Arama

Sükuti icma nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 26 Ekim 2016 Gösterim: 5.017 Cevap: 3
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
24 Kasım 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Sükuti icma nedir?
EN İYİ CEVABI Baturalp verdi

Sükuti icma


Şer`î bir mesele hakkında bir veya birkaç müctehid görüş belirttikten sonra, bu görüşten haberdar olan o devirdeki diğer müctehidlerin açıkça aynı yönde kanaat belirtmemekle birlikte itiraz beyanında da bulunmayıp sükût etmeleri durumu.
Sponsorlu Bağlantılar

Sükûtî icmâ, sahabelerden birisinin bir hükme varması ve bunu sahabeler bildiği halde hiç birisinin inkâr etmemesidir. Zira onların sükûtu icmâsı olmaktadır. Buna kavli icmânın” karşılığı olarak “sükûtî icmâ” denilmiştir. “Kavli icmâ” sahabelerin olaylardan bir olay hakkında bir görüş üzere icmâ etmeleri durumudur. Zira onların hepsi o olay hakkında Şer’î hüküm böyledir diye ittifak etmişlerdir. Aynı şekilde sahabelerden birisi bir mesele hakkında bir hükme varınca sahabeler de onu bildikleri halde, hiçbir kimse inkâr etmezse, onların bu sükût üzere icmâları muteber bir icmâ olur. Sukûtî icmâ da kavli icmâ gibi Şer’î delildir. Fakat bu, şartların hepsini tamamladığında geçerlidir. Şartlarından bir şarta sahip olmazsa icmâ sayılmaz ve onunla delil getirilmez.

İcma konusunda önemli bir konu olan “Sükuti İcma” ise dine dair bir meselede bir veya birkaç İslam aliminin vermiş oldukları hükme, diğer İslam alimlerinin açıkça aynı hükmü vermemekle birlikte verilen bu hükme itiraz etmeden sükut etmeleri ile oluşmaktadır. Tabi ki İslam dininde sukut ehli olabilmekte büyük bir ilimdir. Zira İslam alimleri her şeyi bildiklerini iddia etmek yerine, kendilerini hiç bir şey bilmiyormuş kabul ederler. Bununla birlikte bu değerli alimler karşılarında ki İslam aliminin bilgisine saygı duyarlar ve hiç bir delil olmadan bir icmaya varamayacaklarını bilirler. Bu sahip oldukları büyük ilim kimi zaman İslam alimlerini icma konusunda da olduğu gibi sukut etmeye sevk etmektedir.

İslam alimlerinin ortak görüşüne göre icma konusunda sarih icma, en kesin ve bağlayıcı bir kaynaktır. Sükuti icmanın ise kesin bir delil olup olmayacağı tartışmalı bir konudur. İcma konusu İslam ilminde hicri II. asrın sonlarından itibaren oluşmaya başlamıştır. Fakat bu ilim, Peygamberin vefatından sonra Sahabeler arasında söz konusu olmuştur.

Sükûtî icmâda şunlar şart koşulur:


1- Şer’î hükmün, normalinde sahabelerin susmayıp inkâr edeceği hususlardan olmasıdır. Bu, bir münkere sükûtta sahabelerin icmâ etmelerinin imkânsız oluşundan dolayıdır. Eğer normalinde inkâr edilmeyen hususlardan olup sahabe onun hakkında sükût ederse, o icmâ sayılmaz.

Sükûtî icmâya örnek: Ömer’in Bilal’dan bir tarım arazisini almasıdır. Çünkü O, o araziyi üç sene işletmeksizin ihmal etmişti. Sahabeler de buna sükût ettiler. Yunus, Muhammed b. İshak’tan, o da Abdullah b. Ebu Bekir’den şöyle dediğini anlattı:

“Bilal b. el-Haris el-Müzenni, Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’e gelerek ondan kendisine bir arazi istedi. Rasul de ona geniş uzun arazi iktâ etti. Ömer, Hilâfet’e gelince Bilal’a şöyle dedi: “Ey Bilal, sen Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’den bir arazi istedin, o da sana geniş bir arazi verdi. Bilindiği gibi Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem kendisinden bir şey istemeye geleni mahrum etmez, verirdi. Şimdi ise sen, elindeki araziyi işletecek güçte değilsin.” Bilal; “Evet” dedi. Ömer; “O halde gücünün yettiği kadarını al, gücünün yetmediğini bize ver de Müslümanlar arasında paylaştıralım.” dedi. Bilal; “Vallahi, Rasulullah’ın verdiği araziden hiçbir şey vermem.” dedi. Ömer; “Vallahi vereceksin.” dedi. Bunun üzerine işlemediği arazileri Bilal’ın elinden alarak Müslümanlara taksim etti.”

