Arama

Firavunlar Tarihi

Güncelleme: 27 Mart 2009 Gösterim: 64.061 Cevap: 8
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Eylül 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
TUTANKHAMON

Tuthankamon'un Lord Carnarvon'un çabaları sonucu ortaya çıkarılan mezarından çıkan en değerli parça olan ustu değerli taslarla bezenmiş maskesi..
Sponsorlu Bağlantılar
Akhenaton ve Nefertiti'nin 6 kızı ve bir oğlu olmuştu. 6 kızı da bilinmeyen sebeplerden ölmüştü ve Akhenaton lanetlenmiş kral olarak görüldü. Amarna şehrindeki 17 yıllık dönem boyunca Aton tek tanrı olmuştu. Akhenaton'un oğlu Tuth-ankh-aten yarı(üvey) kız kardeşi Ankhesenamon ile evlendi. Tutankhaten adını değiştirdi ve Tuthankamon yaptı.
Tutankhamon firavun olmasından bir sure sonra Ey vezir oldu. Saraya giriş çıkış ve kararlar eyden çıkıyordu.
Tutankhamon 20 yaşında gizemli bir şekilde öldü. Ölümünün ardından birisi Tutankhamon'un izlerini çalışmıştır.
Cenaze günü 12 adam Tutankamon'un çekerken Ey bu kişilerin arasında değildi. Ey'in üzerinde panter derisi ve başında da firavun tacı vardı. Ey Tutankhamon'u alt edip firavun olmayı başarmıştı.
Ankesenamon bunun üzerine düşmanı olan Hitit Kralına bir mektup yazmış ve bu mektupta resmen yalvarmıştır. Krala onun çok fazla oğlunun olduğunu söylemiş ve oğullarından birini göndermesini istemişti. Bir hizmetçiyle evlenemeyecegini söylemişti. Kral bunun bir numara olduğunu düşünerek reddetmişti. Ankesenamon tekrar mektup yazmış ve neden böyle düşündüğünü sormuş. Eğer doğru olmasaydı kendini küçük düşürmeyeceğini ve ona yalvarmayacağını yazmış ve tekrara bir hizmetçiyle evlenemeyeceğini söylemiş. ( bu mektuplar şuanda bey şehirde müzede bulunuyor.)
Saraydan birinin onu evlenmeye zorladığı kesindi. Sonunda kral oğlunu yollamış ancak Mısır sınırlarına ulaşamadan öldürülüyor.
Ey sonunda Ankesenamon'la evlendi. Ankesenamon'un kurtulmaya çalıştığı hizmetçi Ey'di ve sonunda Ey firavun olmuştu.
Günümüzde bulunanların arasında bir yüzük vardı ve bu yüzüğün üstünde 2 kartuş vardı. Bir kartuşta Eyin diğer kartuşta ise Ankesenamon'un adı yazılıydı. Yani bu yüzük evlendiklerine dair bir başka kanıt oldu.
Ey firavun olduktan 3 yıl sonra öldü. Mezarında eski eşi Tey'in de adı geçiyordu ancak isim silinmişti.
Tutankhamon'un mezarına bakıldığında çiftin birbirine çok bağlı olduğu fikri ediniliyor. Duvarlardaki figürlerde birbirine dokunurken veya yardım ederken resmedilmiş. Örneğin bir resimde Tutankhamon avlanırken Ankesenamon ona okunu uzatıyor. Kol kola dururken resmedilmişler. Bulunanların arasında Tutankhamon'un Ankesenamon için yaptırdığı altından bir tabla var. Üstünde hiçbir işleme olmayan bir lamba var. Lamba çok sade ancak yanınca üzerinde Tutankhamon ve Ankesenamon'un resmi oluşuyor.
Ankesenamon'un 2 düşük yaptığı mezarındaki 2 mumyadan anlaşılıyor. Birisi 5 (mumyalanmış) ve digeri ise 8 aylık (yarı mumyalanmış) olmak üzere ikisi de kızmış.
Tutankhamon'un mezarına Nefkeperur gibi zengin ve sağlıklı olsun yazılmış.
Aped festivalinde Karnak tapınağında Tutankhamon'un resmi görevler yapmış olduğu da duvarlardaki kayıtlardan görülüyor.
Tutankhamon 20 yaşındayken ölmüştür. Mezarı açıldığında çok zengin bir görüntüyle karşılaşıyoruz. Mısırlıların ısı kullanmadan altını şekle konusunda uzmanlaştıkları burada bulunanlardan da gayet iyi anlaşılmaktadır. Tabutu 120 kg ve 0.5 cm kalınlığında altından yapılmıştır. Altın maskesi de bulunmuştur.
Mısırlılar altının güneşten geldiğine inanıyordu (dünyanın oluşumu). Altın Ra'nın simgesiydi. Firavunlar kendilerini altınla kaplıyorlardı.
Burada Ankesenamon'un öldürülmüş olabileceğine dair kanıtlar vardır.
Tutankhamon'un taş mezarı açıldıktan sonra X-ışınlarıyla incelenmişti. Kafasının arkasından darbe aldığı görülüyor ancak yüzüstü yatar pozisyonda iken alınmış bir darbe olduğu saptanmıştı.
Neden öldüren kişi bulunmaya çalışılmamıştı ve yargılanmamıştı? Çünkü bu işi vezirin yönetmesi gerekiyordu ve vezir bu işi yürütmüyordu. Vezir'i de kimse yargılayamıyordu.
Bugün onca yaptığından sonra kimse vezir Eyi tanımıyor. Mezarı soyulmuş ve biriktirdiği tüm mirası çalınmış ve duvardaki yazılar da silinmiş.
Tutankhamon krallar vadisinde günümüze kadar gömülü kalan tek firavundur.

tutankhamonmd6

CLEOPATRA

ptolemaicthbp8

Cleopatra saltanatı, Roma İmparatorluğu’nun gücünün ve Mısır saltanatının sonu anlamına gelmektedir. Harfi harfine tercüme edildiğinde Cleopatra isminin anlamı “Babasının Şerefi” demektir.
Cleopatra, MÖ 69 yılında doğmuş olup, Ptolemy XII’nin ikinci kızıydı. Annesi hakkında bir bilgimiz yok fakat Cleopatra Makedonyalıdır. Mısır dilini öğrenen ailesindeki tek kişidir. MÖ 51 de babasının ölümü üzerine Cleopatra erkek kardeşi Ptolemy XIII ile birlikte tahta çıktı ve evlendi.
MÖ 48 yılında bir iç savaşın iki kez çıkması üzerine acele durumu sakinleştirmeye başladı. Caesar MÖ 48 yılının Ekim ayında Mısır’a ulaştığında Cleopatra, savaşının galibiyete yardim etmek için büyük saltanatı inandırma görevini o aldı.
MÖ 58 yılında kovulduktan sonra babasının gücünü tekrar ele geçirmek için yardim istedi. Güçlü Roma İmparatoru ile anlaştı. Onun fevkalade yeteneklerinden etkilenerek ona sürpriz yaptı. Etrafında Caesar savaşıyordu. Caesar sonunda savaşı kazandı ve Cleopatra tahtına tekrar yerleşti, su an kardeşi Ptolemy XIV ile tahtı paylaştı. Caesar zaferinden sonra Mısır’ı terk etti, MÖ 47. oğlu Caesarion Celopatra’nin canini sıkmaya başladı. Caesar’in çocuğu diye söylentiler çıkmaya başladı. 2 yıl için Caesar’in hanimi gibi Onun villalarından birinde yasamaya başladı. O, Caesar’in öldürülmesinden sonra derhal Roma’yı terk etti.
MÖ 42 yılında Philippi Savaşı’nı kazandıktan sonra, Caesar’in suikastında yenildi. Mark Antony yakın zamanda İran’ı istila etmeyi gözüne kestirmişti. Cleopatra’nin Tarsus’ta bulunması gerekiyordu, O kraliçenin entrikalarıyla acele büyülenerek Tarsus Nehri’ni bir mavnayla geçti. Antony savaşı ikinci planda bırakmaya kararlıydı ve Cleopatra ile beraber Alexandria (İskenderiye)’ya döndü. MÖ 40 yılında çiftleştiler ve Cleopatra Selene ve Alexandria Helios adında ikizleri oldu. Antony, Caesar’in büyük erkek yeğeni Octavian ile yerleşim anlaşmasını görüşmek için Roma’ya gittiği yılla ayni yıldır. Octavia’nin kız kardeşi Octavia ile evlenir. 3 yıl sonra, Mısır için Roma’yı terk etti (karisi ve 2 çocuğunu bırakarak).
Kız kardeşinin şerefine derinden, intikam almak için saldırıda bulundu. Roma kanunlarına aykırı olan Antony daha da uzaklara gitti. Roma İmparatorluğu çocukları için gereken resmi kararları ilan etti. Alexander Helios, Selene ve Cyrene’yi alıp Ermenistan ve Fırat Nehri’nin batısındaki yöreye giderler. MÖ 36 yılında Ptolemy doğar ve Ermenistan’ın batısındaki adayı ele geçirirler.
Roma senatosu Antony ve Cleopatra üzerine savaş olacağını açıklar ve MÖ 31 yılında adi kötüye çıkan Actium Savaşı ile yenilirler. Octavia tarafından Mısır’da takip edildiler. Cleopatra söylemek için hizmetçiler göndermişti ama O anıtkabirinde ölmüştü. Antony, Octavian ile barış yaptı. Fakat Cleopatra’nin yaşadığını görmüştü. Octavian ile olan görüşmelerinde basarisiz oldu. Cleopatra bu sefer altın yatağında muhteşem elbisesiyle bir engerek yılanı tarafından kendi kendini öldürmüştü. Onun ve Antony’nin istekleri doğrultusunda yan yana gömüldüler.
Caesarium, Mark Antony şerefine Cleopatra tarafından inşa edilmişti. Ayrıca “Cleopatra’nin İğneleri” olarak bilinen iki dikilitaşa sahiptir. Thutmose III başlangıçta Kahire’de onlara sahip olur fakat MÖ 30 yılında tapınağın yerini değiştirirler. İğneler 19.yy.da Amerikan ve İngiliz hükümetlerine ödül olarak sunuldu. Su an biri New York ‘takı Central Park’ta , diğeri Londra’daki Embankment’dedir.

