Arama

Albert Schweitzer

Güncelleme: 6 Aralık 2015 Gösterim: 3.992 Cevap: 4
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Mayıs 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yoksullara ve muhtaçlara yardım edebilmek için zenginliklere ve zevklere sırt çeviren, doktor, müzisyen ve filozof olan Alman asıllı Albert Schweitzer, ''İsa'nın Tarihsel Açıdan İncelenmesi'' adlı eserinde, o zamana kadar kimsenin cesaret edemediği din dogmalarını modern görüşler ışığında tartıştı. Çok yönlü bir adam olan Schweitzer'in ayrıca müzik alanındaki J.S. Bach üzerine iki ciltlik bir denemesi bulunmaktadır. Bu eser, Bach üzerine bir benzeri daha yazılmamış, sanatçının en iyi incelemesidir.

Sponsorlu Bağlantılar
14 Ocak 1875'te o zaman Almanya'ya şimdi ise Fransa'ya ait olan Alsache bölgesindeki Günsbach kasabasında doğdu. Schweitzer ailesi, kasabanın varlıklı ailelerinden sayılırdı. Albert'in kasabanın diğer çocuklarına göre çok daha iyi imkanları vardı. Küçükken başından geçen bir olay Schweitzer'in geleceğini ve hayat görüşünü belirledi. Bir gün okuldan hep birlikte eve döndüğü arkadaşı George, Albert'e ''Sen benimle dövüşmeye cesaret edemezsin, çünkü ben senden daha kuvvetliyim dedi,''. Böylece bir iddiaya tutuşan çocuklar itişmeye başladılar. Derken Albert, ani bir hareketle rakibini ayaklarını yerden kesti, onu yere yıktı ve çıkıp göğsüne oturdu. ''Al bakalım '' dedi sonra, ''Şimdi buna ne diyeceksin?'' ''Sen kazandın'' diye mırıldandı George, ''Ama ben de senin gibi haftada iki kez et suyuna çorba içebilseydim kazanamazdın''. Albert arkadaşının bu cevabına karşılık veremedi. Kısa bir süre durdu, sonra George'un üzerinden kalktı. Eğilip çantasını kaptı ve tek kelime bile söylemeden evine doğru koşmaya başladı. O akşam yine sofrada et suyuna çorba vardı. Ama Albert tek lokma yiyemedi, arkadaşının sözleri kulağında çınlıyordu. Artık kasabadaki diğer çocuklardan farklı olmayacaktı. Paltosunu giymeyi bıraktı. Arkadaşları paltosuz gezerken o giyemezdi. Tıpkı diğerleri gibi elbisesi, tahta tabanlı ayakkabıları, parmaksız eldivenleri ve yün başlığıyla yetindi. Albert'e göre diğer çocuklarla arkadaş olmak demek onlarla eşit olmak demekti. Ne var ki çocuğun bu tutumuna anlam veremeyen ailesiyle arasında çatışmalar başladı.
Derslerinde de belirgin bir başarı göstermeyen Albert'in tek tutkusu beş yaşından beri babasından aldığı piyano dersleriydi. Bu konudaki dikkat çeken yeteneğiyle kısa sürede kilisede org çalmaya başladı.
Albert, Mulhausen'de öğrenimine devam ederken, St. Stephen kilisesinin orgçusu Eugene Munch 'tan piyano dersleri aldı ve on beş yaşına girince orga geri döndü. Munch gerçekten usta bir müzisyendi. Onun verdiği bilgiler sayesinde Albert kısa sürede usta bir orgçu oldu. 1893'te Paris'teki teyzesinin yanına gitti, teyzesi onu büyük bir org ustası ve bestecisi Charles-Marie Widor 'la tanıştırdı, yeğenini dinlemesini sanatçıdan rica etti. Wildor, bunu önce sırf nezaketen kabul etti ama genç Schweitzer'i dinler dinlemez ondaki büyük yeteneği fark etti ve onunla çalışmak istediğini söyledi. Böylece iki yıl boyunca, her fırsatı düştüğünde Paris'e kadar uzanıp önce St. Sulpice, sonra Notre Dame Kiliselerinin orglarında ders aldı.
Paris'e yaptığı ilk geziden dönüşte Strasbourg Üniversitesi'ne girdi. Kendi isteğiyle teoloji okudu. Yirmi dört yaşındayken doktorasını verdi. Bundan sonraki altı yıl boyunca Paris'e gitti ve Wildor'la aralarındaki dostluktan yararlanarak Paris'in müzik çevreleriyle ilişki kurdu. Mezun olduktan bir yıl sonra Lüter mezhebine girerek, St. Nikolas katedraline rahip olarak atandı.
Bu arada kafasını Hz. İsa üzerine karşılık verilmesi gereken bir çok soru kurcalıyordu. Bu konuda derin bir araştırmadan sonra ''İsa'nın Tarihsel Açıdan İncelemesi''ni yazmaya başladı. Bu, İsa'nın hayatını çeşitli modern görüşlerle yazmak hedefini güden bir çalışmaydı. En sonunda 1911'de yayınlandığında meslektaşlarının pek çoğu bunun tehlikeli bir kitap olduğunu söylediler ve insanların incile olan inançlarını sarsabileceğini ileri sürdüler. Schweitzer onlarla aynı fikirde değildi, eserini: '' Olaylara apaçık bakmayan inanç, inanç değildir'' diyerek savundu. Ancak yinede kitap büyük tartışmalara neden oldu.