Bu olay, sahabelerin gözleri önünde, bilgileri dâhilinde oldu. Kimse bunu inkâr etmedi, buna karşı gelmedi. Böylece bir sükûtî icmâ oldu. Çünkü Müslüman’ın malını haksızca almak, normalinde inkâr edilen/eleştirilen hususlardandır. Dolayısıyla normalinde inkâr edilen hususlardan olduğu halde sahabelerin ona sükût etmeleri, onu sükûtî icmâ yapmıştır.

2- O fiilin meşhur olması, onu sahabelerin bilmesi. Eğer o fiil Müslümanlar arasında yayılmaz ve sahabeler de bilmezlerse, sükûtî icmâ sayılmaz. Çünkü onun sahabelere ulaşmamış olması mümkündür. Hükmün onlara ulaşmaması durumunda, onlar ona sükût etmiş sayılmazlar. Böylece o, sahabelerin hakkında sükût ettiği hususlardan olmaz. Dolayısıyla icmâ olmaz.

3- O hükmün ya da fiilin, Emir el-Mü’minun’un (Halifenin), kendi görüşü ile tasarrufta bulunma hakkının olduğu hususlardan olmamasıdır. Beytul malın malları gibi. Zira onlarda tasarruf, İmamın görüşüne terk edilmiştir, Müslümanlara malı eşitliğe göre değil de faziletlerine göre vermesi gibi. İmamın bu husustaki tasarrufuna sahabelerin sükût etmesi, sükûtî icmâ sayılmaz. Çünkü o, her ne kadar insanlar arasında adaletsizlik gibi görünse de gerçekte hakkında kendi görüş ve içtihadı ile tasarrufta bulunması İmama terk edilen hususlardandır. Dolayısıyla onların buna sükûtu, bir münkere sükût olmaz. Bu durumda halifenin ameli, kendi içtihadına göre olur, icmâya göre değil. İşte hakkında görüşün İmama terk edildiği bütün hususlar hakkında sahabeler icmâ etseler de icmâ sayılmaz.

İşte bu üç şart tamamlandığında, yani normalinde inkâr edilen hususlardan olması, Müslümanlar arasında meşhur olup sahabelerin bilmesi, hakkında kendi görüşü ile tasarrufun İmama terk edildiği hususlardan olmaması şartları tamamlandığında, sükûtî icmâ olur.

Sükûtî icmânın Şer’î delil olduğuna dair delil, sahabelerin münkere sükût etmelerinin imkânsız oluşudur. Zira Şeriata göre, sahabelerin bir münkere icmâ etmelerinin imkânsız oluşu, Şer’î hüküm kabul edilen bir görüşe sükût etmelerinin Şer’î hüccet olduğuna dair bir delildir ve Şer’î delillerden sayılır.

Derlemedir.

Son düzenleyen Baturalp; 26 Ekim 2016 12:21
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
24 Kasım 2008       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi

Sükûtî icma


Herhangi bir asırda, ictihad yetkisi oları fakih belli bir görüşe varır ve bunu ilân ederse ve kendisini tenkit eden çıkmazsa buna "sükutî icma" denir. İmam Şâfiî ve bir çok bilgin, bu tür icma'ın huccet (delil) olduğunu kabul etmez. Onlara göre burada susma, rıza anlamına gelmez, sevgi ve saygıdan veya fitne korkusundan susmuş olabilir. Sükûtî icmayı delil sayanların dayanakları:
Sponsorlu Bağlantılar

a) Düşünüp araştırmadan veya araştırma için gerekli oları zaman geçmeden önceki susma delil olamaz. Bundan sonraki susma ise beyan demektir. Çünkü konuşma gereken yerde susmak, ikrar anlamına gelir.

b)Hakka karşı susmak haramdır. Sâhâbeyi ve diğer müctehidleri böyle bir haramla itham caiz değildir. Hadiste; "bâtıl gördüğü halde hakkı söylemeyen dilsiz bir şeytandır" buyurulur.