RAMSES

En büyük savaşı başlatan firavundur. Ramses savaşmayı biliyordu ancak İsrail Tanrısıyla yaptığı savaşta yenildi.
Babası Seti çok başarılı bir adamdı ve tapınaklar yaptırtmıştı. Bu tapınaklardan birinde politik bir ifade kullanıldığı görülmüştür: 'Hükümdarlığımdan çok şey bekleyin'
Ramses 22 yaşında Ebu Simbel Tapınağını yaptırtmaya başlamıştır Bu tapınak dağın içi oyularak yapılmıştır. Ramses yaşayan her varlığın kendinden korkmasını istiyordu.
Ebu Simbel ve Ramses'in 4 dev boy heykeli 20 yılda yapıldı. Çok az bir teknolojiyle ve bu kadar az zamanda nasıl yapıldı hala bilinmiyor.
Nubia'dan Mısır'a geçenler Amon, Ra, Thoth ve Ramses'in bu heykellerinden korkuyordu.
Ramses eşi Nefertari'ye de tapınak yaptırdı ve 'Güneşin parladığı kadın' yazdırttı.
Teb'de tapınaklar inşa etti. Memfis'teki yönetimi ve başkenti Delta bölgesine taşıdı. Bu bölge sulaktı ve askeri harekata geçmek için uygun bir yerdi. Daha sonra Pi-Ramses adında yeni bir şehir yarattı. 25 yaşında en büyük profesyonel orduyu oluşturdu. 25000 piyadeden oluşuyordu.

ramsesyq9

ramsesgz7 ramseswh2

ANKHENATON
ankhenatonrelieftf2

Mısır firavunları çoğunlukla zorba, baskıcı, savaşçı ve acımasız kişilerdir. Bu firavunların ortak özellikleri Mısır’ın çok tanrılı dinini benimsemeleri ve bu din sayesinde kendilerini tanrılaştırmalarıdır. Ancak Mısır tarihinde bir tek firavun vardır ki, diğerlerinden çok farklıdır. Bu firavun tek bir yaratıcıya inanılması gerektiğini savunmuş ve bu yüzden özellikle çok tanrılı dinin kaymağını yiyen Amon Rahipleri ve bunlara destek veren bazı askerler tarafından büyük baskıya maruz kalmış, sonunda da öldürülmüştür. Bu firavun MÖ 14. yüzyılda basa geçmiş olan IV. Amenofis'tir. IV. Amenofis MÖ. 1375'te tahta çıktığında yüzyılların getirdiği bir tutuculuk ve gelenekçilik ile karşılaştı. Bu döneme dek toplum yapısı ve halkın kraliyet sarayı ile olan ilişkileri değişmeden gelmişti. Toplum diş olaylara ve dinsel yeniliklere kesin olarak kapılarını kapalı tutuyordu. Tutuculuk, yukarıda da açıkladığımız gibi, Mısır’ın doğal coğrafi koşullarından kaynaklanmaktaydı.
Firavunların halka benimsettirdiği resmi din, eski ve geleneksel olan her şeye katıksız bir bağlılığı zorunlu kılıyordu. Oysa IV. Amenofis, resmi dini benimsemiyordu. Tarihçi Ernst Gombrich söyle yazıyor:
Eski geleneğin kutsadığı bir çok alışkanlığı kaldırıp, halkının, bunca garip bir biçimde betimlenmiş sayısız tanrısına saygı göstermek istemedi. Onun için tek bir yüce tanrı vardı, o da Aton'du. Aton'a taptı ve onu güneş biçiminde imgeleştirtti. Öteki tanrıların rahiplerinin etkisinden korunmak için, sarayını bugünkü El-Amarna'ya taşıdı.
Babasının ölümünden sonra genç yastaki IV. Amenofis, büyük bir baskıya maruz kaldı. Bu baskının sebebi, geleneksel çok tanrılı Mısır dinini değiştirerek tek tanrı inancına dayalı bir din getirmiş olması, ve her alanda köklü değişikliklere girişmesiydi. Ancak Teb önde gelenleri bu dini teblig etmesine müsaade etmediler. IV. Amenofis ve ahalisi Teb sehrinden uzaklasarak Tell El-Amarna'ya yerleştiler. Burada "Akh-et-aton" adında yeni ve modern bir şehir inşa ettiler. IV. Amenofis de "Amon'un Hoşnutluğu" anlamına gelen adini Akh-en-aton yani "Aton'a Boyun Eğen" olarak değiştirdi. Amon, çok tanrılı Mısır dininde en büyük toteme verilen isimdi. Aton ise, Amenofis'e göre "göklerin ve yerin yaratıcısı" idi, ki bu sıfatla Allah’ı kast etmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
Bu gelişmelerden hoşnut olmayan Amon Rahipleri, ülkenin içinde bulunduğu bir ekonomik krizden de faydalanarak Akhenaton'un gücünü elinden almak istediler. Düzenlenen bir komplo ile Akhenaton zehirlenerek öldürüldü. Ondan sonra gelen firavunlar da hep rahiplerin etkisi altında kaldılar.
Akhenaton'dan sonra basa asker kökenli firavunlar geçti. Bunlar eski geleneksel çok tanrılı dini yeniden yaygınlaştırdılar ve eskiye dönüş için önemli bir çaba harcadılar. Yaklaşık bir yüzyıl sonra da Mısır tarihinin en uzun süre hükümdarlık yapacak firavunu II. Ramses basa geçti. Ramses, bir çok tarihçiye göre İsrailoğulları'na eziyet eden ve Hz. Musa ile mücadele eden firavundu.

ISİS
isisfz2

10.000 adı olan bereket tanrıçası Realkarnasyonla mısır halkı tarafından Kleopatra’nın içinde yaşadığına inanılıyordu.
Kleopatra`nın Sarayı M.Ö 300 yılında kurulan İskenderiye şehrinde bulunan Kleo`nun sarayı Kleopatranın ölümünden 400 yıl sonra meydana gelen büyük depremlerle sular altına gömülmüştü.Tarihe damgasını vuran bu saray yaklaşık 2 sene evvel İskenderiye körfezinde tekrar büyük araştırmalar sonucu yer yüzüne çıkarıldı.Bulunan ilk parçalar sarayın girişinde bulunan büyük surlar oldu.Daha sonra sudan çıkan 2 sfenks buradaki kalıntıların Kleo`nun sarayı olduğunu kanıtladı bu gerçekten büyük bir arkeolojik buluştu.
Sudan çıkan büyük yunan tanrısı Hermes`in heykeli ve kenti simgesi olan kıvrık yılan heykeli ilk bulunan bir kaç parçadan biriydi.Hiç bir zaman Kleo’nun tam bir resmi veya heykeli bulunamadı. Bulunan resim ve heykellerde hep başka türlü resmedilmişti.Ama bu kalıntılar içinden çıkan bir parada ilk defa Kleo`nun yüzü çok temiz ve güzel bir şekilde yapılmıştı. Sarayın yeri Strabon un çizdiği haritalardan yola çıkılarak aramalara başlandı.
Kleopatra Mısır`ın son hükümdarı oldu ve yaşamını Tarihte büyük izler bırakarak sona erdirdi.

isismaatce1


isisub3

Son düzenleyen Blue Blood; 15 Mayıs 2008 12:27
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
30 Eylül 2007       Mesaj #2
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Tutankhamun


