Günümüzde kadınların haklarından bahsedilir. Hele ki özgürlüğünden,sosyal çevredeki yerinden.
Her zaman akıllara modern kadın figürü çizilir. Genelde televizyonlarda izlediğimiz yabancı filmlerdeki gibi kadınlardır bunlar. Çalışan,eşine sözünü geçiren ve genelde takım elbiseli kariyeri ve çocuğu aynı koltuğa oturtmayı başaran kadınlar.halbuki gerçek , filmlerdeki gibi olmaz.
Kadın;
her zaman hayata bir sıfır mağlup başlayandır,
karşı cinsini bir adım geriden takip edendir,
Özgürlüğü doğduğu gün elinden alınandır.
Duygu Asena’nın bir yazısında geçer ; ‘’ Çoğumuz, özgür olmak için evleniyoruz.’’
Doğrudur.
Aile baskısından kurtulmak için evleniyoruz, odamızı bile kendimiz istediğimiz gibi döşeyemezken koca bir evin hayali kuruyoruz. Kendi hayatımızı yaşayacağımızı düşünüyoruz evlenerek. Ama yaşayacağımız kendi hayatımız değildir.Evleneceğimiz eşimizin hayatı da değil yaşanan.Yepyeni bir hayat,iki değişik hayatın sentezi.Özgür olmak için evleniyoruz ama köleden öteye geçemiyoruz.
Ailede başlar her şey. Gelenek ve göreneklerimiz böyledir bizim. Erkek çocuğuna sünnet yapıldığında ‘erkek oldun ‘ deyip sırtı sıvazlanırken düğün dernek kurulurken; bir genç kızın ‘kadınlığa adımı olan’ regliyi ilk yaşadığı zaman tokat atılır.Ve kulaktan kulağa duyulur yalnızca bu gelişme.Genç kız olayın şokuyla neye uğradığını şaşırır,daha bir gün önce çocuk gözüyle bakılan biriyken ,bir gün sonra erkekleri kışkırtabilecek bir güce dönüşür akıllarda.Utanma öğretilir bize.Ar damarımız daha kalındır.
Eski çok eski zamanlara gidelim şimdi.Filozoflarda hep erkek isimleri duyarız.Sokrates’i,Platon’u ,Demokritos’u ve diğerlerini.Bunun sebebi gayet bellidir.
Kadının hem cinsel hem de düşünen bir varlık olarak ezilmiş olmasıdır. İkinci sınıf gözüyle bakılır.
Bir çok Afrika ülkelerinde hala devam eden kadın sünnetinden de söz etmemek olmaz.Kadın sünnetinin türleri şöyledir;
1. Tip: Prepusla birlikte klitorisin bir kısmının veya tamamının kesilmesi
2. Tip: Klitoris, prepus ve çevredeki küçük ve bir kısım büyük dudakların kesilmesi
3. Tip: Klitoris ve prepus ile birlikte küçük ve büyük dudakların neredeyse tümüyle kesilmesi, açık yaranın dış çeperlerinin bir araya getirilerek yaranın tümüyle dikilmesi, sadece idrar ve aybaşı kanamasının akabileceği ve ancak küçük parmak genişliğinde olan bir açıklık bırakılması.
Kadın sünnetleri çok küçük yaşta yapılmaktadır.Ve ne yazık ki çoğu küçük beden bu acıya,kanamaya dayanamayıp hayatını yitirmektedir.Bu vahşetin ta kendisidir! Kadının sadece çocuk bakması,ev ile ilgilenmesi savunulur ,bir kadının cinsel haz alması şeytanın emelleri ile karşılaştırılır.
Şimdi gelelim günümüze, kendi ülkemize.
Kadınların artık özgür bir birey haline gelmiş olması yalandır ! Türkiye’de çalışan üniversite mezunları olan kadınlar bile şiddet görmektedir ve ne yazık ki bu şiddeti gösteren de ister eğitimli ister eğitimsiz olsun değişmez.Eşeğe altın semer vursalar, eşek yine eşektir.Sonuçta kadınlar bir çiçektir deyip kökümüzü kurutanlar insan değildir.
Böyle bir yazıda erkek düşmanı kesilirsem şaşırmayacağım. Feminizm , kadınları toplumda erkeklere tanınan haklara kavuşturarak aradaki eşitsizliği gidermeye, mesleklerini özgürce seçmelerini sağlamaya yönelik toplumsal harekettir.Bunu başka bir anlama çevirenler ise cehaletin en tanınmış simalarıdır.
Son sözü Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’e bırakıyorum.
"Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer bir organı işlemezse o sosyal toplum felçlidir."
