Arama

Kurtuluş Savaşı'ndan sonra yapılan savaşların kronolojik sıralaması nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 24 Aralık 2017 Gösterim: 118.185 Cevap: 3
biq meLenq - avatarı
biq meLenq
Ziyaretçi
24 Kasım 2008       Mesaj #1
biq meLenq - avatarı
Ziyaretçi
Kurtuluş Savaşı'ndan sonra yapılan savaşların kronolojik sıralaması nedir?
EN İYİ CEVABI Misafir verdi
KURTULUŞ SAVAŞI
( 1919-1922)
Türk Kurtuluş Savaşı; ülke bütünlüğünü korumak, ulusal egemenliğe dayalı, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak için tüm ulusca girişilen, çok cepheli bir savaştır. Kurtuluş Savaşı; Osmanlı Devleti’ni yok eden, Türklere yaşam hakkı tanımayan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması sonucu Türk milletinin bir ölüm-kalım mücadelesi olarak başlamıştır.

KURTULUŞ SAVAŞI ÖNCESİ DURUM:
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgisini belirleyen Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) ile Anadolu ve Trakya her türlü işgale açık bir duruma geliyordu. Çünkü Mondros ateşkes hükümleri galip devletlere gerekli gördükleri her yeri işgal etme hakkı tanıyordu. Ülke işgale uğrarken Padişah için önemli olan; saltanatın, halifeliğin ve hanedanın selameti idi. Bu antlaşma çok ağır koşulları içerirken, İstanbul Hükümeti ileride yapılacak barış görüşmelerinde bu koşulları hafifletebileceğini umuyordu.
Mondros Ateşkes antlaşmasının hemen ardından işgaller başladı. Bu antlaşmanın 7 inci maddesine göre, İtilaf devletleri güvenliklerini tehdit eden bir durumu bahane ederek istedikleri bölgeleri işgal edebileceklerdi.
Boğazlar İngilizlerin kontrolüne geçti. İngilizler Çanakkale, Musul, Batum, Antep, Konya, Maraş, Samsun, Bilecik, Merzifon, Urla ve Kars’ı işgal ettiler. Fransızlar ise; Trakya’daki demiryolunun önemli istasyonlarını, Dörtyol, Mersin, Adana ve Afyon istasyonunu işgal ettiler. İngilizler tarafından işgal edilen, Güney Doğu’daki bazı iller daha sonradan Fransızlara terk edilmiştir. İtalyanlar ise Antalya, Kuşadası, Bodrum, Fethiye ve Marmaris’i işgal ettiler. Konya ve Akşehir’e de asker yolladılar. Mondros Mütarekesi’nin Doğu Anadolu’da 6 vilayetin Ermenilere bırakılacağına ilişkin maddesi Ermenileri harekete geçirdi. Ermeniler kurdukları Alaylarla Doğu Anadolu’da yayılmaya ve bölgedeki Türklere zulüm ve baskı yapmaya başladılar. Kozan, Osmaniye, Mersin ve Adana’ya Fransızlarla birlikte Ermeni çetecileri de geldi.
Yunanlılar kendilerine vaat edilen Ege Bölgesi’ni ele geçirmek üzere, İngiliz, Amerikan ve Fransız savaş gemilerinin koruması altında, 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgale başladılar. İzmir’in işgaline tepki olarak gazeteci Hasan Tahsin tarafından düşmana atılan ilk kurşun Kurtuluş Savaşımızın başlangıcı olmuştur. Daha sonra Yunanlılar 3 koldan Ege Bölgesi’ni işgale başladılar.
Mondros ateşkes antlaşmasından sonra işgallerin başlamasına karşılık Padişah ve Osmanlı Hükümeti işgallere karşı ses çıkarmamışlar, orduyu geliştirip güçlendirmeye yönelmemişler, sadece kendi çıkarlarını düşünmüşler, çekingen ve korkak davranmışlar, ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için hiçbir tedbir almamışlardır.
Kurtuluş savaşımızda işgallere karşı ilk silahlı direniş Güneydoğu Anadolu’da Fransızlara karşı başlamışsa da, ilk Kuvayı Milliye hareketi Batı Anadolu’da Yunanlılara karşı oluşturulmuştur. Yunan birliklerinin İzmir’i işgal etmesi ve Anadolu içlerine ilerlemeye başlamasına seyirci kalan Osmanlı Hükümeti’nden artık hiçbir şey beklenemezdi. Bu durum, Kuvayı Milliye’nin doğuşunu ve Milli Mücadele’nin başlamasını kolaylaştırıcı etkenler olmuştu.

MUSTAFA KEMAL’İN SAMSUN’A ÇIKIŞI VE KONGRELER:
Gelişmeleri yakından takip eden Mustafa Kemal Paşa, Türk Halkının ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız ve şartsız olarak bağımsız, yeni bir Türk devleti kuracak güçte olduğunu inanıyordu. Padişahın ve İstanbul Hükümeti’nin teslimiyetçi tutumu karşısında kurtuluş yolunun Milli Mücadele olduğunu anlamıştı. Düşman işgallerine karşı bazı bölgelerde gösterilen direniş ve milli teşekküllerin kurulması da onu umutlandırmıştı.
Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçmek için bir fırsat aradığı sırada, Karadeniz’deki Pontus Rum çetelerinin bölgedeki Türklere karşı saldırıları artmıştı. İngiltere asayiş ve sükunun sağlanmaması durumunda bölgeyi işgal edeceğini bir nota ile İstanbul Hükümeti’ne bildirdi. Padişah bölgedeki güvenliğin sağlanması için Mustafa Kemal Paşa’yı 9.Ordu Müfettişliğine atamıştır. Güvendiği arkadaşlarını yanına alan Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. Bu tarih aynı zamanda Kurtuluş Savaşı’nın fiilen başladığı tarihtir.
Mustafa Kemal, askeri örgütlenmeyi sağlamak için Havza’dan Anadolu’daki tüm komutanlarla temasa geçmiştir. Komutanlara ve Valilere yayınladığı genelgelerle (Havza Genelgesi) halka felaketin büyüklüğünün anlatılmasını ve işgallere karşı da mitinglerin yapılmasını istemiştir. İlk miting 30 Mayıs 1919’da Havza’da yapılmıştır.

AMASYA TAMİMİ
(22 Haziran 1919)
12 Haziran 1919’da Havza’dan Amasya’ya gelen Mustafa Kemal Paşa buradan yayınladığı bildiri ile ülkenin içine düştüğü durumu açıklıkla saptıyor, çözümün bütün güçlerin birleşmesinden geçtiğini vurguluyordu. M.Kemal Amasya’da Anadolu ve Rumeli’de kurulan Mudafaa-i Hukuku Derneklerini birleştirme, kongreler yaparak tüm ulusun kesin kararına dayalı yeni bir yönetim kurma amacıyla Amasya Tamimi’ni hazırlamıştır.
Bu tamimin önemli maddeleri:
-Vatanın bütünlüğü ulusun bağımsızlığı tehlikededir. Hükümet millet için üstlendiği görev ve sorumluluklarını yerine getirememektedir.
-Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.
-Ulusun haklarını dünyaya duyurmak için her türlü etkiden ve kontrolden uzak bir ulusal kongrenin toplanması şarttır. Bu kongreye her ilden, her sancaktan milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin seçilerek hemen yola çıkarılması gereklidir. Keyfiyet milli bir sır olarak saklanmalıdır.
-Doğu illeri adına, 10 Temmuz’da Erzurum’da bir kongre toplanacaktır.
Amasya Tamimi’nin önemi: Bu tamim ulusal egemenliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması yolunda atılan ilk adımdır. Ulusun teşkilatlandırma ve mücadele yöntemleri belirginleşmiştir. Ulusal egemenlik ve ulusal bağımsızlık fikri ilk kez ortaya atılmıştır.

ERZURUM KONGRESİ
(23 Temmuz-7 Ağustos 1919)
Vilayet-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi ile Trabzon Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti ortak bir kongre düzenlemek için çalışmalar yapıyorlardı. 3 Temmuz’da Erzurum’a gelen Mustafa Kemal, 8 Temmuz’da İstanbul’a görevinden ve askerlikten ayrıldığını bildirerek, Osmanlı Hükümeti ile tüm ilişkilerini sona erdirmiştir. Mustafa Kemal ertesi gün Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Erzurum Şubesi’nin başkanlığına seçildi. Erzurum, Sivas, Bitlis, Van ve Trabzon’u temsil etmek üzere 56 delegenin katıldığı Erzurum kongresi 23 Temmuz 1919’da Mustafa Kemal’in başkanlığında toplanarak aşağıda yazılı tarihi kararı almıştır.
Erzurum Kongresi Kararları:
-Ulusal sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez.
-Yabancıların baskısı altındaki Osmanlı Hükümeti’nin dağılması karşısında ulus tümden direniş ve savunmaya geçecektir.
-Vatanı kurtarma yolunda İstanbul Hükümet’i başarısız kalırsa geçici bir hükümet kurulacaktır.
-Ulusal kuvvetleri ve ulusal iradeyi egemen kılmak esastır
-Hıristiyanlara egemenlik ve ayrıcalık tanınamaz.
-Manda ve himaye kabul edilemez.
-Mebusan Meclisi açılmalı, hükümetin çalışmalarını denetlemelidir.
Kongrenin Önemi:
-Yeni bir devlet kurma düşüncesi belirginleşmiştir.
-Misak-ı Milli sınırları ilk kez belirlenmiştir.
-Mustafa Kemal’in başkanlığında Doğu illerini temsilen, Heyet-i Temsiliye (Temsil Heyeti) adıyla bir yürütme organı seçilmiştir.
-Erzurum Kongresi’nin toplanma amacı bölgesel, alınan kararlar yönünden ise ulusaldır.

SİVAS KONGRESİ
(4-11 Eylül 1919)
Ulusal direnişi oluşturmada ikinci büyük adım Sivas’ta atılmıştır. Bu kongre, Heyet-i Temsiliye’nin yanı sıra bazı vilayetlerden seçilmiş temsilcilerle birlikte 38 delegenin katılımı ile 04/11 Eylül 1919’da yapılmıştır. İstanbul Hükümeti’nin Sivas’ta kongrenin yapılmasını önlemek için uyguladığı tüm baskılar sonuçsuz kalmıştır.
Sivas Kongresi Kararları:
-Erzurum Kongresinde alınan kararlar kabul edildi.
-Anadolu ve Rumeli’de kurulmuş olan Müdafaa-i Hukuk dernekleri, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Derneği adı altında birleştirildi. Erzurum Kongresi’nde seçilen 9 kişilik Heyet-i Temsiliye, 6 kişi daha ilave edilerek tüm yurdu temsil etme yetkisiyle genişletildi. Başkanlığına Mustafa Kemal getirilmiştir.
Önemi :
-Erzurum kongresinde alınan kararlar bir bölge halkının kararları olmaktan çıkarılıp tüm ulusa mal edilmiştir.
-Ulusun geleceğine ulusun kendisinin karar vereceği ilkesi gerçekleştirilmiştir.
-M.Kemal kongrede Temsil Heyeti’nin başkanı olarak seçilmekle Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın yetkili lideri haline gelmiştir.
-TBMM bu kongrede seçilen Temsil Heyeti tarafından açılacaktır.

AMASYA GÖRÜŞMELERİ
(20-22 Ekim1919)
Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti ile yaptığı yazışmalarda; Hükümetin Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde alınan kararlarına bağlı olmasını, Meclis-i Mebusan toplanana kadar hükümetin önemli kararlar almamasını, atamalarda Heyet-i Temsiliye’ye danışılmasını istemiştir. Ancak bütün bu yazışmalar bir sonuç vermedi. Bununla birlikte, İstanbul Hükümeti Mustafa Kemal ile görüşmek üzere Anadolu’ya bir temsilci gönderdi.(Bahriye Nazırı Salih Paşa).
İstanbul Hükümeti ile Heyet-i Temsiliye arasında yapılan Amasya görüşmelerinde taraflar şu esaslar üzerinde anlaşmışlardır:
-İstanbul Hükümeti Sivas Kongresi kararlarını Meclis-i Mebusan’da onaylanması şartıyla kabul edecektir.
-Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Derneği yasal bir kuruluş olarak İstanbul Hükümeti’nce tanınacaktır.
-Türklerin çoğunlukta olduğu yerlerin işgaline izin verilmeyecektir.
-Müslüman olmayan topluluklara Türklerin egemenlik haklarını, toplumsal dengesini bozacak ayrıcalıklar tanınmayacaktır.
-Meclis-i Mebusan’ın güvenlik bakımından İstanbul’ da toplanması uygun değildir.
-İtilaf Devletleri ile yapılacak barış görüşmelerinde Heyet-i Temsiliye’nin uygun göreceği temsilcilerin bulunması sağlanacaktır.
Sonuç:
-Heyet-i Temsiliye Osmanlı Hükümeti tarafından resmen tanınmıştır.
-Görüşmeler sonunda Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da açılması İstanbul Hükümeti’nce kabul edilmiştir.

HEYET-İ TEMSİLİYE’NİN ANKARA’ YA GELİŞİ (27 ARALIK 1919)

27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Mustafa Kemal burasını Anadolu’daki direniş hareketinin merkezi olarak seçmişti. Gerçekten de Ankara coğrafi konum bakımından Anadolu’nun ortasına yakın bir yerde bulunuyordu.Ayrıca o dönemin en önemli ulaşım aracı olan demiryolu Ankara’ya kadar uzanıyordu.

MECLİS-İ MEBUSAN’IN SON TOPLANTISI VE MİSAK-I MİLLİ’NİN KABUL EDİLMESİ (28 Ocak 1920)
12 Ocak 1920’de Osmanlı Meclis-i Mebusan son kez toplandı. Bu meclisin verdiği en önemli karar, taslakları Mustafa Kemal tarafından milletvekillerine Ankara’da verilen ve sonraları Misak-i Milli olarak adlandırılacak olan Ahd-ı Milliye(Ulusal And) 28 Ocak 1920’de kabul edildi. Meclisin ve İstanbul Hükümeti’nin çalışmalarından ve Anadolu’da artan direniş hareketlerinden rahatsızlık duyan İtilaf Devletleri 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgal ettiler. Yunan birlikleri de Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başladı. İstanbul’un işgalinden sonra Meclis-i Mebusan padişah tarafından kapatılmıştır.
Misak-ı Milli (Ulusal And) kararları:
-Halkı özgür kalır kalmaz ana yurda kendi istekleriyle katılmış olan Kars, Ardahan, Artvin için gerekirse yeniden oylama yapılacaktır.
-Batı Trakya’nın durumu orada yaşayanlar tarafından saptanmalıdır.
-Halifeliğin, İstanbul ve Marmara’nın güvenliği sağlanmalıdır. Boğazlar konusu, ilgili devletlerle birlikte verilecek kararlarla çözümlendikten sonra Boğazlar dünya ticaretine açılabilecektir.
-Azınlıklar için istenen haklar sınırlarımız dışındaki Türklere de uygulanması koşuluyla kabul edilebilir.
-Ulusal ve ekonomik gelişmemizi mümkün kılmak amacıyla tam serbestlik ve bağımsızlık sağlanması, siyasi, adli, mali gelişmemize engel olan sınırlamaların kaldırılması gereklidir.
-Müslüman Arapların çoğunlukta olduğu yerlerin kaderi halkın oyuna uygun olmalıdır.
Önemi:
-Misak-ı Milli ile M.Kemal Paşa’nın düşünceleri Osmanlı parlamentosu tarafından kabul edilmiş ve yasallaşmıştır.
-Türk ulusunun bağımsızca yaşayacağı vatan sınırları çizilmiştir.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN AÇILMASI
(23 Nisan 1920)
İstanbul’un işgali edilmesi ve Meclis-i Mebusan’ın kapatılmasıyla Osmanlı yönetimi çökmüştür. Padişah İtilaf Devletlerin esiri haline gelmişti. Böyle bir durumda ulus kendisini yönetmeye başlamalıdır. Ulusu temsil eden, ulus adına karar veren yetkili organa ihtiyaç vardır. Bu da yeni bir meclistir. 23 Nisan 1920’de 338 milletvekilinin katılımı ile TBMM açıldı. Meclisin açılmasıyla Heyet-i Temsiliye’nin görevi sona ermişti. Meclis M.Kemal’i başkanlığa getirmiştir. 2 Mayıs 1920’de ilk TBMM Hükümeti kuruldu. 20 Ocak 1921’de yeni Türk devleti’nin ilk Anayasa’sı (Teşkilat-ı Esasiye) oluşturulmuştur.
Bu anayasaya göre;.
-Egemenlik ulusa aittir.
-Kuvvetler birliği ilkesini benimsemiştir.
-Meclis Başkanı hükümetin de başkanıdır.