Sponsorlu Bağlantılar
Kral Tutankhamun, Krallar Vadisi olarak bilinen eski Mısır kraliyet mezarlığındaki istirahatgâhından çıkarılırken, öfkeli bir rüzgâr hayaleti andıran toz bulutları kaldırdı. Gün boyu çöl semalarında koşuşturan koyu bulutlar, o anda gri bir perdeyle yıldızları örtüyordu.
Tarih 5 Ocak 2005, saat 18.00’di... Dünyanın en ünlü mumyası, birkaç saniye içinde, 3300 yılı aşkın bir süre önce yaşamını yitirmiş bu genç kralın ölümüne ilişkin sırların çözülmesi amacıyla buraya getirilen bilgisayarlı tomografi (CT) cihazına girecekti.
Dünyanın dört bir yanından gelen turistler öğle sonrasında kuyruklar oluşturmuş, yerin yaklaşık 8 metre altındaki kayaya oyma mezara inmiş ve mezar odasındaki duvar resimleri ile mumya biçimli dış sanduka kapağının en çarpıcı yanını –kralın yaldızlı yüzünü– incelemişti.
Akşam karanlığı çöküp vadi ziyarete kapandığında Mısırbilimcilerle işçiler çalışmaya başladı. Mezara temiz hava pompalanırken çıkan gürültüyü bastırmak amacıyla bağırarak verilen talimatlar ve yüreklendirici sözler eşliğinde sanduka kapağının baş ve ayak uçlarına hızla ipler bağladılar ve onu lahdin içinden çıkardılar. İplerin yeniden sabitlenmesi için verilen kısa aranın ardından ahşaptan yapılmış sade görünümlü bir kutuyu yavaş yavaş yukarı çektiler. İçinde, pamuk tabakaları ve yılların soldurduğu muslinden oluşan bir yatağın üzerinde, Kral Tutankhamun’un kalıntıları yatıyordu: sol yanak bölgesinde bir yara izi taşıyan huzurlu bir yüz, kalın bir göğüs kafesi, kol ve bacak kemikleri –tümü, gömü ritüelinde üzerine dökülen reçineden kararmış...
Mısır Eski Eserler Yüksek Kurulu Genel Sekreteri Zahi Hawass, ilk kez mumyanın üzerine doğru eğilirken, “1920’lerde Carter’ın yaptıkları nedeniyle çok kötü durumda” dedi. Howard Carter sonuçsuz kalan ve yıllara yayılan uzun arayışlardan sonra, 1922’de, Tutankhamun’un mezarını keşfeden İngiliz arkeologdu. Eski dönemlerde yağma edilmiş olmasına karşın mezarın içindekiler şaşılacak derecede eksiksizdi. (Halen, keşfedilmiş en zengin kraliyet toplu buluntuları olma özelliğini koruyor ve firavunun efsanesinin bir parçasına dönüşmüş durumda.) Altından yapılmış olan ve sonsuz parıltılarıyla yeniden doğuşu garanti altına almaları beklenen göz alıcı eserler mezar keşfedildiğinde sansasyona yol açmıştı –günümüzde de en büyük ilgiyi onlar çekiyor. Ancak Tutankhamun’la birlikte gömülenler arasında masa oyunları, bronz bir ustura, ketenden yapılma iç çamaşırları ve kasalarca yiyecek ve şarap gibi öte dünyada yanında isteyebileceği günlük eşyalar da vardı.
Carter, firavunun mezar hazinelerinin büyük bir özenle –ve aylar boyunca– kaydının tutulmasının ardından, iç içe yerleştirilmiş üç sandukasını incelemeye başladı. İlkini açtığında söğüt, zeytin ve lotus çiçeği yaprakları ile peygamberçiçeklerinden çelenklerle bezenmiş bir kefen ortaya çıktı. Ve tüm bu sayılanlar, mart ya da nisan ayında gömülmüş olduğunun solmuş kanıtlarıydı. Sonunda mumyaya ulaştığındaysa, bir sorunla karşılaştı. Ritüelde kullanılan reçine sertleşmiş, Tutankhamun’u som altından yapılmış tabutun zeminine yapıştırmıştı. Carter daha sonra, “Ne kadar güç uygularsak uygulayalım yerinden oynatamadık,” diye yazacaktı. “Peki ne yapılmalıydı?”


Bunu Biliyor muydunuz?

Kral Tutankhamun’un eşi, üvey kız kardeşi (ya da yeğeni) Ankhesenamun evlenmeye meraklı biri gibi görünüyor.
Eski Mısır’da olasılıkla hanedanın soyunu korumak amacıyla, kraliyet üyelerinin aile içi evlilik yapması kabul gören bir uygulamaydı. Kral Tutankhamun’un öncülü Akhenaten ve eşi Nefertiti’nin en az altı çocuğu olmuştu; ama aileyi betimleyen heykel ve kabartmalarda sadece kızların yer almasından anlaşılacağı üzere, aralarında hiç erkek çocuk yoktu. Ana kraliyet soyunda (belki Akhenaten’in diğer eşlerinden doğmuş olabilecek bir-iki kişi sayılmazsa) erkek çocuğun yokluğu, hanedanın geleceği için endişeleri artırdı.
Her ne kadar 18. hanedanın arapsaçına dönmüş ilişkiler ağının içinden çıkmak zor olsa da, akla yakın bir öykü şöyle: Akhenaten bir erkek veliaht bırakma umuduyla, belki de, Nefertiti’den olan kızlarından ikisiyle evlendi. Bunlardan biri, Ankhesenamun, babası ve kocası Akhenaten’in ölümü üzerine, gizemli kral Smenkhkare’yle evlenmiş olabilir. (Tabii, bu kişinin bir “erkek” olduğu doğruysa; çünkü Smenkhkare’nin firavun olarak ülkeyi yöneten Nefertiti olabileceği yolunda savlar var.) Smenkhkare’nin kayıtlardan silinip gitmesinden sonra, prensesin genç kral Tutankhamun’la evlendiği ve bu talihsiz firavunun bir vâris bırakmadan 19 yaşında öldüğü biliniyor.
Tutankhamun’un ölümünün ardından, Ankhesenamun, krallık görevini üstlenen yaşlı saray yöneticisi Ay’la da evlenmiş olabilir. Ay’ın ise onun büyükbabası ya da büyük dayısı olması yüksek bir olasılık. Böylece Ankhesenamun’un genç yaşta oldukça kısa bir süre içinde babasıyla, üvey kardeşlerinden ikisiyle (ya da üvey kardeşi ve amcasıyla), büyükbabası ya da büyük dayısıyla evlendiği ortaya çıkıyor.
Zavallı kadının Hitit kralına mektuplar yazmasına ve kendisiyle evlenerek krallığı üstlenecek bir genç prens gönderilmesi için yalvarmasına doğrusu şaşmamak gerekir.


konu1 mercek1 b
Ender Elde Edilen Olanak

Kral Tutankhamun'un tıka basa dolu mezar odasında, arkeolog ve teknisyenlerden oluşan bir ekip genç firavunun sandukasının yaldızlı ahşap kapağını inceliyor. Normalde sanduka, mumyanın kuvarsit bir lahdin zemininde kapalı kalmasını sağlıyor; ama 5 Ocak 2005'in o özel gecesinde Tutankhamun'un dışarı çıkarılması ve bilgisayarlı tomografi (CT) taramasından geçirilmesi için geçici olarak açılmış. Bir süre sonra işçiler, ahşap bir kutuya özenle yatırılan mumyayı Krallar Vadisi'nde kayaya oyulmuş yeraltı mezarının hemen dışında bekleyen özel donanımlı treylere taşıyacak.

konu1 mercek2 b

Gerçeklik Anı

Mısır Eski Eserler Yüksek Kurulu Başkanı Zahi Hawass (ortadaki), CT cihazının içine konulmadan önce Tutankhamun'un mumyasını hızlıca fiziki bir taramadan geçiriyor. "Kral Tutankhamun Mısır tarihinin simgesi, ama inceleyebileceğimiz binlerce mumyadan sadece biri. CT taramalarıyla bir bakıma ölüleri yaşama döndürebiliriz." Howard Carter'ın 1922'de mezarı bulmasından bu güne dek, Tutankhamun'un erken ölümüne dair birçok söylenti ve kuram ortaya atılmıştı. 1968 ve 1978'de çekilen röntgen filmleri bu tartışmaya yeni boyutlar kattı. Şimdi yüksek çözünürlüklü CT görüntülerinin 3300 yılı aşkın bir süre önce hüküm süren bu firavunla ilgili sırları açığa çıkarması bekleniyor.

konu1 mercek3 b

Sağlık Tablosu

Tarama işleminin sona ermesiyle birlikte, elde edilen görüntüler firavunun ölümü konusunda bir ipucu ortaya koydu: Kafatasının sağlam oluşu, firavunun arkadan başına aldığı bir darbeyle öldürüldüğü yolundaki gözde kuramı tarihe gömdü. Taramayı izleyen haftalarda, Mısırlı ve Avrupalı uzmanlar Tutankhamun'u bilgisayarda her açıdan inceledi. Böylece firavunun öldüğü sırada normal, sağlıklı ve yaklaşık 19 yaşında genç bir adam olduğu sonucuna varıldı. Ekipteki bazı kişiler sol bacakta hemen diz üstünde meydana gelen bir kırılmanın ölümcül bir enfeksiyona yol açmış olabileceği kanısındaydı; ama bunu kesin olarak belirlemelerine olanak yoktu. Bu nedenle Kral Tutankhamun'u kimin veya neyin öldürdüğü -en azından şimdiye kadar yapılan çalışmalar çerçevesinde- çözülmemiş bir sır olarak duruyor.


konu1 mercek4 b
İlginç Baş Şekli

Bir prensese, büyük olasılıkla Kral Akhenaten'in kızı Meritaten'e ait bu kuvarsit baş, olağandışı bir kafatası şeklini sergiliyor. Bunun, o dönemdeki sanatsal üslupla abartılmış bir aile özelliği olması çok yüksek bir olasılık. Prensesin üvey kardeşi ya da amcası Kral Tutankhamun'un kesinlikle uzun ve dar bir kafatası vardı; ama bu, kasıtlı bir deformasyonun sonucu değildi. CT görüntülerini inceleyen uzmanlar Tutankhamun'un kafatası şeklinin hastalıktan da kaynaklanmadığını belirtiyor. Sadece, insan çeşitliliğinin normal sınırları içinde kalan bir örnek söz konusu.

KAYNAK:NATIONAL GEOGRAPHIC

Son düzenleyen Kral_Aslan; 27 Mart 2009 10:30
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
3 Haziran 2008       Mesaj #3
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
konubuyuk1qy5
Yazı: Robert Draper Fotoğraflar: Kenneth Garrett



Eski Mısır'ı 75 yıl boyunca yöneten Nübyeli krallar, ülkeyi yeniden birleştirip bir imparatorluk kurdu. Onlarınki, tarihin yakın zamana dek gölgede kalmış bir bölümüydü.

bg feature leadin botİÖ 730'da Piye adında bir adam, Mısır'ı Mısır'dan kurtarmanın tek yolunun onu istila etmek olduğuna karar verdi. Bir kurtarıcı gelene kadar her yer fena halde kana bulanacaktı.

