Arama

Ayşe Özyılmazel

Güncelleme: 1 Mayıs 2011 Gösterim: 9.539 Cevap: 5
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
10 Nisan 2011       Mesaj #1
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
Ayşe Özyılmazel

Sponsorlu Bağlantılar
Ayşe Özyılmazelsmilev 24 Ekim 1979 yılında Oya Germen ve ünlü sanatçı Neco'nun kızı olarak İstanbul'da doğmuştur. Zeynep Özyılmazel adında bir ablası ve Leyla Özyılmazel adlı bir kız kardeşi vardır. İstek Semiha Şakir Lisesi'nden 1997 yılında mezun olmuştur. Yeditepe Üniversitesi Sinema Bölümü'nünden 2001 yılında mezun olmuştur. "Sana Bi'şey Olmasın" adında bir kitap çıkarmıştır. İstanbul Gelişim Orkestrası'nda bir süre görev aldıktan sonra Sabah gazetesinde köşe yazarlığı yapmaya başlamıştır ve halen bu gazetedeki görevine devam etmektedir.

14 Aralık 2008 tarihinde Universal Taxim Edisyon etiketiyle yayınlanan ve Uzay Heparı anısına hazırlanan Uzay Heparı - Sonsuza albümündesmilev daha önce Demet Sağıroğlu'nun seslendirmiş olduğu "Biçare" isimli besteyi yeniden yorumlayan müzisyen böylelikle müzikal kariyerinin ilk şarkısına imza atmış oldu. Bu şarkısmilev Billboard Türkiye listelerinde 35 numaraya yükselmiştir.

21 Aralık 2009'da ise kendi adını taşıyan ilk albümünü çıkarmıştır.
Bu albümde sanatçıya Yalınsmilev Mert Ekrensmilev Teomansmilev Tufan Taşsmilev Nurkan Renfa gibi isimler eşlik etmişsmilev albümün fotoğraflarını ise ablası Zeynep Özyılmazel çekmiştir. Sanatçının müzik kariyerindeki ilk video klip ise Hakan Yonat tarafındansmilev sözleri kendisinesmilev müziği ise aynı zamanda albümünün de prodüktörlüğünü yapan Mert Ekren'e ait olan "Enerji"ye çekilmiştir.

Ayşe Özyılmazel

Ayşe Özyılmazel

Ayşe Özyılmazel

Ayşe Özyılmazel

Ayşe Özyılmazel
....

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Biyografi Konusu: Ayşe Özyılmazel nereli hayatı kimdir.
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
10 Nisan 2011       Mesaj #2
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
Ayşe Özyılmazel Hakkında Röportajlar...

Sponsorlu Bağlantılar
Sevgilim Nejat İşler gibi olsun...

Sabah gazetesi yazarı ve şarkıcı Ayşe Özyılmazel Esquire dergisi için objektif karşısına geçti...

* Kendinle ilgili hatırladığın ilk şey nedir?
Yemek. Ciddiyim. Ben bebekleriyle oynayan, sıradan bir çocuk değildim. Yemekten zevk alan, yemek yapan bir çocuktum. Bir de hep müzik dinlediğimi hatırlıyorum. Babamın plaklarını gizli gizli dinlerdim. Çünkü babam, bozmamızdan korktuğu için plaklarını vermezdi. Ancak bozduğum bazı plaklar da oldu. Şimdi bu röportajı okursa, öğrenecek!

ALKOLE İHTİYACIM YOK

* Peki, halen yemek yemekten zevk alıyor musun?

Elbette. Bence bir erkek, yemek yemeyi sevmeyen bir kadından kaçsın zaten. Sürekli önündeki salatayı tırtıklayan bir kadından hiçbir şey olmaz. Kadın gibi bir kadınla ilişki yaşamak istiyorsanız; zevkle yemek yiyen, hafif kırıtan ve dans etmeyi seven bir kadınla birlikte olmalısınız. Erkekler; sürekli diyette olan, mıymıntı kadınlar sizi asla mutlu edemez. Çünkü, zevk almayı bilmezler.

Yemekten zevk alan biri olarak nasıl böyle düzgün bir fiziğin var?
Böyle dedim diye günde beş öğün mantı, börek, tatlı yediğimi zannetme. Kilo almamak için çok uğraşıyorum. Yeşil çay içiyorum, pilates yapıyorum. Ayrıca içkiyle hiç aram yok. İhtiyacım da yok zaten. 7/24 kafam güzeldir benim. Nadiren rakı içerim.

* Biraz izole bir hayatın mı var?
Öyle. Biraz da tuhaf bir insanım. İnsanlar bayramlarda, özel günlerde yok olunca deliriyorum. Bayramlaşmaya karşı değilim, ama süresi kısa tutulmalı. Çünkü ben, ya çalışırım ya da evimdeyim. Acımasızlık belki ama herkesin böyle olmasını istiyorum.

* Kendi kabuğuna çekilmiş gibisin. Bunun özel bir nedeni var mı?
Son bir yıldır, hep aynı yerlere gidiyor, hep aynı yüzleri görüyorum. Bundan çok sıkıldığımı fark ettim. Daha doğrusu, bunların bana pek fazla şey katmadığını anladım. İstesem süslenir, davetlere giderim. Ama gidince ne olacak ki? O ortamlardaki her şey çok yapmacık geliyor.

AŞK İSTEMİYORUM

* Yaptığın işe bu kadar aşkla bağlanmana rağmen, özel hayatında, bir türlü aşkı yakalayamıyorsun...
Doğru, yakalayamıyorum. Korkuyorum sanırım. Daha önce çok âşık oldum ve çok hırpalandım. O yüzden, artık âşık olmak istemiyorum.

