Arama

Denizcilik

Güncelleme: 19 Eylül 2018 Gösterim: 2.565 Cevap: 3
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
18 Eylül 2018       Mesaj #1
Safi - avatarı
SMD MiSiM

DENİZCİLİK

Ad:  denizcilik.jpg
Gösterim: 281
Boyut:  40.1 KB

1. Deniz yolcularına ve deniz taşımacılığına ilişkin etkinliklerin tümü: Denizcilik işletmesi.
Sponsorlu Bağlantılar
2. Deniz ve gemicilikle ilgili meslek.

—Ask. denize. Askeri denizcilik, bir ülkenin deniz, hava ve kara kuvvetleriyle gösterdiği askeri etkinliklerin tümü. (Bu etkinlikler denizde savaşmaya, sınırlarını ve deniz yollarını korumaya yöneliktir.)

denizciliğin tarihi


Su üzerinde yolculuk yapmak isteyen ilk insanlar, hiç kuşkusuz, batmayan basit bir ağaç kütüğünden yararlandılar. Bunu dengelemek için, ya başka ağaç kütükleriyle birleştirip bir sal yaptılar, ya da içini oyup piragua biçimine soktular. Bu dönemde günümüzde de rastlanan üç tekne tipi doğdu. Şişirilmiş deri tulumlar, son yıllara değin Asya'da kimi ırmakları geçmede ve Arabistan kıyılarında balık avında kullanılıyordu. Peru kıyılarının caballifo'su, sıkıca bağlı iri bir saz demetinden oluşuyordu; yüzebilen bu aracın bir ucu hafifçe yukarı kalkıktı. Titicaca gölü balıkçıları da bu tür yüzer araçlar kullandılar. Brezilya'da Recife bölgesi balıkçıları ise bunlarla 50 mil açıklara değin açılabilmekteydi. Kon-Tiki'nin Peru kıyılarından Okyanusya’ya dek gidebilmesi, bu salların açık denize dayanıklılığını kanıtlar.

Doğu, Mısır, Yunanistan


İ.Û. 1500 yılına ait bir teb lahitinin bulunuşu, bir fenike gemisinin eskiye benzer bir yeni yapımını sağladı. Asur denizciliği üstüne hemen hemen tüm bilgi de iki alçakkabartmayla sınırlıdır. Bunlardan biri, odun yükleyen bir gemiyi (İ.Û. VII. yy.), öbürü, bir Sanherib kadırgasını betimler. Bunların yanı sıra bir de ziftle kaplanıp su geçirmemesi sağlanan küfte adlı yuvarlak sepetler vardı. Bunlar Dicle ve Fırat nehirlerinde hâlâ kullanılmaktadır. Akdeniz dışına çıkmaktan çekinmeyen Fenikeliler ve Kartacalılar da hiç kuşkusuz iyi denizciydiler (Hannon’un uzun deniz seferi).

Mısır denizciliğinde, tek parça pira- gualar ve papirüsten yapılma teknelerden sonra, IV. hanedan döneminden (İ.Û. 3000) başlayarak ağaç gemiler kullanıldı, ilk gemiler Nil’den dışarı pek çıkmadılar; ama daha sonrakiler oldukça uzun yolculuklar yaptılar. Bunlardan kraliçe Haçep- sut'un Punt ülkesine çıktığı sefer ünlüdür. Deyr ül-Bahri yarında bulunan dev fresk bu seferi canlandırır.

Yunanistan'ın erken arkaik döneminde, gemiler hem savaşlarda, hem de bunlardan ayrılmayan ticarî seferlerde kullanılıyordu. Daha sonra ticari gemiler (şişkin bordalı) ve savaş gemileri (uzun) ayrımı ortaya çıktı. Savaşta önce pentekontorostar (50 kürekçi), VI. yy.’ın ortalarından başlayarak da (en büyük donanma Sisam’lı Polykrates’in donanmasıydı) trieres'ler kullanıldı: bunların uzunluğu 36 m, genişliği 6 m, çektiği su 1 m, çektiği hava 2,20 m, yelken takımı 175 m2, kürek sayısı 170, mürettebatı 200 kişiydi. 3 kata dağıtılan kürek takımında 62, 54 ve 54 olmak üzere 170 kürekçi yer alırdı. Generaller, deniz savaşlarında düşmanın küreklerini kırmak, triereslerin mahmuzuyla teknesini delmek için taktikler geliştirirlerdi.