Müzik alanında da büyük bir yeteneği ve bilgisi olan Schweitzer, Wildor'un isteği üzerine Paris'teki kilise orgçularının yararlanabileceği nitelikte ünlü besteci J. S. Bach üzerine bir deneme yazdı. Eser bach üzerine yazılmış en kapsamlı denemedir. Bach müziğinin en büyük yorumcusu olarak ünü uluslararası boyuta ulaştı.
Ayrıca bir din bilgini olarak da Strasbourg Üniversitesi otoritelerinin hayranlığını kazanan Schweitzer, henüz yirmi sekiz yaşındayken St. Thomas Teoloji Koleji Müdürlüğü'ne atandı. Yeni görevinde henüz bir yıl olmuştu ki, Paris Misyonerler Derneği'nden gelen bir rapor tesadüfen dikkatini çekti. Bu raporda Kongo Misyonunun İhtiyaçları başlığını okudu. Raporu okuyunca birden ne yapması gerektiğine karar verdi. Avrupalılar zenginlik içinde yaşıyordu ama Afrikada yerliler çok ciddi sıkıntılar çekiyor. En basit ihtiyaçtan haytlarını kaybediyorlardı. Böylece kararını verdi, Afrika'ya gitmeli, yerlilerin doktora ihtiyaçları olduğuna göre doktor olmalıydı. Bunun üzerine St Thomas'tan çekildi ve Strasbourg tıp okuluna girdi. Altı yılın sonunda doktor ünvanını alır almaz Misyonerler Derneği'ne başvurarak hizmete hazır olduğunu bildirdi. Derneğin doktora çok ihtiyacı olduğu halde, Schweitzer'e görev vermekte kararsız kaldılar. İsanın Tarihsel Açıdan İncelenmesi kitabıyla dinsel düşünceleri türlü yorumlara sebep olan birine görev vermeye cesaret edemiyorlardı. Fakat Schweitzer'in ısrarı üzerine isteği yerine getirildi.
Bir sonraki yıl Pairs'te tropik hastalıklar üzerine incelemelerde bulundu. Fransız Ekvator Afrikası'nın Ogowé Nehri üzerindeki Lambaréné şehrinde açacağı hastanenin yapımı, donatımı için vaktini para toplamakla geçirdi. Bu amaçla konserler veren Schweitzer, eski dostlarının da yardımıyla kısa sürede yeterli parayı topladı.
1912'de eski arkadaşı Helen Bresslau ile evlendi ve 1913'te eşiyle birlikte Afrika'ya yollandı. Lambaréné'ye bir doktorun geldiği haberi hızla yayıldı. Hastalar kilometrelerce uzaktan onun sihirli ilaçlarının nimetinden yararlanabilmek umuduyla akın ediyorlardı. Schweitzer de elinden geldiğince herkese yardım ediyordu. Karısı da dispanserde var gücüyle çalışıyordu. Hava kararıp hastalar gittikten sonra Paris'ten getirttiği piyanosunun başına geçiyor, balta girmemiş tropikal ormanın içinde Bach'ın eşsiz melodilerini çalıyordu.
I. Dünya Savaşı patlak verince, Schweitzer'ler her ne kadar bir Fransız misyonunda görevli olsalar da Alman vatandaşı oldukları için, göz hapsine alındılar ve evlerinden çıkıp iki adım ötedeki hastanelerine gitmelerine izin verilmedi. Ne var ki aradan bir kaç gün geçtikten sonra yasak kaldırıldı ve tekrar doktorluk yapmasına izin verildi. Ancak bir süre sonra eterne edilerek Fransa'ya gönderildiler. Ateşkese kadar da savaş tutsağı olarak alıkonuldular.
Bu arada Schweitzer'in ''Uygarlığın Felsefesi'' adlı kitabının ilk iki cildi tamamlanmıştı, yayınlanmak üzereydi. Ayrıca o sırada Lambaréné'ye dönüşü de pek mümkün görünmüyordu. Ne var ki Avrupa geçirdiği iki yıldan sonra dönmesi gerektiğine karar verdi. Fakat önce paraya ihtiyacı vardı. Bu nedenle dört yıl Avrupa'yı dolaşıp resitaller verdi, konferanslar düzenledi ve gereken parayı topladı ve1925 yılında tekrar Afrika'nın yolunu tuttu.
Eşiyle birlikte yeniden Afrikalıların yaralarını iyileştirmeye acılarını biraz olsun dindirmeye çalıştılar. Albert Schweitzer sayesinde dünya bir insanlık dersi aldı ve 1952 yılında insanlığa yaptığı büyük hizmetler dolayısıyla kendisine Nobel Barış Ödülü verildi. Ve Albert Schweitzer, son nefesine kadar yılmadan görevine devam etti ve 4 Eylül 1965'te hayata gözlerini kapadı. Cenazesi Lambaréné'ye hastanesinin bahçesine gömüldü.
Son düzenleyen Safi; 6 Aralık 2015 22:34
Biyografi Konusu: Albert Schweitzer nereli hayatı kimdir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Mayıs 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Albert Schweitzer

