Arama

Ümmü Hani

Güncelleme: 10 Mayıs 2008 Gösterim: 7.314 Cevap: 2
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
19 Ağustos 2007       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Ümmü Hânî radıyallahu anhâ Rasûlullah sallallahu aleyhî vesellem efendimizin amca kızı... Hz. Ali (r.a)’ın kızkardeşi...

Sponsorlu Bağlantılar
İsmi Mevlid-i Nebevî’nin Mirâc bölmününde devamlı yâd olunan bir bahtiyar... Hânesi, mîrac ışığıyla aydınlanma şerefine eren bir hanımefendi...
O Mekke’de doğup büyüdü. Babası Ebû Tâlib, annesi Fâtıma binti Esed’dir. Hz. Ali, Âkil ve Ca’fer (r.anhûm) ile anne baba bir öz kardeşdir. Asıl adı Fâhite olup oğlu Hânî’den dolayı Ümmü Hâni künyesiyle meşhur olmuştur.

Ümmü Hânî, mert, cesûr ve dürüst ahlâklı bir hanımdı. Resûl-i Ekrem (s.a.) efendimiz sekiz yaşından sonra amcası Ebû Tâlib’in evinde kaldığı için onu iyi tanırdı. Özkardeşi gibi severdi. O da İki Cihan Güneşi efendimize çok hürmet ederdi. Onu müşriklere karşı gizli gizli korumağa çalışırdı. Kendisi İslâm’a gelememişti. Zira kocası müşriklerdendi. Buna rağmen sevgili peygamberimize kol-kanat gererdi. Onu arkadan da olsa korumağa çalışırdı. Onun bu samimi gayreti şu hadisede açıkça görülmektedir.
İki Cihan Güneşi Efendimiz Tâif dönüşü Ebû Tâlib mahallesinde oturan Ümmü Hânî’nin evine gelmişti. “Kimdir o?” diye içerden sorulunca Efendimiz: “Amcan oğlu Muhammedim. Kabul edersen, misâfir geldim.” buyurdu. Ümmü Hâni: “Senin gibi doğru sözlü, emin, şerefli misâfire can fedâ” deyip içeri aldı. Yalnız önceden bildirseydiniz bir şeyler hazırlardım dedi. İki Cihan Güneşi Efendimiz: “Yiyecek içecek hiçbir şey istemem. Yalnız bir yer göster kâfi.” buyurdu. Araplar için kapısına gelen misafire ikram etmek, onu korumak büyük bir şerefti. Gelen misâfirin de Mekke’de düşmanı çoktu. Bu sebebten Allah Rasûlü Muhammed’e (s.a.) bir zarar gelmemesi için Ümmü Hâni o gece babasının kılıcını alıp dışarı çıktı. Sabaha kadar evin etrafında dolaştı. O gün Resûl-i Ekrem (s.a.)’ın gönlü çok incinmişti! Yalnız odaya çekildi ve secdelerde gözyaşı dökerek sabaha kadar Rabbisine yalvardı. Halkının imana gelmesi için dua etmeye başladı. Çok yorgun olduğu için hasır üzerine uzanıp kendinden geçmişti. Birazcık uykuya dalmıştı. İşte o anda, gönül kırgın, beden yorgun bir vaziyette iken Rabbisinden davet geldi. Cebrâil aleyhisselâma; “Git Habîbimi getir!” emri verildi. Cenneti, Cehennemi göster. Ona eziyet edenlerin gideceği yeri, onu incitenlerin çekeceği azâbı gözleriyle görsün denildi. Yüceler yücesi Rabbimiz Fahr-i Kâinat (s.a.) Efendimizi tesellî ve teyid etmek üzere Cânib-i İzzetine ve dergâh-ı ulûhiyyetine urûc eyledi. Mirâc’a çıkarttı. Bütün saltanatını, arşını, ferşini, kürsîsini, levhini, kalemini ve sonsuzluk âleminde Cemâlini ona seyrettirerek kalbine sekînet verdi. Allah Teâlâ’nın sonsuz gücünün kendisiyle beraber olduğunu gösterdi. İki Cihan Güneşi Efendimiz’e (s.a.) yeni bir güç geldi. Tevhid mücâdelesinde azmi bileylendi. Ümmetine beş vakit namaz hediyesiyle Mirac’dan döndü ve Ümmü Hânî’nin evine geldi. Başından geçenleri, gördüklerini amca kızına tek tek anlattı. Ümmü Hânî bunları dışarda anlatmamasını istedi. Fakat Fahr-i Kâinat (s.a.) Efendimiz halka anlatacağını söyledi ve dışarı çıktı. Peşinden Ümmü Hânî, Habeşistan’lı hizmetçisini