Arama

Cinlerden kurtulmanın yolları nelerdir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 29 Kasım 2018 Gösterim: 56.416 Cevap: 7
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
22 Ocak 2009       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Cinlerden kurtulmanın yolları nelerdir?
EN İYİ CEVABI Misafir verdi
Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü
Âlemlerin Rabbi olan Allahü teâlâ'ya sonsuz hamd ü senalar olsun.Onun ''celle celalühü'' âlemlere rahmet olarak gönderdiği en sevgili kulu Muhammed Mustafâya salât ve selâm olsun.Peygamber efendimizin ''aleyhissalatü vesselâm'' günâhsız,her türlü aybdan,kusûrdan uzak Âline ve Eshâbına da düâlar ve selâmlar olsun !
Sponsorlu Bağlantılar


İşte budur miftah-i genc-i kadim;
Bismillâhirrahmânirrahîm

Yazımızı Besmeleyle başlayarak yazıyoruz...

Siteye yazmamağa karar vermiştik.Fekat yardım için sözü bozup,yazıyoruz.Allahü teâlâ günahlarımızı afv u mağfiret eylesin.Âmin

Öncelikle geçmiş olsun.Allahü sübhânehü ve teâlâ maddi ve manevi hastalıklarınıza şifâlar ihsan eylesin.Sizi,bizi ve tüm ümmet-i muhammed'i her türlü şerden ve şerli varlıktan korusun.Âmin.

Size bu durumda birkaç tavsiyelerimiz olacak.Bunları uyguladığnızda bi iznillahi teâlâ şifaya kavuşursunuz.Şifa da,hastalıkta,hayırda,şerde Allahü teâlâ'dandır.Nimete,belaya değil,gönderene bakıp,hâlimize şükredebilmek dûasıyla...

Hazret-i Gavsüs Sakeleyn (Cinlerin ve insanların yardımcısı) Pir Abdulkâdir Geylani hazretlerini ''kaddesallahü teâlâ esrarehul azîz'' bilir misiniz ? O evliyanın büyüklerindendir.Gavsül Azam'dır.Ona bu ismi Cenab-ı Hak ihsan etmiştir.Zor da kalan mü'minlere bi iznillah yardım eder.Allahü teâlâ ona bu gücü vermiştir.Önce bu büyüğün hayatını araştırmanızı ve okumanızı şiddetle tavsiye ederim.Bu büyüğü tanıdıktan sonra,ona karşı kalbinizde bir sevgi olur,inşâallahü teâlâ.

'' Evliyalar güzeldir,Eshab-ı kiram çok güzeldir.Peygamber efendimiz ''aleyhi ekmelüttehâyâ vetteslimât'' en güzeldir. ''

Allahü teâlâ'nın dostlarını seven birgün gelir,evliyalar divanına kaydolur.Bu yüzden size en tesirli ilaçlardan birisi,bu büyüklerin hayatlarını insafla okumaktır.

'' Onların hayatlarında gizli nasihatlar saklıdır.O nasihat ki,insanı yanlıştan doğruya yöneltir.

Bu büyüklerin hayatlarını okuyunca,onları seversiniz ve onlar gibi olmağı istersiniz.Bu vesile ile nemâzlara başlarsınız.Onlara olan sevginiz hürmetine Allahü teâlâ sizin günahlarınızı mağfiret eder,sizi doğru yola yöneltir.5 vakit nemâzını kılan kimse Allahü teâlâ'nın hıfzı emanında olur.Dûaları makbul olur.Bu itibarla bu çok önemlidir.

Bir Hadis-i Şerif Meâli: "Beş vakit Namazı kasten, Mazeretsiz Terk eden, Allah’ın hıfz ve Emanından Mahrum olur." [İbni Mace]

Yukarıda Hazret-i Es-Seyyid Abdulkadir Geylani hazretlerinden bahsetmiştik.Zora düştüğünüz zemân,3 ihlas-ı şerif ve 1 fatiha-ı şerif (yahut 11 ihlas-ı şerif,1 fatiha-ı şerif) okuyup,ondan hâsıl olan sevabı Peygamber efendimiz'e ve Abdulkadir Geylani hazretlerinin ruhuna hediye edin.Sonra Cenab-ı Hak'tan ne dilerseniz dileyin.Bi iznillahi teâlâ düanız -hakkınızda hayırlısı ise- kabûl olur.Çok sıkıntılı olduğunuz zemânlarda,bu cinleri görmeğe başladığınızda gene 3 ihlas-ı şerif ve 1 fatiha-ı şerif okuyup,''Yetiş Ya Abdulkadir Geylani,Medet ya Abdulkadir Geylani,Yetiş Ya Gavsül Azam,Medet ya Gavsül Azam'' diyerek medet çekiniz.

Bi iznillah Pir-i Azam'ın ismini duyan bu cinler,kaçarlar.Ve Seyyid Abdulkadir geylani bi iznillahi rahmân imdadınıza yetişir.O evlad-ı resuldür.Pek heybetliydi.Bakışları pek keskindi.Öyle ki ; görenleri etkisi altına alırdı.Bu yüzden ona ''Bâzullah'' (Allah'ın Şahini) denmiştir.Bu bakışlara marûz kalan cinler,kaçacak delik ararlardı.Onu görünce korkuya kapılır,kendilerinden geçerlerdi.İsmini işitince korkudan diz çökerlerdi.Allahü teâlâ bu gücü,salahiyeti dilediğine verir.O pek büyük lütüf sahibidir.

Abdulkadir Geylani hazretlerinin hayatını okuyup,yukarıdaki dediklerimiz, yaparsanız biiznillahi teâlâ tesirini görürsünüz.

Aktab-ı Erbaa (Dört Kutup) Abdulkadir Geylani hazretleri,Ahmed er Rufai hazretleri,Ahmed-i Bedevi hazretleri,İbrahim Desuki hazretleri'dir. ''rahmetullahi aleyhim ecmain'' Bu velilere yardım etme izni verilmiştir.Bu velilerin hayatlarını okuyun... Sonra bu velilerden yukarıda bahsettiğimiz şekilde bi iznillah yardım isteyin,Allahü teâlâ'nın izniyle şifaya kavuşursunuz.Şifa Allahü teâlâ'dandır.

Dûaların kabûl olması için mutlaka 5 vakit nemâzı kılmak gerekir.Günahlardan kaçmak,emredileni yapmak gerekir.Ehl-i sünnet itikadı üzere olmak gerekir.Bunları yapmağan kimsenin duasının kabûl olması pek zordur.Bu yüzden ''Ya Rabbi dinimi doğru şekilde öğrenmek istiyorum.Nasib et'' diye ihlaslı bir şekilde dua eden,doğru yola kavuşur.Allahü teâlâ dinini doğru olarak öğrenmek isteyene,bunu nasib edeceğine söz verdi.Allahü teâlâ sözünden dönmez.

Bir âyeti kerime meâli: ''Allah vaadinden dönmez.'' (Rûm Suresi)


Bu yüzden her müslimanın yapması gereken böyle dûa etmek ve ehl-i sünnet itikadını doğru yerden öğrenmektir.İlim öğrenmektir.Bu itibarla size ve diğer kardeşlerime ''Seadeti Ebediyye Tam İlmihâl'' kitabını tavsiye ederiz.Her gün ''Ya Rabbi bilerek yahut bilmeyerek küfre sebep olan bir söz söyledimse yahut bir iş yaptıysam tevbe ettim.Beni Affet'' diye düa etmelidir.Böyle düa eden affolur.Küfre sebep işleri ve sözleri öğrenmelidir.Bunlardan sakınmalıdır.Ölçüyü kaçırmamalıdır.Ölçüyü kaçıranların sonu cehennem-e zümaradır.Ölçü emredileni yapmak,yasak edilenden sakınmak,ehl-i sünnet itikadı üzere olmaktır.Bu yüzünde ilim öğrenmeli,dediğimiz kitabı okumalıdır.Bu nefse elbette ağır ve zor gelir.5 vakit nemâzı kılmakta nefse ağır gelir.Bunun içindir ki ; ihlas sahibi olmalıdır.İhlas sahibi olabilmek içinde Peygamber efendimizin ''aleyhissalatü vesselam'',Ashab-ı Kiramın,Evliyaların hayatlarını okumalıdır.Hayatları okuduktan sonra Habibullah'ın,Evliyaların aşkıyla insan yanmağa başlar.Onları seven,Allahü teâlâ'yı sevmiş olur.Bizim Allahü teâlâ'yı sevmemiz,O'nun sevmesiyledir.Bizim O'nu zikretmemiz,O'nun bizi zikretmesiyledir.O bizi sevmese,zikretmese,biz O'nu ''celle celalühü'' sevemeyiz ve zikredemeyiz.Bunun için bu büyüklerin hayatlarını okumak pek önemlidir.Bununla birlikte ilim öğrenmeli,5 vakit nemâz'a başlamalıdır. [Silsile-i Aliyye büyüklerini googledan araştırınız.Bu büyüklerin hayatlarını okuyunuz.Onlar kabe-i muazzamayı görünce; ''Ya Rabbi bizi seveni dostun eyle'' diye dûa etmişler ve bu duaları kabul olmuştur.Dileğine kavuşmak için, iki rekât namaz kılıp, sevabını silsile-i aliyye denilen âlimlerin ruhuna hediye etmeli, bunların hürmeti için diye dua etmeli. Mesela, (Yâ Rabbi, hayırlı bir çocuk nasip eyle) diye dua edip, (Bu duamı Silsile-i aliyye büyükleri hürmetine kabul eyle) demeli. (Mekatib-i şerife)]

Aşağıda hadis-i şeriflerle vereceğimiz ve tavsiye edeceğimiz dûalarıda yapmalıdır.

Büyüden ve Cinden Korunmak için Okunması Gereken Dûalar


Allahü teâlâ, her şeyi sebeple yaratır. Bir şeye kavuşmak için, bu şeyin yaratılmasına sebep olan şeyi yapmak gerekir. Her şeyin yaratılmasında ortak olan manevi sebep, sadaka vermek, 70 kere (Estağfirullah min külli mâ kerihallah) duasını okumaktır. Bu iki manevi sebep, maddi sebepleri bulmaya da yardım eder. Ruhi sıkıntıların çoğu, cinden ve büyüden meydana gelir. Ruhi hastalıklar, sara ve cinden korunmak için, kıymetli kitaplarda bildirilen dualardan bazıları şunlardır:
1- Euzü Besmele ile Fatiha suresini okumalı.
2-Euzü Besmele ile iki Kul-euzü okumalı.
3- Bir miktar suya Âyet-el kürsi, İhlas ve Muavvizeteyn [Nas ve Felak] surelerini okumalı. Büyü yapılan kimse bundan üç yudum içmeli, kalan su ile gusletmeli.
4-Sedir ağacının 7 tane yeşil yaprağı ezilip su ile karıştırılır. Üzerine Âyet-el kürsi, İhlas ve Kul-euzüler okunur. 3 yudum içip geri kalanla gusledilir.
5-Üç kere Salevat ve Fatiha, Âyet-el kürsi, Kâfirun, İhlas, Felak ve Nas sureleri yedişer defa okunup hastaya üflenir. Bunlar tekrar okunup hastanın yatağına, evin her yerine, bahçeye üflenir.
6- Fatiha, Âyet-el-kürsi ve 4 Kul [Kâfirun, İhlas, Felak ve Nas sureleri]yedişer kere okunup hastaya üflenirse, büyü, nazar, hayvan sokması ve bütün dertler için iyi gelir. Tuza okunup, suda eritip içirmek ve ısırılan yere sürmek de olur.
7-Sabah akşam, Bekara suresinin başından 4 âyet ve Âyet-el kürsi ile, Âyet-el kürsiden sonraki iki âyeti ve Bekara suresinin sonundaki 3 âyet, delinin üzerine okunursa, iyi olur.
8- Sabah akşam 24 kere Estağfirullah denir, sonra (Estağfirullah elazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh) denir. Sonra 11 İhlas ve 7 kere Fatiha ve 33 kere, Allahümme salli ve sellim ala seyyidina Muhammedin ve alâ âli seyyidina Muhammed okuyup, sevabı Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın ve Evliyanın ve sonra isimleri okunarak Silsile-i aliyye büyüklerinin ruhlarına hediye edilir. Bunların hürmetine şifa vermesi için dua edilir. Her gün sabah-akşam böyle dua edilir.
9-Günde 500 kere (La havle vela kuvvete illa billah-il-aliyyilazim) okumalı! Başlarken ve bitirince yüz kere salevat getirmeli. [Bunu her gün muhakkak okumalı, ihmal etmemeli.]
10- Ha-Mim Mümin suresinin başından masir’e kadar ve Âyet-el kürsi okumalı.
11- La ilahe illallahü vahdehü la şerike leh lehülmülkü velehülhamdü vehüve alâ külli şeyin kadir okumalı.
12- Cuma günü seher vakti, sağ elinin içine Nisa suresi 99. Âyeti, vemen yahruc’dan rahimâ’ya kadar yazılır, sonra dili ile yalanıp yutulur. 40 yıllık büyü de olsa çözülür.
13- Sar’adan kurtulmak ve cinden korunmak için Âyât-i hırz okunmalıdır! Âyât-i hırz, şu sure ve âyetlerdir:

Fatiha,
Bekara 1, 2, 3, 4, 5 ve 163, 164 ve 255, 256, 257 ve 285, 286,

Âl-i İmran
18,19. âyetten sadece: “İnneddine indellâh-il-islam” kısmı,
Âl-i İmran 26, 27 ve 154,

En’âm 17,
A’râf 54, 55, 56,

Tevbe 51 ve 128, 129,
Yunüs 107,

Hud 56,
İbrâhim 12,

İsrâ 43 ve 110, 111,
Mü’minun 116, 117, 118,

Ankebut 60,
Rum 17, 18,

Fatır 2,
Yasin 83,

Saffat 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve 180, 181, 182,
Feth 27, 28, 29,

Rahmân 33, 34, 35, 36,
Hadid 1, 2, 3, 4, 5,

Haşr 21, 22, 23, 24,
Cin 1, 2, 3, 4, 5, 6,

Buruc 20, 21, 22,
İhlâs, Felâk ve Nâs sureleri.

Âyât-i hırz nasıl okunur?


Abdest alınıp, 7 istiğfar ve 11 salevat okunup, hastanın sıhhatine niyet ederek, güneş doğduktan ve ikindi namazından sonra, günde iki defa hasta üzerine okunmalı, işaretli yerlerde, hasta üzerine üfürülmeli, şifa buluncaya kadar [kırk gün kadar] devam etmeli. Her defası sonunda, bir Fatiha okuyarak sevabı, Peygamber efendimizin ve Behaeddin Buhari, Ahmed Rıfai ve imam-ı Rabbani hazretlerinin ruhuna hediye edilmeli. Bir nüsha da yazıp, yanında taşırsa, sihirden, büyüden, nazar değmesinden korur. Muradı hasıl olur.

Peygamber efendimizin üç türlü ilaç kullandığı bildirilmiştir. Kur’an-ı kerim veya dua okurdu. Fen ile bulunan ilaçları kullanırdı. Her ikisini karışık da kullanırdı. (Mevahib)

Kur’an-ı kerimin ve duanın etki etmesi için bazı şartların gözetilmesi lazımdır. Okuyanın veya yazanın ve hastanın buna inanması, hastanın zararlı olan gıdalardan, şüpheli ilaçlardan perhiz etmesi, sıcaktan ve soğuktan sakınması lazımdır. Okuyan kimsenin, itikadının bozuk olmaması, haram işlemekten, kul hakkından sakınması, haram ve habis şey yiyip içmemesi ve karşılık olarak ücret almaması şarttır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâyı unutarak, gafletle edilen dua kabul olmaz.) [Tirmizi]

İmam-ı Şarani hazretleri, (Kuşluk namazına devam edene, cin musallat olmaz) buyurdu. Cin mektubunu, yanında veya evinde bulundurana, cin gelmez ve dadanmış olan cin de gider.