Sponsorlu Bağlantılar



Bir çok insan mutsuz olduklarını bilirler; ama daha fazla sayıdaki insan mutlu olduklarını bilmezler.
Biz hepimiz o denli çok birlikte olduğumuz halde hepimiz yalnızlıktan ölüyoruz.
Bütün dahiler göklere uzanır, Mozart ise gökten inmiştir.
Büyük olmak iyidir, ama insan olmak daha iyidir.
Gelişme iyi şeydir, yeterki her yönünden anlaşmaya varılsın.
Hayat, bencil veya düşüncesizce hareketler nedeniyle yok edilemeyeceği gibi, daha yüce bir değer veya amaç için de feda edilemez.
İnsanın ahlakı insanla bitmemeli, evrene yayılmalıdır; bir parçası olduğu büyük hayat zincirinin yeniden farkına varmalıdır. Tüm varlığın bir değeri olduğunu anlamalıdır.
Kimi vakit sönen hayat ateşimiz rüzgar gibi bir başkası tarafından körüklenerek alevlenir; ve her birimiz bu ateşi tekrar canlandıran dostlarımıza en içten teşekkürlerimizi borçluyuz.
Mutluluk bizde olmadığı halde, başkalarına verebileceğimiz tek şeydir.
Mutluluk iyi bir sağlık ve kötü bir hafızadan başka bir şey değildir.
Tehlikeli bir dönemde yaşıyoruz, insan kendine hükmetmeyi öğrenmeden doğaya hükmetmeyi öğrendi.
Uygarlık maddi ve manevi ilerlemedir; bu ilerleme gerek kişilere, gerekse topluluklara hayat uğraşısının yarattığı zorlukları azaltmakla olur.
Vazife duygusu, en büyük terbiyeci güçtür.
Ahlakliligin en büyük düsmani duygusuzlasmaktir.
Etik, yasayan herseye karsi hissettigimiz sonsuz sorumluluktur.
Insanlar arasinda cok sogukluk var, cünkü kendimizi aslinda oldugumuz kadar sicak kanli göstermiyoruz.
Sonsuzluktan bize ulasan ruhani ışının "ask" oldugunu fark eden, dinin, kendisine dogaüstü gercekler hakkinda eksiksiz bilgiler sunmasini istemekten vazgececektir.
Her insanin bizi insan olarak ilgilendirdigi bilinci azalirsa kültür ve etik sarsilmaya baslar.
Mutlulugu sadece insanlarla "bölersen", onu "carpabilirsin".
Kimse yillarca yasadigi icin ihtiyarlamaz. Insanlar ideallerine ihanet ettikleri zaman yaslanirlar
Son düzenleyen Safi; 6 Aralık 2015 22:34
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
6 Eylül 2012       Mesaj #3
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Albert Schweitzer (1875 Kaysersberg/Yukarı Alsace-1965 Lambaréné/Gabon)
MsXLabs.Org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi &Vikipedi

