ECE AYHAN’IN SİİRLERİ ÜZERİNE BİR ARASTIRMA
Ece Ayhan için Nilgün Marmara’nın çok özel bir ad oldugunu söyleyebiliriz. Özellikle onun sairligiyle kisiligi arasında buldugu örtüsme, degerlendirmelerinde salt metne bakmayan Ece Ayhan için oldukça etkileyici bir durumdur. Yeterince fark edilemese bile Nilgün Marmara’nın “en temel özelligi”nin “sahicilik” oldugunu söyler.737
Ece Ayhan için sahicilik, sairligin olmazsa olmaz kosulları arasında saydıgı “etikçilik”in siiri besleyen, degerli ve kalıcı kılan en önemli ögelerinden biridir. “Sahicilik”le “özgünlük” arasında kurdugu sıkı bir bag vardır. Nilgün Marmara’yı bu yönüyle oldugu gibi kisiligi ve bu kisilikle örtüsen sairligiyle de “benzersiz” lerin “en basta gelenlerinden” biri diye tanımlar ve “uçbeyi düsünür” dedigi İdris Küçükömer’in “uç siirdeki karsılıgı” olarak görür. “Yeni Marijinallerden Nilgün Marmara”, “gerçekten çok ayrı bir konum’da”, “yakın ve uzak çevresinden ayrı, ayrılmıs olarak sınırda, garip bir sınırda” bulunmaktadır. Ayrıca “siirin dünyada ve Türkiye’de en eski serüvenlerini bile ayrıntısına kadar” bilmektedir.738
Edebiyat çevrelerinde; yasamının kimi kesitlerindeki kırılmalar, siirlerindeki trajik bulguculuk ve intiharıyla Nilgün Marmara genellikle Sylvia Plath’la iliskilendirilir; siirleri ve yasama bakısı bakımından da bu sairin etkisinde kaldıgı kanısı vardır. Bunda, Marmara’nın bitirme tezi olarak Sylvia Plath’ı hazırlamıs olmasının da yönlendirici bir etkisi bulundugu düsünülebilir. Ece Ayhan, bir etki sezilse bile bunun önemli olmadıgını, ortada onun özgünlügünü gölgede bırakabilecek derecede bir etkilenmenin bulunmadıgını, Marmara’nın “kesinlikle bir arayıs ya da arama içinde olmayan” ama “siiri buldugu her yerde: Libya’da, Avusturya’da, Bodrum’da, Marmaris’te, İstanbul’da da desen ve durmadan derinlesen” bir sair oldugunu söyler.739
Ona göre, “Nilgün Marmara’nın siirlerinde,yabancı etki aranıyorsa,” bunun için yalnızca Sylvia Plath’tan yola çıkmak yanlıstır. Onun siirlerinde “en çok Dylan Thomas çizgisi vardır denebilir. Anglo-Sakson siiri!”740
Ama asıl önemlisi bu siirlerin “anahtarı” aranıyorsa, o anahtar “ta hayatın içine gömülüdür”; çünkü “ Nilgün Marmara ‘dünyayla yaralı’” bir sairdir ve onun imgelerinin asıl kaynagı bu “yara”dır, hayatın kendisidir.741
Ece Ayhan’ın, bir sairin önemini dile getirebilmek için yer yer “kusagı onunla anılabilir” ifadesini kullandıgını söylemistik. Cemal Süreya ve küçük İskender için öne sürdügü bu savı Nilgün Marmara için de yineler: “Haklılıgın inadıyla apaçık yazıyorum ki, Nilgün Marmara uçsuz bucaksız sivil şairlerden biridir. Belki de en önde geleni. Sözgelimi, kendi kuşağı rahatça onun adıyla anılabilir”742