c) Müctehidlerin belli bir ortak noktada ittifak etmeleri;
Bir mesele üzerinde aynı asırdaki fakihler ihtilafa düşerler ve herhangi bir müctehid, diğerlerinin görüşüne her yönden zıt bir ictihad'da bulunmazsa, bu durumda aralarında görüş ayrılığı olmakla birlikte, bir noktada birlik (icma) bulunmuş olur. Meselâ, Ashâb-ı kirâm, miras bırakanın erkek kardeşleriyle birlikte mirasçı oları dedenin hissesi üzerinde ittifak edememiştir. Bazısı üçte birden az olmamak üzere mirasçı olacağını, kimisi de dede varken kardeşlerin hiç miras alamayacağını söylemişlerdir. Ancak, dedenin mirasçı olacağı konusunda görüş birliği içindedirler. Bir kısım fakihlerle, bazı Hanefîler, bu tür icmaı da sükûtî icma'dan sayarlar.
Son düzenleyen Baturalp; 26 Ekim 2016 03:29 Sebep: başlik ve sayfa düzeni
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
24 Kasım 2008       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye

Eshab-ı kiramın sözbirliğine, icma denir.



İcma’ın dereceleri vardır: Eshab-ı kiramın, açıkça ve her asrın icma’ı ile haber verilmiş olan icmaları, âyet-i kerime ve mütevatir olan hadis-i şerif gibi kuvvetlidir, inkâr eden kâfir olur. Eshab-ı kiramdan bazısının icma edip, diğerlerinin sükut ettikleri icma da, kesin delildir, ama inkar eden kâfir olmaz.

Eshab-ı kiramın ihtilaf ettikleri bir hükümde, sonra gelenlerde hasıl olan sözbirliği icma olup, haberi vahid ile bildirilen hadis-i şerif gibidir.

Bununla amel vacib ama, iman vacib değildir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 26 Ekim 2016 03:30 Sebep: başlik ve sayfa düzeni
Quo vadis?
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
26 Ekim 2016       Mesaj #4
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.

Sükuti icma


Şer`î bir mesele hakkında bir veya birkaç müctehid görüş belirttikten sonra, bu görüşten haberdar olan o devirdeki diğer müctehidlerin açıkça aynı yönde kanaat belirtmemekle birlikte itiraz beyanında da bulunmayıp sükût etmeleri durumu.

Sükûtî icmâ, sahabelerden birisinin bir hükme varması ve bunu sahabeler bildiği halde hiç birisinin inkâr etmemesidir. Zira onların sükûtu icmâsı olmaktadır. Buna kavli icmânın” karşılığı olarak “sükûtî icmâ” denilmiştir. “Kavli icmâ” sahabelerin olaylardan bir olay hakkında bir görüş üzere icmâ etmeleri durumudur. Zira onların hepsi o olay hakkında Şer’î hüküm böyledir diye ittifak etmişlerdir. Aynı şekilde sahabelerden birisi bir mesele hakkında bir hükme varınca sahabeler de onu bildikleri halde, hiçbir kimse inkâr etmezse, onların bu sükût üzere icmâları muteber bir icmâ olur. Sukûtî icmâ da kavli icmâ gibi Şer’î delildir. Fakat bu, şartların hepsini tamamladığında geçerlidir. Şartlarından bir şarta sahip olmazsa icmâ sayılmaz ve onunla delil getirilmez.

İcma konusunda önemli bir konu olan “Sükuti İcma” ise dine dair bir meselede bir veya birkaç İslam aliminin vermiş oldukları hükme, diğer İslam alimlerinin açıkça aynı hükmü vermemekle birlikte verilen bu hükme itiraz etmeden sükut etmeleri ile oluşmaktadır. Tabi ki İslam dininde sukut ehli olabilmekte büyük bir ilimdir. Zira İslam alimleri her şeyi bildiklerini iddia etmek yerine, kendilerini hiç bir şey bilmiyormuş kabul ederler. Bununla birlikte bu değerli alimler karşılarında ki İslam aliminin bilgisine saygı duyarlar ve hiç bir delil olmadan bir icmaya varamayacaklarını bilirler. Bu sahip oldukları büyük ilim kimi zaman İslam alimlerini icma konusunda da olduğu gibi sukut etmeye sevk etmektedir.

İslam alimlerinin ortak görüşüne göre icma konusunda sarih icma, en kesin ve bağlayıcı bir kaynaktır. Sükuti icmanın ise kesin bir delil olup olmayacağı tartışmalı bir konudur. İcma konusu İslam ilminde hicri II. asrın sonlarından itibaren oluşmaya başlamıştır. Fakat bu ilim, Peygamberin vefatından sonra Sahabeler arasında söz konusu olmuştur.