Bu çarpışmalar, çoğu kez düşman topraklarını yağmalamaya hedef olan çıkarmalar yapılmasıyla sonuçlanırdı (trieresler, bu amaçla epıbates demlen denizci askerler ve okçular taşırdı). Klasik dönemde, en etkili yunan donanması, Atina'ya aitti. (Atina donanması .Laurion madenlerinin geliriyle, Delos birliği üyelerinin vergileri ve zengin yurttaşlara özgü trierarkhia ile finanse edildi.) Hellen döneminde, Rodos donanması deniz polisi görevini üstlendi; ancak korsanlar (lemboi adlı hızlı sandallardan yararlanmada ustaydılar) onların güvenirliliğini azalttı. Marsilyalı (bu kent o dönemde yunan sömürgesiydi) denizciler, özellikle de Pytheas ve Euthymenes, Herakies Sütunları’nın ötesine uzanan yolculuklarıyla ün yaptılar.

Roma denizciliği


Romalılar gemi yapımına çok erken bir dönemde başladılar. Kral Ancus Martius zamanında Ostia'yı sömürgeleştirmeleri ve decemvirlerden başlayarak, paralar üzerinde yer alan gemi pruvası resimleri bunun kanıtıdır ilk sürekli donanma ve filotillalar Augustus tarafından yaptırıldı. Bunlar Miseno'da, Frejus'ta, Ren ve Tuna nehirlerinde görev aldı. Yunanlılar'a oranla yeniliğe önem vermeyen Romalılar, yine de özel gemiler yaptı; askeri birlikleri taşıyan aeluaria, atları taşıyan hippago. Savaş filosu, triremisler'den, biremislerden ve liburna denilen
daha hafif gemilerden oluştu. Ticaret filosunda Yunanistan'da olduğu gibi daha çok şişkin bordalı gemiler vardı. Kimi ticaret gemilerinin oldukça büyük boyutlara ulaştığı sanılmaktadır. Aziz Paulus'un, kendi gemisi batarken güvertede 276 kişi bulunduğunu belirtmesi bunun bir kanıtıdır. Amiraller praefectus, komutanlar ise trierarkhos, navarchus ve centurion unvanlarını taşırdı.

Bizans denizciliği.


Dromon, bizans donanmasının ağır savaş gemisiydi. Bunun yunan ve roma kadırgalarından esinlenilen uzun bir gemi olduğu sanılmaktadır. Ayrıca, pamphila, vb. gibi değişik gemi türleri de vardı.

İskandinav denizciliği.


Vikingler erken dönemde açık denizlere açıldılar. Kızıl Erik, İzlanda'ya çıktıktan sonra, X. yy.'ın sonlarında, Grönland'a kadar ilerledi. Diğer vikıng denizcileri Amerika'nın bulunuşundan çok önce, büyük bir olasılıkla Labrador'a kadar gittiler. Daha sonra Akdeniz ve İtalya'ya gelerek Sicilya'da bir norman imparatorluğu kurdular. İrlanda' yı ise üç kez fethetmişlerdi. Dört danimarka prensi İngiltere’de hüküm sürdü. Fransa krallığı, viking korsanlarından, ancak Normandiya'yı onlara bırakarak kurtulabildi. ilk İskandinav teknelerinin ıskarmozlarının ağaçtan yapıldığı ve hayvan derisiyle kaplandığı sanılmakladır; hıristiyanlığın başlarında ve belki de daha önce, viking marangozları gemilerini tümüyle ağaçtan yapıyorlardı. Viking şeflerinin gemileriyle birlikte gömülmelerini gerektiren eski bir görenek nedeniyle geçen yüzyılda mezar höyüklerinde yapılan kazılar sırasında belli sayıda gemi kalıntısı bulundu. Böylece özellikle Gokstad ve Oseberg’de de oldukça iyi korunmuş viking gemileri (drakar) gün ışığına çıkarıldı.


BAKINIZ
Türk Denizcilik Tarihi
Denizaltı Gemiler
Yeryüzü Şekilleri - Deniz
Son düzenleyen Safi; 19 Eylül 2018 02:24
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
18 Eylül 2018       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Ortaçağda ve Yeniçağ başlarında denizcilik


