Arama
Günlük Kontrol Paneli
Bu Mesaja Puan Verin

Bir Anne Kızın Hikayesi

bahargözlüm 3 Aralık 2012 11:39

Annem 18 yaşlarında görücü usulü ile evlenmiş köyde varlıklı bir ailenin kızı iken Ankara’da kendi dışında 9 kişi ile aynı evi paylaşarak bir aileye bir anda gelin olarak gelmiş. Hem Ankara’ya hem evliliğe hem tanımadığı kişilere alışma evresi hiç kolay olmamış, karakter olarak da ortama kolay ayak uyduran bir yapısı olmamasının verdiği güçlükle de durum iyice zorlaşmış, bu arada beklenmeyen bir gelişme hamile kaldığını fark etmiş tüm bu olumsuzlukların üstüne birde bebek dünyaya getirme heyecanı yaşamamış tabi..
Onlarca kez bebeğini düşürmek için kendi kendine yöntemler denemiş ama başarılı olamamış, annemin aklındaki bebeğini düşürüp boşanmak ve ailesinin yanına dönmekmiş ama bu planlarını gerçekleştirememiş, bir evliliği kurtarmışım dünyaya gelerek, ama aynı zaman bir kadının hayatının yönü değişmiş belki de var olma nedenim, ve bu amansız bir o kadar da zamansız beklenmeyen ısrarla dünyaya gelmek için mücadele eden bir bebek tabii ki bunun cezasını çekmeli diye sanırım o zamanlardan karar verilmiş annem tarafından.

Kendimi bildim bileli annemle mücadelem hiç bitmedi. Kadın olmam, evin büyük kızı olmam, karakter olarak durmadan kendini yenilemeye çalışan yenilikçi bir yapıya sahip olmam verilenle yetinmeyip başka neler var diye öğrenme aşığı olmam ve tabi ki istenmeyen zoraki evliliğe dünyaya gelerek mecbur kılmam annemi, savaşımızın nedenleri arasında altı çizilmesi gereken başlıklar olarak düşünüyorum.

Çocukluğumda ve gençliğimde annemin beni aynı evin içinde ötekileştirme çabalarını anlayamazdım yaptığı şeyin adının ötekileştirme olduğunu da, sadece annemin beni sevmediğini düşünür ve çok incinirdim. Küçük bir kız olarak sevgisine şefkatine ilgisine muhtaçtım. Her yaptığım hata her söylediğim yanlıştı öyle yargılanıyor öyle değerlendiriliyordum annem tarafından.

Bana ettiği hakaretler kardeşlerimin ya da üçüncü şahısların yanında en çok canımı acıtan şeydi. Bu durumu gözünüzde canlandıracak o kadar çok anım var ki hangisini yazmam gerekiyor diye düşünürken şimdilerde gülerek anlattığım ama yaşarken en büyük utanç yaşadığım anım;

İlkokul son sınıf öğrencisi iken biranda nasıl başladığını bile bilmediğim bir şekilde gece yatağımı ıslatmaya başladım, (evde benden küçük iki kız kardeşim daha vardı) sabah uyandığımda böyle bir durumla karşı karşıya kalmak kendi içimde bile çok zorken annemin bunu fark ettiğindeki tepkisiyle çok daha içler acısı bir durum halini aldı. Bana kardeşlerimin yanında ettiği hakaretler, aşağılamalar günlerce sürdü hatta zaman zaman fiili saldırılara bile maruz kaldım, bitmek bilmiyordu, gece yatağı ıslattığımı fark ederek uyandığımda gecenin bir yarısı camı acıp yatağımın kuruması için dua ediyordum yada bütün gece uyumak istemiyordum sabah gün doğduğunda aynı şeyleri yaşamak zorunda kalmak çok canımı acıtıyordu.

Babamın hastaneye götürelim bir sorun var diye ısrar etmesine rağmen annem mahsus yaptığımı gece yataktan kalkmanın zor geldiği için yatağımı ıslattığımı söylemesi gibi garip saçma bir savunma yapıyordu, kardeşlerimin yanında böyle küçük düşmemden içten içe bir haz alıyor gibiydi hatta zaman zaman kardeşlerimin benimle dalga geçmesi konusunda onlara telkinde bulunuyordu. Hastaneye götürmeme konusunda çok kararlıydı tabi tüm bu yargılara o zaman değil o zamanı düşündüğümde şimdi vardığımı da söylemeden geçmemek lazım.

