Arama

Felsefenin ahlaki değeri nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 26 Şubat 2016 Gösterim: 4.916 Cevap: 2
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
12 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Felsefenin ahlaki değeri nedir?
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
FELSEFE VE AHLAK
Şüphesiz ki, Ahlak konusu kendisini birçok gayretlere rağmen, Felsefeden ayıramamıştır. Şunu söyleyelim ki, Ahlak felsefeden ayrılmış olsa bile, felsefenin ahlak problemlerinden hemen hemen imkansız gibidir.
Sponsorlu Bağlantılar
Eskiden felsefe bütün ilim dallarını içine almıştı; sonradan her ilim felsefeden ayrılmıştır. Bu kanaat birçok yanlışlıklara sebep olmuş, manevi ilimler gibi bir ayağı daima felsefi sahada olan bilgi dallarında da, analoji yolu ile, tabiat ilimlerinde olduğu tarzda, felsefeden ayrılma tasavvur ve iddia edilmiştir. Sadece fizik hadiselere, felsefelerin dışında, yeni bir bakış gelmiştir.Yani felsefenin tavrı yanında ilmi tavır teşekkül etmiştir.
Bu izahatımızdan şu anlaşılmaktadır ki, bir anlamda, hiçbir ilim felsefeden ayrılmamıştır. Çünkü, felsefe, fizik tabiat karşısında yine kendi sorularını sormakta ve cevaplandırmakta devam ediyor. Çünkü ilimle felsefenin sahaları, hadiselere bakış tarzı aynıdır. Fakat ilmi bakış tarzı, fizik tabiatta büyük başarılar sağlamasına rağmen, biyolojik, psikolojik ve sosyal tabiatta aynı kesinlik elde edilememektedir. Bu da sosyal tabiat olaylarının, fizik tabiat olayları gibi şematize edilememesi ve çok karmaşık bir manzara göstermesi yüzündendir.
Fizik ve Sosyal Tabiatın Karakteri
Fizik tabiat mekanda devam eder. Bir fizikçi, müşahede ettiği bir hadiseyi tekrar edebilir.Bir kimyacı iki madde arasında meydana gelen terkibi yeniden tecrübe etmek imkanına sahiptir.
Halbuki, sosyal saha, her ne kadar bir mekanda cereyan ederse de, bu mekan bize fizik tabiatta olduğu gibi, sosyal hadiselerin tekrarını vermez. Gerçi sosyal hadiselerde coğrafi faktörün de rolü düşünülmüştür. Fakat,bu coğrafi faktörün, sosyal hadisede sadece bir sebep olarak alınmıştır. Halbuki, fizik tabiatta mekan, hadiselerin illeti olarak değil şartı olarak düşünülür. Fizik tabiatta hesaba katılmayan bir unsur, sosyal tabiatta ön planda bulunmaktadır. Oda, sosyal olaylarda bir hürriyet prensibinin mevcudiyeti; fizikçi maddenin hürriyeti var mıdır, yok mudur, düşünmez. Halbuki, sosyal tabiatta insan hürlüğü ve cemiyetin sosyal iradesi hesaba katılmadan en ufak bir izah yapmak mümkün değildir.
İnsan İlimleri ve Sosyoloji
İnsan çok karmaşık bir varlık olduğundan, onun incelenmesi bir taraftan biyolojik hadise ile ilgili olduğu için hayvan alemine diğer taraftan, o, birtakım kıymetlerin yaratıcısı olarak düşünüldüğü için, cemiyet sahasına kadar uzanmaktadır. Böylece Biyoloji ile Psikoloji, psikoloji ile sosyoloji arasında köprüler kurulmaktadır.