Dua, ilaç gibidir. Allahü teâlâ dilerse tesir eder. Yani tesirini Allahü teâlânın verdiğine inanmalıdır!

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:


(Dert-bela gelince, Hazret-i Yunus’un duasını okusun! Allahü teâlâ onu muhakkak kurtarır. Dua şudur: Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke, inni küntü minez-zâlimin.) [Hakim]

Hadis-i şeriflerde buyruldu ki:


(Sabah akşam, 3 defa, “Bismillahillezî lâ yedurru ma’asmihî şey’ün fil erdı ve lâ fissemâi ve hüvessemî’ul alîm” okuyan, büyücü ve zalimden emin olur.) [İbni Mace]

(“Lâ havle...” okumak, doksandokuz derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdan kurtulmaktır.) [Ebu Nuaym] [İmam-ı Rabbani hazretleri, din ve dünya zararlarından kurtulmak için her gün 500 defa “Lâ havle velâ kuvvete illâ billah” okurdu. Okumaya başlarken ve okuyunca yüzer defa Salevat getirirdi. (Tefsir-i Mazheri)]
(Evinde, Fatiha ve Âyet-el kürsi okuyana, o gün cin ve şeytan zarar veremez.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, duanızı kabul eder. Dua ettim, hâlâ duam kabul olmadı diye acele etmeyiniz! Allahü teâlâdan çok isteyiniz! Çünkü kerem sahibinden istiyorsunuz.) [Buhari]

(Mümin dua edince, Allahü teâlâ, Cebrail’e, “Ben onu seviyorum, isteğini hemen yerine getirme!” Facir [günahkâr] dua edince de, “Ben onun sesini sevmiyorum. İsteğini hemen yerine getir” buyurur.)

(Çalışmadan dua eden, silahsız harbe giden gibidir.) [Deylemi] [Demek ki; sebeplere yapışmadan istemek kuru bir temennidir.]

(Beş vakit namazlardan sonra yapılan dua kabul olur.) [Buhari]

(Bid’at ehlinin duası kabul olmaz.) [İbni Mace]

(Gafletle yapılan dua kabul olmaz.) [Tirmizi]

(Bir lokma haram yiyenin, kırk gün duası kabul olmaz.) [Taberani]

Dileklerin ve Muratların Kabûl olması için


1- Maddi veya manevi bir isteği olan kimse, gece, gusledip veya abd1est alıp, iki rekât namaz kılsa, her rekatında bir Fatiha ve üç İhlas okusa, selamdan sonra secdeye gidip, (Ya Rabbi, benim isteğimi Ebu Bekr-i Sıddık hürmetine yerine getir) diye dua etse; Allahü teâlâ, isteğini verir. (Menakıb-ı ciharı yari Güzin)
2- (70 kere “Yâ Allah, Yâ Rahmân, Yâ Rahîm, Yâ Kaviyyü, Yâ Kâdir” okuyup da dua eden, ne isterse istesin, Cenâb-ı Hak duasını kabul eder ve ne muradı varsa verir.)
Allah rızası için okumalı. Bir seferde 70 defa okumalı, 71 olsa olmaz, yanına başka isim konsa olmaz, bu bir şifredir. İsm-i a’zam, ism-i Celal, Esma-ül Hüsna’dır. Her namazdan sonra okuyana ne mutlu! Hiç olmazsa günde bir defa okumalı.
3- Dua izinli okunmalı! Bir hacetin hâsıl olması için dua okunurken, tesir etmesi, üstadın izniyle okumalı. Üstad vefat etmişse, kitabından öğrenip okumak da izin almak olur. İzin alan, izin verenin vekili olur. Vekilin okuması, üstad gibi tesirli olur.
4- Çocuklarını idarede sıkıntı çeken kişiye Peygamber efendimiz, (Neden istiğfar etmiyorsun? Ben günde yüz defa istiğfar ederim) buyurmuştur. İstiğfar edileceği zaman yüz defa (Estağfirullah min külli mâ kerihallah, Estagfirullahel’azîm ellezî lâ ilahe illâ hüvel hayyel kayyûme ve etûbü ileyh) demeli ve manasını düşünerek söylemeli.Manası şöyledir:
(Razı olmadığın şeylerden, yaptıklarımı affet ve yapmadıklarımı yapmaktan koru! Kendisinden başka ilah bulunmayan Hay, Kayyum ve Azim olan Allah’a istiğfar eder ve günahlarıma pişman olup O’na sığınırım.) [Azim, zatı ve sıfatları kemalde; Hay, ezelî ve ebedi bir hayatla diri olan; Kayyum, zatıyla kaim olan, yarattığı her şeyi varlıkta durduran demektir.]
5-Dileğine kavuşmak için, iki rekât namaz kılıp, sevabını silsile-i aliyye denilen âlimlerin ruhuna hediye etmeli, bunların hürmeti için diye dua etmeli. Mesela, (Yâ Rabbi, hayırlı bir çocuk nasip eyle) diye dua edip, (Bu duamı Silsile-i aliyye büyükleri hürmetine kabul eyle) demeli. (Mekatib-i şerife)
Sabah ve yatsı namazından sonra Silsile-i aliyye’nin isimlerini, sonra Fatiha okuyarak ruhlarına gönderip, onları vesile ederek yapılan dua kabul olur. Tecrübe edilmiştir.
6- Ayât-i hırz, usulüne uygun okunur ve yanında taşınırsa, murat hâsıl olur.
7- Adakta bulunmalı. Mesela, (Şununla evlenirsem veya şu işim olursa, sevabı Seyyidet Nefise hazretlerine olmak üzere, Allah için, üç Yasin okumak nezrim olsun) denince, bu dileğin kabul olduğu tecrübe edilmiştir.
8- Kör bir zat gelip, (Ya Resulallah! Allahü teâlâya dua et, gözlerim açılsın) dedi. Peygamber efendimiz de, (Güzel bir abdest al! Sonra, “Yâ Rabbi! Sana yalvarıyorum. Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim Muhammed aleyhisselam, seni vesile ederek, Rabbime yalvarıyorum. Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum. Ya Rabbi, bu yüce Peygamberi bana şefaatçi eyle! Onun hürmetine duamı kabul et!”) duasını okumasını söyledi. O da, abdest alıp dua etti. Hemen gözleri açıldı. (Tirmizi) Bu duayı okuyanlar, maksatlarına kavuşmuşlardır.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:


(Allah’tan veya insanlardan bir isteği bulunan, güzelce abdest alıp iki rekât namaz kılsın! Sonra Allahü teâlâya hamd etsin, Resulüne salevat getirip, şu duayı okusun!
Lâ ilâhe illâllah-ül-halîm-ül-kerîm. Sübhânallahi Rabb-il-arş-il-azîm. Elhamdü lillâhi Rabbil âlemin. Es’elüke mûcibâti rahmetike ve azâimi mağfiretike vel ganîmete min külli birrin vesselâmete min külli ismin lâ teda’ lî zenben illâ gafertehü velâ hemmen illâ ferrectehü velâ hâceten hiye leke rıdan illâ kadaytehâ yâ erhâmerrâhimîn.) [Halebi]
[Bu duayı İslam harfleriyle yazıp doğru olarak okumak gerekir.]

Hacet namazı iki, dört veya on iki rekât olarak kılınır. Birinci rekâtta Fatiha ve üç Âyet-el kürsi okunur, diğer rekâtlarda Fatihayla birer kere İhlâs ve Muavvizeteyn [iki kul e’ûzü] okunur. Yahut her rekâtta Fatiha, Âyet-el-kürsi ve İhlâs okunur.
9- Bir başka hacet namazı da şöyle:
Yatsı namazını kılıp vitri kılmadan önce, dört rekât namaz kılınır. Birinci rekâtta bir Fatiha, üç Âyet-el-kürsi okunur. İkinci rekâtta Fatihadan sonra üç İhlâs ve Muavvizeteyn [yani iki kul e’ûzü] okunur. Üçüncü rekâtta ilk rekâtta okunanlar okunur. Dördüncü rekâtta ise ikinci rekâtta okunanlar okunur. Namazdan sonra dileğini ister. (İmad-ül-islam)

Türkçe olarak şöyle dua etmek de olur:


(Ya Rabbi! Sana yalvarıyorum. Âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim Muhammed aleyhisselam! Seni vesile ederek, Rabbime yalvarıyorum. Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum. Ya Rabbi! Bu yüce Peygamberi bana şefaatçi eyle! Onun hürmetine duamı kabul et!)

Bu duayı müslümanlar, her zaman okuyup maksatlarına kavuşmuşlardır. Bu duaları bir kere okuyup bırakmamalı. Kırk gün ve daha fazla kadar devam etmek iyi olur.

Ayrıca ; Ashab-ı Bedir'in ''rıdvanallahü teâlâ aleyhim ecma'în'' isimlerini okumak,bu büyükleri vesile ederek düa etmek pek çok fâidelere sebeptir.Bunlardan biride düanın kabûl olmasıdır.O yüzden bu büyüklerin isimlerini ardından 3 ihlas-ı şerif,1 fatiha-ı şerif okumak,çokça iyi olur,büyük fâidelere,nimetlere sebep olur.

Son olarak:
Ölçüyü tutturanın,düaları kabûl olur,evliyalar divanına kaydolur,Allahü teâlâ'nın hıfz-ı emanında olur.Ona kimse zarar veremez,biiznillah.Ölçüyü kaçıran kimse ne yaparsa yapsın,dûaları tesir etmez,rezil ve rüsvay olur,zelil olur.Ölçü emredileni yapmak,yasak edilenden sakınmaktır.Ehl-i sünnet itikadı üzere olmaktır.Bu ölçü üzere olabilmek dûasıyla,inşâallahü rahmân.

Başınızı ağırttığımız için özür dileriz.Allahü teâlâ şifalar ihsân eylesin.Ümidinizi asla ve kat'a kesmeyiniz.Dertte,belada,hastalıkta,şifada hülâsâ hayırda şerde Allahü teâlâ'dan unutmayınız.Dünya imtihan yeri,yukarıdaki dediklerimizi yapan kurtuluşa erer,sıkıntılardan kurtulur,inşâallahü teâlâ.

Evliyalar güzeldir,Onları seven birgün gelir Onlardan oluverir...

Selâmetle...
Son düzenleyen Safi; 29 Kasım 2018 02:06
MeLL - avatarı
MeLL
Ziyaretçi
22 Ocak 2009       Mesaj #2
MeLL - avatarı
Ziyaretçi

Cinler insanları çarpabilir mi?


Cin çarpması, toplumda oldukça yaygın olan bir anlayıştır. Hemen herkesin, cin çarpmasıyla ilgili anlatacağı birden fazla olay vardır. Ancak, bu sadece bizde değil, hemen bütün toplumlarda böyledir.
Sponsorlu Bağlantılar

Şibli, cinlerin insan bedenine girip zarar verebileceğine, aralarında Ebu’l-Hasan el-Eş’ari’nin de bulunduğu Ehl-i Sünnet alimlerinin inandıklarını, makalelerinde bunu açıkladıklarını ve Bakara suresinde bulunan ve faiz yiyenlerin durumunu bildiren ayette; “Riba (faiz) yiyenler kendilerini şeytan çarpmış birer deliden başka bir halde (kabirlerinden) kalkamazlar.”(1) buyurulmasını buna delil gösterdiklerini kaydetmektedir. Ahmet b. Hanbel’in oğlu Abdullah kendisine “bazı kimseler, cinin insan bedenine giremeyeceğini söylüyorlar. Sizin bu konuda ne dersiniz?” diye sorduğunda, Ahmet b. Hanbel, “onlar yalan söylemişlerdir” diye cevap vermiştir. (2)

Cinlerin insanlara “hangi şartlarda zarar verebileceği” konusunda ise, Gülen şunları söylüyor:

“Cinler, ehl-i imana, daha çok cünüplük ve hayız-nifas hallerinde; abdestsiz, namazsız hayat sürenlere de yine bu hallerde musallat olup, onları değişik şekilde ve değişik seviyede baştan çıkarabilirler. İşlenen her bir günah, şeytan ve habis cinlere açılan bir kapı ve pencere durumundadır. Bilhassa hassas tipler, bozuk ruhlular, duadan ve dualıların atmosferinden uzak lâubali hayat yaşayanlar, çabuk cinlerin tesirine girerler. Tabii ki, cinlerin hayat sınırlarını ve hukuklarını ihlal ve besmele çekmeden evlerini ve yurtlarını işgal de, cinlerden zarar görmede mühim faktörlerdir. Bu yüzden Efendimiz (s.a.v), bize pis yerlere girerken dua etmemizi öğretiyor ve onların bulundukları mezbelelik, çöplük, hamam, otluk, hela ve hatta kabirlerde namaz kılmamızı yasaklıyor. Evet Efendimiz, helaya girerken, “Allahümme innî eûzü bike mine’l-hubsi ve’l-habais” dememizi öğretiyor, hayatımızın her safhasında dualı olmamızı, bu kabil zararlı oklara hedef olmaktan korunmamızı temin edecek bir kale ve kalkan sayılabilecek temiz muhitlerde bulunmamızı, temiz insanlarla oturup kalkmamızı, dualarla bir atmosfer oluşturmamızı ve ibadetle korunmamızı emrediyor.

Öyleyse, cinlerin her türlü kötülüğünden emin olmak isteyen, her şeyden önce günahlardan şiddetle kaçınarak, onların girecekleri delikleri kapamalıdır.(3)

(1) Şiblî, Cinlerin Esrarı, s. 258.
(2) Şibli, A.g.e., s. 256-257.
(3) Şahin, İnancın Gölgesinde, s. 153-154.

Cinlerin şerrinden Allah’a sığınma nasıl olmalıdır?


Görmediğimiz ve bilmediğimiz bir canlı türle karşı karşıya bulunmaktayız. Şu halde, geriye onları da bizi de yaratan Allah’a sığınıp onların şerlerinden ve yapabilecekleri kötülüklerden korunmak kalıyor. Bunun da bir tek yolu var: Dua ve Münacatlar. Zaten normal olarak hayatımızın bir parçası olması gereken dua ve münacat aynı zamanda bizi Allah’a yakınlaştıracağı için, cinler ve şeytanlar da yakınımıza sokulamayacaklardır. Çünkü onların da bizim gibi gurupları, cemaatleri ve teşkilatları vardır. Bizim dualarımızdan şüphesiz onların hayırlıları da istifade edecekleri için, rahatsızlık vermek isteyenlere karşı onlar da kendi içlerinde mücadeleye girişecekler ve kötüleri engellemeye çalışacaklar, hatta savaşacak ve cezalandıracaklardır. Bu sebeple dua ve münacatın cinlerden ve şeytanlardan korunmada önemli bir yeri vardır.

İnsan günlük hayatında abdestli bulunması halinde, onlardan kısmen korunacağı gibi, buna namazı ve diğer duaları da ilave ederse, korunma hususunda kendini biraz daha sağlama almış olacaktır.

Hâris el-Eş'ari (r.a)’den nakledilen bir hadisi şerifte Rasülullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: “…Allah size, Allah'ı zikretmenizi emretti. Bunun da misali, peşinden hızla düşmanın geldiği bir adamdır. Bu adam muhkem bir kaleye gelip, düşmandan kendini korur. Kul da böyledir. Şeytana karşı kendisini sadece Allah’ı zikretmekle koruyabilir. (Tirmizi, Emsal, 3, (2867).)
Şimdi bu hususta Efendimiz (s.a.v) ve ashabının okuduğu dualardan örnekler takdim etmek istiyoruz.

Euzü - besmele


Bu konuda Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurulmaktadır: “Şayet sana şeytandan bir kışkırtma (şeytani bir dürtü) gelecek olursa, hemen Allah’a sığın.”(41:36.) Yani, “Euzü billahi mine’ş-şeytani’r-racim” de. Bununla beraber, Müminün suresindeki şu ayetlerle de Allah’a sığınmak yerinde olur:
“Rabbi euzü bike min hemezeti’ş-Şeyatin ve euzü bike Rabbi en yahdurun” Yani; “Rabbim, şeytanın kışkırtmasından sana sığınırım ve onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.”(23:97-98.)