Sükûtî icmâda şunlar şart koşulur:


1- Şer’î hükmün, normalinde sahabelerin susmayıp inkâr edeceği hususlardan olmasıdır. Bu, bir münkere sükûtta sahabelerin icmâ etmelerinin imkânsız oluşundan dolayıdır. Eğer normalinde inkâr edilmeyen hususlardan olup sahabe onun hakkında sükût ederse, o icmâ sayılmaz.

Sükûtî icmâya örnek: Ömer’in Bilal’dan bir tarım arazisini almasıdır. Çünkü O, o araziyi üç sene işletmeksizin ihmal etmişti. Sahabeler de buna sükût ettiler. Yunus, Muhammed b. İshak’tan, o da Abdullah b. Ebu Bekir’den şöyle dediğini anlattı:

“Bilal b. el-Haris el-Müzenni, Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’e gelerek ondan kendisine bir arazi istedi. Rasul de ona geniş uzun arazi iktâ etti. Ömer, Hilâfet’e gelince Bilal’a şöyle dedi: “Ey Bilal, sen Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’den bir arazi istedin, o da sana geniş bir arazi verdi. Bilindiği gibi Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem kendisinden bir şey istemeye geleni mahrum etmez, verirdi. Şimdi ise sen, elindeki araziyi işletecek güçte değilsin.” Bilal; “Evet” dedi. Ömer; “O halde gücünün yettiği kadarını al, gücünün yetmediğini bize ver de Müslümanlar arasında paylaştıralım.” dedi. Bilal; “Vallahi, Rasulullah’ın verdiği araziden hiçbir şey vermem.” dedi. Ömer; “Vallahi vereceksin.” dedi. Bunun üzerine işlemediği arazileri Bilal’ın elinden alarak Müslümanlara taksim etti.”

Bu olay, sahabelerin gözleri önünde, bilgileri dâhilinde oldu. Kimse bunu inkâr etmedi, buna karşı gelmedi. Böylece bir sükûtî icmâ oldu. Çünkü Müslüman’ın malını haksızca almak, normalinde inkâr edilen/eleştirilen hususlardandır. Dolayısıyla normalinde inkâr edilen hususlardan olduğu halde sahabelerin ona sükût etmeleri, onu sükûtî icmâ yapmıştır.

2- O fiilin meşhur olması, onu sahabelerin bilmesi. Eğer o fiil Müslümanlar arasında yayılmaz ve sahabeler de bilmezlerse, sükûtî icmâ sayılmaz. Çünkü onun sahabelere ulaşmamış olması mümkündür. Hükmün onlara ulaşmaması durumunda, onlar ona sükût etmiş sayılmazlar. Böylece o, sahabelerin hakkında sükût ettiği hususlardan olmaz. Dolayısıyla icmâ olmaz.

3- O hükmün ya da fiilin, Emir el-Mü’minun’un (Halifenin), kendi görüşü ile tasarrufta bulunma hakkının olduğu hususlardan olmamasıdır. Beytul malın malları gibi. Zira onlarda tasarruf, İmamın görüşüne terk edilmiştir, Müslümanlara malı eşitliğe göre değil de faziletlerine göre vermesi gibi. İmamın bu husustaki tasarrufuna sahabelerin sükût etmesi, sükûtî icmâ sayılmaz. Çünkü o, her ne kadar insanlar arasında adaletsizlik gibi görünse de gerçekte hakkında kendi görüş ve içtihadı ile tasarrufta bulunması İmama terk edilen hususlardandır. Dolayısıyla onların buna sükûtu, bir münkere sükût olmaz. Bu durumda halifenin ameli, kendi içtihadına göre olur, icmâya göre değil. İşte hakkında görüşün İmama terk edildiği bütün hususlar hakkında sahabeler icmâ etseler de icmâ sayılmaz.

İşte bu üç şart tamamlandığında, yani normalinde inkâr edilen hususlardan olması, Müslümanlar arasında meşhur olup sahabelerin bilmesi, hakkında kendi görüşü ile tasarrufun İmama terk edildiği hususlardan olmaması şartları tamamlandığında, sükûtî icmâ olur.

Sükûtî icmânın Şer’î delil olduğuna dair delil, sahabelerin münkere sükût etmelerinin imkânsız oluşudur. Zira Şeriata göre, sahabelerin bir münkere icmâ etmelerinin imkânsız oluşu, Şer’î hüküm kabul edilen bir görüşe sükût etmelerinin Şer’î hüccet olduğuna dair bir delildir ve Şer’î delillerden sayılır.

Derlemedir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.