Kraliçe Matilda’nın duvar halılarına göre, Kuzey’de doğrudan viking gemilerinin devamı olan, daha ağır ve daha şişkin bordalı gemilerin yapıldığı sanılmaktadır. Başlıca kıyı kentlerinin, özellikle de Sandwich (1238), Dover (1284) ve Poole'un (1325) mühürlerinde de aynı tür gemiler yer alır. Bu gemiler, uçlarına geçici üstyapılar eklenmiş drakarlardır; bu eklentiler o dönem savaşçılarının sahip olduğu güllelerle iyi atış yapabilmek amacıyla düşrhana daha egemen olmayı sağlardı. Sonradan bu üstyapılar tekneyle birleştirildi; önde ve arkada, kasara adıyla barınak olarak kullanıldı. Her zaman dümen işlevi gören kıç küreğinin yerim, XIII. yy.'da gemi eksenine takılan dümen aldı. Gemiler boyut bakımından büyüdü; ama her zamanki gibi tek yelken direği vardı. Bu direğe çekilen kare biçimli dev yelken nedeniyle manevra yapmak güçtü. 1418’de, İngiltere kralı Henry V, Bayonne’da net uzunluğu 55 m olan, Harry Grâce Dieu XVI. yy.'da su üstü bölümü çok yüksek olan, yüksek bordalı gemiler yapıldı. Denizde top kullanımı yaygınlaştı ve kasaralar en çok sayıda topu yerleştirebilecek biçimde adlı iki direkli gemiyi yaptırdı. Hansa birliğinin cogghe denilen yuvarlak bordalı, kısa gemileri belli yüklere göre inşa edilmişti. Bunlar bordası tam şişkin, hız kaygısıyla yapılmamış, rüzgârı arkadan aldığı sürece iyi giden gemilerdi.
Sponsorlu Bağlantılar

Akdeniz’de gemilere genellikle nave adı verilirdi. Bunlar, bordası tam şişkin, uzunluğu genişliğinin 2,5-3 katı, kimi zaman da daha fazla olan gemilerdi. Deniz arkeologu Jal, Saint Louis tarafından yedinci haçlı seferi için kiralanmış bir venedik gemisinin kira sözleşmesini buldu. Roccalorte adlı bu geminin net uzunluğu 36, genişliği 13 metreydi. Eksiksiz iki güvertesi vardı; iki katlı kasaralar baş ve kıç bodoslamasının üstünde pek çok çıkıntı taşıyordu. iki kıç küreği dümen işlevi görüyor, donanımı her biri latin biçimi arteneli birer yelken taşıyan iki direkten oluşuyordu. Yazar Joinville, Saint Louis'yi Filistin'den getiren ve bordasında 800 kişi bulunan bir nave'den söz eder. Ancak o dönemde, hiç kuşkusuz Aslan Yürekli Richard'ı haçlı seferine götüren üç direkli nave gibi daha büyük gemiler de vardı.

Rönesans döneminde, denizciler ve gemi yapımcıları, çoğu kez kendi zararlarına da olsa denge kurallarını öğrendiler yükseltildi. Dönemin tüm gravürlerinde bu tür üç ve dört direkli gemilere rastlanabilir. Kerreke, büyük bir yük gemisiydi; ilk kez XV. yy.'da İtalya'da yapıldı, Portekizliler Hindistan ticaretinde bu gemilerden büyük ölçüde yararlandılar. Kalyon, adını ispanyadan ve altın filolarından aldı; aynı zamanda bordası en büyük tekne tipiydi. Hulke'ler hollanda yük gemileriydi; aynı işlevi Akdeniz'de marsillane'ler yerine getirdi. Portekizlilerin yaptığı karavelalar ise keşif yolculuklarında kullanıldı. Bunlar, yalnızca arteneli latin yelkenleri taşıyan latina karavelaları ve mizana direğinde kare biçiminde yelken bulunan redonda karavelaları olmak üzere iki çeşitti. Orta büyüklükte gemiler için genellikle otuz metrelik bir uzunluk benimsenmişti. Ama, kuşkusuz çok daha büyük gemiler de vardı. Yazar P Fournier, le Havre limanında yapılmış dört güverteli Carracon'u anlatırken mürettebatı 1 500 kişiyi geçen Portekiz kerrekelerinden söz eder. Ingiliz J. Charnock bunlardan birinin yedi güverteli, 32 toplu ve 1 600 ton yük taşıyabilir olduğunu söyler. Ancak taşınabilen yük tutarları ve tonilatolar konusunda yine de kuşku vardır; çünkü o dönemde gemilerin yük tutarlarını ölçmede kullanılan yöntemler bugünkülerden çok değişikti. Ingiliz gemilerinin tonilatoları genellikle ton burden olarak verilmişti; bu ölçü birimi aşağı yukarı 500 kiloluk şarap fıçısına karşılıktı. Ama "ton burden” giderek üçte bir ya da dörtte bir oranında artırılırdı ve ticari eşya sözkonusu olduğunda tun and tunnage biçimini aldı. Bu durumda, istif sırasındaki yitim, fıçı yitiminden daha az olmaktaydı. Oysa dönemin İngiliz yazarları, hâlâ karışıklığa yol açan bu ayrıma pek değinmeden iki deyimden birini kayıtsızca kullandılar.

