Arama

Ahmet Hikmet Müftüoğlu

Güncelleme: 12 Nisan 2011 Gösterim: 55.491 Cevap: 3
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
21 Kasım 2006       Mesaj #1
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
(1870-1927)

"İslâmın gözü, Türkün kalbi olan bu renk ve nur durağı memleket pek temiz, pek mamur, pek güzeldi. Onun çarpık kavuklu, yangesli harap mezarları, buraların darülfelasefelerinden, kütüphanelerinden daha manalı, daha düşündürücüdür. Oranın hamalları, fakirleri buranın lordlarından, milyonerlerinden daha asil, daha civanmerddir". (Çağlayanlar)

Türk milliyetçiliğine hem siyasî hem de edebî alanda hizmet etmiş yazarlarımızdan Ahmed Hikmet Müftüoğlu 1870'de İstanbul'da doğmuştur. Ailesi dönemin ulema sınıfındandır. Şiirle ve tasavvufla ilgilenmişlerdir. Müftüoğlu yedi yaşında babasını kaybetmiş, ağabeyinin himayesinde büyümüştür. Eğitimine Soğukçeşme Askerî Rüşdiyesinde başlamış daha sonra Galatasaray Sultanisine girmiştir. Tevfik Fikret'le bu okulda tanışmış ve arkadaşlık kurmuştur. 1888'de sultanideki eğitimini bitirmiş, Hariciye Nezaretinde çalışmaya başlamıştır. Bu görevine devam ederken Galatasaray Lisesinde öğretmenlik yapmıştır. Pire (Yunanistan) ve Poti (Kafkasya) şehbenderliğine vekalet etmiş, 1891'de İstanbul'a geri dönmüş ve eski işine devam etmiştir. 1908'de Ticaret ve Ziraat nezaretinde göreve başlamıştır. Galatasaray Lisesindeki hocalık görevini Tevfik Fikret bu liseye müdür olunca bırakmıştır. Darülfünun, Edebiyat Fakültesi Fransız ve Alman edebiyatları hocalığına başlamıştır. 1912'de Peşte'ye gönedrilmiş, mütareke döneminde İstanbul'a dönmüştür. Harp malzemeleriyle ilgili bir komisyonun başkanı sıfatıyla Peşte, Viyana ve Berlin'de kalmıştır. İstanbul'a döndüğünde halife Abdülmecid Efendinin baş mabeyinciliğini yapmıştır. Ankara'da Hariciye Müsteşar vekaletini üstlenmiş, 1927 yılında vefat etmiştir.

Fikirleri ve kişiliği: Türkçü ve Türkçeci yazarlarımızın önde gelenlerinden Ahmet Hikmet Müftüoğlu edebiyatımızın milliyetçi hareketini temsil etmiştir. Türkçülüğü siyasi sahada savunan isimlerimizdendir. Yazarlığa Servet-i Fünuncular içinde başlamış, meşrutiyetten sonra Türkçülük ülküsünü benimsemiş ve Servet-i Fünunculardan ayrılmıştır. Müsbet ilimlerle ilgili tercümeler yapmış ve Hazine-i Fünun ile Servet-i Fünun dergilerinde yayımlatmıştır. 1894-1900 yılları arasında aynı dergilerde hikayelerini sunmuştur. 1908'den sonra sanatını sosyal konulara yönlendirmiştir. Ölümüne kadar bu fikre bağlı kalmış, edebi alanda Çağlayanlar'da hikayeleri ve Gönül Hanım adlı romanında bunu sergilemiştir. Türk toplum yapısını Çağlayanlar'daki 16 hikayesinde ortaya koymuştur.