Eve girerken


Besmele ilgili olarak Cabir (ra)’den rivayet edilen başka bir hadis ise, evlere girerken ve yine yemek yerken Besmele çekmenin önemine işaret ediyor: “Rasülullah (s.a.v) buyurdular ki: "Kişi evine döndüğü zaman içeri girerken ve yemek yerken Allah'ın adını zikrederse, şeytan (avenelerine): “Size burada gecelemek de yok akşam yemeği de yok!” der. Ama kişi, eve girerken Allah'ı zikreder fakat akşam yemeğini yerken zikretmezse, şeytan (avenelerine): "Akşam yemeğine kavuştunuz ama burada gecelemeniz mümkün değil!” der. Adam eve girerken ve yemeğe başlarken "Bismillah!" diyerek Allah'ı zikretmezse, şeytan (avenelerine): “Yemeğe de yetiştiniz, yatmaya da!” der.”( Müslim, Eşribe, 103, (2018); Ebu Davud, Et'ime, 16, (3765).)

Evden çıkarken


Eve girerken okunan Besmele, şeytanın şerrini bizden ve onu da evden uzaklaştırdığı gibi, insanın sokağa çıktığı zaman da korunmaya muhtaç olduğu açıktır. Bunun içinde Euzü-Besmele çekilir. Ancak, Resulullah (s.a.v), sokağa çıkarken sadece Euzü - Besmele ile yetinmemiş ve ayrıca dua etmiştir. Bu konuda Enes (r.a)’den nakledilen hadisi şerifte, Hz. Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir:
“Evinden çıkınca kim: “Allah'ın adıyla, Allah'a tevekkül ettim, güç kuvvet Allah'tandır” derse kendisine: “İşine bak, sana hidâyet verildi, kifâyet edildi ve korundun da” denir, ondan şeytan yüz çevirir.”( Tirmizi, Daavât, 34, (3422)

Bakara suresi: ayetü’l-kürsi ve amene’r-rasülü
Konumuzla ilgili olarak, Ebu Hüreyre (r.a)’den nakledilen bir hadisi şerifte, Rasülullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, içerisinde Bakara suresi okunan evden şeytan kaçar.”( Müslim, Misâfirin, 212, (780)

Başka bir hadisi şerifte ise bu iki ayetin, Bakara suresinin son iki ayeti olan “Amene’r-rasülü” olduğu açıklanmaktadır.(Tirmizi, Sevabu’l-Kur’an, 4/2882)

Uyumak için yatağa girince


Resul-i Ekrem Efendimizin yatağa girdiği zaman okuduğu çeşitli dualar vardır. Bu konuda Büreyde (r.a)’den nakledilen bir hadisi şerifte Hz. Peygamber (s.a.v), şu duayı tavsiye buyurmuştur:
“Ey yedi kat semânın ve onların gölgelediklerinin Rabbi, ey arzların ve onların taşıdıklarının Rabbi, ey şeytanların ve onların azdırdıklarının Rabbi! Bütün bu mahlukâtının şerrine karşı, beni himâye et! Et ki, hiç birisi, üzerime âniden saldırmàsın. Senin koruduğun aziz olur. Senin övgün yücedir, senden başka ilah da yoktur; ilah olarak sâdece sen varsın.” (Tirmizi, Daavât, 96, (3518).)

Uykuda korkunca


İmam Malik’ten rivayet edildiğine göre, Hâlid İbnu Velid (r.a), Hz. Peygambere: “Ben uykuda iken korkutuluyorum. (Ne yapmamı tavsiye buyurursunuz?)” diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.v) ona şu duayı okuması tavsiyesinde bulundu:
“Allah'ın eksiksiz, tam olan kelimeleri ile Onun gazabından, ikabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve beraberliklerinden Allah'a sığınırım! de!” (Muvatta, Şiir, 9, (2, 950).)

Helaya girerken


Tuvaletlerin, çöplüklerin, hamamların, kabirlerin, harabelerin cinlerin ve şeytanların meskenleri mahiyetinde çok uğradıkları ve konakladıkları yerlerdir.
“Rasülullah (s.a.v) kazâyı hâcet için helâya girdiği zaman şu duayı okurdu:
“Allahümme inni euzü bike mine'lhubsi ve'l-habais. (Allahım, pislikten ve (cin ve şeytan gibi) kötü yaratıklardan sana sığınırım.”(Buhâri, Vüdu, 9)

Tekbir, tesbih, tahmid


Namaz tesbihatı, camide ve namaz kıldığımız herhangi bir yerde yapılabileceği gibi, yolda-sokakta yürürken, araç kullanırken; yatakta ve uyumadan önce de yapılabilir. Kuran-ı Kerimde de bu konuya işaretle; “Onlar, ayakta iken, otururken, yanları üzere yatarlarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler...” (Al-i İmran, 3/191.) buyurulmaktadır.

Tesbihat, hiçbir vakit terk edilmemeli ve nerede olursa olsun mutlaka yapılmalıdır. Nitekim Hz. Peygamber, şeytanın namazda kişiye günlük işlerini hatırlatıp vesvese verdiğini ve namazı alelacele kıldırıp tesbihatı yaptırmadan işine gücüne daldırdığını veya uyuttuğunu anlatıyor.

Lâ ilâhe illallâhu vahdehu la-şerike leh,


Bu da yine, dua makamındaki namaz tesbihatından birisidir.
Peygamber Efendimiz, Ebu Hureyre (r.a)’den nakledilen hadisi şerifte, şöyle buyurmaktadır:
“Her kim: ‘Lâ ilâhe illallâhu vahdehu la-şerike leh, lehü'l mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir’ duasını, bir günde yüz kere söylerse, kendisine on köle âzat etmiş gibi sevàp verilir, ayrıca lehine yüz sevab yazılır ve yüz günahı da silinir. Bu, ayrıca üç gün akşama kadar onu şeytana karşı muhafaza eder. (Buhâri, Daavât, 54)

Şeytanın telkinlerine karşı ihlas suresi


Bir hadisi- şerifte şeytanın bir vesvesesinden söz edilmiş ve buna karşı ihlas suresinin okunup sol tarafımıza doğru üç defa tükürmemiz tavsiye edilmiştir.

Muavvizeteyen (Nas ve Felak sureleri)


Cinlerin şerrinden kurtulmak için de, Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Felak ve Nas Surelerini okuduğu, ashabına ve bizzat Hz. Aişe validemize de okumayı tavsiye ettiği bildirilmektedir.

Hz. Âişe (r.a)’den rivayet edilen bir hadis şöyledir: “Hz. Peygamber (s.a.v) yatağına girdiği zaman, ellerine üfleyip Muavvizeteyn'i ve Kul hüvallahu ahad'i okur, ellerini yüzüne ve vücuduna sürer ve bunu üç kere tekrar ederdi. Hastalandığı zaman aynı şeyi kendisine yapmamı bana emrederdi.”(Buhari, Fezâilü'l-Kur'ân, 14)
Son düzenleyen Safi; 29 Kasım 2018 02:12
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Mayıs 2011       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü
Âlemlerin Rabbi olan Allahü teâlâ'ya sonsuz hamd ü senalar olsun.Onun ''celle celalühü'' âlemlere rahmet olarak gönderdiği en sevgili kulu Muhammed Mustafâya salât ve selâm olsun.Peygamber efendimizin ''aleyhissalatü vesselâm'' günâhsız,her türlü aybdan,kusûrdan uzak Âline ve Eshâbına da düâlar ve selâmlar olsun !


İşte budur miftah-i genc-i kadim;
Bismillâhirrahmânirrahîm

Yazımızı Besmeleyle başlayarak yazıyoruz...

Siteye yazmamağa karar vermiştik.Fekat yardım için sözü bozup,yazıyoruz.Allahü teâlâ günahlarımızı afv u mağfiret eylesin.Âmin

Öncelikle geçmiş olsun.Allahü sübhânehü ve teâlâ maddi ve manevi hastalıklarınıza şifâlar ihsan eylesin.Sizi,bizi ve tüm ümmet-i muhammed'i her türlü şerden ve şerli varlıktan korusun.Âmin.

Size bu durumda birkaç tavsiyelerimiz olacak.Bunları uyguladığnızda bi iznillahi teâlâ şifaya kavuşursunuz.Şifa da,hastalıkta,hayırda,şerde Allahü teâlâ'dandır.Nimete,belaya değil,gönderene bakıp,hâlimize şükredebilmek dûasıyla...

Hazret-i Gavsüs Sakeleyn (Cinlerin ve insanların yardımcısı) Pir Abdulkâdir Geylani hazretlerini ''kaddesallahü teâlâ esrarehul azîz'' bilir misiniz ? O evliyanın büyüklerindendir.Gavsül Azam'dır.Ona bu ismi Cenab-ı Hak ihsan etmiştir.Zor da kalan mü'minlere bi iznillah yardım eder.Allahü teâlâ ona bu gücü vermiştir.Önce bu büyüğün hayatını araştırmanızı ve okumanızı şiddetle tavsiye ederim.Bu büyüğü tanıdıktan sonra,ona karşı kalbinizde bir sevgi olur,inşâallahü teâlâ.

'' Evliyalar güzeldir,Eshab-ı kiram çok güzeldir.Peygamber efendimiz ''aleyhi ekmelüttehâyâ vetteslimât'' en güzeldir. ''

Allahü teâlâ'nın dostlarını seven birgün gelir,evliyalar divanına kaydolur.Bu yüzden size en tesirli ilaçlardan birisi,bu büyüklerin hayatlarını insafla okumaktır.

'' Onların hayatlarında gizli nasihatlar saklıdır.O nasihat ki,insanı yanlıştan doğruya yöneltir.

Bu büyüklerin hayatlarını okuyunca,onları seversiniz ve onlar gibi olmağı istersiniz.Bu vesile ile nemâzlara başlarsınız.Onlara olan sevginiz hürmetine Allahü teâlâ sizin günahlarınızı mağfiret eder,sizi doğru yola yöneltir.5 vakit nemâzını kılan kimse Allahü teâlâ'nın hıfzı emanında olur.Dûaları makbul olur.Bu itibarla bu çok önemlidir.

Bir Hadis-i Şerif Meâli: "Beş vakit Namazı kasten, Mazeretsiz Terk eden, Allah’ın hıfz ve Emanından Mahrum olur." [İbni Mace]

Yukarıda Hazret-i Es-Seyyid Abdulkadir Geylani hazretlerinden bahsetmiştik.Zora düştüğünüz zemân,3 ihlas-ı şerif ve 1 fatiha-ı şerif (yahut 11 ihlas-ı şerif,1 fatiha-ı şerif) okuyup,ondan hâsıl olan sevabı Peygamber efendimiz'e ve Abdulkadir Geylani hazretlerinin ruhuna hediye edin.Sonra Cenab-ı Hak'tan ne dilerseniz dileyin.Bi iznillahi teâlâ düanız -hakkınızda hayırlısı ise- kabûl olur.Çok sıkıntılı olduğunuz zemânlarda,bu cinleri görmeğe başladığınızda gene 3 ihlas-ı şerif ve 1 fatiha-ı şerif okuyup,''Yetiş Ya Abdulkadir Geylani,Medet ya Abdulkadir Geylani,Yetiş Ya Gavsül Azam,Medet ya Gavsül Azam'' diyerek medet çekiniz.

Bi iznillah Pir-i Azam'ın ismini duyan bu cinler,kaçarlar.Ve Seyyid Abdulkadir geylani bi iznillahi rahmân imdadınıza yetişir.O evlad-ı resuldür.Pek heybetliydi.Bakışları pek keskindi.Öyle ki ; görenleri etkisi altına alırdı.Bu yüzden ona ''Bâzullah'' (Allah'ın Şahini) denmiştir.Bu bakışlara marûz kalan cinler,kaçacak delik ararlardı.Onu görünce korkuya kapılır,kendilerinden geçerlerdi.İsmini işitince korkudan diz çökerlerdi.Allahü teâlâ bu gücü,salahiyeti dilediğine verir.O pek büyük lütüf sahibidir.

Abdulkadir Geylani hazretlerinin hayatını okuyup,yukarıdaki dediklerimiz, yaparsanız biiznillahi teâlâ tesirini görürsünüz.

Aktab-ı Erbaa (Dört Kutup) Abdulkadir Geylani hazretleri,Ahmed er Rufai hazretleri,Ahmed-i Bedevi hazretleri,İbrahim Desuki hazretleri'dir. ''rahmetullahi aleyhim ecmain'' Bu velilere yardım etme izni verilmiştir.Bu velilerin hayatlarını okuyun... Sonra bu velilerden yukarıda bahsettiğimiz şekilde bi iznillah yardım isteyin,Allahü teâlâ'nın izniyle şifaya kavuşursunuz.Şifa Allahü teâlâ'dandır.

Dûaların kabûl olması için mutlaka 5 vakit nemâzı kılmak gerekir.Günahlardan kaçmak,emredileni yapmak gerekir.Ehl-i sünnet itikadı üzere olmak gerekir.Bunları yapmağan kimsenin duasının kabûl olması pek zordur.Bu yüzden ''Ya Rabbi dinimi doğru şekilde öğrenmek istiyorum.Nasib et'' diye ihlaslı bir şekilde dua eden,doğru yola kavuşur.Allahü teâlâ dinini doğru olarak öğrenmek isteyene,bunu nasib edeceğine söz verdi.Allahü teâlâ sözünden dönmez.

Bir âyeti kerime meâli: ''Allah vaadinden dönmez.'' (Rûm Suresi)


Bu yüzden her müslimanın yapması gereken böyle dûa etmek ve ehl-i sünnet itikadını doğru yerden öğrenmektir.İlim öğrenmektir.Bu itibarla size ve diğer kardeşlerime ''Seadeti Ebediyye Tam İlmihâl'' kitabını tavsiye ederiz.Her gün ''Ya Rabbi bilerek yahut bilmeyerek küfre sebep olan bir söz söyledimse yahut bir iş yaptıysam tevbe ettim.Beni Affet'' diye düa etmelidir.Böyle düa eden affolur.Küfre sebep işleri ve sözleri öğrenmelidir.Bunlardan sakınmalıdır.Ölçüyü kaçırmamalıdır.Ölçüyü kaçıranların sonu cehennem-e zümaradır.Ölçü emredileni yapmak,yasak edilenden sakınmak,ehl-i sünnet itikadı üzere olmaktır.Bu yüzünde ilim öğrenmeli,dediğimiz kitabı okumalıdır.Bu nefse elbette ağır ve zor gelir.5 vakit nemâzı kılmakta nefse ağır gelir.Bunun içindir ki ; ihlas sahibi olmalıdır.İhlas sahibi olabilmek içinde Peygamber efendimizin ''aleyhissalatü vesselam'',Ashab-ı Kiramın,Evliyaların hayatlarını okumalıdır.Hayatları okuduktan sonra Habibullah'ın,Evliyaların aşkıyla insan yanmağa başlar.Onları seven,Allahü teâlâ'yı sevmiş olur.Bizim Allahü teâlâ'yı sevmemiz,O'nun sevmesiyledir.Bizim O'nu zikretmemiz,O'nun bizi zikretmesiyledir.O bizi sevmese,zikretmese,biz O'nu ''celle celalühü'' sevemeyiz ve zikredemeyiz.Bunun için bu büyüklerin hayatlarını okumak pek önemlidir.Bununla birlikte ilim öğrenmeli,5 vakit nemâz'a başlamalıdır. [Silsile-i Aliyye büyüklerini googledan araştırınız.Bu büyüklerin hayatlarını okuyunuz.Onlar kabe-i muazzamayı görünce; ''Ya Rabbi bizi seveni dostun eyle'' diye dûa etmişler ve bu duaları kabul olmuştur.Dileğine kavuşmak için, iki rekât namaz kılıp, sevabını silsile-i aliyye denilen âlimlerin ruhuna hediye etmeli, bunların hürmeti için diye dua etmeli. Mesela, (Yâ Rabbi, hayırlı bir çocuk nasip eyle) diye dua edip, (Bu duamı Silsile-i aliyye büyükleri hürmetine kabul eyle) demeli. (Mekatib-i şerife)]

Aşağıda hadis-i şeriflerle vereceğimiz ve tavsiye edeceğimiz dûalarıda yapmalıdır.