Bu büyük gemilerden başka, çok sayıda küçük savaş gemileri, kabotaj gemileri ve her tipte balıkçı tekneleri vardı. Bunun yanı sıra kadırgalar Akdeniz'de yalnızca savaş gemisi değil, ticaret gemisi olarak, özellikle de Venedikliler tarafından kullanılmaya devam edildi. Venedikliler ingiltere'ye dek uzanan düzenli hatlarında bunlardan yararlandılar. Southampton'da 1532'ye dek kadırgalara rastlandı.

Kadırga denizciliği


Antik çağların kürekli gemilerinden başlayarak, Akdeniz'de küreğin itici güç olarak kullanılması devam etti. Venedikliler, Akdeniz ve Atlantik’te ticaret hatlarının düzenliliğini rüzgârlara bağlı kalmadan sağlamak için, boyu 50 metreyi geçen 150 kürekçi tarafından yüzdürülen kadırgalar, ya da her kürek oturağında üç kürekçinin oturduğu ve birer Mahmudiye kalyonu kürek çektiği küçük kadırgalar yaptı. Bu Deniz zenzile biçimi kürek çekmeydi. Ama portekiz kerrekesi (XVI. yy.) ha sonra bunun yerini scaloccio tipi kürek çekme aldı; bu yöntemde birçok kürekçi bir tek küreğe asılıyordu. Büyük yük kadırgalarının yanı sıra, Venedik, sotile ya da subtile denilen savaş kadırgalarını denize indirdi; onu diğer Akdeniz ülkeleri izledi. Barras de La Penne'in elyazmasına (1697) göre, Fransa kralının kadırgaları net uzunluğu 51 m ve genişliği 8 m idi.

12 metrelik 51 küreği vardı (kadırgaların iskele tarafındaki bir kürek mutfağa yer açmak için kaldırılmıştı); her biri 5 kişi tarafından çekilirdi. Kadırgalar, her birinde birer arteneli yelken bulunan iki direkli gemilerdi. Geminin baş bölümünde, omurga üzerinde toplanmış topların sırası şöyleydi: ortada 36'lık bir top (coursier), onun iki yanında 8'lik birer bâtarde ve 6'lık birer moyenne yer alırdı. Bu beş topun atabileceği toplam güllenin ağırlığı 25 kg'dı. Kadırgalar çoğu zaman rampa çarpışmalarına da giriyordu; ama gemi boyutlarının büyümesi bunu gitgide güçleştirdi. Çektin tipi kadırgaların borda silah donanımı güçlendirilmeye çalışıldı. Bunların yan bölümlerine konan toplar inebahtı deniz savaşı'nda önemli bir işlev gördü. Ancak çektiri kadırgalar, küreklerle hızlı biçimde yol alabilmek için çok ağır kalınca, kısa sürede bir yana bırakıldı. Fransa'da Krallık Kadırga birliği 1748’de ortadan kaldırıldı. Brigantirt, küçük kadırga, firkateyn, şebek (sonuncular özellikle korsanlar tarafından kullanıldı) gibi pek çok küçük gemide temel ya da yardımcı yüzdürme aracı olarak kürekten yararlanıldı.

Modern denizcilik (XVII. ve XVIII. yy.)


XVII. yy.’ın başlarında, yelkenli savaş gemileri çağının sonuna dek en yetkin savaş gemisi olan ağır savaş gemileri ortaya çıktı. Kerreke ve kalyon kullanım dışı kaldı. Gemi gövdesi yüzmeye daha elverişli duruma getirildi; ön ve arka kasaraların yüksekliği indirilerek tekne daha dengeli bir yapıya kavuşturuldu. Üst üste sıralanan birçok güverte, topların daha iyi dağılmasını sağladı. Geminin baş bölümündeki uzun talimarlar kısaltıldı. Parçalara ayrılan yelken takımı, geminin manevra yeteneğini artırdı. Donanım da akılcı biçimde düzenlendi. Tüm XVII. yy. boyunca, cıvadranın ucunda "cıvadra babafingosu” denilen küçük bir direk yer aldı; bu direk aynı adlı dört köşe bir yelken taşıyordu. Pek kullanışlı olmayan bu yelken, 1720'ye doğru ortadan kalktı ve yerini flok yelkenlerine bıraktı. Öte yandan kalyonun arkasında yer alan ve mizana denilen latin yelkeni de randa yelkeni haline dönüştürüldü.