* Bir erkeğin eksikliğini hissettiğin olmuyor mu?
3,5 yıldır yalnızım. Eksiklik hissetmiyorum. Galiba yeni bir erkeği hayatıma almaya hazır değilim. Ayrıca, o kadar basit mi bir ilişkiyi bitirir bitirmez ötekine geçmek? Geçemiyorum. Bedenim izin verse, ruhum izin vermiyor. Bir de ben biraz zorum. Mesela, gecenin 2.00'sinde kalkıp, şarkı yaparım. Benimle olacak insanın, deli olması lazım. Üstelik çevremdeki erkeklerin hepsi o kadar çok birbirine benziyor ki, sıkılıyorum.

* Bir yazında, romantizm trenini kaçırdığından bahsetmiştin. Saf aşklara karşı özlem duyduğunu söyleyebilir miyiz?
Ben bu yaşımda, bu deneyimlerimle, bir erkeğe saf bir şekilde yaklaşamam. Dikkat ederim, kontrollü giderim. Ama gençken, bir erkek için dünyaları bile verebiliyorsun. Zamanla, kazıkları yiye yiye, değişiyorsun ve aklın başına geliyor.

NEJAT İŞLER GİBİ OLSUN

* Doğru erkek sence nasıl olmalı?
Gerçek ve doğal olsun. Boş oturmasın, yaratsın. Fiziksel olarak Nejat İşler gibi olsa fena olmaz mesela!

* Seni bir ilişkiye çeken tutku mudur, arkadaşlık mı?
İyi anlaştığım, arkadaşlık kurduğum bir erkekle sevişemem. Sadece arkadaş olurum. Bir ilişki yaşayabilmem için, o adamın yolda yürürken bile beni heyecandan öldürmesi lazım!

* Peki, bu heyecanı yıllarca sürdürmek mümkün mü?
Mümkün değil. Bir adamla yıllarca aynı evde yaşıyorsan, bir zaman sonra heyecan, tutku kalmaz. Öpmek bile istemezsin o adamı. Zaten insanların neden bu kadar evlilik delisi olduklarını da anlayamıyorum.

* Evlilik konusunda böyle düşünmen şaşırtıcı...
Evliliğin başarısız bir kurum olduğunu görmek için fazla düşünmeye gerek yok. Baksana, ortalık aldatmalardan geçilmiyor. Çünkü adamlar da, kadınlar da sıkılıyor. Seks, sürprizlere gebedir. Öyle pijamalarını giyip görev gibi yapabileceğin bir şey değildir.

* Bir erkek kalbini çalmak için, pijama giymemek dışında neler yapmalıdır?
Kesin olan şu; sadece zaman geçirmek için biriyle olmak istemem. Bir adamın da sadece zaman geçirmek için bana yaklaşmasını istemem.

Kaynak:Hürriyet




Ayşe Özyılmazel
....

----------------------------------------------------------------

Hayatla değil babamla didişiyormuşum meğer!

‘Sıfır Makyaj’ onun ikinci albümü. ‘Arabesk’ de çıkış şarkısı. Çoktan radyolarda çalmaya, klibi internette ve müzik kanallarında dönmeye başladı bile. Demek ki, müzik onun için gelip geçici bir heves değilmiş. Farkındaysanız, vazgeçmiyor, devam ediyor. İyi de yapıyor. Ayşe Özyılmazel’i seviyorum ben, samimi buluyorum, bazen şefkat duyuyorum, bazen üzülüyorum. Ama orada kendisi gibi, gerçek duruyor. En azından karton değil, olmadığı bir kadın gibi değil. Neyse o. İkinci albümümün şerefine yaptık bu röportajı, tabii ki sadece müzik konuşmadık. Birlikte fotoğraflarımız da olacaktı, kar muhalefetinden dolayı ben gidemedim, O, Ersoy Alap’a çektirdi. Onun için her şeyin iyi olmasını diliyorum...

Sen hangisisin? Yüzde kaç gazeteci? Yüzde kaç şarkıcı?

- Kafadan en kazık soruyu sordun! Ben neyim biliyor musun: Yüzde 100 kendi olmaya çalışan bir ‘huzursuz bacak sendromu’...


Nasıl yani?

- Yani son aylarda kendimi gazeteci olarak görmüyorum çünkü röportaj yapmıyorum, onu bunu kovalamıyorum. Artık köşe yazarıyım. Müziğe gelince, şarkıcı değil ‘taze bir müzisyenim’... Şarkılarımı kendim yazıyorum, her aşamada kare kare işi yönetiyorum. Kendi müziğimin peşindeyim. Şöyle tarif edeyim: Köşe yazarlığı kocam, müzik sırılsıklam âşık olduğum sevgilim!


Tamam mı peki, sen oldun mu!
- Haşa! Bana göre ‘olmanın’ tek karşılığı, insan olarak ‘olmuş’ olabilmektir. Başarının olmuşu yoktur. Başarı, varılacak bir nokta değildir. Gerçekten ‘olmak’ için, eylemlerim sürüyor!


Şarkıcı olduğuna karar veren kim? Ölçüsü ne? CD satışı mı? Eleştirmenler mi? İnternette ne kadar tıklandığın mı? Şarkılarının dillerde dolaşması? Ne?

- Amaaan, sorsan 50 tane şey var tabii ama soran kim? Ben karar verdim, yetmez mi? Gecem gündüzüm, müzikten ibaretse, ben bu yola baş koymuşsam, tıklanma sayısı, eleştirmenler, satışlar beni bağlamaz.


Müzisyen olarak başlamayıp sonradan kendini kabul ettirebilmek için uğraş vermek ne kadar zor?
- E çantada keklik diyemeyeceğim! Aslında hayata, müzikle başladım ve 2001-2004 arası İstanbul Gelişim Orkestrası’nda solisttim. Tabii bunlar bilinmiyor, maalesef göz istediğini görüyor. Zor oldu, çünkü gazeteci ve köşe yazarı olarak yedi senedir ciddi anlamda tanındım, haliyle ilk albümde müzik hobimmiş gibi algılandı. Hani, “Gazeteci kızımız sıkıldı, bir de müziğe el attı” misali... Ama işin aslının öyle olmadığı anlaşıldı. Dahası da var: Müzik dünyasındaki bazı cin fikirliler, onların sanatçılarını yazarım kafasıyla, beni şirketlerine almaya çalıştılar. Yemezler tabii! Konser vermeyeceğimi düşünenler oldu, sahne ücretimin çok yüksek olacağını zannettiler falan da filan.