Büyüden ve Cinden Korunmak için Okunması Gereken Dûalar


Allahü teâlâ, her şeyi sebeple yaratır. Bir şeye kavuşmak için, bu şeyin yaratılmasına sebep olan şeyi yapmak gerekir. Her şeyin yaratılmasında ortak olan manevi sebep, sadaka vermek, 70 kere (Estağfirullah min külli mâ kerihallah) duasını okumaktır. Bu iki manevi sebep, maddi sebepleri bulmaya da yardım eder. Ruhi sıkıntıların çoğu, cinden ve büyüden meydana gelir. Ruhi hastalıklar, sara ve cinden korunmak için, kıymetli kitaplarda bildirilen dualardan bazıları şunlardır:
1- Euzü Besmele ile Fatiha suresini okumalı.
2-Euzü Besmele ile iki Kul-euzü okumalı.
3- Bir miktar suya Âyet-el kürsi, İhlas ve Muavvizeteyn [Nas ve Felak] surelerini okumalı. Büyü yapılan kimse bundan üç yudum içmeli, kalan su ile gusletmeli.
4-Sedir ağacının 7 tane yeşil yaprağı ezilip su ile karıştırılır. Üzerine Âyet-el kürsi, İhlas ve Kul-euzüler okunur. 3 yudum içip geri kalanla gusledilir.
5-Üç kere Salevat ve Fatiha, Âyet-el kürsi, Kâfirun, İhlas, Felak ve Nas sureleri yedişer defa okunup hastaya üflenir. Bunlar tekrar okunup hastanın yatağına, evin her yerine, bahçeye üflenir.
6- Fatiha, Âyet-el-kürsi ve 4 Kul [Kâfirun, İhlas, Felak ve Nas sureleri]yedişer kere okunup hastaya üflenirse, büyü, nazar, hayvan sokması ve bütün dertler için iyi gelir. Tuza okunup, suda eritip içirmek ve ısırılan yere sürmek de olur.
7-Sabah akşam, Bekara suresinin başından 4 âyet ve Âyet-el kürsi ile, Âyet-el kürsiden sonraki iki âyeti ve Bekara suresinin sonundaki 3 âyet, delinin üzerine okunursa, iyi olur.
8- Sabah akşam 24 kere Estağfirullah denir, sonra (Estağfirullah elazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh) denir. Sonra 11 İhlas ve 7 kere Fatiha ve 33 kere, Allahümme salli ve sellim ala seyyidina Muhammedin ve alâ âli seyyidina Muhammed okuyup, sevabı Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın ve Evliyanın ve sonra isimleri okunarak Silsile-i aliyye büyüklerinin ruhlarına hediye edilir. Bunların hürmetine şifa vermesi için dua edilir. Her gün sabah-akşam böyle dua edilir.
9-Günde 500 kere (La havle vela kuvvete illa billah-il-aliyyilazim) okumalı! Başlarken ve bitirince yüz kere salevat getirmeli. [Bunu her gün muhakkak okumalı, ihmal etmemeli.]
10- Ha-Mim Mümin suresinin başından masir’e kadar ve Âyet-el kürsi okumalı.
11- La ilahe illallahü vahdehü la şerike leh lehülmülkü velehülhamdü vehüve alâ külli şeyin kadir okumalı.
12- Cuma günü seher vakti, sağ elinin içine Nisa suresi 99. Âyeti, vemen yahruc’dan rahimâ’ya kadar yazılır, sonra dili ile yalanıp yutulur. 40 yıllık büyü de olsa çözülür.
13- Sar’adan kurtulmak ve cinden korunmak için Âyât-i hırz okunmalıdır! Âyât-i hırz, şu sure ve âyetlerdir:

Fatiha,
Bekara 1, 2, 3, 4, 5 ve 163, 164 ve 255, 256, 257 ve 285, 286,

Âl-i İmran
18,19. âyetten sadece: “İnneddine indellâh-il-islam” kısmı,
Âl-i İmran 26, 27 ve 154,

En’âm 17,
A’râf 54, 55, 56,

Tevbe 51 ve 128, 129,
Yunüs 107,

Hud 56,
İbrâhim 12,

İsrâ 43 ve 110, 111,
Mü’minun 116, 117, 118,

Ankebut 60,
Rum 17, 18,

Fatır 2,
Yasin 83,

Saffat 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve 180, 181, 182,
Feth 27, 28, 29,

Rahmân 33, 34, 35, 36,
Hadid 1, 2, 3, 4, 5,

Haşr 21, 22, 23, 24,
Cin 1, 2, 3, 4, 5, 6,

Buruc 20, 21, 22,
İhlâs, Felâk ve Nâs sureleri.

Âyât-i hırz nasıl okunur?


Abdest alınıp, 7 istiğfar ve 11 salevat okunup, hastanın sıhhatine niyet ederek, güneş doğduktan ve ikindi namazından sonra, günde iki defa hasta üzerine okunmalı, işaretli yerlerde, hasta üzerine üfürülmeli, şifa buluncaya kadar [kırk gün kadar] devam etmeli. Her defası sonunda, bir Fatiha okuyarak sevabı, Peygamber efendimizin ve Behaeddin Buhari, Ahmed Rıfai ve imam-ı Rabbani hazretlerinin ruhuna hediye edilmeli. Bir nüsha da yazıp, yanında taşırsa, sihirden, büyüden, nazar değmesinden korur. Muradı hasıl olur.

Peygamber efendimizin üç türlü ilaç kullandığı bildirilmiştir. Kur’an-ı kerim veya dua okurdu. Fen ile bulunan ilaçları kullanırdı. Her ikisini karışık da kullanırdı. (Mevahib)

Kur’an-ı kerimin ve duanın etki etmesi için bazı şartların gözetilmesi lazımdır. Okuyanın veya yazanın ve hastanın buna inanması, hastanın zararlı olan gıdalardan, şüpheli ilaçlardan perhiz etmesi, sıcaktan ve soğuktan sakınması lazımdır. Okuyan kimsenin, itikadının bozuk olmaması, haram işlemekten, kul hakkından sakınması, haram ve habis şey yiyip içmemesi ve karşılık olarak ücret almaması şarttır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâyı unutarak, gafletle edilen dua kabul olmaz.) [Tirmizi]

İmam-ı Şarani hazretleri, (Kuşluk namazına devam edene, cin musallat olmaz) buyurdu. Cin mektubunu, yanında veya evinde bulundurana, cin gelmez ve dadanmış olan cin de gider.

Dua, ilaç gibidir. Allahü teâlâ dilerse tesir eder. Yani tesirini Allahü teâlânın verdiğine inanmalıdır!

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:


(Dert-bela gelince, Hazret-i Yunus’un duasını okusun! Allahü teâlâ onu muhakkak kurtarır. Dua şudur: Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke, inni küntü minez-zâlimin.) [Hakim]

Hadis-i şeriflerde buyruldu ki:


(Sabah akşam, 3 defa, “Bismillahillezî lâ yedurru ma’asmihî şey’ün fil erdı ve lâ fissemâi ve hüvessemî’ul alîm” okuyan, büyücü ve zalimden emin olur.) [İbni Mace]

(“Lâ havle...” okumak, doksandokuz derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdan kurtulmaktır.) [Ebu Nuaym] [İmam-ı Rabbani hazretleri, din ve dünya zararlarından kurtulmak için her gün 500 defa “Lâ havle velâ kuvvete illâ billah” okurdu. Okumaya başlarken ve okuyunca yüzer defa Salevat getirirdi. (Tefsir-i Mazheri)]
(Evinde, Fatiha ve Âyet-el kürsi okuyana, o gün cin ve şeytan zarar veremez.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, duanızı kabul eder. Dua ettim, hâlâ duam kabul olmadı diye acele etmeyiniz! Allahü teâlâdan çok isteyiniz! Çünkü kerem sahibinden istiyorsunuz.) [Buhari]

(Mümin dua edince, Allahü teâlâ, Cebrail’e, “Ben onu seviyorum, isteğini hemen yerine getirme!” Facir [günahkâr] dua edince de, “Ben onun sesini sevmiyorum. İsteğini hemen yerine getir” buyurur.)

(Çalışmadan dua eden, silahsız harbe giden gibidir.) [Deylemi] [Demek ki; sebeplere yapışmadan istemek kuru bir temennidir.]

(Beş vakit namazlardan sonra yapılan dua kabul olur.) [Buhari]

(Bid’at ehlinin duası kabul olmaz.) [İbni Mace]

(Gafletle yapılan dua kabul olmaz.) [Tirmizi]

(Bir lokma haram yiyenin, kırk gün duası kabul olmaz.) [Taberani]

Dileklerin ve Muratların Kabûl olması için


1- Maddi veya manevi bir isteği olan kimse, gece, gusledip veya abd1est alıp, iki rekât namaz kılsa, her rekatında bir Fatiha ve üç İhlas okusa, selamdan sonra secdeye gidip, (Ya Rabbi, benim isteğimi Ebu Bekr-i Sıddık hürmetine yerine getir) diye dua etse; Allahü teâlâ, isteğini verir. (Menakıb-ı ciharı yari Güzin)
2- (70 kere “Yâ Allah, Yâ Rahmân, Yâ Rahîm, Yâ Kaviyyü, Yâ Kâdir” okuyup da dua eden, ne isterse istesin, Cenâb-ı Hak duasını kabul eder ve ne muradı varsa verir.)
Allah rızası için okumalı. Bir seferde 70 defa okumalı, 71 olsa olmaz, yanına başka isim konsa olmaz, bu bir şifredir. İsm-i a’zam, ism-i Celal, Esma-ül Hüsna’dır. Her namazdan sonra okuyana ne mutlu! Hiç olmazsa günde bir defa okumalı.
3- Dua izinli okunmalı! Bir hacetin hâsıl olması için dua okunurken, tesir etmesi, üstadın izniyle okumalı. Üstad vefat etmişse, kitabından öğrenip okumak da izin almak olur. İzin alan, izin verenin vekili olur. Vekilin okuması, üstad gibi tesirli olur.
4- Çocuklarını idarede sıkıntı çeken kişiye Peygamber efendimiz, (Neden istiğfar etmiyorsun? Ben günde yüz defa istiğfar ederim) buyurmuştur. İstiğfar edileceği zaman yüz defa (Estağfirullah min külli mâ kerihallah, Estagfirullahel’azîm ellezî lâ ilahe illâ hüvel hayyel kayyûme ve etûbü ileyh) demeli ve manasını düşünerek söylemeli.Manası şöyledir:
(Razı olmadığın şeylerden, yaptıklarımı affet ve yapmadıklarımı yapmaktan koru! Kendisinden başka ilah bulunmayan Hay, Kayyum ve Azim olan Allah’a istiğfar eder ve günahlarıma pişman olup O’na sığınırım.) [Azim, zatı ve sıfatları kemalde; Hay, ezelî ve ebedi bir hayatla diri olan; Kayyum, zatıyla kaim olan, yarattığı her şeyi varlıkta durduran demektir.]
5-Dileğine kavuşmak için, iki rekât namaz kılıp, sevabını silsile-i aliyye denilen âlimlerin ruhuna hediye etmeli, bunların hürmeti için diye dua etmeli. Mesela, (Yâ Rabbi, hayırlı bir çocuk nasip eyle) diye dua edip, (Bu duamı Silsile-i aliyye büyükleri hürmetine kabul eyle) demeli. (Mekatib-i şerife)
Sabah ve yatsı namazından sonra Silsile-i aliyye’nin isimlerini, sonra Fatiha okuyarak ruhlarına gönderip, onları vesile ederek yapılan dua kabul olur. Tecrübe edilmiştir.
6- Ayât-i hırz, usulüne uygun okunur ve yanında taşınırsa, murat hâsıl olur.
7- Adakta bulunmalı. Mesela, (Şununla evlenirsem veya şu işim olursa, sevabı Seyyidet Nefise hazretlerine olmak üzere, Allah için, üç Yasin okumak nezrim olsun) denince, bu dileğin kabul olduğu tecrübe edilmiştir.
8- Kör bir zat gelip, (Ya Resulallah! Allahü teâlâya dua et, gözlerim açılsın) dedi. Peygamber efendimiz de, (Güzel bir abdest al! Sonra, “Yâ Rabbi! Sana yalvarıyorum. Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim Muhammed aleyhisselam, seni vesile ederek, Rabbime yalvarıyorum. Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum. Ya Rabbi, bu yüce Peygamberi bana şefaatçi eyle! Onun hürmetine duamı kabul et!”) duasını okumasını söyledi. O da, abdest alıp dua etti. Hemen gözleri açıldı. (Tirmizi) Bu duayı okuyanlar, maksatlarına kavuşmuşlardır.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:


(Allah’tan veya insanlardan bir isteği bulunan, güzelce abdest alıp iki rekât namaz kılsın! Sonra Allahü teâlâya hamd etsin, Resulüne salevat getirip, şu duayı okusun!
Lâ ilâhe illâllah-ül-halîm-ül-kerîm. Sübhânallahi Rabb-il-arş-il-azîm. Elhamdü lillâhi Rabbil âlemin. Es’elüke mûcibâti rahmetike ve azâimi mağfiretike vel ganîmete min külli birrin vesselâmete min külli ismin lâ teda’ lî zenben illâ gafertehü velâ hemmen illâ ferrectehü velâ hâceten hiye leke rıdan illâ kadaytehâ yâ erhâmerrâhimîn.) [Halebi]
[Bu duayı İslam harfleriyle yazıp doğru olarak okumak gerekir.]

Hacet namazı iki, dört veya on iki rekât olarak kılınır. Birinci rekâtta Fatiha ve üç Âyet-el kürsi okunur, diğer rekâtlarda Fatihayla birer kere İhlâs ve Muavvizeteyn [iki kul e’ûzü] okunur. Yahut her rekâtta Fatiha, Âyet-el-kürsi ve İhlâs okunur.
9- Bir başka hacet namazı da şöyle:
Yatsı namazını kılıp vitri kılmadan önce, dört rekât namaz kılınır. Birinci rekâtta bir Fatiha, üç Âyet-el-kürsi okunur. İkinci rekâtta Fatihadan sonra üç İhlâs ve Muavvizeteyn [yani iki kul e’ûzü] okunur. Üçüncü rekâtta ilk rekâtta okunanlar okunur. Dördüncü rekâtta ise ikinci rekâtta okunanlar okunur. Namazdan sonra dileğini ister. (İmad-ül-islam)

Türkçe olarak şöyle dua etmek de olur:


(Ya Rabbi! Sana yalvarıyorum. Âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim Muhammed aleyhisselam! Seni vesile ederek, Rabbime yalvarıyorum. Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum. Ya Rabbi! Bu yüce Peygamberi bana şefaatçi eyle! Onun hürmetine duamı kabul et!)

Bu duayı müslümanlar, her zaman okuyup maksatlarına kavuşmuşlardır. Bu duaları bir kere okuyup bırakmamalı. Kırk gün ve daha fazla kadar devam etmek iyi olur.

Ayrıca ; Ashab-ı Bedir'in ''rıdvanallahü teâlâ aleyhim ecma'în'' isimlerini okumak,bu büyükleri vesile ederek düa etmek pek çok fâidelere sebeptir.Bunlardan biride düanın kabûl olmasıdır.O yüzden bu büyüklerin isimlerini ardından 3 ihlas-ı şerif,1 fatiha-ı şerif okumak,çokça iyi olur,büyük fâidelere,nimetlere sebep olur.

Son olarak:
Ölçüyü tutturanın,düaları kabûl olur,evliyalar divanına kaydolur,Allahü teâlâ'nın hıfz-ı emanında olur.Ona kimse zarar veremez,biiznillah.Ölçüyü kaçıran kimse ne yaparsa yapsın,dûaları tesir etmez,rezil ve rüsvay olur,zelil olur.Ölçü emredileni yapmak,yasak edilenden sakınmaktır.Ehl-i sünnet itikadı üzere olmaktır.Bu ölçü üzere olabilmek dûasıyla,inşâallahü rahmân.