"Ahırınızdaki en iyi atları hazırlayın"diye emir verdi komutanlarına. O muazzam piramitleri inşa eden muhteşem uygarlık yoldan çıkmış, küçük kabile şefleri tarafından parçalanmıştı. Piye, yirmi yıldır Afrika'daki büyük bölümü günümüz Sudan'ında yer alan Nübye bölgesinde kendi krallığını yönetiyordu. Ama kendisini aynı zamanda Mısır'ın gerçek hâkimi, II. Ramses ve III. Tutmosis gibi firavunların uyguladığı ruhani geleneklerin meşru varisi olarak görüyordu. Piye belki de Aşağı Mısır'a hiç gitmediği için onun bu iddiasını ciddiye almayanlar da vardı. Ve şimdi Piye, yozlaşan Mısır'ın boyun eğişine ilk elden tanık olacak, daha sonra da "Aşağı Mısır'ın güçlü parmaklarımın tadına bakmasına izin vermeliyim"diye yazacaktı.
Piye'nin askerleri Nil Nehri'nin kuzeyine yelken açtı. Yukarı Mısır'ın başkenti Teb'de karaya çıktılar. Kutsal topraklarda savaşa girmenin bir adabı olduğuna inanan Piye, askerlerine savaştan önce Nil'de yıkanarak arınmalarını, en kaliteli keten giysilerini kuşanmalarını ve vücutlarına kendi koruyucu tanrısı olarak tanımladığı koç başlı güneş tanrısı Amon'a adanan Karnak'taki tapınağın suyundan serpmelerini söyledi. Piye kendisi de bir ziyafet verdi ve Amon'a kurbanlar sundu. Böylece günahlarından arınan komutan ve adamları, yollarına çıkan bütün ordularla savaşmaya başladı.

Bir yıl süren seferin sonunda Mısır'daki bütün liderler silahlarını bıraktı. Aralarında Piye'ye haberci göndererek, "Merhametli ol! Bu utanç günlerinde senin yüzüne bakamam; ateşinin karşısında duramam, haşmetinden korkarım"diyen Nil deltasının güçlü kabile şefi Tefnahte de vardı. Yenilenler, hayatlarına karşılık Piye'den kendi tapınaklarında ibadet etmesini, en değerli mücevherlerine el koymasını ve en iyi atlarını almasını istedi.
O da bu isteklerini yerine getirdi. Ve ardından, tir tir titreyen yeni tebaasının önünde, "İki Ülkenin Efendisi"olarak henüz kutsanmış olan Piye, beklenmedik bir şey yaptı: Ordusunu ve savaş ganimetlerini toplayıp güneye, Nübye'ye yelken açtı ve bir daha da Mısır'a dönmedi.
Piye 35 yıl süren hükümdarlığının ardından İÖ 715'te yaşamını yitirdiğinde, tebaası onu isteklerine uygun olarak yanında çok sevdiği dört atı ile birlikte Mısır tarzı bir piramide gömdü. 500 yıldan uzun süredir ilk kez bir firavun bu şekilde gömülüyordu. Ne yazık ki, önemli başarılar kazanan bu büyük Nübyelinin yüzü kelimenin gerçek anlamıyla tarihin sayfalarından silindi. Mısır'daki fetihlerinin anısına, granit taş levhalara ya da stellere özenle kazınmış betimlerinin ortadan kaldırılmasının üzerinden çok zaman geçti. Nübye'nin başkenti Napata'daki tapınakta yer alan rölyefte Piye'nin sadece bacakları duruyor. Görünüşü hakkında öğrenebildiğimiz tek şey var, o da teninin siyah olduğu.
Piye, siyahi firavunlar diye anılan ülkenin 25. Hanedanı'nın bir üyesi olarak Mısır'ı üç çeyrek yüzyıl boyunca yöneten bir dizi Nübye kralının ilkiydi. Gerek Nübyeliler gerekse düşmanlarının steller üzerine kazıdıkları yazıtlardan, bu hükümdarların kıta üzerinde bıraktıkları büyük ayak izlerini saptamak mümkün. Siyahi firavunlar, parçalanan Mısır'ı yeniden birleştirip ülkeyi görkemli anıtlarla donattılar ve güneyde günümüz Hartum'undan, kuzeyde Akdeniz'e kadar uzanan bir imparatorluk kurdular..


mercek12rm0


Nübyeli firavunlar ve eşleri, Taharka'dan başlayarak, kendi yurtlarında Mısır tarzı piramitlere gömüldü. Bu anıt mezarlar günümüz Sudan'ında yer alıyor -o dönemde ise önde gelen siyaset ve ticaret merkezi Napata'nın yakınlarındaydı.

mercek13xk6


Nübye Kralı Piye komutasındaki askerler, İÖ 730'da Nil Nehri boyundaki kentleri teker teker ele geçirdikten sonra, alevli okları ile surlarla çevrili başkent Memfis'e saldırıyor. Piye, Mısır'ın meşru varisi olduğunu öne sürerek, kendisine II. Ramses (heykeller) gibi güçlü firavunları örnek aldı. Kuzeydeki yönetimi yenilgiye uğratarak Mısır'ı yetmiş beş yıl boyunca Nübye hâkimiyeti altında birleştirdi.


mercek14kf9

Yaklaşık 50 santimetre yüksekliğindeki ahşap maket, sıra halinde yürüyen Nübyeli okçuları betimliyor. Yaklaşık İÖ 2000'e denk gelen bu dönemde Mısır kargaşa içindeydi ve birçok yerel kabile şefi, ordusunda dövüşmek üzere hem Nübyeli ve hem de yabancı askerler tutmuştu.



mercek15kg1



El Kurru'da bulunan, olasılıkla Mısırlılar tarafından Kral Piye'ye hediye edilmiş kuvars tılsımı bir tanrıça taçlandırmış.


mercek17bj2

Nübye krallarının boyları üç metreye varan heykelleri Kerma'da (Sudan) bulundu. Mısır kralı II. Psamtek'in İÖ 593 dolaylarında düzenlediği akınlarda tahrip edilen bu heykellerin parçaları yeniden bir araya getirildi.


mercek110dz5


Gücünün doruğundaki Taharka, Nübye'de zirvesi altın ile parıldayan Cebel Barkal tapınak kompleksinde düzenlenen bir festivalde, kraliçelerini kalabalıkların arasından geçiriyor. Tanrı Amon'un görüntüsünü taşıyan kutsal bir gemi eşliğinde, rahiplere özgü bir leopar derisi giymiş; başında, İki Ülkenin Efendisi hem Nübye, hem Mısır hükümdarı olduğunu ilan eden çifte uraeus'lu tacı var.


mercek111my5

Lahtinin üzerinde saçı yapılırken betimlenen Kraliçe Kawit, 11. Hanedan firavunu II. Mentuhotep ile diplomatik evlilikler yapmak üzere Nübye'den gönderildiği sanılan soylu kadınlardan biriydi.





mercek115md1


Bir Nübyeli'yi yiyen aslanı betimleyen bu figür, ülkesini korumak ve kargaşayı önlemek için Nübyeliler'i bastıran cesur bir Mısır hükümdarını simgeliyor. Bu figür, 19. Hanedan döneminde yapılmıştı.



mercek116cv0

Nübye, Eski Mısır'ın başlıca altın kaynağıydı. Teb'de, Kral Tutankhamon'un Nübye'deki Huy adlı genel valisinin mezarında yer alan bu betimlemede Nübye kraliyet ailesi, hürmetlerinin bir ifadesi olarak hükümdarlarına geçit töreniyle altın halkalar sunarken gösteriliyor.


mercek117gc0

Nuri'deki bir Nübye kralının mezarından çıkarılan bu tanrıça İsis yaka süsü de Nübye'nin usta kuyumcularının ürettiği başyapıtlar arasında.


mercek118lt6
Nübye, Mısır üzerindeki hâkimiyetini yitirmesinden yüzyıllar sonra dahi, komşusundan aldığı geleneği sürdürerek kraliyet mezarlarını -Meroe'deki restore edilmiş bu örnekler gibi- piramitlerle donatmayı sürdürdü.




KAYNAK : NATIONAL GEOGRAPHIC TÜRKİYE

Edd-iTöR - avatarı
Edd-iTöR
Ziyaretçi
5 Temmuz 2008       Mesaj #4
Edd-iTöR - avatarı
Ziyaretçi
Ramses
M.Ö 69`da iskenderiyede dogdu.Aslen yunanlı olan 3.Kleopatra babası 11.Ptolemaios`un vasiyeti üzerine kardesi ile evlendi. (O zamanlar mısırda egemen olan yunanlılar mısır toplumuna karısmamak için kendi soylarrından olan kişilerle evlenıyolardı bu da akraba evlılıklerı sonucu özürlü insanların dugumuna yol acıyordu.....) Babası öldügünde 18 yasında olan Kleopatra tahta cıktı. Halkın içine girebilmek ve halkın kendisini benımsemesi için kendini mısır dinine verdi.Kardesi tarafından iktidardan uzaklaştırılıp sürgüne yollandı .Kleopatra iktidara yanında büyük Roma imparatoru SeZaR ile geri döndü. (Kleopatra bir halı içinde Sezar`ın sarayına girmiş ve bu büyük kralı kendine aşık etmişti....) Bu olaydan sunra kimsenin bilmedigi bir sebeple kardesi Nil sularında boguldu ....!

Kardeşinin aradan cekilmesi ile kleo tek basına iktidar koltuguna oturmustu.O sırada SeZaRdan bir cocugu oldu ve minik Sezarius`u alıp Romaya gitti. Kleo`nun en büyük hayali iki imparatorlugu birleştirip büyük İskenderin hayali olan bilinen tüm dünyaya sahip olmaktdı.M.Ö 44`de Sezar ölünce bu hayallerini ertelemek zorunda kaldı. (ama yanlızca kısa bir süre için..Msn Happy ) SeZaR ölünce roma imp. 2 `ye ayrıldı ve tahta cıkan Octavio (Sezarın yegeni) ve MarcuS Antonius arasında. Doğu artık MarcuS tarafından yönetilmekteydi ve ilk işide Mısırı ziyaret oldu.



