
Ziyaretçi
Yağmur ormanlarının yok olmasının dünya ve insanlık üzerindeki etkisi ne olur?
Latin Amerika, Orta Afrika ve Güneydoğu Asya’da geniş alan kaplayan, milyonlarca yıl önce ortaya çıkan ve yeryüzünde yaşayan hayvanların yüzde 80’ini barındıran tropik yağmur ormanları günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ekolojik sistemler bozulurken, pek çok canlının yaşam alanı yok edilmektedir. Bitki örtüsünün yoğunluğu nedeniyle tropik yağmur ormanları gezegenimizin en önemli oksijen kaynaklarından biri durumdadır. Ayrıca kıtalar üstündeki en büyük su deposu işlevini görürler. Bu nedenle onların yok edilmesi büyük ekolojik felaketlere yol açabilir.
Sponsorlu Baglantilar
Yağmur ormanları, yağmurları çeken ve oksijen oranını koruyan bir yapıya sahiptir. Bu ormanların olması dünya iklimini kurak hale getirir.
Soluduğumuz havadaki oksijen miktarından tutun, kullandığımız ilâçlardaki maddelere; afiyetle yediğimiz çikolatadan muza kadar hayatımızın her alanında yağmur ormanları ile birlikteyiz. Dünyadaki oksijenin yüzde 20’si Amazon ormanlarında üretilir. Tatlı su kaynaklarının üçte ikisi Amazon Nehri’nde bulunur.
Tropik yağmur ormanlarına yılda yaklaşık 4 metre ile 10 metre arasında yağmur yağar. Yıl boyu sıcaklık 25-35 derece arasında kalır ve çok fazla değişmez.
Yağmur ormanları, biz elimizi sürmeden önce karaların yüzde 16’sını kaplıyorken şimdi dünyanın ancak yüzde 5’lik bir alanında kalmış durumdadır. Karaların sadece %5’ini oluşturan yağmur ormanlarında, yeryüzündeki bitki ve hayvan türlerinin %50’sinden fazlası yaşamaktadır.
Söz konusu çeşitliliği gözünüzde canlandırabilmeniz için birkaç örnek verelim: Bir hektar (10.000 metre kare) tropikal orman 600’den fazla ağaç türü barındırabilir. Amazon Havzası’nın bir bölgesinde, bir gün içinde, 440 tür kelebek toplanabilir. Tek bir ağacın üzerinde 43 ayrı karınca türü; 650 farklı böcek türü görülebilir. Yine bu bölgedeki bir kilometre karelik ormanlık alanda yüzlerce tür kuşa rastlamak mümkündür (tüm kuş çeşitlerinin yüzde 30’u). Borneo’da 10 ağaçtan örnek alındığında, 2.800’den fazla eklem bacaklı hayvan türü bulunabilir. Tropikal ormanlarda yaşadığı tahmin edilen böcek türü sayısı milyonlarcadır. Damarlı bitki çeşitlerinin yüzde 70’i burada yaşar. Son zamanlarda her on yılda bir, yağmur ormanlarında yaşayan türlerin yüzde 5-10 oranındaki kısmının soyu tükenmektedir. Her yıl Büyük Britanya adası kadar büyük bir alan, yağmur ormanlarından eksilmektedir.
Buradaki yok edilişin en büyük faktörü insandır. 400 milyon yıllık evrim dört dakikada bir elektrikli testere ile yok ediliyor. Yağmur Ormanları yeryüzünün %6’sını, yani Avusturalya kıtası kadar bir alanı kapsamaktadır. Günümüzde her yıl Tazmanya Adası’nın yarısı kadar bir yağmur ormanı alanı yok olmaktatadır. Bu hızlı yok olma sürecinde küçük canlı türleri daha fazla fazla etkilenmesine rağmen insanların ilgisini genellikle daha büyük türler, özellikle memeli hayvanlar çekmektedir. Yeryüzünün son 500 milyon yıllık sürecinde canlılar altı kez toplu yok olma olayı ile karşılaştılar. Bunların en sonuncusu 65 milyon yıl önce bir meteorun Meksika Körfezi’ne düşmesi sonucunda gerçekleşti ve bilindiği gibi özellikle dinazorların yok olmasına yol açtı. Geride kalabilen bitki ve hayvan türleri 2 ile 5 milyon yıl gibi uzun bir evrim süreci sonunda biyolojik çeşitliliği yeniden ortaya çıkardı.
Bilim adamları yeryüzünün 7’inci toplu yok olma olayı ile karşı karşıya olduğuna inanıyor. Eğer ormanların ve mercan kayalarının yok olması bugünkü hızı ile devam ederse 21’inci yüzyılın sonunda bitki ve hayvan türlerinin yarısı yok olmuş olacak. Daha az sayıda tür daha yaygın olarak dünyayı kaplamış olacak. Bunlar arasında karıncaların ve farelerin başta geleceği tahmin ediliyor. Bundan sonra, sadece günümüzde var olan tür sayısına ulaşabilmek için aradan milyonlarca yıllık bir evrim sürecinin geçmesi gerekecek. Yani, bir asır içerisinde yapılan tahribatı giderebilmek için doğa, milyonlarca yıl çalışmak zorunda kalacak.
Bu gidişi durdurabilmek için insanlığın ortak olarak hareket etmesi gerekiyor. Bilim yolu ile yeryüzünün ve üzerinde yaşayan canlı türlerinin tanınıp anlaşılması ve türlerini devam ettirmeleri için gerekli ortamların korunması gerekmektedir.