ÖNEMLİ AYAKLANMALAR
Ulusal Kurtuluş Savaşı boyunca Anadolu’nun çeşitli yerlerinde bir çok ayaklanmalar çıkmıştır. Bu ayaklanmaların bir bölümü Türk topraklarını parçalayarak yeni bir devlet kurmayı amaçlayan, diğer bölümü ise, saltanat ve hilafete geleneksel ve dinsel bakımdan bağlı olanlarca çıkarılmış isyan hareketleridir. Hıyanet, kin ve taassubun yarattığı isyanların amacı; milli hareketi boğmaktır. Atatürk, öncelikle iç isyanların bastırılmasına, ülkede iç güvenliğin sağlanmasına son derece önem vermiştir. Bir yandan vatana ihanet yasası çıkarılırken, öbür yandan da iç isyanları bastırmada kullanılmak üzere Seyyar Jandarma Müfrezeleri kurulmuştur. Ayaklanmalar milli mücadeleyi geçiktirmiştir.
Bu ayaklanmalar:
Doğrudan İstanbul Hükümetince Yürütülenler:
-Ahmet Aznavur Ayaklanması (2 Kasım 1919-16 Nisan 1920)
Manyas –Susurluk-Gönen –Ulubat dolaylarında Aznavur’un çıkardığı ayaklanmayı önce Milli kuvvetler, sonra’da Çerkez Ethem bastırmıştır.

-Halifelik ordusu (Kuva-i İnzibatiye):
İstanbul yönüne geçişi sağlayan Geyve ve çevresinde iyi donatılmış Kuva-i Milliye’ye karşı İngilizlerin desteği ile kurulan Halifelik Ordusu. Milli Kuvvetler tarafından dağıtılmıştır.

İstanbul Hükümeti ve İşgal Güçlerinin Birlikte Çıkardığı Ayaklanmalar:
En yaygın olanıdır. İşgalcileri kendi etki alanlarındaki milli uyanışı ezmek için her çareye başvurmuşlardır. Gizli ajanlarıyla İstanbul Hükümetiyle işbirliği yapıp din sömürücülüğü yoluyla halkı ayaklandırmışlardır.

-Bolu-Düzce-Hendek ve Adapazarı Ayaklanmaları:
Boğazları elde tutmak amacıyla çıkartılan ayaklanma. Kuvayı Milliye kuvvetlerince bastırılmıştır.

-Yozgat Ayaklanması:
Bu ayaklanmayı Çerkez Ethem daha sonrada Milli Kuvvetler bastırmıştır.

-Afyon Ayaklanması:
Yunan ajanlarının kışkırtması sonucunda Çopur Musa adlı çıkar düşkününün çıkarttığı bu ayaklanma Kuvayı Milliye tarafından bastırıldı.

-Konya Ayaklanması :
Din duygusu kullanılarak Fransız, İngiliz, İtalyan ajanlarının kışkırtmalarıyla çıkmıştır. Milli kuvvetlerce bastırılmıştır.

-Milli Aşireti Ayaklanması:

Urfa’da yaşayan bu aşiret Fransızlarla işbirliği yaparak ayaklanmıştır. Milli kuvvetlerce bastırılmıştır.

Azınlıkların Çıkardığı Ayaklanmalar:
-Fransızların desteğiyle 10 Temmuz 1920’de Adana’ya giren Ermeni İntikam Alayı’nın ayrıca doğu illeri sınırında bulunan diğer Ermenilerin ayaklanma kışkırtma ve savaş açma şeklindeki baskılarıdır.
-Yunan desteğini alamayan Doğu Karadeniz Rumlarının Pontus devletini kurma amacıyla çıkarttığı ayaklanmalardır. Aralık 1920 de başlayan ayaklanmalar kesin zaferin kazanılmasından sonra 1923’ de tam olarak bastırıldı.

Kuvyı Milliye yanlısı olup sonradan ayaklananlar: (Düzenli Ordununu kurulmasına tepkidir)
-Demirci Mehmet Efe : Aralık 1920’de ayaklanmış, Refet Bey tarafından bastırılmıştır.
-Çerkez Ethem Ayaklanması : I. İnönü savaşı sırasında bastırılmıştır.

SEVR ANTLAŞMASI
(10 Ağustos 1920)
Osmanlı Devleti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Ermenistan, Belçika, Yunanistan, Hicaz, Polanya, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven ve Çekoslavakya devletleri arasında imzalanan, Türk’ün ölüm fermanı olarak bilinen bu antlaşma 433 maddeden oluşuyordu.

Önemli Maddeleri:
-Osmanlılar’a İstanbul dolayları ve Anadolu’nun küçük bir bölümü bırakılacak.
-Boğazlar tüm devletlere açık olup Boğazlar komisyonunca yönetilecek
-İzmir dahil Ege’nin büyük bölümü ile, Midye – B.Çekmece çizgisinin batısında kalan tüm Trakya Yunanlılara bırakılacak.
-Doğu Anadolu’da iki yeni devlet kurulacak.(Ermenistan ve Kürdistan)
-Antalya ve Konya bölgeleri ile Batı Anadolu’nun derinliklerine kadar İtalyanların nüfusuna girecek.
-Mersin’den başlayarak Sivas’a kadar uzanan bölgeler Fransızlara bırakılacak.
-Arapların yaşadıkları yerler İngiliz ve Fransız mandasına terk edilecek.
-Osmanlılar ağır silahlardan arındırılmış küçük bir ordu ve deniz birliği bulunduracak.
-Kapitülasyonlar en ağır şekilde yeniden kurulacak.
-Azınlıklara çok geniş haklar verilecek.
-Antlaşma hükümlerine uyulmazsa İstanbul işgal edilecek.
TBMM’nin Sevr Antlaşmasına tepkisi çok sert olup, bu antlaşmayı imzalayanları ve onaylayanları vatan haini saymaya karar vermiştir.

KURTULUŞ SAVAŞI
(MUHAREBELER VE BARIŞ GÖRÜŞMELERİ)
SAVAŞLAR
Doğu cephesi savaşları:
Ermeni sorununun uluslararası bir sorun haline gelmesi, Rusların Berlin Antlaşmasına Ermenilerle ilişkili olarak hüküm koydurmasıyla başlamıştır. Ermeniler Hınçak ve Taşnak adlarıyla terör örgütleri kurarak Ermeni milliyetçiliğini yaymaya, halkı silahlandırarak isyana teşvik etmeye başladılar. I.Dünya Savaşı’nda, Kafkas cephesinin açılması üzerine Ermenilerle Ruslar işbirliğine yönelmişler ve Rusların kışkırtmalarıyla Türkleri katletmeye başlamışlardır. Osmanlı Devleti’nde kışkırtmalar sonucu en son ayaklananlar Ermenilerdir. Bu nedenle, Osmanlılar cephe gerisinin güvenliği için Ermenileri Suriye ve Lübnan’a mecburi göç ettirmiştir(1915). İtilaf Devletleri Sevr’i uygulamaya koyabilmek için Batıda Yunanlıları, doğuda Ermenileri kullanmışlardır. İtilaf Devletleri, Akdeniz ve Karadeniz’e çıkış kapıları olacak ve sınırları Wilson tarafından çizilecek Büyük Ermenistan düşünü gerçekleştirmek için Sevr Antlaşması’na bir madde koydular.

Rusya’da ihtilal gerçekleşince Ruslar, Doğu Anadolu’da işgal ettikleri yerleri Türklere bırakarak geri çekildiler. Bu arada merkezi Erivan olan bir Ermeni devleti kuruldu (28 Mayıs 1918). Ruslar çekilirken daha Türk ordusu bölgeye ulaşmadan Ermeniler, Rusların yerini aldı ve Wilson ilkelerini kendilerine göre yorumlayarak Doğu Anadolu’nun kendilerine ait olduğunu ileri sürüp, Gümrü, Iğdır, Arpaçay ve Aras’a kadar ilerlediler. Ulusal Kurtuluş Savaşı başlamadan önce Doğu Anadolu’nun Ermenilerin eline geçmesine mani olmak için Doğu Anadolu Müdafaai Hukuk Derneği adıyla bir örgüt kurulmuştu. TBMM Hükümeti 15. Kolordu Kazım Karabekir’i tam yetkiyle Doğu Cephesi Komutanlığına atadı. 28 eylül 19282de, Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk birlikleri Ermenileri yenilgiye uğrattı. 29 Eylül’de Sarıkamış, 30 Ekim’de Kars ve çevresi Ermeni işgalinden kurtarıldı.
Savaşı kaybeden ve bu arada dostlarından bekledikleri yardımın gelmediğini gören Ermeniler barış istemek zorunda kaldılar. Zira Türk kuvvetleri Gümrü’ye kadar gelmişlerdi. 2 Aralık 1920’de Gümrü Antlaşması imzalanarak savaşa son verildi.

Gümrü Antlaşması’na Göre:
-Sevr Antlaşması’nın geçersiz olduğu Ermenilerce de benimsenmiştir.
-Ermeniler D.Anadolu’daki her türlü isteklerinden vazgeçmişlerdir. Ermenistan kurma girişimleri suya düşmüştür.
-1878’de elden çıkan Kars ve çevresi Türk topraklarına katıldı.
Önemi:
-Gümrü Antlaşması TBMM’nin uluslararası alanda ilk siyasi başarısıdır.
-Misak-ı Milli’nin doğu sınırları kısmen de olsa belirlendi.
-Halk üzerinde ordu ve meclisin güveni artmıştır.

GÜNEY CEPHESİ SAVAŞLARI
-Mondros Ateşkes Andlaşması’nın koşullarına aykırı olarak İngilizler Musul, İskenderun, Kilis, Antep, Maraş ve Urfa’yı işgal ettiler. Fransızlar ise Adana, Mersin ve Osmaniye’yi işgal ettiler.
-Fransa ile İngiltere 15 Eylül 1919’da ikili bir antlaşma yaparak Ortadoğu’yu nasıl paylaşacaklarını belirlediler. Irak ve Filistin İngiliz Mandası, Suriye, Lübnan da Fransız Mandası altına sokuldu. Antep, Maraş, Urfa da el değiştirerek Fransa’ya geçti.Fransızlar buralara yerleştikleri gibi Suriye ve Mısır’dan getirdikleri Ermenileri teşkilatlandırıp Türklere saldırtıyorlardı.
-Ermeni saldırılarına karşı başlayan direniş hareketlerine, Sivas Kongresi’nde bu yöre için Kuvayı Milliye kurulmasına karar verilerek, halkın da katılımı sağlanmıştır.
-Maraş’ta, Sütçü İmam’ın önderliğini yaptığı mücadeleye tüm Maraş halkı katıldı. Maraş’ta tutunamayan düşman şehri terk etmek zorunda kaldı (12 Şubat 1920). Maraş adı TBMM kararı ile 1973’te Kahramanmaraş olarak değiştirildi.
-Urfa şehrinde Ali Saip(Ursavaş) Bey tarafından teşkilatlandırılan Türk direnişi başarıyla sonuçlandı. Fransızlar 11 Nisan 1920’de şehri boşalttılar. Urfa’ya TBMM kararı ile 1984 yılında Şanlıurfa adı verildi.
-Antep halkı 1 Nisan 1920’de Fransızlara karşı ayaklandı.Üsteğmen Salih’in ‘Şahin’ takma adıyla Kuvayı Milliye Komutanlığına atanması halkı daha da örgütlü bir güç haline getirdi. Hiçbir yerden yardım alamayan Anteplilerin Fransızlara karşı direnişi yaklaşık 1 yıl sürdü. Antep şehri, tüm olanaksızlıkları yaşadıktan ve altı bin şehit verdikten sonra onurundan taviz vermeden 9 Şubat 1921’de düşmana teslim olmak zorunda kaldı. TBMM Antep’in direnişini ödüllendirmek için kente ‘Gazi’ ünvanı verdi.
-Fransızlar halkın direnişleri sonucunda askeri harekatlarını durdurduktan sonra Sakarya Zaferi’nin arkasından TBMM ile Ankara Antlaşması’nı yaptılar ve işgal ettikleri yerleri boşalttılar.
-Antalya, Isparta ve Konya’yı işgal eden İtalyanlara karşı cephe açılmamıştır. Türk ordusunun Batı Cephesi’nde kazandığı zaferler İtalyanları etkilemiş, Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra Anadolu’yu tamamen terk etmişlerdir.
Sonuç: Ulusal Kurtuluş Savaşımızın Güney Cephesi’ndeki başarıları halk direnişleriyle kazanılmıştır.

BATI CEPHESİ SAVAŞLARI
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kaderini tayin eden cephe. Düzenli ordunun kurulmasıyla Yunanlılara karşı savaşılmıştır.

ÇERKEZ ETHEM OLAYI
Düzenli ordu kurma çalışmaları Kuvayı Milliyecilerden bazılarını tedirgin etmiştir. Bunlardan en önemlisi Çerkez Ethem’dir. Çerkez Ethem Kuvayı Milliye’nin kurulmasına emek vermiş, kendisine bağlı kuvvetlerle iç ayaklanmaları bastırmış, başarılı çalışmaları görülmüştür. Milli Hükümetin kendisine hoş görülü davranması onu şımartmış, TBMM içinde kendine yandaşlar edinerek Ankara Hükümeti’ni rakip olarak görmeye başlamıştır. Yunanlılarla anlaşarak düzenli orduyla savaşmış, yenilerek Yunanlılara sığınmıştır.

I. İNÖNÜ SAVAŞI
(6 – 10 Ocak 1921)
Çerkez Ethem’in ayaklanmasının yarattığı ortamdan yararlanmak isteyen Yunan ordusu, 6 Ocak 1921’de Bursa ve Uşak’tan hareket ederek, Eskişehir ve Afyon yönünde askeri harekata başlamıştır. Amaçları, Eskişehir’i ele geçirip demiryolu ulaşımını kontrol altına almak, sonra da Ankara’ya işgal ederek TBMM’yi dağıtmaktı. Türk ordusu Yunan ordusunu İnönü’de karşılamıştır. Albay İsmet (İnönü)’nün komutasındaki düzenli Türk ordusu 10 Ocak 1921’de kendinden kat ve kat üstün olan Yunan ordusunun ileri harekatını İnönü’de durdurmuştur. Sonra da Kütahya yönünden ilerleyen Çerkez Ethem kuvvetleri yenilgiye uğratılmıştır.
I.İnönü Savaşı küçük çapta bir savaş olmasına rağmen önemli sonuçlar doğurmuştur.
Bu savaşın önemi:
-Bu muharebenin kazanılmasıyla Türk ulusunun varlığı ve savaş gücünün tükenmediği kanıtlanmış, TBMM Hükümeti’nin yurt içinde ve dışında saygınlığı artmıştır.
-Çoklukla ayaklanma odakları söndürülmüş, yurt içinde güvenlik büyük ölçüde sağlanmış bundan sonra, ülkeye yasalar egemen olmuştur.
-Devlet kuruluşu işlemeye başlamış, vergi toplanması, asker alma işleri yoluna girmiş, daha önemlisi, Devlet’in kendi kaynaklarına sahip çıkması olanağı sağlanmıştır.
-Ordunun geliştirilmesi ve milletin orduya güveni artmıştır.
-Ankara Hükümeti Saltanat Yönetimi’nden üstün olduğunu ve onun yerini alması gerektiğini göstermiştir
-İtilaf Devletleri Sevr’i tekrar görüşmek için Londra’da konferans düzenlemek zorunda kaldılar.
-Sovyet Rusya ile Moskova Antlaşması imzalandı.
-İstiklal Marşı kabul edildi. (12 Mart !921)
-Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasa) kabul edildi.

LONDRA KONFERANSI
(21 Şubat 1921)
I.İnönü Savaşı’ndan sonra İtilaf Devletleri Londra’da bir konferans düzenlemeye karar verdiler.
-İtilaf Devletleri Sevr’in yeniden gözden geçirilmesini kararlaştırdılar.
-Londra’da toplanacak konferansa Osmanlı Devleti ve Yunanistan çağrıldılar. Delegeler arasında Ankara Hükümeti’nin de temsilcisinin bulunmasını şart koştular. (Amaçları İstanbul Hükümeti ile Ankara Hükümeti arasında bölücülük yapmaktı.)
-M.Kemal çağrının TBMM’ye yapılması gerektiğini, doğrudan çağrı yapılmazsa konferansa katılmayacaklarını bildirdi.
-İtalyanların aracılığıyla Ankara Hükümeti de konferansa davet edildi
-TBMM Temsilcisi Bekir Sami Bey, Türk milletinin Misak-i Milli ile belirlenmiş olan haklarını dile getirdi. İtilaf Devletleri bu isteğe önem vermediler.
-Konferansta Ankara Hükümeti’ne önerilen barış esasları Sevr’in biraz değiştirilmiş şekli olduğundan reddedildi. Misak-i Milli ile Sevr’in uyuşması düşünülemezdi. Savaşı sürdürmekten başka çare yoktu.
Önemi: Yeni Türk Devleti İtilaf Devletlerince resmen tanınmıştı.