gönderdi. Onun halka ne söylediğini, halkın da ona ne dediklerini dinle (de bana haber ver), dedi. Maksadı Resûl-i Ekrem (s.a.)in incinmesini önlemek düşmanlarına karşı tedbir almaktı. O henüz İslâm’la şereflenememişti. Fakat Allah rasûlûne karşı böylesine büyük saygı beslemekteydi. Onu gıyâbî koruma gayreti içerisindeydi. O Mekke’nin ileri gelen müşriklerinden Hübeyre İbni Amr ile evlenmişti. Ondan Amr, Hânî, Yusûf ve Ca’de adında dört çocuğu oldu. Kocası Hübeyre azılı bir İslâm düşmanı idi. İslâm’ın nurundan hep kaçtı. Müşriklerin safında savaştı. Mekke Fethi günü çöllere düştü ve Necran taraflarına giderek izini kaybettirdi. Ümmü Hânî’nin İslâm’la şereflenişi Mekke Fethi günü oldu. O kocasının firârını fırsat bildi ve Rasûlullah (s.a.)’in huzûruna gelerek kelime-i şehâdet getirdi. Gönlünü İslâm’ın nûrû ile doldurdu. Sahâbelik şerefine nâil oldu. Sevgi dolu gönlünü İslâm’ın nurlu ufuklarına açtı. Fahr-i Kâinat (s.a.) Efendimize tam teslim olmuştu. Hayatının geri kalan kısmını itaatkâr, muhabbetli bir İslâm hanımefendisi olarak geçirdi. Ümmü Hânî (r.anhâ) kendini ibadete vermişti. Çokça namaz kılar ve oruç tutardı. Nâfile oruç tutmayı çok severdi. İki Cihan Güneşi Efendimiz de ona çok iltifatlarda bulunur ve fırsat buldukça ziyaret ederdi. Birgün Ümmü Hânî (r.anhâ) nafile oruca niyet etmişti. Efendimiz ziyaretine geldi. O da bir kâse bal şerbeti ikram etti. Resûl-i Ekrem (s.a.) içtikten sonra artanını ona uzattı. Oruçlu olmasına rağmen Ümmü Hâni (r.anhâ) derhal kâseyi aldı ve içti. Efendimize olan sevgi ve hürmetini bu şekilde gösterdi. O, Efendimizin kendisine yaptığı iltifatlar konusunda şunları söyler: “Mekke’nin fethi günü, evimi şereflendiren Hz. Peygamber (s.a.) bana: “Yiyecek bir şeyiniz var mı?” diye sordu. Ben de: “Hayır ya Rasûlallah sâdece kuru ekmek ile sirke var.” dedim. “Getir onu!” buyurdu ve: “Ey Ümmü Hâni! Sirke ne iyi katıktır. Sirke bulunan ev, katık sıkıntısı çekmez!”buyurarak iltifatta bulundu. Ümmü Hânî (r.anhâ) Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimizden az miktarda hadis de rivayet etmiştir. Naklettiği hadislerin bir tanesi şudur: Ümmü Hâni (Fahite Binti Ebû Talib) radıyallahu anhâ şöyle dedi: (Mekke’nin Fethi günü) Nebi sallahu aleyhi vesellem’e gelmiştim. Resûl-i Ekrem (s.a.) yıkanıyor, Fâtıma da onu insanların gözünden perdeliyordu. (Ben selâmımı verdim.) Peygamberimiz: “Kim o?” dedi. Ben: “Ümmü Hânî’yim”, diye cevap verdim. Müslim’in rivayetinde bu hadisin devamında; Ümmü Hânî gelip kendisine selam verdiğinde Efendimiz: “Bu kadın kimdir?” diye sormuş, o da: “Ben Ebû Tâlib’in kızı Ümmü Hânî’yim” diye cevap verince sevgili Peygamberimiz “Hoş geldin Ümmü Hânî” dedi ve yıkanmasını tamamladı, rivâyeti geçmektedir. (Riyazüssalihîn Terceme ve şerhi, c.4, s.444, 465) Ümmü Hânî (r.anhâ) mevlid-i nebî menkıbelerinin Mîrâc bölümünde devamlı ismi anılan bir bahtiyar hanım sahâbidir. Süleyman Çelebi hazretleri Mîrac bölümünde onun ismini şöyle zikreder: “Tarfütü’l-ayn içre ol Fahr-i Cihan Ümmü Hânî evine geldi heman Her ne vâkî oldu ise serteser Cümlesin ashâbına verdi haber Dediler ey kıble-i İslâm’ı dîn Kutlu olsu sana Mîrâc’ı güzîn Biz kamumuz kullarız sen şâhsın Gönlümüz içinde rûşen mâhsın Ümmetin olduğumuz devlet yeter. Hizmetin kıldığımız izzet yeter.” Ümmü Hânî (r.anhâ) kardeşi