Arama

''Gün Olur Asra Bedel'' isimli romanın incelemesi nasıl yapılır?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 17 Ocak 2014 Gösterim: 59.223 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Ocak 2014       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
''Gün Olur Asra Bedel'' isimli romanın incelemesi nasıl yapılır?
Gün olur asra bedel'in incelemesine ihtiyacım var yardımcı olursanız sevinirim incelemede şunlar olacak :
Roman Hakkında Bilgiler
Romandaki Olayın İncelenmesi ( Olay , olay örgüsü)
Roman Kişileri ve İncelemesi ( Fiziksel ve Ruhsal yönden )
Romanın anlatıcısı ve bakış açısı
Romanın Mekan ve Zamanı ( Geçtiği yer , zaman ve zamanda geriye dönüşler )
Romanın Dil ve Anlatım Özellikleri ( Anlatım Türleri , açıklık duruluk yalınlık .. v.s.
Romanın Türü ve Ana Fikri
Yazar Hakkında Bilgi
EN İYİ CEVABI _Yağmur_ verdi
Gün Olur Asra Bedel Kitap İncelemesi
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar
  • Kitabın ad : Gün Olur asra Bedel
  • Yazar : Cengiz Aytmatov
  • Türü : Roman
Romanın vakası Kazak boylarında geçer.Bir kazak Türkü olan Yedigey’in ekim devriminden sonra sosyal karışıklık ve belirsizlik yüzünden bir yere tutunmak ihtiyacı ile Kumbel istasyonuna tanıştığı Kazangap vesilesiyle Sarı-Özek bozkırlarındaki Boranlı istasyonuna yerleşmiştir.

Yedigey, 1944 de savaşta sakatlanınca kızıl saçlı,sevimli ve güler yüzlü doktor ona : “Savaş bitmek üzere. Aklına kötü bir şey gelmesin.Bir an önce memleketine dön.Bir yıl içinde eski gücüne kavuşursun.”demişti.Yollar,trenler,istasyonlar ana baba günüydü.

Aral Gölü kenarındaki Cangeldi’ye geldiğinde dar sokakları,ayağına yapışan çamurları ile Cangeldi’yi hepten ıssızlaşmış bulmuştu.Savaş erkekleri adeta silmişti.Açlıktan ölmemek için herkes hayvan çiftliklerine dağılmıştı.Balıkçılıkla geçinen köyde Aral’a açılacak erkek kalmamıştı.

Evde onu bekleyen birini bulan Yedigey işe yaramaz bir durumda olmaktan söylenip
duruyordu. Görünüşte sağlam biri olarak görünüyordu.Amam güçsüz beyni zonklayan ayakta zor duran bir hali vardı.Eşi Ukubala’nın yakınları onu bozkıra çağırmışlardı.Şimdilik otlaklarda otlayan hayvanları gözetlerdi.Eğer iyileşirse belki hayvancılık yapardı.Gururlu bir kişi olan Yedigey ailesine yük olmamak için demir yollarında çalışmaya koyulur. Demir yollarında çalışa çalışa,istasyon istasyon savrula savrula Kumbel istasyonuna gelir.Kumbel demir yollarının kavşak noktasında olan bir istasyondur.Trenlerin kullandığı yakıt burda depo edilir.Yedigey ve eşi Ukubala vagonlardan boşaltılan kömürleri el arabasıyla depoya taşıyorlardı.Bir gün istasyona devesiyle bir Kazak Türkü geldi.devesini bozkıra salıp, eline boş bir çuval alsı, onlara yönelerek devesine göz kulak olmalarını istedi.Geri dönünce devesine baktıkları için teşekkür etmek maksadıyla yanlarına geldi.Yedigey ve eşi Ukubala Kazangap’ın davetini kabul edip Boranlı’ya gittiler.

ROMANDA ZAMAN
Romanda anlatılan bir günün hikayesidir.Ard zamanlı bir anlatım tekniğiyle Yedigey-Kazangap ve Sarı-Özek bozkırlarının hikayesi 24 saatlik bir süre içinde yüzyılın hikatesine dönüşür.

Yedigey Kazangap’ın ölümüyle Sarı-Özek’in geçmişini hatırlar.Neler olmamıştır ki bu bozkırlarda.Juan-Juanlar tarafından kaçırılıp,başlarına deve derisi geçirilerek çöl sıcağına bırakılarak şuurları kaybettirilir.Birer “mankurt” yapılan Sarı-Özek bozkırlarının dünü ile uzay denemeleriyle ekolojik dengesi bozulan,aydınları baskı altında olan Sarı-Özek’in bugünü buluşturulur.

ZAMAN MEKAN VE ANLATICI
Yedigey arkadaşı Kazangap’ın cenazesini onun vasiyeti üzerine Ana-Beyit mezarlığına gömmek ister.Burası onların atalarının mezarlığıdır.Ancak Kazangap’ın oğlu Sabitcan Ana-Beyit mezarlığının Boranlı’ya uzak mesafede olduğu için “Oraya gitmemize ne gerek var.Hem rahmetli tren düdüklerinin çok severdi.Hemen şuraya gömelim.Tren düdüklerini dinleeye dinleye huzur içinde yatsın.”diye karşı çıkar.

Görüldüğü gibi Sar-Özek bozkırlarının tarihiyle anlatılanları şu şekilde sıralayabiliriz.

1-)Düne ait ; Noyma Ana efsanesi

2-)Bugüne ait ; Kazangap, Yadigey, Abu Talip Kutlubayev ve 2. Cihan Harbi sırasında yaşadıkları özellikle de Kazangap’ın defin işleriyle ilgili işlemler yapılırken yer yer ggeriye dönüşlerle dünün bügüne aktarılması dikkate sunulur. Boranlı istsyonuna gelerl- yerleşen Yedigey, inançları için mücadele edecek karakterdedir. Ancak inançları şifahi gelenekten beslendiği için pasif bir mücadelededir. O,b haliyle çalışan , kararlı , biraz da romantik bir kişiydi.