MÜZİK DÜNYASI MANYAKİSTAN


Müzik dünyasıyla medya dünyasını kıyaslasana. Hangisi daha kanlı, daha zor.
- İkisi de birbirinden kanlı! İkisi de ego savaşı, ikisinde de kulisler dönüyor, ikisinde de uyanık olmak icap ediyor, ikisinde de kontrolü kaybedersen ruhun paralanır. Ama kıyaslamam şartsa, müzik dünyası daha zor. Hatta isim bile taktım: ‘Manyakistan!’ Bütün bu manyaklığı, konserlerdeki o müthiş haz için çekiyorum.


Sence iki şeye, aynı anda, aynı derece konsantre olunabilir mi?
- Gününü iyi planlarsan beş şeye de konsantre olabilirsin. Ama açık söyleyeyim, mesela çocuğum olsaydı, kocam olsaydı biterdim! Zaten geçen gün Ali Saydam’la karşılaştık, “Evlenirsen bitersin, senin marka vaadinde evlilik yok” dedi, artık bahanem de hazır!


Valla, ben hiç Ali Saydam gibi düşünmüyorum, bana da “Dubai’ye gidersen bitersin” dediler. Boşver sen onları. Savrulman durdu mu, hâlâ devam mı?
- Durmaz... Durursa, zaten gördüğün ben olmam!


Ben seni samimi buluyorum, bazen de üzülüyorum, yormuyor mu seni oradan oraya çarpmak?
- Aslında senin üzülmenin, beni oradan oraya çarpan bir kadın olarak görmenin sebebi şu: Kim olduğumu, nerelerden geçtiğimi, başıma ne geldiğini, duygularımı gizlemiyorum. Her şey açıkta. Hepimiz oradan oraya çarpıyoruz, olayımız bu; çarpa çarpa büyümek.


Doğru söylüyorsun da, sen ne aradığını biliyor musun: A) Temiz bir aşk, sağlam bir adam, huzurlu, güvenli bir ilişki B) Kirli, inişli çıkışlı bir aşk, çok hayran olduğun, her gördüğünde sevişmek istediğin bir adam C) Şahane müzikler yapmak, şarkılarınla dilden dile dolaşmak...
- Hepsi, hepsi! Benimkisi, ‘Eskiden şizofrendim artık hepimiz iyiyiz’ durumu. Mesela âşık olmak istiyorum. Yıllardır olmadım. Ama âşık olduğum adamın da hem ayağımı yerden kesmesini, hem güven vermesini istiyorum. Çok mu zor? Sakın öyle deme, bence oldu bile. Henüz öyle biri yok ama ben olacağına inanıyorum ve olmuş gibi yapıyorum. Hayatta başıma gelen iyi ne varsa, hepsinde, önceden, zaten olmuşlar gibi davrandım. Mesela üniversitedeyken yıllarca Sabah Gazetesi’nden içeri girdiğimi hayal ettim. O resmi gördüm. Yıllarca, 30 yaşında albümümü çıkardığımı da. Hayatıma giren adamlarda da öyle oldu. Düşündüğün, inandığın başına geliyor ama sakın unutma! Olacakmış gibi değil, olmuş gibi cümleler kuracaksın. “Olacak” dersen, hayalin hep gelecekte kalır.


İnşallah dediğin gibidir...
- Evet, evet, mesela hayatımın resmini çizip evde salona koydum. Olmasını istediğim ne varsa hepsi o resimde var ve bence oldular bile.


Seni en çok ne yaraladı bütün bu süreç içinde?
- Sanırım beni en çok sevildiğime inanmamak yaraladı. Sevilmeye layık olmadığını düşünürsen, gider, seni sevmeyecek, canını yakacak adamları çekersin. Ben de onları çektim, aldatıldım, yarı yolda kaldım...


Ulaşmaya çalıştığın ne?
- Kendim. Müzik de, yazı da, aşk da hepsi kendime çıkan yollar, kendime anahtarlar. İnşallah kulağa, ‘Ferrasini Satan Ayşe’ tadında gelmiyorumdur ama inan hissettiğim bu.


Para kazanabildin mi bu geçen yıllar içinde?
- Gazeteden kazandığım ancak aylık giderlerime yetti. Müzikten kazandım ve kazanmaya devam ediyorum. Benim parayla asla sorunum olmaz. Kazandığımı sürekli müzik işime yatırıyorum. Aletlere, kostümlere, beslenmek için gittiğim seyahatlere, fotoğraf çekimlerine vs. vs... Ama para beni sever, ben de parayı. Kapitalist bir dünyadaysak parayı seveceğiz. ‘Paranın ne önemi var mühim olan insanlık’ çok saçma.


FAZLA MÜTEVAZILIK BENİ SİNİR EDER HARİKA BİR KADINIM!

Geçen yaz nasıl geçti?
- Değişim yazımdı. Ağlayarak geçti. Ve şiir okuyarak. Bodrum Gümüşlük’te ev tuttum, iki terlik, iki elbiseyle bir ay geçirdim.


Neden ağladın?
- Hayata başka pencerelerden bakma zamanım gelmişti. Geçmişi düşündüm, yaşadıklarımı, aşklarımı, ailemi, kendimi, hatalarımı. Ağlaya ağlaya hepsiyle hesaplaştım.


“Kendimi aşka layık görmüyorum” diyorsun. Neden?
- Korkularımdan, endişelerimden ve geçmişimden tam arındığım zaman, gerçek aşk beni bulacak. Şu anda, kendimi aşka layık görmüyorum. Ona çok haksızlık yaptım, egoma yenildim, kazık attım. Ama düzelecek, hepsi yoluna girecek.


