Arama

Nusaybin - Mardin

Güncelleme: 29 Ocak 2012 Gösterim: 1.221 Cevap: 1
CeLebRindaL - avatarı
CeLebRindaL
VIP why did you go why
24 Ocak 2012       Mesaj #1
CeLebRindaL - avatarı
VIP why did you go why
Nusaybin
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Nusaybin, Mardin İline bağlı Suriye sınırında Kamışlı'ya komşu ovada kurulmuş bir ilçedir.

İpek Yolu üzerinde Suriye ile sıfır noktasında bulunan Nusaybin, Dicle Nehri ile Fırat Nehri arasındaki havzanın yani Mezopotamya'nın kuzey kısmında bulunmaktadır. M.Ö. 4500 yıllarında Subarular tarafından kurulan şehir, M.Ö. 3000 yıllarında Sümer kralı Lugazakis tarafından “Nırbo” olarak adlandırılmış ve Çağ-Çağ deresinin batısında yeniden inşa edilmiştir. Tarih süresince Yukarı Mezopotamya'nın en büyük şehri olarak sürekli yer almıştır.

Kuruluşundan Sümerlerin yıkılışına kadar (M.Ö. 2850) Sümer İmparatorluğuna bağlı kalmıştır. M.Ö. 2850-2300 yılları arasında Akadlar, M.Ö. 2300-2060 yılları arasında Akad-Sümer İmparatorluğu, M.Ö. 2060-1800 yılları arasında Babilliler, M.Ö. 1800-1305 yılları arasında Mitanililer , M.Ö. 1305-715 yılları arasında Asurlular, M.Ö. 612-330 yılları arasında Med-Persler, M.Ö. 330'da Selefkuslar (Selevkoslar), M.Ö. 130-M.S. 50 yılları arasında Abgar krallığı, sonra da Romalıların hakimiyetine girmiştir. M.S. 637 yıllarına kadar şehir sürekli Romalılar ile Sasaniler arasında el değiştirmiştir. M.S. 637 yılında İslam ordularının hakimiyetine giren Nusaybin, sıra ile Emeviler, Abbasiler, Mervaniler, Eyyubiler, Selçuklular, M.S. 1258'de Hulagu Han'ın eline geçmiş, daha sonra Karakoyunlular, Artukoğulları ve Akkoyunlular, daha sonra da

1516 yılında Osmanlı İmparatorluğuna geçmiştir.
Nusaybin'in ilk kurulduğundaki adı bilinmemektedir. Ancak Sümerler döneminde “Nırbo” denilmiştir.
Babilliler şehre Armis veya Nisibis, Huri-Mitaniler Nabila,Kenge, Nas-ü-bina, Asurlular Meppin-Suba, Romalılar Antimosya, Süryaniler Nasibina-Sarbo, Sasaniler Ahvaz, Araplar Nasibeyn, Kürtler ise Nisebin adını vermiş, Cumhuriyet döneminde de Nusaybin adını almıştır.
Görülüyor ki 5000 yıldır hep aynı isim kullanılmıştır.

Tarihi süreçte birçok önemli olaya tanıklık eden şehir, en parlak dönemini M.Ö. 130 yıllarından başlamak kaydı ile M.S. 637 yılları arasında yaşamıştır. Hıristiyanlık dininin yayılması ile şehirde her türlü eğitimi veren bir fakülte kurulmuş ve eldeki tarihi verilere göre bulunulmuş? 2000 öğrenci bu üniversitede eğitim görmekteydi. En parlak dönemini ise Mor Efrem döneminde yaşayan okulun bir yönetmeliğinin olduğu bilinmektedir.
O Kadar Kalabalik ki Yalnizligim..
CeLebRindaL - avatarı
CeLebRindaL
VIP why did you go why
29 Ocak 2012       Mesaj #2
CeLebRindaL - avatarı
VIP why did you go why
Nusaybin MÖ 131 yilinda, merkezleri Urfa sehri olan Abgarlar hükümranligi altina girdi. Bu krallik MS 249 yilina kadar devam etmistir. Ilk zamanlarda Nusaybin`i sinirlarina dahil eden Abgar Beyligi, Ermeni baskisina dayanamayarak, sehri Tigran`a bagli güçlere terk etmek zorunda kalmistir.