737 Ece Ayhan, “Kentte Kesifler: Sait Faik’in Açık ya da Gizli Kıs Mekânları”, Siirin Bir Altın Çagı,s.125.
738 Ece Ayhan, “Kargalar ve Nilgün Marmara”, a.g.e. , s. 163.
739 Ece Ayhan, “Sairlerin Ön ve Arka Bahçeleri”, Aynalı Denemeler, s.55.
740 Ece Ayhan, “Nilgün Marmara Üstüne Sekiz Soru”, Sivil Siirler, s.90.
741 Ece Ayhan, “Üç Kez, Nilgün Marmara!” Aynalı Denemeler, s.20.
742 Ece Ayhan, “Nilgün Marmara Üstüne Sekiz Soru”, Sivil Siirler, s.90.
syf 188-189
Uç siir: Marjinal sair tarafından yazılan siir (bkz. “Marjinal sair”).“Nilgün Marmara, ‘uçbeyi’ düsünür İdris Küçükömer’in bir bakıma siirdeki, hiç degilse bir siirdeki, bu ‘uç’ siirdeki karsılıgı sayılabilir.” (Siirin Bir Altın Çagı, s.29.)
Marjinal şair: Düşünce, eylem ve yaşam biçimiyle mevcut yapı ve egilimlerden bütünüyle uzak duran, yazdıklarıyla da çizgidısı oldugunu ortaya koyan sair. “Cahit Irgat’ın oglu Mustafa Irgat, bana ‘marjinal şair’ Hayalet Oguz’un bu masaya, sabah erkenden içki içmeye baslayanların hemen herkesi orada kesip biçtikleri için, ‘cinayet masası’ adını taktıgını söylemisti.” (Siirin Bir Altın
III.BOLUM
1.7. İntihar
“intihar”, hem modern siirle birlikte islenmeye baslanan bir kavram hem de modern yasamla artan bir toplumsal olgudur. Yirminci yüzyılda özellikle dikkati çeken sair ve yazar intiharlarının, -baska bir dizi nedenin yanı sıra- “seçilen” bir eylem biçimi olarak aynı zamanda sanki “nihai bir anlatım” ya da düsünsel bir protesto niteliginde gerçeklestigi de görülmektedir.890
Ece Ayhan’ın, günlügünde “intihar”a degindigi cümlelerden birinde bu sözcük için “samandıra” yakıstırmasını yapması dikkat çekicidir.891
“Samandıra”yı “Denizde yol göstermeye, bir tehlikeyi ya da geçis yolunu haber vermeye yarayan yüzer cisim” anlamında kullandıgı bellidir.892
Demek ki o, “intihar”a aynı zamanda toplumsal bir misyon yüklemekte, bu eylemi salt bireysel niteligiyle degerlendirmemektedir.
“intihar”ın ilk geçtigi siirindeki dizeler söyledir:
Adamlar geldi denizden ölmüs
Kimin sansı yoksa bırakmıs ellerini dubadan
ise yaramayanların felsefesi bunlar
Bir usak üçüncü katın balkonundan asagı attı kendini
(Çocuklugumu saklasaydım benim de ellerim olurdu dubada)
“Vedha’lardan Birinde”, Bütün Yort Savul’lar!, s.16.
Sairin bu siirinde, yine bir tür deniz aracı olan “duba”yı kullanması rastlantı olmasa gerek.893
Gerçi bu dizelerde “intihar” kavramının felsefi bir derinlikte sorgulandıgı söylenemez; ama böylesi bir eylemi gerçeklestirmeyi “sanssızlık”la açıklamaya ya da nitelemeye çalısan anlayısa karsı çıkarak, bunun somut nedenlere dayandıgı, bu nedenlerin ancak tarihsel ve toplumsal baglamlarla iliskilendirilebilecegi düsüncesini bir ölçüde yansıtabilmektedir Ece Ayhan.