Dönemin en dikkate değer transız ağır savaş gemileri arasında Couronne'u anmak gerekir. 1638'de La Roche-Bernard'da yapılan bu geminin uzunluğunun omurgada 41 m, su kesiminde 53 m, genişliğinin ise 14 m olduğu kabul edilir. Top sayısı (72) tartışma konusudur. Öte yandan ispanya kralının Yenilmez Armada: sini alteden İngiltere, 1637'de ünlü Sovereign of the Seas’i hizmete soktu. Fransa'da Louis XIV döneminde. 1670 ve 1689 emirleriyle bu tür gemiler beş sınıf ya da kademede ayrıldı. Buna göre kalyon uzunluğu 56-35 metre, genişliği 15-8 metre, top sayısı 100-30 top arasında değişti. Soleil-Royal ve Royal-Louis, döneminin en güzel ağır savaş gemilerindendi. XVIII. yy., yelkenli ağır savaş gemilerinin doruğa ulaştığı dönemdi. Ollivier, Forfait ve özellikle Sanö’nin planlarıyla yaratılan bu gemilerin bir benzeri daha yapılamadı. Son yelkenli transız savaş gemilerinden olan Villede-Paris, 63 m net uzunluğa, 17 m genişliğe sahipti. Ağırlığı yüklü olarak 5 095 tonu geçiyordu ve 120 topla donatılmıştı.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
18 Eylül 2018       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Çağdaş denizcilik


Buharlı gemi denizciliği Buhar makinesinin itici güç olarak kullanılmaya başlanması, XIX. yy. boyunca denizciliği tümden dönüşüme uğrattı.
XVIII. yy. başlarında Deniş Papin tarafından ileri sürülen düşünceyi yeniden gözden geçiren d’Auxiron, Follenay ve sonra Pörier, Jouffroy d'Abbans gibi transız teknisyenleri, gemilere buhar makineleri yerleştiren ilk kişilerdi (1774-1778). Jouffroy ikinci gemisini Saöne nehrinin akıntısına karşı seyrettirmeyi başardı (1783). Kısa bir süre sonra, Büyük Britanya’da, iskoçyalı Miller, makinist Symington'ın da yardımıyla saatte 7 mil hızla giden küçük bir vapur yaptı (1788). ABD’de John Fitch, 1790'da yine bu tür bir gemiyi Hudson nehrinde yüzdürdü. 1803’te amerikalı Fulton, Sen nehrinde yandan çarklı bir gemiyi seyrettirdi; 1806’da ABD'ye giderek, Hudson nehrinde Clermont adlı 100 tonluk vapuru hizmete soktu. Buharlı gemi denizciliği artık başlamıştı.

1819'da yandan çarklı ve yelkenli açık deniz gemisi Savannah, Liverpool’dan hareketle ABD'ye vararak iki kıtayı birbirine bağladı, ilk askeri geminin adı ise Sphinx'ti. 1829'da denize indirildi ve Cezayir seferiyle dikkati çekti. Ayrıca 1833'te yedeğindeki mavna üzerinde Mısır'dan Fransa'ya Luksor dikilitaşını taşıdı. 1853'te İngiltere’de 500, Fransa'da 82 vapur vardı. 1838’de Sirius, saatte 7 mil hızla Atlas okyanusu’nu geçti. ABD'de ise buhar itici gücünün asıl uygulama alanı nehir taşımacılığıydı: 1840’ta bu ülkede 1 000 feribot hizmet veriyordu. O dönemdeki tüm vapurlar yandan çarklıydı. Dalgalı denizde bu itici güç sisteminin sakıncalar yaratması ve dayanıksızlığı, açık deniz gemilerinde pervane düzeneğine geçilmesiyle sonuçlandı.

Fransız Sauvage, 1832’de bu yeni uygulamanın ilk ihtira beratını aldı. Fransızlar’ın deniz üstünde yaptığı ilk denemeler, isveçli Ericsson (1837) ve İngiliz Smith ile (1839) aşağı yukarı aynı anda gerçekleştirildi. Pervane kullanımı hızla yaygınlaştı ve İngiliz donanması da 1841'de bu tekniği benimsedi. Fransa’da bu tür gemilerin ilk örneği, Le Havre’lı Augustin Normand’ın ve 1842’de denize indirilen ve dönemin en hızlı gemisi olan (11 mil) Napolğoridu. ilk demir gemiler 1820’ye doğru yapıldı. Bu yapım biçimi, İngiliz mühendisi Brunel’in 1843’te demirden ve pervaneli ilk transatlantiğin planlarını çizmesini sağladı. Great Britain adlı bu gemi 3 000 ton ağırlığın- daydı. Yine Brunel, 1854'te de 211 m uzunluğunda yolcu gemisi Great Easterni tasarladı. 5 000 yolcu alabilen bu geminin iki makinesi (biri çarklar, öbürü pervane için), 6 direği, 5 bacası vardı. Great Eastern, Okyanus’u 19 kez geçti. Kârlı biçimde işletilmeyince kablo döşeme gemisi durumuna düştü. XIX. yy.’in ikinci yarısında, dünyada buharlı gemilerle yapılan düzenli seferler arttı. 1860’a doğru gemi yapımında demirin yerini çelik aldı. En görkemli gelişme, yolcu gemilerinde gözlendi. XIX. yy.'ın sonunda, İngiliz, amerikan, transız ve alman transatlantik şirketleri “mavi kurdele”yi elde etmek için rekabete girişerek Okyanus'un 6 günde geçilmesini sağladılar. 1900 de, dünyada toplam 20 000 vapur bulunmaktaydı. Fransa'da, 1870-1890 arasında "prim" denilen yasalarla desteklenen bu tür gemilerin yoğun biçimde yapımı, 1895’e doğru tümüyle durdu.