Başınızı ağırttığımız için özür dileriz.Allahü teâlâ şifalar ihsân eylesin.Ümidinizi asla ve kat'a kesmeyiniz.Dertte,belada,hastalıkta,şifada hülâsâ hayırda şerde Allahü teâlâ'dan unutmayınız.Dünya imtihan yeri,yukarıdaki dediklerimizi yapan kurtuluşa erer,sıkıntılardan kurtulur,inşâallahü teâlâ.

Evliyalar güzeldir,Onları seven birgün gelir Onlardan oluverir...

Selâmetle...
Son düzenleyen Safi; 29 Kasım 2018 02:17
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Eylül 2011       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Şeytanlardan, Şeytanların, Cinlerin Tasallutundan Korunma Yolları


Allah cinleri bizlerin yaşadığı boyuttan farklı bir boyutta yaratmıştır. Yaşatmaktadır. Onların inanmayanlarına şeytan denir. Şeytanlar insanlara çeşitli şekillerde musallat olurlar. Allah onlara bu noktada müsaade vermiştir. Kuran-ı Kerim’de ilgili ayetleri okuduğumuzda bunu rahatlıkla anlayabiliriz.

Şeytanın insanların büyük çoğunluğuna musallatı vesvese iledir. Yani onların bilinçaltlarına vesvese verirler. Allah’ın şeytana verdiği izin de buraya kadardır. Vesveseyi bilinçaltı algılar. Vesvese dine, itikada aykırı kötü ve çirkin düşüncelerdir. Bunlar bilinçdışı tarafından algılandıkları zaman insana sanki kendi düşüncesi gibi gelir. Hâlbuki şeytanın vesveseleridir. Sahibi şeytanlardır. Onun için hangi türde olursa olsun, ne kadar kötü ve çirkin bulunursa bulunsun bu tür düşünceler kişiye ait olmadığı için bir sorumluğu yoktur. Bu sebeple suçluluk psikolojisine de girmeye gerek yoktur. Dini ve itikadi açıdan kötü ve çirkin düşünceler akla geldiği zaman sadece edep gereği ‘subhanallah, estağfirullah’ demek yeterlidir. Bunlar yüzünden kişiye herhangi bir günah söz konusu değildir. Bunların sahibinin şeytanlar olduğunu bilmek ve bunlara aldırmamak en iyi savunma yoludur. Bu vesveseler yüzünden ibadetlerini bırakan insanlar, şeytanların arzularını yerine getirmişlerdir, şeytanlarla mücadelede mağlup olmuşlardır. Onlara yazıklar olsun.
Ayrıca vesvesenin kişideki imanın belirtisi olduğunu da söyleyelim.
Bu yazımızda şeytanların bizzat musallat olma durumunda neler yapacağımıza değineceğiz.

Öncelikle insanlardan bazılarının genellikle merak saikı veya bazı nefsani nedenlerle cinlerle iletişim kurmalarının yanlışlığına değinelim.
Medyum diye bilinen kişiler, genellikle kalp gözlerinin açıldığı ve bu üstün meziyetten ötürü cinlerle iletişim kurdukları için kendi kendilerine bir boş gurur içerisinde bulunurlar. Övünürler. Kendilerini diğer insanlardan üstün görürler. Hâlbuki başları beladadır. Farkında değillerdir. Bunu şöyle bir örnekle açıklayalım. Diyelim ki çok zeki bir insanla aptal bir insan evlendiler. Aptal insan evliliğine sahip çıktığı zaman aradaki zeka uçurumundan dolayı büyük bir komplekse kapılacaktır. Bu yüzden eşine sahip çıkma adına onu kısıtlamalara ve çeşitli çatışmalara girişecektir. Bunun gibi cinlerle dost olan kişiler de benzer bir cenderenin içerisinde bulunacaklardır. Çünkü cinlerin zeka seviyeleri çok düşüktür ve bu yüzden aşağılık kompleksinin etkisiyle insanlara üstün olma arzuları çok yüksektir. Bu yüzden insan ile cinlerin arkadaş olmaları mümkün değildir. Bunların doğaları gereği her iki kesim de ister Müslüman olsunlar, ister başka dinlerde veya inançlarda ortak bulunsunlar yine de ister istemez çatışacaklardır. Onun için medyumluktan uzak durmak gerekir. Medyumluk durduk yerde insanın başını belaya sokmasıdır. Cinlerin sağdan soldan haber getirmesi bahasına girilecek büyük bir eziyettir. Velev ki cinleri Müslüman olsa bile. Aslında medyumluk cinleri haber toplaması için hüddam edinmektir. Bu yolla elde edilen bilginin özel hayatta gizli olanı araştırma, gıybet, suizan ve iftira türlerine benzemesi açısından haramlığı da ayrı bir konudur. Büyük günahlardandır.

Gelelim hüddam meselesine. Hüddam demek cinleri çeşitli amaçlarla hizmetçi olarak kullanmaktır. Hüddam edinmek isteyenlere önce şunu sorarım. Sen akşam evine gidince eşine de ki: ‘Sen benim hizmetçimsin.’ Bakalım ne diyecek. Elbette bu sözü insanın eşi bile kaldıramaz. Tepki gösterir. Cinlerin gerek Müslümanları gerekse kâfirleri ise bu sözü hiç kaldıramaz ve bu açıdan insanları kınarlar. Şeytanların böyle hüddam isteyen Müslümanlara yapacaklarını öç ve kin duygusuyla seyrederler. Çünkü kibir, gurur, ucub gibi duygular ateşten yaratıldıkları için cinnilerde insanlara göre daha bir üst düzeydedir. İnsanlardan bu tür sözler işitmeleri onları çok kızdırır. Aşağılık kompleksini harekete geçirerek kin ve öç almalarını sağlar.

Allah (c.c.) da bu maksatla yani hüddam edinmek amacıyla surelerini okuyan ve güzel isimlerini çeken kişilerin de böyle bir musibete düşmelerine izin verir. Gerek Allah’ın kitabının okunması gerekse Allahın güzel isimleriyle zikrinin çekilmesi onun rızası dışında böyle bir gaye ile olursa insan durduk yerde başına bela alıyor demektir. Sonuçta bu tür ibadetlerle cinnileri algılayacak manevi terakkiye insan ulaşınca şeytanlar ona çeşitli duyu organları kanalıyla iletişim kurmaya başlayacaktır. Genellikle dokunma duyusu ile işitme duyusu kanallarıyla cinnilerle iletişime geçilir. Cinni şeytanlar bu yollarla eziyet de yapabilirler. Daha doğrusu cinni şeytanların musallatı genellikle bu iki duyu organıyla olur. Bazı insanlar onları madde âleminde duman şeklinde ve belli belirsiz insan görünümünü andırır biçimde de görebilirler.

Cinleri görmek veya onlarla iletişime geçmek demek kalp gözünün açılması demek değildir. Kalp gözü ile kastedilen letaiflerdir. Kalp gözü ancak tarikata intisap edip senelerce şeyhin rabıtasını yaptıktan, verdiği virdi, zikri çektikten sonra Allah’ın bir ihsanı olmak üzere insanın göğsünün çeşitli noktalarında ve iki kaşının arasında bulunan letaiflerinin açılması ile oluşur. Bu sayede nurları görür. Nurlar değişik renktedirler. Kırmızı, sarı, yeşil, beyaz, siyah ve bunların karışımı değişik tonlar. Şeytanlar bu makamda bulunan müride insan biçiminde, özellikle onun aklını başından alacak dişi güzeller biçiminde görünürler. Bu güzeller peri diye edebiyata girmişlerdir. Allah bu makamdaki müridi bu dişi şeytanlarla imtihana tabi tutar. Medyumlar şeytanları bu halleri ile göremezler. Görseler akılları başlarından giderdi. Onlar ancak gözleri açık veya kapalı iken onları sanki bir duman gibi belli belirsiz bir biçimde görürler. Oysa kalp gözü açık bir insan onları aynı insan gibi net ve açık bir surette görür.

Şeytani cinlerin cinsel ilişkide bulunmalarındaki amaç kişinin ruhunu zayıf kılmak, sonra da onu çarpmaktır. Bu da tabii çeşitli organların felç olmaları ile sonuçlanır. Tabii asıl amaçları son nefeste insanların imansız gitmelerini sağlamaktır. Bunun için olmadık yalanlara başvururlar. Genellikle hak suretinde yaklaşırlar. Sürekli evlilikten söz ederler. Hâlbuki onlarla evlenmek hem caiz değildir, hem de mümkün değildir. Çünkü bizim onların âlemine gitmemiz olanaksızdır. Ancak uyku sırasında olur ki o zaman da insanın şuuru yerinde değildir. Kalp gözü açılmış kişiye bile şeytanlar bizzat kendileri istedikleri surete girerek görünürler. Yani kalp gözü açılmış kişi bile onların âlemine girememekte, şeytanlar ona yaklaşmaktadırlar. Yani binlerce şeytan o kişi ile bir ve aynı formatta iletişim ve münasebet kurabilirler. Bunu o kişinin ayırt etmesi imkânsızdır. Güya olan eşine sahip çıkması onu denetlemesi de mümkün değildir. Yani onlarla evli olduğunu sanıp cinsel ilişkiye girenler zinaya düşerler. Manevi yönden git gide zayıflayıp onların oyuncakları olurlar. Allah korusun. Bir de bu şeytanlar senin bu âlemde bizimle kurduğun cinsel münasebet sonucu çocukların oldu yalanını çok söylerler. Maksat yine kişiyi bu yolla kendilerine bağlamaktır. Bu da tıbben, ilmen mümkün olmayan büyük bir yalandır.

Zina her çeşidiyle insan ruhunda onulmaz yaralar açan ve şeytanların tasallutuna zemin hazırlayan büyük bir günahtır. Zinaya düşen insan nurlardan soyunur. Zina her çeşidiyle insanlarla da cinnilerle de aynı etkiyi yapar. Oysa insan ruhu nurla beslenir. Nur olmayınca zayıflar. Bedenle ruhun münasebeti azalır. Bu yüzden şeytanların insanları çarpmaları, yani çeşitli organlarda felç halinin yaşanması mümkün olur. Onun için şeytanların tüm derdi evlileri boşandırmak, bekârları da evlendirmemektir. Bu sayede toplumda zinayı çoğaltmaktır. Zina yapan insanda nur kalkınca üzerine zulumat yağar. Zulumat ruha zehir gibi etki eder, onu zayıflatıp dermansız bırakır. Ayrıca zina yapan insanların son nefeste imansız gitmeleri daha büyük bir olasılıkladır.

Unutmayın ki bu din başlangıçta yani Mekke döneminde insanlardan sadece zina yapmamak ve putlara tapmamak üzere söz istiyordu. İnsanlar da putlar yolu ile gelen sosyal ayrıcalıklarından kopamadıkları ve azgınlaşan nefislerinin zina istekleri yüzünden bu dine girmek istemiyorlardı. Bu aşağı yukarı on yıl kadar sürdü. Sonra İslam’ın diğer şartları ayetlerle bildirildi.

Böyle açıkta cinni şeytanların musallatına genellikle zikir erbabı karşılaşır. Bunun nedeni zikirle nefisleri incelir ve terakki kaydeder. Gönül gözleri açılmaz ama nefisleri saydamlaştığı için cinnilerle çeşitli duyu organları vasıtasıyla iletişime girebilirler. Aşağı yukarı on beş yıldır bu tür insanlarla iç içe olduğum için bu konuda epey tecrübeye sahibim. Ayrıca bu yazının masa başı yazısı olmadığını, yazarının da cinni şeytanların tasallutunda fazlasıyla nasiplendiğini de belirteyim.
Kendi başına zikir çeken bir kardeşimiz bu cinnilerle günün birinde tanışmış. Tabii ona büyük bir kutup olduğunu söylemişler. Zavallıyı kandırmışlar. Cinniler de kendilerini evliya veya peygamber ruhu diye tanıştırırlar böyle zavallılara. Senaryo pek değişmez, genellikle böyledir. Bazen canları sıkılınca onlarla eğlenirler. İşte böyle bir durumda ona demişler ki: ‘Sen şu tarihte öleceksin, ona göre hazırlığını yap.’ Tabii bizim kardeşimiz de öleceğini bilen bir veli edasıyla arkadaşlarıyla dostlarıyla, ailesiyle vedalaşmış, ama ölmeyince durum meydana çıkmış. Acınacak duruma düşmüş. Onun için her zaman derim: Kardeşlerim, her şeyi uzmanına danışırsınız da neden bu zikir hususunda ve bu yolla gelen hallerde bir mürşid-i kâmile danışmazsınız. Mürşid-i kâmiller şeytanları insanlardan daha iyi tanırlar, onların hilelerini hemen bilip sofiyi vesvese diye uyarırlar, o hale değer vermemesini öğütlerler. Zikir yoluna mürşidi kâmilsiz çıkanlar şeytanların oyuncağı olabilirler. Onlardan kurtulmaları mümkün değildir.

Zikir Allah rızası dışında bir gaye ile çekilirse mutlaka şeytanları başa toplayacaktır, o insanı baş edemeyeceği bir fitneye düşürecektir. Bir uzman olarak mürşidi kâmile ihtiyaç duyulduğu gibi asıl bu şeytanlardan kurtulmak için de böyle bir mürşidi kâmilin rabıtasına ihtiyaç vardır. Özellikle telebbüsü rabıta yatarken cinni şeytanların saldırılarında paratoner gibi işlev görmektedir. Rabıta demek, nur kaynağı şeyhten yararlanmaktır. Ruhu nur olan şeyhin ruhuna bağlanmaktır. Onun için böyle cinni şeytanların tasallutuna maruz kalan insanların din simsarlarının eline düşmeden silsilesi sağlam gerçek bir şeyh aramaları, bağlanmaları gerekir. Gerek zikir, gerekse rabıta şeytanlara büyük eziyetler verir.

Din simsarlarının amacı para kazanmak veya böyle zor durumda bulunan yani şeytanların çeşitli tasallutlarına maruz kalmış insanlardan eğer kadınlarsa cinsel açıdan yararlanmaktır. Bu tür insanlara hiçbir şekilde kanmamak ve bunlardan uzak durmak gerekir. Onlardan gelen geçici iyileşmeler ancak şeytanlarla yaptıkları danışıklı dövüştür. Kimse bunların elinden şifaya kavuşamaz.

Peki böyle cinni şeytanların tasallutuna maruz kalan insanların bilmesi ve yapması gereken şeyler nelerdir?
Böyle kişiler öncelikle şunu bilmelidirler ki, bu şeytanları sihirli sözlerle, muskalarla, zikirlerle, dualarla tamamen uzaklaştırmak veya yakıp kül etmek mümkün değildir. Bu büyük bir cihattır. Peygamberimiz s.a.s. nefis ve şeytanla yapılan savaşa büyük cihat demiştir. Savaştan kaçarak kimse zafer elde edemez. Şunu bilin ki onlar musallat olma ile her ne kadar sizlere eziyetler etse de bir mümin okuduğu surelerle, çektiği zikirlerle onlara daha büyük eziyetler verir. Hele bu mümin bir de ehl-i tarik olup da günün büyük kısmını da telebbüsü rabıta ile geçiriyorsa cinni şeytanlara çok büyük zararları dokunuyordur. Onların adeta dermanlarını kesiyordur. Çünkü bu ibadetler adeta nur kaynaklarıdır. İnsanlar nasıl ateşten zarar görürlerse cinni şeytanlar da nurlardan olumsuz etkilenirler. O kişiye tasalluta devam etmelerinin tek nedeni yenilgiyi kabul etmek istememeleri ve inatçılıklarıdır.

Şeytanlar ateşten yaratıldıkları için şeffaftırlar. İnsan bedenine girebilirler. Allah onlara böyle bir izin vermese de insanlara eziyet için bunu yaparlar. Allah onlara sadece vesvese verme iznini vermiştir. İnsanların bedenine veya çeşitli organlarına verdikleri çeşitli eziyetlerle telafisi mümkün olmayan kul haklarına girerler. Bu eziyetler eşek misali o kişinin günahlarını yükleyecek bir nimete dönüşürler. Yani bu dünyada onların bu türde musallatı ile çekilen sıkıntılar ahrette büyük birer nimet olacaktır inşallah.