Psikoloji insanı fert olarak inceler; Sosyoloji ise insanı bir cemiyet olarak düşünür. İnsan nasıl bir vakıa ise cemiyet de o kadar tabii bir vakıadır. Bu yüzden fert mi cemiyeti meydana getirmiştir yoksa cemiyet mi ferdi yaratmıştır gibi sorular bizi daima bir sonuca götürecektir; ve lüzumsuzdur.
Daha doğrusu, psikoloji ve sosyoloji insan carlığının iki manzarasını inceler; ne yalnız başına psikoloji insan sahsını inceleyebilir; ve ne de yalnız başına Sosyoloji, Psikolojinin yardımı olmadan Sosyal hadiseye ışık tutabilir.
Eser karakteri itibariyle, ne bir sosyolojik malzeme deposudur, ne de bir sistematik neticeyi ihtiva eder. Ona daha fazla bir deneme demek daha doğrudur. Zira biz sadece ahlakla ilgili hadiseleri yoklamakla yetineceğiz.
Ahlakla ilgili bilgi dalları
1. Felsefe
2. Psikoloji
3. Sosyoloji
Ahlak, “hürriyet” ve “irade”gibi iki temel unsuruyla her çağın felsefesini meşgul etmiştir. Bunlar, aynı zamanda, Psikolojik bir vakıa olduğu için, bu ilim onu kendi konuları arasında düşünmüştür. Sosyolojiye gelince, ona göre ahlak, ferdi bir davranış olduğu kadar sosyal bir hadisedir. Sosyal münasebetleri ortadan kaldırdığımız taktirde ahlaki hadiseyi de yok etmiş oluruz. Çünkü ahlak “ben” ve “başkası” olmadan kurulamaz. “Ben” ve “başkası” felsefi bir problem olarak karşımıza çıkar. Sosyoloji ve psikolojinin vazifesi bu “ben” ve “başkası” kavramlarını incelemektedir.
Son düzenleyen ahmetseydi; 26 Şubat 2016 23:24
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
12 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
FELSEFE VE AHLAK
Şüphesiz ki, Ahlak konusu kendisini birçok gayretlere rağmen, Felsefeden ayıramamıştır. Şunu söyleyelim ki, Ahlak felsefeden ayrılmış olsa bile, felsefenin ahlak problemlerinden hemen hemen imkansız gibidir.
Sponsorlu Bağlantılar
Eskiden felsefe bütün ilim dallarını içine almıştı; sonradan her ilim felsefeden ayrılmıştır. Bu kanaat birçok yanlışlıklara sebep olmuş, manevi ilimler gibi bir ayağı daima felsefi sahada olan bilgi dallarında da, analoji yolu ile, tabiat ilimlerinde olduğu tarzda, felsefeden ayrılma tasavvur ve iddia edilmiştir. Sadece fizik hadiselere, felsefelerin dışında, yeni bir bakış gelmiştir.Yani felsefenin tavrı yanında ilmi tavır teşekkül etmiştir.
Bu izahatımızdan şu anlaşılmaktadır ki, bir anlamda, hiçbir ilim felsefeden ayrılmamıştır. Çünkü, felsefe, fizik tabiat karşısında yine kendi sorularını sormakta ve cevaplandırmakta devam ediyor. Çünkü ilimle felsefenin sahaları, hadiselere bakış tarzı aynıdır. Fakat ilmi bakış tarzı, fizik tabiatta büyük başarılar sağlamasına rağmen, biyolojik, psikolojik ve sosyal tabiatta aynı kesinlik elde edilememektedir. Bu da sosyal tabiat olaylarının, fizik tabiat olayları gibi şematize edilememesi ve çok karmaşık bir manzara göstermesi yüzündendir.
Fizik ve Sosyal Tabiatın Karakteri
Fizik tabiat mekanda devam eder. Bir fizikçi, müşahede ettiği bir hadiseyi tekrar edebilir.Bir kimyacı iki madde arasında meydana gelen terkibi yeniden tecrübe etmek imkanına sahiptir.