Uyurgezer misin gerçekten?
- Evet, neredeyse her gece kendimi evde yürürken buluyorum.


Niye kalkar insan geceleri?
- Gerginlikten, endişeden. Çişim gelip kalkmadığıma göre...


Gerçekten manikdepresif misin?
- Doktor söyledi. Beni en iyi tanıyan Haşmet de. Gün içinde defalarca ruh halim değişebiliyor. Sevenlerime sabır diliyorum!


“İmzasız olsa da, iki kere evlendim boşandım” diyorsun. Nasıl hatırlıyorsun evliliklerini?
- Biri muhteşem, onun gibi birini bulursam, gözü kapalı yine evlenirim. Kendisi iç mimarlarımdan biridir! İkincisi başlı başına bir felaketti. Aşktan çok işkenceydi ama ona da teşekkür etmek isterim, sayesinde şarkılar yazdım.


“Gitgide eskiden sevdiğim adamlara benzemeye başladım. Ama paralayacak bir Ayşe bulamıyorum” diyorsun, bu ne demek?
- Hayatıma giren adamların bir karması olup çıktım demek istiyorum ama paralayacak bir Ayşe yok! Ben hep zor adamları seçtim, kendimi paralattım. Gerçi karşıma benim eski halim gibi bir çıksa; paralamam, kıyamam.


“Zekâsıyla sinir edecek, kalıp dışı, inişli çıkışlı, hayran olunacak adam” arıyorsun ya... Böyle bir adamın seni isteyeceğini nereden çıkarıyorsun!
- Aaaa! Şaka mı yapıyorsun! Deminden beri ne anlatıyorum, yaptım olacaaak, istedim, olacak! Ayrıca ben harika bir kadınım. Fazla mütevazılık beni sinir eder. Özelliklerimi görmeyecek kadar aptal değilim.


Adamlarla anlaşamamanın nedeni ne? Seni taşıyamıyorlar mı?
- O ne ya! O kadar ağır değilim! Diyet, pilates bak fıstık gibiyim. En sinir olduğum laftır. Taşıyamamak ne demek!


İlişki başladıktan sonra seni neden silmek istiyorlar?
- Çoğunun özgüven problemi var. Kadın öne çıkmasın, göze batmasın, çok konuşmasın... İmkânları olsa bana butik açıp oturtacaklar!


Nelerine karışıyorlar?
- Daha ikinci haftadan yazılarıma. Sonra kıyafetlerime, yemeğime, konuşmalarıma, arkadaşlarıma bağlılığıma, müziğe takıklığıma. Ben de çok teşekkür edip vedalaşıyorum. Allah rızası için bir git ya!


Kişiliğin çok mu kuvvetli?
- Kabul, baskın bir tipim. Kontrol bende olsun istiyorum, çok da kolay olmayabilirim ama beni böyle beğendin sen be adam! Sonra niye değiştirmeye çalışıyorsun?


DOLU DOLU AFERİNLERİM OLAMADI, BABAMIN BENİ HEP AZ SEVDİĞİNİ DÜŞÜNDÜM


Gazetecilik seni niye kesmedi? Başka bir alana atlamak neden?
- Çok haklısın; gazetecilik kesmedi gibi algılanıyor. Aslına bakarsan ‘kocam’ın suçu yok! Ben doğduğum günden beri müziğe âşıktım. Daha ilkokuldayken Evita müzikalini hem İngilizce hem Türkçe tüm rolleriyle oynardım. Babamın plaklarının arasında uyurdum ama ben ailemin inanılmayan çocuğuydum. Hani, “İnşallah hayırlı bir kısmetle evlenir” diye bakılan. Hep odama kapanıp müzik dinledim, kitap okudum ve başıma gelen her şeyi önceden gördüm. Bu, benim hedefimdi. Şu babamla meselemi de çözsem, derin bir ‘ooh’ çekeceğim ama hayırlısı...


Nedir babanla meselen?
- Çocukluğumdan beri hep babamın beni az sevdiğini düşündüm. Ki, babam bize tapar ama ben öyle hissettim. En büyük aşkımı hep paylaşmak zorunda kaldım. Ve bir türlü ondan onay alamadım. Dolu dolu, “Aferinlerim” olmadı. Şimdi anlıyorum, babamla hesabımı kapatmadığımdan hep ona benzeyen adamlar seçtim. Klasik kız çocuğu durumu. Hayatla değil babacığımla didişiyormuşum meğer!

SEKS HAYATIM YOK... SADECE İŞİMLE SEVİŞİYORUM...BEN BİR İŞSEKSÜELİM!


“İşseksüelim” diyorsun. Seks hayatın mı yok, işinle mi sevişiyorsun?
- Seks hayatım yok! Yani bu aralar yok! Olması için de çabam yok, istesen ondan kolay bir şey yok ama beynimi ele geçiremeyecek bir adamla sevişemem artık. Vücudum çok kıymetli. Baktım bu durumdayım, “Yahu neler oluyor?” dedim. Sonunda kelimeyi buldum: ‘İşseksüelim!’ Ne demek işseksüel? İşiyle sevişen, orgazm yaşayan, iş hayatını, seks hayatının yerine koyan. İşseksüel, iş hayatında, mecazen hem kadınlarla hem erkeklerle sevişir. Biz de öyleyiz. Erkekler kadar kadınları da tavlıyoruz, onları da baştan çıkarıyoruz, kavga ediyoruz, kıskanıyoruz, aldatıyoruz ve bundan seksten fazla haz duyuyoruz. Modern hayatta böyle bir sürü insan var. Evet, işseksüelim! Yaşadığım orgazm seksten bile güzel!


Çalışmaktan kastın ne: Yazıların mı, müziğin mi?
- Müzik. Yazı yazmak için gece gündüz çalışmıyorum. Müzikteyse şarkı yazdın, bitti yok!