Aytmatov’un eserlerinde birinci kuşak ve ikinci kuşak arasında değer farkları görülür. Birinci kuşak çalışmayı alınterinin değerini ve atalarından öğrendiklerini milletine ait inançları yaşatmaya çalışıyor. İkinci kuşak ise Sabitcan’da portatif olarak karşımıza çıkıyor . Bu kuşağın özellikleri rahat bir yaşam peşinde koşan varlık sebebini kültürel varoluş olarak değil , fiziki varoluş olarak görür.Hayatta kalma kaydıyla efendilerinin emrindedir. Jolaman’ın şuurunu kaybettirilerek işkence yoluyla köleleştirilmesini , Sabitcan’da okullarda eğitim yoluyla kendi milletinin değerlerine yabancılaştırılan çağdaş bir “mankurt” tur. Yedigey milli ve dini hayata bağlıdır. Arkadaşı Kazangap onun gözünde sıradan bir cenaze değildir. Kazangap Sarı-Özek bozkırlarının ilk sakinlerindendir. Boranlı’da vahşihayta karşı mücadele edip hayatta kalmayı başarabilen bir irede abidesidir. Ama Kazangap da şifahi bir kültürden yetiştiği için mankurtlaşmasına engel olamamıştır.

ROMANDAKİ KİŞİLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ

Yedigey: Romanın başkahramanıdır. Kazak bozkırların­da küçük bir aktarma istasyonunda çalışmaktadır. Cephede yaralandığı için beyni dönem dönem sarsıntı geçirir ve onu rahatsız eder. Dinini, soyunu, geleneklerini unutmayan ender kişilerdendir.

Kazangap: Romanın reel zamanında ölmüştür. Yedigey'in yıllarca birlikte çalıştığı, olgun, saygılı, erdemli arka­daşıdır.

Adîlbay: Yedigey'in birlikte çalıştığı arkadaşlarından biridir. Huzurlu bir evi olan iyi niyetli bir kişidir.

Sabitcan: Kazangap'ın oğludur. Küçük yaşlardan itiba­ren Sovyet yatılı okullarında okumuş, değerlere inanmayan, menfaatperest, acımasız, "mankurt" bir kişidir. Kendisini dev­letin üst düzey yöneticilerinden biri gibi gösteren, hayırsız bir evlattır.

Ayzade: Kazangap'ın kızıdır. Sarhoş kocasından sürekli dayak yer.

Ukubala: Yedigey'in sadık ve her derdi onunla payla­şan karışıdır.

İkinci kuşaktan Abu Talip Kutlubayev bir coğrafya öğretmenidir. 1951 yılını sonlarında soğuk bir kış günü Boranlı’ya gelmiştir.Eşi Zarife sınıf öğretmenidir. İkinci Dünya Savaşında cepheye çağırılmış , Almanlara esir düşmüş taş ocaklarında çalışırken bir fırsatını bulup kaçmıştır. 12 arkadaşıyla birlikte Yugoslav partizanlarla, faşist İtalyanlara karşı gösterdiği Adriyatik Denizindeki kahramanlıkları gazeteye yansımış ve nişan almışlardır. Sovyet denetleme heyetetinin soruşturmasıyla yurda dönmüş , tekrar coğrafya öğretmenliğine başlamıştır. Derslerinin birinde Avrupa kıtasını anlatırken ders kitaplarından farklı olarak oraların gelişmiş , yeşil ormanlarla ,bakımlı çiftliklerle dolu olduğunu anlatırken askere alma merkezinde çalışan birinin oğlu “Siz Sitarli’nin emrine rağmen niye kendinizi öldürmediniz de Almanlara esir düştünüz? Siz bir vatan hainisiniz” der. Öğrencilerin çoğu bunun hainlikle ne ilgisi var diye karşı çıksada sınıf karışmıştır bir kere. 1948’te Yugoslav meselsi çıkınca ilçe merkezine çağırılıp kendi rızasıyla göreveden ayrıldığına dair bir dilekçeyle görevinden istifa ettirilmiştir. Kader onları Sarı-Özek bozkırlarındaki Boranlı’ya savurmuştur. Abu Talip Kutlubayev kendi kültürel değerlerinin farkında olan , her türlü hayat şartlarında onu gelecek kuşaklara aktarmakla kendini sorumlu tutan kitabi kültürün temsilcisidir.

Kazangap’ın, oğlu Sabitcan’ı şifahi kültürle yetiştirmesine rağmen , Sovyet eğitimin bir mankurt olarak karşısına çıkmasını önleyememiştir. Abu Talip ise Boranlı’nın bütün imkansızlıklarına rağmen hem kendi çocuklarına hemde Yedigey’in çocuklarına ders vererek Türk tarihinin coğrafyasını anlatıyor , başından geçenleri yazıyordu. Böylelikle aydın sorumluluğunu yerine getirecekti. 5 Ocak 1953 günü gelen trenle ellerinde siyah çantalı üç kişi indi. 1952 yıının son günü Abu Talip vermiş olduğu şenlikte halk dansları eşliğinde halk türkülri söylediği Nayman Ana ve Dönenbay gibi efsaneler anlattığı için Boranlı halkı Abu Talip hakkında sorgulanmıştı. Abu Talip sorgulanma sonunda alınmış , bilinmeyen bir yere götürülmüştü. Gelen bir mektupta Abu Talip’in öldüğü duyulur.Yedigey Zarife ve çocuklarının peşinde pervane olmuştur. Ama içten içe Zarife’ye karşı bir takım kıpırtıların olduğunu hisseder , kendini suçlamaya başlar. Yedigey Zarife’ye olan aşkını göstermek için Roymalı Ağa ve Begümay aşkını gündeme getirir.

