Arama

Dalgıçlık

Güncelleme: 7 Ekim 2008 Gösterim: 4.277 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Ekim 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dalgıçlık

Sponsorlu Bağlantılar
Özel bir donanımla ve belirli bir amaçla bir süre için sualtına dalmaya dalgıç­lık, bu dalışı yapan kimseye de dalgıç denir. Denizaltında yapılması gereken çok çeşitli işler için dalgıçlara gereksinim vardır. Gemi­lerin, iskele ve limanların sualtındaki bölüm­lerinde yapılacak inceleme ve onarımlarda dalgıçlardan yararlanılır. Çok derin olmayan denizlerde batan bir gemiye inen dalgıçlar kalın halatlar bağlayarak geminin yukarıya çekilmesini sağlayabilir ya da gemideki değer­li yükleri denizden çıkartabilirler. İÖ 300'lerde Doğu Akdeniz'deki Rodos Adası'nda, batık gemilerden mal çıkartacak dalgıçla­ra verilen ve dalınan derinliğe göre artan ücreti gösteren bir çizelge yapılmıştı.

İlk dalgıçlar suya batmalarını sağlayan bir taştan başka bir donanım kullanmıyorlar ve sualtında yalnızca 1-2 dakika kalabiliyorlardı. Bu tür "çıplak dalış" günümüzde de dünyanın kimi bölgelerinde deniz yatağından istiridye ve sünger çıkartmak için kullanılan bir yön­temdir. Dalgıçların sualtında dolaşabilmeleri­ni sağlayacak bir dalgıç giysisi yapmak içinbirçok çalışma yapılmıştır. Bir Alman mühen­dis olan Augustus Siebe günümüzde kullan­lanların öncüsü sayılabilecek bir dalgıç giysisini 1830’da yapmıştır.
Klasik dalgıç giysileri iki kat kumaş arasına kauçuk koyularak üretilen su geçirmez bir maddeden yapılır. Bu giysi ayaktan boyuna kadar bütün bedeni kaplar. Eldivenler su geçirmeyecek biçimde bileklere oturur. Çok ağır olan ayakkabılar dalgıcın ayakta dik durmasını sağlar. En son yuvarlak bakır başlık su geçirmeyecek biçimde takılır. Başlı­ğın iki yanında kalın camdan yapılmış gözetle­me pencereleri vardır; önündeki yuvarlak ön pencere dalıştan hemen önce başlığa vidala­nır. Bazı başlıkların tepesinde de bir pencere bulunur. Esnek bir hava borusu başlığı dalgıç teknesindeki hava pompasına bağlar. Dalgı­cın suya kolayca dalmasını sağlamak için elbisenin göğsüne ve sırtına iki ağırlık asılır.