Kendi kuşağına bakınca ne görüyorsun?
- Yanlış evlilikler, sevmedikleri işlerde sürünmeler, mutsuzluk, bazen mutluluk, çocuklar, hamilikler, tatminsizlik, ‘Bu muydu?’ hissi, kavga, para arayışı, işsizlik, yalnızlık, baskı, gelecek kaygısı, kendinden kopmuşluk, özlem...
? Seninki ne kadar büyük bir yalnızlık ?
- Kollarımı açarak göstereyim mi? Kocaman! Ne var ki, iç yalnızlığımla artık barıştım.
? Anne ve babanın durumu, babanın yeni ailesi, annenin hiç yaşlanmaması... Bunlar ne kadar etkili olmuştur senin savrulmanda?
- Bendeki iyi her şey onlardan. Bendeki arızalı her şey de onlardan! Bu bizim toplu sınavımız. Onlar benim ailem, vazgeçilmezlerim. Babam bana torun verdi, annem bana gerçek aşkı verdi. Anneme baktıkça, daha iyi bir insan oluyorum. Anneme âşığım. Babacığım bizim için çok şey verdi, onun da istediği hayatı yaşayıp hep yüzünün gülmesini diliyorum. Kalbi kocaman bir adamdır.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
17 Nisan 2011       Mesaj #3
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
Bir erkekle aldatıldım...

Ayşe Özyılmazel'den ilginç itiraf. Akşam'dan Nurbanu güney Elbir'e konuşan Özyılmazel, sevgilisinin kendisini bir erkek ile aldattığını söyledi.

spacer
MEŞHUR İNSAN SABAHTAN AKŞAMA SEVİŞMİYOR

- Son günlerde yalnızlıktan çok bahsediyorsunuz. Yalnızlık sizin tercihiniz mi?
Hayat diyelim. Güzel bir dönemdeyim. Büyüyorsun, dinliyorsun, görüyorsun yaptıklarını ve yalnızlık insanı büyütüyor. Benim için lüks aslında. Barışığım yalnızlığımla.

- Kaç yıldır hayatınızda kimse yok?
4 yıldır yalnızım.

- Türkiye'nin en beğenilen kadınları arasında gösterilen bir kadının 4 yıldır yalnız olması sizce de tuhaf değil mi?

Evet o pozları veren bir kadın nasıl yalnız olur değil mi? Benim beğenilmem demek benim çok rahat birini beğeneceğim manasına gelmiyor. İnsan meşhur olunca 'Sabahtan akşama kadar haldır haldır sevişiyordur heralde' diye bir algı oluşuyor. Hiç öyle bir şey yok.

- Kadına karşı uygulanan şiddet hakkında ne düşünüyorsunuz? Size şiddet uygulandığı takdirde orada kalır mısınız?
Bir kere yaşadım böyle bir şey. Yaşadığım saniyede bulunduğum yeri değil, Türkiye'yi terk ettim. Ölüyordum ona aşkımdan, sırılsıklam aşıktım. Ondan sonra bir daha aşık olamadım. Benim hayatım orada bitti. Çünkü şunu çok iyi biliyorum ki seven adam zarar vermez. Bir kere yaptı hata oldu, hayır kesinlikle bunu reddediyorum. Yandım ama dönmedim. Çünkü saygının bittiği bir ilişki yürüyemez. İyi ki de gitmişim, bravo bana.

BİZ İLİŞKİDE İKİ KADINMIŞIZ!

- Aldatmak üzerine sık yazıyorsunuz. Aldatılma fobiniz mi var?
Evet. Bunu yenmeye uğraşıyorum.

- Daha önce aldatıldınız mı?
Kadınlarla da aldatıldım, erkeklerle de. Olaylı bir geçmişim olduğundan böyleyim. Üstelik ben yakaladım. Benim fiyaskolarım dünya çapındadır. Kadınla mı erkekle mi aldatılmak daha beterdi dersen ikisi de aynıydı.

- Bir erkekle aldatılmak sizin kadınlığınızdan şüphe etmenize yol açtı mı?
Biz o ilişkide iki kadınmışız ben fark edemedim. Kadınlığımdan şüphe etmedim, onun erkekliğinde problem varmış. Ben gay'leri çok seviyorum, zekalarına, giyimlerine, zevklerine bayılıyorum. Benim çok gay arkadaşım var ve onları çok güzel buluyorum. Onun için kadınla erkekle aldatılmanın bir farkı yok benim için. Mühim olan aldatması.

Erkekler 'yatak' diyor ben 'arkadaşlık'
Benim için bedenim çok değerli. Ruhum ve kalbim çok daha değerli. Onun için 'Aaa bu yakışıklıymış, onunla çıkayım' diye bir şey bende yazmaz. Önce dost, arkadaş olmak istiyorum. Erkekler önce seni yatağa atmak istiyor. Orada ayrılıyoruz zaten. Onlar önce yatak istiyor ben önce arkadaş olmak istiyorum. Orada da hoşça kal diyorum.




Ayşe Özyılmazel

Ayşe Özyılmazel

Ayşe Özyılmazel

Ayşe Özyılmazel

Ayşe Özyılmazel
...
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
20 Nisan 2011       Mesaj #4
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
"Bilemediniz hiçbiri değil"...


Ayşe Özyılmazel, geçtiğimiz haftasonu verdiği bir röportajda eski sevgililerinden birisinin kendisini bir erkekle aldattığını açıklamıştı.

Bu açıklama sonrası Özyılmazel'in ünlü eski sevgilileri gündeme geldi.

Ve bu sabah Ayşe Özyılmazel, twitter sayfasında o ismin ünlü biri kişi olmadığını şu sözlerle açıkladı; "Ya bir durun dostlar. İlla kurban arayacaksınız. Biiip bilmediniz hiçbiri değil! Tanımıyorsunuz! Hayatımda olan herşeyi bilmiyorsunuz."

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
28 Nisan 2011       Mesaj #5
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
14 saatlik 'fırfır'!