MOSKOVA ANTLAŞMASI
(16 Mart 1921)
Türk ordusunun İnönü Zaferi sonunda Sovyetler Birliği ile TBMM arasında imzalanmıştır.
Moskova Antlaşması’na göre:
-Doğu sınırımız büyük oranda kesinlik kazanmıştır. (Kesin sınırımız Kars Antlaşmasıyla belirlenecektir)
-Sovyetler yeni Türk Devleti’ni ve Misak-i Milli’yi tanımıştır. Böylece ilk kez büyük bir devlet TBMM’yi tanımış oluyor.
-İki devlet arasında çeşitli ekonomik ve siyasi konularda karşılıklı yardım kararı alındı
-Doğu sınırımız güvenlik altına alındığı için, bu cephedeki kuvvetlerimizin diğer cephelere kaydırılma imkanı doğmuştur.

II. İNÖNÜ SAVAŞI
(23 -31 Mart 1921)
Londra Konferansı’nın barış önerilerinin TBMM Hükümeti’nce reddedilmesi üzerine, İtilaf Devletleri’nin isteklerini zorla Türklere kabul ettirmekle görevlendirilen Yunanlılar, Bursa üzerinden Eskişehir’e, Uşak üzerinden Afyon’a doğru 23 Mart’ta saldırıya geçtiler.
Yunanlılar, Bilecik’i, İnönü’de Metris Tepe’yi ve Uşak’ı ele geçirmeleri üzerine, TBMM’i Muhafız Taburu cepheye gönderildi. Böylece güçlenen Türk kuvvetleri karşı saldırıya geçerek Yunan saldırısını püskürttü. Batı Cephesi İsmet Bey’in savaş süresince verdiği “mevzilerin kesin olarak savunulması” emri başarının elde edilmesinde etken oldu.1 Nisan 1921’de Yunan ordusu Bursa’ya çekilmeye başladı. Böylece Yunanlılar İnönü’de ikinci kez yenildiler.
Sonuç:
-TBMM Hükümeti varlığını bütün Avrupa devletlerine, resmen olmasa da kabul ettirdi; içte ve dışta nüfuz ve saygınlığı yükseldi.
-Avrupa ülkelerinde, İngiliz ve Yunan politikasına karşı güvensizlik ve muhalefet başladı.
-Ordu mensuplarında, her bakımdan kendilerine güven arttı.
-Bu durum karşısında, Fransızlar Zonguldak’tan, İtalyanlar Güney Anadolu’dan çekilmek zorunda kaldılar.
-Türk ordusunun kazandığı zaferler, İtilaf Devletleri’ni Türkler hakkında yararlı kararlar almaya zorladı.
-II.İkinci İnönü Muharebesi’nin kazanılmasından, Sovyet Rusya ve Afganistan gibi dost devletlerde büyük bir memnunluk duyulmuş ve bu resmen Türk hükümeti’ne bildirilmiştir.

KÜTAHYA – ESKİŞEHİR SAVAŞLARI

(10 -24 Temmuz 1921 )
10 Temmuz’da Yunan saldırısı İnönü-Eskişehir, Afyon ve Kütahya hattında geniş bir cephede başladı. Bu durumda M.Kemal Paşa fazla kayıplar verilmeden ordunun Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmesine karar verdi. Ordu, Sakarya’nın doğusunda toparlanmaya başladı. Yunanlılar da Sakarya Nehri kıyılarına kadar ilerlediler. Yunanlılar Sakarya Nehri’nin batı tarafında durmuşlar, yeni bir saldırı için hazırlıklara başlamışlardı.
Sonuç;
-Eskişehir, Afyon ve Kütahya elimizden çıkmıştır.
-Meclis tarafından M. Kemal 5 Ağustos 1921’de baş komutan seçilmiştir.
-M. Kemal ayrıca üç ay süreyle meclisin yetkilerine de sahip olacaktı.
M. Kemal ilk iş olarak ordunun gereksinimlerinin sağlanması için 7-8 Ağustos 1921’ de Tekalif-i Milliye Emirleri (Ulusal Yükümlülükler) yayınladı. Tekalif-i Milliye emirlerinin uygulanmasında çıkacak aksaklıkları ortadan kaldırmak için çeşitli yerlerde İstiklal Mahkemeleri açıldı.

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ:
(23 Ağustos – 12 Eylül 1921 )
23 Ağustos – 13 Eylül 1922 tarihleri arasında yapılan. Türk milleti için bir ölüm kalım savaşı olan Sakarya Meydan Muharebesi; Kurtuluş Savaşı içinde kader tayin edici olmuştur.
Bu savaştan önce Yunanlıların başlıca hedefi; Ankara yönünde ilerleyerek, Türk Ordusunu yok etmek ve Kurtuluş Savaşı’nın sembolü ve direniş merkezi haline gelen Ankara’yı ele geçirmekti. Böylece Türk azim ve direnme gücü yok edilmiş olacaktı. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün emir ve komutasında, Türk ulusunun kanıyla yapılan ve dünya harp tarihine “en uzun meydan muharebesi”; Türk Kurtuluş Savaş’ı tarihine de “subay muharebesi” diye geçen Sakarya Destanı 21 gün 21 gece devam etmiş ve 13 Eylül günü Yunanlıların Sakarya Nehri’nin doğusunu tamamen terk etmesiyle son bulmuştur.
Baş komutan Mustafa Kemal, Sakarya Meydan Muharebesi sırasında ülke savunmasını şu şekilde ifade etmiştir. “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O sathı bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça bırakılamaz. Onun için küçük, büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir; fakat, küçük büyük her birlik durabildiği noktadan yeniden düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmek zorunda kaldığını gören birlikler, ona uymaz; bulunduğu mevzide sonuna kadar durmaya ve direnmeye mecburdur”’
Taarruz inisiyatifinin Türk Ordusu’na geçmesini sağlayan Sakarya Zaferi, TBMM hükümetine siyasi başarı kapılarını aralamış Türk milletinin özgürlüğünü ve vatanını kurtaracağı inancını da kuvvetlendirmiştir.
Sakarya Savaşı sonunda; Türk Ordusu’nun 1683 yılındaki II.Viyana yenilgisinden beri süregelen çekilmesi sona ermiştir. Bu savaş, Türk ordusu’nun son savunma savaşıdır.
-Düşman 10 Eylül’de karşı taarruzla Afyon-Kütahya hattına kadar atılmıştır.
-Savaş Türk ordusunun üstün zaferiyle sonuçlanmıştır.
Sonuçları:
-Ulusal Kurtuluş Savaşının son savunması savaşıdır.
-Düşmanın saldırı gücü tükenmiş, Türk topraklarını ele geçirme istek ve umudu yok olmuş, savunmaya geçmişlerdir.
-Bu savaşa Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Batı Cephesi İsmet İnönü Paşalar katılmıştır. Subaylar savaşıdır.
-M. Kemal’e mareşallik rütbesi ve Gazi ünvanı (19 Eylül 1921) verilmiştir.
-Sovyetler Birliği ile Kars, Fransızlarla Ankara Antlaşmaları imzalanmıştır.
-TBMM Anadolu’da kesin egemenlik sağlamıştır.
-TBMM’nin yaşama ve varolma mücadelesindeki en büyük başarısıdır

KARS ANTLAŞMASI
(13 Ekim 1921)
Moskova Antlaşması Doğu sınırlarımızda bazı pürüzler bırakmıştı. TBMM Hükümeti ile Sovyet Rusya arasında hiçbir pürüzün kalmamasını gerektiriyordu. Sovyet Rusya kendine bağlı; Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’ın TBMM Hükümeti ile anlaşmasını öngördü. Sakarya zaferi’nden sonra bu cumhuriyetlerle yapılan Kars Antlaşması ile doğu sınırımız kesinlik kazandı.

ANKARA ANTLAŞMASI
(20 Ekim 1921) :
Fransızlar, Sakarya zaferinden sonra TBMM Hükümeti ile kesin antlaşmayı imzalamışlardır.
Ankara Antlaşmasına Göre :
-TBMM ile Fransa arasında çatışmalar sona ermiş, Güney sınırımız (İskenderun-Hatay dışında) çizilmiştir.
-Hatay’daki Türklere geniş haklar tanındı. Hatay için özel yönetim biçimi uygulanacaktı.
Sonuç :
-Bu antlaşma ile Fransa TBMM’yi resmen tanımıştır.
-Ankara Hükümeti’nin diplomatik zaferidir.
-Fransa Anadolu işgalinde işbirliği yaptığı dostlarından kopmuş, böylece İtilaf Blok’u parçalanmıştır.
-Güney sorunumuz çözümlenmiştir. Bu cephedeki birliklerin Batı Cephesi’ne kaydırılma imkanı hazırlanmıştır.

BÜYÜK TAARRUZ
(26 Ağustos-30 Ağustos 1922)
Hazırlık: Baş komutan M.Kemal düşmana kesin darbeyi indirmek için hızlı biçimde hazırlıklara girişti.
-Doğu ve Güney cepheleri tam anlamıyla güvenlik altına alındığından buralardaki birlikler tam bir gizlilik içinde Batı’ya kaydırıldı.
-Ordunun eksiklikleri giderildi.
M. Kemal Haziran 1922’de taarruz kararı aldı. 6 Ağustos 1922’de orduya gizlice taarruz için hazırlanması emri verildi. M.Kemal Akşehir’e gelerek komutanlarla toplantı yaptı. Toplantıda 26 Ağustos taarruz günü olarak belirlendi. Taarruz Afyon’un güneyinden Dumlupınar yönüne doğru baskın şeklinde başlayacak ve sonra da meydan savaşına dönüştürülerek düşman kuvvetleri tümüyle yok edilecekti.
26 Ağustos 1922 sabahı saat 05.30 da topçularımızın ateşiyle Kocatepe’den taarruz başladı.Baş komutan Mustafa Kemal de bu esnada taarruzu Kocatepe’den sevk ve idare ediyordu. Siklet merkezi 1 inci Ordu da olmak üzere, 1 inci Ordu güneyden, 2 inci Ordu kuzeyden taarruzla, harekat kısa sürede başarılı bir şekilde gelişti. Yunan savunma hattı parçalandı. 26/27 Ağustos gecesi Yunan mevzileri ele geçirildi. 27 Ağustos’ta Türk Ordusu Afyon’u Yunan işgalinden kurtardı. Dumlupınar mevzilerine çekilen düşmana karşı 29 Ağustos’ta taarruz eden ordumuz, 30 Ağustos’ta Yunan ordusunu tamamen kuşatarak büyük bir kısmını imha etmiştir. Düşman Baş komutan General Trikopis esir alındı. Kütahya’da düşmandan temizlenmiştir. Bu savaşı Baş komutan Mustafa Kemal doğrudan kendisi yönettiği için bu zafere “Başkomutanlık Meydan Savaşı” denir.
Yunan ordusu, Baş komutan Mustafa Kemal’in 1 Eylül 1922’de, Türk ordusuna verdiği, “Ordular ilk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri.” emri ile İzmir’e kadar kovaladı. Yunan işgalindeki tüm yerler tek tek kurtaran Türk ordusu 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi. 18 Eylül 1922’de Batı Anadolu’da tek bir düşman askeri kalmamıştır.
Sonuçları:
-Bu zafer, milletin kendine güven duygusunu yükseltmiş, milli kudret ve yeteneğin yeniden canlanmasını sağlamıştır.
-Bu zafer, yeni Türk Devleti’nin temeli, uygarlık yolunun en büyük köprüsü olmuştur.
-Öldüğü sanılan ve mirası paylaşılmaya yeltenilen Türk milletinin yaşama hakkı ve yeteneği olduğu dünyaya kabul ettirilmiştir.
-Bu zafer ile Misak-i Milli gerçekleştirilmiş, bütün düşmanlar topraklarımızdan atılmıştır.
-Bu zafer, Mudanya Ateşkes antlaşması ile Lozan Konferansı’ndaki beklentilerimize esas teşkil etmiştir.
-Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağı bütün dünyaya kanıtlanmıştır.

MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI
(11 Ekim 1922 )
İzmir’in kurtarılmasından sonra, Türk ordusu, Boğazlar, İstanbul ve Trakya’nın geri alınması için o tarafa yöneldi. Bunun üzerine İtilaf Devletleri ateşkes görüşmelerine başlama isteklerini TBMM’ne bildirdiler.
3 Ekim’de Mudanya’da başlayan ateşkes görüşmelerine Türk temsilcisi İsmet Paşa gönderilmiştir. Yunanistan görüşmelere katılmamış, sonradan ateşkes metnini imzalamıştır.
Mudanya Ateşkes Antlaşmasına göre:
-Türkiye ile Yunanistan arasındaki silahlı çatışmalara son verilecektir.
-Yunanlılar 15 gün içinde Doğu Trakya’yı boşaltacaklar. Türkiye, barış sağlanıncaya kadar burada emniyet ve asayişi sağlanması için sekiz bin Jandarma bulunduracaktır.
-Boğazların durumu barış antlaşmasıyla saptanacaktı.
-İtilaf Devletleri’nin kuvvetleri barış antlaşması imzalanıncaya kadar İstanbul’da kalacaklardır.

Sonuç;
-Osmanlı Devleti hukuken sona ermiştir.
-Doğu Trakya savaş yapılmadan kazanılmıştır.
-Türk diplomasisi büyük bir zafer kazanmıştır.
Bu ateşkesten sonra çalışmalar Lozan’da toplanacak barış konferansının hazırlıkları üzerine yoğunlaştırılmıştır. Artık yeni Türk Devleti uluslararası hukukun ilkeleri içinde kendini ezmek isteyenlere karşı eşit haklarla onurlu bir devlet olarak konferans masasına oturacaktı. Misak-ı Milli ile belirlenen topraklar büyük ölçüde geri alınmış, ülke bütünlüğü sağlanmıştır. Barış antlaşmasıyla da uluslararası güvenceye bağlanacaktır.

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI
(24 Temmuz 1923)
Lozan Barış Antlaşması’na Göre; Yeni Türk Devleti’nin uluslararası alanda bağımsız, bütün diğer devletlerle eşit, şerefli bir varlık olduğu kesinlikle tanınıyor ve Osmanlı Devleti’nin sona erdiği kabul ediliyordu.
Sınırlar :
-Suriye sınırımız Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşması’na göre kabul ediliyor.
-Irak sınırı; Musul üzerinde antlaşma sağlanamadığı için bu konuda İngiltere ve Türk Hükümeti kendi aralarında görüşüp anlaşacaklardı.
-Türk-Yunan sınırı Mudanya Ateşkes Antlaşması’nda belirlenen şekliyle kabul edilmiştir. Karaağaç ve yöresi Yunanistan’ın Batı Anadolu‘da yaptığı tahribattan alınacak savaş tazminatına karşılık elde edilmiştir. Ayrıca, Gökçeada, Bozcaada bizde, diğer Ege adaları Yunanistan’da kaldı. Yunanistan, Türk sınırına yakın olan adalar asker bulundurmayacaktı.
Kapitülasyonlar: Tamamı kaldırıldı (En büyük siyasi başarı)
Azınlıklar: Tüm azınlıklar Türk uyruklu kabul edilerek hiçbir şekilde ayrıcalık tanınmayacaktı. Batı Trakya’daki Türklerle İstanbul’daki Rumlar dışında Anadolu ve Doğu Trakya’daki Rumlar ve Yunanistan’daki Türkler mübadele edileceklerdi..
Savaş Tazminatları: I.Dünya Savaşı nedeniyle bizden istenen savaş giderlerinden kurtulunmuştur.
Devlet Borçları: Osmanlı borçları, Osmanlı İmparatorluğundan ayrılan devletlerle aramızda bölüşüldü. Bize düşen bölüm taksitlendirme ile kağıt paraya göre ödenecekti. Düyun-u Umumiye de böylece tarihe karışmaktadır.
Boğazlar : Boğazlar, üzerinde en çok tartışılan konudur. Sonunda geçici bir çözüm getirilmiştir. Buna göre askeri olmayan gemi ve uçaklar barış zamanında boğazlardan geçebilecekti. Boğazların her iki yakası askersizleştirilip, geçişi sağlamak amacıyla uluslararası bir kurul oluşturulmasına ve bu düzenlemelerin “Milletler Cemiyeti’nin güvencesi altında sürdürülmesi kararı alınmıştır.
-“Musul”, “Boğazlar” ve “Hatay” Lozan’da çözümlenemeyen sorunlardır.