Ad:  dalgic.PNG
Gösterim: 513
Boyut:  94.8 KB

Dalgıcın gemidekilerle ya da öbür dalgıç­larla haberleşebilmesi için başlığa bir de haberleşme kablosu bağlanır. Telefon alıcısı ve vericisi başlığın içindedir. Dalgıç konuş­mak istediği zaman başlığın alt bölümündeki düğmeye çenesiyle basınca gemideki zil çalar. Dalgıcın sualtında kullanacağı el feneri, bıçak gibi aygıtlar kemerine takılıdır. Dalgıç tekne­sindeki ya da rıhtımdaki yardımcılar dalgıca hava pompalanması ve haberleşme bağlantısının sürdürülmesi ile ilgili işleri yaparlar. Hava pompası elle çalıştırılabildiği gibi derin dalış­larda motorlu kompresör de kullanılabilir. Pompadan gelen hava başlığa tek yönlü bir vanadan geçerek girer. Bu vana gelen hava­nın geri gitmesini önler. Giysi içindeki fazla hava ayrı bir çıkış vanasından dışarı atılır. Dalgıç bu çıkış vanasını açıp kapayarak giysi içindeki havanın miktarını denetleyebilir. Çı­kış vanası kapandığı zaman içindeki havanın etkisiyle giysi şişer ve suyun dalgıcı kaldırma gücü artar. Çıkış vanası açılınca havanın bir bölümü dışarı çıkar; büzülen giysinin hacmi küçülür ve suyun dalgıcı kaldırma gücü azalır. Böylece dalgıç çıkış vanasını açıp kapayarak, su içinde aşağı ya da yukarı doğru hareket edebilir.
Dalgıç ne kadar derine inerse üzerindeki su basıncı da o kadar artar. Bu nedenle hem dalgıcın solumasına, hem de dalgıç giysisinin içinde, dışardaki su basıncına eşit bir basınç oluşmasına yetecek kadar çok hava olmalıdır. Örneğin 65 metre derinlikte, dalgıç elbisesi 6.500 milibarlık bir basınçla şişmiş olmalıdır. Bu basınç atmosfer basıncının 6 katından fazladır. Bu yüksek basınç altında havanın azotu dalgıcın kanına ve dokularına girer; ama vücut azotu oksijeni kullandığı gibi kullanamaz. Eğer dalgıç böyle bir derinlikten yukarı hızla çıkarsa kana karışmış olan azot damarlarında gaz kabarcıkları oluşturur. Bu gaz kabarcıkları damar tıkanmasına yol aça­rak felç ve ölüme yol açabilir. Vurgun denen bu olayı önlemek için dalgıç su yüzeyine yavaş yavaş çıkmalıdır. Bu durumda azotun dalgıcın vücudunu terk etme süreci uzayacak ve kanda tehlikeli olabilecek büyüklükte gaz kabarcık­ları oluşmayacaktır. Dalgıcın su yüzeyine çıkması için gereken süre dalgıcın indiği derinliğe bağlıdır. Örneğin 65 metre derinlik­te bir saat kalan bir dalgıç su yüzeyine 5,5 saatte çıkmalıdır.
Daha sonra geliştirilen bir dalgıç giysisi dalgıca serbest hareket olanağı vermiştir. Bu donanımı kullanan dalgıç kendisine gerekli olan havayı bir tüp içinde yanında taşır. Bu tür donanımda solunan hava dışarı atılır ya da arındırılarak yeniden kullanılır. Solunan ha­vanın yeniden kullanıldığı türde, basınçlı bir tüpten gelen oksijen göğüs üzerindeki bir lastik torba içinde solunur. Kullanılan oksijen kimyasal bir arıtıcıdan geçtikten sonra yeniden lastik torbaya döner. Vücudu sıkıca saran bu dalgıç giysilerini, II. Dünya Savaşı sırasın­da (1939-45), düşman gemilerine patlayıcı yerleştiren dalgıçlar kullanmıştır. Bu donanı­mın üstünlüğü dalgıcın yerini belli edebilecek hava kabarcıkları çıkarmamasıdır.
Öteki tür dalgıç giysisinde, dalgıcın sırtın­daki tüplerden gelen hava otomatik bir vana­dan geçerek yüz maskesine gelir. Bu vana dalgıç soluk aldığı zaman kendiliğinden açı­lır. Dalgıç soluk verince çıkan kullanılmış hava da tek yönlü bir başka vanadan dışarı atılır. Çok çeşitli biçimlerde yapılan bu tür dalgıç donanımının yaygınlaşmasında Jacques Cousteau'nun büyük rolü olmuştur.
Soluduğumuz havada bulunan azot, yüksek basınç altında solunduğu zaman azot uyuşuk­luğu denen bir olaya yol açar. Azot uyuşuklu­ğu dalgıcın kendi üzerindeki denetimini azal­tır. Bu nedenle 100 metrenin altına inen dalgıçlar içinde helyum ve oksijen karışımı bulunan tüpler kullanırlar.
Dalgıç donanımında hava tüpünün kullanıl­masıyla birlikte denizaltı araştırmaları çok büyük bir artış gösterdi. 1952'de Jacques Cousteau Fransa'nın Marsilya kıyısı açıkların­da, 35 metre derinlikte, Eski Yunan'dan kalma batık gemiler buldu. Buradan birçok eşyayla birlikte, o dönemde şarap, tahıl gibi maddelerin taşınmasında kullanılan 2.500 am­fora (toprak testi) çıkarıldı. Mısır'da Abukir Körfezi'nde, 1798 Nil Savaşı'nda Amiral Horatio Nelson'un donanmasının batırdığı bir­çok Fransız savaş gemisinin kalıntıları bulun­du. 1982'de Solent'te sabırlı bir çalışma so­nunda ünlü İngiliz kalyonu Mary Rose çıkarıldı.
Fotoğrafçılık, Louis Boutan'ın 1893'teki ilk denemelerinden bu yana, denizaltı araştırma­larında çok önemli bir rol oynamıştır. Otoma­tik fotoğraf makineleriyle 5.000 metreyi aşan derinliklerde resimler çekilmiştir.