1956 baharının sonlarına doğru bütün duraklarda ve istasyonlarda çalışan demiryolu işçilerine bir çağrı yapılarak Kumbel istasyonuna toplanmaları istenmiştir. Bu bir konferans ve bilgilendirme çağrısıydı. Eskiden bir takım yanlışlıklar yapıldığını , haksızlığa uğrayanların resmi müracat dahilinde durumun araştıracağı ve haksızlık yapılmışsa mağduriyetin giderileceği söyleniyordu. Yedigey’e ölüm haberi gelen Abu Talip’in çocuklarının mağduriyetinin giderilmesi için soruşturmanın resmi sonuçlarının öğrenilmesi gerekiyordu. Yedigey Kutlubayev’in durumunun nasıl öğrenileceğini Kumbel istasyonu şefine sorar. Soruşturma belgelerinin Almaatı da arşivlendiğini oradan öğrenebileceğini söylerler. Yedigey Aral’ın ve aladağlar’ın güzelliklerinin seyrede seyrede gider. Soruşturma sonucunda Kutlubayev suçsuzdur. Bu sonucu aldıktan sonra tekrar Boranlı’ya döner. Üç hafta sonra Kutlubayev’in suçsuzluğunu belgeleyen resmi belge Boranl’ya ulaşır. Bahar dolayısıyla Karanar Boranlı’dan kaçmıştır. Yaptıkları efsaneye dönüşmüştür.Akmonyak durağından gönderilen mektupta Yedigey’in devesini alıp götürmesini yoksa öldürmek zorunda kalacağını belirterek acele gelmesini ister.

Gün Olur Asra Bedel Özeti
Gece yarısıdır. Tren istasyonunda görevli olan Yedigey, karısının kendisine doğru yaklaştığını görür. Kötü bir haber getirdiğini anlar. Karısı Ukubala, Kazangap'ın evinde vefat et­tiğini, şimdi de yalnız olduğunu söyler. Yedigey, hemen şefe haber vermesini ve yerine birini göndermesini ister karısın­dan. Karısına tüm haneleri uyandırmasını da tembih eder. Bir süre sonra Uzun Adilbay görevi devralmak için gelir. Ye­digey, hanelere doğru yola alırken Sarı Özek adı verilen uzay üssünün bulunduğu yerden ateş hortumu gibi bir şeyin yükseldiğini görür. Kozmonotlar hakkında çok şey duymuş­tur; ama yine de boş bulunarak şaşırır. Bu uzay gemisi Oari-te'de oluşan olağanüstü bir durumdan dolayı gizlice gönde­rilmiştir. Konvansiyon uzay gemisi, Amerika ile Rusya'nın or­tak projesinin ürünüdür. Parite uzay istasyonu kenetlenmeye hazır uzay gemilerine cevap vermemektedir.

Sekiz küçük haneden oluşan Boranlı köyünde uzun yıl­lardan beri İlk kez biri ölmektedir. Ölünün nereye gömülece­ğine bir türlü karar verilemez. Yedigey, Kazangap'ın kutsal Ana Beyit mezarlığına gömülmesi gerektiğini söyler. Vasiyeti bu doğrultudadır. Başta Kazangap'ın oğlu Sabitcan herkes buna karşı çıkar. 30 km uzaklıkta olan bu yere götürmenin gereksiz olduğunu söylerler. Sabitcan, acele işinin olduğunu, o kadar vaktinin olmadığını diyecek kadar ruhsuzdur. Yedi-gey, çok sinirlenir ve isterse gömme töreninde bulunmayabi­leceğini, kendisinin arkadaşı Kazangap'ın son yolcuğunda Çi­zerine düşeni yapacağını anlatır. Bu tartışmadan sonra Ka­zangap'ın vasiyetinin yerine getirilmesine karar verilir. Bu a-rada, Sabitcan gibi şehir dışından gelen Kazangap'ın kızı Ay-zade abisine bağırır ve zahmet edip de karısının gelmemesi­ne kızar, Sonra sohbet koyulaşır. Sabitcan içip gülerek yeni fırlatılan uzay gemisi hakkında çok biliyormuş gibi bir şeyler anlatır. Yedigey, bir evladın babası daha gömülmeden bu ka­dar neşeli olabileceğine inanamaz.

Bütün bunlar olup biterken, Parite'de ilginç şeyler ol­maktadır. Konvansiyon uzay gemisi, bütün dünya ile ilişkisi­ni kesmiştir. X gezegeninde araştırma yapacak olan bu gemi Amerika ve Rusya için çok önemlidir. Bir başka uzay gemisi gönderilir bu gemiye ulaşmak için. Fakat gemide kimse yok­tur. Yalnızca bir mektup bırakılmıştır. Mektup, iki kozmonota aittir. Bu iki kozmonot bazı uzaylılarla irtibata geçmiştir. Or­man Göğsü isimli bir gezegene mensup olan bu uzaylılar on­ları gezegenlerine davet etmiştir. Dünya dışı bir uygarlığı me­rak eden kozmonotlar görevlerini bırakarak bu gezegene u-zayhlann yardımı ile gitmeye karar vermişlerdir. Yöneticileri­ne de iç savaş ve dünyadaki gereksiz kavgaların son bulma­sını tavsiye etmektedirler. Kozmonotlar, son olarak gittikleri gezegenden onlarla bağlantıya geçip gördüklerini anlatacak­larını söylemektedir. Bu olağan dışı gelişme üzerine Amerika ve Rusya yetkilileri gizli görüşmelere başlarlar.