Onun bu kavramı en çarpıcı biçimde isledigi siiri, aynı zamanda en tanınan ve sevilen siirleri arasında yer alan “Fayton”dur. Ece Ayhan, “Fayton”u; Atatürk’le ask yasamıs894 ve ona olan askı ayrılmalarından sonra da aynı siddette sürmüs bulunan, ziyaret için geldigi Çankaya Kösküne –Latife Hanımın karsı çıkısı yüzünden alınmayısını gururuna yediremeyerek Çankaya yolu üzerinde bir faytonda intihar eden “Fikriye Hanım” için yazdıgını söylemektedir.895
Şair, Fikriye Hanımdan söz ederken “ablam” ifadesini kullanmaktadır. Bu, onun, hem yaşadıgı duygusal yoğunluk dogrultusunda gösterdigi cesaret bakımından hem de gördügü muameleye tepkisiz kalmayı seçmemis olması yüzünden Fikriye Hanımın tarafını tuttugunu gösterir:
O sahibinin sesi gramofonlarda çalınan sey
incecik melankolisiymis yalnızlıgının
intihar karası bir faytona binmis geçerken ablam
caddelerinden ölümler askı pera’nın
Esrikmis herhal bahçe bahçe çiçekleri olan ablam
çiçeksiz bir çiçekçi dükkânın önünde durmus
tüllere sarılı mor bir karadag tabancasıyla
zakkum fotografları varmıs cezayir menekseleri camekânda
Ben ki son üç gecedir intihar etmedim hiç, bilemem
intihar karası bir faytonun agısı göge atlarıyla birlikte
cezayir menekselerini seçip satın alısından olabilir mi ablamın.
“Fayton”, Bütün Yort Savul’lar!, s.37.
Şiirin son bölümündeki ilk dize, intihar kavramına sairin farklı bir anlam yükleme, degisik açılımlar kazandırma çabasını da yansıtmaktadır. Edip Cansever bu dizeyi “erotik belirlenis[in] apaçıklık içinde veril[isine]” bir örnek olarak gostermektedir.896
Hangi öznel yorumla anlamlandırılırsa anlamlandırılsın, bu dizedeki “intihar” kavramının siirin ilk iki bölümündekinden farklı bir vurgu tasıdıgı,periyodik özellikte bir “süreklilik”i imleyerek verildigi, sairin, önceki dizelerde isledigi “intihar etmek” eyleminin öznesini birden degistirip dikkati kendisine yöneltmek suretiyle artık okurla da bulusabilen –anlatımdaki manevra eszamanlı biçimde okuru da “kendi ben”ine yöneltmektedir çünkü- bir “ortak özne” üzerinden “tikelden tümele sıçramaya” çalısarak bu kavramı degisik yasamsal an ya da durumlara dogru genislettigi kesindir.
890 Bu konuda ayrıntılı bir çalısma için bkz. Hayati Baki, Siirin Kesik Damarları-1/ intihar Eden Sairler Kitabı, Promete Yayınları, Ankara, 1994.
891 Ece Ayhan, Basıbozuk Günceler, s.148.
892 Türkçe Sözlük, Dil Dernegi Yayınları, Ankara, 2005.
893 “1. Yük tasımak ya da köprü kurmak için kullanılan altı düz bir tür deniz aracı. 2. içi bos,
894 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. İsmet Bozdag, Latife&Fikriye İki Ask Arasında Atatürk, Truva Yayınları, İstanbul, 2005; Oguz Akay, Gazi Fikriye ile Neden Evlenmedi? Latife ile Neden Evlendi?,
Truva Yayınları, İstanbul, 2005.
895 Ece Ayhan, “Cumhuriyette Kadın Dolasımı”, Çanakkaleli Melahat’a İki El Mektup, s.62; Morötesi
Requiem, s.101; Niyazi Zorlu, “Siir Siirde Kalmaz”, Aynalı Denemeler içinde, s.11.
896 Edip Cansever, “Ecegilleri Okumak”, Papirüs, 9 (Subat 1967).
syf248