Sponsorlu Bağlantılar
Hiristiyanlik yayilmaya baslarken, Isa`nin seçtigi 72 müjdeciden biri olan Mar Aday, Urfa`nin putperestlikten Hiristiyanliga geçmesini sagladiktan sonra Nusaybin`e geçmis ve Hiristiyanligi burada da nesretmistir. Daha sonra Mar Aday, kendi ögrencilerinden olan Mar Mari`yi Nusaybin`e göndermis ve burada Hiristiyanlik inancinin gelismesini saglamistir. Abgar Beyligi`nin Arami kökenli halki MS 38`de yeryüzünün ilk Hiristiyanlari olarak putperestligi terk ettiler. Nusaybin ve çevresinde ise MS 150 yillarindan sonra Tanrilara adanmis tapinaklarin üzerine kiliseler ve manastirlar insa edildimeye baslandi.

Roma Imparatoru Septimus Severus, putperest Roma`ya karsi baskaldiran ve sonradan “Süryani Kadim” diye anilacak olan ilk Hiristiyanlari MS 197 yilinda tümüyle buyrugu altina aldi ve Kuzey Suriye`yi bir Roma vilayeti durumuna getirdi. 303 yilinda Nusaybin`de Hiristiyanlara karsi bir ayaklanma oldu. Birçok Hiristiyan öldürüldü. Mazi Dagi eteklerinde 4000 Hiristiyan imha edildi. Roma Imparatorlugu`nun topraklarinda Incil nüshalarinin yok edilmesi, kiliselerin yikilmasi, Hiristiyan ayinlerinin yasaklanmasi, Hiristiyan bilgin ve rahiplerin pagan tanrilarina tapmaya zorlanmasi yolundaki buyruk, dogu eyaletlerinde çok sert uygulanmistir. Ancak 313 Milano Fermani ile Hiristiyanlik resmi devlet dinleri arasina sokuldu. Böylece Hiristiyanlar zulümden kurtuldular. Mar Yakub, MS 3. yüzyilin ortalarinda bu tarihi bölgede dünyaya gelmis ve Nusaybin yakinlarinda bulunan bir manastirda dünyadan el etek çekerek rahiplik hayatina baslamistir. Nusaybin`den gelen yetkili kisiler Mar Yakub`u kendi manastirindan alip Diyarbakir`a götürmüs, MS 309 yilinda Meryemana Kilisesi`nde toplanan episkopal kongrenin karariyla Nusaybin episkoposluguna takdis edilmis ve terfi edilmistir.

Mar Yakub Nusaybin`deki kilisenin küçük oldugunu düsünmüs ve bugün bir kismi mevcut olan Mar Yakub Kilisesi`ni 313 yilinda insa ettirmeye baslamistir. Kilisenin içinde bulunan 3 metre uzunlugundaki taslar, tas isçiligini sergileyen kemerlerindeki bezemeler, kutsal ayinin icra edildigi bölümlerdeki yarim kubbeler, duvardaki diger motifler ve yapilar büyülü bir görünüm sergilemekte olup, emsalsiz bir saheser durumundadirlar. Bugün bakildiginda kilisenin bati cephesindeki dis duvarin yikildigi, yikilan bu yerin 1872 yilinda yenilendigi ve dami üzerinde metropolitlik binasi yapildigi görülmektedir. Nikita`da (Iznik) MS 325 yilinda toplanan Hiristiyanligin ilk ve en büyük kongresine katilan Episkopos Mar Yakub ile ögrencisi Mar Efram, Nusaybin`e döndüklerinde ünlü Nusaybin Okulu`nun insasina basladilar ve 326 yilinda okulu hizmete açtilar. Mar Efram 38 yil boyunca bu okulun rektörlügünü yapmistir. Nusaybin Okulu putperestlikten kalma okulun enkazi üzerinde kurulmustur. Burada 800-1000 kadar ögrenci yatili olarak okumaktaydi. Okulun resmi dili Süryaniceydi.