MsXlabs.org & Temel Britannica

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Ekim 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Derin Deniz Dalgıçlığı

Sponsorlu Bağlantılar
Çok derin denizlere dalışlar, zırhlı giysilerle yapılır. Zırhlı dalgıç giysileri hareketli eklem yerleri olan çelik silindirlerden yapılmıştır. Bunlar su basıncına dirençli olduğu için, su basıncını dengelemek amacıyla içinde yüksek basınç bulunması gerekmez. Günümüzde dal­gıcın hareketini zorlaştıran bu tür elbiseler yerine, eklem yerleri olmayan ve 300 metre derinliğe kadar inebilen küçük gözetleme kuleleri kullanılır. Daha derin yerlerde yapı­lacak araştırmalar için ise dalgıçlar batisfer ya da batiskaf adı verilen son derece sağlam, küresel kabinler kullanmak zorundadır. 1930'da bulunan batisfer bir geminin altına monte edilerek kullanılıyordu. 1946-48 arasında İsviçreli bilim adamı Auguste Piccard'ın gerçekleştirdiği batiskaf ise, kendi yüzme sistemi olduğu için bağımsız olarak dalabilir. Auguste Piccard'ın oğlu Jacques Piccard ve ABD deniz kuvvetlerinden Don Walsh 1960'ta Büyük Okyanus'ta 10.900 metre de­rinlikteki Manana Çukuru'na batiskafla in­mişlerdir. Bu dalışta kullanılan Trieste adlı batiskaf hâlâ en derine dalan denizaltı aracı­dır. Son yıllarda, denizaltı petrol alanlarında çalışacak yeni tür denizaltı araçları geliştiril­miştir. Bunlar Trieste kadar derine dalamamakla birlikte çok daha çeşitli görevler yapabilir.
Batiskaf yalnızca aşağı yukarı hareket ede­bilir, deniz tabanını araştıramaz. Tasarımını Jacques Cousteau'nun yaptığı "yüzen tabak" adlı denizaltı aygıtında, elektrikli bir pompay­la çalışan su jetleri aygıtın yatay hareketini sağlar. 1963'te Kızıldeniz'de yapılan Con Shelf 2 adlı araştırmada Cousteau, 3 kişi taşıyan ve 1.200 metreye dalabilen daha büyük bir aygıt kullandı. ABD'nin geliştirdiği Alvin ve Aluminaut adlı iki aygıttan Alvin, sualtında 24 saat kalabilen, iki kişilik bir denizaltı aracıdır. Daha büyük olan Alumi­naut ise 81 ton ağırlığındadır; 4.500 metre derinliğe kadar inebilen bu araç sualtında 150 km yol alabilir.
Dalma aygıtlarının çok eski bir türü de dalgıç çanıdır. 1538'de İspanya'nın Toledo kentinde yapılan bir gösteride, iki Yunanlı içinde ateş yanan ters çevrilmiş çok büyük bir kazanın içine girdiler. Sonra suyun içine daldırılan kazan sudan çıkarıldığı zaman, gösteriyi izleyen kalabalık kazanın içinden çıkan Yunanlılar'ın giysilerinin kuru ve ateşin de hâlâ yanmakta olduğunu şaşkınlıkla gördü. İsveçli albay Hans von Treileben, Yunanlılar' ın kazanıyla aynı ilkeye dayanan bir dalgıç çanı kullanarak Stockholm limanında 1628'de batmış olan İsveç savaş gemisi Vasa'nın topla­rını 33 metre derinlikten çıkardı. Dalgıç çanın açık ağzına monte edilen kurşun bir platform üzerinde duruyordu. Çan suya daldırıldığı zaman çanın içinde kalmış olan hava sıkışıyor, dalgıcın göğsüne kadar yükselen su daha yukarı çıkamıyordu. Çanın içinde tam bir karanlıkta, sopaların ucuna takılmış kan­calarla çalışan von Treileben kimisi 1 tondan daha ağır olan 50 topu 1663'te denizden çıkarmıştı. Vasa ise ancak 1961'de denizden çıkarılabildi.
Çelikten yapılan modern dalgıç çanlarının elektrik ve telefon donanımı vardır. Çanın havalandırılması pompalanan basınçlı hava ile sağlanır. Dalgıç çanlarındaki en son geliş­me olan dalgıç bölmeleri dalgıçların sık sık yüzeye çıkmak zorunluluğunu ortadan kaldır­mıştır. Çanın içindeki dalgıçlar bu bölmeler­de giysilerini çıkarabilir, yemek yiyebilir ve uyuyabilirler. Basıncı ayarlanabilen bu böl­meler, vurgun tehlikesini azaltmanın yanı sı­ra, yukarı çıkarken geçmesi zorunlu olan süreyi de kısaltır. Dalgıçlar yüzeye bu basınçlı bölme içinde çıkıp sonra daha büyük bir basınç odasına geçebilirler. Böylelikle bu basınç odalarında gerektiği kadar kalıp sonra yeniden basınçlı dalgıç bölmesine geçerek her günkü dalışlarını yapabilirler. Uzun süre sualtında yaşama deneylerini ilk kez 1960'larda Cousteau'nun Con Shelf ekibiyle, ABD deniz kuvvetlerinin Sealab (denizaltı laboratuvarı) araştırma programında görevli bilginler gerçekleştirdi.
Bilim adamları bu denizaltı laboratuvarları-nı hem bilimsel araştırmalarda, hem de denizaltındaki maden ve petrol arama çalış­malarında gözlem yeri olarak kullanır. 10 kişilik bir ekip, bir denizaltı laboratuvarında 60 metre derinlikte 15 gün yaşamış, zaman za­man tüp kullanarak deniz yatağında inceleme­ler yapmıştır.