Bir gün okul çıkışında babam geldi ve beni hastaneye götürdü filmlerim çekildi mesanemin yaşıma göre gelişmediği ve bu nedenle gece istem dışı yatağı ıslattığımı öğrendik yapılması gereken tek şey bol su içip tuvalete gitmem ve yatmadan 3 saat önce sıvı almamam ve gece bir kez tuvalete kalkmam konusunda doktor önerilerde bulundu. Babam her gece saati kurup beni tuvalete kaldırdı sabah işe gitmesi gereken babam uykusundan feragat etti. Annem ise sadece sabah kalktığında yatağımı kontrol ederek güne başlıyordu. Annemin bana olan davranışları babamı da çok üzüyordu hatta zaman zaman kavga ettiklerinde “sen bu kızın analığı gibi davranıyorsun” ona böyle davranmana artık izin vermeyeceğim dediğini çok iyi hatırlıyorum ama hiçbir zaman bu cesareti sergileyemedi.
Sömestri tatillerinde ben kitap okumak, gazete okumak televizyon izlemek isterdim annem örgü örmem evcilik oynamam konusunda benimle savaşırdı. Misafirler geldiğinde bende herkes gibi masa da yemek isterdim ama annem benim masadan uzak ya yer sofrası yapardı ya da mutfakta yememi isterdi buna benzer binlerce canımı acıtan çocukluğum da annemle yaşadığımız anılarım arasında.
Üniversiteye hazırlanma dönemimde hep Ankara’dan uzaklaşmamım benim için en doğru karar olduğuna inandım tüm çalışmalarım hatta tek hedefim annemin uzağında olmaktı çünkü anneme rağmen hayatı yaşamak çok zor oluyordu. Hiçbir zaman hiçbir düşüncemi ya da davranışımı annem onaylamıyor aksine kendi dediği olması yönünde benimle savaşıyordu. Bu savaş genelde benim ağlamalarım haykırışlarım kimi zamanda durumu kabul etmemle son buluyordu. Annemi aşmam mümkün olmadığını anlamıştım ondan kaçmak en doğru olandı ve üniversite tercihlerimde bir tane Ankara yazmadım. Ankara dışında bir fakülte kazandım. Okul bitiminde geri dönmek benim için ıstıraptı yeniden annemle aynı evi paylaşmak onunla yaşamak zorunda kalmak. Bu arada ilişkimiz eskisinden daha farklı daha içinden çıkmaz bir hal almıştı. Bir türlü çözüm bulamıyordum konuşmaya iletişim kurmaya anlatmaya çalışıyordum olmuyordu.

Anne kız ilişkileri üzerine kitaplar okudum; Anne-kız ilişkisi sanılanın aksine hiç de kolay olmadığı, aynı cinsin bu yakın ilişkisi taklit, çatışma ve kabul edilmesi zor da olsa zaman zaman kıskançlıklarla sürüp gittiğini. Yakın ilişkiler özellikle aile içi ilişkilerde çatışmaların olması son derece normal olduğunu, çatışmaların varlığı tarafların ya da aradaki ilişkinin kötü olduğu anlamına gelmediğini Ama çatışmaları sineye çekip değişime ve anlayışa yönelik yeni davranışlar geliştirilmezse çok daha zor süreçlere girildiğini, İlişkilerde süregelen bir çatışma varsa, önce hatalı tutum ve davranışların ne olduğunun fark edilmesi gerektiğini Üstü örtülmüş, konuşulmayan ve çözüme bağlanmamış olaylar zamanla biriktiğini ve daha büyük çatışmalara yol açtığını öğrendim kitaplardan…

Tek derdim annemle düzgün bir ilişkim olmasıydı. Etrafımdaki anne kız ilişkilerine hep çok imrendim. Annemin durum dururken beni hiç öpmediğini fark ettiğim gün çok ağlamıştım. Onlarca yol denedim her dediğini yapmaya çalıştım hatta kendi kendimi hiçe saydım, artık tek istediğim beni sevmesiydi ama annemin benle savaşı bitmiyordu yetmiyordum yetemiyordum, anladım ki bunun çözümü bende değildi.

