kolay elde edilebilmektedir. Kristalin temelin üst kısımlarının etkisi kuyu ve jeofizik yöntemlerden hazırlanan kesitler kullanılarak belirlenmektedir.
Bu şekilde ayrıca birimlerin gravite etkilerini çıkartmakla elde edilen anomaliye artık anomali denilir. Artık anomalilerin bulunması da jeolojik yorumlamanın bir aşamasıdır.
Ayrıca faktörlerin gravite etkilerinin dikkate alınması yöntemi incelenen probleme bağlı olmaktadır. Çok zaman bu etki düzlem şekilli tabaka formülü ile yapılmaktadır. Yoğunluk bilgileri daha doğru bilindiğinde Parker yöntemi kullanılmaktadır (Parker, 1972).
Bu çalışmada, Andreev-Griffin ve Saxov-Nygaard yöntemleri ele alınmıştır


Benzer Konular

2 Şubat 2010 / _KleopatrA_ X-Sözlük
18 Haziran 2009 / ThinkerBeLL Rüya Tabirleri
9 Haziran 2012 / Mira Kimya