Alman filozof, doktor, dinbilimci ve orgçu. Bir Protestan rahibinin en büyük oğlu olan Schweitzer, Strasbourg'da felsefe ve dinbilim eğitimi gördü. 1899'da felsefe doktoru oldu. Bu arada St. Nicholas Kilisesi'nde vaizlik yaptı ve 1900 yılında dinbilim dalında doktora derecesini aldı. 1910'da yayımlanan "Von Reimarus zu Wrede" (Reimarus'tan Wrede'ye) adlı yapıtıyla dinbilim alanında uluslararası ün kazandı. Bu yapıtında ve aynı konuda yazdığı diğer yapıtlarında İsa'nın ve Aziz Paulus'un eylemlerinin, dünyanın sonunu içkin olarak bilmelerinden kaynaklandığını savundu. Aynı dönemde müzikle de uğraşan Schweitzer, Strasbourg'da düzenlenen Bach konserlerinde org çalmaya başladı (1893). Paris'teki org öğretmeni Charles-Marie Vidor, Schweitzer'in özgün bir Bach yorumcusu olduğunu farketti ve ondan, bestecinin yaşamını ve sanatını konu alan bir çalışma yapmasını istedi. Schweitzer, "Jean Sebastian Bach: Le Musicien-Poète" (Johann Sebastian Bach: Müzisyen-Şair, 1905) adlı yapıtında, Bach'ı mistik bir müzisyen olarak yorumladı. 1905 yılında misyoner bir hekim olmak istediğini, bundan sonraki yaşamını tümüyle insanlık yararına kullanacağını açıkladı. 1912'de evlendiği karısı Hélène Bresslau da hemşirelik eğitimi görmüştü. Birlikte Fransız Ekvator Afrikası'nın Gabon bölgesindeki Lambaréné'ye gittiler Orada, Ogowe Irmağı'nın yakınlarında, yerli halkın da yardımıyla bir hastane inşa etti. Hastanenin donanımını, Schweitzer kendi geliriyle karşıladı. Daha sonra, bazı kişiler ve uluslararası vakıflar da hastaneye maddî yardımda bulundular. Kısa bir süre Lambaréné'de "yabancı bir düşman" olabileceği gerekçesiyle gözaltında tutulduktan sonra, I. Dünya Savaşı sırasında da savaş suçlusu olarak Paris'te kaldı. Bu dönemde dünya sorunlarıyla daha fazla ilgilenmeye başladı ve "Kulturphilosophie" (Uygarlık Felsefesi, 1923) adlı kitabını yazdı. Uygarlığın sürebilmesi için yaşayan tüm canlıların korunması ve sevilmesi gerektiğini savundu. 1924'te Afrika'ya dönen Schweitzer, bütün bu süre içinde terk edilmiş bulunan hastanesini onardı ve daha sonra hastaneye bir cüzam birimi ekledi. 1963 yılına gelindiğinde, hastanede toplam 350, cüzam biriminde de toplam 150 hasta, yaklaşık 36 hekim tarafından tedavi ediliyordu. Hekimliğin yanı sıra müzikle ve bilimle de uğraşmayı sürdüren Schweitzer,

Avrupa'nın değişik yerlerinde konferanslar ve konserler verdi. 1954 yılında, Nobel Barış Ödülü'nü kazanması üzerine yaptığı söylev, "Das Problem des Friednes in der heutigen Welt" (Günümüz Dünyasında Barış Sorunu) dünyanın her yanında ilgiyle karşılandı. 1958'de, Oslo radyosundan dünya insanlarına seslenen üç konuşma yaptı. Bu konuşmalar, "Friede oder Atomkrieg" (Barış mı, Atom Savaşı mı?, 1958) adı altında bir kitapta toplandı. Çalışma yaşamının en önemli bölümlerini kapsayan otobiyografik yapıtı "Aus Meinem Leben und Denken" (Yaşamımdan ve Düşüncelerimden) 1933'te yayımlandı.