Ayşe Özyılmazel, 'Sıfır Makyaj' isimli albümünün ikinci klibini 'Tatlım' şarkısına çekti. Ayşe'nin şarkı sözlerinde "Tatlım fırfır aklım!" dediği klibi, ünlü yönetmen Ayşe Ersayın 14 saatte çekti.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
1 Mayıs 2011       Mesaj #6
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
Ruhu gibi stili de ‘sıfır makyaj’

Bütün kışı birkaç kazak ve iki jeanle geçirdi. Takı takmayı sevmiyor. Müzik dünyasına adım atmış olmasa, ne alışveriş yapacak, ne de diyet! Ayşe Özyılmazel'in bu hafta yayınlanan albümü Sıfır Makyaj modaya yaklaşımını da anlatıyor sanki
Zevkli olsun olmasın; modaya uysun uymasın; biz şarkıcının süslüsüne, kokoşuna alışkınız. Hele bir de popçuysa, şarkıcının kendini her albümde baştan yaratması; olmadık stillere bürünmesi, yurtdışındaki örnekleri taklit etmesi adettendir. Ayşe Özyılmazel ise bu hafta çıkardığı ikinci albümü Sıfır Makyaj'da daha farklı bir yol izliyor. Rock chic (rock şıklığı) olarak nitelendirdiği stiline çok yapılı olmayan saçlar ve sade bir makyaj eşlik ediyor. Albümü için baştan yaratılmak istemeyen, 'doğal halini' korumaya kararlı bir şarkıcı Özyılmazel. "Çok uçuk şeyler sevmiyorum, biraz da komik buluyorum," diyor. Albüm kostümleri için moda tasarımcısı Tuvana Büyükçınar ile birlikte çalışan Özyılmaze'in sahne ve albüm çalışmaları bir yana, günlük hayatında neredeyse 'anti moda' bir duruşu var. 'Zamanından çaldığını' düşündüğü için yıllarca alışverişten uzak durmuş. Onun yerine yakın bir arkadaşına para vermiş, kendine aldığını ona da almasını istemiş. Müziğe başladığından beri özellikle sokakta, daha 'bakımlı' görünmesi gerektiğinin farkında. "Ne giyeceğim derdi, bana müzikle gelen bir kazık," diyor. Bıraksanız bir jean, bir tişört gezecek. Makyaj yapmayı da çok sevmiyor Özyılmazel. Gerçekten de albümünün ismi gibi, 'sıfır makyaj' onun stilini çok iyi tanımlıyor.

- Sıfır Makyaj albümünün kıyafetleri sizi ne kadar yansıtıyor?
- Tamamen. Yaşla da gelen bir şey herhalde; artık şirin, tatlı kız imajını taşıyamıyorum. Geçen yaz içimde büyük bir değişim geçirdim. Artık yalnızlığı seviyorum ve birey olarak 'Ben nasıl mutluyum'un peşindeyim. Ne yaparak mutluyum, ne giyerek mutluyum... Mühim olan buydu. Ama sahne olmasa bir jean, bir tişört, bir de lastik ayakkabı yeter bana. Çünkü çok rahatım. Kiloluyken bile sahilde pareo takmazdım. Vücudumla çok rahatım. Eskiden insanların kıyafetlerine de bakmazdım. Ama müzik piyasasına girdiğimden beri bakmaya ve giyinmeye de başladım. Bayağı da eğleniyorum bu konuyla.

- Neden Tuvana Büyükçınar'la çalışmak istediniz?
- Tuvana'yla çok eskiye dayanan bir dostluğumuz var. Bir de Tuvana, manyak. Benim moda versiyonum. Yatıyor, kalkıyor, mesleğini düşünüyor. O yüzden çok iyi bir ikili olduk. Ben Tuvana'yla çalışacağımı söylediğimde, insanlar başta şaşırdı. Stili daha süslü bilindiği için benim için ne yapacağını merak ettiler. 'Harika olacak,' dedim. Tuvana inanılmaz yetenekli; çok rahatım o yüzden. Arıyorum, 'Video var,' diyorum, hemen hallediyor.

- Nasıl çalıştınız?
- 20 gün boyunca ona fotoğraflar, videolar gönderdim. Moda çekimleri, defileler yolladım. Yüzlerce mail attım.

- Gizlemeye ya da öne çıkarmaya çalıştığınız şeyler oldu mu?
- Bana dişi şeyler çok yakışmıyor. Taşlar, danteller olmuyor. Çünkü hatlarım yuvarlak, saçım uzun; ben onları giydiğimde alaturka oluyorum. Gardırobumdaki her şeyin rengi, modeli, kesimi düzdür. 'Taşlar-pullar olmasın,' dedim. Beli inceltelim ama göğüsleri çok açmayalım istedim. Bir de bacaklarım muntazam olduğu için miniye yöneldik. Mini yakışıyor bana. Tabii bacaklar için dört aydır haftanın 5-6 günü pilates yapıyorum. Bir de takı istemedim. Albümde de Cem Lokmanhekim'den birkaç parça bir şey kullandık, o kadar.

-Kıyafetlere karar verirken albümle paralellik kurmaya çalıştınız mı?
- Albümdeki şarkıları ben yazıyorum. Kıyafetler de 'ben' oldukları için örtüşüyor, birbirini tamamlıyorlar.

- Ne kadar zamanda hazırlandı kıyafetler?
- Tuvana inanılmaz hızlı. Kafada tasarlıyor, hemen hazırlıyor elbiseyi. Bir provada hazırladı her şeyi.

- Konserlerde de beraber çalışmaya devam edecek misiniz?
- Evet. Sahne kostümlerinin sonu yok. Bir kez giydiğini bir daha giyemiyorsun. Bu, müziğe yöneldiğimden beri, bana bir kazık resmen. Giyimle hiç alakam yoktu. Çocukken ablam Zeynep ve arkadaşları beni yanlarına almazdı. Çünkü onlar jean giyerdi, ben taytla gezerdim. Yıllarca alışveriş yapmadım; kız arkadaşıma para verip 'Ne alıyorsan bana da al,' derdim.