Önemi :
-Lozan Barışı bugüne kadar Türk ulusuna köklü ve huzurlu bir yaşam sağlamıştır.
-Misak-ı Milli sınırları büyük ölçüde sağlanmıştır.
-Türkiye tarihinde yeni bir dönem başlatmıştır.
-Türk ulusu adına, I.Dünya Savaşını bitiren antlaşmadır. Mondros ve Sevr antlaşmaları tarihin çöplüğüne atılmıştır.
-“Doğu Sorunu”, “Avrupa’nın hasta adamı” gibi deyimler ortadan kaldırılarak emperyalizme karşı verilen silahlı mücadele ve bunun sonunda yaratılan Yeni Türk Devleti tüm dünyaya kabul ettirilmiştir. Böylece Türkiye tüm sömürge uluslara örnek olmuştur.
Son düzenleyen Safi; 24 Aralık 2017 02:01
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Kasım 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
KURTULUŞ SAVAŞI
( 1919-1922)
Türk Kurtuluş Savaşı; ülke bütünlüğünü korumak, ulusal egemenliğe dayalı, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak için tüm ulusca girişilen, çok cepheli bir savaştır. Kurtuluş Savaşı; Osmanlı Devleti’ni yok eden, Türklere yaşam hakkı tanımayan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması sonucu Türk milletinin bir ölüm-kalım mücadelesi olarak başlamıştır.

KURTULUŞ SAVAŞI ÖNCESİ DURUM:
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgisini belirleyen Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) ile Anadolu ve Trakya her türlü işgale açık bir duruma geliyordu. Çünkü Mondros ateşkes hükümleri galip devletlere gerekli gördükleri her yeri işgal etme hakkı tanıyordu. Ülke işgale uğrarken Padişah için önemli olan; saltanatın, halifeliğin ve hanedanın selameti idi. Bu antlaşma çok ağır koşulları içerirken, İstanbul Hükümeti ileride yapılacak barış görüşmelerinde bu koşulları hafifletebileceğini umuyordu.
Mondros Ateşkes antlaşmasının hemen ardından işgaller başladı. Bu antlaşmanın 7 inci maddesine göre, İtilaf devletleri güvenliklerini tehdit eden bir durumu bahane ederek istedikleri bölgeleri işgal edebileceklerdi.
Boğazlar İngilizlerin kontrolüne geçti. İngilizler Çanakkale, Musul, Batum, Antep, Konya, Maraş, Samsun, Bilecik, Merzifon, Urla ve Kars’ı işgal ettiler. Fransızlar ise; Trakya’daki demiryolunun önemli istasyonlarını, Dörtyol, Mersin, Adana ve Afyon istasyonunu işgal ettiler. İngilizler tarafından işgal edilen, Güney Doğu’daki bazı iller daha sonradan Fransızlara terk edilmiştir. İtalyanlar ise Antalya, Kuşadası, Bodrum, Fethiye ve Marmaris’i işgal ettiler. Konya ve Akşehir’e de asker yolladılar. Mondros Mütarekesi’nin Doğu Anadolu’da 6 vilayetin Ermenilere bırakılacağına ilişkin maddesi Ermenileri harekete geçirdi. Ermeniler kurdukları Alaylarla Doğu Anadolu’da yayılmaya ve bölgedeki Türklere zulüm ve baskı yapmaya başladılar. Kozan, Osmaniye, Mersin ve Adana’ya Fransızlarla birlikte Ermeni çetecileri de geldi.
Yunanlılar kendilerine vaat edilen Ege Bölgesi’ni ele geçirmek üzere, İngiliz, Amerikan ve Fransız savaş gemilerinin koruması altında, 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgale başladılar. İzmir’in işgaline tepki olarak gazeteci Hasan Tahsin tarafından düşmana atılan ilk kurşun Kurtuluş Savaşımızın başlangıcı olmuştur. Daha sonra Yunanlılar 3 koldan Ege Bölgesi’ni işgale başladılar.
Mondros ateşkes antlaşmasından sonra işgallerin başlamasına karşılık Padişah ve Osmanlı Hükümeti işgallere karşı ses çıkarmamışlar, orduyu geliştirip güçlendirmeye yönelmemişler, sadece kendi çıkarlarını düşünmüşler, çekingen ve korkak davranmışlar, ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için hiçbir tedbir almamışlardır.
Kurtuluş savaşımızda işgallere karşı ilk silahlı direniş Güneydoğu Anadolu’da Fransızlara karşı başlamışsa da, ilk Kuvayı Milliye hareketi Batı Anadolu’da Yunanlılara karşı oluşturulmuştur. Yunan birliklerinin İzmir’i işgal etmesi ve Anadolu içlerine ilerlemeye başlamasına seyirci kalan Osmanlı Hükümeti’nden artık hiçbir şey beklenemezdi. Bu durum, Kuvayı Milliye’nin doğuşunu ve Milli Mücadele’nin başlamasını kolaylaştırıcı etkenler olmuştu.

MUSTAFA KEMAL’İN SAMSUN’A ÇIKIŞI VE KONGRELER:
Gelişmeleri yakından takip eden Mustafa Kemal Paşa, Türk Halkının ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız ve şartsız olarak bağımsız, yeni bir Türk devleti kuracak güçte olduğunu inanıyordu. Padişahın ve İstanbul Hükümeti’nin teslimiyetçi tutumu karşısında kurtuluş yolunun Milli Mücadele olduğunu anlamıştı. Düşman işgallerine karşı bazı bölgelerde gösterilen direniş ve milli teşekküllerin kurulması da onu umutlandırmıştı.
Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçmek için bir fırsat aradığı sırada, Karadeniz’deki Pontus Rum çetelerinin bölgedeki Türklere karşı saldırıları artmıştı. İngiltere asayiş ve sükunun sağlanmaması durumunda bölgeyi işgal edeceğini bir nota ile İstanbul Hükümeti’ne bildirdi. Padişah bölgedeki güvenliğin sağlanması için Mustafa Kemal Paşa’yı 9.Ordu Müfettişliğine atamıştır. Güvendiği arkadaşlarını yanına alan Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. Bu tarih aynı zamanda Kurtuluş Savaşı’nın fiilen başladığı tarihtir.
Mustafa Kemal, askeri örgütlenmeyi sağlamak için Havza’dan Anadolu’daki tüm komutanlarla temasa geçmiştir. Komutanlara ve Valilere yayınladığı genelgelerle (Havza Genelgesi) halka felaketin büyüklüğünün anlatılmasını ve işgallere karşı da mitinglerin yapılmasını istemiştir. İlk miting 30 Mayıs 1919’da Havza’da yapılmıştır.

AMASYA TAMİMİ
(22 Haziran 1919)
12 Haziran 1919’da Havza’dan Amasya’ya gelen Mustafa Kemal Paşa buradan yayınladığı bildiri ile ülkenin içine düştüğü durumu açıklıkla saptıyor, çözümün bütün güçlerin birleşmesinden geçtiğini vurguluyordu. M.Kemal Amasya’da Anadolu ve Rumeli’de kurulan Mudafaa-i Hukuku Derneklerini birleştirme, kongreler yaparak tüm ulusun kesin kararına dayalı yeni bir yönetim kurma amacıyla Amasya Tamimi’ni hazırlamıştır.
Bu tamimin önemli maddeleri:
-Vatanın bütünlüğü ulusun bağımsızlığı tehlikededir. Hükümet millet için üstlendiği görev ve sorumluluklarını yerine getirememektedir.
-Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.
-Ulusun haklarını dünyaya duyurmak için her türlü etkiden ve kontrolden uzak bir ulusal kongrenin toplanması şarttır. Bu kongreye her ilden, her sancaktan milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin seçilerek hemen yola çıkarılması gereklidir. Keyfiyet milli bir sır olarak saklanmalıdır.
-Doğu illeri adına, 10 Temmuz’da Erzurum’da bir kongre toplanacaktır.
Amasya Tamimi’nin önemi: Bu tamim ulusal egemenliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması yolunda atılan ilk adımdır. Ulusun teşkilatlandırma ve mücadele yöntemleri belirginleşmiştir. Ulusal egemenlik ve ulusal bağımsızlık fikri ilk kez ortaya atılmıştır.

ERZURUM KONGRESİ
(23 Temmuz-7 Ağustos 1919)
Vilayet-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi ile Trabzon Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti ortak bir kongre düzenlemek için çalışmalar yapıyorlardı. 3 Temmuz’da Erzurum’a gelen Mustafa Kemal, 8 Temmuz’da İstanbul’a görevinden ve askerlikten ayrıldığını bildirerek, Osmanlı Hükümeti ile tüm ilişkilerini sona erdirmiştir. Mustafa Kemal ertesi gün Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Erzurum Şubesi’nin başkanlığına seçildi. Erzurum, Sivas, Bitlis, Van ve Trabzon’u temsil etmek üzere 56 delegenin katıldığı Erzurum kongresi 23 Temmuz 1919’da Mustafa Kemal’in başkanlığında toplanarak aşağıda yazılı tarihi kararı almıştır.
Erzurum Kongresi Kararları:
-Ulusal sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez.
-Yabancıların baskısı altındaki Osmanlı Hükümeti’nin dağılması karşısında ulus tümden direniş ve savunmaya geçecektir.
-Vatanı kurtarma yolunda İstanbul Hükümet’i başarısız kalırsa geçici bir hükümet kurulacaktır.
-Ulusal kuvvetleri ve ulusal iradeyi egemen kılmak esastır
-Hıristiyanlara egemenlik ve ayrıcalık tanınamaz.
-Manda ve himaye kabul edilemez.
-Mebusan Meclisi açılmalı, hükümetin çalışmalarını denetlemelidir.
Kongrenin Önemi:
-Yeni bir devlet kurma düşüncesi belirginleşmiştir.
-Misak-ı Milli sınırları ilk kez belirlenmiştir.
-Mustafa Kemal’in başkanlığında Doğu illerini temsilen, Heyet-i Temsiliye (Temsil Heyeti) adıyla bir yürütme organı seçilmiştir.
-Erzurum Kongresi’nin toplanma amacı bölgesel, alınan kararlar yönünden ise ulusaldır.

SİVAS KONGRESİ
(4-11 Eylül 1919)
Ulusal direnişi oluşturmada ikinci büyük adım Sivas’ta atılmıştır. Bu kongre, Heyet-i Temsiliye’nin yanı sıra bazı vilayetlerden seçilmiş temsilcilerle birlikte 38 delegenin katılımı ile 04/11 Eylül 1919’da yapılmıştır. İstanbul Hükümeti’nin Sivas’ta kongrenin yapılmasını önlemek için uyguladığı tüm baskılar sonuçsuz kalmıştır.
Sivas Kongresi Kararları:
-Erzurum Kongresinde alınan kararlar kabul edildi.
-Anadolu ve Rumeli’de kurulmuş olan Müdafaa-i Hukuk dernekleri, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Derneği adı altında birleştirildi. Erzurum Kongresi’nde seçilen 9 kişilik Heyet-i Temsiliye, 6 kişi daha ilave edilerek tüm yurdu temsil etme yetkisiyle genişletildi. Başkanlığına Mustafa Kemal getirilmiştir.
Önemi :
-Erzurum kongresinde alınan kararlar bir bölge halkının kararları olmaktan çıkarılıp tüm ulusa mal edilmiştir.
-Ulusun geleceğine ulusun kendisinin karar vereceği ilkesi gerçekleştirilmiştir.
-M.Kemal kongrede Temsil Heyeti’nin başkanı olarak seçilmekle Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın yetkili lideri haline gelmiştir.
-TBMM bu kongrede seçilen Temsil Heyeti tarafından açılacaktır.

AMASYA GÖRÜŞMELERİ
(20-22 Ekim1919)
Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti ile yaptığı yazışmalarda; Hükümetin Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde alınan kararlarına bağlı olmasını, Meclis-i Mebusan toplanana kadar hükümetin önemli kararlar almamasını, atamalarda Heyet-i Temsiliye’ye danışılmasını istemiştir. Ancak bütün bu yazışmalar bir sonuç vermedi. Bununla birlikte, İstanbul Hükümeti Mustafa Kemal ile görüşmek üzere Anadolu’ya bir temsilci gönderdi.(Bahriye Nazırı Salih Paşa).
İstanbul Hükümeti ile Heyet-i Temsiliye arasında yapılan Amasya görüşmelerinde taraflar şu esaslar üzerinde anlaşmışlardır:
-İstanbul Hükümeti Sivas Kongresi kararlarını Meclis-i Mebusan’da onaylanması şartıyla kabul edecektir.
-Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Derneği yasal bir kuruluş olarak İstanbul Hükümeti’nce tanınacaktır.
-Türklerin çoğunlukta olduğu yerlerin işgaline izin verilmeyecektir.
-Müslüman olmayan topluluklara Türklerin egemenlik haklarını, toplumsal dengesini bozacak ayrıcalıklar tanınmayacaktır.
-Meclis-i Mebusan’ın güvenlik bakımından İstanbul’ da toplanması uygun değildir.
-İtilaf Devletleri ile yapılacak barış görüşmelerinde Heyet-i Temsiliye’nin uygun göreceği temsilcilerin bulunması sağlanacaktır.
Sonuç:
-Heyet-i Temsiliye Osmanlı Hükümeti tarafından resmen tanınmıştır.
-Görüşmeler sonunda Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da açılması İstanbul Hükümeti’nce kabul edilmiştir.

HEYET-İ TEMSİLİYE’NİN ANKARA’ YA GELİŞİ (27 ARALIK 1919)

27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Mustafa Kemal burasını Anadolu’daki direniş hareketinin merkezi olarak seçmişti. Gerçekten de Ankara coğrafi konum bakımından Anadolu’nun ortasına yakın bir yerde bulunuyordu.Ayrıca o dönemin en önemli ulaşım aracı olan demiryolu Ankara’ya kadar uzanıyordu.

MECLİS-İ MEBUSAN’IN SON TOPLANTISI VE MİSAK-I MİLLİ’NİN KABUL EDİLMESİ (28 Ocak 1920)
12 Ocak 1920’de Osmanlı Meclis-i Mebusan son kez toplandı. Bu meclisin verdiği en önemli karar, taslakları Mustafa Kemal tarafından milletvekillerine Ankara’da verilen ve sonraları Misak-i Milli olarak adlandırılacak olan Ahd-ı Milliye(Ulusal And) 28 Ocak 1920’de kabul edildi. Meclisin ve İstanbul Hükümeti’nin çalışmalarından ve Anadolu’da artan direniş hareketlerinden rahatsızlık duyan İtilaf Devletleri 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgal ettiler. Yunan birlikleri de Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başladı. İstanbul’un işgalinden sonra Meclis-i Mebusan padişah tarafından kapatılmıştır.
Misak-ı Milli (Ulusal And) kararları:
-Halkı özgür kalır kalmaz ana yurda kendi istekleriyle katılmış olan Kars, Ardahan, Artvin için gerekirse yeniden oylama yapılacaktır.
-Batı Trakya’nın durumu orada yaşayanlar tarafından saptanmalıdır.
-Halifeliğin, İstanbul ve Marmara’nın güvenliği sağlanmalıdır. Boğazlar konusu, ilgili devletlerle birlikte verilecek kararlarla çözümlendikten sonra Boğazlar dünya ticaretine açılabilecektir.
-Azınlıklar için istenen haklar sınırlarımız dışındaki Türklere de uygulanması koşuluyla kabul edilebilir.
-Ulusal ve ekonomik gelişmemizi mümkün kılmak amacıyla tam serbestlik ve bağımsızlık sağlanması, siyasi, adli, mali gelişmemize engel olan sınırlamaların kaldırılması gereklidir.
-Müslüman Arapların çoğunlukta olduğu yerlerin kaderi halkın oyuna uygun olmalıdır.
Önemi:
-Misak-ı Milli ile M.Kemal Paşa’nın düşünceleri Osmanlı parlamentosu tarafından kabul edilmiş ve yasallaşmıştır.
-Türk ulusunun bağımsızca yaşayacağı vatan sınırları çizilmiştir.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN AÇILMASI
(23 Nisan 1920)
İstanbul’un işgali edilmesi ve Meclis-i Mebusan’ın kapatılmasıyla Osmanlı yönetimi çökmüştür. Padişah İtilaf Devletlerin esiri haline gelmişti. Böyle bir durumda ulus kendisini yönetmeye başlamalıdır. Ulusu temsil eden, ulus adına karar veren yetkili organa ihtiyaç vardır. Bu da yeni bir meclistir. 23 Nisan 1920’de 338 milletvekilinin katılımı ile TBMM açıldı. Meclisin açılmasıyla Heyet-i Temsiliye’nin görevi sona ermişti. Meclis M.Kemal’i başkanlığa getirmiştir. 2 Mayıs 1920’de ilk TBMM Hükümeti kuruldu. 20 Ocak 1921’de yeni Türk devleti’nin ilk Anayasa’sı (Teşkilat-ı Esasiye) oluşturulmuştur.
Bu anayasaya göre;.
-Egemenlik ulusa aittir.
-Kuvvetler birliği ilkesini benimsemiştir.
-Meclis Başkanı hükümetin de başkanıdır.