Halbuki, sosyal saha, her ne kadar bir mekanda cereyan ederse de, bu mekan bize fizik tabiatta olduğu gibi, sosyal hadiselerin tekrarını vermez. Gerçi sosyal hadiselerde coğrafi faktörün de rolü düşünülmüştür. Fakat,bu coğrafi faktörün, sosyal hadisede sadece bir sebep olarak alınmıştır. Halbuki, fizik tabiatta mekan, hadiselerin illeti olarak değil şartı olarak düşünülür. Fizik tabiatta hesaba katılmayan bir unsur, sosyal tabiatta ön planda bulunmaktadır. Oda, sosyal olaylarda bir hürriyet prensibinin mevcudiyeti; fizikçi maddenin hürriyeti var mıdır, yok mudur, düşünmez. Halbuki, sosyal tabiatta insan hürlüğü ve cemiyetin sosyal iradesi hesaba katılmadan en ufak bir izah yapmak mümkün değildir.
İnsan İlimleri ve Sosyoloji
İnsan çok karmaşık bir varlık olduğundan, onun incelenmesi bir taraftan biyolojik hadise ile ilgili olduğu için hayvan alemine diğer taraftan, o, birtakım kıymetlerin yaratıcısı olarak düşünüldüğü için, cemiyet sahasına kadar uzanmaktadır. Böylece Biyoloji ile Psikoloji, psikoloji ile sosyoloji arasında köprüler kurulmaktadır.
Psikoloji insanı fert olarak inceler; Sosyoloji ise insanı bir cemiyet olarak düşünür. İnsan nasıl bir vakıa ise cemiyet de o kadar tabii bir vakıadır. Bu yüzden fert mi cemiyeti meydana getirmiştir yoksa cemiyet mi ferdi yaratmıştır gibi sorular bizi daima bir sonuca götürecektir; ve lüzumsuzdur.
Daha doğrusu, psikoloji ve sosyoloji insan carlığının iki manzarasını inceler; ne yalnız başına psikoloji insan sahsını inceleyebilir; ve ne de yalnız başına Sosyoloji, Psikolojinin yardımı olmadan Sosyal hadiseye ışık tutabilir.
Eser karakteri itibariyle, ne bir sosyolojik malzeme deposudur, ne de bir sistematik neticeyi ihtiva eder. Ona daha fazla bir deneme demek daha doğrudur. Zira biz sadece ahlakla ilgili hadiseleri yoklamakla yetineceğiz.
Ahlakla ilgili bilgi dalları
1. Felsefe
2. Psikoloji
3. Sosyoloji
Ahlak, “hürriyet” ve “irade”gibi iki temel unsuruyla her çağın felsefesini meşgul etmiştir. Bunlar, aynı zamanda, Psikolojik bir vakıa olduğu için, bu ilim onu kendi konuları arasında düşünmüştür. Sosyolojiye gelince, ona göre ahlak, ferdi bir davranış olduğu kadar sosyal bir hadisedir. Sosyal münasebetleri ortadan kaldırdığımız taktirde ahlaki hadiseyi de yok etmiş oluruz. Çünkü ahlak “ben” ve “başkası” olmadan kurulamaz. “Ben” ve “başkası” felsefi bir problem olarak karşımıza çıkar. Sosyoloji ve psikolojinin vazifesi bu “ben” ve “başkası” kavramlarını incelemektedir.
Quo vadis?
Avatarı yok
OneNight
Yasaklı
26 Şubat 2016       Mesaj #3
Avatarı yok
Yasaklı
Ahlak, kelime olarak huy, karakter gibi anlamlara gelmesine rağmen yaygın olarak kullanımı Latince kökenli MORAL kelimesidir. Bununla birlikte ahlak, insanların toplum içindeki eylemlerini ve birbirleriyle olan ilişkilerini düzenlemek amacıyla kabul edilen ilkeler bütünüdür. Ahlak ve Ahlak felsefesi ( Etik), genellikle aynı anlamda kullanılmasına rağmen birbirlerinden farklı kavramlardır.