Albert Schweitzer (d. 14 Ocak 1875 - ö.4 Eylül 1965), 1952 Nobel Barış Ödülü sahibi Alman humaniter doktor, filozof, müzisyen, teolog, hayvansever ve anti-nükleer aktivistti. Schweitzer, iki doktorasına rağmen tıp doktoru olmaya karar verdi; Afrika'da doktorluk yapma amacıyla 30 yaşından sonra tıp tahsili yaptı; Gabon'da bir hastane kurdu ve yaşamını yöre halkının sağlığına adadı. Geliştirdiği "yaşama saygı felsefesi" ile günümüzdeki çevreci ve hayvansever hareketlerin öncüsü kabul edilir.

Yaşamı
Albert Schweitzer, o dönemlerde Almanya'nın günümüzde ise Fransa'nın bir parçası olan Alsace'da (Alsas), bir papazın oğlu olarak dünyaya geldi. Schweitzer, Jean-Paul Sartre'in annesinin kuzenidir. Küçük yaştan itibaren orga karşı büyük tutkusu ve yeteneği vardı, Avrupa'nın en iyi orgcuları tarafından eğitildi; zamanla org yapımı konusunda dünyanın en iyi uzmanlarından birisi oldu.
1893'te Strasbourg Üniversitesi'nde felsefe öğrenimine başladı ve 1899'da doktorasını tamamladı. Aynı yıl Strasbug'daki St. Nicholas Kilisesi'nde din görevlisi olarak atandı. Ertesi yıl teolojide doktorasını tamamladı ve çeşitli dini okullarda yöneticilik yaptı. 29 yaşına geldiğinde biri teoloji alanında, bir başkası Kant hakkında ve bir diğeri Bach'ın yaşam öyküsü hakkında olmak üzere üç kitap yazarak müzik, din ve felsefe alanlarında değerli katkılarda bulunmuştu; ayrıca org yapımı hakkında da eserler verdi.
Hep insanlığa doğrudan hizmet etmek için büyük bir istek duyan Schweitzer, 1904'te tesadüfen Paris Misyoner Topluluğu'nun yayınladığı bir dergide Fransız kolonisi Gabon'da çalışacak doktor arandığını okudu. Bu ilan üzerine yaptığı araştırma onu, "beyaz adamın" "siyah adama" yaptığı kötülükler ve haksızlıklar üzerine düşünmeye sevk etti. Uzun süredir kendini adayacağı bir insanlık hizmeti arıyordu. Yetimhane kurma ve benzeri girişimleri bürokratik engeller yüzünden gerçekleşememişti. Misyoner çalışmalara hiçbir zaman ilgi duymamıştı; Afrikalılara vaaz vermeye niyeti yoktu ancak doktorluk yaparak beyaz adamın onlara verdiği zararı telafi etmeye çalışabilirdi. Afrika, o yıllarda kara kıta olarak anılıyordu; Avrupa'dan Afrika'ya gitme yürekliliğini gösteren araştırmacı ve misyonerlerin çoğu orada hastalanarak yaşamını yitiriyordu. Buna rağmen Avrupa'daki konforlu yaşamını terkederek Afrika'da doktorluk yapmaya karar verdi. 1905'te dostlarına ve akrabalarına yazdığı mektuplarda tıp eğitimi almaya başlayacağını ve istikamatinin Afrika olduğunu söylüyordu. Bu değişikliğin nedenini ise artık elleriyle çalışmayı arzulaması, yıllardır kelimelerle uğraşmaktan ve sevgi dininden bahsetmekten bıkmışlığı, artık onu uygulamaya geçirmek isteği olarak açıklıyordu. Çevresi onun bu düşüncelerine olumsuz tepki verdi. Kendisini anlayan ve destek olan tek kişi o yıllarda yakın bir arkadaşı olan Helen Bresslau idi.
Tüm itirazlara ve tepkilere rağmen Schweitzer 30 yaşında tıp eğitimine başladı; 38 yaşında eğitimini tamamladı. Ne var ki tüm hayatını Paris Misyoner Topluluğu'nun ilanındaki ihtiyaca cevap vermek üzere yeniden düzenlediyse de göreve talip olduğunda geri çevrildi. Geri çevrilmesinin nedeni, onu bu göreve almanın Misyoner Topluluğu aracılığı ile Afrika'ya gitmek isteyecek ve yerlilierin kafasını karıştıracak başka liberaller ve radikal kişilere örnek olmasından duydukları kaygı idi. Topluluk, bu gerekçe ile ona maddî destek olmayı reddetti. Bu tavır, Schweitzer'i yıldırmadı. Bu sefer ücret karşılığı bu göreve talip olan bir doktor olarak değil de, kendi kaynakları ile profesyonel hizmetlerini sunan bir doktor olarak yeniden başvurmayı planladı. 