Hz. Ali (r.a.)’dan sonra 40 h. / 661 m. senede vefat etti. Cenâb-ı Hak şefaatlerine mazhar buyursun. Amin. nrasûlûne karşı böylesine büyük saygı beslemekteydi. Onu gıyâbî koruma gayreti içerisindeydi. O Mekke’nin ileri gelen müşriklerinden Hübeyre İbni Amr ile evlenmişti. Ondan Amr, Hânî, Yusûf ve Ca’de adında dört çocuğu oldu. Kocası Hübeyre azılı bir İslâm düşmanı idi. İslâm’ın nurundan hep kaçtı. Müşriklerin safında savaştı. Mekke Fethi günü çöllere düştü ve Necran taraflarına giderek izini kaybettirdi. Ümmü Hânî’nin İslâm’la şereflenişi Mekke Fethi günü oldu. O kocasının firârını fırsat bildi ve Rasûlullah (s.a.)’in huzûruna gelerek kelime-i şehâdet getirdi. Gönlünü İslâm’ın nûrû ile doldurdu. Sahâbelik şerefine nâil oldu. Sevgi dolu gönlünü İslâm’ın nurlu ufuklarına açtı. Fahr-i Kâinat (s.a.) Efendimize tam teslim olmuştu. Hayatının geri kalan kısmını itaatkâr, muhabbetli bir İslâm hanımefendisi olarak geçirdi. Ümmü Hânî (r.anhâ) kendini ibadete vermişti. Çokça namaz kılar ve oruç tutardı. Nâfile oruç tutmayı çok severdi. İki Cihan Güneşi Efendimiz de ona çok iltifatlarda bulunur ve fırsat buldukça ziyaret ederdi. Birgün Ümmü Hânî (r.anhâ) nafile oruca niyet etmişti. Efendimiz ziyaretine geldi. O da bir kâse bal şerbeti ikram etti. Resûl-i Ekrem (s.a.) içtikten sonra artanını ona uzattı. Oruçlu olmasına rağmen Ümmü Hâni (r.anhâ) derhal kâseyi aldı ve içti. Efendimize olan sevgi ve hürmetini bu şekilde gösterdi. O, Efendimizin kendisine yaptığı iltifatlar konusunda şunları söyler: “Mekke’nin fethi günü, evimi şereflendiren Hz. Peygamber (s.a.) bana: “Yiyecek bir şeyiniz var mı?” diye sordu. Ben de: “Hayır ya Rasûlallah sâdece kuru ekmek ile sirke var.” dedim. “Getir onu!” buyurdu ve: “Ey Ümmü Hâni! Sirke ne iyi katıktır. Sirke bulunan ev, katık sıkıntısı çekmez!”buyurarak iltifatta bulundu. Ümmü Hânî (r.anhâ) Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimizden az miktarda hadis de rivayet etmiştir. Naklettiği hadislerin bir tanesi şudur: Ümmü Hâni (Fahite Binti Ebû Talib) radıyallahu anhâ şöyle dedi: (Mekke’nin Fethi günü) Nebi sallahu aleyhi vesellem’e gelmiştim. Resûl-i Ekrem (s.a.) yıkanıyor, Fâtıma da onu insanların gözünden perdeliyordu. (Ben selâmımı verdim.) Peygamberimiz: “Kim o?” dedi. Ben: “Ümmü Hânî’yim”, diye cevap verdim. Müslim’in rivayetinde bu hadisin devamında; Ümmü Hânî gelip kendisine selam verdiğinde Efendimiz: “Bu kadın kimdir?” diye sormuş, o da: “Ben Ebû Tâlib’in kızı Ümmü Hânî’yim” diye cevap verince sevgili Peygamberimiz “Hoş geldin Ümmü Hânî” dedi ve yıkanmasını tamamladı, rivâyeti geçmektedir. (Riyazüssalihîn Terceme ve şerhi, c.4, s.444, 465) Ümmü Hânî (r.anhâ) mevlid-i nebî menkıbelerinin Mîrâc bölümünde devamlı ismi anılan bir bahtiyar hanım sahâbidir. Süleyman Çelebi hazretleri Mîrac bölümünde onun ismini şöyle zikreder: “Tarfütü’l-ayn içre ol Fahr-i Cihan Ümmü Hânî evine geldi heman Her ne vâkî oldu ise serteser Cümlesin ashâbına verdi haber Dediler ey kıble-i İslâm’ı dîn Kutlu olsu sana Mîrâc’ı güzîn Biz kamumuz kullarız sen şâhsın Gönlümüz içinde rûşen mâhsın Ümmetin olduğumuz devlet yeter. Hizmetin kıldığımız izzet yeter.” Ümmü Hânî (r.anhâ) kardeşi Hz. Ali (r.a.)’dan sonra 40 h. / 661 m. senede vefat etti. Cenâb-ı Hak şefaatlerine mazhar buyursun. Amin.