Ahlak Felsefesi, ahlakı felsefi açıdan inceleyen ve açıklayan bir düşünce sistemidir. Ahlakın ne olduğunu, ahlaki eylemin nasıl oluştuğunu, insan eylemlerinin dayandıkları temelleri, iyi ve kötü eylemlerin nedenini inceler. Ahlak felsefesi ahlak üzerine sistemli bir şekilde düşünme, soruşturma, ahlaki hayata dair bir araştırma ve tartışma olarak tanımlanabilir. Kısaca ahlak iyi ve kötü eylemlerin pratikteki değeri, ahlak felsefesi ise iyi ve kötü eylemin teorisi şeklinde tanımlanır.

Etik, insanın ahlaka ilişkin davranışlarının doğurduğu sorunları ele alan felsefe dalıdır. Etik özel durumlarda insanın nasıl ahlaklı davranabileceği konusunda araştırma yapar. Buna da Uygulamalı etik denir. Meslek etiği, tıp etiği, çevre etiği gibi.

İyi, genel olarak insanın insan olma değerlerine ve yaşadığı topluma yararlı ve değerli olandır. İnsanın yapması gereken davranışlar "iyi" olarak tanımlanır ve kötünün karşıtıdır.

Kötü ise yapılması istenmeyen, değersiz ve faydasız olan, iyinin karşıtı olarak tanımlanabilir. İnsanın yapmaması gereken davranışlar "kötü"dür.

Özgürlük, kişinin iradesini kullanarak seçim yapabilme durumudur. İnsanın irade ile iyi ve kötü davranışlardan birisini seçme gücü "özgürlük"tür.

Erdem, ahlaki bakımdan sürekli olarak iyi ve değerli olan davranışlardır. Ahlak felsefesinin yücelttiği,övdüğü, arzuladığı ve ön plana çıkarttığı değerlerdir. Örnek olarak alçakgönülülük, yiğitlik, bilgelik, adalet, cesaret vb.

"Sorumluluk" ise, insanın kendi eylemlerinin ya da yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesidir. Sorumluluk ödev ve görev kavramlarıyla ilintilidir. Sorumluluk irade(istenç) özgürlüğünü gerektirir. Ancak bir insanın sorumluluk üstlenebilmesi için bazı niteliklere sahip olması gerekir. Bu nitelikler sağlıklı akıl sahibi olmak, eylemlerinde özgür olmak ve iyi-kötünün bilgisine sahip olmaktır.

Vicdan, insana neyin iyi neyin kötü olduğunu söyleyen ayırt edici güçtür. İnsanı iyi davranmaya yönelten iç ses, bir çeşit iç mahkemedir.

(Vicdanın kaynağı konusunda iki karşıt görüş vardır: Birinci yaklaşıma göre vicdan insana doğa ya da Tanrı tarafından verilen doğal bir yetidir. İkinci görüşe göre vicdan insanda sonradan gelişen bir yetidir. Doğal değil ve öğrenilmiştir. İnsan gelişiminin bir parçasıdır.)

Ahlak yasası ,bireyin nasıl davranacağını belirleyen kurallar sistemidir. Bu kurallar, bize hangi amaçları, nasıl gerçekleştireceğimizi gösterir.

Ahlaki karar, bireyin, kendi özgür iradesi ile bilerek ve isteyerek ahlak yasasına uygun olarak verdiği karardır. Özgür verdiğimiz bu karar ahlaki bir temele dayanmalıdır.

Ahlaki eylem, ahlak açısından değerlendirilebilen, ahlaki bir değere uygun düşen eylemdir. Bu eylem, ahlak yasalarına uygun ve bilinçli olarak yapılmalıdır.Ahlaka uygun davranışı gerçekleştirmek "ahlaksal eylem"dir. Bireyin özgür iradesiyle gerçekleşir. Bilinçli ve amaçlı gerçekleşir.

ÖRNEK: Derse geç gelen öğrencinin öğretmene gerekçeyi belirtirken doğruyu söylemesi “İYİ”,yalan söylemesi “KÖTÜ”,bu davranışlardan birini seçmesi “ÖZGÜRLÜK”,Doğru söylemeyi seçmesi yani iyiye yönelmesi “ERDEM” dir.(dürüst davranmıştır). Öğrencinin öğretmenine yalan söylemiyeceğini dair kararı ahlaki karardır. bunu davranışları ile eylemleriyle göstermesi ise ahlaki eylemdir. "Yalan kötüdür ve söylenmez." bu da ahlak yasası yada kuralıdır.

İnsan ahlaksal eylemlerde bulunmaktan mutluluk duyabilir. Mutluluk, insanın, yaptığı iyi eylem sonunda duyacağı iç huzurdur.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

14 Aralık 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
24 Kasım 2015 / Misafir Cevaplanmış
5 Mart 2015 / Ziyaretçi Taslak Konular
1 Temmuz 2015 / LaSalle X-Sözlük
1 Temmuz 2015 / nötrino X-Sözlük