1912'de Schweitzer ile evlenen, hemşire olarak kendini yetiştiren Helen Bresslau, gönüllü olarak ona eşlik edecek; hastane kurmak için gelir sağlama kampanyasını sürdürecek ve ilk 2 yıl tüm masrafları üstlenecekti. Yardımcı olabilecek arkadaşlarının listesini yaptılar. Eğer para toplayabilirlerse, topluluk kendilerine hiçbir masraf getirmeyecek projeleri için onları reddedemeyecekti. Sekiz yıl seyahat hazırlığı ile geçti. Üniversitedeki görevini bıraktı. Uzun dönemli konser anlaşmalarını iptal etti. Küçük bir arkadaş grubunun desteği ile hazırlıklarını sürdürdü. Sonunda, çalışmalarının kesinlikle topluluğun misyonuna zarar vermeyeceğini kabul ettirebildi. 1913'te Gabon'daki Lambaréné'de bir hastane kurmak üzere eşi ile beraber yola çıktı.
Çift, sağlık hizmetleri vermeye bir tavuk kümesinde başladı, zamanla yeni binalar yaptı. Hastane yüzlerce hastaya hizmet verir hale geldi. Lambaréné'e gelişlerinden 1 yıl sonra I. Dünya Savaşı başladı. Almanya vatandaşı olarak bu Fransız kolonisinde düşman kabul edilmekteydiler. Savaş esiri olarak Fransa'ya götürüldüler. Götürüldükleri yer ülkenin güneyinde, bir zamanlar akıl hastanesi olarak kullanılan ve ressam Van Gogh'un da intiharından önce 4 yıl kaldığı bir mekandı.
Schweıtzer ve eşi 1918'de Alsace'a dönebildiler ve 1919'un başında kızları Rhena doğdu. Alsace'da Schweitzer'in annesi, birlikte büyüdüğü pek çok genç ölmüş, her yer yakılıp yıkılmuştı. Karı-koca Schwetzer'in ikisinin de sağlığı bozuktu; bir zamanlar yıldız öğretim üyesi ve öğrenci olduğu Strausbourg Üniversitesi'nde Schweitzer'i hatırlayan yoktu ve maddî açıdan zor durumdaydılar. Ne var ki İsveç'te Uppsala Üniversitesi'nde onu hatırlayan birisi çıktı ve 1920'de ders vermek için ailesi ile birlikte İsveç'e gelmek üzere bir davet aldı. Orada, 1915'te geliştirdiği yaşama saygı felsefesini hakkında ilk defa resmi konuşma yaptı. "İnsanın ahlakı insanla bitmemeli, evrene yayılmalıdır; bir parçası olduğu büyük hayat zincirinin yeniden farkına varmalıdır. Tüm varlığın bir değeri olduğunu anlamalıdır. Hayat, bencil veya düşüncesizce hareketler nedeniyle yok edilemeyeceği gibi daha yüce bir değer veya amaç için de feda edilemez."
İsveç'te Afrika deneyimlerini anlatan bir konuşma turu yapmak teklifi alması üzerine borçlarını ödeyebildi ve bu konuda bir kitap yazarak Afrika'ya yeniden dönecek parayı kazandı. Fakat 1924'te Afrika'ya döndüğünde sağlık durumu iyi olmayan eşi ile kızı ona eşlik edemediler, ancak sık yazışmalarla ilişkilerini sürdürebildiler. Çocukluğunda babasını pek az görebilen Rhena, büyüyüp kendi çocukları olduğunda onlarla birlikte Afrika'ya gitti ve hastanenin laboratuvarında babası ile birlikte çalıştı. Rhena, babasının ölümünden sonra da hastanenin yönetimini üstlendi. Hastanede gönüllü çalışan Amerikalı doktor David Miller ile evlendi ve 1997'de ölümüne kadar Georgia kırsalında onunla yaşadı.
Dr. Schweitzer'in ünü yıllar içinde artmıştı ve pek çok gazeteci ve meraklı onun çalışmalarını görmek için Lambaréné'e gitmişlerdi. Ziyaretçilere herkesin kendi Lambaéné'sini bulması gerektiğini söylediği rivayet edilir. Dr. Schweitzer, 1953 yılında 1952 Nobel Barış Ödülü'nü aldı. Ödülü aldıktan sonra, ömrünü politikadan uzakta geçirmeye çalıştıysa da nükleer silahlanma ve Hiroşima vr Nagazaki'nin bombalanma olaylarından duyduğu rahatsızlık onu bu konuyu araştırmaya ve arkadaşlarının da teşviki ile 1957 Bilinç Deklarasyonu adlı dünyaca ilgi gören deklarasyonunu yayınlamaya yöneltti. 1958'de ise "Barış mı yoksa Atom Savaşı mı?" adlı bir kitap yazdı.
Dr. Schweitzer 1965'te 90 yaşında hayatını kaybettiğinde hastanenin bahçesine gömüldü. Öldüğünde hastanesi 72 binalı 600 yataklı 6 doktor ve 35 hemşireli bir hastane olmuştu.