Süryanice dilinin yaninda Grekçe de okutulmaktaydi. Bu okulda felsefe, mantik, edebiyat, geometri, astronomi, tip ve hukuk egitimi veriliyordu. Bu dönemde Grekçeden Süryaniceye birçok kitap çevrilmistir. Bu okulda yetismis ve 3 milyon siir cümlesiyle isim yapmis olan Süryanilerin büyük sairi Mar Efram`in yüksek egitim düzeyi, Nusaybin`de sunulan egitimin bir ölçütüdür. Mar Yakub 338 yilinda vefat etmis ve kilisenin bodrum katindaki mezarina defnedilmistir. Mar Yakub`dan sonra Nusaybin episkoposluguna Mar Babo (338-343), Mar Logos (343-361), Mar Abraham (361-?) getirilmistir. Bu merkezin son metropoliti 1880 yilinda Patrik 4. Petrus tarafindan takdis edilen Rahip Hanna`dir. Böylece Nusaybin episkoposluk merkezi ara vermeden

20. yüzyilin baslarina kadar episkoposluk görevini sürdürmüstür.Birinci Nusaybin Okulu 363 yilinda Sasanilerin Nusaybin`i almalariyla ögretime son vermistir. Mar Efram ve diger arkadaslari Nusaybin`den Urfa Okulu`na geçmislerdir. Bazi ögretmenler ise çevreye dagilmis ve kendi çaplarinda bu okulun egitim gelenegini sürdürmüslerdir. Antakya Piskoposu Nostorius (381-451), Isa`yi insan degil Tanri sayan monofizitlik ögretisine karsi onu hem insan hem Tanri sayan diyafizitlik ögretisini getirince, bu görüsler Arami halkinca tepkiyle karsilandi. Bunun üzerine Antakya`daki Süryani Aramiler pisposluklarini önce

Amida`ya (Diyarbakir), sonra da Nusaybin`e tasidilar. Edessa`daki (Urfa) Nasturi akademisi, Bizans imparatorluk topraklarinda Nasturilere karsi girisilen zulüm hareketleri yüzünden, 489 tarihinde Sasani Hükümdari Kubad`in izniyle ve Nusaybin Metropoliti Barsavmo ile Urfa Okulu`nun eski rektörü Narsay`in çabalariyla Edessa`dan Nusaybin`e nakledildikten sonra, burasi asirlar boyunca Nasturilerin manevi merkezi oldu. Ögretmen Narsay ve Episkopos Barsavmo okula yeni kanunlar ve düzenlemeler getirdi. 496 yilinda Nusaybin Episkoposu Barsavmo`nun yerine geçen 2. Mar Husoh bu kanunlari daha da genisletmis ve onun döneminde okul yalniz doguda degil, Roma Imparatorlugu`nda ve Afrika`da bile büyük bir ün kazanmistir. Nusaybin Okulu 7. yüzyila kadar hizmet vermistir. Kültür ve medeniyete isik saçan bu okullarin çalismalarindan dolayi Nusaybin “Ilimlerin besigi, egitim kenti ve ögretmenlerin annesi” olarak adlandirilmistir.

Zeynel Abidin Camii
Hz. Muhammed`in 13 torunundan biri olan Zeynel Abidin ve onun kiz kardesi Zeynep`in türbelerinin bulundugu, ilçenin en önemli camisidir. Cami eskiden küçük bir mescitti. 1956 yilinda Kaymakam Mustafa Tütüncü`nün girisimleri ve halkin yardimlari ile görkemli minaresi yapilmis, sonraki yillarda eyvan son cemaat yerine eklenmistir. Daha sonralari da iki katli ek bir bina yapilarak cami ilçenin en önemli ibadethanesi durumuna getirildi.
Girnawas