Şeytanların verdiği kaygı uyandıran sözlerine hiçbir şekilde aldırmayın. Tehditleri hep boştur. Kulak asmaya bile değmez. Tıpkı uzaktan havlayan köpekler gibidirler. Onlara verilecek en güzel cevap ‘Hasbünallahu ve Nimel-Vekil’ demektir. Onların boğaz kaslarını sıkmaları kişileri genellikle kaygılandırır ve cinni şeytanların kendilerini öldürebileceği yanılsamasını verirler. Hâlbuki bir cinni şeytanın hatta onların en güçlüleri olan ifritlerin bile bir insanı öldürmeye güçleri yetmez. Hepsi birleşse de bunu yapamazlar. Onları ve bizleri de yaratan Allah (c.c.) onların her halinden ve yapacaklarından ezeli bilgisi ile haberi olduğu için onları o güçte yaratmamıştır. Bir insanı öldürmeye güçleri hiçbir zaman ve hiçbir şekilde yetmez. Bazı organlarda sadece kullandıkları bazı tekniklerle yani kasları özel bir yöntemle sıkarak sanki büyük bir ağırlığa sahipmiş ve güçlüymüş intibaı bırakırlar. Gerçekte böyle maddi bir ağırlıkları yoktur.

Peki onların bedene, organlara verdikleri sıkıntı ile cinsel tacizleri ve eylemlerinin önüne nasıl geçilebilir?
Demin de dediğim gibi sihirli formüller arayanlar aradıklarını hiçbir zaman bulamazlar. Çünkü böyle bir şey yoktur. Onlarla bir ömür boyu hatta son nefeste bile çarpışmayı daima göz önünde bulundurmak lazımdır. Bu dünyanın kanunu, insanın da kaderidir. Büyük cihattır. Onlardan gelen sıkıntıları azaltacak bazı teknikler vardır. Örneğin mutlaka abdestli taşımak kaydı ile küçük bir Kuran-ı Kerimi göğüs üzerinde cepte taşımak bu durumdaki insanları rahatlatmaya yeterlidir. Ayet el Kürsi gibi onlara zarar veren bir ayet, Nas ve Felak sureleri fotokopi yolu ile istenildiği kadar çoğaltılarak abdestli olarak üzerimizde taşınabilir. Genellikle şeyhler ve iyi niyetli hocalar dua, salavat kısmı fazla ama ayet kısmı onlara nazaran az olan muskalar, yazılar hazırlarlar ki kişiler abdestsiz de bunları üzerinde taşısınlar diye. Bunları da fotokopi ile yarar derecesini görünceye kadar çoğaltılıp üzerimizde taşıyabileceğimiz gibi yatarken de kullanabiliriz. Bütün bunları okuma ve üzerine de üflemek onların güçlerini daha da artırır. Tabii bunlar geçici ve rahatlatıcı tekniklerdir. Cinni şeytanlardan tamamen kurtulma yolları değildir. Olamaz da.

Asıl mücadele cephesi kişinin ruhunu güçlendirmesidir. Bunun için öncelikle kişinin bütün günahlara tövbe etmesi gerekir. Günahlar nuru yok ederler, nurun düşmanıdırlar. Ruh nurla güçlenir. Nur da namaz kılma, zikir çekme, sure, ayet tilaveti ile güçlenir. Ruhu güçlendiren bu mücadelede asıl silah ise rabıtadır. Rabıtalar içerisinde de bu mücadelede en yararlısı telebbüsü rabıtadır. Telebbüsü rabıta şeyhin suretine girme, kendini ortadan kaldırıp şeyhi ikame etmedir. Ruh telebbüsü rabıta ile kendisine musallat olan şeytana adeta nur kesilir. Nur şeytanları yakar, onlara acı verir. Şeyhin ruhu telebbüsü rabıta kuran sofinin ruhunu sarmalar bu sayede nura kavuşur. Şeytanlar da bundan büyük zararlar görürler. Zamanla telebbüsü rabıta meleke haline geldiğinde ruh fenafişşeyh makamına ulaşır. Artık şeytanlar bu insandan kendilerine bir hayır gelmeyeceğini anlarlar, kendilerine verdiği zararlardan bıkarlar, o kişilerden uzaklaşırlar. Bu seneleri alabilir. Ama bu savaştan mümin mutlaka galip gelir. Çünkü fenafişşeyh makamından sonra fenafillah makamı gelir. Bu velilik makamıdır. Nefsin fenaya erip şeytanın nefsi dünya ve haramlarla kandırmada aciz olduğu bir makamdır. O kişinin bedenine yaklaşan şeytan ruhun nuru arttığı için eziyet etmekten ziyade kendisi büyük eziyetlere uğrar. Yani veliler de zaman zaman onlardan çeşitli eziyetler görebilirler, ama şeytanların onlardan gördükleri eziyetler kat kat daha büyüktür. Dediğim gibi cinni şeytanlarla insanların mücadeleleri her zaman ve her makamda söz konusudur. Bundan tam anlamıyla kurtulmak mümkün değildir. Allah dostları cinni şeytanlarla savaşmadan ve onlara galip gelmeden bu makama ulaşamazlar.

Cinni şeytanların tasallutuna uğrayan kişi bilmeli ki bu durum sadece onun başında değildir. Allah dağına göre kar verir. İnsanı kaldıramayacağı şeyle imtihan etmez. Ümidini hiçbir zaman kaybetmemelidir. Şeytanların amaçladıkları şey mümini ümitsiz bırakmaktır. Oysa imanın temeli ümide dayalıdır. Kuran-ı Kerim’de Allah’ın rahmetinden ümidini kesenlerin ancak kâfirler olduğu belirtilmektedir (Yusuf Suresi, ayet 87). Şeytana Allah musallat olma konusunda izin vermiştir. Son nefese kadar da bu izin geçerlidir. Hatta son nefeste imanı çalmak için müminin içerisinde bulunduğu kaygı, korku, maddi sıkıntılarından yararlanarak onu kandırmaya, bir hayal uğruna imanını çalmaya çalışacaktır. Böyle sıkıntılarla karşı karşıya bulunan müminler tövbe-i nasuh ederek her türlü haramdan sakınarak ve ibadet hayatını zenginleştirerek şeytanla mücadele yoluna gitmeli, mümkünse gerçek bir şeyhe intisap edip vird almalı ve rabıtaya önem vermelidir. Zira vird ve rabıta şeytanla mücadelede en etkili silahlardır.

Şeytanlar kendi isimlerini veremezler. Verirlerse bu onların sonu olur. Zira böyle bir isim gerçek şeyhe verilirse o şeytan yakılabilir, yani gerçek manada yakılma ancak bu yolla mümkündür. Şeytanların kendi isimlerini verme konusunda ağızları sıkıdır. Ama kendi isimlerini vermek için de içlerinde karşı konulmaz bir güdü duyarlar. Çünkü bu kendi varlıklarını size kabul ettirme anlamına gelir. Bundan sonsuz bir doyum alırlar. Bu yüzden konuşma ve sohbet sırasında ağızlarından isimlerini kaçırabilirler. Ama şeytanları yakma ile onlarla baş edemeyiz. Çünkü onların akrabaları ve dava arkadaşları arkasından sökün ederler. Ama yine de elimize geçirdiğimiz şeytanların isimlerini derhal hiçbir korku ve kaygı duymadan şeyhe bildirip bu konuda tavizsiz olmalıyız. Bunun bir büyük cihat olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Kuran-ı Kerim’in ifadesiyle şeytan bizim apaçık düşmanımızdır (bk. Yasin suresi, ayet 60; Bakara suresi, ayet 208; Fatır suresi, ayet 6; Zuhruf suresi, ayet 62 vs.).

Şeytan musallatından kurtulmada ve savaşında işin en zor yanı silsilesi sağlam gerçek bir şeyhi bulmaktır. Çünkü memleketimizde gerçek şeyhten daha çok sahtecileri de mevcuttur. Hele hele kendileri de cinlenip bu yolda umutsuz bir vaka durumuna düşmüş nice şeyh vardır. Sahte para ile gerçeğini ayırmada titiz olan insan, niyetlendikten sonra gerçek Allah dostunu bulabilir ve intisap da edebilir. Allah bu durumda bulunan kardeşlerimize yardım etsin. Amin.
Muhsin İyi
Son düzenleyen Safi; 29 Kasım 2018 02:19
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Mart 2012       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yazınızı okudum böyle bir durum benim başımda da var çok dua ettim bir hocadan muska aldım başka bir hocadan sizin verdiğiniz duaların aynını okumamı istedi okudum 5ben çalışıyorum 5 vakit namazımı kılıyorum kılamadıklarımı kaza yapıyorum. bir yerlerde okumuştum esma duaları insanın maneviyatını güçlendirdiğini Allaha daha yakın olabileceğimi ve istediğim dileklerimin kabul olabileceğini yazıyordu bende her akşam o günün esmalarını okumaya başladım hatta 5 esma ya Allah, ya rahman, ya rahim, ya kaviyyu, ya kadir esmalarını 70 kere okumaya başladım bunu gün için dede okuyordum kendime adet edinmiştim birgün akşam okurken alev gibi görünmeyen artan sesle birlikte birşeyin yüzüme geldiğini hissettim korkudan yerimden sıçradım hemen salavat getirmeye başladım bu hal belki 10-15 sn belki daha uzun sürdü bilmiyorum. aklımı kaybedeceğimi sandım Allaha yalvardım çok dua ettim. yanlız bişey vardı çok korkmuştum ama ağlamadım inançlı bir şekilde dua ettim. Allaha sığındım ve gelen kimse onu çağırmadığımı gitmesini ben Allaha dua etmekten başka birşey yapmadığımı söyledi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Temmuz 2012       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu yazı, bu sitede daha önce yayımlanan ‘Şeytanlardan, Şeytanların, Cinlerin Tasallutundan Korunma Yolları’ adlı yazıma ek olarak yazılmıştır.

Cin ve şeytan musallatından tamamen kurtulmak mümkün mü?


Evet, şunu bir daha vurgulayalım ki, şeytanları hangisi olursa olsun hiçbir zikir tamamen uzaklaştıramaz ve yok edemez. Bunu bir defa bilelim ve kabul edelim. Çünkü onlar ordular halinde bulunurlar. Sıra ile nöbetleşerek insanlara musallat olurlar. Yani normalde namaz kılma, Kuran-ı Kerim okuma, zikir çekme onlara çok olumsuz etkilerde bulunur. Bundan dolayı zarar görürler. Halk tabiriyle yanarlar. Ama bu musallat olayında sıra ve nöbeti daha hızlı değiştirerek bunu telafi ederler. Tabii nur onların dermanlarını yine de keser. Güçlerini zayıflatır. İşte bu durum kişinin Allah’ın izni ile kazandığı büyük bir zaferdir.

Tamamen bir nur haline gelmedikçe, yani Allah’tan fani bulup beka olmadıkça, kısacası veli olmadıkça şeytanların tasallutundan tamamen kurtulmak mümkün değildir. Kaldı ki bu manevi merhaleye ulaşan kişiler de ibadetlerinde zayıf kaldıklarında az da olsa onların çeşitli tasallutlarına maruz kalabilir.

Şeytan ve cin musallatı sırasında insanlar neler yaşayabilirler?
Şeytanlar duman (sis) halinde tüm vücudu sararlar. Letaif noktalarını kapatırlar. Kişilerin manevi yükselmelerini önlemek için bunu yaparlar. Ayrıca insanların hayattan bezmesi, ümidini kaybetmesi için onlara çeşitli sıkıntılar verirler. Ümitsizlik, en büyük günahlardandır. Allah göstermesin, insanı imansız götürebilecek bir manevi hastalıktır. Onun için hangi halde bulunursak bulunalım, Allah’ın bizleri imtihan ettiği gerçeğini hiçbir zaman unutmayalım ve ümidimizi daima canlı tutalım. Şu ayetteki ihtara kulak asalım: ‘Allah’tan ümidini kesenler ancak kâfirler topluluğudur (bk. Yusuf suresi, 87).’Ayrıca ümidimizi canlı tutmak, geliştirmek için Allah’ın bizlere şah damarından daha yakın olduğunu tefekkür edelim (bk. Kaf suresi, 16).

Şeytanlar asla insanları öldüremezler. Ama sanki bazı kasları sıkabiliyorlarmış gibi bir izlenim bırakırlar. Özellikle boğaz kaslarını kullanarak insanları kaygıya sürüklerler. Hâlbuki onlara asla bu güç verilmemiştir. Onlar sadece sinirlerde uyguladıkları bazı tekniklerle bu yanılsamayı meydana getirirler. Elbette bazı organlarda şiddetli ağrı (boyun kaslarında, ensede, başta) yapabilirler. İnsana büyük bir halsizlik, yorgunluk, takatsizlik verebilirler. Bu yüzden insanların moral durumlarını bozup onları strese, depresyona, melankoliye düşürebilirler. Vesveseleri ile sürekli olumsuz düşünceleri dile getirirler. İnsanları ümitsizliğe ve karamsarlığa, panik atağa sevk edebilirler. Kısacası şeytanlar insanlara gizli veya açık surette maddi ve manevi çeşitli eziyetler verebilirler. Aslında insanların doktor doktor dolaştıkları ve tedavi olamadıkları pek çok ruhsal hastalık onlardan kaynaklanır.

Cinlerin ve şeytanların musallatında en etkili zikir hangisidir?
Gerek İmam-ı Rabbani Hazretleri (k.s) gerekse Mevlana Celaleddin Rumi (k.s.) cin ve şeytanların musallatında en etkili zikir olarak ‘La havle vela kuvvete illa billahil Aliyyül Azim’i önermektedirler. Pek çok evliya ve âlim de bu görüştedir.

Evet, şeytan ve cin musallatlarında en etkili zikir budur: ‘La havle vela kuvvete illa billahil Aliyyül Azim (Yüce ve büyük Allah’tan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur.)’

Üzerindeki şeytanların kuvvet derecelerine göre günde 100-200-300… adet çekildiğinde birkaç günde bu zikir hemen tesirini gösterir. Önemli olan belli bir sayıdaki zikri her gün ara vermeksizin virt edinmektir. Ayrıca iş yaparken veya boş zamanlarda sayısız olarak bu zikre devam etmektir. Bu şekilde hareket edilirse Allah’ın (c.c.) izni ile bu zikir birkaç ayda kişiyi tamamen düzlüğe çıkartır. Şeytanlar elbette bu zikir çekildiğinde kişiden uzaklaşmazlar. Ama güçleri yok olur. Daha doğrusu çok azalır. O kişiye eskiden olduğu kadar zarar veremezler. Çünkü bu zikrin ortaya çıkardığı nur, şeytanların dermanlarını keser, onların insana zarar verme derecelerini önemli ölçüde azaltır. Bu da şeytanlara karşı yapılan cihatta büyük bir zaferdir. Her zafer Allah’ın bizlere sunduğu manevi bir ikramdır.

‘La havle vela kuvvete illa billahil Aliyyül Azim’ o kadar acayip bir zikirdir ki, devası olmadığı manevi ve ruhsal hastalık yok gibidir. Büyük bir şifa kaynağıdır. Peygamberimiz (s.a.s) onun doksan dokuz derde şifa olduğunu söylemiştir. Ayrıca hadislerde belayı önleyici ve ortadan kaldırıcı yönü de vurgulanmıştır. Bir zalimden zarar görmekten korkanların; mevki ve makamını haksız yere kaybetme kaygısı yaşayanların bu zikre yönelmeleri (günde 100 adet) onlara büyük kazançlar sağlayacaktır. Onları güvenliğe sevk edecektir.