- Peki ya makyaj?
- Pek sevmiyorum. Son yıllarda daha rahat yapıyorum ama rimel sürmek benim için hâlâ kabus. Neyse ki M.A.C iki renkli rimel yapmış, onunla rahat ettim. Gündüz hiç makyaj yapmıyorum. Giyinmeye ve makyaj yapmaya üşendiğim için, bir yere gitmediğim çok olmuştur. Ama artık eskisi gibi jean tişörtle bir yere gidemiyorum ki! Ruhum sıfır makyaj benim, ne yapayım!

İç çamaşırına çok para harcıyorum

- Bir röportajınızda giydiğiniz iç çamaşırı çok konuşuldu. Neden öyle bir styling yaptınız?

- Bacaklarım güzel. Ve güzel resme çok meraklıyım. Bana 'Çekim var,' deyin; bayram ederim. Çok eğleniyorum çekimlerde. Ama bacaktan başka dekolte bana yakışmıyor.

- Kendinizi seksi buluyor musunuz?
- Resimlerde evet ama onun dışında bulmuyorum. Bilmem, bulmalı mıyım acaba?

- Fotoğrafta üzerinizde şort benzeri, pamuklu bir iç çamaşırı vardı. Pamuklu iç çamaşırı mı seversiniz?
- Yok, o fotoğraftaki bildiğiniz Brezilya kesimli dondu. Şort dersem ayıp olur. Pamukluları pek sevmiyorum ama iç çamaşırı manyaklığım var, evet. Paramın büyük bir kısmını Agent Provocateur'e yatırıyorum. İşime yarıyor mu?
Hayır! Ama çok seviyorum. Güzel iç çamaşırlarıyla rahat oluyorum, kendime güvenim geliyor. Hatta evimin salonunda duvarda bir manken var, üzerinde giymek nasip olmayan bir Agent Provocateur takım var. Müze gibi resmen!

Hayvanları giymeyi değil, sevmeyi tercih ederim

- Sahne kostümlerinize çok para harcıyor musunuz?
- Evet. Çünkü bu da işime bir yatırım. Evim üç oda, iki odası gardırop.
Ama artık hızlı moda markalarından alışveriş yapıyorum. Giyiyorum, hemen dağılıyorlar, parama yazık oluyor. Beş tane ucuz şey alacağıma bir tane kaliteli şey alıyorum.

- O kostümlere ne oluyor sonra?
- Basında görüneni daha sonra, basına çıkmayacak işlerde giyiyorum. Giymediklerimi de arkadaşlarıma veriyorum. Düğün, nişan olduğunda ilk beni ararlar.

- Marka bağımlılığınız var mı?
- Ayakkabı takıntım var. Ayakkabı ve çantalarımı Beymen'den alıyorum. V2K'dan da çok alışveriş yapıyorum. Tasarımcılardan bu ara vazgeçilmezim tabii ki Tuvana. Daha önce Sedef Çalarkan ve Zeynep Tosun'la da çalışmıştım. Zeynep'i çok beğenirim. Ayakkabıda Sertaç Delibaş'ı seviyorum.

- Alışverişe yalnız mı çıkarsınız? Anneniz alışverişte arkadaşlık ediyor mu size?
- Annemle alışverişe çıkılır mı ya! Canavar gibi oluyor alışverişte. Arkadaşlarım arasından bir köle bulmayı tercih ediyorum.

- Peki giyinmeye vakit harcamıyor musunuz?
- Sahne haricinde hayır. Kışı dört kareli gömlek, iki-üç büyük kazak, iki jean ve botlarla geçirdim.
Gece davetlerinde de önce saç-makyajım yapılır.
Kapıdan çıkmadan beş veya 10 dakika önce gider, ne giyeceğime karar veririm.

- Taş, pul dediniz. Başka neler size yakışmıyor, neleri giymiyorsunuz?
-
Pilili etek olmuyor. Cici kız kıyafetleri; fırfırlar, fiyonk olmuyor. Çok kaba şeyler, kaba ayakkabılar giymem. Leoparı kıyafet değil, aksesuarda tercih ederim. Kürk asla giymem! O bir duruş meselesi.
Hayvanları giymeyi değil, sevmeyi tercih ediyorum.
Zaten beğenmiyoum da, bana rapçileri anımsatıyor.


Hakkında bilmedikleriniz...


bullet31 yaşında olduğumu biliyorsun ama ben bunu bilmiyorum.
bulletSlow şarkı yazarken ağlıyorum.
bulletYıllardır aynı adama âşığım ama aslında öyle biri yok.
bulletKedileri çok seviyorum ama alerjim var.
bulletEn çok sarı çiçekleri seviyorum.
bulletDengesizin tekiyim.
bulletAşkta tekin değilim.
bulletDuyduklarına inanma uzun zamandır sevgilim yok.
bulletManik depresifim. Valla, doktor dedi!
bulletŞık bir davet için hazırlanmam 15 dakikadan fazla sürmez.
bulletEvlenmekten çok korkuyorum.
bulletYaptığım her şarkıyı önce Yalın'a dinletiyorum.
bulletYazı kıştan daha çok seviyorum.
bulletKüçükken atlet olmak isterdim. Piyano derslerinde de uyurdum.
bulletHık demiş anneannemin burnundan düşmüşüm.
bulletMagnet hastalığım var. Her yerden magnet alırım.
bulletRuj alma takıntım var ama hep aynı ruju sürüyorum.
bulletHijyen göbek adım olabilir.
bulletGöbek adı demişken, nüfus kağıdımda yazmıyor ama göbek adım İpek.
bulletLise 1'de 11 dersin dokuzundan kalmayı başarmış bir insanım. Beden Eğitimi dahil. Ooo yoooo.
bulletOrtaokuldayken Kenan Doğulu'ya platonik âşıktım.
bulletYedi yıl önce ehliyet kursuna yazıldım hâlâ sınava giremedim.
bulletHipoglisemim var, açlık krizine girersem çok sinirli oluyorum.
bulletİstediğim cevabı alana kadar aynı soruyu 10 farklı şekilde sorabilirim.
bulletGünde üç öğün kahvaltı edebilirim.
bulletHer an her yerde uyuyabilirim.
bulletAralıksız beş saat konuşabilirim.
bulletYumurtayı rafadan yerim.
bulletGidişlerden çok dönüşleri severim.
bulletAyak masajına ölürüm ölürüüüüm.
bulletGazeteleri önce ben okumak isterim.
bulletRocky serisini ezbere bilirim.
bulletÇok çabuk ağlayabilirim.
bulletSen güldüğüme bakma çok kolay kırılabilirim.