XX. yy.’ın ilk yarısında, önceki yüzyıla benzer bir devrim yaşanmadı. Ama değişik gemi tipleri bilim ve teknikteki ilerlemelerin etkisiyle sürekli bir evrim geçirdi, iki büyük dünya savaşı, neden olduğu büyük gemi kayıplarına rağmen, bu gelişmeyi durdurmadı, tam tersine hızlandırdı: dev gemi yapımı programları bu kayıpların giderilmesine, ticaretin artan gereksinimlerinin karşılanmasına olanak verdi. Birinci Dünya savaşı ertesinde, gücü sınırlı olan alternatif makinenin yanı sıra, hızlı gemilerde türbin ve harcaması daha hesaplı gemilerde Diesel motoru kullanılmaya başlandı. Yakıt olarak, kömürün yerini yavaş yavaş mazot aldı. Tüm gemilere telsiz yerleştirildi. 1937’de büyük yolcu gemilerinin ağırlığı 80 000 tona (Oueen Mary, Normandie), türbinlerinin gücü de 160 000 beygir gücüne (Atlas okyanusu'nun dört günde geçilmesi) ulaştı. 1952’de "mavi kurdele" rekoru yeni amerikan yolcu gemisi United States tarafından saatte 35,6 mil hızla kırıldı. Askeri gemilerin hız rekoru 45 mille transız muhribi Terrible' de kaldı. Ticaret filolarının yapısı, 1965'e doğru, çok büyük değişmeler geçirdi. Yüksek verimli yeni gemiler, yük gemileri, Container taşıyıcılar, sıvj gaz taşıyıcılar ve ayrıca petrol, mineral ve karışık ürün taşıyan gemilerin özel bir karışımı ortaya çıktı. Klasik yük gemisi liberty ship varlığın! sürdürdü. Yalnız yolcu taşıyan gemiler de uçakların rekabetine ve kimi kısa hatlan da yerlerini yolcuları ve arabalarını birlikte taşıyan car-ferry'lere (aktarma gemileri) bırakmalarına karşın ilgi görmeye devam etti. Tankerlerin yapım yüzdesi aralıksız yükseldi. (1960’ta dünya tonajının %30'u). Yükselen vergiler "lütuf” bandırası (Liberya, Panamâ gibi az vergi isteyen devletlerin filosu olma) çeken filoların hızla gelişmesine olanak tanıdı.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
18 Eylül 2018       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM

askeri denizcilik


Deniz egemenliği ilk kez Akdeniz'de, Mısır ya da Fenike donanmalarının ortaya çıkışıyla kendini gösterdi. Bununla birlikte deniz egemenliğinin önemi üzerinde bir kanıya varmak için İ.Ö. V. yy.'ı ve ikinci Med savaşı'nı beklemek gerekti. Salamis zaferi, Yunanistan'ı egemenliği altına almak isteyen Persler’in bu girişimini kesin olarak tehlikeye düşürdü. Peloponisos savaşı sırasında da denizin işlevi büyüktü ve Sparta ancak savaş filosunu geliştirerek Atina'ya üstünlük sağladı.
Pön savaşları boyuncada denizin işlevi sonuçta etkili oldu. Roma, Hellen sitelerinin yardımıyla büyük bir deniz gücü oluşturdu ve üç büyük çarpışmada deniz egemenliğini korudu. Roma’nın bu üstünlüğü, Annibal'in artçılarından kopmasına ve İtalya'da sürdürdüğü seferin başarısızlıkla sonuçlanmasına yol açtı. Bu da Roma' ya, savaşı Afrika’ya taşıma ve Scipio’nun Zama’daki zaferinden sonra Kartaca'yı yok etme olanağı verdi.
Ardından Roma imparatorluğu, korsanlardan tamamen temizlenmiş Akdeniz'de mutlak bir denetim sağladı. Eskiçağ boyunca, savaş filoları ticaret gemilerinden farklı uzun kürekli gemilerden oluşuyordu. Deniz savaşı da, fırlatmalı silahların ve mancınığın kullanımından sonra ya da hiç kullanmadan mahmuzla bordalamaya dayanıyordu.