ÖNEMLİ AYAKLANMALAR
Ulusal Kurtuluş Savaşı boyunca Anadolu’nun çeşitli yerlerinde bir çok ayaklanmalar çıkmıştır. Bu ayaklanmaların bir bölümü Türk topraklarını parçalayarak yeni bir devlet kurmayı amaçlayan, diğer bölümü ise, saltanat ve hilafete geleneksel ve dinsel bakımdan bağlı olanlarca çıkarılmış isyan hareketleridir. Hıyanet, kin ve taassubun yarattığı isyanların amacı; milli hareketi boğmaktır. Atatürk, öncelikle iç isyanların bastırılmasına, ülkede iç güvenliğin sağlanmasına son derece önem vermiştir. Bir yandan vatana ihanet yasası çıkarılırken, öbür yandan da iç isyanları bastırmada kullanılmak üzere Seyyar Jandarma Müfrezeleri kurulmuştur. Ayaklanmalar milli mücadeleyi geçiktirmiştir.
Bu ayaklanmalar:
Doğrudan İstanbul Hükümetince Yürütülenler:
-Ahmet Aznavur Ayaklanması (2 Kasım 1919-16 Nisan 1920)
Manyas –Susurluk-Gönen –Ulubat dolaylarında Aznavur’un çıkardığı ayaklanmayı önce Milli kuvvetler, sonra’da Çerkez Ethem bastırmıştır.

-Halifelik ordusu (Kuva-i İnzibatiye):
İstanbul yönüne geçişi sağlayan Geyve ve çevresinde iyi donatılmış Kuva-i Milliye’ye karşı İngilizlerin desteği ile kurulan Halifelik Ordusu. Milli Kuvvetler tarafından dağıtılmıştır.

İstanbul Hükümeti ve İşgal Güçlerinin Birlikte Çıkardığı Ayaklanmalar:
En yaygın olanıdır. İşgalcileri kendi etki alanlarındaki milli uyanışı ezmek için her çareye başvurmuşlardır. Gizli ajanlarıyla İstanbul Hükümetiyle işbirliği yapıp din sömürücülüğü yoluyla halkı ayaklandırmışlardır.

-Bolu-Düzce-Hendek ve Adapazarı Ayaklanmaları:
Boğazları elde tutmak amacıyla çıkartılan ayaklanma. Kuvayı Milliye kuvvetlerince bastırılmıştır.

-Yozgat Ayaklanması:
Bu ayaklanmayı Çerkez Ethem daha sonrada Milli Kuvvetler bastırmıştır.

-Afyon Ayaklanması:
Yunan ajanlarının kışkırtması sonucunda Çopur Musa adlı çıkar düşkününün çıkarttığı bu ayaklanma Kuvayı Milliye tarafından bastırıldı.

-Konya Ayaklanması :
Din duygusu kullanılarak Fransız, İngiliz, İtalyan ajanlarının kışkırtmalarıyla çıkmıştır. Milli kuvvetlerce bastırılmıştır.

-Milli Aşireti Ayaklanması:

Urfa’da yaşayan bu aşiret Fransızlarla işbirliği yaparak ayaklanmıştır. Milli kuvvetlerce bastırılmıştır.

Azınlıkların Çıkardığı Ayaklanmalar:
-Fransızların desteğiyle 10 Temmuz 1920’de Adana’ya giren Ermeni İntikam Alayı’nın ayrıca doğu illeri sınırında bulunan diğer Ermenilerin ayaklanma kışkırtma ve savaş açma şeklindeki baskılarıdır.
-Yunan desteğini alamayan Doğu Karadeniz Rumlarının Pontus devletini kurma amacıyla çıkarttığı ayaklanmalardır. Aralık 1920 de başlayan ayaklanmalar kesin zaferin kazanılmasından sonra 1923’ de tam olarak bastırıldı.

Kuvyı Milliye yanlısı olup sonradan ayaklananlar: (Düzenli Ordununu kurulmasına tepkidir)
-Demirci Mehmet Efe : Aralık 1920’de ayaklanmış, Refet Bey tarafından bastırılmıştır.
-Çerkez Ethem Ayaklanması : I. İnönü savaşı sırasında bastırılmıştır.

SEVR ANTLAŞMASI
(10 Ağustos 1920)
Osmanlı Devleti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Ermenistan, Belçika, Yunanistan, Hicaz, Polanya, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven ve Çekoslavakya devletleri arasında imzalanan, Türk’ün ölüm fermanı olarak bilinen bu antlaşma 433 maddeden oluşuyordu.

Önemli Maddeleri:
-Osmanlılar’a İstanbul dolayları ve Anadolu’nun küçük bir bölümü bırakılacak.
-Boğazlar tüm devletlere açık olup Boğazlar komisyonunca yönetilecek
-İzmir dahil Ege’nin büyük bölümü ile, Midye – B.Çekmece çizgisinin batısında kalan tüm Trakya Yunanlılara bırakılacak.
-Doğu Anadolu’da iki yeni devlet kurulacak.(Ermenistan ve Kürdistan)
-Antalya ve Konya bölgeleri ile Batı Anadolu’nun derinliklerine kadar İtalyanların nüfusuna girecek.
-Mersin’den başlayarak Sivas’a kadar uzanan bölgeler Fransızlara bırakılacak.
-Arapların yaşadıkları yerler İngiliz ve Fransız mandasına terk edilecek.
-Osmanlılar ağır silahlardan arındırılmış küçük bir ordu ve deniz birliği bulunduracak.
-Kapitülasyonlar en ağır şekilde yeniden kurulacak.
-Azınlıklara çok geniş haklar verilecek.
-Antlaşma hükümlerine uyulmazsa İstanbul işgal edilecek.
TBMM’nin Sevr Antlaşmasına tepkisi çok sert olup, bu antlaşmayı imzalayanları ve onaylayanları vatan haini saymaya karar vermiştir.

KURTULUŞ SAVAŞI
(MUHAREBELER VE BARIŞ GÖRÜŞMELERİ)
SAVAŞLAR
Doğu cephesi savaşları:
Ermeni sorununun uluslararası bir sorun haline gelmesi, Rusların Berlin Antlaşmasına Ermenilerle ilişkili olarak hüküm koydurmasıyla başlamıştır. Ermeniler Hınçak ve Taşnak adlarıyla terör örgütleri kurarak Ermeni milliyetçiliğini yaymaya, halkı silahlandırarak isyana teşvik etmeye başladılar. I.Dünya Savaşı’nda, Kafkas cephesinin açılması üzerine Ermenilerle Ruslar işbirliğine yönelmişler ve Rusların kışkırtmalarıyla Türkleri katletmeye başlamışlardır. Osmanlı Devleti’nde kışkırtmalar sonucu en son ayaklananlar Ermenilerdir. Bu nedenle, Osmanlılar cephe gerisinin güvenliği için Ermenileri Suriye ve Lübnan’a mecburi göç ettirmiştir(1915). İtilaf Devletleri Sevr’i uygulamaya koyabilmek için Batıda Yunanlıları, doğuda Ermenileri kullanmışlardır. İtilaf Devletleri, Akdeniz ve Karadeniz’e çıkış kapıları olacak ve sınırları Wilson tarafından çizilecek Büyük Ermenistan düşünü gerçekleştirmek için Sevr Antlaşması’na bir madde koydular.

Rusya’da ihtilal gerçekleşince Ruslar, Doğu Anadolu’da işgal ettikleri yerleri Türklere bırakarak geri çekildiler. Bu arada merkezi Erivan olan bir Ermeni devleti kuruldu (28 Mayıs 1918). Ruslar çekilirken daha Türk ordusu bölgeye ulaşmadan Ermeniler, Rusların yerini aldı ve Wilson ilkelerini kendilerine göre yorumlayarak Doğu Anadolu’nun kendilerine ait olduğunu ileri sürüp, Gümrü, Iğdır, Arpaçay ve Aras’a kadar ilerlediler. Ulusal Kurtuluş Savaşı başlamadan önce Doğu Anadolu’nun Ermenilerin eline geçmesine mani olmak için Doğu Anadolu Müdafaai Hukuk Derneği adıyla bir örgüt kurulmuştu. TBMM Hükümeti 15. Kolordu Kazım Karabekir’i tam yetkiyle Doğu Cephesi Komutanlığına atadı. 28 eylül 19282de, Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk birlikleri Ermenileri yenilgiye uğrattı. 29 Eylül’de Sarıkamış, 30 Ekim’de Kars ve çevresi Ermeni işgalinden kurtarıldı.
Savaşı kaybeden ve bu arada dostlarından bekledikleri yardımın gelmediğini gören Ermeniler barış istemek zorunda kaldılar. Zira Türk kuvvetleri Gümrü’ye kadar gelmişlerdi. 2 Aralık 1920’de Gümrü Antlaşması imzalanarak savaşa son verildi.

Gümrü Antlaşması’na Göre:
-Sevr Antlaşması’nın geçersiz olduğu Ermenilerce de benimsenmiştir.
-Ermeniler D.Anadolu’daki her türlü isteklerinden vazgeçmişlerdir. Ermenistan kurma girişimleri suya düşmüştür.
-1878’de elden çıkan Kars ve çevresi Türk topraklarına katıldı.
Önemi:
-Gümrü Antlaşması TBMM’nin uluslararası alanda ilk siyasi başarısıdır.
-Misak-ı Milli’nin doğu sınırları kısmen de olsa belirlendi.
-Halk üzerinde ordu ve meclisin güveni artmıştır.

GÜNEY CEPHESİ SAVAŞLARI
-Mondros Ateşkes Andlaşması’nın koşullarına aykırı olarak İngilizler Musul, İskenderun, Kilis, Antep, Maraş ve Urfa’yı işgal ettiler. Fransızlar ise Adana, Mersin ve Osmaniye’yi işgal ettiler.
-Fransa ile İngiltere 15 Eylül 1919’da ikili bir antlaşma yaparak Ortadoğu’yu nasıl paylaşacaklarını belirlediler. Irak ve Filistin İngiliz Mandası, Suriye, Lübnan da Fransız Mandası altına sokuldu. Antep, Maraş, Urfa da el değiştirerek Fransa’ya geçti.Fransızlar buralara yerleştikleri gibi Suriye ve Mısır’dan getirdikleri Ermenileri teşkilatlandırıp Türklere saldırtıyorlardı.
-Ermeni saldırılarına karşı başlayan direniş hareketlerine, Sivas Kongresi’nde bu yöre için Kuvayı Milliye kurulmasına karar verilerek, halkın da katılımı sağlanmıştır.
-Maraş’ta, Sütçü İmam’ın önderliğini yaptığı mücadeleye tüm Maraş halkı katıldı. Maraş’ta tutunamayan düşman şehri terk etmek zorunda kaldı (12 Şubat 1920). Maraş adı TBMM kararı ile 1973’te Kahramanmaraş olarak değiştirildi.
-Urfa şehrinde Ali Saip(Ursavaş) Bey tarafından teşkilatlandırılan Türk direnişi başarıyla sonuçlandı. Fransızlar 11 Nisan 1920’de şehri boşalttılar. Urfa’ya TBMM kararı ile 1984 yılında Şanlıurfa adı verildi.
-Antep halkı 1 Nisan 1920’de Fransızlara karşı ayaklandı.Üsteğmen Salih’in ‘Şahin’ takma adıyla Kuvayı Milliye Komutanlığına atanması halkı daha da örgütlü bir güç haline getirdi. Hiçbir yerden yardım alamayan Anteplilerin Fransızlara karşı direnişi yaklaşık 1 yıl sürdü. Antep şehri, tüm olanaksızlıkları yaşadıktan ve altı bin şehit verdikten sonra onurundan taviz vermeden 9 Şubat 1921’de düşmana teslim olmak zorunda kaldı. TBMM Antep’in direnişini ödüllendirmek için kente ‘Gazi’ ünvanı verdi.
-Fransızlar halkın direnişleri sonucunda askeri harekatlarını durdurduktan sonra Sakarya Zaferi’nin arkasından TBMM ile Ankara Antlaşması’nı yaptılar ve işgal ettikleri yerleri boşalttılar.
-Antalya, Isparta ve Konya’yı işgal eden İtalyanlara karşı cephe açılmamıştır. Türk ordusunun Batı Cephesi’nde kazandığı zaferler İtalyanları etkilemiş, Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra Anadolu’yu tamamen terk etmişlerdir.
Sonuç: Ulusal Kurtuluş Savaşımızın Güney Cephesi’ndeki başarıları halk direnişleriyle kazanılmıştır.

BATI CEPHESİ SAVAŞLARI
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kaderini tayin eden cephe. Düzenli ordunun kurulmasıyla Yunanlılara karşı savaşılmıştır.

ÇERKEZ ETHEM OLAYI
Düzenli ordu kurma çalışmaları Kuvayı Milliyecilerden bazılarını tedirgin etmiştir. Bunlardan en önemlisi Çerkez Ethem’dir. Çerkez Ethem Kuvayı Milliye’nin kurulmasına emek vermiş, kendisine bağlı kuvvetlerle iç ayaklanmaları bastırmış, başarılı çalışmaları görülmüştür. Milli Hükümetin kendisine hoş görülü davranması onu şımartmış, TBMM içinde kendine yandaşlar edinerek Ankara Hükümeti’ni rakip olarak görmeye başlamıştır. Yunanlılarla anlaşarak düzenli orduyla savaşmış, yenilerek Yunanlılara sığınmıştır.

I. İNÖNÜ SAVAŞI
(6 – 10 Ocak 1921)
Çerkez Ethem’in ayaklanmasının yarattığı ortamdan yararlanmak isteyen Yunan ordusu, 6 Ocak 1921’de Bursa ve Uşak’tan hareket ederek, Eskişehir ve Afyon yönünde askeri harekata başlamıştır. Amaçları, Eskişehir’i ele geçirip demiryolu ulaşımını kontrol altına almak, sonra da Ankara’ya işgal ederek TBMM’yi dağıtmaktı. Türk ordusu Yunan ordusunu İnönü’de karşılamıştır. Albay İsmet (İnönü)’nün komutasındaki düzenli Türk ordusu 10 Ocak 1921’de kendinden kat ve kat üstün olan Yunan ordusunun ileri harekatını İnönü’de durdurmuştur. Sonra da Kütahya yönünden ilerleyen Çerkez Ethem kuvvetleri yenilgiye uğratılmıştır.
I.İnönü Savaşı küçük çapta bir savaş olmasına rağmen önemli sonuçlar doğurmuştur.
Bu savaşın önemi:
-Bu muharebenin kazanılmasıyla Türk ulusunun varlığı ve savaş gücünün tükenmediği kanıtlanmış, TBMM Hükümeti’nin yurt içinde ve dışında saygınlığı artmıştır.
-Çoklukla ayaklanma odakları söndürülmüş, yurt içinde güvenlik büyük ölçüde sağlanmış bundan sonra, ülkeye yasalar egemen olmuştur.
-Devlet kuruluşu işlemeye başlamış, vergi toplanması, asker alma işleri yoluna girmiş, daha önemlisi, Devlet’in kendi kaynaklarına sahip çıkması olanağı sağlanmıştır.
-Ordunun geliştirilmesi ve milletin orduya güveni artmıştır.
-Ankara Hükümeti Saltanat Yönetimi’nden üstün olduğunu ve onun yerini alması gerektiğini göstermiştir
-İtilaf Devletleri Sevr’i tekrar görüşmek için Londra’da konferans düzenlemek zorunda kaldılar.
-Sovyet Rusya ile Moskova Antlaşması imzalandı.
-İstiklal Marşı kabul edildi. (12 Mart !921)
-Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasa) kabul edildi.

LONDRA KONFERANSI
(21 Şubat 1921)
I.İnönü Savaşı’ndan sonra İtilaf Devletleri Londra’da bir konferans düzenlemeye karar verdiler.
-İtilaf Devletleri Sevr’in yeniden gözden geçirilmesini kararlaştırdılar.
-Londra’da toplanacak konferansa Osmanlı Devleti ve Yunanistan çağrıldılar. Delegeler arasında Ankara Hükümeti’nin de temsilcisinin bulunmasını şart koştular. (Amaçları İstanbul Hükümeti ile Ankara Hükümeti arasında bölücülük yapmaktı.)
-M.Kemal çağrının TBMM’ye yapılması gerektiğini, doğrudan çağrı yapılmazsa konferansa katılmayacaklarını bildirdi.
-İtalyanların aracılığıyla Ankara Hükümeti de konferansa davet edildi
-TBMM Temsilcisi Bekir Sami Bey, Türk milletinin Misak-i Milli ile belirlenmiş olan haklarını dile getirdi. İtilaf Devletleri bu isteğe önem vermediler.
-Konferansta Ankara Hükümeti’ne önerilen barış esasları Sevr’in biraz değiştirilmiş şekli olduğundan reddedildi. Misak-i Milli ile Sevr’in uyuşması düşünülemezdi. Savaşı sürdürmekten başka çare yoktu.
Önemi: Yeni Türk Devleti İtilaf Devletlerince resmen tanınmıştı.