Mustafa Eriş
Altınoluk Dergisi

Son düzenleyen asla_asla_deme; 10 Mayıs 2008 14:47
Biyografi Konusu: Ümmü Hani nereli hayatı kimdir.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ekim 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÜMMÜ HANİ(((Radiyallahü anha))
Mekke’nin fethi günü müslüman olan kadın sahabilerden. Ebu Tâlib’in kızı, hazret-i Ali’nin kız kardeşidir. Doğum ve vefat tarihleri kesin olarak bilinmemekle beraber hazret- Muaviye zamanında vefat ettiği rivayet ediliyor. Mert, cesur ve güzel ahlaklı idi. Peygamber Efendimiz, sekiz yaşından itibaren amcası Ebu Talib’in yanında büyüdüğünden, onu çok iyi tanır ve öz kız kardeşi gibi severdi.
Sponsorlu Bağlantılar

Hiçbiri gözümde yok!

Resulullah, gördüğü her kavme, kabileye,
Varıp bildiriyordu (Hak mabud birdir) diye.

Ve lakin hiçbir kimse imana gelmiyordu.
Himaye ve yardıma, kimse yanaşmıyordu.

Ayrıca yaparlardı türlü zulüm, işkence.
Böyle sıkıntılarla geçerdi gün ve gece.

Her nereye gitseydi, görüyordu eziyet.
Kime ne söyleseydi, işitirdi hakaret.

Zeyd bin Harise ile, islamın tebliğine,
Taif'e gittiyse de, hakaret gördü yine.

O alçak Taif'liler, Onu yuhaladılar.
Gençleri toplayarak, hatta taşa tuttular.

Mübarek bacakları incinip yaralandı.
Zeyd’in başı yarılıp, kanlar içinde kaldı.

Kalbi çok incinmişti o gün Taif ehline.
Üzgün ve yorgun halde, Mekke'ye döndü yine.

Her yeri düşman idi lakin Mekke şehrinin.
Gidecek bir yer yoktu o gece Resul için.

Doğruca, amcasının kızı Ümmü Hani’ye,
Gidip çaldı kapıyı, ses geldi (Kim o?) diye.

Dışardan seslendi ki: (Amcan oğlu Muhammed,
Misafir geldim sana, kabul edersen şayet.)

O, kapıyı açarak, dedi ki: (Senin gibi,
Şerefli misafire can feda elbette ki.

İnşallah hayır vardır, böyle geldin geceden.
Keşke geleceğini bildirseydin önceden.

Bir şeyler hazırlardım ona göre yiyecek.
Ne yazık yok bir şeyim şimdi ikram edecek.)

Allah’ın Sevgilisi teşrif etti içeri,
Buyurdu ki: (İstemem bu dediğin şeyleri.

Hiçbiri gözümde yok, Rabbim görür, işitir.
Ona ibadet için, bir yer bana yetişir.)

Ümmü Hani, Resule (Peki) dedi ve hemen,
Getirip arz eyledi Ona ibrik ve leğen.

Daha sonra düşündü: Bunun düşmanları var.
Ve hatta kendisini öldürmek istiyorlar.

