Gerçekler gerçekten gerçek olduğu zaman, tüm yolların kesiştiği yerde karanlığa yakılan bir mum gibi geçiyor hayat... Bir şeylere başlama zamanı olduğu gibi bitirme zamanı da var. Ne kadar çabuk biterse ve ne kadar çabuk unutulursa unutulsun bir şeyler kalır mı? Dalgalar köpükleriyle sildiği zaman kumların üstünde dalga izinden başka bir şey kalmaz. Ve canını acıtan tek şey ise o dalga izleridir.
Tükenmez kalemlerin bile tükendiği, dillerin yaraları kanattığı ve zamanın hızla akıp geçtiği, yeni günler, yeni umutlar vaadeden bir yaşam. Alabildiğine uzanan günler, haftalar, aylar, yeni günün bize ne getireceğini bile bilmeden ayak uydurmaya çalıştığımız yıllar. Avucunda geriye kalan bir şeyler olması için yaşamı yaşamak için yaşamak gerekir.
Sanki bir şeyler eksilse hayatında, çabaların boşunaysa, dur ve dinlen bir defa, dayanacak gücün yoksa, bekle ama sakın pes etme. Sevdiğin her şey bir yük gibi geliyorsa aynı şarkıyı söyleme zamanı geldi demektir. Nasıl olsa hayat sana dokununca her şey değişir. Hiçbir şeyin değişmeyeceğine inanarak başlamak bir kafesin içine hapsedilmiş özgürlükten farksız olur.
Başlangıçlar önemlidir. Nasıl başlarsan öyle bitirirsin derler. İnsanlar seneler boyunca tüm kahramanları masallar hapsettiler. Ve yıllarca anlattılar birbirlerine...
Yeni gün bize neler getirir? Bazen hiçbir şey ve bazen hüzün, ayrılık… Bazen haber vermeden gelir; bazense kapıyı çalar. Hayaller umutlar getirir bizlere. Bir şeyleri değiştirme zamanı geldi, geldi de geçiyor bile. Kendi kendine saklanmak gibi bir bencilliği yapacak kadar uzun değil hayat. Yeni başlangıçlara imza atmak için geç olmadığını anladığımız zaman yeni bir fırsat, kötü bitişleri tamamen sildiğimizde, belki dalga izleri bir fırtınayla yok olur.
İşte o zaman ‘YENİ GÜNE GÜNAYDIN’ demek için yeni bir şans…
Toplam Yorum 0