Bu zikrin büyüklüğü nereden gelmektedir?
‘La havle vela kuvvete illa billahil Aliyyül Azim (Yüce ve büyük Allah’tan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur.)’, insanların İslam dinine girerken söyledikleri Kelime-i Tevhidin (La ilahe illallah) önemli bir şubesini teşkil etmektedir. Şöyle ki: Çağımızda insanlar herhangi bir puta veya putlara taparak görünüşte Allah’a (c.c.) şirk koşmamaktadırlar. Ama güç ve kuvvet hususunda çağımızda pek çok kişide gizli şirk bahis konusudur. Bu aslında her devirde vardı. Ama çağımızda daha bir artmış durumdadır. Hâlbuki Ehl-i sünnet itikadında güç, kuvvet, yaratma kavramları tamamen Allah’a aittir. İnsan niyetle yaptığını sandığı eylemleri sahiplenmektedir. Oysa insanların büyük çoğunluğu ise çağımızda gerçekte paranın gücüne tapmaktalar, mevki ve makam sahibi kimselere yakın olmakla da her işlerini düzelteceklerine inanmaktadırlar. Öyle ki bu durum onların manevi dünyalarında gizli şirk derecesine kadar varmaktadır. Dolayısıyla görünen vesileler, sünnetullah onların gözlerinde birer ilaha dönüşmektedir. İşte ilgili zikirde gücün ve kuvvetin tamamen Allah’a ait olduğu vurgulandığı için bu durum kişinin imanını insanların genellikle düştüğü bu tür şirklerden temizlemektedir.

Cinler ve şeytanlar insanlara açıkça musallat olduklarında kendilerinde olduklarını iddia ettikleri bir güç ve kuvvet gösterisinde bulunurlar. Bu zikir Allah’ın hikmeti olarak onları yalancı çıkardıkları gibi perişan eder. Kişinin de cin ve şeytanların musallatı ve vesveseleri ile bu yönde bozulmuş olan itikadını düzeltir. Gücün ve kuvvetin yalnız Allahu Zülcelâl’a ait olduğunu ispat eder. Onun için cin ve şeytan musallatlarında bu zikri çokça çekmek, bu zikir üzerinde tefekkür kılmak gereklidir.

Hadis-i şeriflerde bu zikrin arşın hazinelerinden bir hazine olduğu vurgulanmıştır. Bu da bu zikrin ne kadar büyük olduğuna işarettir.

‘La havle vela kuvvete illa billahil Aliyyül Azim’ zikri, 5 kglık bir suya belli bir sayıda (100) şifa niyetine okunup üflenirse ve bu su bitirilmeden yarıya geldiğinde tekrar doldurulup yine belli bir sayıda (100) okunup üflenirse ve bu böyle devam edip giderse, inşallah gerek cin ve şeytan musallatlarında gerekse başka ruhsal sıkıntılarda büyük hafiflemeler, faydalar yaşanacaktır. Peygamberimiz (s.a.s) bu zikrin doksan dokuz derde deva olduğunu söyledikten sonra bunlardan en küçüğünün kederi (üzüntüyü) gidermek olduğunu belirtmiştir. Demek ki depresyon hali bu zikirle çok kolay bir şekilde aşılabilmektedir.

Bu zikrin Arapça yazısını A4 sayfasında veya sayfalarında çoğaltıp teksir veya kitapçık haline getirip de abdestli olarak üzerinde taşımak da cin ve şeytan musallatlarında büyük yararlar sağlar.

Elbette zikir sadece Allah rızası için çekilmeli ve zikredilen sözün manası da tefekkür edilmelidir. Şeytanların tasallutu ile yaşanan sıkıntılardan kurtulma mevzu bahis olsa da zikirde niyeti daima Allah rızasına dayandırmalıdır. Bunun için zikirden önce, sonra veya arada bir de olsa ‘İlahi ente maksudi ve rızake matlubi (Allah’ım Sen maksadımsın, rızanı da talep ediyorum)’ cümlesini tekrar etme çok faydalıdır. İnsanın kalbine Allah rızasını rota olarak gösterir.

Letaif ve nefy ü ispat zikri çekenlere şeytanlar açıkça musallat oldukları zaman ne yapmalıdırlar?
Yukarıda tavsiye ettiklerimize bu zikirleri çekip de şeytanların çeşitli açıkça musallatlarına maruz kalan sofiler de uyarlarsa büyük yararlar görürler. Sofiler en başta letaif noktalarına ihtimam göstermelidirler. Nurlar bu noktalardan neşet ederler. Allah indindeki asıl yerlerine yükselirler. Şeytanlar bu noktaları adeta tıkarlar. Nurların ortaya çıkmasını engellerler. Bu tür sorunlarla karşı karşıya bulunan sofiler letaif noktalarında Lafza-i celal (Allah) zikrini çekerken nefeslerini tutup 100 adetten sonra nefesi koyuvermeden üstüne biraz nefes alarak bir 100 daha çekmeliler. Ondan sonra nefesi bırakmalıdırlar. Nefes tutma şeytanlara çok büyük zarar vermektedir. Ayrıca Lafza-i Celal, sultani zikre yol açtığı için şeytanların adeta bedenlerini testere ile kesmektedir. Nefy ü ispat zikrinde nefesi tutmanın bir hikmeti de budur. Nefes tutma, özellikle şeytanların letaif noktalarını tıkama işlerini başlarına çalmakta, onlara çok büyük zararlar vermektedir.

Kalp zikri çekenler şeytanların açıkça musallatlarına maruz kaldıklarında yukarıda letaif zikri çekenlere tavsiye ettiğimiz şeyi tespihi kalp üzerinde tutarak yapmalıdırlar.

Nefy ü ispat zikrini çekenler ise letaiflerini açmak, açık tutmak, şeytanların tasallutundan korumak için sözünü ettiğimiz, yani letaif zikri çekenlere tavsiye ettiğimiz zikre de devam etmelidirler.

Şeytanlar ve cinler niçin bazı insanlara musallat oluyorlar da bazı insanlar onlarla temas kurmak istedikleri halde onlara musallat olmuyorlar?
Şeytanlar aslında her insana musallattır. Mümin olduğu halde şeytanı olmayan insan yoktur. Bu durum hadisle de sabittir. Fakat şeytanlar müminlere genellikle vesvese ile musallat olurlar. Bir kısım insanların onlarla iletişime geçmek için çabalamasına rağmen muvaffak olamamalarının nedeni şeytanların herhangi bir duyu organını kullanmasını ve o kişi ile iletişme geçmesini engelleyen etmenler olduğunu göstermektedir. Nasıl ses belli bir frekans arasında duyuluyorsa bedeni baştan sona saran nefis belli bir saydamlığa erişmeden duyu organlarının onları algılamasının ve onlarla iletişime geçmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Kişi istese bile onlarla iletişime geçememektedir. Yoksa şeytanların musallatı her daim mümkündür. Çünkü onlarda kendilerini insanlara kabul ettirmek, göstermek gibi güçlü bir içgüdü bulunmaktadır. İnsanlara açıkça eziyet etmek için de denemedikleri yol yoktur. Nefsin belli bir saydamlığa erişmesi ise insanın nur kaynağı olan ibadetlerle meşgul olmasına bağlıdır. Bunun dışında hiç ibadetle meşgul olmayan insanların onlarla iletişim kurmaları ise onların nefislerinin yaratılıştan getirdiği özellikle veya pek nefsi karartmayan günahları işlememeleri, saflıkları ile açıklanabilir kanaatindeyim. Aslında cinlerle ve şeytanlarla diyalog kurmak bir üstünlük değildir. Sadece bir özelliktir. İnsanların birbirlerinden üstünlüğü Allah’ın emir ve yasaklarına gösterdikleri itinadadır. Takvadadır (bk. Hucurat suresi, 13). Ayrıca bu konuda, yani insanların üstünlüğünün takvada olduğunu ifade eden onlarca hadis-i şerif bulunduğunu da belirtelim.

Şeytan ve cin musallatlarında bardağın dolu tarafı yok mudur?
Elbette başımıza gelen bela ve musibetler sabırla karşılanırsa Allah indinde sonsuz mükâfatlara kapı açabilir. ‘Sabredenlere mükâfatları hesapsız ödenecektir (Zümer suresi, 10).’

İnsanların çoğu şeytanları ve cinleri inkâr ederler. Onları beynin yarattığını, onların hayal ürünü olduğunu söylerler. Bunu ağır bir ruhsal hastalık olarak kabul ederler. Hâlbuki bu düşünce tarzı ile dinden çıkarlar da haberleri olmaz. Zira bu tür düşünceleri ile onlarla ilgili onlarca ayet-i kerimeyi inkâr etmiş olurlar. Kuran-ı Kerim’in bir ayetini ‘bilerek, açıkça’ inkâr eden kimse ise, kuşku yok ki, kâfir olur. Allah göstermesin.

Bu açıdan bazı insanlara şeytanların ve cinlerin musallatı onlarca ayet-i kerimenin hak olduğuna dair aynelyakin (gözle görürcesine) hatta hakkalyakin (gözle görmenin de ötesinde, yaşarcasına) bir iman sağlar. Tabii en önemlisi, böyle şeytanların musallatına maruz kalan kimselerin aynelyakin, hakkalyakin derecesinde Kuran-ı Kerim’in bir nur kaynağı olduğunu keşfetmesidir. Çünkü Kuran-ı Kerim’in sureleri, ayetleri, kelimeleri okunduğunda bu varlıklara zarar verdiğini anlar. Çeşitli duyu organları ile bunu algılar. Bu anlama derecesine göre Allah’a, Kuran-ı Kerim’e, peygamberlere, kısacası imanın diğer şartlarına inanma derecesi yükselir. Kısacası şeytanların musallatı bir bela ve musibet olarak görünse de barındırdığı hayırlar çok fazladır. Yeter ki, böyle bir durumda olan kişi ümidini kaybetmesin, onlarla savaşın büyük bir cihat olduğunu bilsin. Hiçbir surette onlara teslim olmasın, onların çeşitli oyunlarına kanmasın. Şu kesin ki, evliyalık yolunda onların musallatı mukadderdir. Tabii bu sözle her şeytan musallatına uğrayan kişinin de evliyalık yolunda olduğunu iddia etmiyoruz. Ama imani konulara bakış açısında diğer insanlara göre büyük bir üstünlük kazandığı da muhakkaktır.

Evliya olacak kişi nefsini ve şeytanları aynelyakin, hakkalyakin düzeyde tanımadan bu makama yükselemez. Nefis ve şeytanları aynelyakin, hakkalyakin düzeyde tanımayan bir kişinin de gerçek anlamıyla insanları irşat edeceğini sanmıyorum.

Allah (c.c.), açıkça cin ve şeytanların musallatına uğrayan kardeşlerimize sabır versin, onları büyük cihatlarında muvaffak kılsın, sırat-ı müstakime ulaştırsın. Onların yar ve yardımcıları olsun. Âmin.
Muhsin İyi
Son düzenleyen Safi; 29 Kasım 2018 02:21
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Temmuz 2012       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
1.Zikir mutlaka Allah rızası için mi çekilmeli. Dünyevi bir maksadımız da olamaz mı?
Evet, zikir mutlaka Allah rızası için çekilmeli. Dünyevi bir amaç için çekilmemeli. Bunun için en az zikrin başında ve sonunda olmak üzere veya her yüzde bir kere ‘İlahi ente maksudi ve rızake matlubi (Allahım Sen maksadımsın, isteğim de Senin rızandır.)’ demek bu açıdan yararlıdır. Kalp zikirde rotayı kaybetti mi bu cümle onu doğrultur.

İnsanları anlamak çok zor. Bunu dedik mi zikirden uzaklaşıyorlar. Hâlbuki zikri Allah rızası için çekerlerse Allah onları hem dünyada hem de ahrette ödüllendirecektir. Zikir Allah rızası için çekildi mi dünyevi bazı armağanları da bünyesinde taşır. Kulun sadece dünyevi bir amaç için zikre yönelmesi zikrin değerini düşürür. Zikri amacı dışına çıkarır. Çünkü Allah bu dünyaya değer vermemektedir. Kullarının kendi rızasına talip olmasını istemektedir.

Dualarda ise ahreti gaye edinerek dünyalık şeyleri Allahtan isteyebiliriz. Allahın güzel isimleri ile tevessül de yapılabilir. Ancak bunda da ahreti gaye edinmek, istenilen dünyalık dinimiz, ahretimiz için hayırlı ise nasip olmasını istemek gerekir. Kuran-ı Kerim’de Allah (c.c.) güzel isimleri ile dua edilmesi (tevessül edilmesi) üzerinde de durmuştur: “En güzel isimler Allah’ındır. O halde O’na en güzel isimlerle dua edin. O’nun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır (Araf suresi, 180).” Bu ayette dikkati çeken nokta, bazı insanların Allah’ın (c.c.) bu güzel isimleri ile razı olmayacağı dualarda bulunmasıdır. Allah (c.c.) kulunun sadece dünyalık istemesinden hoşnut olmaz: “Kim ahiret mahsulü isterse onun ürünlerini fazla fazla artırırız. Kim de sırf dünya menfaati isterse ona da ondan veririz, ama ahirette onun hiç nasibi olmaz. (Şûrâ suresi, 20).” Bu açıdan duada Allah rızasını, ahireti ihmal etmek büyük bir eksikliktir, yanlışlıktır. Kuşkusuz bununla dünyalık istemenin doğru bir şey olmadığını iddia etmiyoruz. Demek istediğimiz şey, istediğimiz dünyalık ile Allah’ın rızasına ve ahirete dönük bir işi ve kazancı düşünmeliyiz.

2. Zikir Allah rızası için çekildi mi şeytan musallat olmaz mı?
Şeytanlar her halükarda musallat olabilir. İster zikri Allah rızası için çekin, ister dünyevi bir amaç için çekin. Bu fark etmez. Onlara musallat olma hakkını Allah vermiştir. Onların işi bu. Bizlerin işi de onlarla cihat. Şeytanlara bakmayın. Şeytanlardan korkmayın. Kaygılanmayın. Zikrinizi çekin. Allah rızasını gözetin. O size zarar veremez. İt ürür kervan yürür misali. Şeytanlar insanlara göre çok zayıf yaratıldığı gibi her zikir ehline de musallat olacak diye bir kaide de yoktur. Zaten musallat olsa da korkulacak bir şey yoktur. Zira hadisle sabittir ki zaten en az bir şeytan mümine musallattır ama bunu vesvese gibi sınırlar içerisinde yapıyordur. O mümin çoğu kez bunun farkına varmaz.

Şeytan zikir ehli olamayanlara hatta namaz kılmayanlara da açıkça musallat olabilir.

Şeytan musallat olur kaygısıyla zikirden uzak durmak bizzat şeytanların vesveseleridir. Bu durum, ülkeme savaş açılır diye silahlanmamak gibi ahmakça bir düşüncedir. Bu zihniyetteki insanlar Allah’ın rızası yerine şeytanlardan korktukları için son nefeste kaybedebilirler. Allah korusun. İnsan elinden geldikçe Allah’ı zikretmeli. Mesela işim uzakta ve otobüsle gelip gittiğim için küçük tespihimi yanımdan hiç ayırmam. Hemen yol boyunca Allah Allah diye kalbimle zikir yaparım. Çünkü zikir her boş vakitte yapılacak çok uygun bir ibadettir. Zikir için her vakti insan kullanmalıdır. Saniyeyi boş geçirmemelidir. Zikrin kazandırdığını başka hiçbir ibadet vermez.