Ortaçağ'ın başlangıcından itibaşen Akdeniz yeniden bir çatışma bölgesi haline geldi. XV. yy.'ın ortasına kadar burada üç deniz kuvveti çatıştı: Bizans donanması Roma geleneklerinin kalıtçısıydı ve rum ateşi kullanıyordu; arap donanmaları; sitelerin donanmaları (İtalyan devletleri, Piret siteleri ve Toton Hansası kentleri yaşamsal bir önemi olan deniz trafiğini korumak için deniz birlikleri kurdu. türk donanmasının ana vurucu, Cenova ve özellikle Venedik).

Denizin Yüz Yıl savaşları'nda da önemli bir yeri vardır; Manş egemenliği, ingilizler'e Fransa'ya seferler düzenleme olanağı verdi. Bu dönemde savaş gemisi, ticaret gemisinden pek farklı değildi. Borda bordaya yapılan savaş ise bir kara savaşı ya da bir şatoya ya da tahkim edilmiş bir kentte yapılan saldırıya benziyordu.

XVI. yy.’dan itibaren, büyük keşifler ve sömürge imparatorluklarının kurulması, sömürgecileri ve öncelikle Portekiz ve ispanya, egemenliklerini korumak için savaş filoları kurmak zorunda kaldı. Öte yandan XVII, yy.Tn başında denize olan tam bir stratejik ve ekonomik bağımlılık, ülkelerini ve büyük önem taşıyan deniz trafiğini korumak için Birleşik Eyaletler ve Ingiltere de savaş gemileri yapımına girişti. Richelieu ve özellikle Louis XIV döneminde Fransa da büyük bir deniz gücü oluşturdu. XVII. yy’ın ikinci yarısında ve tüm XVIII. yy. boyunca Büyük Britanya ile Fransa arasında çatışmalar çıktı; Büyük Britanya Fransa kıyılarına indi, ülkenin sömürgelerine saldırdı ve ticaretini tam anlamıyla baltaladı. Inebahtı savaşı'ndan (1571) sonra kadırganın gözden düşmesiyle, klasik çağın büyük donanmaları, korvetlerle, firkateynlerle ve özellikle büyük savaş gemileriyle donatıldı. XVIII. yy.Tn sonunda bu gemilerin en gelişmişi 74 top taşıyordu. Savaşlar gittikçe topçu düellosu biçimine dönüştü ve korsanlık dışında, bordalama ortadan kalktı.

Yelken denizciliği, XIX. yy.Tn ortasında, Kırım ve Amerikan iç savaşı sırasında doruk noktasına ulaştı.Ancak sanayi devriminin doğurduğu yeni tekniklerin etkisine dayanamadı. Fransız Gloire, daha sonra İngiliz Devastation zırhlı firkateynlerinin yapılması sonucu ahşap savaş gemilerinin yerini buhar makinesiyle çalışan zırhlılar aldı; bu zırhlılar, gittikçe artan erimli, yivli toplarla donatıldı. Top ile zırh arasındaki savaş bir tonaj yarışı biçiminde gelişti ve savaş gemisinin kesin biçimini alması için yaklaşık yarım yüzyıl, yani 1906’da Dreadnougth'un yapımını beklemek gerekti. Donanmalar 1914 öncesinde mayınlara ve destroyer ile yeni savaş gemisi denizaltının ayrıcalıklı silahını oluşturan torpidoya uyarlanmak zorunda kaldı.

Birinci Dünya savaşı boyunca, İngiliz ve alman filoları arasında mayıs 1916’daki Jutland çarpışması dışında başka büyük bir deniz savaşı olmadı; ancak bu savaş bile, uzun süreli çarpışma çerçevesinde deniz gücünün belirleyici rolünü ortaya koymaya yetti. Müttefikler, sömürgelerinin ve hatta tüm dünyanın kaynaklarını işletecek, merkezi güçlerin ablukasını sağlayacak, denizaltı tehlikesine karşı koyacak ve savaş alanına İngiliz ordularının, sonra belirleyici bir rol üstlenecek amerikan ordularının taşınmasını sağlayacak güçteydi.