Yeterli ilginin gösterilmesi ve gerekli arastirmalarin yapilmasi halinde dünyaya isik tutacak, medeniyetler tarihine yeni bir sayfa ekleyecek olan Girnawas,Nusaybin`in 4 km kuzeyinde, Çagçag Vadisi`nin Kuzey Mezopotamya ovasina açildigi noktada, tam vadi agzinda bir höyüktür. Çagçag`in batisinda yer alan höyük 350 m çapinda yuvarlak bir alani kaplamaktadir. Su anda mevcut yüksekligi 25 m`dir. Çevresi sulanabilir tarim arazisi ile kaplidir. Günümüzde basit bir kanal sistemi ile sulanan bu arazide her türlü agaç ve sebze yetisebilmektedir. Arkeolojik önemi nedeniyle Girnawas, birçok bilim adami tarafindan ziyaret edilmistir. 1918 yilinda A. T. Olmstead, daha çok yüzey buluntularina dayanarak Girnawas`i Asur devri Nasibina`si ile bir tutmak istemistir. 1969 yilinda E. Lucius ve K. Sornig, Girnawas`in 2 km güneyinde bulunan Veysiki köyünün, ad benzerligi nedeniyle, Mitanni devletinin henüz bulunamayan bassehri Wassuganni (Wassukani) için yeni bir arayis noktasi saymistir. 1980 yilinda K. Sornig Wassuganni`nin lokalizasyonuyla yeniden ilgilenmis, bu sefer tarihi kaynaklarin isiginda daha emin bir sekilde

Girnawas`i Wassuganni olarak degerlendirmistir. K. Sornig`in bu görüsü, 3 yil sonra Prof. Dr. Hayat Erkanal tarafindan, daha çok arkeolojik ve topografik degerlendirmelerle desteklenmistir. 1980 yilindan itibaren iki yil süre ile Prof. Dr. Hayat Erkanal tarafindan sürdürülen yüzey arastirmalarindan toplanan buluntulara göre, Girnawas`in geç Uruk çagindan yeni Asur devrine kadar, yani MÖ 4. bin sonlarindan MÖ 7. yüzyila kadar kesintisiz iskân edildigi anlasilmistir. Höyük üzerinde ayrica Islami dönemlere ait büyük bir mezarlik bulunmaktadir. Erkanal`in 1982 yilinda baslattigi kazi çalismalari 1991 yilina kadar devam etmistir. Kazilar sirasinda ele geçen ve Hurrili sanatçilarca yapildigi saptanan bir kült vazosu, bu yerlesim alaninin önemli bir Hurri-Mitanni merkezi oldugunu kanitlamistir. Yerlesimin en alt kültür tabakasini

MÖ 4. bin sonlarina tarihlenen geç Uruk devri olusturmaktadir. Bu kültür tabakasinin üzerinde yer alan ve MÖ 3. bin ortalarina yerlestirilen Ur hanedanlar devri mimari tabakalari daha çok ölü gömme âdetleri açisindan arastirilmis ve degerlendirilmistir. Tespit edilen mezarlara göre ölüler bu devirde Mezopotamya geleneklerine uygun biçimde, açilan çukurlara dizler karina çekik olarak yatirilmakta, sonra yakilan hafif bir atesle manevi bir temizlik saglanarak dünyevi iliskiler kesilmektedir. Daha sonra çesitli esyalar birakilmaktadir. Bu esyalar arasinda sahsi esya olarak metal silahlar, metal süs esyalari, yari kiymetli taslardan ve hayvan kemiklerinden yapilan süs esyalari ve mühürler çok sayida tespit edilmistir. Ayni mezarlar içerisinde ayrica kült esyalari ve sayica çok fazla seramik kap örnekleri görülmektedir
O Kadar Kalabalik ki Yalnizligim..

Benzer Konular

 Mardin
13 Eylül 2013 / Misafir Türkiye Coğrafyası
29 Ağustos 2012 / CeLebRindaL Arşive Kaldırılan Konular
29 Ocak 2012 / CeLebRindaL Türkiye Coğrafyası
19 Mayıs 2012 / CeLebRindaL Arşive Kaldırılan Konular