3. Zikir için mutlaka bir şeyhe bağlanmak şart mı, zikri kendi başımıza çekemez miyiz?
Zikir için bir şeyhe bağlanmak şart değildir. Kendi başınıza da çekebilirsiniz. Zikir çok güçlü bir ibadettir. Onun için şeytanlar engellemek için her hileyi kullanacaktır. Bir de zikirle bazı manevi haller yaşanır, bunların bir kısmı Allah’tandır, bir kısmı da şeytanlardandır. Bunları tek başınıza zikir çekerken bilmeniz imkânsızdır. Şeyhe danışmak lazımdır. Şeytanlar insana hem hak suretinden gelir hem de nefis damarını kullanır. Yani tek başına zikrin tehlikeleri çoktur. Tasavvuf yoluna girip o kültürü edinenlerin bile bazılarının, çoğu kez ayakları kaymaktadır. Şeytani bir takım hallerle kendilerini veli, kutup, mehdi vs. görebilmektedirler. Tasavvufun sırrı ise velev ki insan kutup bile olsa nefsini kâfirin nefsinden bile aşağı görmesidir. Hâlbuki şeytanlar bu tür insanlara çektikleri zikirle öyle bir nefis damarından giriyor ki bunları Firavun’dan daha azgın bir insan konumuna getiriyor, din yolu ile insanlara hükmetme hastalığına düşürüyor. Böyle insanlar değil nefislerini kâfirin nefsinden aşağı görme bir müminden bile aşağı görmüyorlar. Kul hakkına girseler o insandan özür dilemekten ve helalleşmekten bile acizdirler. Nefislerini öyle ilahlaştırmışlardır ki onların İslam’a ve tasavvufa verdikleri zararı kâfirler bile veremez. Zikir Allah rızası için çekilirse nefis erimeye başlar. Kendisini herkesten küçük görür, Allah rızası dışında başka bir amaçla çekilirse nefis azgınlaşır, şişer, kibre ve ucuba kapılıp insanlara zarar vermeye başlar. Allah’a da bu yüzden asi olur. Şeytanlaşır. Allah bizleri bu afatlardan korusun. Âmin.

4. Zikri şeyhe bağlanarak çeken kişi şeytanların tasallutundan kurtulabilir mi?
Şeytanlarla böyle bir antlaşma yok. Şeytanlar herkese musallat olabilir. Zikri şeyhine bağlanarak çeken kişiye de musallat olabilir. Zikri yalnız başına, yani bir şeyhe bağlanmadan çeken kişiye de musallat olabilir. Hiç zikir çekmeyen, hatta namaz kılmayan kişiye de musallat olabilir. Ama şeyhi olan kimse yaşadığı halleri şeyhine anlatabilme olanağına sahiptir. Şeyh de o yollardan geçtiği için yolu iyi bilir, şeytanların hilelerini anlar. Şeyhler müritlerinden dinlediği hallere genellikle iki çeşit cevap verirler. Fazla konuşmazlar. Ya Allah mübarek etsin, derler ki bu halin sadatların himmeti ile Allah tarafından ihsan edildiğine işarettir. Ya da vesvese derler. Geçerler. Açıklama pek yapmazlar. Bu da halin şeytandan olduğuna işarettir. Bu durumda mürit haline tövbe ve istiğfar ederek Allah’a sığınmalı ve tedbirini ona göre almalıdır. Bu hale itibar etmemelidir. Mürit her halini şeyhinin onayından geçirmek zorundadır. Yoksa ayağı farkına varmadan kayabilir. Çünkü şeytanlar ehli tariki yakın takibe almışlardır. En ufacık boşluğunu bile bir hile doldurabilir. Sürekli vesvese verirler.

5. Zikir şeytanı davet midir, şeytanla savaş mıdır?
Şeytan bizim ezeli düşmanımızdır. Onunla bütün ibadetlerimizi terk etsek bile barışamayız. Şeytanların insan soyuna amansız bir kinleri vardır. Bu, son nefeste insandaki imanı çalsalar bile soğumaz. Kendileri Allah’ı, peygamberleri bildiği halde bu kinleri yine devam eder. Kuran-ı Kerim’in hak olduğunu da hakkal-yakin (gözle görmenin ötesinde, adeta yaşayarak) bilirler. Çünkü nurundan tanırlar. Okunduğunda nurları onları yakar. Bu özellik başka kitapta yoktur. Ama insan soyu karşısındaki aşağılık kompleksleri ve kinleri onları insanlara, özellikle müminlere düşmanlığa sevk eder.

Yani şeytanlarla ve nefisle savaşmak zorundayız. Bu bir kaderdir. Büyük cihattır. Daha doğrusu her insanın kazanması veya kaybetmesi gereken bir imtihandır. Kaybedersek ebedi hayatımız mahvolur, Allah (c.c.) göstermesin cehenneme düşeriz. Kazanırsak Allah’ın rızasını elde edip ebedi hayatımız cennette geçer.

Onun için akıllı bir mümin zikri bırakmak şurada dursun, onu şeytanlara karşı kullanılacak bir silah olarak görür. Gece gündüz zikirle meşgul olur. Zikirle nurunu artırır. Ruhunu güçlü kılar. Allahın da rızasını kazanır.

6. Silsilesi sağlam gerçek bir mürşidi kâmili nasıl bulacağız. Onu siz söyleseniz olmaz mı?
Benim söylemem uygun değil. Zira benim pek çok kusurum var. Ona bağlanabilir. İkincisi sürekli yazıyorum. İnsanlara bir şeyhi reklam yapmak da yanlış anlaşılır. Üçüncüsü de benim söylememle elde edilecek şeyh sizin için ancak bir vesvese kaynağı olur. Çünkü bu iş o kadar kolay ve basit değildir. Kişinin varoluşsal sorunu olduğu için kendisinin arayıp bulması gerekir. Yoksa kıymeti bilinmez ve düşer. Kaldı ki herkes şeyh aramaya, tarikata girmeye mecbur değildir. Ama bu devirde yalnız başına insanın İslam’ı yaşaması çok zor olduğu için en azından bir cemaatte bir hizmetinin olması güzel bir şeydir.

Şeyh nasıl aranır ve bulunur bu konuda kısaca şunları söyleyebilirim.

Öncelikle bütün günahlara tövbe etmek, onlardan tamamen uzaklaşmak, kalben de pişman olmak gerekir. Bundan başka namaz, oruç vs. gibi borçlu olduğumuz ibadetler ve kul hakları varsa ödenmeye çalışılır. Ayrıca bütün farz, sünnet ibadetler incelikle yapılmaya başlanır. Gözyaşı ile Allah’tan bir dostu utanarak, sıkılarak istenir dualarda. Bunun için istihare ve hacet namazları da kılınabilir. Kılınmasa da her namaz arkasından edeple istenir. Bu seneleri de alabilir. Allah (c.c.) genellikle rüyada gösterir. Bu birinci yoldur.

İkinci yol. Ya Bismillah deyip tek tek Allah dostlarını gezmektir. Şimdi internet var. Oralarda siteleri ve adresleri bile var. Ama mekânlarına gitmek şarttır. Uygun olan zat bulunduğunda genellikle bu dünyaya ait olmayan bir hoş koku ile işaret alınabileceği gibi kişinin kendisinin idrak ettiği başka işaretler de olabilir.

İşaret alması mutlaka gerekiyor mu? Gerekmiyor da, bu yol çok meşakkatlidir. Yani zikir ve rabıta için kişi en az bir iki saat gibi bir zaman harcayacaktır. Allah bu ibadetleri şevkle yapsın diye bu yolu hak eden müritlerine genellikle çeşitli işaretler verir. Bazılarını uzaklaştırmak için vesveseye düşürür. Tabi bunlar bu yolun hakkını yerine getirmeyenler içindir. Zira Allah (c.c.) kimseye zulmetmez. Bu yolun hakkı da tövbe-i nasuhtur.

Uygun şeyh bulunduğunda tamamen teslim olunur.
Zikir hususunda buradaki yazdıklarımı yeterli görmeyenler ve başka soruları olanlar bu sitede bulunan şu yazılarımı okusunlar:
1. Zikir, Zikrin Önemi.
2. Esma-i Hüsna (Esama’ül-Hüsna, Allahın 99 Güzel İsmi) İle Zikir Yapmanın Faziletleri
3. Ayrıca vesvese konusunda daha ayrıntılı açıklama yaptığım bu sitede bulunan şu yazıma bakılabilir.

Dini Kuşkuların, Şüphelerin, Kuruntuların Kaynağı, Vesveselerin Nedenleri Nelerdir
Muhsin İyi
Son düzenleyen Safi; 29 Kasım 2018 02:22
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
28 Ocak 2016       Mesaj #8
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi
cinler insan vücudunda daha çok, kasıklarda saklanırlar. Sırasıyla ensede, diz kapak altlarında, sol kol altında, çünkü sağ tarafta hayra yönelik amellerimizi yazan melek vardır. Oraya gelemezler. Beden sahibini bazen ateşlendirirler, bazen sol kolu uyuştururlar ve ağrı verirler. O ağrıyı dumanla verirler. Genelde sabah kalkınca sol kolda uyuşukluk olur. Kişinin sol tarafında bulunmalarının asıl sebebi kalbin orada bulunması ve kişiyi kalbi olarak sıkıntıya sokarak ibadetten ve güzel şeylerden uzaklaştırıp, sapıkça şeyler yapmasını sağlamalarıdır. Eğer kişi, sabahları çok zor uyanıyorsa, namazlarda çok vesvese oluyorsa, abdest anında akla hayale gelmeyen vesveseler geliyorsa, eşiyle çok şiddetli geçimsizliği varsa, eşinin yüzünü bir anda değişik görüyorsa, gözleri kan çanağı gibi kırmızıysa, sol kolda uyuşmalar oluyorsa, bunlar o kişide cin musallatı olduğunun delilleridir. Eğer gece geç vakitlerde yorgun uyanıyorsa, banyoda, tuvalette çok uzun kalıyorsa, ani sinirlenmeleri varsa, yatakta çok sağa sola dönüyorsa, uykuda dişlerini gıcırdatıyorsa, eşine karşı sebepsiz soğuksa, bir anda kendini kaybediyorsa, bir anda kramp şeklinde ağrı giriyorsa, bir anda uyku basıyorsa, iki ayrı insan gibi farklı kişilikler sergiliyorsa, mutlak surette bu o kişinin bedenin içinde cin olduğunu gösterir. Diğer bir konuda insanın bedeninin dışından insana müptela olmalarıdır. Oda şu şekilde olur. Onlar da rüya âleminde kendilerini göstererek alıştırırlar. Hiç acele etmezler, çok sabırlıdırlar. Kedi, köpek ve yılan olarak görülürler. Eğer uykuda yılan sokuyorsa uyanınca soktuğu yerde kişi acı hisseder. Yerde fare gibi koşuşan siyah karaltılar görüyorsa, karanlıktan korkuyorsa, arkadan biri beni takip ediyor korkusu varsa, biri tarafından devamlı gözetleniyor hissine kapılıyorsa, namazlarda arkasında biri varmış gibi hissediyorsa, kâfir cinler tarafından gözetleniyor demektir. Uygun zaman kollayıp mutlak surette MÜSAİT bir anda içine girme yollarını arıyorlardır. Devamlı zaman kollarlar. Üzgün ve ümitsiz anlarında “fırsat bu fırsattır” deyip saldırırlar. Daha çok ani şok anlarında, yani aşırı sevinç ve aşırı korku anlarında, kişinin savunma metopolizmalarının en zayıf olduğu anlarda kişiye müptela olurlar. Çok sabırlıdır ve hiç vazgeçmezler. Cinlerden uzak olma yolları.Şu âyetin sıkça okunması lâzımdır: “La ilahe illâlahû vahdehû la şerike lehul mülkü şerike hamdü ve hüve âla küllü şey in kadir”. Bu âyet günde 100 defa okunur. Allah Resûlün'e 100 den az olmamak şartı ile salâvat getirilir. Kur'ân'ı açıp sesli olarak evde dinlediğiniz zaman evdeki cinlerin rahatsız olup uzaklaşmasını sağlarsınız.

Cinlerin etkisinden kurtulmak için aşağıda yazmış olduklarımızı uygulamanızı tavsiye ederiz inşallah yapmış olduğunuz bu uygulamadan fayda göremediğiniz zaman en kısa zaman da bir manevi doktor mutlak bulun derim.Bulduğunuz bu doktor size şayet ilk etap da muska ve benzeri şeyler veriyorsa orayı terk edin ondan bir fayda göremezsiniz.Çünkü cinler üzerinde belirli bir tasarrufu olmayan kişiler size yardımcı olamaz. Çünkü bu tür arız cinler yazılmış ayetlerden fazla etkilenmezler. Onların da üzerinde korunma tılsımları ve zırhları vardır. İnsanların yaptıkları muskalardan etkilenmemek için.Büyücülükte ve sihirde insanlardan çok ileri safhalardadırlar, bizden söylemesi…. Evet kendi kendinize yapmanız gerekenler ise şunlar……..

YÖNTEM 1


41 kere “MÜ’MİNÜN SURESİNİN 97 VE 98'İNCİ” ayetleri ….

Mu'minûn Sûresi, Ayet 97:

وَ قُلْ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزِات الشَّيَطِينِ

Okunuşu: Ve gul rabbi eûzü bike min hemezâti'şşeyatîn.

Anlamı: Ve de ki: "Rabbim, şeytanın kışkırtmalarından Sana sığınırım."

Mu'minûn Sûresi, Ayet 98:

وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْدُرُونِ

Okunuşu: Ve eûzü bike rabbi en(y) yahdurûn.

Anlamı: "Ve onların benim yanımda bulunmalarından da Sana sığınırım Rabbim."

41 defa FELAK VE NAS sûreleri ….

Günde 100 Defa da "LA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAHİL ALİYYÜL AZİM” denir.

Buna bir hafta devam edilir. Genellikle abdestli bulunmak ve Allah’ı zikretmek de fayda sağlar inşallah.

YÖNTEM 2


41 Ayet'el Kürsi
3 İhlas-ı şerif
11 Felak
11 Nas

7 defa da Fatiha suresi okunur. Bu okumaları özellikle hasta olduğunu hissedene birisi tarafından okunup nefes edilmesi yani üflenmesi lazım. Aynı zamanda bir suya da okunarak nefes edilir hasta olduğundan şüphe edilen şahsa içirilir. İçmiş olduğu bu suyun da tadı sorulur. Bir kenara not alınır. Su, sağ elle içilir ve Besmele çekilerek içilir.

YÖNTEM 3


Aşağıda yazmış olduğum duayı da her gün hasta olduğundan şüphelenen şahıs dilinden hiç düşürmemeli

“BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.BİSMİLLAHİL MAHZÜNEL MEKNÜN VE BİCELALİ VECHİKEL KERİM.VE BİL KEFFİL BÜRHANEL AZİM.VE LA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAHİL ALİYYİL AZİM.VE SALLALLAHU ALA SEYYİDİNA MUHAMMEDİN VE ALA ALİHİ VE SAHBİHİ VE SELLEM”

İnşallah Faydasını göreceksinizdir. Tabii bunları yapmanız sizi rahatlatacaktır; ama kesin çözüm değildir. Kesin çözüm önce Allah’ın inayeti ve sonrada ehil ve tasarruf sahibi bir kişinin yardımıyla olur.

Ayrıca cinlerden korunmada etkili bir sistemde şudur.
E’üzü Besmele ile Fatiha suresi
E’üzü Besmele ile Felak ve Nas sureleri
E’üzü Besmele ile Bakara suresi
E’üzü Besmele ile Ayet-el Kürsi
E’üzü Besmele ile Bakara suresinin son ayeti
E’üzü Besmele ile Ha-Mim Mü’min suresinin başından (Masir) e kadar ve Ayet-el Kürsi
“LA İLAHE İLLALLAHÜ VAHDEHÜ LA ŞERİKE LEH LEHÜL MÜLKÜ VELEHÜL HAMDÜ VE HÜVE ALA KÜLLİ ŞEY’İN KADİR. “GÜNDE 21 DEFA OKUNMALIDIR
Çok Allah (c.c) demeli
Hep abdestli olmalı, farzları ve sünnetleri hiç terk etmemeli
Günah işlemekten, kadınlara bakmaktan, çok konuşmaktan, çok yemekten ve kalabalıktan sakınmalıdır.
Son düzenleyen Safi; 29 Kasım 2018 02:23

Benzer Konular

27 Aralık 2016 / darmalar_32 Tıp Bilimleri
1 Ağustos 2014 / ahmetcan kast Sağlıklı Yaşam
13 Mart 2016 / Misafir Tıp Bilimleri
1 Kasım 2011 / Misafir Soru-Cevap
16 Ekim 2009 / Misafir Cevaplanmış