Yaşama Saygı Felsefesi

Yaşama Saygı, hayatta emin olduğumuz tek şeyin yaşadığımız ve yaşamımızı sürdürme isteğimiz olduğunu söyler. Bu, kendimizden başka tüm canlılarla (fillerden yerdeki otlara kadar) paylaştığımız bir şeydir. Öyleyse tüm canlıların kardeşleriyiz ve kendimize gösterilmesini istediğimiz ilgi ve saygıyı onlara göstermek zorundayız.

Ödülleri

  • 1952 Nobel Barış Ödülü
  • 1959 Sonning Ödülü
Sen sadece aynasin...
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
29 Eylül 2015       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  AlbertSchweitzer.jpg
Gösterim: 395
Boyut:  29.6 KB

SCHWEİTZER
(Albert), fransız hekim, Protestan tanrıbilimci, orgcu ve müzikolog (Kaysersberg 1875 - Lambarönö 1965). Strasbourg Üniversitesinin Protestan tanrıbilim fakültesi'nde profesörlük (1905 -1913), J. S. Bach derneği'nde (Paris) orgculuk yaptı. 1913’te, Gabon'da Lambarene hastanesi'ni kurdu ve dünya çapında ün kazandı. Kutsal metinleri yorumlayan ve tanrıbilimsel yapıtları (Geschichte der Leben Jesu Forschung [Isa’nın hayatı üzerine araştırmaların tarihi], 1906; Die Mystik des Apostels Paulus [Havari Paulus’un gizemi], 1930; Die Weltanschauung der indischen Denker [Büyük hint düşünürlerinin dünya görüşü], 1936) derin bir liberal protestan düşüncenin damgasını taşırlar. Schweitzer, Bach'ın org yapıtlarını baskıya hazırladı (VVİdor'la birlikte) ve aralarında J. S. Bach: le musicien-poete (Bach: şair-müzikçi) [1905] adlı çalışmanın da yer aldığı birçok yapıt bıraktı. (1952 Nobel barış ödülü.) Nobel ödülünü aldığı gün yaptığı Barış problemi (Das Problem der Versöhnung) başlıklı konuşma ve Verfall und Wiederautbau der Kültür (1923) adlı yapıtı Uygarlık ve barış başlığıyla türkçeye çevrilmiştir.

Kaynak: Büyük Larousse
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Ekim 2015       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Albert Schweitzer

Ad:  Albert Schweitzer.jpg
Gösterim: 526
Boyut:  74.5 KB

Benzer Konular

6 Eylül 2012 / Efulim Kimya
25 Haziran 2016 / Safi Bilim ww
29 Eylül 2015 / Safi Siyaset ww
17 Temmuz 2015 / Jumong Siyaset ww
7 Temmuz 2015 / Safi Edebiyat ww