Kleopatraya delice aşık oldu ve Kleo tekrar yarıda bıraktı planlarını hayata gecımekde gec kalmadı.Octavius`a savas actılar.Actiumda yapılan savaşta kleo ve Marcus kacmak zurunda kaldı .İskenderiydeki sarayına dönen Kleopatra elbet Octavius `un MıSıRı ele geçirecegini biliyodu. MarcuS`da onu peşi sıra mısıra dündü ama korkunc bir haberle sarsıldı Kleopatrası ölmüştü intihar ertmişti.Bunu duyunca o da kendini öülümün kollarına bıraktı ama ölümüne sebep olan bu haber bir dedikodudan ibaret idi.Bunu haber alan Kleo artık tek basına kalmıstı mısır elinden ucup gitmek üzereydi ,tek yapıcagı hayatına son vermek olmuştu artık.Mısır dininde İsİs`in simgesi olan kobra yılanı ile intihar etti.Öldüğünde sadece daha 39 yaşındaydı. Plutark`a göre 9 dil bilen Kleo aşırı zeki bir kadındı ama herkesin bildigi gibi cok güzel de degildi.O salona girdigi zaman kimse bakmazdı bile derdi.Mısır Tanrısı İsİs ile kendini özdeştirmişti.SeZaR da Osiris dogan cocuklarıda Horus`u simgeliyordu.Ensest ilişki cocuğu,hafif meşrep ,sımarık ama işini ciddiye alan -bir kadın idi.

Isis :

10.000 adı olan bereket tanrıcası Reankarnasyonla mısır halkı tarafından Kleopatranın içinde yaşadına inanılıyordu.

Kleopatra`nın Sarayı M.Ö 300 yılında kurulan iskenderiye şehrinde bulunan Kleo`nun sarayı kleopatranın ölümünden 400 yıl sonra meydana gelen büyük depremlerle sular altına gömülmüştü.Tarihe damgasını vuran bu saray yaklaşık 2 sene evvel iskenderiye körfezinde tekrar büyük araştırmalar sonucu yer yüzüne cıkarıldı.Bulunan ilk parcalar sarayın girişinde bulunan büyük surlar oldu.Daha sonra sudan cıkan 2 sfenx burdaki kalıntıların Kleo`nun sarayı oldugunu kanıtladı bu gercekten büyük bir arkeolojik buluştu.

Sudan cıkan büyük yunan tanrısı Hermes`in heykeli ve kenti simgesi olan kıvrık yılan heykeli ilk bulunan bir kaç parcadan biriydi.Hiç bir zaman Kleonun tam bir resmı veya heykeli bulunamadı. Bulunan resim ve heykellerde hep baska türlü resmedilmişti.Ama bu kalıntılar içinden cıkan bir parada ilk defa Kleo`nun yüzü cok temiz ve güzel bir şekilde yapılmıştı. Sarayın yeri Strabon un çizdigi haritalrdan yola cıkılarak aramalara başlandı.
Kleopatra MıSıR`ın son hükümdari oldu ve yaşamını Tarihte büyük izler bırakarak sona erdirdi.




Akhenaton

Mısır firavunları çoğunlukla zorba, baskici, savasçi ve acimasiz kisilerdir. Bu firavunlarin ortak özellikleri Mısır'in çok tanrıli dinini benimsemeleri ve bu din sayesinde kendilerini tanrılastirmalaridir. Ancak Mısır tarihinde bir tek firavun vardir ki, digerlerinden çok farklidir. Bu firavun tek bir yaraticiya inanilmasi gerektigini savunmus ve bu yüzden özellikle çok tanrıli dinin kaymagini yiyen Amon Rahipleri ve bunlara destek veren bazi askerler tarafindan büyük baskiya maruz kalmis, sonunda da öldürülmüstür. Bu firavun MÖ 14. yüzyilda basa geçmis olan IV. Amenofis'tir. IV. Amenofis MÖ. 1375'te tahta çiktiginda yüzyillarin getirdigi bir tutuculuk ve gelenekçilik ile karsilasti. Bu döneme dek toplum yapisi ve halkin kraliyet sarayi ile olan iliskileri degismeden gelmisti. Toplum dis olaylara ve dinsel yeniliklere kesin olarak kapilarini kapali tutuyordu. Tutuculuk, yukarıda da açikladigimiz gibi, Mısır'in dogal cografi kosullarindan kaynaklanmaktaydi.

Firavunlarin halka benimsettirdigi resmi din, eski ve geleneksel olan her seye katiksiz bir bagliligi zorunlu kiliyordu. Oysa IV. Amenofis, resmi dini benimsemiyordu. Tarihçi Ernst Gombrich söyle yaziyor:

Eski gelenegin kutsadigi bir çok aliskanligi kaldirip, halkinin, bunca garip bir biçimde betimlenmis sayisiz tanrısina saygi göstermek istemedi. Onun için tek bir yüce tanrı vardi, o da Aton'du. Aton'a tapti ve onu günes biçiminde imgelestirtti. Öteki tanrılarin rahiplerinin etkisinden korunmak için, sarayini bugünkü El-Amarna'ya tasidi.

Babasinin ölümünden sonra genç yastaki IV. Amenofis, büyük bir baskiya maruz kaldi. Bu baskinin sebebi, geleneksel çok tanrıli Mısır dinini degistirerek tek tanrı inancina dayali bir din getirmis olmasi, ve her alanda köklü degisikliklere girismesiydi. Ancak Teb önde gelenleri bu dini teblig etmesine müsade etmediler. IV. Amenofis ve ahalisi Teb sehrinden uzaklasarak Tell El-Amarna'ya yerlestiler. Burada "Akh-et-aton" adinda yeni ve modern bir sehir insa ettiler. IV. Amenofis de "Amon'un Hosnutlugu" anlamina gelen adini Akh-en-aton yani "Aton'a Boyun Egen" olarak degistirdi. Amon, çok tanrıli Mısır dininde en büyük toteme verilen isimdi. Aton ise, Amenofis'e göre "göklerin ve yerin yaraticisi" idi, ki bu sifatla Allah'i kast etmis olmasi kuvvetle muhtemeldir.

Bu gelismelerden hosnut olmayan Amon Rahipleri, ülkenin içinde bulundugu bir ekonomik krizden de faydalanarak Akhenaton'un gücünü elinden almak istediler. Düzenlenen bir komplo ile Akhenaton zehirlenerek öldürüldü. Ondan sonra gelen firavunlar da hep rahiplerin etkisi altinda kaldilar.

Akhenaton'dan sonra basa asker kökenli firavunlar geçti. Bunlar eski geleneksel çok tanrıli dini yeniden yayginlastirdilar ve eskiye dönüs için önemli bir çaba harcadilar. Yaklasik bir yüzyil sonra da Mısır tarihinin en uzun süre hükümdarlik yapacak firavunu II. Ramses basa geçti. Ramses, bir çok tarihçiye göre Israilogullari'na eziyet eden ve Hz. Musa ile mücadele eden firavundu.



Hatcepsut:

Tatmosis’in krallığı döneminde tüm piramitler yağmalandı. Mısır bir başıboşluk dönemindeydi. Tatmosis gömüleceği güvenli bir yer buldu, orası Krallar Vadisi’ydi. Krallar Vadisi’ne ilk gömülen kraldır ve burayı gizlice yaptırmıştı. Tatmosis cesur bir kumandandı. Hiçbir firavunun gidemediği yerlere kadar gitmiştir. 5 çocuğu oldu ancak sadece Hatçepsut yaşayabildi. Kral seçmek zor bir işti, erkek çocuğu ise yoktu. İkinci derece eşlerin de çocukları kral olabiliyordu. Hatçepsut Kralın ikinci eşinden olan (yarısoylu) 2.Tatmosis ile evlendi. Evlendiklerinde Hatçepsut 12, Tatmosis ise 20 yaşındaydı. Tatmosis 40 yaşında öldü. Zayıf biriydi ve savaşlara bile gitmedi. Bu dönem olaysızlık dönemiydi.

Nefruri diye bir kızları oldu. Hatçepsut 32 yaşındayken eşi öldü ve imar iskan programını başlattı. Bir yapı inşa ettirdi, hiçbir kraliçe böyle bir mezar inşa etmemişti. Sonra burası tapınak oldu. Bu kadın harika işler başarıyordu. Babasının enerjisi onda ortaya çıkmaya başlamıştı.

Hatçepsut’un heykelleri diğer kralların heykellerinden farklıydı. Yanakları dolgun olarak gösterilmiştir.Hatçepsut babası için iki dikilitaş yaptırdı. 95’er metre ve 350şer ton ağırlığında iki dikilitaş yedi ayda tamamlandı. 270 km.lik yolda kızaklarla sürüklendi. Karnak’ta ayağa dikilmesi gerekiyordu ama nasıl?

Mısır ABD’ye dikilitaş yaptı ama çok zor götürdüler. Teknolojileri (demiryolu hatıı ve buharlı makineler) olmasına rağmen dikiltaşı hareket ettirmek dört ay sürdü. Bu da muazzam işleri muazzam insanların yapabileceğini akla getiriyor.

Hatçepsut, Senmut’ı kızının öğretmeni olarak atadı. Ona bazı şanslar ve olanaklar tanıdı. Mısır’ın seçkinleri arasında Senmut’ın kendi tapınağı da vardı ancak bu tapınak gizlenmişti.

Mısır Hatçepsut sayesinde refaha kavuştu. 2.Tatmosis’in başka bir eşinden olan oğlu (Hatçepsut’ın üvey oğlu) 3. Tatmosis artık büyümüştü. O da kral olmak isteyecekti. Hatçepsut, iktidarını sürdürmek için firavun sıfatının aldı. Bu sıfatı alan tek kadındır. Takma sakal bile takıyordu.