Moda tasarımcısı Tuvana Büyükçınar...


Ayşe halka yakın biri, toptan değişmek istemiyor
Ayşe Özyılmazel'in albümünün ilk video klibi Arabesk de geçtiğimiz hafta yayına girdi. Ömer Faruk Sorak imzalı klip, moda tasarımcısı Tuvana Büyükçınar'ın atölyesinde çekildi. Bundan sonra da Özyılmazel ve Büyükçınar beraber çalışmaya devam edecekler. Tuvana Büyükçınar, Özyılmazel için "Onu kendim gibi görüyorum. İçi içine sığmayan, sıradışı, paylaşımcı biri. Kendim gibi insanları çok seviyorum," diyor. İkilinin yakın gelecekte bir sosyal sorumluluk projesi için beraber tasarım yapma fikirleri de var. - Ayşe Özyılmazel'i giydirirken neleri dikkate aldınız? - Ayşe'nin, her kadının arzulayacağı, muhteşem bacakları var. O yüzden bacağa oynamak istedik; minileri kullandık. Ayşe tütü giymek istiyordu. Tütüleri mini ve seksi parçalarla tamamladık, bir de ince belini ortaya çıkardık. - Renk ve malzeme seçiminde sizi etkileyen ne oldu? - Ben hep çok renkli tasarımlarımla bilinirim. Ama bu sene siyahla tanıştım; kadınla siyahın ilişkisini anlamaya başladım. Ayşe'ye de siyah ve lacivert ağırlıklı bir gardırop yaptım. Siyah, ona da çok enteresan geldi. Malzemede ise deri yerine, deri efekti kullandım. Deri benim bildiğim bir alan değil. Bilenlere bırakmayı tercih ediyorum. Hem bu kadar katliama gerek de yok; deri izlenimi verebilecek çok sayıda malzeme var. - Özyılmazel'in direndiği, 'Giymem,' dediği şeyler oldu mu? - Payetli, saks mavisi kostümün onu kilolu göstereceğini düşündü Ayşe; giymek istemedi. Ama akşam denediğinde çok beğendi. Saç ve makyajda ise olduğu gibi görünmeyi tercih etti. 'Beni başkalaştırma,' dedi bana. Ayşe halka yakın biri olduğu için çok değişmek, başkalaşmak istemiyor. Bazı şarkıcıların yaptığı gibi, o toptan değişim yanılgısına düşmekten kaçınıyor. 'Saçını şöyle yapalım, şöyle ruj sürelim,' desem de, 'Ben normalde de böyle yapıyorum,' diyordu.
Kaynak Cumartesi Sabah




--------------------------------------------

Ayşe Özyılmazel ELELE dergisine 24 saatini anlattı...

11:00 Eğer o gün çok işim yoksa gazeteye giderim. Gazeteleri ve e-mail'lerimi okuduktan sonra köşe yazımı yazarım O saate kadar telefonlara bakmam, arayanlardan da nefret ederim! BUGÜNLERDE YENİ ALBÜMÜNÜN HEYECANINI YAŞAYAN ÜNLÜ KÖŞE YAZARI AYŞE OZYILMAZEL'E 24 SAAT ASLA YETMİYOR.
10:00 Sabah kalkış saatim genelde 10:00 sularındadır. İlk iş banyo! Banyo yapmadan kendime gelemem.
Banyodan sonra doğru aynı sokakta oturduğum annemin evine... Kahvaltıyı orada yapıyorum. Annemle güne başlamayı çok severim.
14:00 , Î0.-30 k°se t0m tnhl solotolık ya dn K Haftada beş gün Niş Pilates'te pilatese giderim. Eğer o saatte başka bir işim varsc spor saatimi kaydırırım ama sporsuz asla! 18:00 15:00 Öğle yemeği saatim. Biraz geç ama geç kalkıyorum ne yapayım... Öğlenleri salata ve ızgara et-tavuk ya da sebze yemeği yerim. Yoğurtsuz asla yapamam.
18.00-19.00 Bu saatlerde kestiririm, akşamüstü uykusuna bayılırım çünkü.
Hafta sonuysa ve işim yoksa arkadaşlarımla buluşur sinemaya ya da balıkçıya yemeğe giderim. Hafta içi ise randevularım, toplantılarım, aldığım çeşitli dersler, röportajlar peş peşe sıralanır.
21:00 Akşam yemeğimi yerim. Tercihim genellikle balık ve salatadır. Özellikle somon yemeye çalışırım. Daha sonra işim yoksa evde dinlenirim. Arkadaşlarım gelir film izleriz, kitap okurum, şarkı yazarım, yurt dışındaki arkadaşlarımla Skype'da konuşurum, internette araştırmalar yaparım,

01:00 Uykum gelirse yatarım. Yatmadan meyve yer, tekrar bitki' çayı içerim, önce mutlaka kitap okurum.

Ayşe Özyılmazel
...
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

28 Haziran 2010 / Jumong Müzik tr
24 Şubat 2012 / Misafir Tiyatro tr
 Ayşe
21 Eylül 2008 / king nothing Taslak Konular
6 Mayıs 2010 / LaSalle Edebiyat tr