Yedigey, köyde ölü yıkamayı âdet ve dine göre tek bilen kişi olduğundan sabah erkenden kalkar ve arkadaşını yıkayıp kefenler. Adilbay'a da işi öğretmeye çalışır. Çünkü kendisi öl­düğünde onu yıkayacak, duasını yapacak kimse yoktur. Bu işlemleri yaparken bir yandan dua etmekte, bir yandan bütün hayatı gözlerinin önünden geçip gitmektedir. Savaştan ayrılışı, eşi ile bu köye gelişi, Kazangap'la dostlukları bir bir hatırına gelir. Daha sonra Kazangap'ın naaşı bir keçeye sarılarak traktöre konur. Yola çıkılır. Fakat onları mezarlıkta Sarı Özek üssü ile ilgili olağanüstü bir olay beklemektedir.

Uzayda bilinmeyen bir gezegende olan iki kozmonottan tekrar mesaj gelir. Orman Göğsü gezegeni hakkında bilgi ve­rilmektedir. Başka bir güneş sisteminde bulunan bu gezegen­de insanlar koyu tenlidir. Manzaranın çok güzel olduğu, yeşil­lerle kaplı bir yerdir. Şehircilik doğaya uygun olarak gerçek­leştirilmiştir, insanlar 200 yaşına kadar yaşayabiliyormuş bu­rada. İklimi denetleyebiliyorlarmış. Savaş ve kavgaya asla yer yokmuş bu gezegende. Işık hızındaki aygıtları ile rahatlıkla dünyaya gelebilirlermiş bu insanlar. Fakat, dünyalıların rızası doğrultusunda gelip burayı tanımak istiyorlarmış. Kozmonot­lar, uzaylıların dünyaya gelmek için izin rica ettiklerini iletirler. Bunun üzerine yetkililer bir toplantı gerçekleştirir. Toplantı so­nunda karar verilene kadar kozmonotların hiçbir harekette bulunmamaları kararlaştırılır.

Yedigey ve diğerlerinin Ana Beyit'e iki saatlik yolları kalmıştır. Yedigey, Ana Beyit efsanesini hatırlar. Eskiden bu topraklara Juan Juanlar denilen çok vahşi ve gaddar bir mil­let sahip olmuştur. Bunlar ele geçirdikleri esirlere çok büyük bir işkence yapmaktadır. Ele geçirdikleri esirlerin saçlarını ke­serek üzerine deve derisi yapıştırırlarmış. Esirlerin saçları uzadıkça deriden dolayı beyne doğru yönelir. Bu hâlde olan­ların büyük kısmı beyni delinecek şekilde acılar çekerek ölür. Kalanları ise beyni tamamiyle saçla dolduğundan tüm geçmi­şini unutur. Bir hayvan gibi sadece yer, içer ve sahibinin emirlerini yerine getirirmiş. Bu tip insanlara "mankurt" denil-mekteymiş. Buralarda Nayman Ana isimli bir kadının çocuğu bir savaş sonrasında bir daha bulunamamış. Nayman Ana, oğlunun ölüsü olmadığı için ondan umudunu hiç kesmemiş.

Bir gün, civardan bazı kişiler oğluna benzer birinin güneşin altında koyun güttüğünü söylemiş. Adamlar kafasındaki de­ve derisini görünce onun mankurt olduğunu anlamışlar. Acılı ana, oğluna kavuşmak için hemen yola koyulmuş. Oğlunu görünce ona sarılmış. Fakat oğlan ona boş gözlerle bakmış ve onu tanımadığını söylemiş. Kadın ne kadar dil dökse de ço­cuk boş gözlerle bakmaya devam etmiş. Sahibi olan Juan Ju-an gelmiş ve esirine bir silah vererek annesini öldürmesini is­temiş. Çocuk, bir mankurt olduğundan hiç düşünmeden an­nesine ateş etmiş, kadın oracıkta ölmüş. Ana Beyit bu kadı­nın mezarı imiş. Yedigey, çok duygulanarak bu efsane ile es­ki günlerinin acı tatlı anılarını da hatırlar. Arkadaşı öğretmen Abutalip'i ve suçsuz yere tutuklanıp, ölüşünü hatırlar. Bu ara­da, uzay istayonundaki gelişmeden yetkililerin dışında dün­yada kimsenin haberi yoktur.

Uzay istasyonunda uzun süren toplantılar sonunda dün­yada uzaylılara yer olmadığı kararı çıkmıştır. Dünya kendin­den daha barışçı bir uygarlıkla tanışmak istememekte, koz­monotlar da istenmeyen kişiler ilan edilmektedir.

Yedigey ve yanındakiler nihayet mezarlığın olduğu yere ulaşırlar. Fakat her yer çelik telle çevrilmiştir. Silahlı bir asker de nöbet tutmaktadır. Buranın artık yasak bölge olduğunu, kimsenin girmeyeceğini söyler onlara. Ne yapsalar anlata­mazlar. Yedigey tek isteklerinin Kazangap'ı gömmek olduğu­nu anlatsa da karşısındaki yetkililer onu dinlemez bile. Ya­kında Ana Beyit mezarlığının üzerinde de bir şehir kurula­cağını söylerler. Sabitcan, boşuna geldiklerini söyleyerek ba­ğırmaya başlar. Yedigey, ölünün geri götürülmesinin uygun, olmayacağını anlatarak tellerin hemen yanı başına Kazanı gap'ı gömer. Kendisinin de buraya gömülmesini vasiyet eder. Birkaç gün sonra, Yedigey tekrar bu yere gelir. Amacı yetkili­lerle konuşarak Ana Beyit mezarlığının onlar için önemini an­latmaktır. Fakat yanı başından ateşler saçan bir roket uzaya fırlatılır. Ne kadar kaçsa da ateş parçacıklarından kurtulamaz.