Saraydan birisi Hatçepsut için şunu yazmıştır:

“Hatçepsut iki cinsin çıkarlarını birleştirdi. Herkes onun önünde eğilmeli”

Hatçepsut soylu kadınların öncüsü demekti.

3.Tatmosis Hatçepsut’un kral olmasından pek de rahatsız değildi. O eğleniyordu ve ordunun başındaydı. İkisi de bu durumdan hoşnuttu.


Hatçepsut Pant’a bir ticaret seferi yaptı. 15 büyük gemi Kızıl Denizde 380 km. yol almıştır. Tapınağının duvarlarında bu sefer harfi harfina kayıtlıdır. Afrika’daki kabile yaşamı ilk defa görülmüş veya dile getirilmiştir. Hatçepsut’un Mısır’ı bu işin üstesinden geldi ve başarı kazandı. Ancak zendin bir ülke böylesine uzun ve zor bir seferi yapabilirdi.

Senmut’un mezarında Hatçepsut’ın taş sandığı bulunmuştur. Böyle bir sandık ancak soylu birinin mezarında bulunurdu. Sıradan bir insan soylu bir sandık ile gömülmüştü. Bu sandık Hatçepsut’ın karliçelik döneminde yapılmıştı. Kral sıfatını alınca kendisine yenisini yaptırdı.

Senmut ve Hatçepsut’ın sevgili olduğu kesin olarak görülüyor. Bu da neden Senmut’un hiç evlenmediğini açıklıyor. Bu durum Mısır’da garip karşılanan bir durumdu.

Deir El Bahri Tapınağını yapan işçiler dinlendikleri zamanlarda duvarlara Hatçepsut ve Senmut’un aşk yaptığını çizmiş vebirçok resimde beraberken birbirlerine sevgi gösterirken görülüyorlar. Mısır bilimcilerin çoğu sevgili olduklarını iddia eder. Kimi araştırmacılar bu işin Senmut’ın yaptığını söylüyor ancak bu kanı kabul görmedi.

Sahel Adası, Mısır’ın ilan tahtası gibi bir yer olmuştur. Haznedar Ti, Hatçepsut’ı bir taşın üstüne resmetmiş. Haznedar Ti, Nubialılarla savaşta Hatçepsut’ın da bulunduğunu yazmış. Onun orduyla beraberken çok aktif ve idealist bir kadın olduğunu anlatmış.

Amonhotep de Hatçepsut’a nasıl sesleneceğini bilememiş, hem kadın hem de kral olduğu için kafası karışmış ve ona tutkusunu belirtmiştir.


Hatçepsut’ın tapınağının yanına Senmut’ın yeni bir tapınağı yapılmıştı. Bu normal bir durum değildi. Senmut hep yanaklarında kırışıklarıyla resmedilmiştir. Senmut tapınağına gömülmek istemişti. Duvarlarda ölüm kitabından sözler var. Tavanda astronomiyle ilgili çizimler var ve bu Mısır’da bir ilk olmuştur.


Senmut öldükten birkaç yıl sonra Hatçepsut da ölmüştür. Vadidedki en uzun ve derin mezar Hatçepsut’inkidir. Hatçepsut’ın mezarına ulaşmak için çalışmalar yapılmıştır fakat çalışmalar gitgide zorlaşmıştır ve mezar odasının girişi de kapalıdır. Howard Carter odaya ulaşmıştır ancak bu çok zor olmuştur. Duvar kaliteli değildi, kireçtaşıydı. Htachepsut’ın mezarında Senmut’ı aradılar ancak bulamadılar. İki mumya vardı birisi Hatçepsut ve diğeri de babasıydı. Kırmızı quartzdan iki sandık bulundu.

3. Tatmosis sonunda firavun oldu. Çok başarılı bir savaş adamıydı. 17 seferin başında da hep o vardı. Muhteşem anıtlar yaptırdı ama inşaatla hiç ilgilenmiyordu. Bu açıdan Hatçepsut’la çok iyi anlaştılar. Onlar ortak yöneticiler olarak resmedilmiş ta ki Hatçepsut’ın Kırmızı Tapınağı parçalanana kadar. Hatçepsut’ın tüm tapınaklardaki adları silindi ve çevresindeki erkeklerin adları yazıldı. Bir kadının kral olabileceğini kabullenmediler. Tarih yeniden yazıldı. Burada Hatçepsut hiç varolmadı. Tarih gerçeği bulmanın sadece bir yoludur...


Mumyalar bulundu. Bunlara Ramses 1, 2, 3, Hatçepsut ve Senmut’ınki de dahildi. Senmut’ın resminde gösterilen kırışıklar gözönünde bulundurulunca bir mumya Senmut ile bağdaşıyordu. Bu nedenle bu mumyanın Senmut’ın mumyası olma olasılığı büyüktür. Ejiptologlar bu mumyaya “yanakları kırışık, bilinmez adam” adını vermişlerdir.

Hatçepsut’ın 22 yıllık Hanedanı çok başarılı geçmiştir. Kendisinin yetiştirdiği erkekler tarafından hasıraltı edilmişti.

3.Tatmosis 20 yıllık krallığında neden Hatçepsut’ın izlerini silmeye çalıştı?


Çünkü o bir kadındı ve tek nedeni de buydu. Ancak bu gerçek görmezlikten gelinemez. En güzel tapınak Hatçepsut’ın tapınağıdır



Ramses

En büyük savaşı başlatan firavundur. Ramses savaşmayı biliyordu ancak İsrail Tanrısıyla yaptığı savaşta yenildi.

Babası Seti çok başarılı bir adamdı ve tapınaklar yaptırtmıştı. Bu tapınaklardan birinde politik bir ifade kullanıldıgı görülmüştür: 'Hükumdarlığımdan çok şey bekleyin'

Ramses 22 yaşında Ebu Simbel Tapınğnı yaptırtmaya başlamıştıç Bu tapınak Dagın içi oyularak yapılmıştır. Ramses yaşayan her varlıgın kendinden korkmasını istiyordu.

Ebu Simbel ve Ramses'in 4 dev boy heykeli 20 yılda yapıldı. Çok az bir teknolojiyle ve bu kadar az zamanda nasıl yapıldı hala bilinmiyor.

Nubia'dan Mısır'a geçenler Amon, Ra, Thoth ve Ramses'in bu heykellerinden korkuyordu.

Ramses eşi Nefertari'ye de tapınak yaptırdı ve 'Güneşin parladıgı kadın' yazıdırttı.

Teb'de tapınaklar inşa etti. Memfis'teki yönetimi ve başkenti Delta bolgesine taşıdı. Bu bölge sulaktı ve askeri harekata geçmek için uygun bir yerdi. Daha sonra Pi-Ramses adında yeni bir şehir yarattı. 25 yaşında en buyuk profesyonel orduyu oluşturdu. 25000 piyadeden oluşuyordu.


Kadeş Savaşı



Ramses savaşa hazırlandı Ra birligi yokedildi ve Ramses'in kampı savunmasız kaldı. Hitit casusları konuşturuldu ancak bir işe yaramadı. Ramses tuzaga dusurulmuştu. Sadece Amon birligiyle harekete geçebilecekti.

Herşeye rağmen Ramses kontrolu elşne almayı başardı. ' Ben yalnızım ama Amon beni koruyacak' dedi ve harekete geçti. Hititlilere 6 kere hücum etti. Yenilmek aklına bile gelmemişti. Hititliler kaçtı ve yenilgiyi zafere dönüştürmüş oldu.

Ölen Hitit askerlerinin sağ elleri kesildi ve üstüste kondu. Bu sadece birinci rounddu.

Ertesi sabah Ramses kişisel bir zafer kazandı. Hititler barış önerdi. Ramses barışı kabul etmedi ancak sadece ateşkesi kabul etti. Ramses'in Mısır'a dönüşü muhteşemdi ve savaşın her anını tapınak duvarlarına kazıttı.

Hititlerle ramses arasındaki bu anlaşma tarihteki bilinen ilk barış anlaşması olarak kabul edilir. Ramses'in Kadeş'i bırakma sebebi çıkış sırasındaki yenilgiyi kaldıramaması olarak gosterilebilir.

Ancak Kadeş savaşı daha önce oldugu bilinmektedir bu nedenle bu olasılık ortadan kalkar.



İsrail Savaşı



Deltada yaşayan İsrailliler artmıştı ve firavunla bazı çatışmalar ortaya çıktı. Musa Firavun'dan halkın gitmesi için izin istedi ancak Firavun izin vermeyince Musa asasını yere attı ve asa yılana dönüştü. Firavun bundan etkilenmemişti çünkü firavunun kendi adamları da bunu yapabiliyordu. Yere düşe yılan kafasını kaldırdı. Musa " Nil'deki balıklar ölecek ve Nil'in suyu igrenç olacak. Mısırlılar Nil'in suyunu içemeyecek" dedi ancak firavun yine de İsraillilere izin vermedi.

10 lanet gerçekleşecekti. Bu lanetlerin 10.su ise Mısır'da doğan herkesib ilk çoçukları ölecekti. Bu da gerçekleşmişti.

Bunun üzerine Firavun önce gitmelerine izin verdi sonra da vazgeçti.

Musa bir mucize gerçekleştirdi ve Nil'in suları ikiye ayrıldı ve İsrailliler kaçtı.Onları izleyen Mısırlılar ise boguldu. Firavun sonunda yenilmiştir.( Bu tarihte gercek olarak kabul edilmiştir ancaok Mısır tarihinde yazılı olanlar bunlar degildir.)