Uzman bir yardım almam gerektiğine karar verdim çünkü artık yirmili yaşların çoktan geçmiş çalışan bir kadındım ve hala çocuk gibi annemle sorunlarım beni yoruyor dışarıda güçlü aklı başında olan biriyken evin içinde hiçbir şekilde kaile alınmamak hakaretler aşağılanmalar, süreç gittikçe cok daha vahim olmaya başlamıştı benim için, ve psikologa gittim annemle sorunlarımı anlattım uzun uzun, önceleri doktor durumu benim abarttığımı düşünüyordu sanırım, dördüncü terapi seansı sonrası annemle tanışmak istedi ve bir sonraki terapiye annemle katıldım.

Doktor annemle sohbet etmeye çalışıyordu annem ise durmadan beni şikayet ediyordu ve tabii ki hakaretlerine, aşağılamalarıyla birlikte, bense sadece ağlıyordum orda. Doktor Ahmet Bey benim çıkmamı istedi odadan annemle bir süre yalnız görüştü sonra beni çağırdığı ve o gün için terapinin bittiğini söyledi. Ertesi gün beni arayıp görüşmek istedi. Konuşmasına “bu görüşmeyi doktor hasta olarak istemedim gerçekten zor bir hayatın olduğuna karar verdim ve sana yardımcı olmak istiyorum” diye başladı. Annemin bana karşı ciddi yargılarının olduğunu bunu aşmamım mümkün olmadığını ve anneme yakınken bana manevi zararının gün geçtikçe artacağını bu nedenle o evden hatta belki de Ankara’dan uzaklaşmam gerektiğini anlattı .
Buna benzer binlerce hikaye binlerce anne- kız çatışması vardır hatta Maria Callası biyografisini okurken orda annesiyle olan yaşanmışlıkları duyguları beni herkesten daha fazla etkilemesinin nedeni belki bu nedenledir.

Herkesin kendi gerçeği kendi canını acıtır her sorun kendi içinde büyüktür. Annemin beni sevdiğini hiç hissetmedim. Zaman zaman anne kız değiliz “kumayız biz” dediğim çok olmuştur. Ahmet Bey’in annemin sevgisinin çok mümkün olmadığını annemle böyle bir ilişki yaşayamayacağımı bunun benim gerçeğim olduğunu bunu kabullenmem gerektiğini eğer bir gün sen anne olursan kızınla bu duygularını törpülersin dediğinde de çok ağlamıştım.
Artık annemle uğraşmıyorum beni kabullenmesi, sevmesi içinde mücadele etmiyorum. Beni anlamayacağını biliyorum ama ben onu anlıyorum. Aramız da yaşananlar anne kız çatışmasının en uç örneklerinden biri, belki isteksiz bir evliliğe mecbur kalma nedeni olarak bana kızgın, belki onun yapamadıklarını yaptığım için bana karşı, belki de sevgi kelimesi anlamı ona göre farklı nerden bakıyor hayata bilemiyorum ama bildiğim bir şey belki de böyle bir annem olduğu için ben bu kadar farklı bakış acılarına sahip bir kadın oldum ve bu nedenle bu kadar hayata karşı güçlü bir kadınım. Yaşadığım ve yaşamak mecburiyetinde kaldığım bu ayrımcılık hayatımın en orta noktasında ve bu nedenle herkesin beni üzmesi kırması canımı acıtması çok mümkün değil, alınganlıklarım yoktur çünkü evde yaşadığım ayrımcılık tüm bu tavır ve davranışlara karşı beni geliştirdi güçlendirdi.

Amma ve lakin birinin benim saçımı okşaması en büyük zaafım oldu.
Bu Kategoride: Varsayılan
Gösterim 752  Yorum 0  
Önceki     Ana Sayfa     Sonraki
Toplam Yorum 0

Yorumlar