Ayrıca Bknz.>> Gün Olur Asra Bedel

Son düzenleyen _Yağmur_; 13 Ocak 2014 12:25 Sebep: yazı boyutu
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
17 Ocak 2014       Mesaj #2
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Gün Olur Asra Bedel Kitap İncelemesi
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar
  • Kitabın ad : Gün Olur asra Bedel
  • Yazar : Cengiz Aytmatov
  • Türü : Roman
Romanın vakası Kazak boylarında geçer.Bir kazak Türkü olan Yedigey’in ekim devriminden sonra sosyal karışıklık ve belirsizlik yüzünden bir yere tutunmak ihtiyacı ile Kumbel istasyonuna tanıştığı Kazangap vesilesiyle Sarı-Özek bozkırlarındaki Boranlı istasyonuna yerleşmiştir.

Yedigey, 1944 de savaşta sakatlanınca kızıl saçlı,sevimli ve güler yüzlü doktor ona : “Savaş bitmek üzere. Aklına kötü bir şey gelmesin.Bir an önce memleketine dön.Bir yıl içinde eski gücüne kavuşursun.”demişti.Yollar,trenler,istasyonlar ana baba günüydü.

Aral Gölü kenarındaki Cangeldi’ye geldiğinde dar sokakları,ayağına yapışan çamurları ile Cangeldi’yi hepten ıssızlaşmış bulmuştu.Savaş erkekleri adeta silmişti.Açlıktan ölmemek için herkes hayvan çiftliklerine dağılmıştı.Balıkçılıkla geçinen köyde Aral’a açılacak erkek kalmamıştı.

Evde onu bekleyen birini bulan Yedigey işe yaramaz bir durumda olmaktan söylenip
duruyordu. Görünüşte sağlam biri olarak görünüyordu.Amam güçsüz beyni zonklayan ayakta zor duran bir hali vardı.Eşi Ukubala’nın yakınları onu bozkıra çağırmışlardı.Şimdilik otlaklarda otlayan hayvanları gözetlerdi.Eğer iyileşirse belki hayvancılık yapardı.Gururlu bir kişi olan Yedigey ailesine yük olmamak için demir yollarında çalışmaya koyulur. Demir yollarında çalışa çalışa,istasyon istasyon savrula savrula Kumbel istasyonuna gelir.Kumbel demir yollarının kavşak noktasında olan bir istasyondur.Trenlerin kullandığı yakıt burda depo edilir.Yedigey ve eşi Ukubala vagonlardan boşaltılan kömürleri el arabasıyla depoya taşıyorlardı.Bir gün istasyona devesiyle bir Kazak Türkü geldi.devesini bozkıra salıp, eline boş bir çuval alsı, onlara yönelerek devesine göz kulak olmalarını istedi.Geri dönünce devesine baktıkları için teşekkür etmek maksadıyla yanlarına geldi.Yedigey ve eşi Ukubala Kazangap’ın davetini kabul edip Boranlı’ya gittiler.

ROMANDA ZAMAN
Romanda anlatılan bir günün hikayesidir.Ard zamanlı bir anlatım tekniğiyle Yedigey-Kazangap ve Sarı-Özek bozkırlarının hikayesi 24 saatlik bir süre içinde yüzyılın hikatesine dönüşür.

Yedigey Kazangap’ın ölümüyle Sarı-Özek’in geçmişini hatırlar.Neler olmamıştır ki bu bozkırlarda.Juan-Juanlar tarafından kaçırılıp,başlarına deve derisi geçirilerek çöl sıcağına bırakılarak şuurları kaybettirilir.Birer “mankurt” yapılan Sarı-Özek bozkırlarının dünü ile uzay denemeleriyle ekolojik dengesi bozulan,aydınları baskı altında olan Sarı-Özek’in bugünü buluşturulur.

ZAMAN MEKAN VE ANLATICI
Yedigey arkadaşı Kazangap’ın cenazesini onun vasiyeti üzerine Ana-Beyit mezarlığına gömmek ister.Burası onların atalarının mezarlığıdır.Ancak Kazangap’ın oğlu Sabitcan Ana-Beyit mezarlığının Boranlı’ya uzak mesafede olduğu için “Oraya gitmemize ne gerek var.Hem rahmetli tren düdüklerinin çok severdi.Hemen şuraya gömelim.Tren düdüklerini dinleeye dinleye huzur içinde yatsın.”diye karşı çıkar.

Görüldüğü gibi Sar-Özek bozkırlarının tarihiyle anlatılanları şu şekilde sıralayabiliriz.

1-)Düne ait ; Noyma Ana efsanesi

2-)Bugüne ait ; Kazangap, Yadigey, Abu Talip Kutlubayev ve 2. Cihan Harbi sırasında yaşadıkları özellikle de Kazangap’ın defin işleriyle ilgili işlemler yapılırken yer yer ggeriye dönüşlerle dünün bügüne aktarılması dikkate sunulur. Boranlı istsyonuna gelerl- yerleşen Yedigey, inançları için mücadele edecek karakterdedir. Ancak inançları şifahi gelenekten beslendiği için pasif bir mücadelededir. O,b haliyle çalışan , kararlı , biraz da romantik bir kişiydi.