Bu olayın gerçekligi konusunda şüpheler mevcuttur. Eger bunlar gercekse neden herşeyi yazmayı adet edinen Mısırlıların kayıtlarında yoktur? Acaba tek neden Mısırlıların yenilgilerini kaydetmemeleri miydi?



Ramses bir gece bir rüya görür ve rüya yorumu yapabilenYusuf (joseph) çağırılır. Rüyada 7 şişman inek 7 zayıf ineği yemiştir.Yusuf'un yorumu 7 bereketli yılın ardından 7 kıtlık yılının gelecegidir.

Kıtlık donemi ge4rcekten de gelir ve Mısır buna daha önceden hazırlandıgı için hiç etkilenmeden atlatır.

Mısır'ın bir bolgesinde belli bir kayalık kutlesi vardır ve burdaki kayaların üstünde İsrail çıkışı kayıtlıdır ve çıkış burdan ögrenilebiliyor.Burada aynı zaman da savaş zaferleri kayıtlı ve İsraillilerin göçebe bir toplum oldugu belirtiliyor.

Ramses 67 yıllık hükümdarlıgının sonunda 92 yaşında öldü ve 100 çocugu oldu ( bu çocuklarının hepsi öz cocukları degildir).



Tüm tapınaklara oğullarının kabartmaları yapılmıştır.

Krallar vadisinde her mezar numaralandırılmış vaziyettedir. 5 numaralı mezar Ramses'in oğulları için yaptırılmış mezardır ve en geniş mezar oldugu bilinmektedir.

Çıkışa denk gelen firavunun Ramses ( adsız firavun) oldugu tarihte kesin olarak kabul edilmiştir.


Ramses tüm eşleri arasında en önem verdigi Nefertari idi. Ramses ve Nefertari Nil'e açıldılar ancak Nefertari öldü ve Ramses ona Mısır'ın en güzel tapınağını yaptırdı. Ramses Nefertari'nin ölümünden sonra çok değişti. Artık ordularının başında savaşamıyordu. Artık eski gucu kalmamıştı.

Ramses tum hayatı boyunca mezar ve anıtlara çok önem vermiştir ve yaptırdıgı her anıtın üstüne adını kazıtmıştır hatta kendisinden önce olanların üstüne dahi adını kazıtmıştır.Ramses döneminde ölüler tapınağı yapılmıştı ve bunun yapılması için tüm halkın çalıştıgı soyleniyor.

Dunyanın en buyuk sutunlu salonu olan Karnak Tapınagını da Ramses yaptırmıştır ve toplam 134 sütun vardır.

Ebu Simbel Tapınagının önüne ise 20şer metre yuksekliginde 4 tane oturan Ramses heykeli yaptırdı. Ayaklarının dibine de kızkardeşi ve 3 kızının kucuk heykelleri yerleştirilmiştir.



TUTH-ANKH-AMON


Tuthankamon'un Lord Carnarvon'un cabalari sonucu ortaya cikarilan mezarindan cikan en degerli parca olan ustu degerli taslarla bezenmis maskesi..

Akhenaton ve Nefertiti'nin 6 kızı ve bir oğlu olmuştu. 6 kızı da bilinmeyen sebeplerden ölmüştü ve Akhenaton lanetlenmiş kral olarak goruldu. Amarna şehrindeki 17 yıllık dönem boyunca Aton tek tanrı olmuştu. Athenaton'un oğlu Tuth-ankh-aten yarı(üvey) kızkardeşi Ankhesenamon ile evlendi. Tutankhaten adını degiştirdi ve tuthankamon yaptı.

Tutankhamon firavun olmasından bir sure sonra Ey vezir oldu. Saraya giriş çıkış ve kararlar Ey'den çıkıyordu.

Tutankhamon 20 yaşında gizemli bir şekilde öldü. Ölümünün ardından birisi Tutankhamon'un izlerini çalışmıştır.



Cenaze günü 12 adam Tutankamon'un çekerken Ey bu kişilerin arasında degildi. Ey'in üzerinde panter derisi ve başında da firavun tacı vardı. Ey Tutankhamon'u alt edip firavun olmayı başarmıştı.

Ankesenamon bunun üzerine düşmanı olan Hitit Kralına bir mektup yazmış ve bu mektupta resmen yalvarmıştır. Krala onun çok fazla oglunun oldugunu söylemiş ve oğullarından birini göndermesini istemişti. Bir hizmetçiyle evlenemeyecegini söylemişti. Kral bunun bir numara olduğunu düşünerek reddetmişti. Ankesenamon tekrar mektup yazmış ve neden böyle düşündügünü sormuş. Eeğer doğru olmasaydı kendini küçük düşürmeyecegini ve ona yalvarmayacagını yazmış ve tekrara bir hizmetçiyle evlenemeyeceğini söylemiş. ( bu mektuplar şuanda beyşehirde muzede bulunuyor.)

Saraydan birinin onu evlenmeye zorladıgı kesindi. Sonunda kral oğlunu yollamış ancak Mısır sınırlarına ulaşamadan öldürülüyor.

Ey sonunda Ankesenamon'la evlendi. Ankesenamon'un kurtulmaya calıştıgı hizmetçi Ey'di ve sonunda Ey firavun olmuştu.



Günümüzde bulunanların arasında bir yüzük vardı ve bu yüzüğün üstünde 2 kartuş vardı. Bir kartuşta Ey'in diger kartuşta ise Ankesenamon'un adı yazılıydı. Yani bu yüzük evlendiklerine dair bir başka kanıt oldu.

Ey firavun olduktan 3 yıl sonra öldü. Mezarında eski eşi Tey'in de adı geçiyordu ancak isim silinmişti.

Tutankhamon'un mezarına bakıldığında çiftin birbirine çok bağlı olduğu fikri ediniliyor. Duvarlardaki figurlerde birbirine dokunurken veya yardım ederken resmedilmiş. Örnegin bir resimde Tutankhamon avlanırken Ankesenamon ona okunu uzatıyor. Kolkola dururken resmedilmişler. Bulunanların arasında Tutankhamon'un Ankesenamon için yaptırdığı altından bir tabla var. Üstünde hiçbir işleme olmayan bir lamba var. Lamba çok sade ancak yanınca üzerinde Tutankhamon ve Ankesenamon'un resmi oluşuyor.

Ankesenamon'un 2 düşük yaptığı mezarındaki 2 mumyadan anlaşılıyor. Birisi 5 (mumyalanmış) ve digeri ise 8 aylık (yarı mumyalanmış) olmak üzere ikisi de kızmış.

Tutankhamon'un mezarına Nefkeperur gibi zengin ve sağlıklı olsun yazılmış.

Aped festivalinde Karnak tapınağında Tutankhamon'un resmi görevler yapmış olduğu da duvarlardaki kayıtlardan görülüyor.



Tutankhamon 20 yaşındayken ölmüştür. Mezarı acıldıgında çok zengin bir görüntüyle karşılaşıyoruz. Mısırlılar'ın ısı kullanmadan altını şekle konusunda uzmanlaştıları burda bulunanlardan da gayet iyi anlaşılmaktadır. Tabutu 120 kg ve 0.5 cm kalınlıgında altından yapılmıştır. Altın maskesi de bulunmuştur.



Mısırlılar altının güneşten geldiğine inanıyordu (dünyanın oluşumu). Altın Ra'nın simgesiydi. Firavunlar kendilerini altınla kaplıyorlardı.

Burada Ankesenamon'un öldürülmüş olabileceğine dair kanıtlar vardır.

Tutankhamon'un taş mezarı açıldıktan sonra X-ışınlarıyla incelenmişti. Kafasının arkasından darbe aldığı görülüyor ancak yüzüstü yatar pozisyonda iken alınmış bir darbe olduğu saptanmıştı.

Neden öldüren kişi bulunmaya çalışılmamıştı ve yargılanmamıştı? Çünkü bu işi vezirin yönetmesi gerekiyordu ve vezir bu işi yürütmüyordu. Vezir'i de kimse yargılayamıyordu.

Bugün onca yaptığından sonra kimse vezir Ey'i tanımıyor. Mezarı soyulmuş ve biriktirdiği tüm mirası çalınmış ve duvardaki yazılar da silinmiş.

Tutankhamon krallar vadisinde günümüze kadar gömülü kalan tek firavundur.

Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
27 Mart 2009       Mesaj #5
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Nefertiti

Vikipedi, özgür ansiklopedi


200px Nefertiti bust magnify clip
Berlin Mısır Müzesi'nde bulunan Nefertiti büstü


Nefertiti (M.Ö. 14. yüzyıl), Mısır kraliçesi (hd M.Ö. 1379-62[1]), Mısır Firavunu IV. Amenhotep'in (sonradan Akhenaton) eşi, Firavun Tutankhamun'un kayınvalidesidir. Adı "güzelik geliyor" anlamındadır.
Nefertiti yasadığı dönemin en güçlü kadınlarından biriydi. Özelliklede Mısır'da. Çünkü Nefertiti kocası Akhenathon yani firavunla aynı düzeyde bulunuyordu. Hatta firavunun uygulaması gereken cezaları ya da yapması gereken işleri yapabilme yetkisi vardı. Bu durumdan halk ve din adamları hiç memnun değildi, çünkü bu Mısır'da alışkın olunan bir uygulama değildi. Tahtta çok uzun süre kalamadıklarından dolayı bu memnuniyetsizlik uzun sürmedi. Akhenaton saraya yayılan salgın bir hastalıktan öldü. Nefertiti de bir süre tahtta kaldı ve yaşama veda etti.
Sağ tarafta bulunan büst en çok kopyalanmış bulunan eski Mısır eseridir. Ünlü Mısırlı heykeltraş Djhutmose tarafından yapılan bir eserdir. Bu büst onun atölyesinde bulunmuştu.