O halde şerefimi muhafaza edeyim.
Onu, sabaha kadar koruyup gözeteyim.

Alarak babasının kılıcını anında,
Dolaşmaya başladı evinin etrafında.

Allah’ın Sevgilisi, o gün çok incinmişti.
Kâfirlerden çok azar, hakaret işitmişti.

Abdest alıp, başladı Rabbine yalvarmaya,
Mübarek gözlerinden başladı yaş akmaya.

Ve kulların imana gelmesi için dahi,
Dua edip, Rabbine yalvardı bizatihi.

Lakin yorgun, üzgün ve çok açtı geldiğinde.
Hemen uyuyuverdi hasırın üzerinde.
Son düzenleyen Blue Blood; 24 Ekim 2007 16:01 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
4 Kasım 2007       Mesaj #3
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
annelerimiz 21İsmi hakkında muhtelif rivayetler olan Ümmü Hani’ye oğlu Hani’den dolayı bu ad verilmişti. Asıl ismi kuvvetli rivayetlere göre Fahite idi. Mekke’nin ileri gelen müşriklerinden Hübeyre İbni Amr ile evlenmiş; Amr, Hani, Yusuf ve Ca’de adında dört çocuğu olmuştu.

Rasulullah (s.a.v) Taif dönüşü Ümmü Hani’nin evine geldiğinde “Kimdir o?” diye içerden sorulunca “Amcanın oğlu Muhammed’im, kabul edersen misafir geldim” buyurur. Ümmü Hani “Senin gibi doğru sözlü, emin, şerefli misafire can feda” deyip Efendimiz’i içeri alır. “Keşke önceden bildirseydin bir şeyler hazırlardım” deyince Efendimiz “Yiyecek içecek hiçbir şey istemem. Yalnız bir yer göster kafi” der. Ümmü Hani kutlu misafirine zarar gelmemesi için elinde babasının kılıcıyla sabaha kadar evinin etrafında nöbet tutar. Zira o, Efendimiz’e gönülden bağlıdır. İslam’ı kabul etmemesine rağmen onu müşriklerin kötülüklerinden korumak için tüm gayretini sarf eder. Taif dönüşü Efendimiz’in (s.a.v) gönlü çok incinmiştir. Sabaha kadar secdeye kapanarak Taif halkının imana gelmesi için dua eder. Hayli yorgun olduğundan hasır üzerine uzanıp uykuya dalar. Bir zaman sonra Cebrail (a.s) onu Rabbi’nin emriyle miraca davet eder. Bu büyük mucizenin ardından Rasulullah (s.a.v) sabah karanlığında, Ümmü Hani’nin yanına gidip bu daveti anlatır. Ümmü Hani Rasulullah’ın (s.a.v) giysisini tutarak “Allah aşkına, amcaoğlu bu rüyanı Kureyş’e söylersen yalanlarlar. Bu sözü başkalarına söyleme ki, seni incitmesinler” der. Rasulullah Efendimiz ise müşriklere bu daveti mutlaka anlatacağını söyler.

Mekke’nin fethinden sonra eşi şehri terk eder

Hudeybiye anlaşmasının müşrikler tarafından bozulmasıyla Mekke’nin yakın tarihte fethedileceği bilinmektedir. Beklenen fetihten sonra Mekke halkı öldürülme korkusuyla evlerine kapanır. Ümmü Hani’nin müşrik eşi Hubeyre de bu korkuyu yaşayanlardan biridir. Bu bekleyişe dayanamayıp Mekke’den kaçma hazırlığı yapar. Kendisine neden gittiğini soran eşine “Aksi halde amcanın oğlu beni öldürecek” der. Ümmü Hani eşinin haline üzülerek “Ben ona gideceğim, seni himayem altına aldığımı söylerim” sözleriyle ikna etmeye çalışsa da eşi, “O, latla uzzayı ve Arapların taptığı hiçbir ilahı Mekke’ye sokmaz” diyerek kuşkularını ifade eder ve Mekke’den gizlice kaçar.