Aytmatov’un eserlerinde birinci kuşak ve ikinci kuşak arasında değer farkları görülür. Birinci kuşak çalışmayı alınterinin değerini ve atalarından öğrendiklerini milletine ait inançları yaşatmaya çalışıyor. İkinci kuşak ise Sabitcan’da portatif olarak karşımıza çıkıyor . Bu kuşağın özellikleri rahat bir yaşam peşinde koşan varlık sebebini kültürel varoluş olarak değil , fiziki varoluş olarak görür.Hayatta kalma kaydıyla efendilerinin emrindedir. Jolaman’ın şuurunu kaybettirilerek işkence yoluyla köleleştirilmesini , Sabitcan’da okullarda eğitim yoluyla kendi milletinin değerlerine yabancılaştırılan çağdaş bir “mankurt” tur. Yedigey milli ve dini hayata bağlıdır. Arkadaşı Kazangap onun gözünde sıradan bir cenaze değildir. Kazangap Sarı-Özek bozkırlarının ilk sakinlerindendir. Boranlı’da vahşihayta karşı mücadele edip hayatta kalmayı başarabilen bir irede abidesidir. Ama Kazangap da şifahi bir kültürden yetiştiği için mankurtlaşmasına engel olamamıştır.

ROMANDAKİ KİŞİLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ

Yedigey: Romanın başkahramanıdır. Kazak bozkırların­da küçük bir aktarma istasyonunda çalışmaktadır. Cephede yaralandığı için beyni dönem dönem sarsıntı geçirir ve onu rahatsız eder. Dinini, soyunu, geleneklerini unutmayan ender kişilerdendir.

Kazangap: Romanın reel zamanında ölmüştür. Yedigey'in yıllarca birlikte çalıştığı, olgun, saygılı, erdemli arka­daşıdır.

Adîlbay: Yedigey'in birlikte çalıştığı arkadaşlarından biridir. Huzurlu bir evi olan iyi niyetli bir kişidir.

Sabitcan: Kazangap'ın oğludur. Küçük yaşlardan itiba­ren Sovyet yatılı okullarında okumuş, değerlere inanmayan, menfaatperest, acımasız, "mankurt" bir kişidir. Kendisini dev­letin üst düzey yöneticilerinden biri gibi gösteren, hayırsız bir evlattır.

Ayzade: Kazangap'ın kızıdır. Sarhoş kocasından sürekli dayak yer.

Ukubala: Yedigey'in sadık ve her derdi onunla payla­şan karışıdır.

İkinci kuşaktan Abu Talip Kutlubayev bir coğrafya öğretmenidir. 1951 yılını sonlarında soğuk bir kış günü Boranlı’ya gelmiştir.Eşi Zarife sınıf öğretmenidir. İkinci Dünya Savaşında cepheye çağırılmış , Almanlara esir düşmüş taş ocaklarında çalışırken bir fırsatını bulup kaçmıştır. 12 arkadaşıyla birlikte Yugoslav partizanlarla, faşist İtalyanlara karşı gösterdiği Adriyatik Denizindeki kahramanlıkları gazeteye yansımış ve nişan almışlardır. Sovyet denetleme heyetetinin soruşturmasıyla yurda dönmüş , tekrar coğrafya öğretmenliğine başlamıştır. Derslerinin birinde Avrupa kıtasını anlatırken ders kitaplarından farklı olarak oraların gelişmiş , yeşil ormanlarla ,bakımlı çiftliklerle dolu olduğunu anlatırken askere alma merkezinde çalışan birinin oğlu “Siz Sitarli’nin emrine rağmen niye kendinizi öldürmediniz de Almanlara esir düştünüz? Siz bir vatan hainisiniz” der. Öğrencilerin çoğu bunun hainlikle ne ilgisi var diye karşı çıksada sınıf karışmıştır bir kere. 1948’te Yugoslav meselsi çıkınca ilçe merkezine çağırılıp kendi rızasıyla göreveden ayrıldığına dair bir dilekçeyle görevinden istifa ettirilmiştir. Kader onları Sarı-Özek bozkırlarındaki Boranlı’ya savurmuştur. Abu Talip Kutlubayev kendi kültürel değerlerinin farkında olan , her türlü hayat şartlarında onu gelecek kuşaklara aktarmakla kendini sorumlu tutan kitabi kültürün temsilcisidir.

Kazangap’ın, oğlu Sabitcan’ı şifahi kültürle yetiştirmesine rağmen , Sovyet eğitimin bir mankurt olarak karşısına çıkmasını önleyememiştir. Abu Talip ise Boranlı’nın bütün imkansızlıklarına rağmen hem kendi çocuklarına hemde Yedigey’in çocuklarına ders vererek Türk tarihinin coğrafyasını anlatıyor , başından geçenleri yazıyordu. Böylelikle aydın sorumluluğunu yerine getirecekti. 5 Ocak 1953 günü gelen trenle ellerinde siyah çantalı üç kişi indi. 1952 yıının son günü Abu Talip vermiş olduğu şenlikte halk dansları eşliğinde halk türkülri söylediği Nayman Ana ve Dönenbay gibi efsaneler anlattığı için Boranlı halkı Abu Talip hakkında sorgulanmıştı. Abu Talip sorgulanma sonunda alınmış , bilinmeyen bir yere götürülmüştü. Gelen bir mektupta Abu Talip’in öldüğü duyulur.Yedigey Zarife ve çocuklarının peşinde pervane olmuştur. Ama içten içe Zarife’ye karşı bir takım kıpırtıların olduğunu hisseder , kendini suçlamaya başlar. Yedigey Zarife’ye olan aşkını göstermek için Roymalı Ağa ve Begümay aşkını gündeme getirir.