MOSKOVA ANTLAŞMASI
(16 Mart 1921)
Türk ordusunun İnönü Zaferi sonunda Sovyetler Birliği ile TBMM arasında imzalanmıştır.
Moskova Antlaşması’na göre:
-Doğu sınırımız büyük oranda kesinlik kazanmıştır. (Kesin sınırımız Kars Antlaşmasıyla belirlenecektir)
-Sovyetler yeni Türk Devleti’ni ve Misak-i Milli’yi tanımıştır. Böylece ilk kez büyük bir devlet TBMM’yi tanımış oluyor.
-İki devlet arasında çeşitli ekonomik ve siyasi konularda karşılıklı yardım kararı alındı
-Doğu sınırımız güvenlik altına alındığı için, bu cephedeki kuvvetlerimizin diğer cephelere kaydırılma imkanı doğmuştur.

II. İNÖNÜ SAVAŞI
(23 -31 Mart 1921)
Londra Konferansı’nın barış önerilerinin TBMM Hükümeti’nce reddedilmesi üzerine, İtilaf Devletleri’nin isteklerini zorla Türklere kabul ettirmekle görevlendirilen Yunanlılar, Bursa üzerinden Eskişehir’e, Uşak üzerinden Afyon’a doğru 23 Mart’ta saldırıya geçtiler.
Yunanlılar, Bilecik’i, İnönü’de Metris Tepe’yi ve Uşak’ı ele geçirmeleri üzerine, TBMM’i Muhafız Taburu cepheye gönderildi. Böylece güçlenen Türk kuvvetleri karşı saldırıya geçerek Yunan saldırısını püskürttü. Batı Cephesi İsmet Bey’in savaş süresince verdiği “mevzilerin kesin olarak savunulması” emri başarının elde edilmesinde etken oldu.1 Nisan 1921’de Yunan ordusu Bursa’ya çekilmeye başladı. Böylece Yunanlılar İnönü’de ikinci kez yenildiler.
Sonuç:
-TBMM Hükümeti varlığını bütün Avrupa devletlerine, resmen olmasa da kabul ettirdi; içte ve dışta nüfuz ve saygınlığı yükseldi.
-Avrupa ülkelerinde, İngiliz ve Yunan politikasına karşı güvensizlik ve muhalefet başladı.
-Ordu mensuplarında, her bakımdan kendilerine güven arttı.
-Bu durum karşısında, Fransızlar Zonguldak’tan, İtalyanlar Güney Anadolu’dan çekilmek zorunda kaldılar.
-Türk ordusunun kazandığı zaferler, İtilaf Devletleri’ni Türkler hakkında yararlı kararlar almaya zorladı.
-II.İkinci İnönü Muharebesi’nin kazanılmasından, Sovyet Rusya ve Afganistan gibi dost devletlerde büyük bir memnunluk duyulmuş ve bu resmen Türk hükümeti’ne bildirilmiştir.

KÜTAHYA – ESKİŞEHİR SAVAŞLARI

(10 -24 Temmuz 1921 )
10 Temmuz’da Yunan saldırısı İnönü-Eskişehir, Afyon ve Kütahya hattında geniş bir cephede başladı. Bu durumda M.Kemal Paşa fazla kayıplar verilmeden ordunun Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmesine karar verdi. Ordu, Sakarya’nın doğusunda toparlanmaya başladı. Yunanlılar da Sakarya Nehri kıyılarına kadar ilerlediler. Yunanlılar Sakarya Nehri’nin batı tarafında durmuşlar, yeni bir saldırı için hazırlıklara başlamışlardı.
Sonuç;
-Eskişehir, Afyon ve Kütahya elimizden çıkmıştır.
-Meclis tarafından M. Kemal 5 Ağustos 1921’de baş komutan seçilmiştir.
-M. Kemal ayrıca üç ay süreyle meclisin yetkilerine de sahip olacaktı.
M. Kemal ilk iş olarak ordunun gereksinimlerinin sağlanması için 7-8 Ağustos 1921’ de Tekalif-i Milliye Emirleri (Ulusal Yükümlülükler) yayınladı. Tekalif-i Milliye emirlerinin uygulanmasında çıkacak aksaklıkları ortadan kaldırmak için çeşitli yerlerde İstiklal Mahkemeleri açıldı.

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ:
(23 Ağustos – 12 Eylül 1921 )
23 Ağustos – 13 Eylül 1922 tarihleri arasında yapılan. Türk milleti için bir ölüm kalım savaşı olan Sakarya Meydan Muharebesi; Kurtuluş Savaşı içinde kader tayin edici olmuştur.
Bu savaştan önce Yunanlıların başlıca hedefi; Ankara yönünde ilerleyerek, Türk Ordusunu yok etmek ve Kurtuluş Savaşı’nın sembolü ve direniş merkezi haline gelen Ankara’yı ele geçirmekti. Böylece Türk azim ve direnme gücü yok edilmiş olacaktı. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün emir ve komutasında, Türk ulusunun kanıyla yapılan ve dünya harp tarihine “en uzun meydan muharebesi”; Türk Kurtuluş Savaş’ı tarihine de “subay muharebesi” diye geçen Sakarya Destanı 21 gün 21 gece devam etmiş ve 13 Eylül günü Yunanlıların Sakarya Nehri’nin doğusunu tamamen terk etmesiyle son bulmuştur.
Baş komutan Mustafa Kemal, Sakarya Meydan Muharebesi sırasında ülke savunmasını şu şekilde ifade etmiştir. “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O sathı bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça bırakılamaz. Onun için küçük, büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir; fakat, küçük büyük her birlik durabildiği noktadan yeniden düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmek zorunda kaldığını gören birlikler, ona uymaz; bulunduğu mevzide sonuna kadar durmaya ve direnmeye mecburdur”’
Taarruz inisiyatifinin Türk Ordusu’na geçmesini sağlayan Sakarya Zaferi, TBMM hükümetine siyasi başarı kapılarını aralamış Türk milletinin özgürlüğünü ve vatanını kurtaracağı inancını da kuvvetlendirmiştir.
Sakarya Savaşı sonunda; Türk Ordusu’nun 1683 yılındaki II.Viyana yenilgisinden beri süregelen çekilmesi sona ermiştir. Bu savaş, Türk ordusu’nun son savunma savaşıdır.
-Düşman 10 Eylül’de karşı taarruzla Afyon-Kütahya hattına kadar atılmıştır.
-Savaş Türk ordusunun üstün zaferiyle sonuçlanmıştır.
Sonuçları:
-Ulusal Kurtuluş Savaşının son savunması savaşıdır.
-Düşmanın saldırı gücü tükenmiş, Türk topraklarını ele geçirme istek ve umudu yok olmuş, savunmaya geçmişlerdir.
-Bu savaşa Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Batı Cephesi İsmet İnönü Paşalar katılmıştır. Subaylar savaşıdır.
-M. Kemal’e mareşallik rütbesi ve Gazi ünvanı (19 Eylül 1921) verilmiştir.
-Sovyetler Birliği ile Kars, Fransızlarla Ankara Antlaşmaları imzalanmıştır.
-TBMM Anadolu’da kesin egemenlik sağlamıştır.
-TBMM’nin yaşama ve varolma mücadelesindeki en büyük başarısıdır

KARS ANTLAŞMASI
(13 Ekim 1921)
Moskova Antlaşması Doğu sınırlarımızda bazı pürüzler bırakmıştı. TBMM Hükümeti ile Sovyet Rusya arasında hiçbir pürüzün kalmamasını gerektiriyordu. Sovyet Rusya kendine bağlı; Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’ın TBMM Hükümeti ile anlaşmasını öngördü. Sakarya zaferi’nden sonra bu cumhuriyetlerle yapılan Kars Antlaşması ile doğu sınırımız kesinlik kazandı.

ANKARA ANTLAŞMASI
(20 Ekim 1921) :
Fransızlar, Sakarya zaferinden sonra TBMM Hükümeti ile kesin antlaşmayı imzalamışlardır.
Ankara Antlaşmasına Göre :
-TBMM ile Fransa arasında çatışmalar sona ermiş, Güney sınırımız (İskenderun-Hatay dışında) çizilmiştir.
-Hatay’daki Türklere geniş haklar tanındı. Hatay için özel yönetim biçimi uygulanacaktı.
Sonuç :
-Bu antlaşma ile Fransa TBMM’yi resmen tanımıştır.
-Ankara Hükümeti’nin diplomatik zaferidir.
-Fransa Anadolu işgalinde işbirliği yaptığı dostlarından kopmuş, böylece İtilaf Blok’u parçalanmıştır.
-Güney sorunumuz çözümlenmiştir. Bu cephedeki birliklerin Batı Cephesi’ne kaydırılma imkanı hazırlanmıştır.

BÜYÜK TAARRUZ
(26 Ağustos-30 Ağustos 1922)
Hazırlık: Baş komutan M.Kemal düşmana kesin darbeyi indirmek için hızlı biçimde hazırlıklara girişti.
-Doğu ve Güney cepheleri tam anlamıyla güvenlik altına alındığından buralardaki birlikler tam bir gizlilik içinde Batı’ya kaydırıldı.
-Ordunun eksiklikleri giderildi.
M. Kemal Haziran 1922’de taarruz kararı aldı. 6 Ağustos 1922’de orduya gizlice taarruz için hazırlanması emri verildi. M.Kemal Akşehir’e gelerek komutanlarla toplantı yaptı. Toplantıda 26 Ağustos taarruz günü olarak belirlendi. Taarruz Afyon’un güneyinden Dumlupınar yönüne doğru baskın şeklinde başlayacak ve sonra da meydan savaşına dönüştürülerek düşman kuvvetleri tümüyle yok edilecekti.
26 Ağustos 1922 sabahı saat 05.30 da topçularımızın ateşiyle Kocatepe’den taarruz başladı.Baş komutan Mustafa Kemal de bu esnada taarruzu Kocatepe’den sevk ve idare ediyordu. Siklet merkezi 1 inci Ordu da olmak üzere, 1 inci Ordu güneyden, 2 inci Ordu kuzeyden taarruzla, harekat kısa sürede başarılı bir şekilde gelişti. Yunan savunma hattı parçalandı. 26/27 Ağustos gecesi Yunan mevzileri ele geçirildi. 27 Ağustos’ta Türk Ordusu Afyon’u Yunan işgalinden kurtardı. Dumlupınar mevzilerine çekilen düşmana karşı 29 Ağustos’ta taarruz eden ordumuz, 30 Ağustos’ta Yunan ordusunu tamamen kuşatarak büyük bir kısmını imha etmiştir. Düşman Baş komutan General Trikopis esir alındı. Kütahya’da düşmandan temizlenmiştir. Bu savaşı Baş komutan Mustafa Kemal doğrudan kendisi yönettiği için bu zafere “Başkomutanlık Meydan Savaşı” denir.
Yunan ordusu, Baş komutan Mustafa Kemal’in 1 Eylül 1922’de, Türk ordusuna verdiği, “Ordular ilk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri.” emri ile İzmir’e kadar kovaladı. Yunan işgalindeki tüm yerler tek tek kurtaran Türk ordusu 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi. 18 Eylül 1922’de Batı Anadolu’da tek bir düşman askeri kalmamıştır.
Sonuçları:
-Bu zafer, milletin kendine güven duygusunu yükseltmiş, milli kudret ve yeteneğin yeniden canlanmasını sağlamıştır.
-Bu zafer, yeni Türk Devleti’nin temeli, uygarlık yolunun en büyük köprüsü olmuştur.
-Öldüğü sanılan ve mirası paylaşılmaya yeltenilen Türk milletinin yaşama hakkı ve yeteneği olduğu dünyaya kabul ettirilmiştir.
-Bu zafer ile Misak-i Milli gerçekleştirilmiş, bütün düşmanlar topraklarımızdan atılmıştır.
-Bu zafer, Mudanya Ateşkes antlaşması ile Lozan Konferansı’ndaki beklentilerimize esas teşkil etmiştir.
-Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağı bütün dünyaya kanıtlanmıştır.

MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI
(11 Ekim 1922 )
İzmir’in kurtarılmasından sonra, Türk ordusu, Boğazlar, İstanbul ve Trakya’nın geri alınması için o tarafa yöneldi. Bunun üzerine İtilaf Devletleri ateşkes görüşmelerine başlama isteklerini TBMM’ne bildirdiler.
3 Ekim’de Mudanya’da başlayan ateşkes görüşmelerine Türk temsilcisi İsmet Paşa gönderilmiştir. Yunanistan görüşmelere katılmamış, sonradan ateşkes metnini imzalamıştır.
Mudanya Ateşkes Antlaşmasına göre:
-Türkiye ile Yunanistan arasındaki silahlı çatışmalara son verilecektir.
-Yunanlılar 15 gün içinde Doğu Trakya’yı boşaltacaklar. Türkiye, barış sağlanıncaya kadar burada emniyet ve asayişi sağlanması için sekiz bin Jandarma bulunduracaktır.
-Boğazların durumu barış antlaşmasıyla saptanacaktı.
-İtilaf Devletleri’nin kuvvetleri barış antlaşması imzalanıncaya kadar İstanbul’da kalacaklardır.

Sonuç;
-Osmanlı Devleti hukuken sona ermiştir.
-Doğu Trakya savaş yapılmadan kazanılmıştır.
-Türk diplomasisi büyük bir zafer kazanmıştır.
Bu ateşkesten sonra çalışmalar Lozan’da toplanacak barış konferansının hazırlıkları üzerine yoğunlaştırılmıştır. Artık yeni Türk Devleti uluslararası hukukun ilkeleri içinde kendini ezmek isteyenlere karşı eşit haklarla onurlu bir devlet olarak konferans masasına oturacaktı. Misak-ı Milli ile belirlenen topraklar büyük ölçüde geri alınmış, ülke bütünlüğü sağlanmıştır. Barış antlaşmasıyla da uluslararası güvenceye bağlanacaktır.

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI
(24 Temmuz 1923)
Lozan Barış Antlaşması’na Göre; Yeni Türk Devleti’nin uluslararası alanda bağımsız, bütün diğer devletlerle eşit, şerefli bir varlık olduğu kesinlikle tanınıyor ve Osmanlı Devleti’nin sona erdiği kabul ediliyordu.
Sınırlar :
-Suriye sınırımız Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşması’na göre kabul ediliyor.
-Irak sınırı; Musul üzerinde antlaşma sağlanamadığı için bu konuda İngiltere ve Türk Hükümeti kendi aralarında görüşüp anlaşacaklardı.
-Türk-Yunan sınırı Mudanya Ateşkes Antlaşması’nda belirlenen şekliyle kabul edilmiştir. Karaağaç ve yöresi Yunanistan’ın Batı Anadolu‘da yaptığı tahribattan alınacak savaş tazminatına karşılık elde edilmiştir. Ayrıca, Gökçeada, Bozcaada bizde, diğer Ege adaları Yunanistan’da kaldı. Yunanistan, Türk sınırına yakın olan adalar asker bulundurmayacaktı.
Kapitülasyonlar: Tamamı kaldırıldı (En büyük siyasi başarı)
Azınlıklar: Tüm azınlıklar Türk uyruklu kabul edilerek hiçbir şekilde ayrıcalık tanınmayacaktı. Batı Trakya’daki Türklerle İstanbul’daki Rumlar dışında Anadolu ve Doğu Trakya’daki Rumlar ve Yunanistan’daki Türkler mübadele edileceklerdi..
Savaş Tazminatları: I.Dünya Savaşı nedeniyle bizden istenen savaş giderlerinden kurtulunmuştur.
Devlet Borçları: Osmanlı borçları, Osmanlı İmparatorluğundan ayrılan devletlerle aramızda bölüşüldü. Bize düşen bölüm taksitlendirme ile kağıt paraya göre ödenecekti. Düyun-u Umumiye de böylece tarihe karışmaktadır.
Boğazlar : Boğazlar, üzerinde en çok tartışılan konudur. Sonunda geçici bir çözüm getirilmiştir. Buna göre askeri olmayan gemi ve uçaklar barış zamanında boğazlardan geçebilecekti. Boğazların her iki yakası askersizleştirilip, geçişi sağlamak amacıyla uluslararası bir kurul oluşturulmasına ve bu düzenlemelerin “Milletler Cemiyeti’nin güvencesi altında sürdürülmesi kararı alınmıştır.
-“Musul”, “Boğazlar” ve “Hatay” Lozan’da çözümlenemeyen sorunlardır.