Eserleri:
Gönül Hanım'da; Birinci Dünya Savaşı sırasında Kafkas cephesinde Ruslara esir düşen bir askerin Türkistan'daki esir kampında Gönül adlı bir Tatar kızının rehberliğinde, eski Türk ülkelerini dolaşmasını ve ülkü birliği yaptığı bu kızla arasındaki sevdayı anlatır. Türk tarih ve medeniyetinin eskiliği ve Türk birliği üzerinde durur. Türkçülük çalışmalarına katıldıktan sonra ortaya koyduğu eserlerinde millî kimlik ön plana çıkmış, dil sadeleşmiştir. Eserlerinden diğerleri; Leyla Yahud Bir Mecnunun İntikamı (1890), Haristan ve Gülistan (1890), Çağlayanlar (1922), Gönül Hanım (Tasvir-i Efkar'da tefrika, 1920, yeni yayını 1971), Salon Köşeleri, Bir Tesadüf, Bir Safha-i Kalb, Kadın Ruhu, Silinmiş Çehreler, Beliren Simalar adlı kitaplardır.
Biyografi Konusu: Ahmet Hikmet Müftüoğlu nereli hayatı kimdir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Kasım 2006       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
1870'te İstanbul'da doğdu. Süleymaniye Mahalle Mektebi'nde, Dökmeciler'deki Taş Mektep'te, Aksaray'daki Mahmudiye Vakıf Rüşdiyesi'nde ve Soğukçeşme Askeri Rüşdiyesi'nde okuduktan sonra girdiği Galatasaray Mekteb-i Sultanisi'nden 1888'de mezun oldu. 1893'den itirbaren Servet-i Fünun yazı ailesine katıldı. Hariciye Umur-i Şehbenderi (Konsolosluk hizmetleri) Kalemi'ne memur tayin olunan Ahmet Hikmet, görevli olarak Marsilya, Pire ve Kafkasya'da bulundu. 1896'da İstanbul'a dönerek ilk memuriyet yerinde Ser-halifeliği'ne atandı ve Meşrutiyet'e kadar Hariciye Nezareti merkezinde çalıştı. 1898'den 1908'e kadar Galatasaray Sultanisi'nde öğretmenlik de yapan Ahmet Hikmet, bir süre Nafia Nezareti Ticaret Müdiriyeti Umumisi'nde de bulunduktan sonra tekrar Hariciye Nezareti'ne döndü. 1913'te Peşte Başşehbenderi olan Ahmet Hikmet, 1918'de İstanbul'a döndü ve önce Abdülmecit Efendi'nin Ser-karinliği'ne atandı. 1926'da Ankara'da Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk Hizmetleri ve Ticaret Genel Müdürlüğü'ne getirildi ve aynı yıl içinde Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı'na atandı. Anadolu - Bağdat Demiryolları ile Elektrik Şirketi İdare Meclisi azalıklarında da bulunan Ahmet Hikmet 19 Mayıs 1927 tarihinde İstanbul'da karaciğer kanserinden öldü.
Hikâye Kitapları: Leylâ Yâhut Bir Mecnunun İntikâmı (1891) Haristan ve Gülistan (1900), Çağlayanlar (1922) kare
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Şubat 2011       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Eğitimine Soğukçeşme Askerî Rüşdiyesinde başlamış daha sonra Galatasaray Sultanisine girmiştir. Tevfik Fikret'le bu okulda tanışmış ve arkadaşlık kurmuştur.


Galatasaray Lisesindeki hocalık görevini Tevfik Fikret bu liseye müdür olunca bırakmıştır.


benim konu anlatımım bu ahmet hikmet bey ama şu çelişkinin garip bi nedeni varmı yoksa sadece tartışıp kavga filanmı bunu açıklarsanız yada bulup anlatırsanız sevinirim. şimdi ben bunu okuyunca sınıfta hoca sorar bana Msn Sad
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
12 Nisan 2011       Mesaj #4
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Ahmet Hikmet Müftüoğlu

Doğumu: 1870, İstanbul
Ölümü: 1927, İstanbul
Öykü yazarı.

Ortaöğrenimini Galatasaray Sultaniyesi'nde tamamladı (1888). Hariciye Nezareti'ne girerek, Poti, Pire, Marsilya, Kerç konsolosluklarında bulundu (1888-1895). Uzun süre Galatasaray'daki edebiyat öğretmenliğinden sonra Darülfünun'da, Alman ve Fransız edebiyatları müderrisliğine atandı (1910-1912).

Balkan ve I. Dünya Savaşı yıllarında Peşte'de başkonsolosluk yaptı (1912-1918). Hazine-i Fünun ve Servet-i Fünun (1895'ten sonra) dergilerinde yayımladığı öykülerle tanındı. Bu dönemde "şairane" betimlemelere aşırı eğilim duydu. Edebiyat-ı Cedide'nin öteki yazarlarından daha farklı bir özellik göstermedi. Mensur şiir havası taşıyan bu öykülerde doğa ve kişi betimlemeleri, olay, ruh hallerinin anlatılması, söz kalabalığı arasında arka plânda kaldı. İkinci Meşrutiyet'ten sonra Millî Edebiyat akımının amaçlarını benimseyerek, Türk Yurdu dergisinde yazdı. "İnkılab-ı Lisan" adlı yazısında, Cenap Şehabettin gibi, "Servet-i Fünun" anlayışında ısrar eden eski arkadaşlarının görüşlerine karşı, dilde özleşme ilkelerini savundu. Ancak bu kez de öykülerini hiç alışılmamış öz Türkçe sözcüklerle bezeyerek gene süslü anlatım merakından kurtulamadı.

Yapıtları:
  • "Hâristan ve Gülistan" (1901),
  • "Çağlayanlar" (1922),
  • "Gönül Hanım" (1920).

Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs

Benzer Konular

15 Şubat 2010 / Misafir Soru-Cevap
3 Temmuz 2010 / KisukE UraharA Müzik tr
22 Mart 2009 / Sivoy Spor tr
19 Eylül 2012 / Jumong Müzik tr
7 Ekim 2008 / Gabriella Asker tr