Ailesi

Firavun Amenhotep IV (Akhenaton) ile evlenme tarihi tam bilinmesede 6 evlatların adı biliniyor.Ancak beşi salgın hastalıktan dolayı ölmüş.Geriye Ankhsenpaaten kalmıştır. Altı kızları:
  • Meritaten: 2. evlilik yılında (M.Ö. 1348).
  • Meketaten: 3. evlilik yılında (M.Ö. 1347).
  • Neferneferuaten Tasherit: 6. evlilik yılında (M.Ö. 1344).
  • Neferneferure: 9. evlilik yılında (M.Ö. 1341).
  • Setepenre: 11. evlilik yılında (M.Ö. 1339).
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
27 Mart 2009       Mesaj #6
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Kefren

Vikipedi, özgür ansiklopedi



180px Khafra   QuefrC3A9n

Kefren'in Mit Rahina'da bulunmuş olan heykeli, Kahire Müzesi


Kefren (Khaf-Ra), eski Mısır Firavunlarından biridir. Dördüncü Hanedanlık Dönemi'nde, başkent Memphis'te 24 ila 26 yıl hüküm sürdüğü düşünülen 6 Eski Krallık firavunundan biridir. Birçok Antik Mısır bilimadamı onun Keops'un kardeşi ve veliahtı olduğunu düşünmesine rağmen, daha sonra yapılan araştırmalar sonucunda, Keops'un veliahtının Radjedef olduğu ortaya çıkmış, Kefren ise Radjedef'ten sonra firavunluk yapmıştır.
Eski Mısır dilbilimcileri tarafından isminin anlamı "Ra'ya benzeyen" demek olduğu belirtilen, Kefren (Orj. Khaf-Ra), Giza Platosundaki en büyük 2. piramiti, Sfenks'i, ve şu ana kadar Eski Krallık'tan günümüze kalmış olan tek tapınağı yaptırmıştır.Ayrıca Büyük Giza Sfenks'indeki yüzün Kefren'in yüzü olduğu tahmin edilmektedir.
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
27 Mart 2009       Mesaj #7
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Menes

Vikipedi, özgür ansiklopedi




Menes

Horus Adı
Hükümdarlık Süresi M.Ö. 3100 - 3000
Önce Gelen Narmer?
Sonra Gelen Hor-Aha ?
Eşleri ?
Çocukları ?
Hanedanlık Mısır'ın Erken Hanedan Dönemi
Mezarı
?

M.Ö. 3100 - 3000 yılları arasında hüküm sürdüğü düşünülen ve bazı tarihçilere göre de Mısır'ın Erken Hanedanlık Döneminin ilk firavunu olduğu öne sürülen Menes, Antik Mısır'da hakkında birçok tartışma olan bir firavun olarak öne çıkmaktadır.
Özellikle Narmer Tabletlerinin bulunmasından önce Aşağı ve Yukarı Mısır'ın birleştiricisi ve gerçek anlamda ilk Mısır Firavunu olduğu düşünülen Menes'in sözkonusu tabletlerde hiçbir şekilde bahsedilmemesi, önemli bir tartışmayı ortaya çıkarmış ve günümüzde birçok tarihçi bu arkeolojik buluntular neticesinde, Narmer'in ilk firavun ve Mısır'ın birleştiricisi olduğu konusunda görüş birliği içerisindedir.
Tarihsel kayıtların çok net olmaması ve çeşitli firavun listelerinde görülen farklılıklar sebebiyle, günümüzde Menes'in Narmer veya Hor-Aha'ya ait bir isim olduğu düşünülmekte ve Antik Mısır'daki ünlü Memphis şehrinin kurucusu olduğu düşünülmektedir.
Bazı firavunlar listesinde Min veya Meni diye de adlandırılmış olan Menes'in Manetho'nun kitabından 62 yıl hükümm sürdüğü ve bir su aygırı tarafından öldürüldüğünden bahsedilmektedir.
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
27 Mart 2009       Mesaj #8
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Narmer

Vikipedi, özgür ansiklopedi



180px NarmerPalette CloseUpOfNarmer ROM
Narmer Tabletleri üzerindeki Narmer Tasviri


Narmer

Horus Adı Narmername
Hükümdarlık Süresi M.Ö. 3100 - ??
Önce Gelen Ka (Akrep Kral)
Sonra Gelen
Hor-Aha ? Menes
Eşleri
Neiphotep A
Çocukları Menes? Hor-Aha?
Hanedanlık
Mısır'ın Erken Hanedan Dönemi
Mezarı
Mezar B17/B18,

Umm el-Qa'ab, Abidos, Mısır Narmer, M.Ö. 3100 yıllarında hüküm sürmüş olan ve birçok bilimadamı tarafından, Mısır'daki ilk hanedanlığı kurmuş olan firavun olarak adlandırılmaktadır. Geçmişte Ka'nın (Akrep Kralın) veliahtı olarak tahta çıkıp, Aşağı ve Yukarı Mısır'ı birleştiren firavun olarak tanınmakta olan Narmer'in, son dönemde keşfedilen bulgular ile Akrep Kral ile aynı kişi olabileceği ihtimali güçlenmektedir.
1898'de Hierakonpolis'te bulunan ünlü Narmer Tabletlerinde, Aşağı ve Yukarı Mısır'ın birleşmesinden bahseden Narmer'in bu tabletler sayesinde Mısır'ın ilk firavunu olabileceği düşünülmekte, fakat geleneksel tarihçilerin geçerli saydığı Manetho'nun firavun listesinde söz konusu birleştirici firavundan Menes olarak addedilmektedir. Bu çerçevede Mısır'ın ilk firavunu konusu, halen tarih ve arkeoloji dünyasında tartışmaların devam ettiği bir konu olarak gündemde kalmaya devam etmiştir.
180px NarmerPalette ROM gamma
Narmer Tabletlerinin Ön ve Arka Yüzleri


Bu döneme ait arkeolojik bilgilerin çok net olmaması sebebiyle, bazı bilimadamları Manetho'nun listesinde yer alan Menes ile Narmer'in hiyerogliflerdeki görünüm benzerliği nedeni aynı kişi olduğunu öne sürerken, bazı bilimadamları ise Narmer'in oğlu ve veliahtı olan Hor-Aha ile Menes'in aynı kişi olduğunu öne sürmüştür.
Ortaya atılan başka bir teoriye göre ise, Narmer'in Mısır'ı asıl olarak birleştiren ve Akrep Kral olarak adlandırılan bir Yukarı Mısır Firavunun yerine acilen tahta geçmek zorunda olan veliahtı olduğu öne sürülmüş, ve Mısır'ın birleştirilmesi zaferinin bu hızlı değişiklik nedeni ile Narmer'e ithaf edildiği iddia edilmiştir.
Yakın zamanda Den's ve Qa'a's mezarlarında bulunan firavunlar listesinde, Narmer'den Aşağı ve Yukarı Mısır'ın birleştiricisi olarak bahsedilirken, Hor-Aha'nın onun yerine tahta geçtiğinden bahsedilmiş fakat Menes'e ait hiçbir kayda rastlanmamıştır.
Karısı Neiphotep A ile 2 oğlu olan Narmer'in ilk oğlu Hor-Aha; Narmer'den sonra tahta geçmiş ondan sonra ise tahta küçük oğlu Djer geçmiştir. Abidos'un Umm el Ga'ab, bölgesindeki krallar mezarlığında iki oda (B17&B18) şeklinde keşfedilen Narmer'in mezarı, kendisinden önce hüküm sürdüğüne inanılan Ka'nın (Akrep Kral) mezarı yakınında bulunmuştur.
1994 yazında İsrail'deki Nahal Tillah kazısı sırasında bulunan seramik bir parça üzerinde 1898'de bulunan Narmer Tabletlerindeki firavun sembolünün aynısına rastlanmış, daha sonra yapılan tarihlendirme ve mineral testleri sonucunda söz konusu seramik parçanın beşbin yıl önce İsrail'e Mısır'dan getirilmiş olan bir şarap karafına ait olduğu saptanmıştır.
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
27 Mart 2009       Mesaj #9
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Hor-Aha

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Hor-Aha

Horus Adı Aha
Hükümdarlık Süresi M.Ö. 3100 - ??
Önce Gelen
Narmer
Sonra Gelen
Menes ? Djer
Eşleri
??
Çocukları
??
Hanedanlık
Mısır'ın Erken Hanedan Dönemi
Mezarı Mezar B19,


Umm el-Qa'ab, Abidos, Mısır Antik Mısır tarihçilerine göre Hor-Aha, Narmer'den sonra Erken Hanedanlık döneminin ikinci firavunudur. Kayıtlarda otuz yaşında tahta geçtiği ve altmışiki yaşına kadar hükümdarlık yaptığı belirtilen Hor-Aha'nın, bazı Antik Mısır tarihçileri tarafından efsanevi Menes ile aynı kişi olduğu iddia edilmiştir.
Asıl adı Ity olan fakat tahta çıktıktan sonra Hor-Aha (Sazlıklar Üzerinde Ra) ismini alan firavun'un, bazı kaynaklarda bahsedilen Mısır'ın birleştiricisi efsanevi Menes olup olmadığı konusunda en kesin arkeolojik kanıt olan Narmer Tabletleri'nde yazılıdır. Tabletlere göre Mısır'ın asıl birleştiricisi Hor-Aha'nın babası Narmer olarak anlatılmakta ve Hor-Aha'nında o
Quo vadis?

Benzer Konular

29 Eylül 2014 / Misafir Soru-Cevap
1 Nisan 2013 / tuOneLa Türk ve İslam Dünyası
6 Ekim 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
10 Ağustos 2017 / ThinkerBeLL Ekonomi
7 Mayıs 2014 / _EKSELANS_ Mimarlık