MsXlabs.org & Temel Britannica

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Ekim 2008       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Su altında kalmak üzere suya dalma işidir.
İnsanlar çok eski çağlardan beri değişik aparatlar kullanarak sualtında daha uzun süreler kalmayı denemiştir. M.Ö. 500 yıllarına ait resimlerde sualtında, hayvan derilerinden yapılmış tulumlar içindeki havayı soluyarak avlanan Eski Yunan dalgıçlar betimlenmiştir. Özellikle Amerika'daki kolonilerden Avrupa'ya değerli eşyalar taşıyan gemilerin, korsanların ilgi odağı haline gelip birçok geminin batırılmasıyla, bu batan gemilerdeki yüklerin çıkartılması ihtiyacı insanoğlunu daha derine inmek ve orada daha uzun süre kalabilmek için yeni icatlar yapmaya itmiştir.Dalış canları nın kullanılmaya başlanması bu yıllara dayanır. Bir sonraki gelişme yüzey destekli sualtı soluma aparatlarıdır ki, Jules Verne'in Denizler altında bin fersah kitabı yayınlandığında bunlar 20 yıla yakın bir zamandır kullanılmaktaydı. Ancak dalışta en büyük devrim 1943'te Fransız kaşif Jacques-Yves Cousteau'nun geliştirdiği regülatör sayesinde olmuştur. Cousteau'nun "su ciğeri" adını verdiği yüksek basınçlı bir tüp ve tek kademeli regülatörden oluşan aparat, insanın yüzeye hiçbir bağımlılık duymadan hayal bile edemeyeceği derinliklere inip uzun süreler kalabilmesine olanak sağlamıştır.


Dalış Türleri

* Serbest Dalış
* Tüplü Dalış


Serbest Dalış

Su altında nefes tutarak yapılan dalıştır.


Aletli Dalış

1. Yüzey Destekli Dalış
2. Tüplü dalış ( SCUBA )

Tüplü Dalış

Yüksek basınçlı hava ile doldurulmuş tüpteki gazı soluyarak, yüzeye bağımlı olmaksızın yapılan aletli dalıştır.`Self Contained Underwater Breathing Apparatus` kelimelerinin baş harflerinden oluşmuştur.

Tüplü Dalış Donanımları

* Tüp: (içine yüksek basınçlı gaz doldurulur, çelik ya da aluminyum'dan yapılır),
* Regulator: (tüpteki yüksek basınçlı havayı su altında ortam basıncına düşürerek insanın rahat soluyabileceği seviyeye ayarlar),
* Manometre: (regülatörün yüksek basınç çıkışlarından birine bağlıdır ve tüp içinde kalan havanın basıncını gösterir)
* BCD veya BC : (Buoyancy Controlling Device veya Buoyancy Compensator -Denge Yeleği - dalıcının su içindeki yüzerliğini ayarlamakta kullanılır. Tüp içindeki havanın regülatör gelen bir hortuma bağli basma-boşaltma butonları vasıtasıyla dalıcı kendisi tarafından kulanılır) oluşur.
* Maske, palet, dalış elbisesi, derinlik ve zaman saati kullanılan diğer malzemelerdir.

SCUBA (Tüplü Dalış) dünyanın en olağanüstü keyiflerinden biridir. Ancak mutlaka özel bir eğitimden geçilerek yapılmalıdır. Eğitimsiz dalış çok tehlikeli olabilir. Dunyanin her yerinde ve Turkiye ile KKTC`de bu egitimleri yetkili kuruluslardan almak mumkundur.



Dalış sporunun türleri (amaca göre)

* Ticari dalgıçlık
* Teknik/Bilimsel Dalgıçlık
* Rekreasyonel (Eğlence/Hobi Amaçlı) Dalgıçlık

Rekreasyonel dalışta eğitim seviyeleri

* Giriş Seviyesinde Dalgıç
* Erişkin Dalgıç
* Grup Lideri
* Yardımcı Eğitmen
* Eğitmen
* Eğitmen Eğitmeni

Bu sporla ilgilenenlerde görülebilecek sağlık problemleri


* Barodentalji,
* Sinüzit,
* Kulak zarı perforasyonu,
* Dekompresyon Hastalığı,
* Akciğer genleşme yaralanmaları,
* Oksijen zehirlenmesi

Benzer Konular

9 Haziran 2011 / tamtur Soru-Cevap