Efendimiz onun evinde ekmek ve sirkeyi katık eder

Mekke’nin fethiyle beraber cezalandırılacaklar listesinde bulunan Ebu Cehil’in kardeşi Haris İbn Hişam ve beraberindeki bazı müşrikler Ümmü Hani’den kendilerini himaye etmesini isterler. Ümmü Hani her ikisini de himayesine alır. Hz. Ali onların yanına gelip her iki müşriki de öldürmek istediğinde, Ümmü Hani, “Ben onlara eman vermiştim” deyince Hz. Ali, kız kardeşine şaşkınlıkla bakar. “Sen müşriklere eman mı veriyorsun?” diye sorar. Ümmü Hani kardeşi Ali’yle müşrik akrabalarının arasına girer. Akrabalarını evde bırakan Ümmü Hani, Efendimiz’e danışmaya gelir.

Huzura girip selam verir. Rasulullah (s.a.v), “Hoş geldin Ümmü Hani” diyerek onu güler yüzle karşılar ve kuşluk namazını kılar. Ümmü Hani “Bu namaz hangisi?” diye sorduğunda Rasulullah (s.a.v) kuşluk namazı olduğunu söyler, ardından ziyaret sebebini sorar. Ümmü Hani olayı anlatır. Rasulullah (s.a.v) “Senin teminat verdiğine biz de teminat veririz. Biz onları öldürmeyiz” diyerek içini ferahlatır.

Mekke’nin fethinden önce Müslüman olan Ümmü Hani ancak Mekke’nin fethinde Müslümanlığını açıklama cesareti bulabilir. Efendimiz kendisine birçok iltifatta bulunur. Ümmü Hani o günlerden şöyle bahseder: “Mekke’nin fethinden sonra bir gün Rasulullah (s.a.v) evimi ziyaret etti. Utanarak, evimde ekmek kırıntılarından başka kendisine ikram edeceğim bir şey olmadığını söylediğimde onları getirmemi istedi. Sonra kırıntıları suyun içine ufaladı. ‘Herhangi bir katık var mı?’ diye sordu. Evimde sirkeden başka bir şey olmadığını söyledim. Onu da getirmemi istedi. Ekmek ile sirkeyi katık etti. ‘Allah’ı (c.c) yüz defa tesbih et, bu senin için yüz köleye denktir. Allah’a yüz defa hamd et bu da Allah yolunda üzerine bineceğin eğer ve gem vurulmuş yüz kısrağa denktir. Yüz defa tekbir getir. Bu da kurban edilmek üzere ayrılmış yüz deveye denktir. Bunlar gökler ve yer arasını doldurur, o gün onlardan daha faziletli bir amel hiç kimse için yükselmez ancak senin yaptığın gibisini yapan için yükselir’ buyurdu.”

Ümmü Hani’nin kocası bir daha Mekke’ye dönmemek üzere kaçtığından, bu mağrur kadın çocuklarıyla yapayalnız kalmıştır. Zor günler geçirmektedir. O günleri kendi ifadeleriyle şöyle anlatır: “Rasulullah (s.a.v) bir gün yanıma gelip bizzat evlenme teklifinde bulundu. Ben de ona, ‘Koca hakkı büyüktür. Kocama koşarsam bazı işlerimi ve çocuğumu ihmal edeceğimden, çocuğuma yönelirsem koca hakkına riayet gösteremeyeceğimden endişe ediyorum’ dedim. Daha sonra oradaki iki çocuğumu göstererek ‘Seni cahiliye devrindeyken sevip sayıyorsam bu Müslüman iken niye olmasın? Fakat çocuklarımın seni rahatsız etmesini istemiyorum’ dedim.” Ümmü Hani çokça namaz kılıp oruç tuttuğu için de Efendimiz ona çok iltifatta bulunur, fırsat buldukça ziyaret eder.

Nafile oruca niyet ettiği bir gün Efendimiz onu ziyarete gelir. Rasulullah (s.a.v) içmek için su ister. O da bir kase bal şerbeti ikram eder. Efendimiz içtikten sonra artanı ona uzattığında, Ümmü Hani (r.a) oruçlu olmasına rağmen kaseyi alır ve kalan şerbeti içer. Efendimiz’e olan sevgi ve hürmetini bu şekilde gösterir. Ümmü Hani (r.a) kardeşi Hz. Ali’nin (r.a) şahadetinden sonra 661 senesinde ebedi aleme göçer.

Benzer Konular

18 Haziran 2009 / asla_asla_deme Dinler Tarihi
10 Eylül 2009 / asla_asla_deme Dinler Tarihi
8 Aralık 2013 / _Yağmur_ Dinler Tarihi
10 Eylül 2009 / asla_asla_deme Dinler Tarihi
31 Mart 2009 / asla_asla_deme Zooloji