ikinci Dünya savaşı ile birlikte, sea power da olaya başka bir boyut getirdi. İngiliz ve amerikan donanmaları, büyük suüstü gemilerinin, uçakların ve denizaltıların oluşturduğu üçlü tehlike karşısında, özellikle Atlas okyanusu’ndaki ulaşım yollarının güvenliğini yeniden sağlamak zorunda kaldı. Böylece, Müttefikler büyük amerikan tersanelerinin kaynaklarını Sovyetler Birliği’nin ve silah ambarına dönüşen Büyük Britanya’nın yararına seferber etti. Ancak en belirleyici olay, çıkarma araçlarına sahip büyük filolarla milyonlarca asker kullanılarak gerçekleştirilen geniş çaplı amfibi harekâtları oldu. Bu çarpışmalar sayesinde yeni silah sistemleri ortaya çıktı, 1914 ile 1918 arasında denizaltılar büyük bir başarı sağladıysa da, ikinci Dünya savaşı sırasında taktik baskınlar uçakla gerçekleştirildi. 1942’de uçak gemileri zırhlıları tahtından indirdi ve ana gemi durumuna geldi. Corail ve Midway’den sonra, deniz savaşları “ufkun ötesine" taşındı; böylece uçaksavar ve denizaltısavar silahlarla donatılmış refakat gemilerince çepeçevre sarılan uçak gemilerindeki uçakların yürüttüğü bir düelloya dönüştü.

ikinci Dünya savaşı’nın bitiminden sonra savaş filoları iki büyük tip gemi, uçak gemisi ve nükleer denizaltı çevresinde gelişmeye yöneldi. Eksiksiz birçok aygıtla donatılmış ağır uçak gemileri bulunan tek ülke ABD’ydi. Ingilizler ve Sovyetler sınırlı olanakları olan Harrier tipi kısa kalkışlı uçak ve helikopter taşıyan inflexible ya da Kiev gibi hafif uçak gemileriyle yetindi. Ancak tüm bunlara karşın uçak gemisi günümüzün en görkemli savaş aracıdır. Nükleer denizaltılar da, 30-40 deniz mili hızlarıyla saldırı gemisi ya da binlerce kilometreye ulaşabilen nükleer başlıklı balistik füzeleriyle, stratejik gemi olarak denizlerdeki mücadeleye gerçekten de tümüyle yeni olanaklar sunar.

Uçak gemilerinin ve denizaltıların belirleyici rolü, güdümlü füzeler çevresinde toplanan tümüyle yeni silah sistemleriyle bütünleşir. Hava taşıtları 70 deniz mili uzaklığa Exocet gibi havadan-denize güdümlü füzeler fırlatacak güçtedir. Suüstü gemileri de Amerika Birleşik Devletleri’ne ait Harpoon gibi yüksek tahrip gücü olan, yaklaşık 40 km erimli denizden-denize füzeler kullanır. Denizaltılar, dalmış durumda, yüksek hızlı telgüdümlü torpidolardan başka, 150 deniz mili erimdeki deniz ya da kara hedeflerine havada uçarak ulaşabilen güdümlü füzeler de fırlatabilir. Ayrıca denizaltılarda, amerikan Tomahawk tipi Cruise güdümlü füzeleri de bulunur.

Bu tehlikeler karşısında, uçak gemileri tespit aygıtlarıyla donatılmış sağlam bir hava örtüsünden başka, denizden-denize ya da denizden-havaya güdümlü füzelerle donatılmış destek gemilerinden, korvetlerden, firkateynlerden, destroyerlerden oluşan bir çemberle korunur; bu çemberin, saldırı gemilerinin, değişik tipte uçakların ya da helikopterlerin oluşturduğu tehlikeye karşı koyacak güçte olması gerekir Nitekim, bütün büyük donanmalar radara bağlı seri atışlı toplar ile yalnızca füze taşıyan ve fırlatan uçakları değil, bu füzelerin kendilerini de yok edecek silahlara yöneldiler. Ancak denizaltılara karşı savaş çok zordur. Bu yüzden büyük donanmalar silahlarını geliştirme dışında derinlik ölçümü değişimleri göz önüne alındığında sonuçları kuşkulu olan tespit aygıtları üzerinde de büyük çaba göstermektedir. Kısacası, tüm modern donanmaların, transız SENİT (Taktik bilgileri değerlendirme sistemi) ya da amerikan NTDS (Naval Tactical Data System) gibi bilgi işlem sistemlerine bağlı gittikçe karmaşıklaşan birçok silahı vardır. Amerika Birleşik Devletlerinin donanması, üstün teknik nitelikte bir dizi gemiyle, günümüzde var olan savaş filoları içinde ilk sırada yer almaktadır.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

8 Mayıs 2011 / ThinkerBeLL Taslak Konular
17 Nisan 2009 / ThinkerBeLL Taslak Konular
17 Nisan 2009 / ThinkerBeLL Taslak Konular
17 Nisan 2009 / ThinkerBeLL Taslak Konular
17 Nisan 2009 / ThinkerBeLL Taslak Konular