Önemi :
-Lozan Barışı bugüne kadar Türk ulusuna köklü ve huzurlu bir yaşam sağlamıştır.
-Misak-ı Milli sınırları büyük ölçüde sağlanmıştır.
-Türkiye tarihinde yeni bir dönem başlatmıştır.
-Türk ulusu adına, I.Dünya Savaşını bitiren antlaşmadır. Mondros ve Sevr antlaşmaları tarihin çöplüğüne atılmıştır.
-“Doğu Sorunu”, “Avrupa’nın hasta adamı” gibi deyimler ortadan kaldırılarak emperyalizme karşı verilen silahlı mücadele ve bunun sonunda yaratılan Yeni Türk Devleti tüm dünyaya kabul ettirilmiştir. Böylece Türkiye tüm sömürge uluslara örnek olmuştur.
Son düzenleyen Safi; 4 Ocak 2018 00:01
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
11 Aralık 2010       Mesaj #3
ener - avatarı
Ziyaretçi
2 Ocak 1922 Türkiye ile Ukrayna arasında Ankara'da "Dostluk Antlaşması" imzalanması.
3 Ocak 1922 Mersin'in kurtuluşu.
4 Ocak 1922 Dörtyol'un kurtuluşu.
5 Ocak 1922 Adana'nın kurtuluşu.
14 Ocak 1922 Kazım Paşa'nın (Özalp) Milli Müdafaa vekilliğine seçilmesi.
28 Ocak 1922 Sovyet elçisi Aralov'un Ankara'ya gelişi.
1 Şubat 1922 Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın İngilizlerin Musul'daki siyasi faaliyetleri nedeniyle Milli Müdafaa Vekaleti'ne emri:
"Misak-ı Milli sınırları içinde kalan Musul'un kurtarılması amacıyla Revandiz bölgesine bir kısım kuvvet gönderilmesi."
4 Şubat 1922 Başkomutanlık Kanunu'nun TBMM'de ikinci kez üç ay daha uzatılması.
7 Şubat 1922 Hariciye vekili Yusuf Kenan Bey Başkanlığındaki heyetin Avrupa'ya gitmek üzere Ankara'dan hareketi.
6 Mart 1922 TBMM'nin gizli oturumlarında Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın askeri durum hakkında konuşması:
"Ordumuzun kararı taarruzdur. Fakat, bu taarruzu tehir ediyoruz. Sebebi hazırlığımızı tamamen ikmale biraz daha zaman lazımdır."
9 Mart 1922 Özdemir Bey'in Musul bölgesine takviye etmek üzere, Revandiz'e hareketi.
16 Mart 1922 İstanbul Hükümeti Hariciye Nazırı Ahmet Paşa ve Ankara Hükümeti Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey'in Londra'da Lord Kurzon ile ayrı ayrı görüşmesi.
22 Mart 1922 Paris'te toplanan İtilaf Devletleri Dışişleri bakanlarının İstanbul - Ankara ve Yunan hükümetlerine mütareke önerisi.
24 Mart 1922 Mustafa Kemal Paşa'nın cepheden vekiller heyeti başkanlığına direktifi:
"Mütareke teklifini iyi telakki etmek lazımdır. Biz, yalnız onların teklif ettiği şartları kabul edemeyeceğimizden, mukabik şartları öne süreceğiz."
26 Mart 1922 Paris'te toplanan İtilaf Devletleri Dışişleri bakanlarının, İstanbul - Ankara ve Atina hükümetlerine mütareke koşullarını içeren ikinci notası.
5 Nisan 1922 İtilaf Devletleri Dışişleri bakanlarının, 22 Mart 1922 tarihli notasına, TBMM Hükümetinin cevabı:
"Mütareke ile birlikte Anadolu'nun boşaltılmasına başlanması ve dört ay içinde tamamlanması."
10 Nisan 1922 İtalya'da İtilaf Devletleri Dışişleri Bakanlarının katılımıyla, "Cenova Konferansı" (9 Mayıs 1922'de son bulmuştur).
13 Nisan 1922 İtalyanların Söke bölgesini boşaltmaya karar vermeleri.
15 Nisan 1922 İtilaf Devletleri Dışişleri bakanlarının TBMM Hükümetinin 5 Nisan 1922 tarihli notasına olumsuz cevapları.
21 Nisan 1922 İtalyanların Söke'yi boşaltması ve aynı gün Yunanlıların işgali.
22 Nisan 1922 TBMM Hükümetinin, İtilaf Devletleri Dışişleri bakanlarının 15 Nisan 1922 tarihli notasına cevabı ve İzmit'te bir barış konferansı toplanmasını önermesi.
6 Mayıs 1922 Mustafa Kemal Paşa'nın Başkomutanlığının 3 ay daha uzatılması.
3 Haziran 1922 Yunanlıların işgal ettikleri bölgelerde yaptıkları zulümlerin bütün dünya parlamentolarına bildirilmesi hakkında TBMM kararı.
4 Haziran 1922 Yunan Küçük Asya Ordusu Başkomutanlığına General Hacıanesti'nin getirilişi.
5 Temmuz 1922 Fethi Bey'in vekiller heyeti kararıyla, Avrupa'ya hareketi (Paris ve Londra'ya giderek bazı temaslarda bulunmuştur).
20 Temmuz 1922 Başkomutanlığın süresiz olarak Mustafa Kemal Paşa'nın üzerinde kalmasının TBMM'de kabulü.
21 Temmuz 1922 Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın cepheye gitmek üzere Ankara'dan ayrılışı
27 - 28 Temmuz 1922 Akşehir'e çağrılan ordu komutanlarına gece, Mustafa Kemal Paşa tarafından Büyük Taarruz Planı açıklanarak görüşmeler yapılması.
29 Temmuz 1922 Yunanistan'ın İtilaf Devletleri'ne "Milli Türk Hükümeti'ni barışa zorlayacak tek çarenin, İstanbul'un kendileri tarafından işgali olacağını" bildiren notası.
İtilaf Devletleri'nin Yunanistan'a İstanbul'u, işgal etmelerine izin vermeyeceklerini bildiren notası.
20 Temmuz 1922 Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın Akşehir'de Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ile yapılacak taarruz hakkında görüşmesi.
6 Ağustos 1922 Batı cephesi komutanı İsmet Paşa'nın emrindeki ordulara gizli olarak "Taarruza Hazırlık" emrini vermesi.
17 Ağustos 1922 Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın gizli olarak otomobille Konya'ya hareketi.
20 Ağustos 1922 Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın Konya'dan Akşehir'e gelişi ve Cephe Komutanı İsmet Paşa'ya 26 Ağustos 1922 sabahı için taarruz emri vermesi.
22 Ağustos 1922 Anadolu'daki Yunanistan'ın Küçük Asya Ordusu komutanı Hacıanesti'nin görevden alınarak yerine Trikopis'in atanması. (Trikopis bu atamayı Türklere esir düştükten sonra, 3 Eylül 1922 günü Mustafa Kemal Paşa'dan öğrenmiştir.)
25 Ağustos 1922 Başkomutanlık, Genelkurmay ve Batı Cephesi karargahlarının Şuhut'tan savaşın yönetileceği Kocatepe'nin Güney Batısındaki çadırlı ordugaha nakledilmesi.
26 Ağustos 1922 Sabah saat 5:00'da topçu ateşiyle Türk Büyük Taarruzu'nun başlaması.
İznik'in kurtuluşu.
26 - 27 Ağustos 1922 Büyük Taarruz'dan sonra Yunan Ordusunun müstahkem mevzilerinin düşürülmesi ve düşmanın çekilmeye başlaması.
30 Ağustos 1922 Yunan ordusunun bütünüyle sarılması ve imha edilmesi sonucu.
31 Ağustos 1922 "Başkomutan Meydan Muharebesi" (Savaşı)'nın kazanılması
Kütahya'nın kurtuluşu.
Çivril'in kurtuluşu
Türk Ordusunun İzmir yönünde Yunan kuvvetlerini izlemesi
1 Eylül 1922 Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın Türk Ordusu'na beyannamesi:
"Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri verileceğini göz önüne alarak ilerlemesini ve herkesin fikri güçlerini, kahramanlık ve vatanseverlik kaynaklarını yarışırcasına göstermeye devam etmesini isterim. ORDULAR! İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR. İLERİ!"
Gediz ve Seyitgazi'nin kurtuluşu.
2 Eylül 1922 Eskişehir'in kurtuluşu
Yunan Ordusu Komutanı Trikopis ile II. Yunan Kolordusu Komutanı General Diyenis ve bazı yüksek rütbeli subayların esir alınışı.
Yunan Hükümeti'nin Türkiye ile mütareke yapılabilmesi için İngiltere'ye aracılık önerisi.
3 Eylül 1922 Emet, Tavşanlı, Esme, Sındırgı, Bigadiç'in kurtuluşu.
Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa'nın Müşir (Mareşal), Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'nın Feril (Korgeneral) rütbesine yükselişi.
Selendi'nin kurtuluşu.
4 Eylül 1922 İcra vekilleri heyeti reisi Rauf Bey'in cephede bulunan Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'ya İstanbul'daki İtilaf Temsilcilerinin mütareke isteği hakkında telgrafı.
Bozüyük, Söğüt, Demirci, Kula, Sarıgöl, Buldan'ın kurtuluşu.
5 Eylül 1922 Mustafa Kemal Paşa'nın Vekiller Heyeti'nin 4 Eylül 1922 tarihli telgrafına cevabı:
"Anadolu'daki Yunan Ordusu kesin şekilde mağlup edilmiştir. Anadolu için herhangi bir görüşmeye gerek kalmamıştır. Mütareke ancak Trakya için söz konusu olabilir."
Nazilli, Simav, Salihli, Ödemiş, Alaşehir, Gördes, Pazaryeri'nin kurtuluşu.
6 Eylül 1922 Balıkesir, Gönen, Bilecik, Söke, İnegöl, Pazarcık, Tire, Bayındır, Akhisar, Ahmetli, Savaştepe'nin kurtuluşu
10 Temmuz 1920 günü, Meclis kürsüsüne örtülen siyah örtünün "BÜYÜK ZAFER" üzerine kaldırılması hakkında TBMM kararı
7 Eylül 1922 İtilaf Devletleri Temsilci üyelerinin Yunan Hükümeti adına Hamit Bey aracılığı ile Ankara Hükümeti'ne başvurmaları ve Anadolu'yu boşaltmak koşulu ile, Yunanistan'ın mütareke isteğini bildirmeleri.
Saruhanlı, Turgutlu ve Kuşadası'nın kurtuluşu.
Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa'nın Salihli'den, Sarıkamış'ta bulunan Doğu ve Diyarbakır'da bulunan Elcezire Cephesi Komutanlıklarına emri:
"Musul bölgesi de Misak-ı Milli sınırlarımız içinde olduğundan, gerekirse silahla kurtarılması için komutanlıklarınızca gereken hazırlıkların yapılması ve tasarruf edilebilecek kuvvetlerin hazırlanması".
8 Eylül 1922 Manisa ve Nil'in (Kemal Paşa) kurtuluşu.
9 Eylül 1922 Türk süvarilerinin İzmir'e girişi ve Kadifekale'ye Türk Bayrağının çekilmesi.
Mustafa Kemal Paşa'nın Nil'e (Kemal Paşa) gelişi ve geceyi burada geçirişi.
Seydiköy'ün kurtuluşu.
10 Eylül 1922 BÜYÜK ZAFER üzerine İstanbul Hükümeti'nin Mustafa Kemal Paşa'ya "Kumandan-ı besalet ünvanı" hitabıyla tebrik telgrafı.
11 Eylül 1922 Orhaneli'nin kurtuluşu.
İngilizlerin, Fransızların ve İtalyanların Çanakkale Boğazı'nın Anadolu yakasına asker göndermeleri.
12 Eylül 1922 İzmir'deki İngiliz Başkonsolosu Harry Lamb'ın Mustafa Kemal Paşa ve Ankara Hükümeti ile İngiltere arasındaki ilişkiler hakkında görüşmesi.
Gemlik'in kurtuluşu.
Milli kuvvetlerin Mudanya taarruzu.
Mudanya'ya giriş ve 2. Yunan Tümeni'ni esir oluşu.
Urla, Seferihisar ve Kırkağaç'ın kurtuluşu.
13 Eylül 1922 İzmir'de düşmanların sabotajı sonucu, Ermeni mahallesinde başlayan büyük yangın.
Karacabey ve Soma'nın kurtuluşu.
14 Eylül 1922 Bergama, Dikili ve Foça, Menemen'in kurtuluşu.
15 Eylül 1922 Balya, Edremit, Burhaniye, Ayvalık ve Kirmesti'nin (Mustafa Kemal Paşa) kurtuluşu.
Llyod George'un, İtilaf Devletleri ve İngiliz dominyonlarını, Türklere karşı Boğazlar'ın müdafaasında birleşmeye çağırması (Fransızlar ve İtalyanlar bu çağrıya olumsuz tavır almışlardır).
16 Eylül 1922 Karaburun'un kurtuluşu.
17 Eylül 1922 Bandırma'nın kurtuluşu.
18 Eylül 1922 Erdek'in kurtuluşu.
Batı Anadolu'nun Yunan Ordusundan tümüyle temizlenmesi.
İtilaf Devletleri'nin İstanbul ve Boğazlar çevresindeki işgal bölgelerinin tarafsızlığına uyulması hakkında TBMM hükümetine notası.
Fransız Yüksek Komiseri General Pulle'nin İzmir'e gelişi ve Mustafa Kemal Paşa ile görüşmesi.
20 Eylül 1922 Boğazlara karşı girişilen Türk harekatını durdurmak ve barış konferansına zemin hazırlamak üzere Fransa - İngiltere ve İtalya temsilcilerinin Paris'te toplanmaları (bu toplantılar 23 Eylül 1922'ye kadar sürmüştür).
Çanakkale'deki Fransız ve İtalyan kuvvetlerinin geri çekilmesi.
Bayramiç'in kurtuluşu.
20 - 21 Eylül 1922 Ayvacık'ın kurtuluşu.
21 Eylül 1922 Kocaeli tarafsız bölgesindeki İngiliz askerlerinin bölgeyi boşaltarak İstanbul'a hareketi.
22 Eylül 1922 Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul ve Boğazlar üzerine harekatı ile ilgili, Kazm Karabekir Paşa'ya telgrafı:
"Pek kuvvetli olmamıza rağmen, siyasette de pek hesaplı ve mutedil bulunuyoruz. Herhalde meseleyi siyasetle halletmeyi seçmeliyiz."
Ezine'nin kurtuluşu.
Milli kuvvetlerin Susurluk'a girişi.
Damat Ferit Paşa'nın İstanbul'dan Avrupa'ya kaçısı.
23 Eylül 1922 İtilaf Devletleri Dışişleri bakanların imzasıyla, Mustafa Kemal Paşa'ya "Askeri harekatın durdurulması ve bir barış konferansının toplanmasıyla ilgili" nota verilmesi.
Türk süvarilerinin Çanakkale'de tarafsız bölgeye girişleri.
Lapseki'nin kurtuluşu.
24 Eylül 1922 Türk Kuvvetlerinin Çanakkale'de "Tarafsız Bölge"yi işgali üzerine, İngiliz Birliklerinin daha dar bir mevziiye yerleşmek üzere geri çekilmeler.
Sovyet Hükümeti'nin İtilaf Devletleri'ne Boğazlar sorunuyla ilgili görüşlerini kapsayan notası.
26 Eylül 1922 General Harrington'un, Türk süvarilerinin Boğazlar üzerine hareketiyle ilgili olarak Türk Kuvvetlerinin tarafsız bölge dışına çekilmesi hakkında Mustafa Kemal Paşa'ya telgrafı.
27 Eylül 1922 Yunanistan'da çıkan askeri ihtilal sonucu, Kral Konstantin'in oğlu lehine tahttan ve Atina'dan ayrılışı.
29 Eylül 1922 Mustafa Kemal Paşa'nın İtilaf Devletleri Dışişleri Bakanlarının 23 Eylül 1922 tarihli notasını cevaplandırması (Cevabi Notada)
Mudanya Konferansı'nın kabul edildiği, açılışının 3 Ekim 1922 olmasının uygun olacağı, İsmet Paşa'nın delege atandığı ve konuşulacak hususlar bildirilmiştir.
3 Ekim 1922 Mudanya Konferansı'nın öğleden sonra başlaması (Konferansa Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'nın başkanlığı altında, İngiltere delegesi general Harrington, Fransa delegesi Charpy, İtalya delegesi general Mombelli katılmışlardır).
6 Ekim 1922 Mustafa Kemal Paşa'nın İsmet Paşa'ya telgrafı:
"Trakya'nın TBMM Hükümetine iadesi kabul edilmediği takdirde 6 -7 Ekim'de hemen İstanbul üzerinde harekata geçiniz."
9 Ekim 1922 Refet Paşa'nın (Bele) Ankara Hükümetince İstanbul temsilciliğine aynı zamanda Doğu Trakya'yı teslim almaya memur edilmesi.
11 Ekim 1922 Mudanya Mütarekesi'nin imzalanması.
15 Ekim 1922 Mudanya Mütarekesi'nin yürürlüğe girmesi
17 Ekim 1922 Tevfik Paşa'nın Mustafa Kemal Paşa'ya telgrafı:
"Yakında toplanması gerekecek Barış Konferansı'na İstanbul ve Ankara delegelerinin birlikte katılmaları uygun olacaktır. Bu gaye ile önceden bir zatın görüşmek üzere İstanbul'a gönderilmesi."
18 Ekim 1922 Mustafa Kemal Paşa'nın Tevfik Paşa'ya cevabı:
"TBMM Ordularının kazandığı kesin zaferin tabii neticesi olmak üzere, vukuu yapın olan barış konferansında Türkiye Devleti, yalnız ve ancak TBMM Hükümeti tarafından temsil olunur."
19 Ekim 1922 Trakya'yı teslim almakla görevlendirilen Refet Paşa'nın İstanbul'a gelişi.
Yunan Kuvvetlerinin Mudanya Mütarekesi gereğince, Trakya'yı boşaltmaya başlamaları.
İngiltere'de Lloyd George kabinesinin istifası.
26 Ekim 1922 İsmet Paşa'nın Hariciye vekilliğine seçilmesi.
27 Ekim 1922 İtilaf Devletleri'nin TBMM Hükümetine, Lozan'da 13 Kasım 1922'de toplanacak barış konferansına temsilci gönderilmesi çağrısı (Aynı çağrı İstanbul Hükümeti'ne de yapımıştır.)
29 Ekim 1922 TBMM Hükümetinin İtilaf Devletleri'ne Lozan'daki konferans çağrısını kabul ettiğini bildirmesi
Tevfik Paşa'nın TBMM Başkanlığına "Lozan Barış Konferansı'na Bab-ı ali ve Ankara heyetlerinin bir arada iştirakinin uygun olacağını" bildiren telgrafı.
30 Ekim 1922 Osmanlı İmparatorluğu'nun tükenip bittiğine, yeni bir Türkiye Devletinin doğduğuna, Anayasa gereğince egemenlik haklarının millete ait olduğuna dair, Mustafa Kemal Paşa'nın da imzası bulunan önergenin TBMM'de görüşülmeye başlaması.
31 Ekim 1922 Müdafaa-i Hukuk grubunda "Milli hakimiyetin tahakkuku ve Lozan'a gidecek heyetler meselesinin görüşülmesi ve Mustafa Kemal Paşa'nın "Osmanlı saltanatının" lağvının zaruri olduğu" hakkında konuşması.
Doğu Trakya'nın Türk mülki memurlarına devir ve teslimi.
Çorlu'nun kurtuluşu.
1 Kasım 1922 Mustafa Kemal Paşa'nın TBMM'de konuşması:
"Millet mukadderatını doğrudan doğruya, eline aldı ve milli saltanat ve hakimiyetin bir şahısta değil, bütün fertleri tarafından seçilmiş vekillerden oluşan bir Meclis-i Ali'de temsil etti. İşte o meclis, Meclis-i Ali'nizdir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Milletin saltanat ve hakimiyet makamı yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir."
Hilafet ve Saltanatın birbirinden ayrılarak saltanatın lağvı hakkında TBMM kararı.
2 Kasım 1922 Vize ve Demirköy'ün kurtuluşu.
4 Kasım 1922 İstanbul'da Tevfik Paşa kabinesinin istifası.
İstanbul'da TBMM Hükümeti yönetiminin başlamış olduğunun resmen açıklanması.
4 - 5 Kasım 1922 İstanbul'un yönetimine el konulduğuna ilişkin, Ankara Hükümeti kararı:
"TBMM Hükümeti, 4 Kasım 1922 öğle vaktinden itibaren İstanbul'un idaresine el koymuştur."
5 Kasım 1922 İsmet Paşa başkanlığında Türk delege heyetinin Ankara'dan ayrılması.
9 Kasım 1922 Babaeski'nin kurtuluşu.
10 Kasım 1922 Kırklareli'nin kurtuluşu.
Vahdettin'in Halife sıfatıyla İstanbul'da son Cuma selamlığı (Namazdan sonra Hamidiye Camisi'nin mahfelinde general Harrington ile bir görüşme yapmıştır).
13 Kasım 1922 Tekirdağ'ın kurtuluşu.
Saray'ın kurtuluşu.
İstanbul'da Vahdettin'in maiyetinden ve işbirlikçilerinden 140 kişinin İngiliz Yüksek Komiserliğine sığınması.
16 Kasım 1922 Vahdettin'in Halife-i Müslimin imzasıyla, işgal orduları başkomutanı Harrington'a sığınma mektubu:
"İstanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden, İngiltere devlet-i fahimesine iltica ve bir an evvel İstanbul'dan başka bir yere naklimi talep ederim efendim."
17 Kasım 1922 Vahdettin'in, Malaya adlı İngiliz savaş gemisiyle, İstanbul'dan Malta'ya kaçışı.
Mürefte'nin kurtuluşu.
18 Kasım 1922 TBMM kararıyla firar eden Vahdettin'in halifelikten hal'i ve yerine Abdülmecit Efendi'nin seçilmesi.
Uzunköprü ve Şarköy'ün kurtuluşu.
20 Kasım 1922 Lozan Konferansı'nın açılış töreni.
23 Kasım 1922 Enez'in kurtuluşu.
26 Kasım 1922 Çanakkale'nin kurtuluşu.
Gelibolu, Maydos ve Lalapaşa'nın kurtuluşu.
30 Kasım 1922 Doğu Trakya'nın tamamının teslimi işleminin bitirilmesi.
Son düzenleyen Safi; 7 Ocak 2018 19:12
Electrify - avatarı
Electrify
Ziyaretçi
6 Aralık 2012       Mesaj #4
Electrify - avatarı
Ziyaretçi
1918
30 Ekim Osmanlı Devleti ile I. Dünya Savaşı galibi ülkeler arasında savaşı sona erdiren Mondros Mütarekesinin imzalanması.
31 Ekim Mustafa Kemal Paşa'nın Adana'da konuşlanmış bulunan Yıldırım Orduları Grubu komutanlığını Alman general Liman Von Sanders'den devralması.