1956 baharının sonlarına doğru bütün duraklarda ve istasyonlarda çalışan demiryolu işçilerine bir çağrı yapılarak Kumbel istasyonuna toplanmaları istenmiştir. Bu bir konferans ve bilgilendirme çağrısıydı. Eskiden bir takım yanlışlıklar yapıldığını , haksızlığa uğrayanların resmi müracat dahilinde durumun araştıracağı ve haksızlık yapılmışsa mağduriyetin giderileceği söyleniyordu. Yedigey’e ölüm haberi gelen Abu Talip’in çocuklarının mağduriyetinin giderilmesi için soruşturmanın resmi sonuçlarının öğrenilmesi gerekiyordu. Yedigey Kutlubayev’in durumunun nasıl öğrenileceğini Kumbel istasyonu şefine sorar. Soruşturma belgelerinin Almaatı da arşivlendiğini oradan öğrenebileceğini söylerler. Yedigey Aral’ın ve aladağlar’ın güzelliklerinin seyrede seyrede gider. Soruşturma sonucunda Kutlubayev suçsuzdur. Bu sonucu aldıktan sonra tekrar Boranlı’ya döner. Üç hafta sonra Kutlubayev’in suçsuzluğunu belgeleyen resmi belge Boranl’ya ulaşır. Bahar dolayısıyla Karanar Boranlı’dan kaçmıştır. Yaptıkları efsaneye dönüşmüştür.Akmonyak durağından gönderilen mektupta Yedigey’in devesini alıp götürmesini yoksa öldürmek zorunda kalacağını belirterek acele gelmesini ister.

Gün Olur Asra Bedel Özeti
Gece yarısıdır. Tren istasyonunda görevli olan Yedigey, karısının kendisine doğru yaklaştığını görür. Kötü bir haber getirdiğini anlar. Karısı Ukubala, Kazangap'ın evinde vefat et­tiğini, şimdi de yalnız olduğunu söyler. Yedigey, hemen şefe haber vermesini ve yerine birini göndermesini ister karısın­dan. Karısına tüm haneleri uyandırmasını da tembih eder. Bir süre sonra Uzun Adilbay görevi devralmak için gelir. Ye­digey, hanelere doğru yola alırken Sarı Özek adı verilen uzay üssünün bulunduğu yerden ateş hortumu gibi bir şeyin yükseldiğini görür. Kozmonotlar hakkında çok şey duymuş­tur; ama yine de boş bulunarak şaşırır. Bu uzay gemisi Oari-te'de oluşan olağanüstü bir durumdan dolayı gizlice gönde­rilmiştir. Konvansiyon uzay gemisi, Amerika ile Rusya'nın or­tak projesinin ürünüdür. Parite uzay istasyonu kenetlenmeye hazır uzay gemilerine cevap vermemektedir.

Sekiz küçük haneden oluşan Boranlı köyünde uzun yıl­lardan beri İlk kez biri ölmektedir. Ölünün nereye gömülece­ğine bir türlü karar verilemez. Yedigey, Kazangap'ın kutsal Ana Beyit mezarlığına gömülmesi gerektiğini söyler. Vasiyeti bu doğrultudadır. Başta Kazangap'ın oğlu Sabitcan herkes buna karşı çıkar. 30 km uzaklıkta olan bu yere götürmenin gereksiz olduğunu söylerler. Sabitcan, acele işinin olduğunu, o kadar vaktinin olmadığını diyecek kadar ruhsuzdur. Yedi-gey, çok sinirlenir ve isterse gömme töreninde bulunmayabi­leceğini, kendisinin arkadaşı Kazangap'ın son yolcuğunda Çi­zerine düşeni yapacağını anlatır. Bu tartışmadan sonra Ka­zangap'ın vasiyetinin yerine getirilmesine karar verilir. Bu a-rada, Sabitcan gibi şehir dışından gelen Kazangap'ın kızı Ay-zade abisine bağırır ve zahmet edip de karısının gelmemesi­ne kızar, Sonra sohbet koyulaşır. Sabitcan içip gülerek yeni fırlatılan uzay gemisi hakkında çok biliyormuş gibi bir şeyler anlatır. Yedigey, bir evladın babası daha gömülmeden bu ka­dar neşeli olabileceğine inanamaz.

Bütün bunlar olup biterken, Parite'de ilginç şeyler ol­maktadır. Konvansiyon uzay gemisi, bütün dünya ile ilişkisi­ni kesmiştir. X gezegeninde araştırma yapacak olan bu gemi Amerika ve Rusya için çok önemlidir. Bir başka uzay gemisi gönderilir bu gemiye ulaşmak için. Fakat gemide kimse yok­tur. Yalnızca bir mektup bırakılmıştır. Mektup, iki kozmonota aittir. Bu iki kozmonot bazı uzaylılarla irtibata geçmiştir. Or­man Göğsü isimli bir gezegene mensup olan bu uzaylılar on­ları gezegenlerine davet etmiştir. Dünya dışı bir uygarlığı me­rak eden kozmonotlar görevlerini bırakarak bu gezegene u-zayhlann yardımı ile gitmeye karar vermişlerdir. Yöneticileri­ne de iç savaş ve dünyadaki gereksiz kavgaların son bulma­sını tavsiye etmektedirler. Kozmonotlar, son olarak gittikleri gezegenden onlarla bağlantıya geçip gördüklerini anlatacak­larını söylemektedir. Bu olağan dışı gelişme üzerine Amerika ve Rusya yetkilileri gizli görüşmelere başlarlar.