1 Kasım İttihat ve Terakki Fırkası'nın son kongresinin İstanbul'da toplanması
2 Kasım Enver Paşa Talat Paşa Cemal Paşa ve diğer bazı İttihat ve Terakki liderlerinin İstanbul'u terketmeleri.
8 Kasım Britanya ordusu birliklerinin Musul'u işgali.
8 Kasım Sadrazam Ahmed İzzet Paşa ve kabinesinin istifası.
9 Kasım Britanya ordusu birliklerinin İskenderun'u ve Çanakkale Boğazı'nın iki yakasını işgali.
11 Kasım Ahmed Tevfik Paşa'nın sadrazam tayin edilerek yeni Osmanlı hükümetini kurması.
12 Kasım Bir Fransız tugayının İstanbul'a girişi. Ertesi gün Britanya Fransa ve Yunanistan savaş gemilerinden oluşan bir filonun İstanbul önünde demirlemesi ve karaya ilave birliklerin çıkması.
12 Kasım Fransız ordusu birliklerinin İskenderun'u işgali.
13 Kasım İstanbul'un fiili işgali
13 Kasım Mustafa Kemal Paşa'nın Adana'dan İstanbul'a gelişi.
14 Kasım Fransız ve Yunan ordusu birliklerinin Meriç Nehri'nin doğusuna geçerek Uzunköprü'yü ve Trakya demiryolu hattının Çatalca Hadımköy'e kadar uzanan bölümünü işgali.
15 Kasım Osmanlı ordusu birliklerinin Bakü'den çekilmesi. Şehrin takip eden günlerde Britanya birlikleri tarafından işgali.
15 Kasım Fransız ordusu birliklerinin Belen'i işgali
18 Kasım Osmanlı ordusu birliklerinin Tebriz'den çekilmesi.
28 Kasım Kâzım Karabekir Paşa'nın Kars'tan İstanbul'a gelişi.

1 Aralık Yapılacak barış anlaşmasında Osmanlı Devleti Türk-Müslüman halkının haklarını savunmak üzere ilk Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri'nin İzmir Trakya ve Doğu Anadolu vilayetlerinde kuruluşu.
6 Aralık Britanya ordusu birliklerinin Kilis'i.
7 Aralık Fransız ordusu birliklerinin Antakya'yı işgali.
11 Aralık Fransız ordusu birlikleri ile beraber yerli Ermenilerin Dörtyol'u işgali.
17 Aralık Fransız donanması gemilerinin Mersin'e çıkartma yapması ve Fransız ordusu birliklerinin şehri işgali.
19 Aralık Fransız ordusu birliklerinin Tarsus'u işgali. Dörtyol'da işgale karşı ilk silahlı direnişin gerçekleşmesi ile Güney Cephesi'nde (Batı kaynaklarında "Cilicia War") çatışmaların başlaması.
20 Aralık Fransız birliklerinin güney Anadolu'nun anahtarı Adana'yı işgali.
21 Aralık Osmanlı Meclis-i Mebusanının tek parti rejimi altında faaliyet göstermiş 1914-1918 Döneminin padişah tarafından sona erdirilmesi.
21 Aralık "Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti"nin kuruluşu.
23 Aralık Fransız ordusu birliklerinin Osmaniye ve Islahiye'yi işgali.
23 Aralık Britanya birliklerinin Batum'u işgali.
27 Aralık Güney'de Fransız işgal bölgesinin Pozantı ve Gülek Boğazı'na kadar genişletilerek Çukurova'nın tamamı üzerinde işgalin tamamlanması.
30 Aralık Yunanistan'ın toprak taleplerini başlatılacak Paris Barış Konferansı'na sunmak amacıyla Kasım ayında Paris'e yaptığı bir ziyaretin ardından Yunanistan Başbakanı Venizelos'un İngiltere Başbakanı Lloyd George'a ilettiği bir nota ile bu toprak taleplerinin Rodos (veya Meyis) adaları karşısından Marmara Denizi'ne kadar uzanan Batı Anadolu bölgesinin tamamını içerdiğini yinelemesi.

1919
3 Ocak Britanya ordusu birliklerinin Cerablus'u işgali.
15 Ocak Britanya ordusu birliklerinin Antep'ı işgali. Yıl sonunda İngilizlerin yerini Fransız ordu birlikleri alacaktır.
22 Ocak Osmanlı ordusu birliklerinin Batum'u tahliye etmeye başlaması.

2 Şubat Britanya ordusu birliklerinin Maraş'ı işgali. Yıl sonunda İngilizlerin yerini Fransız ordu birlikleri alacaktır.
27 Şubat Britanya ordusu birliklerinin Birecik'i işgali. Yıl sonunda İngilizlerin yerini Fransız ordu birlikleri alacaktır.
8 Mart Fransız donanmasının iki gambotunun Zonguldak ve Karadeniz Ereğlisi'ne asker çıkarması.
10 Mart Ahmed Tevfik Paşa hükümetinin düşmesi. Damat Ferit Paşa'nın ilk sadaretinin ilk hükümetini kurması.
24 Mart Britanya ordusu birliklerinin Urfa'yı işgali. Yıl sonunda İngilizlerin yerini Fransız ordu birlikleri alacaktır.
29 Nisan İtalyan birliklerinin Antalya'yı işgali.
30 Nisan İngilizlerin Kars yönetimini Ermenilere bırakması.

15 Mayıs Yunan ordusu birliklerinin İzmir'e çıkışı. İzmir'in işgalinin başlaması. Hasan Tahsin'in ilk kurşunu. Albay Fethi Bey'in "Zito Venizelos" diye bağırmayı reddettiği için süngülenmesi. Sarıkışla'daki silahsız Türk askerlerinin katledilmesi. Gün içinde farklı tahminlere göre 300-400 Türk sivilin öldürülmesi yaralanması taciz veya tecavüze uğraması.
15 Mayıs
(9 Eylül 1922) Kurtuluş Savaşı Batı Cephesi
16 Mayıs Mustafa Kemal Paşa'nın 9. Ordu müfettişi olarak Bandırma Vapuru ile İstanbul'dan Samsun'a hareket etmesi.
16 Mayıs Yunan ordusu birliklerinin Urla Çeşme Karaburun ve Sakız Midilli Sisam Ahikerya Ipsara adalarını işgali Seferihisar'ı işgali.
18 Mayıs Yunan ordusu birliklerinin Söke'yi işgali.
19 Mayıs Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a ayak basması.
19 Mayıs Damat Ferit Paşa'nın İzmir'in işgali nedeniyle dağıtılmış olan kabinenin yerine ilk sadaretinin ikinci kabinesini kurması.
21 Mayıs Yunan ordusu birliklerinin Menemen ve Torbalı'yı işgali.
22 Mayıs Yunan ordusu birliklerinin Selçuk ve Bayındır'ı işgali.
23 Mayıs Sultanahmet Mitingleri'nin birincisinin gerçekleştirilerek Halide Edip'in tarihi bir konuşma yapması (mitingler 30 Mayıs 1919 10 Ekim 1919 ve 13 Ocak 1920 tarihlerinde tekrarlanacaktır).
23 Mayıs Yunan ordusu birliklerinin Foça'yı işgali.
25 Mayıs Yunan ordusu birliklerinin Manisa'yı işgali.
26 Mayıs Yunan ordusu birliklerinin Germencik'i işgali.
27 Mayıs Yunan ordusu birliklerinin Aydın ve İncirliova'yı işgali.
27 Mayıs Aydın Savunması
28 Mayıs Havza genelgesinin yayınlanması
29 Mayıs Yunan ordusu birliklerinin Turgutlu'yu işgali.
30 Mayıs Yunan ordusu birliklerinin Tire'yi işgali.

1 Haziran Yunan ordusu birliklerinin Ödemiş'i işgali.
2 Haziran Yunan ordusu birliklerinin Kınık ve Kiraz'ı işgali.
3 Haziran Yunan ordusu birliklerinin Nazilli'yi işgali.
12 Haziran Yunan ordusu birliklerinin Bergama'yı işgali.
13 Haziran Yunan ordusu birliklerinin Dikili'yi işgali.
14 Haziran Yusuf İzzet Paşa komutasındaki Kuvayı Milliye güçlerinin Balıkesir'den hareketle Bergama'yı kuşatması ve Bergama Baskınını gerçekleştirmesiyle Yunan ordusunun 400 kadar zayiatla Bergama'yı terkederek Menemen'e çekilmek zorunda kalması.
22 Haziran Mustafa Kemal Paşa Rauf Orbay Refet Bele Ali Fuat Cebesoy ve Kâzım Karabekir tarafından Amasya Genelgesinin yayınlanması ile Sivas'ta ulusal ölçekte ve öncesinde Erzurum'da doğu vilayetleri için milletin istiklalini kurtarma amaçlı kongreler düzenlenmesi çağrısı yapılması.
28 Haziran Yunan işgaline direnişin örgütlenmesi amaçlı birinci Balıkesir Kongresinin toplanması. Batı Anadolu'nun tamamını kapsayacak bir kongrenin Alaşehir'de toplanmasına karar verilmesi. Balıkesir'de aynı amaçla 10 Mart 1920 tarihine kadar ardarda beş kongre düzenlenecektir.
30 Haziran Yunan ordusu birliklerinin Burhaniye ve Saruhanlı'yı işgali.

21 Temmuz Damat Ferit Paşa'nın bir gün önce dağıtılmış olan kabinenin yerine ilk sadaretinin üçüncü kabinesini kurması.
23 Temmuz
4 Ağustos Erzurum Kongresi
26 Temmuz
31 Temmuz Balıkesir Kongresi

16 Ağustos Batı Anadolu'nun tamamında direnişin örgütlenmesi amaçlı Alaşehir Kongresinin çalışmalarını tamamlaması ve düzenlenecek Sivas Kongresi'ne gönderilecek temcilcilerin seçilmesi.

4 Eylül
11 Eylül Sivas Kongresi
30 Eylül Damat Ferit Paşa'nın görevden alınmasıyla ilk sadaret döneminin sona erişi.

6 Ekim Ali Rıza Paşa'nın sadrazamlığa getirilerek kabinesini kurması.
22 Ekim Mustafa Kemal Paşa Rauf Orbay ve Bekir Sami Bey'in (Heyet-i Temsiliye) Amasya'ya gelen Osmanlı hükümeti Bahriye Nazırı Hulusi Salih Paşa ile görüşmeleri sonucunda Amasya Protokolü'nün imzalanması.
29 Ekim Fransız ordusu birliklerinin İngilizlerin yerini alarak Maraş'ı işgali.
31 Ekim Sütçü İmam olayı ile Maraş'ta direnişin başlaması.
21 Kasım Fransız ordusu birliklerinin Mardin'i bir günlük işgal denemesi şiddetli direnişle karşılaşacaklarını farkederek aynı gün şehri terketmek zorunda kalmaları.
27 Aralık Mustafa Kemal Paşa'nın Ankara'ya gelişi.
Son düzenleyen Safi; 7 Ocak 2018 19:12

Benzer Konular

23 Aralık 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
22 Kasım 2015 / Misafir Soru-Cevap
20 Aralık 2012 / Ziyaretçi Cevaplanmış
15 Ocak 2013 / ZİYARETÇİ Soru-Cevap
20 Ekim 2009 / angelova Soru-Cevap