Yedigey, köyde ölü yıkamayı âdet ve dine göre tek bilen kişi olduğundan sabah erkenden kalkar ve arkadaşını yıkayıp kefenler. Adilbay'a da işi öğretmeye çalışır. Çünkü kendisi öl­düğünde onu yıkayacak, duasını yapacak kimse yoktur. Bu işlemleri yaparken bir yandan dua etmekte, bir yandan bütün hayatı gözlerinin önünden geçip gitmektedir. Savaştan ayrılışı, eşi ile bu köye gelişi, Kazangap'la dostlukları bir bir hatırına gelir. Daha sonra Kazangap'ın naaşı bir keçeye sarılarak traktöre konur. Yola çıkılır. Fakat onları mezarlıkta Sarı Özek üssü ile ilgili olağanüstü bir olay beklemektedir.

Uzayda bilinmeyen bir gezegende olan iki kozmonottan tekrar mesaj gelir. Orman Göğsü gezegeni hakkında bilgi ve­rilmektedir. Başka bir güneş sisteminde bulunan bu gezegen­de insanlar koyu tenlidir. Manzaranın çok güzel olduğu, yeşil­lerle kaplı bir yerdir. Şehircilik doğaya uygun olarak gerçek­leştirilmiştir, insanlar 200 yaşına kadar yaşayabiliyormuş bu­rada. İklimi denetleyebiliyorlarmış. Savaş ve kavgaya asla yer yokmuş bu gezegende. Işık hızındaki aygıtları ile rahatlıkla dünyaya gelebilirlermiş bu insanlar. Fakat, dünyalıların rızası doğrultusunda gelip burayı tanımak istiyorlarmış. Kozmonot­lar, uzaylıların dünyaya gelmek için izin rica ettiklerini iletirler. Bunun üzerine yetkililer bir toplantı gerçekleştirir. Toplantı so­nunda karar verilene kadar kozmonotların hiçbir harekette bulunmamaları kararlaştırılır.

Yedigey ve diğerlerinin Ana Beyit'e iki saatlik yolları kalmıştır. Yedigey, Ana Beyit efsanesini hatırlar. Eskiden bu topraklara Juan Juanlar denilen çok vahşi ve gaddar bir mil­let sahip olmuştur. Bunlar ele geçirdikleri esirlere çok büyük bir işkence yapmaktadır. Ele geçirdikleri esirlerin saçlarını ke­serek üzerine deve derisi yapıştırırlarmış. Esirlerin saçları uzadıkça deriden dolayı beyne doğru yönelir. Bu hâlde olan­ların büyük kısmı beyni delinecek şekilde acılar çekerek ölür. Kalanları ise beyni tamamiyle saçla dolduğundan tüm geçmi­şini unutur. Bir hayvan gibi sadece yer, içer ve sahibinin emirlerini yerine getirirmiş. Bu tip insanlara "mankurt" denil-mekteymiş. Buralarda Nayman Ana isimli bir kadının çocuğu bir savaş sonrasında bir daha bulunamamış. Nayman Ana, oğlunun ölüsü olmadığı için ondan umudunu hiç kesmemiş.

Bir gün, civardan bazı kişiler oğluna benzer birinin güneşin altında koyun güttüğünü söylemiş. Adamlar kafasındaki de­ve derisini görünce onun mankurt olduğunu anlamışlar. Acılı ana, oğluna kavuşmak için hemen yola koyulmuş. Oğlunu görünce ona sarılmış. Fakat oğlan ona boş gözlerle bakmış ve onu tanımadığını söylemiş. Kadın ne kadar dil dökse de ço­cuk boş gözlerle bakmaya devam etmiş. Sahibi olan Juan Ju-an gelmiş ve esirine bir silah vererek annesini öldürmesini is­temiş. Çocuk, bir mankurt olduğundan hiç düşünmeden an­nesine ateş etmiş, kadın oracıkta ölmüş. Ana Beyit bu kadı­nın mezarı imiş. Yedigey, çok duygulanarak bu efsane ile es­ki günlerinin acı tatlı anılarını da hatırlar. Arkadaşı öğretmen Abutalip'i ve suçsuz yere tutuklanıp, ölüşünü hatırlar. Bu ara­da, uzay istayonundaki gelişmeden yetkililerin dışında dün­yada kimsenin haberi yoktur.

Uzay istasyonunda uzun süren toplantılar sonunda dün­yada uzaylılara yer olmadığı kararı çıkmıştır. Dünya kendin­den daha barışçı bir uygarlıkla tanışmak istememekte, koz­monotlar da istenmeyen kişiler ilan edilmektedir.

Yedigey ve yanındakiler nihayet mezarlığın olduğu yere ulaşırlar. Fakat her yer çelik telle çevrilmiştir. Silahlı bir asker de nöbet tutmaktadır. Buranın artık yasak bölge olduğunu, kimsenin girmeyeceğini söyler onlara. Ne yapsalar anlata­mazlar. Yedigey tek isteklerinin Kazangap'ı gömmek olduğu­nu anlatsa da karşısındaki yetkililer onu dinlemez bile. Ya­kında Ana Beyit mezarlığının üzerinde de bir şehir kurula­cağını söylerler. Sabitcan, boşuna geldiklerini söyleyerek ba­ğırmaya başlar. Yedigey, ölünün geri götürülmesinin uygun, olmayacağını anlatarak tellerin hemen yanı başına Kazanı gap'ı gömer. Kendisinin de buraya gömülmesini vasiyet eder. Birkaç gün sonra, Yedigey tekrar bu yere gelir. Amacı yetkili­lerle konuşarak Ana Beyit mezarlığının onlar için önemini an­latmaktır. Fakat yanı başından ateşler saçan bir roket uzaya fırlatılır. Ne kadar kaçsa da ateş parçacıklarından kurtulamaz.

Ayrıca Bknz.>> Gün Olur Asra Bedel

"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

13 Aralık 2011 / Misafir Soru-Cevap
18 Şubat 2014 / Misafir Soru-Cevap
7 Nisan 2013 / _EKSELANS_ Edebiyat